Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 MAYIS 2008 CUMA bilim/vaziyet C Yağmur Deniz 17 Dünyada yürütülen en ilginç deneyler Kara Madde taneciklerinin bulunup bulunmadığı bir iki yıl içinde ortaya çıkacak. Bu nedenle herkes bu denli heyecanlı! Dedektörler, teleskoplar ve çarpıştırıcılarla yürütülen bu üçlü yöntemin Kara Madde üzerindeki gizemli varsayımları aydınlatacağı anlaşılıyor. Prof.Dr.Bahattin BAYSAL PKK basın merkezi yerle bir edilmiş.Brüksel’deki de mi? B u günlerde, “hocam ne ile uğraşıyorsun?” diyenlere, “bazı polipeptid moleküllerinin boyutlarını lazer ışık saçılması yöntemi ile” ölçtüğümü söylüyorum. Bir TÜBİTAK temel bilimler projesi. Sonuçları 7 Ekim 2008’de KKTC’de, Magosa’da yapılacak olan XXII. Ulusal Kimya Kongresi’nde açıklayacağım. Dünya ne ile uğraşıyor ? Kara Madde taneciklerinin sayılması ile. Bu ilginç konuda olup bitenler de beni derinden ilgilendiriyor. Öğrendiğim gelişmeleri herkese anlatmak istiyorum! Bu çalışmalarda, genellikle bir kristal düzeninde kıvılcım saçılması (scintillization) yöntemi geçerli. Bu yöntemi düşündüğümde, tam elli yıl önce Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde nükleer kimya çalışmaları yaptığım günleri anımsıyorum. O laboratuarlarda benden sonra üç öğrencim çalışmıştı (hepsi profesör). Dördüncü öğrencim ise, MIT nükleer araştırma reaktörü müdürü olarak oralarda yıllarca başarılı çalışmalar yapma olanağı buldu. O yıllarda atom çekirdeği konusundaki nükleer araştırmalar, bilimsel çalışmaların odak noktasında toplanmıştı. 1955–1960 yılları döneminde Dışişleri Bakanlığı NATO Dairesinin önderliğinde üniversitelerden 45 kadar bilim adamı 1– 3 yıl sürelerle ABD’nin çeşitli merkezlerinde atom enerjisi konularında çalışmak için gönderildi. Masraflar AIDanlaşması ile karşılanıyordu. Son haftalarda bir televizyon programından öğrendim. AID ve benzeri anlaşmalarla ABD’ye gidenler, şimdilerde, Türkiye’nin üniter yapısının bozulması yönündeki ortamın sağlanmasına yardımcı olmuşlar. ABD’nin dümen suyuna girmişler! Kargaları bile güldürecek komplo kuramı sözleri. Bu proje ile ABD’ye gidenler arasında kimler vardı? Hepsi rahmetli (Prof. Dr.) Sait Akpınar, Talat Erben, Feza Gürsey, Erdal İnönü. Türk bilim dünyasının yıldızları! HERKESE lazım olur düşüncesiyle Prof. Dr. Aydın Aybay hukuk derslerine devam ediyor: “Adalet Bakanı Bay M. Ali Şahin ‘Yargı Reformu Strateji Taslağı’ olarak anılan belgeyi Türkiye’deki ilgili ve yetkililerden önce AB’nin Türkiye zaptiyesi Bay Olli’ye sunmuş bulunuyor. Bu davranışının uygunsuz bir uygulama olduğu eleştirisini yapan Yargıtay Başkan Yardımcısı’nı da ‘cahillik’ ile suçluyor. İlk söylediği şu; bu bir ‘tasarı’ değil ‘taslak’ imiş! Lafa bak; yok bir de ‘tasarı’ sunsaydı. Yani, Bakanlık veya Bakanlar Kurulu’nca hazırlanıp doğrudan Meclis’e sunulacak türden bir belgeyi önce bay zaptiyeye onay için arz etseydi! Taslak nedir? Belli bir konuda yapılması planlanan bir düzenlemenin hazırlanmasında ilk evrede oluşturulan belgedir. Bunu yetkili kamu kuruluşunun Zaptiyenin adamı! bürokratları veya uzmanları hazırlar. Eğer hazırlanan taslak önemli ve kapsamlı bir konu ile ilgiliyse örneğin yargı reformu gibi bir konu ise bu hemen yurt düzeyinde bütün ilgili ve yetkili kurum ve kuruluşlara gönderilerek görüş ve düşüncelerin bildirilmesi istenir. Batı ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’deki seksen yıllık yerleşik uygulama da böyledir. O kadar ki 12 Eylül darbesinden sonraki cunta yönetimi döneminde bile bu yol izlenmiştir. Yargıtay Başkan Yardımcısı’nı cahillikle suçlarken Bay Bakan bir de ‘gerekçe’ yumurtluyor: Bu bir gerekliliğe dayanmaktaymış. Neymiş bu gereklilik? AB ile görüşmeler kapsamında yargı reformu ile ilgili yeni müzakere kapısının açılması için böyle bir belgeyi sunmak gerekliymiş. Soralım: Yasaların hazırlanma sürecindeki yerleşik yolu takip ederek, bu gerekliliğe uyulamaz mıydı? Bu suretle, bütün bu AB’ye ‘yazılma’ sürecinde bizi saf dışı bırakmak için her fırsatı kollayan AB’ciler karşısına daha sağlam bir belge ile çıkılmış olmaz mıydı? Dahası, yargı reformu gibi çok önemli bir konuda, kapalı kapılar arkasında, kimler tarafından hazırlanmış olduğu bilinmeyen böyle bir belgede yer alması olası yanlışları ki AB’cilerin bunların üzerine hemen atlayacakları muhakkaktır, ileride kim düzeltecek, bunlardan kim sorumlu olacaktır?” Bunlar cuntacının bile yapmadığını yapıyorlar. Çünkü zaptiyenin adamı olmak kolay değil! Yüksek Yerilim Hattı New York Kolumbiya Üniversitesi öğretim üyelerinden İtalyan asıllı Profesör Elena Aprile’in yönetimindeki XENON10 Projesi de Gran Sasso laboratuvarında yürütülüyor. daha ağır bir süpereşi bulunmaktadır. Protonun süpereşi olarak, protonun kütlesinin birkaç yüzkatı ağırlığındaki taneciklerin kara maddeyi oluşturdukları ileri sürülüyor. Bu kara madde taneciklerine, hafifçe etkileşen kütlesel tanecikler (WIMPs, weakly interacting massive particles) deniliyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinde bu tanecikleri yakalayıp saymak amacı ile deneyler sürdürülüyor. Kara maddeyi yakalama yarışında önde giden bazı araştırmaları açıklamak istiyorum : * ABD’nin Kuzey Minnesota bölgesindeki bir maden ocağında yürütülen CDMS (Cryogenic Dark Matter Search) deneyinde, 5kg germanyum parçaları ile silikon şeritlerinden oluşan ve mutlak sıfır (273.15 Kelvin) sıcaklığı dolaylarında soğutulan bir kriyojenik dedektör ile çalışılıyor. Bir WIMP bu dedektördeki bir çekirdeğe çarparsa, birkaç elektronun serbest hale geçmesi ve küçük bir ısı sinyali üretmesi bekleniyor. * Orta İtalya’da Alp Dağları’nın güneyinde Apennin’lerin en yüksek dağı olan Gran Sasso’da 10 km. uzunluğundaki bir tünelde 1989 yılında yapılan “tanecik fiziği laboratuvarı” 1400 metre yüksekliğindeki bir kaya kütlesinin altındadır. 1997 ve 2000 yıllarında bu laboratuvarda, Roma Üniversitesi fizikçilerinden Dr. Rita Bernabei tarafından yürütülen DAMA grubunun deneysel çalışmaları ile, 100kg sodyum iyodür kristal düzeni ile çalışan bir dedektörde WIMP’nin gerçekleştiği rapor edildi. Kristaldeki parıltının mevsimlere göre çoğalıp azaldığı bulunmuştu. DANA sinyallerinin yenilendiğini kanıtlayan başka deneyler bulunamadığı için birçok fizikçi tarafından yeterli görülmüyor. DANA gurubu 250kg’lık bir yeni dedektörle araştırmalarını sürdürüyor. * New York Columbia Üniversitesi öğretim üyelerinden İtalyan asıllı Profesör Elena Aprile’in yönetimindeki XENON10 Projesi de Gran Sasso laboratuvarında yürütülmüştür. Bu deneylerde 10kg’lık bir sıvı ksenon tankı dedektör olarak kullanıldı (sıcaklık 93 º C). Bu dedektör, zemin nötronların ve gamma ışınlarının etkisini azaltmak için 20 cm. kalınlığında polietilen ve 20 cm. kalınlığında kurşun blokları ile çevrilmiştir. Ksenon çekirdeğine bir WIMP çarptığında, sıvı içinde bir kıvılcım çakması ve bir sürü serbest elektronun açığa çıkması bekleniyor. 2007 yılı Nisan ayında yapılan Kara Madde Deneyi’nin ilk sonuçları yeni yayımlandı (E. Aprile ve 36 Araştırıcı, Physical Review Letters, 100, 021308, 2008). XENON10 Projesi’nde dedektörde gözlenen yaklaşık 1800 bulguda, WIMP–penceresinde (10) bulgunun gözlendiği rapor ediliyor. Ancak, ayrıntılı incelemeler bu deneylerde WIMP – çekirdek etkileşmesinin saptanmadığını gösteriyor. Bu çalışmaların 100 kg ve 1 ton ksenon içeren dedektörlerle sürdürüleceği bildiriliyor. * Güney Kore’de bir enerji santralındaki tünelde KIM adlı üç fizikçinin yürüttüğü KIMS Projesinde dedektör olarak eser miktardaki radyoizotoplardan arıtılmış bir sezyum iyodür kristali kullanılıyor. Bu Proje duyarlık bakımından CDMS ve XENON10 Projeleri düzeyinde değil. Ancak önemli bir avantajı var: WIMP –çekirdek etkileşmesi taneciklerin spinlerine bağlı ise olayı gözlemek için KIMS’in daha iyi bir şansı olduğu söyleniyor. Kara Madde deneyleri üzerinde çekişmeler giderek kızışıyor. Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya’daki guruplar rekabet halinde. Japonya’da 800 kg.’lık bir küresel sıvı ksenon dedektörü çalışmalarının başladığı bildirildi. Astronomların da gamma ışınları teleskopları kullanarak yarışa katıldıkları görülüyor. Araştırıcıların Kara Madde taneciklerini bulmadan önce, bunları üretebilecekleri anlaşılıyor. Cenevre’deki tünelde, Büyük Hadron Çarpıştırıcısında (LHC) protonların, daha önceki çarpışma deneylerinin yedi katı dolaylarındaki bir enerjisi ile çarpıştırılacağı söyleniyor. Büyük patlamadan (big bang) sonra ilk kez oluşturulan bir ortam. Protonların süpereşleri bulunuyorsa, bu deneylerden sonra, binlerce üretilecekleri ileri sürülüyor. Sonuç olarak, Kara Madde taneciklerinin bulunup bulunmadığı bir iki yıl içinde ortaya çıkacak. Bu nedenle herkes bu denli heyecanlı! Özetle, dedektörler, teleskoplar ve çarpıştırıcılarla yürütülen bu üçlü yöntemin Kara Madde üzerindeki gizemli varsayımları aydınlatacağı anlaşılıyor. KAYNAKLAR: Science 317, 3236 (2007), Nature 448, 240312 (2007), erdincutku@yahoo.com RTE’nin “Ortalama Türk” tanımına düzeltme: Ortada kalan Türk! Ortalama Necati Cebe: “Partisinin ‘ortalama Türk’ün partisi’ olduğunu söyleyen RTE, kendisinin ‘ortalama Türk’ olduğunu söyleyebilir mi?” Eeee... Günay ANTALYA Tekirova’daki bilmem kaç yıldızlı turistik tesislerden Rixos Oteli’nde tatil yaparken bir firmanın bayi toplantısına katılan 500 kişilik bir grup gelmiş otele. Yobaz sakallı, haşemalı erkekler, kara çarşaflı kadınlar sarmış otelin her bir yanını. Lobiye açılan bir odayı mescit yapmışlar, restorana neredeyse başı açık kadın sokmayacak denli gemi azıya almışlar. Bir grup yerli turist “mahalle baskısı’nın ardından ertesi gün oteli terk etmiş. Otelin sahibi AKP’li Müslümanlardan biri olsa da acaba bu işe Müslüman kültüründen ve tesettür turizminden de sorumlu Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ne der diye düşünürken bay bakanın sesi Ördekli Hamam’dan çıkageldi: “Padişahlarımızı, yaşlı kişiler olarak resmetmeyelim!” Tut kelin perçeminden. Meğer Bursa’daki eski hamam restore edilmiş; hamamda İznik çinisinden yapılmış padişah resimleri sergisini gezen AKP’li Müslüman Ertuğrul Günay, padişahları yaşlı bulmuş. AKP’li Müslüman kafası padişahları genç görmek istiyor. Bıraksanız Genç Osman’ı bile ak sakallı evliya yapabilirler. İyi de 2. Mehmet’ten önceki padişahların suratlarının nasıl bir eşkalde olduğunu nereden biliyorlar; bilen varsa söylesin! Uydur, kaydır gitsin! Müslüman kültüründen ve tesettür turizminden de sorumlu Ertuğrul Günay, Ördekli Hamam’da padişah çinilerini incelerken haber İtalya’dan geldi: “20. yüzyılın en büyük divalarından Leyla Gencer yaşama gözlerini yumdu.” Ertuğrul Günay ne dedi? “Hamamın ördeklerini beğendim ama padişahlarımızı yaşlı kişiler olarak resmetmeyelim!” Müslüman kültüründen ve tesettür turizminden de sorumlu Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Leyla Gencer’in ölümü üzerine bir çift söz söyleyemedi. Leyla Gencer’i sorsanız “Kimmiş o” diyecek AKP’li Müslümanların oyu ile Çankaya Köşkü’ne oturan Abdullah Gül, başsağlığı mesajı yayımladı ama AKP’li Müslümanların arasına sonradan katılan Ertuğrul Günay temkinli davrandı, sessiz kaldı. Haksız da değil; çünkü Leyla Gencer, küllerinin İstanbul Boğazı‘na serpilmesini istemişti. Hayvan Ahmet Önen: “Dedem, keseceği kurbanın bir ayağını serbest bırakır, üzerine basmamızı istemezdi. 1 Mayıs’ta üzerine basılan insanları gördükçe düşündüm; hayvan kim, insan kim?” Onur Mehmet Sağlam: “AB komiserlerini istenmeyen adam ilan edecek onurlu kişiler aranıyor!” Yag^cilik Orhan İncemızrak: “Eski TKP Genel Sekreteri Nabi Yağcı haklı: Dünyanın bütün dönekleri AKP’de birleşin!” İngiltere Kraliçesi garsonlarıyla geliyormuş... “Bulduğunu değil umduğunu yiyecek!” Gerdek Erol Barutçugil: “Adaleti etkilemek için AB’ye sığınmak, el yardımıyla gerdeğe girmeye benzer.” EVRENİN YAPISI Geliyoruz günümüzün konularına. Evrenin % 5’inin bilinen madde, % 22’sinin Kara Madde, % 73’ünün ise Kara Enerji’den oluştuğu ve tümünün yerçekimi (gravitasyon) ile etkileştiği ileri sürülüyor. Kara madde görüşü 1933 yılında Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nde Fritz Zwicky tarafından ortaya atılmış, 1970’li yıllarda, galaksilerin yıldızlarını bir arada tutabilmeleri için gerekli görülerek, astronomlar tarafından benimsenmiştir. Tanınmış fizikçilere göre, “Kara Madde”nin varlığı bir gerçektir. Ne olduğu ise bilinmiyor! Süpersimetri kavramına göre, bilinen her taneciğin Olli Necati Cebe: “Yargı deformu taslağını önce Olli Rehn’e vermeyecekler de Yalova kaymakamlarına mı vereceklerdi!” Kec¸i Aydın Türkaydın: “Ormanların en büyük düşmanı keçilermiş. Hangi keçiler, 2 B’ciler mi!” Gazoz Erol Barutçugil: “Çocuk tacizcisi Hüseyin gazozu kuvvet macunu niyetine içmiştir mutlaka!” Bo¨lu¨cu¨ Levent Kırılmaz: “Sadece bölücü partilerin kapatılmasını isteyen AB, din yoluyla halkı bölenleri ne yapacak!” Uzay araştırmaları ÇARPIŞAN GALAKSİLER Hubble uzay teleskopu çarpışan galaksileri görüntüledi. Galaksi çarpışmaları eskiden çok daha sık yaşanıyordu. Kozmik çevremizde bir milyon galaksiden sadece biri diğeriyle çarpışırken, evrenin başlangıcında galaktik çarpışmalar evrimin tetikleyici güçleriydi. Avrupa “Hubble” Merkezi şimdi uzay teleskopunun uzaya fırlatılışının 18. yıldönümü vesilesiyle galak Proteinlerle kanıtlandı: T.Rex tavuğun atası Tyrannosaurus rex’in daha önceleri de tahmin edildiği gibi günümüzde yaşayan tavukların atası olduğu kanıtlandı. Amerika’daki bir araştırma ekibi ilk kez protein analizleri sayesinde 68 milyon yıl önce yaşayan dinozorun kuşlara omurgalılardan çok daha yakın olduğunu saptadı. Science dergisinde yayımlanan araştırma yazısında, protein analiziyle soyları tükenmiş mamutlar ve filler arasındaki akrabalığın da ayrıntılı bir şekilde açıklandığı yazıyor. Montana’da 2003 yılında bulunan T.rex kemiği helikopterle taşınamayacak kadar büyük olduğu için araştırmacılar kemiği kesmek zorunda kalmışlardı. Kemiği keserken de sürpriz bir şekilde henüz fosilleşmemiş damar kalıntıları bulunmuştu. Bu kolajen artıkları Harvard Üniversitesi’nden Chris L.Organ ve arkadaşları tarafından analiz edildikten sonra bir mamut kemiğindeki protein kolajenleri de yaşayan yirmi bir organizmanın buna uygun sekanslarıyla karşılaştırılmış. Sonuçlar eski soyağacı modellerini kanıtlamakta. Ayrıca “Moleküler verilerin, soyları tükenmiş canlıların omurgalı soyağacındaki kritik bölümlerini açıklayacak potansiyele sahip oldukları da bir gerçek” diyor bilim insanları. si çarpışmalarını yayımladı. Elli dokuz görüntüde çarpışma sonucunda oluşan biçimlerin ve yapıların çeşitliliği görülmekte. Galaktik çarpışmalar genelde çarpışan cisimlerin erimelerine neden olur. Bununla birlikte yıldız çarpışmaları enderdir. Büyük kütle çekim kuvvetleri nedeniyle bir araya gelen galaksilerden genelde büyük olanı küçüğünü yutuyor. Mesela Samanyolu’muz da şu sıralar Sagittarius cüce galaksisini yutuyor. Ancak aynı son, iki milyar yıl sonra Samanyolu’muzun da başına gelebilir. Tahminlere göre galaksimiz, şu sıralar saatte 500.000 kilometre hızlı bize yaklaşmaya devam eden dev Andromeda galaksisi tarafından yutulacak. Güneş sistemimizin gelecekteki vatanı için bilim adamları isim bile bulmuşlar: Milkomeda (Milky Way (Samanyolu) ve Andromeda sözcüklerinden türetilmiş). Hubble uzay teleskopu 24 Nisan 1990 tarihinde saat 14.34 (Orta Avrupa saatine göre) “Discovery” uzay mekiğiyle uzaya fırlatılmış ve 26 Nisan’da saat 21.38’de dünyanın yörüngesine yerleştirilmişti.