23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30 MAYIS 2008 CUMA bilim/vaziyet C Yağmur Deniz 17 Bilim dünyasından son araştırmalar Nilgün ÖZBAŞARAN DEDE MaxPlanck Güneş Sistemi Araştırmaları Enstitüsü, MaxPlanck Çekirdek Fiziği Enstitüsü ve Maryland Üniversitesi bilim insanları Jüpiter’in de tıpkı Satürn gibi bir halkaya sahip olduğunu buldular. Jüpiter gezegeni ayrıca sanılandan çok daha büyükmüş. Toz partiküllerinden oluşan halka sisteminin çapı 640.000 kilometreden bile büyük diyor Alman araştırmacı Harald Krüger ve Amerikalı meslektaşı Douglas Hamilton Nature dergisinde. Bilim insanları Jüpiter’in etrafında dönen parçacıkları ilk kez doğrudan doğruya ölçmeyi başardılar. Partiküllerin büyüklüğü yalnızca milimetrenin binde biri kadar. Araştırmacılar 19952003 yılları arasında Jüpiter sisteminde uçan “Galileo” uzay sondasının verilerini değerlendirmişler. Son araştırmalarla anlaşıldığı üzere Jüpiter’in etrafındaki yörüngelerde dönen parçacıklar için, gezegenin gölgesi sanılandan çok daha büyük bir rol oynamakta. Jüpiter’in Kirazda ağrı kesici etki varmış. Onu bilemeyiz ama, şu günlerde cep yakıcı etkisi fazla! JÜPİTER’İN HALKA SİSTEMİ Hamilelik sırasında bebeğin hücreleri plasenta üzerinden annenin bedenine geçtikten sonra burada yıllarca yaşamaya devam eder. Anlaşıldığı üzere bu hücrelerin varlığı anneleri meme güneş altında bir dala asılıp yediklerini sindirmekle geçer. Ancak son bir araştırmayla, doğal ortamlarında yaşayan tembelhayvanların hiç de sanıldığı kadar tembel olmadıkları anlaşıldı. Hayvanat bahçelerinde aşağı yukarı 15,6 saatini uyuyarak geçiren tembelhayvan, ormanda sadece 9,6 saat uyuyor. MaxPlanck Ornitoloji Enstitüsü’nde Niels Rattenborg yönetiminde çalışan bir araştırma ekibi ilk kez doğal ortamda yaşayan tembelhayvanın beyin akımlarını uyurken ölçtü. Bradypus variegatus türü tembelhayvanın elektroensefalografisi (EEG) hayvanın üzerine iliştirilen bir mini kayıt cihazıyla alınmış. Farklı uyku sürelerinin nedeni henüz bilinmemekte. Bilim insanları bunu öğrendikleri takdirde, insan da dahil memelilerin uyku fonksiyonları hakkında yeni bilgiler edinilebilecek. Tembelhayvanların metabolizmaları bedenlerine göre çok yavaş işlemekte. Genelde yapraktan oluşan besinin sindirilmesi günlerce sürüyor. Ayrıca hayvanlar güneşin altına asılarak beden sıcaklığını ayarlıyorlar. Tembelhayvanlar aslında en uzun uyuyan hayvanlar değil. Bitkilerle beslenen ve sindirimi yine çok uzun süren Koala günde yirmi saat uyuyor. DOĞMAMIŞ BEBEĞİN HÜCRELERİ MEME KANSERİNİ ÖNLÜYOR ÖREVLİ bir mahkeme raportörünün hazırlayıp sızdırdığı rapora bakarak, yakın zamanda satılmış bir medyanın, “Anayasa Mahkemesi türban işine karışamaz” manşeti atmasına Prof. Dr. Aydın Aybay’ın itirazı var. Yarım yüzyılı aşan hukukçuluğu ile Aydın Aybay, görev konumuna bakıldığında meslekte “müptedi” sayılacak bir hukukçu olan raportörün bazı bilgi eksikliklerine değinmek istiyor: “Özetle, Anayasa Mahkemesi türban işine karışamazmış. Nedeni de bu konu şekille değil içerikle ilgiliymiş. Anayasa Mahkemesi bu konuda yargı hakkına sahip değilmiş. Bu tür mantık yöntemi ile ahkâm kesmek bütün müptedi hukukçuların ortak marifetidir. Buna, aynı zamanda değerli bir edebiyatçı olan meslektaşımın deyimi ile ‘kanun keçiliği’ denir. G Müptedi Bu müptedi tipler, her hukuksal sorun için, adliye kapısında mekan tutmuş arzuhalci gibi, yasada hüküm arayıp dururlar, sonuçta ‘Kanunda görülmemişse reddedilmiştir’ diyerek işin içinden çıktıklarını sanırlar. Almanya’da da bir şeyler okuduğu mütevatir olan bu raportör acaba 1953 yılında Alman Anayasasının 117. maddesi ile, Alman Medeni Kanunu’nun Aile hukukunda kadınerkek eşitliğine aykırı birçok hükmünü iptal ederek, yürürlükten kaldırdığını; ama 1958 yılında bunların yerine yenileri konuncaya kadar, mahkemelerin bu konuda önlerine gelen aile hukuku ile ilgili bütün davaları anayasada öngörülen eşitlik ilkesi yönünde kendi anlayış ve içtihatlarına göre çözdüklerini biliyor mu? Türk hukuk tarihinde yasaların anayasaya uygunluğu ile ilgili anayasal denetimin hangi zorlamalarla kimler tarafından ve hangi hesaplarla daraltıldığını ve bu yüzden ülkenin başına ne çoraplar örüldüğünü izleyip, öğrenmiş ve bundan ‘hukuki dersler’ çıkarmış mı? Hadi onu bir yana bırakalım: Satış işlemi ile ilgili usulsüzlük iddiaları ortaya atılmış olan bir yayın organının, hiçbir bağlayıcılığı olmayan böyle bir raporu ‘mal bulmuş mağribi’ gibi, bakla kadar harflerle manşete çıkarıp, övgüler yağdırmasına ne demeli?” Uzmanlık alanımıza girdiği için son sorunun yanıtını biz verelim: Bu işlere; göbekten bağlı oldukları siyasi iktidar hesabına propaganda yapmak, bilgi kirliliği yaratarak halkı kandırmak denir. Üstelik bu işleri yapanlar hiç de acemi değil mübayaa sonucu mübelliğ kişiler! Yüksek Yerilim Hattı erdincutku@yahoo.com AKP iftiraya başladı. İrtifa kaybetmeye başlayınca iftiraya sarılıyorlar anlaşılan! S¸erif Suat Özbilgi: “Kemalizme kuru bir ideoloji diyebilmek için, Şerif Mardin gibi sulu olmak gerekir.” gündüz tarafındaki toz partikülleri güneş ışınıyla pozitif yüklenirken, gece tarafındaki partiküller negatif yüklü. Bu karşılıklı etki sayesinde parçacıkların hareketleri düzenli olarak belirlenmekte. Sonuçlar Jüpiter sisteminin anlaşılması için büyük bir önem taşımakta. Fakat elektrik yüklü toz tanecikleri gezegenlerin doğuşunda da önemli rol oynadıkları için Jüpiter halkaları adeta bir laboratuvar diyor araştırmacılar. kanserinden korumakta. Sonuç, doksan dokuz anneyi inceleyen Vijayakrishna K. Gradi’ye ait. Bu kadınların bir kısmında meme kanseri bulunuyordu. Bilim insanları bebeğe ait hücrelerin bu kadınlarda ender olarak görüldüğünü söylüyorlar. Kanserli kadınların yalnızca %26’sında bebek hücreleri saptanırken, sağlıklı annelerin %56’sında tespit edilmiş, ayrıca hücre sayısı da daha yüksek. Bu bağlantının varlığı ikinci bir araştırmayla kanıtlanmış. Meme kanseri taşıyan kadınların bağışıklık sistemini uyarmak için verilen aşı maddesinin ardından, kadınlarda yabancı hücre saptanmış. Oysa aşıdan önce hiçbir kadında bu hücrelere rastlanmamıştı. Bu da aşının cenin hücrelerini hareketlendirdiği ya da çoğalttığını göstermekte diyor Gradi, New Scientist dergisinde. Sonuçlar, daha fazla katılımcıyla gerçekleştirilecek yeni araştırmalarla ayrıntılı olarak kontrol edilecek. Vah Günay vah! NLADIYSAM Arap olayım derler ya işte o hesap, ben de bu işi anladıysam AKP’li olayım! İstanbul’un orta yeri Sultanahmet’teki bir otelde yabancılara içki veriyor ama yerlilere verilmiyormuş. Gazeteci otele gidip bu olayı ortaya çıkarınca şimdilerde bu işin fırtınası kopmuş. AKP’li Müslümanlardan Başbakan RTE, olayla ilgili olarak “Densizlik” demiş; sonradan olma AKP’li Müslümanlardan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İslam kültüründen ve tesettür turizminden de sorumlu olmanın duyarlılığı ile “Her türlü yaptırımı uygulayacağız” demiş. Ne densizliği, ne yaptırımı! Anladıysam Arap, şey pardon AKP’li olayım! Bir kere Ertuğrul Günay’a ne oluyor onu anlayabilmiş değilim. Çünkü otel, turistik işletme belgeli değil; belediye denetiminde bir tesis. Belediye denetimindeki bu otel zaten içki ruhsatı almak için başvurmamış; başvursa bile Eminönü’nün AKP’li Müslüman Belediyesi’nden ruhsat almak çift hörgüçlü deveye Fizan Çölü’nde hendek atlatmaktan daha beter bir iş. Eğer ortada bir densizlik varsa o da içki ruhsatı olmayan bir tesiste yabancılara içki A Montreal Kalp Enstitüsü bilim insanları Proceedings dergisinde, Viagra’daki Sildenafil etki maddesinin, doğuştan kas distrofisi olan hastaların kalp kaslarını güçlendirerek daha uzun yaşamalarını sağlayabileceğini açıkladılar. Viagra’nın on yıl önce VİAGRA’NIN YENİ BİR ETKİSİ DAHA KEŞFEDİLDİ Arkeolojik ve dilbilimsel verileri değerlendiren Meksikalı ve Amerikalı bilim insanları, Meksikalı yerlilerin en az 4.500 yıl önce ayçiçeği ekmeye başladıklarını saptadılar. Cincinnati Üniversitesi’nde David Lentz ile çalışan araştırmacıların sonucu, ayçiçeği bitkisinin ilk olarak Kuzey Amerika’nın doğusunda kültüre alındığına dayanan tezi geçersiz kılmakta. Bilim insanlarının düşüncesine göre ayçiçeği üretimi iki AYÇİÇEĞİNİN ANAVATANI NERESİ? bölgede birbirinden bağımsız olarak gelişmiş. Ayçiçeği kültüre alındıktan sonra farklı amaçlarda kullanılmış. Kuzey Amerikan yerlileri ayçiçeği bitkisinden besin kaynağı olarak yararlanırken, ayçiçeği Meksika yerlilerinde süs bitkisiydi. Orta Amerika birçok bitkinin ana vatanı olarak bilinmekte. Mesela kabakgiller bu bölgede yaklaşık olarak 10.000 yıl önce kültüre alınmıştır. Ayrıca mısır, fasulye ve acı biber de binlerce yıl önce burada ekilmeye başlanmıştır. Ancak ayçiçeğinin Meksika’da o kadar eski bir tarihte yetiştirildiği bilinmiyordu. Araştırmacılar çeşitli Kızılderili kabilesindeki ayçiçeği isimlerini inceleyince Kolomb öncesi döneme ait bağlantılar saptamışlar. Ayrıca büyük ayçekirdeklerinin varlığı bitkinin kültüre alındığını göstermekte. Diğer araştırmacılar moleküler genetik analizlerin de yardımıyla, ayçiçeğinin ilk olarak Kuzey Amerika’da kültüre alındığı sonucuna varmışlardı. Fakat Lentz ve arkadaşları bu çalışmaları, Meksika’daki türlerin incelenmemesi nedeniyle yetersiz bulmuşlardı. Ayçiçeğinin kültüre alınması Kuzey ve Orta Amerika’da farklı şekilde gelişmiştir. Kuzey Amerikan yerlileri ayçiçeğinden yağ üretirlerken, Orta Amerika’da çok çeşitli yağ bitkileri bulunduğu için Orta Amerika’da ayçiçeği tören ve süs bitkisi olarak kullanılmıştır diyor Lentz. Biraz memeli, biraz kuş ve biraz sürüngen: Uluslararası bir araştırma ekibi gagalı memelinin kalıtımıyla, en tuhaf memelinin yapı planını çözmeyi başardı. Çok iyi koku alabilen gagalı memeli, elektrik sensörleriyle yön bulabilme yetisini de sahip. Ayrıca yumurtlayabildiği gibi meme ucu olmadan yavrularını sütle besleyebiliyor. Araştırma sırasında çeşitli hayvan sınıflarının ender karışımının genlerden okunabildiği görülmüş. Araştırmayla ilgili sonuçları Nature dergisinde yayımlayan bilim insanları böylece memelilerin evrimindeki önemli bir boşluğu doldurmuş oldular. Monotremlerin küçük bir sınıfına dahil olan gagalı memeli (Ornithorhynchus anatinus), yavrularını sütle beslediği ve kürklü olduğu için memeli olarak sınıflandırılmakta. Fakat öte yandan kuş ve sürüngen özellikleri taşıdığı gibi eşsiz özelliklere de sahip. Mesela gagası karmaşık elektro sensör sistemine sahip ve bu sayede suyun altında, gözleri, kulakları ve burun delikleri kapalı olduğu zaman bile yönünü bulabiliyor. Gagalı memelide eşsiz olan, iki çok farklı sınıfın özelliklerini korumuş olması. Oysa daha sonraki memeliler sürüngenlerin bazı özelliklerini yitirmişlerdir diye açıklıyor projeyi yöneten genetik profesörü Wes Warren. Yaklaşık olarak 166 milyon yıl önce ilkel memelilerin atalarından ayrılan gagalı memeli, insana en uzak olan memelidir. Araştırma çerçevesinde gagalı memelinin kalıtımı insan, fare, köpek, kokarca ve tavuğun kalıtımıyla karşılaştırılmış. Gagalı memeli genlerinin %80’i diğer memelilerle paylaşmakta. Araştırmacılar yumurtlamayı ve süt üretimini destekleyen genler bulmuşlar. Meme ucuna sahip olmayan gagalı memeli, yavrularını karın duvarı üzerinden beslemekte. Sürüngenlerle genetik ortaklıklar arayan bilim insanları zehir üretiminden sorumlu gen sekanslarında benzer çiftleşmeler saptamışlar. Fakat bunlar ilginç bir şekilde gagalı memeli ve sürüngenlerde birbirinden bağımsız olarak gelişmiş. Gagalı memeli öte yandan çok iyi koku alabilen köpek gibi hayvanlarda bulunan genlere de sahip olduğu için araştırmacılar hayvanın su altında da koku alabildiğini tahmin ediyorlar. GAGALI MEMELİNİN KALITIMI ÇÖZÜLDÜ kullanılmaya başlanmasından bu yana hep yeni etkileri ortaya çıktı. Sildenafil etki maddesi fosfodiesteraz enzimini engellemekte. Bu enzim ereksiyon kaybından sorumludur ve cGMP (Siklik guanosin monofosfat) uyarı maddesini indirgemekte. Söz konusu uyarı maddesi kalp dahil bedendeki birçok sinyal sürecinde etkilidir. Montreal Kalp Enstitüsü’nden Christine Des Rosiers bu yüzden Sildenafil maddesinin kas distrofisine de iyi gelebileceğini düşünmüş. Bu hastalığa sahip fareler Sildenafil maddesiyle tedavi edildiğinde kalp kaslarının gerçekten de güçlendiği görülmüş. satışı yapılması. Yerlilere içki verilmemiş olması Müslüman halkımızı kötülüklerin anasından koruması bakımından takdir bile edilebilir. Ama elin gâvuruna içki satılması, işletmenin ruhsatı olmadığı için gerçekten bir “densizlik” ve bu densizlik İslam kültüründen ve tesettür turizminden de sorumlu AKP’li Müslüman bakanlardan Ertuğrul Günay’ı hiç ama hiç ilgilendirmiyor. Çünkü bu konunun doğrudan sorumlu bakanı bir başka AKP’li Müslüman İçişleri Bakanı Beşir Atalay’dır. Atalay susuyor, olayın içinde “turist” bulunduğu gerekçesiyle Günay konuşuyor da konuşuyor. Anlaşılan Ertuğrul Günay konuşmaktan hoşlanıyor. Ama konuya “turist” kaldığının farkında olduğumuzun da farkında değil. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın turistik işletme belgesi verdiği bazı otellerde yabancıya dahi neden içki verilmediğini sanki bilmiyor gibi konuşuyor. Türkiye’de Dubai modeli değil resmen Riyad modeli uygulanıyor. Ondan sonra da yok Türkiye’nin imajıymış; falanmış, feşmekânmış. Vah Günay vah! Bırakın bu takıyyeleri artık. Maskeniz hepten düştü! Ram Burhanettin Seri: “Tengir mengir feodal demokrasi kuralı: Ram, ram, ram; güç bende başka güç tanımam!” Haram Aydın Türkaydın: “Herkes milli iradeye ramdır. Kömür ve erzak rüşvetiyle satın alınan irade, haramdır.” Ihanet Vahdi Bingöl: “Konuşmazsa on altı buçuk milyona ihanet oluyor; konuşunca da geriye kalanlara ihanet!” Birinci T. Doğan Özdinç: “En kötü icatlar sıralaması Türkiye’de yapılsa, birinci herhalde AKP olurdu!” Inek Doğan Kapkıner: “Oyak Bank’ı satın alan ING, ‘Bizim adımız inege bank’ diyor. Bizim için sakıncası yok, daha kolay okuruz; ineğe bak!” Cami, okulu yenmiş... “Kışlayı da yendi mi bu iş tamamdır!” Uzayli Orhan İncemızrak: “Eloğluyla bir olup, yargıçlarımıza saldıranlara sormak gerekir: Bu yargı uzaydan mı geldi?” Saksag^an A. Tarık Emre: “Dam üstünde saksağan derken kafasına saksı düşmüş olmalı.” Hamburg Üniversitesi bilim insanları efsanelere konu alan Seba melikesinin İ.Ö.10yy’a ait sarayını AksumDungur’da (Etiyopya) ortaya çıkardı. Aynı binada On Emir’in yazılı olduğu ahit levhalarının bulunduğu Kutsal Ahit Sandığı’nın da saklandığı sanılmakta. Yapı Hıristiyanlık dönemine ait bir sarayın altında bulunmuş. İncelemeler SABA MELİKESİNİN SARAYI BULUNDU Gen araştırmaları Sekizinci kromozomdaki genetik mutasyonlar, zihinsel mutasyona yol açabiliyor Kalıtsal zihinsel bozukluklar bugüne kadar daha çok X kromozomu üzerindeki genetik varyasyonlara bağlanıyordu. Fakat bilim insanları şimdi 8.kromozom üzerinde aynı sonuca neden olan genetik bozukluk saptadılar. Araştırmacılar bugüne kadar zihinsel bozukluğa yol açabilen seksen gen saptamışlardı X kromozomu üzerinde. Fakat tahminlere göre hastalıkların sadece yüzde 10’u X kromozomu üzerindeki değişikliğe bağlanabilmekte. Bilim insanları beyne zarar verecek genetik bozuklukların eşey kromozomlardan çok otozomlarda bulunduğunu tahmin ediyorlar. Fakat bu tür kalıtsal zihinsel bozukluklar bugüne kadar çok az incelenmiştir. Bunlar özellikle annebabaları akraba olan ailelerde görülmekte. Bu tür hastalıkların incelenebilmesi için, çok çocuklu ve birden fazla hasta çocuğa sahip ailelere ihtiyaç duyulmakta. Bu tür aile yapıları endüstri ülkelerinde çok ender olduğu için de otozomlarla geçen ve mutasyon sonucu zihinsel bozukluklara yol açabilen sadece dört gen biliniyordu bugüne kadar. MaxPlanck Moleküler İnsan Genetiği Enstitüsü ve Tahran Üniversitesi Genetik Araştırmaları Merkezi bilim insanları beş yıldır annebabaları akraba olan büyük aileleri inceliyorlar. Bu ailelerden birinde şimdi TUSC3 genini neredeyse tamamen işlevsiz hale getiren bir mutasyon saptayan araştırmacılar, TUSC3 genindeki değişimin gerçekten de zihinsel bozukluktan sorumlu olduğunu düşünüyorlar. Bu tez diğer bir ailedeki hastada aynı bozukluğu ve söz konusu gende mutasyon tespit eden Fransız bilim insanlarının sonuçlarıyla desteklenmekte. Bununla birlikte TUSC3 geninin bedendeki işlevi tam olarak bilinmiyor. Tahminlere göre TUSC3 ve bu gen tarafından kodlanan protein, Proteinphosphatase 1 olarak bilinen ve öğrenme ve bellek yetilerinde önemli bir rol oynayan enzimi etkilemekte. Araştırmacılar bu yüzden enzim üzerindeki etkinin zihinsel bozukluğa yol açabileceğini düşünüyorlar. TEMBELHAYVAN O KADAR DA TEMBEL DEĞİLMİŞ! Bir tembelhayvanın günü genelde sonucunda Seba melikesine ait bu ilk sarayın daha sonra taşınarak yerine Sirius yıldızı yönünde yeniden düzenlendiği anlaşılmış. Düzenlemenin geleneklere uygun olarak Seba melikesinin oğlu Menelek ve Kudüs kralı Süleyman’ın emriyle gerçekleştiği tahmin edilmekte. Burada, bir zamanlar Kutsal Ahit Sandığı’nın saklandığı sunak da bulunmuş. Sunağın etrafında çok sayıda kurbanın bulunması, sunağın yüzyıllar boyu önemini koruduğunu göstermekte. Aksum 1999 yılından bu yana Alman arkeologlar tarafın dan incelenmekte.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle