Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 NİSAN 2008 CUMA bilim/vaziyet Yitirilen organların ‘yeniden çıkması’ sağlanabilir mi? İnsan bedeninin temel parçalarını, tıpkı bir semender gibi yeniden canlandırma yönündeki gelişmeler, kesik kol ve bacakların yanı sıra, ciddi yaraların da sağaltımına yeni bir boyut kazandırabilir... Semender, bacağını yitirdiğinde geriye kalan parçadan yeni bir bacak geliştirme özelliğine sahip tek omurgalıdır. Peki, yeniden gelişen parça, bacağın ne kadarının yok olduğunu ve ne kadar büyümesi gerektiğini nasıl “biliyor”? Erişkin bir semender dokusu sayısız kez hiç yoktan tüm bir bacak üretme yetisini nasıl koruyabiliyor? Bu sorulara yanıt verildiğinde, insanlar için yeni bir ufuk açılabilir... Rita URGAN blastema adlı hücre kitlesini oluştururlar. Kaliforniya Üniversitesi’nden Susan V. Bryant, blastemadaki hücrelerin semender oğulcuğunda gelişmekte aktarmak ve böylelikle bacağın karşı bölgelerindeki fibroblastların iyileşme sürecine katılmalarını sağlamak suretiyle blastema oluşturmayı Tavuk embriyosunun dirseğinden ayak ve bilek üretimi Yağmur Ekim C Darbeciler Berkan. İsmet’in yazılarını epeydir okumuyorum; artık ilgimi çekmiyor. Yedinci darbe derken ne yazdığını da doğrusu pek merak etmiyorum. Ama şunu biliyorum ki Hasan Cemal Kaya adındaki gazeteci, İsmet’in yazdığı ‘darbeler tarihi’ni pek beğenmiş; Venedik sahillerinden kaleme aldığı yazısıyla İsmet’e methiyle düzmüş. Tam; bozacı şıracı muhabbeti! Avukat İrfan Karacan’ın savcılığa verdiği dilekçeye dönersek. Dilekçede dile getirilen yargıyı etkileme savı oldukça ciddi. Amerikalılar tarafından tedavi edilmekte olan emekli vaiz Fethullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen malum gazetenin, sevgili ağabeyimiz İlhan Selçuk’a yönelik ‘savcıya nasihat’ iddi AKP, Avrupa’ ya bildiri sipariş etmiş... “Rüşvete yurtiçinde bahşiş, yurtdışında sipariş diyorlar!” 17 70 milyar dolarlık kömür rezervi bulunmuş. Bakalım hangi yabancıya verilecek! S emender bacağı, daha küçük ve biraz daha ince olmasının dışında, insan bacağından pek de farklı değildir. Semenderin bacağı deriyle kaplıdır ve iç kesimini kemikler, kaslar, bağlar, kirişler, sinirler ve kan damarları oluşturur. Fibroblast adı verilen ve aralarında gevşek bir bağ olan bir dizi hücre tüm bu dokuları birarada tutup, bacağa biçimini verir. Ne var ki semender, bacağını yitirdiğinde geriye kalan parçadan yeni bir bacak geliştirme özelliğine sahip tek omurgalı. İnsanlar semenderin bu işlevi nasıl yerine getirdiği konusuna yıllarca kafa yordu. Yeniden gelişen parça bacağın ne kadarının yok olduğunu ve ne kadar büyümesi gerektiğini nasıl “biliyor”? Bacağın bedende kalan bölümündeki deri neden insanda olduğu gibi kabuk bağlamıyor? Erişkin bir semender dokusu sayısız kez hiç yoktan tüm bir bacak üretme yetisini nasıl koruyabiliyor? Dirimbilim uzmanları tüm bu soruların yanıtlarını bulmaya çalışıyorlar. Yeniden canlandırma sürecinin doğada nasıl işlediğinin açıklığa kavuşması durumunda, bu sürecin insanlara uygulanması suretiyle yitirilen ve zarara uğrayan organların yeniden yaşama döndürülmesi de mümkün olabilir. (AEÇ) dönüşüyordu. AEÇ de, bacağın gelişmesi için gerekli olan, kendisiyle bacak tomurcuk hücreleri arasındaki sinyal alışverişini sağlayan kimi fibroblast büyüme faktörlerini (FBF) üretmekteydi. JAPON BAŞARISI Japonya Tohoku Üniversitesi’nden Hiroyuki Ide, iribaşlarda yenileme yetisinin giderek yitirilmesinin, FBF devresinin devinime geçirilememesinden kaynaklandığını ortaya koydu. Ide, yenileme yetisini yitiren daha yaşlı iribaşlara FBF10 uygulamak suretiyle bu devreyi yeniden devinime geçirmeyi, organ yenileme sürecini kısmen etkili kılmayı başardı. Gelgelelim, yalnızca fibroblastlar yenileme işleminin gerçekleşmesi için yeterli değildi. Bacağın gelişmesi için ters yöndeki fibroblastlara gerek vardı. Bu da, yenileme sürecinin tetiklenmesinde hücresel konumun ne denli önemli olduğunu gösteriyordu. Bir oğulcukta bacağın gelişme süreci her zaman kol ya da bacak tabanının oluşmasıyla başlayıp, sonra daha uçlardaki yapıların oluşmasıyla tamamlanırken, semenderin organ yenileme sürecinde kesiğin ya da yaranın yeri, kol ya da bacağın herhangi bir noktasında olabilirdi ve yalnızca bacağın kesilen yerleri yeniden gelişebilirdi. Hücrelerin bacaktaki konumlarını öğrenmelerinde çok sayıda gen etkili olmakla birlikte, Hox adıyla bilinen bir gen dizisi, can alıcı bir rol oynamaktaydı. Hayvanların çoğunda gelişmekte olan bacak hücreleri, Hox genleri tarafından sunulan konum bilgilerinden yararlanmakta, ancak bu bilgileri sonradan “unutmaktaydı”. Oysa, erişkin semenderin bacağındaki fibroblastlar bu bilgiyi belleğinde saklamakta ve yeri geldiğinde yeniden yararlanmaktaydı. Organların yenilenmesi ve yaraların onarımıyla ilgili olarak çeşitli hayvanlar üzerinde yapılan tüm bu incelemelerden elde edilen sonuçlar, on beş yirmi yıla kalmadan insan bedeninin farklı bölümlerini yeniden yaşama kazandırabileceğimiz inancını da beraberinde getiriyor. Öyle ki, artık bir semenderin yeniden gelişen bacağına baktığımızda eskisi kadar dehşete kapılmıyor ve insanoğlunun gerçekten şaşırtıcı bu yetiden yararlanabileceği günlerin giderek yaklaşmakta olduğunu görüyoruz. Kaynak: Scientific American, Nisan 2008 STANBUL Cumhuriyet Başsavcılığı’na, avukat İrfan Karacan tarafından verilen dilekçede Türk Ceza Kanunu’nun 277. maddesi kapsamında “yargı görevini yapanı etkileme” ve 288. maddesi kapsamında “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçlarının işlendiği öne sürülüyor ve şöyle deniyor: “Şüpheli; ulusal düzeyde yayın yapan bir gazetenin genel yayın yönetmeni ve köşe yazarı kimliğiyle; Anayasa Mahkemesi’nin yargıçlarına sesleniyor. ‘AKP hakkında açılan laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği iddiasına dayalı davayı kabul eder ve AKP’yi kapatırsanız; darbe yapmış olursunuz; bu yedinci darbe olur; darbeyi hukuku araç ederek yapmış olursunuz; kararınız özgürlüğe karşı, özgürlüğün daraltılması olur’ diyerek yüksek mahkeme yargıçlarının üzerinde kılıç sallıyor.” Adı geçen gazeteci İsmet İ asından katbekat daha ciddi. Belli ki İsmet, kaleminin ucunu tıraşladıktan sonra hızını alamamış, olası bir yargı kararı hakkında “darbe” tanımı yapıyor. RTE, İsmet gibileri avukat olarak tutsa; doğrusu böyle bir savunma yaptıramaz. Gelelim sadede. Ortada görülmekte olan bir dava var. Yerlisi yabancısı, iktidar partisiyle ilişkisi olan herkes yargıçlara baskı yapmaya çalışıyor. Yine ortada her yere konan bir soruşturma var. İktidar partisiyle uzaktan yakından ilişkisi olan herkes yargıç yerine geçmiş, hüküm veriyor. İpin ucu kaçmış durumda. Ortada bir “darbe” varsa, o da yargıya yönelik darbedir ki bu işin sonunda en büyük zararı demokrasi görür. Belki de işbirlikçilerin ve işgüzarların asıl amacı bu! Darbeciler, demokrasi diye diye demokrasiyi katlediyor. RTE, eski banknotlardaki İnönü resmine takmış... “Güllü para bastıralım!” Tonik Avni Kurtuldu: “AKP’li Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Cin’i portakal suyunu zemzem toniğe çevirdi!” Bahai ZMANLARIN tartışması gereken “Fethullah Müslüman mı” başlıklı kitaptan söz etmiştik; ortalık birbirine girdi. Fethullah Gülen adındaki emekli vaize yakınlığı ile bilinen bir kaynakta hazırlanarak malum yayın organlarına servis yapıldığı belli haberde, söz konusu kitabın yargılanıp, yazarının emekli vaize tazminat ödemeye mahkum edildiği yazıldı. Malum çevrelerin haberinde şu ifade dikkat çekiciydi: “Mahkeme, iddiaların araştırılması için Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatı’na yazı yazarak, Fethullah Gülen’in gizli soruşturmalarda Bahai olup olmadığı, dinler arası diyalog adı altında Tevrat ittifakını yaratma çabası içinde olup olmadığı yönündeki bilgileri ve Bahai dini ve bu dine mensup kişilerle ilişkileri konusunda bilgi ve belgeleri istedi. Her üç kurum da Bahai inancıyla ya da dinler arası diyalog adı altında Tevrat ittifakını yaratma çabası içinde olduğuna dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı yönünde cevap verdi.” Jandarma, Emniyet ve MİT’ten U İNSAN VE SEMENDER İnsan bedeninin ciddi yaralanmalar karşısındaki ilk tepkileri semenderinkinden farklı değilse de, insanla iki yaşayışlı hayvanların hasar onarım yöntemleri arasındaki farklılık çok geçmeden ortaya çıkar. İnsanda zarar gören bölge kabuk tutar ve yeniden gelişme tepkisi başarısızlıkla sonuçlanır. Ne var ki, çok sayıda gösterge insanlarda karmaşık beden parçalarını yeniden oluşturma gizilgücünün varlığına işaret ediyor. Bu gücün devinime geçirilmesiyle insanın yaraları onarma becerisi giderek semenderinkini andırabilir. Minik semenderin bacağı kesildiğinde, bacağın bedende kalan bölümündeki kan damarları hızla küçülerek kanamanın önüne geçilmeye çalışılıyor ve kesilen bölgenin yüzeyi hemen deri hücreleriyle örtülüyor. Yaralanmayı izleyen ilk birkaç gün içinde, yara epidermi adı verilen bu dış deri katmanı apikal epitel kutbu (AEC) adı verilen bir dizi sinyal hücrelerine dönüşür. Bu arada, fibroblastlar bağlayıcı dokudan ayrılarak kesilen yüzeye akın eder ve orada yeni bacağın gelişmesini sağlayan kök hücreyi andıran, sonra artık başka uzmana gerek kalmamış diyorduk ki, bu kez de Türkiye Bahailer Milli Ruhani Mahfili Dış İlişkiler Temsilciliği Direktörü Prof. Dr. Cüneyt Can’dan açıklama geldi: “Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün 1999 yılında yayınlanan bir raporu üzerine yazılı bir açıklama yapmış ve Bahai Toplumu’nun Fethullah Gülen ve Nur Cemaati ile hiçbir ortak yanı, organik bağı, ortak bir eylem veya söylemi olmadığını açık bir biçimde belirtmiş bulunmaktayız. Daha sonraları da, yine bu kitabı kaynak gösteren değişik gazete ve internet yazılarına gerekli açıklama ve tekzipler gönderilmiştir. Bu yazılar ilgili makamlarla da ayrıca paylaşılmıştır. Kitaptaki en vahim ve asılsız iddia Fethullah Gülen’in, Bahai Toplumu’nun ‘gizli lideri’ olduğudur. Bahai Toplumu’nun kendine has ve ‘ruhban sınıfı’ içermeyen yönetim yapısı artık herkes tarafından bilinmektedir. Bahai dininde gizli veya açık bir ‘liderlik makamı’ bulunmamaktadır.Bahai Toplumu’nun ruhani ve idari işleri, adaysız ve propagandasız seçimlerle belirlenen yerel, ulusal ve uluslararası kurumlar tarafından yönetilir. Dolayısıyla, Fethullah Gülen’in, kendi çıkarları için ABD tarafından atanan ‘Bahai Lideri’ olması kadar asılsız bir iddia olamaz.” Koruma M. Alpaslan Yener: “Dün ABD Başkanı’ndan icazet alıp bugün ABD Dışişleri Bakanı’na yalvaranlar yarın iktidarını korumak için Pentagon’a başvurursa şaşmamalı.” Değişik Vahdi Bingöl: “Gerçekten değişmişler; baksanıza keferenin ipine sarılıyorlar!” Katmerli Ahmet Ören:”Vekil ile gaziyi kıyaslamanın demokrasiye zarar vereceğini söyleyen Meclis Başkanı’na öneri:Kuzey Irak’ ta Çatışmaya vekiller gitsin, böylece demokrasi katmerlenmiş olur! Dişi sineği erkeğe benzettiler Dişi ve erkek sineklerin beyin ve sinir sistemlerinin birbirlerine benzediğinden yola çıkan bilim insanları dişi sineğin erkek sinek gibi davranmasını sağladı. Çeviri Servisi Bilim insanları dişi sineğin genleriyle oynayarak erkek sinek gibi davranmasını sağladı. Çalışmalarını bilim dergisi “Cell”de (Hücre) açıklayan İngiltere’deki Oxford Üniversitesi’nden Prof. Gero Miesenboeck ve ABD’deki Yale Üniversitesi’nden J. Dylan Clyne, dişi ve erkek sineklerin beyin ve sinir sistemlerinin birbirine çok benzediği gerçeğinden yola çıkarak “Neden farklı davranıyorlar” sorusuna yanıt aradı. Prof. Miesenboeck erkek sineğin kur yapmak için kanatlarının birini titreterek “aşk şarkısı” söylediğini; beğenirse dişinin ona yanaştığını belirterek, “Kur yapma işleminden sorumlu 2 bin beyin hücresi var. Erkekler bunu kullanıyor, dişilerin ise aynı hücrelere sahip olmalarına rağmen böyle bir özelliği yok” dedi. Bir ses stüdyosunda dişi sineklerin genetik yapılarına müdahale eden ikili kur yaptıran sinir hücrelerini ışık sinyaliyle harekete geçirdi. Ve sonuçta dişi sineklerin de “aşk şarkısı” yöntemini uygulayabildiğini gözlemledi. Dişi sineklerin çıkarttığı ses erkeklerinki kadar etkili olup karşı cinsin kendilerine yanaşmalarını sağlamasa da; bilim dünyası beyni kontrol ederek dişiyi erkek gibi davrandırmayı başarmış oldu. Prof. Miesenboeck, şimdi normal şartlarda dişi sineklerin bünyelerinde var olan kur hücrelerini neden kullanmadıklarını araştırdıklarını söyledi. (BBC) SALGIN KORKUTUYOR Euro 2008’de kızamık alarmı Çeviri Servisi Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Altına Alma Merkezi (ECDC) uzmanları, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası’nı izleyecek taraftarların kızamığa yakalanma riski altında olduğunu açıkladı. Sekiz hafta sonra on binlerce kişinin maç izleyeceği şampiyonanın ev sahipleri Avusturya ve İsviçre’de kızamık salgını olduğunu vurgulayan uzmanlar, hastalığı geçirmemiş ve aşısı olmayanların gelmeden önce kızamık aşısı yaptırmalarını istedi. ECDC Direktörü Zsuzsanna Jakab, 2008 yılının ilk üç ayında Avrupa ülkelerinde 1300 kızamık vakasına rastlandığını, bunun geçen yıl 800 olan vakalardan bir hayli yüksek bir sayı olduğunu vurguladı. Jakab, son dönemde Avusturya ve İsviçre’de yaşanan salgınların “kayda değer ölçütte” olduğunu belirterek futbolseverleri uyardı. (BBC) olan bacak tomurcuğunun içerdiği hücrelerle özdeş yapıda olduğunu yıllar önce ortaya koydu. Elde edilen bu bulgu insanların da organ yenileme için gerekli programa sahip oldukları anlamına geliyordu. Öyle ki, bilim insanlarının yapması gereken tek şey kesilen bacakta blastema oluşturmanın bir yolunu bulmaktı. Yine Kaliforniya Üniversitesi’nden Tetsuya Endo ile David M. Gardiner, bacağın ters yönünden aldığı bir deri parçasını yaralı alana başardı. Sonuçta ortaya çıkan eklenti bacak, doğal olarak, anormal bir konumdaydı ama anatomik açıdan normaldi. Gelişmekte olan oğulcukta epidermin “ektoderm” adıyla bilinen ve bacağın tomurcuktan gelişmesini sağlayan hücrelerden türediği biliniyordu. Ektoderm hücreleri tomurcukta toplanarak, bacak tomurcuğu hücrelerinin yer değiştirmelerini ve çoğalmalarını sağlayan kimyasal sinyallerin kaynağı olarak bilinen apikal ektodermal çentiğe Türkiye domino rekoru İSTANBUL (AA) İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları kapsamında gerçekleştirdiği şovda Türkiye domino rekoru kırıldı. Zeytinburnu Spor Kompleksi’nde düzenlenen etkinlikte Hollanda’dan gelen uzmanlar ve öğrencilerin 225 metrekarelik alanda yaklaşık 10 günde dizdiği domino taşlarına ilk hareketi, Kadir Topbaş ile İstanbul’un 7 tepesini temsil eden 7 ilköğretim okulu öğrencisi verdi. Boğaziçi Köprüsü, Marmaray, Ayasofya Müzesi, Galata Kulesi, İstanbul’un 7 tepesini simgeleyen 7 tepede 7 Türk bayrağı, büyük boy Atatürk portresi, Türk bayrağı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin logosunu oluşturan 165 bin domino taşı, 7 dakikada devrildi. Daha önce 90 bin domino taşı kullanılarak Efes Pilsen için yapılan Türkiye domino rekoru, bu kez 165 bin domino taşıyla kırılmış oldu. Semenderlerde yönlendirilmiş yara iyileşimi: Normal olarak yaraların iyileşme tepkisi verdiği kesik bölgede ayağın yeniden çıkması tetikleniyor