23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

25 NİSAN 2008 CUMA ekonomi PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM Osmancık pirincinin yüzde 58 arttığını hatırlatan bakan, artışın spekülatörlerden kaynaklandığını söyledi Silahları ellerinde patlar Tarım Bakanı Mehdi Eker, “Ellerinde pirinç olduğu halde daha fazla yükselir” beklentisiyle hareket eden bu şirketlerin silahlarının kendilerini vuracağını söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, pirinçte yaşanan sorunun “Türkiye’de ellerinde pirinç veya çeltik bulunan bazı firmalardan” kaynaklandığını belirterek piyasanın yüzde 70’ini oluşturan Osmancık pirincinin fiyatının bir ayda yüzde 58 arttığını söyledi. Eker, “Fırsatçılık amacıyla fiyatları anormal derecede yükselten, elindeki malı piyasaya sürmeyen spekülatörlerin şu anda kullandıkları silah, onlara dönecek ve ellerinde patlayacak’’ dedi. Eker, bakanlık bahçesinde düzenlediği basın toplantısında, pirinç fiyatlarındaki artışın arz eksikliğinden kaynaklanmadığını söyledi. Şu an Türkiye’de 210 bin ton ürün bulunduğunu belirten Eker, “Ürünü piyasaya sürmekte bir sıkıntı var, piyasaya sürmüyorlar. Bu da perakende fiyatlara yansıyor’’ diye konuştu. TMO’ya sıfır vergiyle ithalat izni verdiklerini de açıklayan Eker, fırsatçılık amacıyla fiyatları anormal derecede yükselten ya da elindeki pirinci çıkarmayan şirketlerin silahlarının kendilerini vuracağının altını çizdi. DaciaRenault’nun AVRUPA’sı C 9 10 soruda pirinç gerçeği Olcay BÜYÜKTAŞ AKÇA USDA, FAO* ve Türkiye çeltik ve hububat üretici sendikaları ile ilgili oda ve birlik başkanlarından edinilen verilere göre üç aydır fiyatların hızlı bir şekilde artan pirinçteki durumu özeti şöyle: Pirinç önemli bir besin kaynağı mı? Türkiye için buğdayın önemi ne ise başta Asya ülkeleri olmak üzere pek çok ülke için pirinç temel besin maddesi. Dünya nüfusunun yarısından fazlası pirinçle besleniyor Dünya pirinç üretimi ne kadar, kimler üretiyor? Ortalama üretim 421 milyon ton. En büyük üretici Çin. Çin’in yıllık pirinç üretimi 130 milyon ton. Onu 92 milyon tonla Hindistan, 34 milyon tonla Endonezya ve 29 milyon tonla Bangladeş takip ediyor. Yani pirinç üretiminin yüzde 90’ı Asya’da yapılıyor. Dünya tüketimi ne kadar? Yıllık yaklaşık pirinç tüketimi 423 milyon ton. Ancak bu durum uzun zamadır böyle devam ediyor. Aşırı fiyatlanma ya da kıtlık yaşanmıyordu. En çok ithal ve ihraç eden ülkeler kimler? Pirinçte en çok ithalatı 2 milyon tonla Filipinler, 1.6 milyon tonla Endonezya ve Nijerya yapıyor. En çok ihracatı da 9 mil 1 2 3 4 5 6 7 8 ÜÇ AYDA YÜZDE 100 ARTIŞ Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, çeltikte üretici ürününü maliyetin yüzde 3.6 altında satarken nisan itibarıyla pirinç fiyatlarında son 3 ayda yüzde 100’ün üzerinde artış olduğunu açıkladı. Bayraktar yaptığı yazılı açıklamada, tarım ve gıda fiyatları konusundaki son gelişmeleri değerlendirdi. 2006’da 92 bin 800 hektar olan çeltik ekim alanlarının, 2007’de kuraklığın yol açtığı su sıkıntısı nedeniyle 88 bin 530 hektara gerilediğini belirten Bayraktar, diğer ürünler gibi çeltikte de gübre, motorin ve sertifikalı tohuma destek verildiğini, bu destekler olumlu karşılanmakla birlikte girdiler için gerçekleştirilen masraflar ile verilen destek miktarları dikkate alındığında yeterli olmadığını söyledi. 2007 yılında üreticinin 1 kg çeltiği 0,82 YTL/Kg maliyetle ürettiğini belirten Bayraktar, “Fiyatlara bakıldığında ise TMO’nun uzun dane çeltik fiyatı 0,75 YTL/Kg’dir. Piyasa fiyatları ise 2007 yılında ortama 0,70 YTL/Kg olarak gerçekleşmiştir. 2007 yılında çeltiğe verilen 9 Ykr prim desteği dahi eklendiğinde, 2007 yılında çeltik üreticisi ürününü maliyetinin yüzde 3.6 altında satabilmiştir’’ dedi. yon tonla Tayland, 5 milyon tonla Vietnam, 3.5 milyon tonla ABD ve 3.4 milyon tonla Hindistan yapıyor. Dünya stoku ne kadar? 2006 yılında yaklaşık 77 milyon 729 bin ton olan stok, geçen yıl 72 milyon tona geriledi. Dünyadaki fiyat artışları nereden kaynaklandı? Küresel ısınmaya bağlı olarak üretimin azalmasının yanı sıra mortgage piyasasındaki zararlarını emtia piyasalarından telafi etmek isteyen büyük yatırımcıların ilgisinden kaynaklandı. Köpekbalığı fonları da denilen büyük fonların başta pirinç ve buğday olmak üzere Chicago emtia borsasındaki gıda ürünlerine yönelmesiyle fiyatlar borsada yüzde 60, spot piyasada yüzde 150’e ulaştı. Türkiye’deki üretim ve tüketim ne kadar? Türkiye, çeltik konusunda kendine yeterli değil. Ancak büyük sıkıntılar da yaşanmıyor. İklim ve doğa koşulları çeltik üretmeye elverişli. Geçen yılki çeltik üretimi 664 bin ton. Bu çeltik üretiminden elde edilen pirinç 450 bin ton. Kişi başına tüketimin 7.58 kilo olduğu ülkede toplam tüketim 550600 bin ton. Üretim maliyeti ve açıklanan fiyat ne? Çeltik için 2006’da açıklanan fiyat kilo başına 76 kuruş. Maliyeti 82 kuruş. Geçen yıl yüzde 27’lik üretim, girdi artışlarına karşın, azalarak açıklandı: 75 kuruş. Maliyetinin 82 kuruş olduğu söylenen çeltik, bu rakamın yüzde 3.6 altına satıldı. Türkiye’deki fiyat artışları nereden kaynaklandı? TMO, üretici ve tüketici çıkarını düzenleme amacı gütmeyerek, yeterli alım yapmadı. Üretici, tüccarın eline bırakıldı. 4.5 milyon tona yakın depolama kapasitesi olan ve bunun yüzde 68’i dünyada sağlıklı depolamaya olanak sağlayan havalandırma sistemlerine sahip depoları olmasına karşın, pirinçte yaptığı alımı zamansız elinden çıkardı. TMO stoklarındaki pirinci 77 tüccara ihale etti. Dünyadaki fiyat dalgalarından etkilen tüccar, elindeki stokları çıkarmamaya başladı. TMO krizi önleyebilecek mi? Bu gidişle hayır. Çünkü pirinçte Dünya Ticaret Örgütü taahhüdü olarak yüzde 45’lik gümrük vergisi olmasına karşın, bakanlığın verdiği sıfır vergiyle 100 bin tonluk ithalat izninde yetkisini devredecek. Bu da halen çeltik ihalesinde en çok alım yapan Göze Tarım, AkÜn Gıda Sanayi, Durukan Gıda Sanayi, Memişoğlu Tarım, Yetiş Gıda, Torunlar, Akel Gıda, Çeltik Fabrikası, Merbak Tarım ve Ünverler Tarım şirketlerinin işine yarayacak. 9 10 * USDA (ABD Tarım Bakanlığı), FAO (BM Gıda ve Tarım Örgütü) ABD’li KOBİ’lerin Türkiye çıkarması ğiyle düzenlenen ve üç gün süren “Avrupa Ticaret Rüzgârı” konferansına katılmak için gelen Amerikan firmaları ile Türk iş ortakları arasında ikili görüşmeler gerçekleştirildi. Türk/Amerikan İşadamları Derneği (TABA/AMCham) Başkanı Uğur Terzioğlu, konferansa 65 ABD’li KOBİ’nin 80 temsilciyle katıldığını belirterek katılımın KOBİ düzeyinde olduğunu ifade etti. Terzioğlu, Amerikalı KOBİ’ler büyüklüğünün Türkiye’deki gibi olmadığını, büyük firma olma yolunda firmalar olduğuna dikkat çekerek gelen firmaların arasında ciroları 100 milyon dolarları bulan birçok KOBİ’nin bulunduğunu kaydetti. 40 bin kişi işsiz kalabilir Ekonomi Servisi Küresel ekonomik krize yönelik kaygılar artıyor. Times gazetesi krizin İngiltere’de işsizliği arttıracağına dikkat çekerken Amerikan yatırım bankası JP Morgan’ın tahminine göre, İngiltere’de finans piyasasında çalışan 40 bin kişi, işini kaybedebilir. İngiliz Independent gazetesi ise ekonomideki artan karamsarlık dalgasını “Kredi krizinden kurtulmanın 10 yolu” başlığıyla manşetine taşıdı. Gazetenin bazı önerileri; ülkede ilk kez ev alanlardan damga vergisi alınmaması, İngiltere Merkez Bankası’nın bankalara daha fazla borç vermeye zorlanması, bankalara zararlarını tüm şeffaflığıyla açıklama talimatı verilmesi ve ülkede insanların sürekli harcama yapmaları. TABA Başkanı Uğur Terzioğlu. Aralarında 100 milyon dolarlık ciroya sahip firmaların da olduğu, inşaat ve yapı malzemeleri, havacılık, enerji, ulaştırma, sağlık, çevre teknolojileri, savunma, güvenlik, yazılım, madencilik, telekomünikasyon ve otomotiv sektörlerinden ABD’li 65 KOBİ, yatırım ve işbirliği için Türkiye’ye geldi. ABD Ticaret Müsteşarlığı ve TAB/AMCham işbirli FİNANS ZİRVESİ İngiltere Başbakanı Gordon Brown, ülkenin büyük bankalarının yönetim kurulu başkanlarıyla bir araya geldi. Financial Times’ın haberine göre, Brown banka yetkililerine, ilk kez ev alacaklara kredi vermeleri halinde, devletin gerektiğinde bu sektöre müdahale etmeye hazır olduğunu söyledi. vrupa var, AVRUPA var… Kimin Avrupa’sından yana olduğunuza bağlı… 5 Nisan cumartesi günü Avrupa Birliği’nin 6 aylığına dönem başkanlığını üstlenmiş Slovenya’nın başkenti Ljubljna’da bir başka AVRUPA vardı. Çalışanların, emekçilerin, işçilerin Avrupa’sı. Öteki AVRUPA… O gün sevimli, büyücek bir İsviçre dağ kasabasını andıran Ljubljana’nın sokaklarını Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun çağrısıyla, 29 ülkeden 55 sendikayı temsilen gelen 40 bin kişi doldurmuştu. “Euromanifestation”un (Avro Gösterisi) amacı aynı kentteki buluşmalarını o sabah tamamlayan AB maliye bakanlarına “Sosyal Bir Avrupa İstiyoruz”, “Satın Alma Gücümüzü ve Dayanışmayı Korumak İstiyoruz”, “More for the workers, not only for the top” (Yalnızca tepedekilere değil çalışanlara da…) diye haykırıyorlardı. Bin bir ses, renk , dil, bayrak, pankart içinde bir delegasyon vardı ki, bütün ilgilerin odak noktasıydı. İki haftadır grevde olan Rumen DaciaRenault fabrikası işçileri. ??? 1966 yılında otomobil üretmek amacıyla kurulan ve Romanya’nın antik adı diyebileceğimiz “Dacia/Dasya” markasını alan fabrika AlfaRomeo, Fiat, Ford, Morris, Peugeot ve son anda devreye giren Renault’nun montaj pazarı kapışmalarına tanık oldu. Renault 8 yılın sonunda üretimin yüzde 100’ünü Romanya’ya devretme taahhütüne girince yarışmayı kazandı. 1968 yılında Renault 8 ile başlayan, ancak esas itibariyle yalnızca geliştirilmiş bir Renault 12 (Dacia 1300) modeli üretecek fabrika kısa sürede Doğu (Sosyalist) Avrupa’nın favori arabaları arasına girdi. Genel sistemin ataleti sonucu geri kalan fabrika ve ürünleri, 1989’da Çavuşesko’nun devrilmesinden sonra bir müddet Renault’nun farklı ürünleri veya “Nova” gibi özgün modeller denemesine karşı pek başarı olamadı. Renault 1999’da Dacia’nın yüzde 51’ini, 2000’de yüzde 73’ü satın alarak iddialı bir projeye girişti: 5000 avroluk “Low Cost Otomobil”. Coğrafi olarak yakın, AB’ne aday bir ülke, ortalama ücretlerin 100150 avroda dolaştığı ucuz ve kaliteli emek. Renault turnayı gözünden vurmuştu. Bugün firmanın tüm satışlarının yüzde 10’unu oluşturacak ucuz otomobil, “Logan”ın ilk birimi Eylül 2004’te başkent Bükreş’e 120 kilometre uzaklıktaki Piteşti kentinin Mioveni sitesinden çıktı. Önce Rumen, sonra gelişmekte olan ülke pazarlarında denenen ürün, beklenenin de üstünde bir ticari başarı sağladı. DaciaRenault 2005 yılını 1,2 milyar avro ciro, 57 milyon A avro net kârla kapatan firma, geçtiğimiz yıl net kârını 150 milyon avronun üstüne çıkarttı. Peki 13.000 Dacia çalışanının ücreti ? 1520 yıllık Dacia işçilerinin ortalama brüt maaşı 250 avro civarındaydı. Fransız Renault işçisinin onda biri ücret kazanan, süte Paris’teki meslektaşından daha fazla para ödemek zorunda olan Rumen emekçisinin bu “büyük” başarıdan aldığı pay neydi? Seslerini yükseltmezlerse üç kuruştu. “Modern Paryalığa Hayır! Avrupa Birliği’nin ‘Kölesi’ olmak istemiyoruz!” diye haykıran Dacia çalışanları sosyalizm sonrası Romanya tarihinin en uzun sürecek mücadelesine soyundular. 24 Mart’ta yüzde 65 yani 148 avro ücret artışı talebiyle işi durdurdular. “Üretimi Çin, Fas, Hindistan hatta Rusya gibi daha da ‘emek ucuz’ ülkelere kaydırırız…” gibi merkezi yönetim, Fransa kaynaklı; “Yeterli çoğunluğa sahip olmadığınız için greviniz yasal değil…” gibi yerel yönetim destekli tehditlere rağmen 3 haftaya yakın 8000 civarında Rumen “low cost” emekçi direndi. Ljubljana’da Dacia temsilcileri ve işçilerine destek ve sempati sergileyen Avrupa işçi sınıfı ve çalışanlarının ötesinde, en büyük dayanışma Fransız otomotiv işçilerinden geldi. CGT sendikasının bütün Renault işyerlerinde açtığı kampanyalarda toplanan on binlerce avro, Dacia grevcilerine iletildi. Dayanışmaya Peugeot çalışanları ve CFDT sendikası da katıldı. 11 ve 12 Nisan sabahı yönetimle yapılan son müzakereler ve personelin yüzde 70’inin iradesi doğrultusunda düzenlenen oylamadan sonra, cumartesi öğlen kısmen, 14 Nisan pazartesiden itibaren de tam işbaşı yapıldı. Dacia işçileri yüzde 40 ücret artışı (ortalama 97 avro brüt) ve yeni sosyal haklar edinmişlerdi. Artık Dacia işçileri Romanya ortalamasının iki misli ücret kazanıyor. Geçtiğimiz hafta Rumen ve Bulgar ArcelorMittal demir çelik işletmelerinde de ücretler için grevler patladı. ??? DaciaRenault çalışanlarına Fransız yoldaşlarının dayanışmasını götüren CGT Metalürji Federasyonu sendikası sorumlularından Christian Pilichowski, şöyle diyor: “Şu anda Fransa, Almanya ve Yunanistan olmak üzere bir çok Avrupa ülkesinde hayat pahalılığına karşı, ücret artışları için eylemler düzenleniyor. Çok uzun zamandır hedeflediğimiz ‘Bizim Avrupamız’, ‘Sosyal Avrupa’ ancak mücadele içinde biçimlenecektir. Bunun en güzel örneğini DaciaRenault işçileri vermiştir.” ugur.hukum@gmail.com İTHALAT İZNİ ÇIKTI Pirinçteki sıkıntı sürerken Bakanlar Kurulu, Toprak Mahsulleri Ofisi’ne (TMO) “sıfır gümrük vergisiyle’’ 100 bin ton pirinç ithalat izni verdi. Bakanlar Kurulu’nun konuya ilişkin kararı, Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre pirinç ithalatına dönük 100 bin tonluk tarife kontenjanı açıldı. Çalık, ortağını Katar’da buldu Ekonomi Servisi Sabahatv medya grubunun ihalesini 1.1 milyar dolarlık bedelle kazanan Çalık Grubu, borcunun 750 milyonluk kısmını Vakıfbank ile Halkbank’tan, geri kalanını da Katar merkezli Al Wasaeel International Media şirketiyle yüzde 25 oranında ortaklık kurarak ödedi. Çalık Grubu’na bağlı Turkuvaz Radyo Televizyon Gazetecilik ve Yayıncılık AŞ, 1.1 milyar dolarlık ihale bedelini ödeme süresinin dolmasına iki gün kala Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na peşin olarak ödediğini açıkladı. Açıklamada, Katar merkezli medya kuruluşu Al Wasaeel International Media Co. ile sürdürülen görüşmelerin mutabakatla sonuçlandığı ve Al Wasaeel International Media’nın, mevzuata ve ihale şartnamesine uygun olarak şirkete yüzde 25 oranında ortak olduğu bildirildi. Açıklamada, borcun 750 milyon dolarlık kısmının Vakıfbank ile Halkbank’tan alınan proje finansmanıyla karşılandığı belirtilerek, “İhale tutarının kalan bölümü olan 500 milyon dolar ise grubumuz ve ortağımız tarafından hisseleri oranında konulmaktadır” denildi. ıllardır ekonominin temelleri zayıflatıldığı; var olan kısırdöngüler daha da çıkılmaz hale getirildiği, yeni sorunların en azından çekirdekleri oluşturulduğu, dış borçlanma ve dış kaynaklarla ekonominin çarkları çevrilmeye çalışıldığı halde; boş bir övünme ve övme yarışına girişildi. Ancak yeni yeni kralın çıplak olduğunun farkına varılmaya başlandı. Doğru öngörüler yapılamadığı, zamanında önlemler alınamadığı için, şimdiki ekonomi yönetiminde bir kararsızlık gözleniyor. Yaşananlar ve özellikle de yaşanacak ekonomik zorluklar için, bir suçlu aranıyor. Kendi yanlışlarımızı, yanılgılarımızı göreceğimize; suçu başarısızlığa, bir dış nedene bağlamaya, yıkmaya çalışıyoruz. Dünya likidite krizi; kuraklık; spekülatif hareketlerin sonucu diyoruz. Önceleri “Ekonomimiz güçlü; dünyadaki gelişmeler bizi etkilemez” dendi. Sonra etki kısa süreli olur tanısı konuldu. Galiba gerçek görülmeye başlandı. Durgunluk içinde enflasyon, “stagflasyon” sözcüğü, ekonominin içinde bulunduğu koşulları ifade etmek üzere dile getirilmeye başlandı. Stagflasyonla savaşım, bırakın bizim gibi dönüşüm (transformasyon), uyum gücü zayıf ekonomileri, güçlü sayılan ekonomilerde bile çözümü zor bir sorundur. Burada bir ikilemle karı karşıyasınızdır. Enflasyonla savaşım derken, durgunluğu, işsizliği arttırabilirsiniz; öte yandan durgunluğu aşalım derken enflasyonu azdırırsınız. Hele hele ekonomiyi dış kay Y YORUM ÖZTİN AKGÜÇ Ekonomide Zor Dönemeç celeri büyüme hızı iyice düşer, işsizlik artar ama bir süre sonra ekonomide dengeler kurulur ve ekonomi büyüme sürecine girer. Böyle bir politika izlemek, en azından siyasal açıdan risklidir. Yerel seçimlere bir yıl kala, bir ekonomide işsizliği arttırmanın, büyüme hızını yüzde 2.0, hatta sıfıra doğru çekmenin ağır siyasal maliyeti olur. Merkez Bankası böyle bir politikayı savunsa ekonominin bir “J eğrisi” çizebileceğini öngörse bile, bu siyasal iktidara, bu tür yaklaşımı benimsetmesi çok zordur, açıkçası olanaksızdır. Durgunluğun önlenmesine öncelik Günümüzde ABD’nin izlediği politikaya benzer bir politika izlenmesi... Bir yandan Merkez Bankası’nın faizleri düşürerek (ABD’de de Eylül/2007 Nisan/2008 arası faizler 6 kez düşürülerek USD’in yıllık faizi % 6.25’ten % 2.25’e değin çekilmiştir) ve emisyonu arttırarak (ABD Merkez Bankası Fed kısa sürede piyasaya 900 milyon USD vermiştir) genişletici para politikası izlemesi; öte yandan vergi oranlarının düşürülmesi ve kamu yatırım harcamalarının arttırılması yoluyla da büt nakla, dış borçla çevirmeye alışmışsanız daha da zorlanabilirsiniz. “Önlem alınsın, yapısal reformlar yapılsın, gerçekçi politikalar izlensin, zaman yitirmeyelim, gecikilmesin” gibi önerilerin, sözlerin bence hiç önemi, anlamı ve değeri yok. Bu konuda olabildiğince nesnel ve somut önerilerin yapılması gerekir. Stagflasyon, ekonomide büyüme hızı düşerken, fiyat artış hızının yükselmesi olarak algılandığında, ya da reel ücretlerin düşmesine karşın işsizlik oranının yükselmesi olarak tanımlandığında, böyle bir ekonomik durumla savaşım için şu seçenekler düşünülebilir. Enflasyonu önlemeye öncelik Denilebilir ki asıl sorun durgunluk değil enflasyondur. Merkez Bankası’nın asıl amacı da fiyat istikrarını sağlamaktır. Enflasyon hedeflemesi yapmışız, enflasyonu çapa olarak kullanıyoruz. Öyleyse sıkı para ve maliye politikası izleyelim. Faizler yükselsin, kamu harcamalarını kısalım, vergi gelirlerini arttırmaya çalışalım. Bunun sonucu ekonomi, iktisatçıların “J eğrisi” dedikleri bir gelişim gösterir. Ön çe açığını büyütücü, mali disiplinden uzak bir maliye politikası uygulanması... Genişletici bir para ve maliye politikası kredi notu düşen Türkiye’den daha hızlı sermaye çıkışına yol açarak, TL birikimlerin döviz tevdiat hesaplarına yönelmesini özendirerek, döviz talebinin artmasına ve kurların beklenenden ve gerekenden daha hızlı yükselmesine yol açarak, ekonomiyi bir devalüasyon enflasyon sarmalına sokar. Bir paranın hem değer yitirmesi hem de faizinin düşük olması ve bunun uzun sürmesi de olanaklı değildir. Politikalarda değişiklik yapmadan gelişmelere edilgen yaklaşmak Belirsizliğin yaşandığı, ekonominin ne yöne devrileceğinin bilinmediği bir dönemde, politika değişikliği yapmamak, ciddi önlem almamak, gelişmeleri izlemek, ekonomiden gelecek tepkilerle ekonominin düzelmesini beklemek de bir yaklaşım olabilir. Ne pahasına olursa olsun yeni dış kaynak sağlama yolu ile durumu geçiştirmek AKP bu yolu yeğlemiş görünüyor. Sayın RTE’nin Körfez ülkelerini ziyareti; IMF ile olan ilişkileri konusunda açıklamalar, IMF’den yeşil ışık beklentisi tanıyı güçlendiriyor. İzlenen neoliberal olarak nitelendirilen politikaların kökten değiştirilmesi. Türkiye’yi kurtaracak olan temeldeki politika değişikliğidir ama, bu siyasal koşullarda herhalde gerçekleşme olasılığı olmayan bir seçenek ve öneridir. Avrupa’dan Irak’la enerji işbirliği Dış Haberler Servisi Avrupa Birliği, enerji alanında Rusya’ya bağımlılığını azaltmak amacıyla Irak’la enerji işbirliği anlaşması imzalamaya hazırlanıyor. Brüksel’i ziyaret eden Irak Başbakanı Nuri el Maliki’yle bir araya gelen Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, düzenlenen ortak basın toplantısında müzakerelerde ilerleme kaydettiklerini ve birkaç hafta içinde sonuca ulaşacaklarına inandığını söyledi. Enerji işbirliğinin yanı sıra Avrupa’nın Irak’ın enerji altyapısının yeniden yapılandırılması alanında yatırım yapmasını öngören anlaşmanın, Irak Enerji Bakanı Hüseyin Şehristani’nin gelecek ay Brüksel’e yapacağı ziyaret sırasında imzalanabileceği belirtiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle