28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Mahkeme heyeti gazetemiz avukatlarının soruşturmanın genişletilmesi talebini dikkate almadı C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ irminci yüzyıl, kadınların özgürleşmek, erkeklerle eşit haklar elde etmek için savaştıkları bir yüzyıl oldu. Önce yavaş, sonra hızlı bir ivmeyle erkek egemen toplum yapısına kafa tuttular. 21. yüzyıl ise kadınların bu savaşının yeni bir evreye yükseleceğini gösteren belirtilerle doludur. Ama bunun sorunlu bir mücadele olduğu da kesindir. Eşitsizliğin farklı biçimlerini koruma konusunda kararlı gelişmiş ülkelerde kadınlar seslerini yükseltebilir, daha ileri hedeflere doğru ilerleyebilirlerken küremizin gelişmişlerin egemenliğinden, tasallutundan, hırsızlığından kurtulamayan bölümünde kadınların durumu daha zordur. Bu parçada ya da parçalarda kendi toplumlarının önyargılarıyla, gelişmiş dünyanın aldırmazlığıyla savaşmak zorundadırlar. O dünyaların, bireysel kurtuluşu “özgürlük”, köleleşerek daha fazla hak alma yanılgısını “eşitlik” olarak gösteren anlayışı ve propagandası işi iyice zorlaştırıyor. ??? Gelişmiş ülkelerde kadın emeğine duyulan gereksinim onlara belirli alanları açtı. Bu alanların kısıtlı kalması, yükselme olanaklarının sınırlanması kuralı ise değişmedi. Hizmet sektöründe yoğunlaşan kadın emeği bir yandan kadının fiziksel olarak görece güçsüzlüğü gerekçesine bağlanırken, erkek egemen toplum hiç fiziksel güç gerektirmeyen mesleklerin önünü kapatmakta da sakınca görmedi. Tam tersine bu konuda ısrarlı ve kararlı oldu. Yine de gelişmiş ülkelerde kadın hareketleri özgürlüğün bireysel biçimlerine takılıp kalmamayı, en azından uzunca bir süre koruyabildiler. Feminist hareketin şimdiki sessizliği, sessizlikten öte liberalizme teslimiyeti ise şaşırtıcıdır. ??? Bizim gibi ülkelerde kadın emeğine duyulan gereksinim doğrudan doğruya yoksullukla bağlıdır. Tek ücretlinin aileyi geçindirmekte karşılaştığı zorluklar, kadını eve kapatan ideolojiyi sarstı. Erkek egemen, dinsel hurafeyle pekişmiş ideoloji, bu zorunluluktan doğan gelişmeye rağmen, kadını eve kapatmakta kararlıdır. Onun söylediği şudur: “Evde otur, sokağa çıkacaksan 8 ŞUBAT 2008 CUMA Bomba bilmecesi çözülmedi İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet’e atılan Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na ait, Makina ve Kimya Endüstrisi (MKE) yapımı savunma tipi el bombalarının sanıkların eline nasıl geçtiği araştırılmadan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren dava karar aşamasına geldi. Mahkeme heyeti, gazetemiz avukatlarının talebine karşın soruşturmayı bu yönde genişletmedi. Ümraniye’de bulunan Ergenekon terör örgütü üyelerine ait el bombalarının kafile numaraları, çeşitli tarihlerde gerçekleştirilen 11 eylemde kullanılan bombalarla aynı çıktı. Ümraniye’deki bombalarla, gazetemize yönelik saldırıda kullanılan ve Necip Hablemitoğlu cinayetinin azmettiricisi olduğu ileri sürülen İbrahim Çiftçi’nin öldürüldüğü bombalar ise “aynı model.” Cumhuriyet gazetesine, 5, 10 ve 11 Mayıs 2006 tarihlerinde NATO standartında MKE yapımı savunma tipi, öldürücü ve yıkıcı etkisi olan üç tane el bombası atıldı. İlk iki bomba gece saatlerinde pimi çekilerek atıldı ancak patlamadı. Gündüz saat 16.21’de atılan bombanın patlaması sonucu, gazetenin birinci ve ikinci katlarının camları kırıldı, hizmet araçları hasar gördü. Birinci bombanın üzerinde, “TAPA M 204 A 2 KFMKE91 1277”, ikinci bombanın üzerinde “TAPA M 204 A2 KFMKE173 985”, üçüncü bombada ise “TAPA M 204 A 2 KFMKE91 1277” yazılıydı. Bombaların üzerindeki kodlar, M 204 A 2: Mühimmatı tanımlayan model, KF: Kafile, MKE: Üretici firma anlamına geliyor. Üretici firmanın yanındaki numara üretim kafile no, en sona da hangi yılın hangi ayında üretildiği yazılıyor. Bu bilgilere göre, gazetemize atılan ilk ve son bomba 1977 yılının 12. ayında, ikincisi 1985’in 9. ayında üretildi. İlk ve sonuncu bombalar aynı kafilede, ikinci bomba ise 173. kafilede üretildi. BULUNANLAR 25 1092” yazılı tapanın, 1992/2 potokol ile 1740 tane yapılarak 27 Ekim 1992’de KKK’ye teslim edildiği belirtilerek “10 bin adet olarak üretimi yapılan bu kafile el bombası tapasının, KF MKE 117 No’lu, MKE MOD 44 savunma el bombasında kullanıldığı” ifade edildi. MKE MOD 44 savunma el bombasının, 2 Kasım 1992’de Jandarma Genel Komutanlığı’na verildiği kaydedildi. Ümraniye’de 4 tane bulunan “TAPA M 204 A2 KF MKE 152 683”, 19 bin 550 tane yapılarak 4 Temmuz 1983’te, iki tane bulunan “TAPA M 204 A 2 KF MKE 169 585” ise 15 bin 260 tane yapılarak 4 Haziran 1985 yılında KKK’ye teslim edildi. Kadınlar Teslim Olmayın! örtün ve kırıtma.” “Okuyacaksan bil ki, geleceğin yoktur. Ama imam olamayacağın halde imam hatip okuluna gidebilirsin, üniversite okumakta kararlıysan, oku. Ama bu okuma özgürlüğünün bedelini türbanla, başörtüyle, çarşafla ödeyeceksin.” ??? Peki bu ağır ideolojinin geleceği var mı? Yakın bir geleceği var. Uzak bir geleceği yok. Şimdilik dinsel ideolojinin ağır baskısı altında özgürleşmeye çalışan kadın sokakta bağırabilmeyi eşitlik; türbanı, çarşafı, özgürlük sanıyor. Gerçekte ona “Evinde otur, sokakta kırıtma” diyen ideoloji, geçici bir süre için izin ve ruhsat vermiştir. Çok yakın bir gelecekte o evinde oturacak, çocuğuna bakacak, erkeğin isteklerini karşılayacak, “asrı saadette” yaşadığını zannedecektir. İslam âlemine bakanlar bu yakın geleceği görebilirler. Uzak gelecekte ise erkek egemen toplum kırılmaya, çatlamaya mecburdur. Türkiyemiz, kadınların neredeyse yüzyıla yaklaşan bir dönem özgürlüğün ışıklarını gördükleri, sıcağını hissettikleri güzel ülkemiz geriye doğru bükülürken üzülmemek elde değildir. Savaşarak elde ettikleriniz sizi sevindirir. Ama ufukta ışığı görseniz de, kazanımlarınızın elinizden bir bir alındığında sizi boğacak olan karanlık zifiri, sıkıntı ölümcüldür. Erkekler bu işe aldırmazlar. Bencillikleri ağır basar. “Aydın ve solcu” olduklarını söyleseler de sizi yalnız bırakacaklardır. Savaş onların değil, sizin savaşınızdır. ??? Kadınlar teslim olmayın. Başınızı örterek özgür olamazsınız. “Başınızı örtme özgürlüğü” sizi eve kapatmak isteyen erkek egemenliğinin evvel eski, ama itiraf edelim, şimdi siyasal hedeflere kilitlenmiş büyük rüyasıdır. O rüya gerçek olduğunda, size yalnızca evinizin dört duvarı kalacaktır. O duvarı yıkmak için yeniden bir yüzyıl gerekebilir. Yazık değil mi sizin bunca emeğinize, hakkınıza, hukukunuza? guray.oz@cumhuriyet.com.tr Y GAZETEMİZE ATILANLAR Cumhuriyet gazetesine 5, 10 ve 11 Mayıs 2006 tarihlerinde, NATO standardında MKE yapımı savunma tipi, öldürücü ve yıkıcı etkisi olan üç tane el bombası atıldı. modeli aynıydı. RGENEKON’UN BOMBALARI Ümraniye Çakmak Mahallesi Güngör Sokak’ta bir gecekonduda, 12 Haziran 2007’de, 18 tane MKE’ye ait fünye grubu bulunan el bombaları, bunlara ait gövdeler, 9 tane ABD ve Alman menşeli el bombaları maşası ve bunlara ait gövdeler, askeriyeye ait taşıma sandığı içerisinde ele geçirildi. MKE’nin raporunda, harf ve rakam grupları bulunan mühimmatların Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na ve Jandarma Genel Komutanlığı’na teslim edildiği belirtildi. Burada bulunan dokuz adet MKE MOD 45 el bombası tapasının, MKE158 No’lu kafilede, 1992/71 protokol numarası ile 8 bin 270 adet üretildiği, 21 Aralık 1994 yılında KKK’ye teslim edildiği belirtildi. Üzerinde “MKE MOD 45, KF MKE 18 588” yazan dört tane el bombası tapası, 1988/1 protokol numarası ise 18 bin 980 adet üretilerek 9 Mayıs 1988 yılında KKK’ye teslim edildi. “MKE MOD 45 KF MKE 1“Bomba Bilgi Merkezi”ne ulaşan olaylara ilişkin raporda, Cumhuriyet’e 10 Mayıs’ta atılan bombayla, Ümraniye’de bulunan iki adet bombanın aynı model olduğu ortaya çıktı. Cumhuriyet’e atılan bombanın kafile numarası “KF MKE173 985 “, Ümraniye’dekilerin ise “KFMKE1169 585” olduğu belirtildi. İbrahim Çiftçi’nin öldürülmesinde kullanılan el bombası ile Ümraniye’de bulunan bombalarda aynı cins mühimmat kullanıldı. Raporda, Çiftçiyi öldüren bombanın kafile numarası “KF MKE 151 683”, Ümraniye’de bulunanın ise “KF MKE 152 683” olduğu belirtildi. İzmir Karşıyaka’da A. Ö. adlı şahıstan alınan Alman yapımı el bombasının, Ümraniye’de bulunan fünye grubu ile aynı olduğu ancak bombanın gövde kısmının farklı olduğu da kaydedildi. E ÜMRANİYE BOMBALARIYLA İLİŞKİLİ 11 OLAY GERÇEKLEŞTİ TEKİN’İN EVİNDE R Gazeteye ve Danıştay’a saldırı soruşturmasında hakkında takipsizlik kararı verilen emekli Yüzbaşı Muzzaffer Tekin’in işyerinde yapılan aramada kapsülleri daha önce patlatılmış, gövde kısmında patlayıcı bulunmayan biri taarruz, biri savunma tipi iki tane el bombası bulundu. Üzerlerinde, “TAPA M 204 A2 KFMKE99 978” ve “TAPA M 204 KFMKE18 671” yazılı olan bu iki bomba ile gazetemize atılan bombanın mühimmat apora göre, Ümraniye’de bulunan patlayıcıların aynılarının kullanıldığı 11 olay gerçekleşti. Manisa Akhisar’da Şeyhisa Mahallesi’nde, 4 Aralık 1998’de bir evin bahçesinde gömülü iki el bombası bulundu. Olayla ilgili Yılmaz Şahin Ş. tutuklandı. Bombalardan biri, Ümraniye’de bulunan fünye gruplarından biri ile aynı çıktı. Şırnak’ta 25 Mart 1999’da Hizbullah terör örgütüne yönelik 51 kişinin tutuklandığı operasyonda ele geçirilen altı tane el bombasından biri, İzmir Urla’da bir köyde sahilde kuma gömülü olarak bulunan on tane el bombasından biri, Trabzon’un Of ilçesinde, 26 Mayıs 1999’da bir büroya Nicu P. adlı şahıs tarafından atılan ve bir kişinin öldürüldüğü el bombası, 30 Aralık 2000’de İzmir Karşıyaka’da Ali Ö. adlı şahıstan alınan bomba, 11 Ağustos 2001’de Hatay’da Akevler Mahallesi’nde Hayrettin Yavuz’un aracına atılan el bombası, Haziran 2002’de, Kütahya’da bir çöp bidonunda bulunan el bombası, 27 Şubat 2003’te İstanbul’un Eyüp ilçesinde balık tutanların sahilde bulduğu el bombası, 25 Kasım 2003’te Ağrı Patnos’ta boş bir arazide pimi çekilen ancak patlamamış bulunan bomba, 9 Mayıs 2005’te Kırıkkala Keskin ilçesinde şahıslardan alınan iki adet el bombasının biri, 11 Aralık 2006’da Iğdır’da İzzet Ç. ve Ayhan Y’nin tutuklandığı, Doğu Oteli’nin kazan dairesinde bulunan el bombası ve 23 Ocak 2007’de Yozgat’ta Kirazlı Göleti’nde bulunan el bombasının üzerindeki ibarelerle, Ümraniye’de bulunan bazı patlayıcıların üzerlerindeki yazıların aynı olduğu tespit edildi. THE ECONOMIST: Bombaların akıbeti sorulmadı Gazetemize saldırı ve Danıştay üyesi Özbilgin’in öldürülmesi davaları sona yaklaştı ancak askeriyeye ait bombaların sanıklara nasıl ulaştığı konusu aydınlatılmış değil. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Ergenekon terör örgütüne yönelik son operasyonu da dikkate almadı. Bombalarla ilgili, Genelkurmay Başkanlığı’nın araştırma yapıp yapmadığı konusunda gazetemize herhangi bir bilgi ulaşmadı. Gazetemiz avukatları Bülent Utku ve Tora Pekin, ilk olarak 2007’nin Mart’ında bombalara ilişkin soruşturmanın genişletilmesini talep ettiler. Mahkeme bu talebi reddetti ancak avukatlar, bu isteklerini duruşmalarda defalarca tekrarladılar. Utku ve Pekin’in dilekçesinde, Cumhuriyet’e ve Muzaffer Tekin’in işyerinde bulunan bombaların tapalarındaki seri numaralarının, sanıklar Süleyman Esen ve Alpaslan Arslan’ın askerlik yaptığı birlik emrinde zimmetli bombalardan olup olmadığı, bu bombaların sarf edilip edilmediği, bombalarla ilgili kaybolma vs. gibi nedenlerle bir işlem yapılıp yapılmadığının sorulması talep edildi. Ayrıca, “bombaların kimin elinden, sanıklardan hangisine ulaştığının tespiti açısından”, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na yazı yazılarak bombaların hangi depoya ve oradan da hangi birlik emrine gönderildiğinin, bombaların sarf edilip edilmediğinin, sarf edildiyse nerede sarf edildiğinin, bombalarla ilgili kaybolma veya buna benzer nedenlerle bir işlem yapılıp yapılmadığının sorulması istendi. Duruşmada davanın karar aşamasına geldiğini belirten mahkeme heyeti, bu bombaların akıbetinin sorulması konusunda herhangi bir girişimde bulunmadı. AKP’nin en önemli oy silahı din LONDRA (ANKA) AKP hükümetinin, Kürtlerin desteğini kazanmak için İslamı kullandığı öne sürüldü. AKP’nin “Ne Mutlu Türküm diyene” yerine “Ne mutlu Müslümanım diyene”yi tercih edebileceğini öne süren The Economist dergisi, AKP’nin Diyarbakır gecekondu mahallelerinde bedava kömür, okul kitapları dağıttığını belirtirek “Din, ılımlı İslami AKP’nin en güçlü silahı haline geldi” yorumunu yaptı. İngiltere’de yayımlanan The Economist dergisi, son sayısında “Türkiye, Kürtler, İslam” başlıklı bir haberinde AKP’nin Kürt oylarını arttırmak için Güneydoğu’da yaptığı çabalar üzerinde durdu. “AKP hükümeti, Kürtlerin desteğini sağlamak için İslamı kullanıyor” savını dile getiren dergi, ismi verilmeyen bir “AKP lideri”nin “Kürt sorununu çözmenin tek yolu, ortak İslam kimliğimizin etrafında birleşmektir” sözlerini aktararak “Din, Diyarbakır’ın kontrolünü elde etmeye çalışan ılımlı İslami AKP’nin en güçlü silah haline geldi” yorumunu yaptı. The Economist, “Diyarbakır’daki varoşlarında AKP’ye sempati büyüyor” derken “cömert” harcamalar ve Kürtlerin daha da özgürlük taleplerini tatmin etmeye yönelik “mütevazı” reformlar sayesinde AKP’nin son seçimlerde bölgede oyların yüzde 50’sinden fazlasını aldığına işaret etti. “Türkiye’nin en zengin İslami” cemaati olarak adlandırdığı Fethullah Gülen cemaatinin, AKP’ye daha fazla Kürt oyunu kazanmaya yardım ettiğini öne süren dergi, cemaat üyelerinin Kurban Bayramı sırasında 60 bin aileye et dağıttığına dikkat çekti. Aynı cemaatten çok sayıda doktorun Kürt bölgelerinde hastalara “bedava checkup ve tedavi” teklif ettiğini yazan dergi, “Mesajları, Türkler ile Kürtlerin İslamda kardeş, Türk veya Kürt olsun milliyetçiliğin kötü olduğudur” görüşünü dile getirdi. Gazetemize atılan bomba maddi hasar meydana getirmişti. RÜKSEL’İN on beşyirmi kilometre kadar güneyindeki bir Belçika köyünün adıdır bu. Ama Napoleon dönemine son veren bir meydan muharebesinin adı olarak ün kazanmıştır. Türkçeleştirme özensiz biçimde yapılıp ince anlam farkları güme gidince “harp” ve “muharebe” gibi kavramlar da bulanıklaşıyor. “Savaş” ikisini birden karşılıyor mu? Savaşı harbin karşılığı olarak çevirince “muharebe” açıkta kalıyor. Çarpışma, çatışma sözcükleri de “muharebe”yi anlatmaya yetmiyor. Her neyse, Waterloo, 1789 Fransız Devrimi sonrasında kralcı devletlerce bu ülkedeki uyanışı boğmak için girişilen harplerin en kritik muharebesidir. Elba adasındaki sürgünden dönüp yeniden güç toplayan Napoleon eğer o muharebede yenilmeseydi, savaşlar daha da sürer, Fransa tutucular karşısında otuz yıllık bir Restorasyon’a kolayca boyun eğmezdi. Gelgelelim, Waterloo’da B AÇI MÜMTAZ SOYSAL Waterloo riyetçi kesimin tepkisi yeterince güçlü olmazsa, Basın ve genel olarak bütün medya tehlike çanlarını yeterince çalmazsa, Meclis’teki siyasal karşı koyma ustaca yürütülmezse, Hukuk dünyası yüksek yargı organlarıyla, en sonda da Anayasa Mahkemesi’yle Cumhuriyetin ilkelerini yeterince sağlam biçimde koruyamazsa, Cumhuriyeti ayakta tutmak için and içmiş olanlar andlarının gereğini yeterince yerine getirmezlerse, Kısacası Cumhuriyet sayesinde yetişip görev ve yetki sahibi olmuş yenmek üzere olduğu İngiliz komutan Wellington’un üzerine tam çullanabilmek için bir gün önce yağan yağmurun çamuru kurusun diye öğleyi bekleyen Napoleon, Prusya kuvvetlerinin İngilizlere yardıma gelmesine vakit bıraktığı için yenilmişti. Her savaşın yazgısını değiştiren böyle bir muharebe mutlaka vardır. Türban, eğer laik Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği üzerine koparılan bir didişmenin simgesi durumuna gelmişse, bu gidişi durdurmak için şu haftalarda çeşitli toplum kesimlerince ortaya konacak eksik tutumlar etkisi belki de yıllarca sürecek bir yenilgiye yol açabilir. Eğer Cumhu olanlar yetişmişliklerinin borcunu yeterince bağlılıkla ödemezlerse, bu kritik aşamadaki yenilgi belki de kuşaklar boyu sürecek bir karabasanın başlangıcı olabilir. Türban didişmesini tam şu sırada başlatmış olanlar bu temayı ve bu zamanı sonuçta kazanma olasılığını iyi hesap ederek seçmişlerdir. Tema, din kuralları çarpıtılarak ve mağdurluk edebiyatı yapılarak işlenmeye, geniş halk kesimlerini arkaya alarak sürdürülmeye elverişlidir. Zaman, ülkenin binbir sorunla ve kötü olasılıkla çevrili olduğu, dikkatlerin bu sorunlar ve olasılıklar üzerinde yoğunlaştığı bir zamandır. Bu hesabı boşa çıkaracak tek çare, bütün Cumhuriyetçi güçleri seferber edecek eşgüdüm mekanizmalarının bir an önce kurulup devreye girmesidir. ÇGD’den Cumhuriyet’e ödül ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin (ÇGD) “2007Yılın Başarılı Gazetecileri” ödülleri açıklandı. “İşte AKP Anayasası” başlıklı haberle, gazetemiz muhabirleri Murat Kışlalı ile Emine Kaplan da “Uğur Mumcu Ödülü”ne değer görüldü. Türk basın tarihine ışık tutan eserleri ve çalışmaları nedeniyle gazeteci yazar Orhan Koloğlu, “Özel Onur Ödülü”ne, “Komutanlar Cephesi (Emekli Generaller Konuşuyor)” adlı çalışmasıyla Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila “Mustafa Ekmekçi Ödülü”ne, NTV’den Adnan Gerger, “Irak’taki Kayıp Silahlar Türkiye’de Kullanıldı” adlı çalışmasıyla “Mahmut Tali Öngören Ödülü”ne değer görüldü. Haber dalında Hürriyet gazetesi muhabiri Uğur Ergan “Cumhurbaşkanı Gül Huzura Çağrıldı”yla “Rafet Genç Ödülü”nü almaya hak kazandı. Antalya Sabah’tan Veysi Sağlam, “Katliamın Fotoğrafı”yla, Taraf gazetesinden Arzu Çakır Morin de “Sarkozy’nin Kökeni Osmanlı’ya Dayanıyor” adlı çalışmasıyla haber dalında ödül almaya hak kazanan diğer isimler oldu. mumtazsoysal@gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle