02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 C GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK haberlerin devamı 16 MAYIS 2008 CUMA Kraliçe’den AB desteği 37 yıl sonra ikinci kez Türkiye’ye gelen II. Elizabeth, Türkiye ve İngiltere’nin stratejik ortak olduğunu vurguladı, Türkiye’nin Avrupa Birliği ve dünya için önemine dikkat çekti GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Acayip ilano’da vefat eden, geçen yüzyılın büyük seslerinden biri, La Diva Turca lakaplı Leyla Gencer için kilisede yapılan ayinli tören medyada geniş yer aldı. Adı Ertuğrul Günay, bir Kültür Bakanımız var galiba. Galiba demek zorunda kalıyor insan; zira Leyla Gencer’in ölümü üzerine tek sözcük olsun söylemeyen, söylemekten özenle kaçınan bir Kültür Bakanı… Üstelik bu Kültür Bakanı soldan sağa çark etmeyi pekâlâ beceriyor. Sanat sorunlarında alacalı bulacalı, parlak cümleli açıklamalar yapıyor. Opera sanatı ile uğraşan bir bakanlığın başında. Ama dünyaca ünlü bir opera sanatçısının arkasından birkaç cümlelik olsun bir şeyler söylemekten kaçınıyor. Neden acaba? Leyla Gencer’e kilisede tören yapıldığı için mi? Herhalde sonradan dinci partinin ilkelerine sarılan Ertuğrul Bey, partinin efendilerinin eleştirisinden kaçınmayı, dinci siyaseti sanata yeğliyor. Bay Günay’ın Leyla Gencer’i anması için herhalde La Diva Turca yerine La Diva Muslim diye anılması gerekiyor. ??? Bir Başbakan var bu ülkede. Dinler arası hoşgörü, her bireyin inancına saygı gösterilmesi gibi kulağa hoş gelen söylemlerin sahibi. Fakat Fenerbahçe teknik adamı Zico’nun gelmişini geçmişini, topa nasıl vurulacağını, dini şarkıları biliyor. Ondan Leyla Gencer için biriki cümle beklemek, akıntıya kürek çekmek demek! Opera, ama bale, ama Batı bestekârlarının ölmez eserlerini dinlemek… Hiçbiri hakkında en ufak fikri olmadığına, bir opera, bale izlemediğine ve senfoni orkestrası dinlemediğine yemin etsek başımız ağrımaz. O, Arap’ın yalelli ile meşgul. Batı’ya bakar görünürken Doğu’ya koşuyor. Sanat kültürünü ölçmek için siyaset sahnesine çıktığından beri yaşantısına bakmak, Batılı sanata verdiği değeri anlamak için hükümet programlarına, Milli Eğitim Bakanlığı’nın icraatına göz atmak yeterli. Nesine gerek opera, bale, Leyla Gencer gibi uluslararası bir değeri yitirmenin acısı. ??? 19 Mayıs günü kapalı yerlerde sigara içilemeyecek... Yasayla yasaklandı. Uygulama nasıl olacak? Örneğin büyük alışveriş merkezleri kapalı mekânlardan sayılıyor mu; göreceğiz. Zira üçdört katlı büyük alışveriş merkezlerinde yüzlerce dükkân ve hemen her katında “cafeler” var. Cafeler hangi sınıfa giriyor? Kapalı mı yoksa kapalı mekânda sigara içilmesine izinli olan mekânlar sınıfına mı? İnanılması güç bir durum saptaması yapalım: Cafelerde çoğunlukla kadınlar, üç aylık bebeği yanında, daha oturur oturmaz sigaraya sarılıyorlar. Dumanı şehvetle içlerine çekiyor, birini söndürüyor, hemen diğerini yakıyorlar. Sigara yasağını denetleme görevi yasayla belediyelere verilmiş. Kızılırmak suyunu geçen ekim ayından beri son olarak nisan sonu diye ilan etti her ay başkente getireceğini ilan eden ve fakat bu sözünün arkasında durmayan Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek mi sigara yasağını denetleyecek? Hele yerel seçimlere az bir süre kaldığı şu sırada. Güldürmeyin insanı. ??? Bu iktidarın, üstelik yasayla gerçekleştirdiği bir başka acayip icraatı gazetelerde. Alkollü içki yasağını düzenleyen bir yasa çıkarmış, yürürlüğe giriyor. İçkiyi yasaklayamıyor. İçki kullanımını engellemek için bulduğu yöntem, değme akıllının icat edeceği bir yöntem değil. Lokantada bir kadeh rakı, şarap içmek için bir şişe rakı veya şarap açtırmayı şart koşuyor. İçkiden koruyayım derken, insanları daha çok içmeye zorladığının farkında değil. Ya diğer önlemler: Birden fazla içkiden oluşan karışık kokteyller yapılamayacak. Hediye sepetlerine içki konulmayacak. Balayına çıkan çiftlere otel yönetimleri hediye olarak alkollü içki vermeyecek! Pirinç pahalı ise bulgur yiyin demişti ya, içki içmeyin, portakal suyu ile kafayı bulun derse şaşırmayın. Olmaz olmaz demeyin, RTE iktidarında çağdaşlığı yakalama dışında her şey olur! M Önce Kuzuyu Ye... Sonra Kuzuya Ağla! aşlık, güzel bir Anadolu deyiminin kısaltılmışı. Her şeyden önce kendi çıkarını düşünen, bunun için herkesle işbirliği yapmaya hazır, ama namusluluk, iyilikseverlik taslamak gerekirse bunu da herkesten iyi yapan kişiler için kullanılır: Bunlar, önce kurtla bir olup kuzuyu yerler, sonra döner, koyunla bir olup kuzuya ağlarlar! Avrupa Birliği’nin bugün AKP’yle bir olup Türkiye’ye yönelmesi, AKP’yi üzmemek uğruna laiklik dahil tüm AB değerlerini hiçe sayması karşısında aklımıza ilk gelen deyim bu oldu. Son iki hafta içinde AB Komisyon Başkanı Jose Manuel Barroso’dan genişlemeden sorumlu komiser Olli Rehn’e, TürkiyeAB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk’ten Avrupa Parlamentosu Başkanı HansGert Pöttering’e kadar AB korosunun yaptığı açıklamalar dikkate alındığında arkadaşların şöyle bir rota çizdiği anlaşılıyor: 1 Türkiye’de ne pahasına olursa olsun AKP desteklenecek. AKP iktidarıyla birlikte Türkiye’de sosyal yaşamdan eğitime her alanda geriye gidişler, dalgalanmalar oldu, bunlar görmezden gelinecek. 2 AKP’yi kurtaran her türlü yasal girişimlere reform adı verilecek. 3 Bu süreçle birlikte AKP’ye, AB’nin Türkiye’den istediği her şey yaptırılacak. 4 Bunun devamında Türkiye’de dini siyasete alet edenlerin tam egemenlik kurmasından sonra laiklere dönülecek ve; ‘Size ne kadar da kötü davranıyorlar. Haklarınızı biz koruyacağız’ korosu kurulacak. 5 AKP’yi de geride bırakan bir iktidarın gelmesiyle birlikte AB’de ‘Türkiye’deki şeriat karşıtlarıyla dayanışma’ kampanyaları açılacak. 6 AB aydınları başta olmak üzere Türkiye’yi terk etmek isteyenlere kucak açılacak... ??? Yukarıdaki senaryonun gerçekleşme olasılığı çok düşük. Böyle bir Türkiye’nin oluşmaması için tüm aydınlık insanlar her şeyini ortaya koyacaktır. Zaten koyuyor. Ancak AKP’nin güttüğü siyaset böylesine çok yüzlü... Türkiye’de kimileri bize karşı şu söylemi nakarat edinmişti: “Kardeşim siz de amma dar kafalısınız. AB’ye girip de bölünen mi var? AB’ye girip de laikliği sarsılan mı var?” Tümce doğru gibi ama, yarım... Neden? Evet AB’ye girdikten sonra başına olumsuzluk gelen yok ama, Türkiye’ye bu yönde kesin bir vaatte bulunan da yok! Üstelik AB’nin bu konuda da çok yüzlü olduğu ortada... Bir nokta daha var: AB, Doğu Avrupa’yı ve Balkanlar’ı önce güçsüzleştirdi, sonra içine aldı. Çekoslovakya’yı, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak özenle ikiye ayırdı, sonra ayrı ayrı tam üye yaptı. Balkanlar’da da Yugoslavya’nın önce kanlı biçimde parçalanmasına öncülük etti. Şimdi parça parça, usul usul içine alıyor. Nasıl? Sindirme kapasitesine bağlı olarak! ??? Türkiye, özellikle Özal döneminden bu yana AB sürecine bir türlü sağlıklı bakamadı. AKP ile birlikte bakış iyice şaşılaştı. İçinde bulunduğumuz durumun özeti şu: AKP, AB’ye girdi... Türkiye’nin icabına bakıyorlar! AKP hakkında kapatma davası açılınca, AB doğal olarak karşı koyuyor! Bir Yunanlı gazetecinin bu konudaki yorumuyla noktayı koyalım: “AKP davası, bana Kıbrıs’taki Türk askerinin varlığından daha çok dokundu!” Bundan daha güzel yorum olabilir mi? AKP’yi savunmak için bundan güzel Grekçe olabilir mi? AKP’den Selçuk’a hakaret ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’nin 1 Mayıs olayları nedeniyle Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında verdiği gensoru önergesinin gündeme alınması AKP oylarıyla reddedildi. Görüşmeler sırasında AKP Grup Başkanvekili Nihat Ergün, gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk’u “darbeciliğin fikir finansörlüğünü” yapmakla suçlayarak hedef alması üzerine sert tartışma çıktı. Önerge sahibi olarak söz alan CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, 1 Mayıs İşçi Bayramı ile ilgili AKP’nin “demokratlık” maskesinin düştüğünü belirterek, “Ortaya, elinde sopa, biber gazı ve gaz bombasıyla ceberut bir devlet çıktı” dedi. Grup adına söz alan CHP’li Cevdet Selvi ise hükümetin “nasıl devlet kademelerini kuşatıp, baskıları arttırmışsa, işine gelmeyen düşünür ve yazarları işinden attırıp, hoşuna gitmeyenleri sabaha karşı içeriye aldırma alışkanlığını” 1 Mayıs’ta da sürdürdüğünü söyledi. DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş ise temel hak ve özgürlükler bir kültür haline gelmedikçe Türkiye’de nice 1 Mayıs ve Nevruz olayı yaşanacağını söyledi. AKP Grubu adına söz alan Grup Başkanvekili Ergün’ün, Adnan Menderes ve Deniz Gezmiş’in idamı ile İlhan Selçuk’a yönelik hakaret içeren sözleriyse gerilimi tırmandırdı. CHP’nin birçok olayda “ikircikli” tavır sergilediğini ileri süren Ergün, “Aslında Deniz Gezmiş olayıyla ilgili tutumunuz da doğru olmamıştır. Gezmiş idamı hak edecek bir suç işlememiş olabilir. Ama Gezmiş milli bir kahraman da değil. Onun idamına parmak kaldıranı siz Cumhurbaşkanı seçtiniz. Gazeteci İlhan Selçuk da sabaha karşı evinden alınmayı hak etmemiş olabilir. Ama İlhan Selçuk sütten çıkmış ak kaşık mı? Bu yaşında darbeciliğe fikir finansmanı sağlamanın neresi ak kaşıklıktır” dedi. Ergün’ün sözlerini CHP’liler sıra kapaklarına vurarak protesto ederken, AKP’liler alkış tuttu. CHP’li Şahin Mengü, “Burada olmayanlara saldırıyorsun” dedi. DSP’li Ahmet Tan ön tarafa gelerek Selçuk’un başında olduğu Cumhuriyet’te 20 yıl çalıştığını ve bu sözleri hak etmediğini belirterek, Ergün’den Selçuk’la ilgili sözlerini geri almasını istedi. Görüşmelerin ardından yapılan işari oylamada CHP, MHP, DSP’lilerin evet oyuna karşın, Erdoğan hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınması reddedildi. DTP’liler gensoruya destek vereceklerini söylemelerine karşın “çekimser” kaldılar. Bu arada DSP’li Tan, Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi vereceğini açıkladı. Tan, “Başkanvekilinizin sarf ettiği ‘İlhan Selçuk sütten çıkmış ak kaşık mı? Bu yaşında darbeciliğe fikir finansmanı sağlamanın neresi ak kaşıklıktır’ sözlerine katılıyor musunuz” diye soracağını kaydetti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth, 37 yıl sonra ikinci kez Türkiye’ye geldi. Kraliçe’nin ziyareti nedeniyle başkentte güvenlik önlemleri en üst seviyeye çıkartılırken, 700’ün üzerinde yabancı basın mensubu da Kraliçe’yi izledi. Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirilen akşam yemeğinde Türkiye ve İngiltere’nin stratejik ortak olduğunu vurgulayan Kraliçe, “Türkiye Doğu ile Batı arasında bir bağ olmuştur, AB ve genel anlamda dünya için çok önemli bir ülkedir” dedi. Yemeğe Cumhurbaşkanı Abdullah Gül smokinle, eşi Hayrünnisa Gül de şapkaya benzetilmeye çalışılmış türbanıyla katıldı. İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth ve eşi Edinburgh Dükü Prens Philip, resmi ziyaret için özel uçakla Ankara’ya geldi. Kraliçe ve beraberindekiler, Esenboğa Havaalanı’nda Devlet Bakanı Mehmet Aydın ve eşi Nihal Aydın, Ankara Valisi Kemal Önal, Ankara Garnizon Komutanı Korgeneral Aslan Güner, İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Nick Baird, Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Yiğit Alpogan ve eşi ile diğer yetkililer tarafından karşılandı. Karşılama sırasında Mehmet Aydın’ın eşi Nihal Aydın, Kraliçe Elizabeth’e çiçek sundu. beth’in 1971 yılındaki ziyaretinde çekilen fotoğraflardan oluşan bir albüm armağan edildi. Daha sonra Köşk’te kraliçe için resmi karşılama töreni düzenlendi. Törende Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a yapılan formül uygulandı. Eşler kapı ardında beklerken kraliçe ve Gül resmi karşılamaya katıldı. Geçit töreninin ardından Prens Philip ve Hayrünnisa Gül, eşlerine katılarak basının karşısına çıktı. Böylece Hayrünnisa Gül, askerin karşısına çıkartılmamış oldu. manda, evlatlarımız sayısız defalar ortak düşmanlara karşı cesaret ve azimle omuz omuza da yürümüşler, hayatlarını feda etmişlerdir” dedi. İngiltere’nin AB sürecindeki desteğine teşekkür eden Gül kraliçe şerefine kadeh kaldırdı. B ‘STRATEJİK ORTAĞIZ’ Kraliçe Elizabeth de Türkİngiliz dostluğuna vurgu yaptı. “Burada demokratik ve modern bir Türkiye Cumhuriyeti’nde, Atatürk’ün kurmuş olduğu bu cumhuriyette önemli zamanlar yaşanmakta” diyen kraliçe, içinde yaşadığımız yüzyılda iki ülke arasındaki bağların her zamankinden daha güçlü olduğunu söyledi. Kurtuluş Savaşı mücadelesine değinen Kraliçe Elizabeth, “Büyük lider Mustafa Kemal Atatürk burada Çanakkale’de hayatını kaybeden askerlerin artık Türk ulusunun evlatları olduğunu ifade ederek çok önemli cümleleri ifade etmişti” dedi. Kraliçe daha sonra “Kadehimi bu önemli anın şerefine kaldırmak istiyorum” diyerek kadehini kaldırdı. Cumhurbaşkanı Gül ise su dolu kadehi kaldırarak Kraliçe’ye eşlik etti. Kraliçe Elizabeth, Bursa’da temaslarda bulundu. Kraliçe, Türkiye’ye toplam ağırlığı 1600 kilogram olan hediye getirdi. Kraliçe’nin ziyaretini izlemek için 757 yabancı basın mensubu da akredite oldu. TÜRBANA ŞAPKA MODELİ Gül, kraliçe onuruna akşam yemeği verdi. Doğuş Çocuk Orkestrası’nın 20 dakikalık konser verdiği yemekte, kraliçe beyaz bir kıyafet giyip taç takarken, Cumhurbaşkanı Gül ve Prens Philip smokinle davetlilerin karşısına çıktı. Hayrünnisa Gül’ün türbanının şapkaya benzetilmiş olması dikkat çekti. Yemeğe TBMM Başkanı Köksal Toptan, Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın eşleriyle katılırken, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yalnız gelmesi dikkat çekti. Gül, yemekten önce yaptığı konuşmada Türkiye ve Birleşik Krallık halklarının tarihlerinin ayrılmaz biçimde iç içe geçtiğini vurguladı. Gül, “Zaman zaman ordularımız karşı karşıya gelmişlerdir. Fakat aynı za YOĞUN GÜVENLİK ÖNLEMLERİ Kraliçe Elizabeth’in gelişi sırasında Esenboğa Havaalanı’nda çok sıkı güvenlik önlemleri alındı. Kraliçe, Ankara’da yaklaşık 3 bin polis tarafından korundu. İngiliz gizli servisi MI6’dan yaklaşık 50 ajanın yakın koruma sağladığı kraliçeye, Cumhurbaşkanlığı da ayrı koruma tahsis etti. Kraliçe II. Elizabeth temasları çerçevesinde ilk olarak Anıtkabir’i ziyaret ederek eşi Prens Philip ile birlikte Atatürk’ün mozolesine çelenk koydu. Elizabeth daha sonra Anıtkabir Özel Defteri’ni imzalayarak, “Birleşik Krallığın büyük değer verdiği bir dostu ve modern tarihin en büyük şahsiyetlerinden biri olan Mustafa Kemal Atatürk’e saygılarımı sunmak, benim için büyük bir onurdur” diye yazdı. Kraliçe Elizabeth’e Anıtkabir seti ile Türkiye’ye ilk gelen İngiltere Kralı olan Edward’ın 1936’daki ve Kraliçe Eliza Kraliçe II. Elizabeth Ankara’da önce Anıtkabir’i ziyaret etti. Köşk’te resmi karşılamanın ardından Prens Philip ve Hayrünnisa Gül, Kraliçe Elizabeth ve Abdullah Gül’e katılarak fotoğraf çektirdi. (NECATİ SAVAŞ / AA) Polislere soruşturma İstanbul Haber Servisi 1 Mayıs İşçi Bayramı gösterilerinde polislerin kusuru bulunup bulunmadığını araştıran komisyonun raporunda, gazetemizin önünde muhabir arkadaşımız Ali Deniz Uslu’nun kolunun kırılması ile yere düşen Songül Çiftçi’nin kafasına tekme atılmasıyla ilgili soruşturma açılması istendi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü bünyesinde, emniyet hukuk işleri, personel ve güvenlik şube müdürlükleri tarafından oluşturulan komisyon, inceleme raporunu tamamladı. MOBESE ve televizyon kanallarında yayımlanan görüntüleri inceleyen, ayrıca motorize timlerde görevli 26 polisin de bilgisine başvuran komisyonun, raporunu, “Cumhuriyet gazetesinin önündeki olay ile yere düşen bir kadının tekmelenmesine ilişkin soruşturma açılması” yönünde hazırladığı belirtildi. Rapor doğrultusunda, söz konusu 2 olaya karışan polislerle ilgili soruşturma açılacağı açıklandı. İHD İstanbul Şubesi de 1 Mayıs için İçişleri Bakanı, İstanbul Valisi ve İstanbul Emniyet Müdürü hakkında suç duyurusunda bulundu. Başkentte kuşkulu takip Baştarafı 1.Sayfada ettiğidinlediği kuşkusunda olduklarını bu nedenle aracın arka bölümünün açılıp dinleme cihazı olup olmadığının kontrol edilmesini istedi. Trafik polisiyse böyle bir yetkisinin olmadığını, ayrıca aracın da polise ait olduğunu belirtti. Bunun üzerine Paksüt doblo sürücüsüne aracın arkasında dinleme cihazı olup olmadığını sordu, sürücü ise, “öyle bir şey olmadığını” iddia etti ancak bagaj kapısının açılmasına da izin vermedi. Tesisin korumaları ile şüpheli araçtakiler arasında da tartışma yaşandı. “Şüpheli” araç bir süre sonra bölgeden ayrıldı. Paksüt’ün gittiği kulüpte aynı anda bazı işadamları, eski parlamenterlerin de bulunduğu belirtildi. Ercüment Yılmaz geldi Paksüt durumu Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz’a da iletti. Yılmaz da olay yerine geldi. Yapılan kısa araştırma sonunda şüpheli aracın polise ait sivil plakalı bir otomobil olduğu anlaşıldı. Paksüt ile bir süre görüşen Yılmaz, olayla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Olay hassas olduğu için ilgilendim. Söz konusu aracın kendileriyle ilgili bir konu için orada olmadığını belirledik.” Osman Paksüt de olayla ilgili olarak şunları söyledi: “Evet bir endişe ile Sayın Emniyet Müdürü konuyu inceledi. Yaptığı açıklama ortadadır.” Aracın, Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı’na ait olduğu belirtildi. Araçtakilerin de narkotik şube elamanları olduğu bilgisi verildi. Şüpheli araçtaki kişilerin bir takip nedeniyle olay yerinde oldukları savunuldu. Paksüt’ün dinlenmesinin ise söz konusu olmadığı ileri sürüldü. Hurriyet.com.tr’nin haberine göre, İçişleri Bakanlığı’nın üst düzey yetkilileri de olay hakkında emniyet yetkililerinden bilgi aldılar. Üst makamlara verilen “acil” kodlu bilgi notunda şöyle denildi: “Söz konusu Doblo marka Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı’na ait bir araçtır. Narkotik şube elemanları bir takip nedeniyle o bölgede bulunmaktaydı. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt ve yanındaki kişilerin dinlenmesi söz konusu değildir. Ayrıca araçta dinleme cihazları da bulunmamaktadır. Paksüt’le yanındaki iki arkadaşı sivil görevlilerimize aracın kapılarını açmalarını istemiş ve tepki gösterilmiştir. Görevlilerimiz olayın ne olduğunu karşıdakilerin tepkileri nedeniyle anlatmakta güçlük çekmiş ve hemen olay yerinden de ayrılmışlardır. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Paksüt ve arkadaşlarının dinlenmesi asla söz konsu olamaz. Ayrıca bu konuda Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz ilgili birimlerden bilgi aldıktan sonra Sayın Paksüt, yanındaki arkadaşlarına gerekli bilgi verilmiştir. Sonuçta şüphenilen araç emniyete aittir. Ancak dinleme, izleme söz konusu değildir. Narkotik ekibinin yürüttüğü bir çalışma söz konusudur.” [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle