Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 Tadiç’in, milliyetçi Nikoliç karşısındaki sürpriz seçim zaferi, Batı’yı rahatlattı C (Fotoğraf: AFP) dış haberler ATİNA’DAN MURAT İLEM 8 ŞUBAT 2008 CUMA Sırbistan AB’yi sevindirdi Dış Haberler Servisi Kosova’nın bağımsızlığı tartışmaları nedeniyle kritik öneme sahip Sırbistan seçimlerinin 2. turunu Batı yanlısı Devlet Başkanı Boris Tadiç’in kazanması, Avrupa Birliği tarafından memnuniyetle karşılandı. AB Dönem Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, “seçim sonuçlarının Sırp halkının demokrasi ve Avrupa yolunu desteklediğini gösterdiği” kaydedildi. “Yüksek katılımlı serbest ve adil seçimlerin” alkışlandığı belirtilen AB açıklamasında, “Sırp halkının Avrupa ailesinin bir parçası olduğu” vurgulanarak yakın bir gelecekte “üyelik statüsü verilmesi dahil Sırbistan’ın AB yolculuğunun hızlandırılmak istendiği” ifade edildi. Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso da Tadiç’e gönderdiği mesajda, seçim sonucunun “Sırbistan demokrasisi ve ortak Avrupa değerleri açısından bir zafer” olduğunu bildirdi. “AB’ye evet ya da hayır denecek bir referandum” niteliği taşıdığı belirtilen Sırbistan seçimleri, yakın zamanda bağımsızlığını ilan edeceğini açıklayan Kosova açısından da büyük öneme sahip. ABD ve AB ülkelerinin büyük bölümü Kosova’nın bağımsızlığını desteklerken Rusya’nın desteklediği Sırbistan tek taraflı bağımsızlık ilanını tanımayacağını belirtiyor. Kosova’nın ayrılmasına şiddetle karşı çıkan, AB ile ilişkilerin kesilmesini ve Rusya’yla yakınlaşılması gerektiğini savunan milliyetçi Sırbistan Radikal Partisi (SRS) lideri Tomislav Nikoliç, 20 Ocak’ta düzenlenen seçimlerin ilk turunda birinci olmuştu. Bu sonuçtan rahatsız olan AB dönem başkanı Slovenya, Kosova’nın bağımsızlığına karşı çıktığını açıklamakla birlikte bu konuda daha ılımlı görülen Boris Tadiç’in kazanması amacıyla Sırbistan’a “serbest ticaret ve vize kolaylıkları” içeren bir anlaşma paketi sunmuştu. Kayıp Şehir Atina line getirilen üstü bir başka alem. Burada işler daha ciddi, daha tehlikeli. Attığınız her adıma çok dikkat etmelisiniz. Daha merkezin hemen kıyısında önümü bu defa uyuşturucu satıcıları kesiyor. “Esrar, eroin, kokain ve her türlü hap” bulunduğunu söyleyen satıcıların rahat tavırları dikkatimi çekiyor. Etrafta onlarca genç bitkin ve perişan halde dolaşıyorlar. Bunlar uyuşturucu müptelaları. Gencecik vücutlar, daha yeni serpilmiş fidanlar bu iğrenç batağa saplanmışlar. Yaşı en fazla yirmi olan bir genç otobüs durağında önce çırpınıp, sonra kaskatı kesiliyor. Evlerine gitmek için bekleyen beş on yolcu oralı bile olmuyorlar. Herkes bu duruma alışmış. Onları da geçip merkezin tam göbeğinde, metro istasyonunun üstündeki beton bloklara oturuyorum. Daha üç dakika geçmeden etrafım satıcılar tarafından sarılıyor. Bir vuruşluk eroin adamına göre beş avrodan başlıyor. Yeni başlayanlara ucuz, eskilere insafsız fiyatlar çekilirmiş. “Hap konusunda anlaşırız. Esrarın çok çeşidi var. Yaprak veya pişmiş hangisini istersen buluruz” diyerek ısrarlarını sürdürüyorlar. Rus mafyasının kontrolünde olan Atina’daki bar ve diskolarda leblebiçekirdek gibi hap ve uyuşturucu dağıtıldığını (alıştırmak için) duymuştum, ama sokak pazarlarının bu kadar boyut kazandığını düşünmemiştim. Yerimi değiştirip ortalığı izlemeye devam ediyorum. İki kız, karşımdaki pis çimenliğe gelip yığılıyorlar. Pis diyorum çünkü Omonya’nın sakinleri (!) tüm ihtiyaçlarını metronun üzerini oluşturan çimenlerin ve betonların üzerinde gideriyorlar. Bir sokak ötede devletin (müptelalara) Aids ya da başka hastalıkların bulaşmasını önleyebilmek için dağıttığı şırıngadan almışlar. Şırınga bedava ancak onun içini nasıl uyuşturucu ile dolduracaklarını tartışıyorlar. Taş çatlasa on sekizyirmi yaşlarındalar. Ayak bileklerine sardıkları bez parçaları iğnenin ancak buralardan yapılabildiğinin kanıtı. Çünkü diğer bölgelerdeki damarları çekilmiş, bitmişler adeta, yaşayan ölü haline gelmişler. “Bir zaman sonra burada da damar bulamayacaklar” diye düşünüyorum. İçim parçalanıyor. “Keşke randevum için evden erken çıkmasaydım. Keşke Atina merkezi ile uzaklığı bir kilometre olan Omonya’ya yürüyerek gelmeseydim “ diye içimden geçiriyorum. Üst lambaları yanar halde meydanın etrafından dolanarak Atina merkezine yönelen polis arabası dikkatimi çekiyor. Beş metre önlerinde olanlar onların da umurunda değil. Zaten kimin umurunda ki? Adına “Atina” denen bu kayıp şehirde gecenin karanlığına karışıp biz de kayboluyoruz. murilem@otenet.gr Kosova için kritik bir döneme rastlayan Sırbistan seçimlerinin sonucu AB’de memnunlukla karşılandı. Avrupa Komisyonu Başkanı, Tadiç’i kutlarken, dönem başkanlığı da, yakın bir gelecekte “üyelik statüsü verilmesi dahil, Sırbistan’ın AB yolculuğunun hızlandırılmak istendiğini” bildirdi. ‘AVRUPA İÇİN İYİ HABER’ AB, Sırbistan’a tam üyelik yolunu açacak ilk aşamanın imzalanması için Ratko Miladiç ve Radovan Karadziç başta olmak üzere aranan savaş suçlularının uluslararası mahkemeye teslim edilmesini şart koşan Hollanda’yı ikna etmeye çalışmıştı. Yapılan seçimlerde oyların yüzde 98.8’inin sayılmasının ardından Tadiç oyların 50.57’sini alırken Nikoliç yüzde 47.71’de kaldı. Almanya Tadiç’in galibiyetini “Avrupa için iyi bir haber” olarak nitelendirirken Bosna’nın Sırp Başbakanı Milorad Dodik de sonucun Balkanlar’ın istikrarı açısından olumlu olduğunu söyledi. Sırp gazeteleri de AB’ye üyelik baskısı altında yapılan seçimlerin milliyetçi Başbakan Voyislav Kostuniça hükümetini köşeye sıkıştırdığı yorumlarına yer verdi. Gazeteler Sırbistan’ın AB yolunu seçtiğini ifade etti. Dünya medyası ‘İslam Türkiye’nin laik demokrasisini aşındırmaya mı başladı?’ sorusunu yöneltti Yabancı basın türbanı tartışıyor Dış Haberler Servisi AKP ve MHP’nin türban uzlaşısı dünyada yankı buldu. ABD’de yayımlanan New York Times gazetesinin haberinde, “Türk hükümetinin üniversitede türban yasağını kaldırma kararı can sıkıcı bir soruyu gündeme getirdi: İslam Türkiye’nin laik demokrasisini aşındırmaya başladı mı” sorusu yöneltildi. Türkiye’de görünüşün sık sık aldatıcı olabileceği öne sürülen haberde, “Birçok Türk bu önlemi din ve demokrasi açısından olumlu buluyor” ifadesini kullandı. Yine ABD’de yayımlanan Washington Post gazetesi, Amerikan Associated Press ajansının konuyla ilgili haberine yer verdi. Haberde, “Bazılarında siyasi İslamın ülkenin geleneksel laik sistemini aşındırmaya başladığı korkusu uyandı” yorumu yapıldı. Amerika’nın Sesi de türban Amerikan New York Times gazetesi, türbanın laik kesimde yarattığı endişeye değinirken, İngiliz Financial Times, türbanın “üniversitelerde bir toplumsal devrimin habercisi olabileceğini” yazdı. yasağı konusunda AKP ve MHP’nin uzlaştıklarını ancak düzenlemenin sadece üniversiteleri kapsayacağını belirtti. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın türbanın siyasi amaçlarla dışarıdan Türkiye’ye dayatılan “ithal bir kıyafet” olduğu görüşünü aktaran Amerika’nın Sesi, CHP’nin konuyu yargıya götürme sinyallerini verdiğini bildirdi. İngiliz Financial Times gazetesinde Vincent Boland imzasıyla çıkan yorumda, “Değişiklikler, Türkiye’nin devlet üniversitelerinde toplumsal bir devrim habercisi olabilir” ifadesi kullanıldı. Devlet üniversitelerinin uzun bir süreden beri “liberaller ile muhafazakârlar arasındaki sosyal ve siyasi muhabere alanı” haline geldiğini yazan Boland başörtüsünün sokaklarda gitgide daha sık görüldüğü gözlemine yer verdiği yazısında gelişmeleri şöyle ifade etti: ORKULARI YENİDEN UYANDIRDI’ “Değişiklikler Türkiye’nin devlet üniversitelerinde bir toplumsal devrimin habercisi olabilir. Başörtüsü ve diğer İslami kılıklar 1980 darbesinden bu yana yasak. Hükümet, yasağın din temelli ayrımcılık yaptığını öne sürüyor ve uzun zamandır bunu ‘hak ve özgürlükler’ adı altında değiştirmek istiyordu. Ancak din ve devlet ayrımı ve ibadet ve tezahürlerinin sıkıca denetlenmesini öngören ideolojiyle beslenmiş Türkiye’nin cumhuriyetçi yerleşik yapıları bu adıma şiddetle karşı çıkıyor.” EÇİM KAYGILARI ROL OYNADI’ İngiliz yayın kurumu BBC de, anketlere göre, türban yasağının kaldırılmasına halkın “çok güçlü bir destek” verdiğini belirtti. BBC, AKP ile MHP arasında varılan mutabakatla, “sadece geleneksel başörtüsüne izin verileceği” görüşünü de aktardı. Fransız Le Figaro, “Parlamentoya sunulan ve onaylanması beklenen öneri, toplumun giderek İslamlaştırılması korkularını yeniden uyandırdı” yorumunu yaptı. Gazete, ‘S ‘K türban konusundaki gelişmelerde, seçim kaygılarının rol oynadığı görüşüne de yer verdi. Katar’dan yayın yapan El Cezire televizyonunun yayınında da, “Laikler bu girişimle Müslüman ama laik bir ülkede hükümetin İslamın profilini yükselteceğinden kaygı duyuyorlar. Laik ama büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye’de türban çok hassas bir konu. Ülkede ordunun da içinde bulunduğu kurumlarda türban siyasal İslamın simgesi olarak görülüyor” denildi. Alman Yayın Kuruluşu Deutsche Welle’nin haberinde ise “Türkiye’de, türbana üniversitelerde serbestlik getirmeyi öngören düzenleme, tartışma yaratmaya devam ediyor” denildi. Haberde CHP Genel Başkanı Baykal’ın, türbanın “Arap Vahhabi anlayışını Türkiye’ye dayatmanın bir aracı olduğu” görüşü de aktarıldı. slında o gece Atina merkezine inmeye çok hevesli değildim ama Yunanlı dostumun ısrarlı davetini kıramayıp icabet ettim. Davetin nedeni belli. Eski hasır sandalyeler ve üzeri kağıt örtülerle kaplı masada uzo muhabbeti. Oldum olası böyle otantik, eksantrik, kırık dökük salaş meyhaneleri severim. Buluşma noktamız olan Atina’nın ikinci büyük meydanı “Omonya”ya erken inip biraz ortalığı gezmek istedim. Uzun zamandır bu bölgeye gece gelmiyordum. Yunanistan parlamentosunun bulunduğu “Sintagma” meydanından yürümeye başladığımda dükkanlar kapanmaya başlamıştı. Yaklaşık bir kilometrelik yolumu uzatabilmek için arka sokaklara yöneldim. Atina balık ve et pazarlarının bulunduğu ünlü “Athinas” caddesini arka sokaklardan geçerken, bu güzel şehrin nasıl bu kadar bitik ve rezil hale geldiğini anlamakta gecikmedim. Bitmiş, yıkılmış, çökmüş, her şeyi ile rezilliklere teslim olmuş bir şehir haline gelmiş güzelim Atina. Daha ilk sokaktan girmemle beraber önümü kesen her cinsten (!) sokak tiplerine sigara dağıtmaya başlıyorum. İkinci sokakta önümü kadın satıcıları kesiyor. Konuşmalarına bakılırsa büyük olasılıkla Arnavut mafyasına çalışıyorlar. Hangi ülkeden hangi tipte kadın istersem ucuz fiyatla bulabileceklerini söyleyip, peşime takılıyorlar. Oralı olmadan yürüyüşüme devam ediyorum. Atina belediyesinin tam arka sokağında bu defa önümü zenci kadınlar kesiyor. Afrika’nın belki de en güzel dilberleri Atina belediyesinin hemen arkasını mesken tutmuşlar. Yakama yapışıp adeta yalvarıyorlar. Etrafları onların erketecileri ile dolu. Tabii ki onlar da zenci. Yaşları 1520 arasında değişen kızların fiyatı 15 avrodan başlıyor, 30 avroya kadar çıkıyor. Üzerlerindeki kısa eteklerin altına hiçbir şey giymemişler. Havanın soğuk olmasına aldırmadan vücutlarını satıp karınlarını doyurmaya çalışıyorlar. ??? Yola devam ediyorum. İki sokak sonra bu defa kaçak sigara satıcılarının hedefi oluyorum. Bu sektörün tek hakimi ise “Pontuslular”. Rusya’dan geldikleri günden itibaren kaçak içki, sigara piyasası tamamen onların elinde. Atina’nın tüm pazaryerleri ve önemli merkezi dahil her bölgede rahatça çalışıyorlar. Arada bir polisin göstermelik kovalamacası, onların işlerini engellemiyor. Gerekli yerleri (!) zaten bağlamışlar. Her mal gelişinde düzenli yapılan ödemelerle rahatsız edilmeden milyonlarca avroluk pazarı kontrol ediyorlar. İki paket sigara alıp onları da geçiyorum. Omonya’ya geldiğimde durum değişiyor. Altı tamamen metro olan bu meydanın beton yığını ha A nkara’da da, yabancı ülkelerin ulusal günleri, ya büyük ülkelerin kendi elçilik binalarında ya da büyük otellerin salonlarında verilen resmi kabuller ile kutlanır. Yabancı diplomatların, Türk konukları ile buluştukları bu resmi günlerde iki kadeh arasındaki konuşmaların odak noktasını Türkiye’nin güncel iç ve dış siyasal, ekonomik, toplumsal olayları oluşturur. Bir başka deyimle Türkiye’nin “dedikodusu” yapılır “bilgiler, gözlemler” paylaşılır, sonra başkentlere bildirilir. Ankara’nın nabzı aylardır “sıkmabaştürban” yasası ile tutuluyor. Bize yönelen bazı sorular şöyle: Tasarı geçecek mi? “Dinci” AKP ile “ulusalcı” MHP nasıl oluyor da aynı çizgide koşuyorlar? Anayasa Mahkemesi ne yapar? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gider mi? Türban, zamanla tüm kamusal alanlara ve öteki okullara yayılır mı? Ordu ne diyor? Yeni bir 28 Şubat olur mu? Bu sorular, otel salonlarından da çıkarak yabancı diplomatların Türk meslektaşlarını ziyaretlerinde de dile getiriliyor. Yabancıların, rektörlere, hukuk kurumlarına ziyaretleri yoğunlaştı. Batılı diplomatların laik Türkiye’nin geleceğinden kaygılı oldukları gözlenirken İran basını göbek atıyor. Esenboğa Havaalanı’nda Dışişleri Bakanı ve AB Baş Müzakerecisi Ali Babacan’ın bir soruya beklenmedik şu yanıtı, gözlemimizi doğrulaması ve yabancılardaki kaygıyı kendisinin de algıladığını yansıtması açısından önemlidir: A KAVŞAK ÖZGEN ACAR Ankara Diplomatik Dedikoduları! “Görevim gereği dış dünyayla çok ya gidişle 11 Eylül sonrasında dünyada alkın ilişkisi olan biri olarak, Türkiye’de bu gılanan öteki İslam ülkeleri ile aynı kefegünlerde yaşanan bu tartışmaların önem ye konulacağız” açıklamasını yapma gereğini duydu. li bir bölümü, ne yazık ki Dünya ekonomisiyle Türkiye’yi dışarıda görüiçli dışlı TÜSİAD’ın başnüm olarak zayıflatıyor. kanı Arzuhan Doğan Türkiye, özgürlükler ve Yalçındağ “Dünya bunahaklar alanında ileri gitmek lıma giderken biz türban zorunda olan bir ülkedir. tartışıyoruz” diyor. Tıpkı Türkiye, kendisine seçtiği Osmanlı’nın kuşatması AB’ye tam üyeliği yakalaaltında Bizanslı rahiplemak için siyasal reformlar rin “Melekler erkek mi, diyapmak zorunda olan bir şi mi” sorusunu tartıştıkülkedir.” ları gibi demek istiyor. Amerikalı bayan mesDanışma Kurulu Başkalektaşımız Sabrina Tavernı Mustafa Koç’un şu nise’nin Nev York Times’daki gözlemi de aynı International Herald sözü çok önemli: “Kutuplaşma yaratan tavırlardoğrultuda: “İslamiyet, laTribune dan uzak durmalıyız.” Toik Türkiye’yi öğütüyor.” Dış dünya ile bağlantılı kaygılardan ba run Koç’un dedesi Vehbi Bey’in Adnan sit birkaç örnek verelim. İspanya’nın baş Menderes’in “Vatan Cephesi” kutuplaşkenti Madrid’deki uluslararası turizm fu masında neler çektiğini bilmeden bu söarında İstanbul Büyükşehir Belediyesi zü söylemesi daha da önemli. Sayın Babacan geçen 17 Nisan’da AB adına tanıtımı türbanlı bir hanımın yapması, Türk turizmcilerini çileden çıkarttı. ile ilişkiler ve yapılacak reform uygulaBu olaydan sonra Türkiye Turistik Otel maları hakkında bir dizi önlem ve tasarıciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği “Bu yı açıklamıştı. Hükümet bu konuda on ayda hangi adımı attı? Ne şiş ne kebap havasındaki Avrupa Parlamentosu Türkiye Karma Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk, “Türkiye’nin iç sorunu” tanımlamasının ardından “İki taraf bir uzlaşma zemini bulup üniversite öğrencilerinin ne yapmaları gerektiğini bilecek kadar büyük olduklarını kabul etmeli ve ortamlarını özelleştirmeliler” diyor. Doğrudur... “Sıkmabaştürban” Türkiye’nin bir iç sorunudur. Peki, öteki sorunlar çözüm beklerken bu sorunu durup dururken kim yaratıyor? Sorunları çözmesi gereken hükümet değil mi? Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Demokrat Grubu’nun başı Joseph Daul, “Elbette, Türk hükümeti seçimini yapmakta özgürdür. Eğer bu yönde yasa çıkarsa, Türkiye Avrupa’dan uzaklaşacaktır. Bence türbanın serbest bırakılması kararı ilişkilerimizi olumsuz etkileyecektir” uyarısını yapıyor. Türkiye’nin AB üyeliğini birdenbire 2014 sonrasına öteleme nedeni olarak AKP’nin iktidara gelişi ve Cumhurbaşkanı seçiminin etkili olduğunu çeşitli kereler bu köşede yazdık. Şimdi bakıyoruz, SarkozyMerkel ikilisi buluşup Türkiye’nin tam üyeliğini yine ağızlarına almadılar, “ayrıcalıklı ortak” kavramından ısrarla söz ettiler. Ankara’daki diplomatik resmi kabullerde hava, türban olayının Türkiye üyeliğini 2014’ten de çok ötelere ittiğini gösteriyor. Alman Bakan Anıtkabir’de Almanya İçişleri Bakanı Wolfgang Schauble, Ankara temasları kapsamında Anıtkabir’i ziyaret etti. Daha sonra Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile görüşen Schauble, Türkiye’nin AB’ye üyeliğine ilişkin, “Türkiye açısından yapılması gereken, müzakere sürecinin sakin bir şekilde takip edilmesi ve sonucun beklenmesidir” dedi. Schauble, görüşme öncesinde yaptığı açıklamada, içinde bulunulan modern dünyanın farklı dinlere, farklı milletlere mensup insanların bir arada yaşamasını öngördüğünü belirtti. (AA) oacar?superonline.com