05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 ŞUBAT 2008 CUMA bilim/vaziyet Türk arkeolojisinde çağdaş açılımların öncüsü Mehmet ÖZDOĞAN Çok yönlü bir kültür insanı olan Prof. Ufuk Esin, Atatürk'ün kurmuş olduğu Cumhuriyet'in ilkelerine, çağdaş uygarlığın gereği olan düşünce sistemine yürekten bağlı, bunların yılmaz bir savunucusuydu. Ufuk Esin'i sıradan bilim insanlarından farklı ve büyük yapan, ülkemizin çağdaş bilimsel düzeyi yakalaması için eksikliğini hissettiği alanlarda araştırma başlatmak için ortaya koymuş olduğu özgün çabadır. Bu amaçla birçok projeye öncülük etti, ve daha da önemlisi genç bilim insanlarının bu alanlara yönelmesine öncülük etti. Prof. Dr. Ufuk Esin her şeyden önce bir arkeologtur. Arkeoloji çok farklı şekillerde uygulanabilir; bunun sı için yapmış olduğu girişimlerle her zaman hatırlanacaktır. Yağmur Ekim C Küfranı nimet! ehliyetleri yoktur. İslam hukukundaki bu çözümün nedeni ve dayanağı nedir? Kısaca söylersek bu çözüm erkek egemen toplumun görüşüdür; kadın ‘aptal bir yaratıktır’, sözüne, söylemine güvenilmez! Bu ‘utanç verici’ nitelemeyi ve dayandığı gerekçeyi hukuk düzeninden kesin olarak kazıyıp atan irade Türkiye Cumhuriyeti’nin devrimci iradesidir. Kadınlarımız, hak ehliyetini boşanmada, mirasta ve bütün temel haklarda hukuk düzenini kadınerkek eşitliği ilkesine göre yapılandıran laik cumhuriyet idaresine borçludur. Bu durumda böyle bir borcun varlığından bihaber olan ve gizliaçık bir takım odakların maddi ve manevi desteğine karşın, Kurt kocayınca türbana dolanır! Örtülecek yerlerini korusunlar. Örtülerini omuzlarından aşağı doğru sarkıtsınlar. Ali Bardakoğlu, Kuran’da başörtüsü vardır, yoktur tartışmasına girmenin gerekli ya da gereksiz olup olmadığının başka bir konu olduğunu laf salatası içinde yoğurduktan sonra ağzındaki baklayı çıkarıyor: Beğen ya da beğenme türban, 14 yüzyıldır vardır! Bir ulemanın ağzından itiraftır bu: Türban, Kuran’da yoktur ama Sümerlerden beri bir Ortadoğu geleneği olarak vardır. Hıristiyanlıkta Ortodoks ve Katolik rahibelerin saçlarının bir tek telini bile göstermeyecek şekilde başlarını nasıl bağladığını görüyoruz. İncil’de Korintoslulara Birinci Mektup’ta Bap 11: “Başı örtüsüz olarak dua eden her kadın başını küçük düşürür. Eğer kadın örtünmüyorsa saçı da kesilsin; fakat kadına saç kesmek yahut tıraş olmak ayıp ise örtünsün. Kadının, örtüsüz Allah’a dua etmesi yakışır mı? Kadının uzun saçlı olması kendisine izzettir. Çünkü saçı kendisine örtü olarak verilmiştir. Fakat eğer bir kimse çekici olmak istiyorsa, bizim böyle bir adetimiz yoktur, ne de Allah’ın kiliselerinin vardır.” Baltayla saat tamir edilmezmiş. Peki, İncil’e bakıp Kuran tefsir edilir mi? Dini siyasete sokar ve üstelik Amerikan emperyalizminin kucağına da oturursanız, baltayla saat tamiri değil sünnet bile yaparsınız! 17 MHP türban hasadı yapacakmış. Fesat şimdiden oluştu da hasadı bilemeyiz! ÇEVRESEL ARKEOLOJİ Daha 1950'li yıllarda maden aletlerin yapımında kullanılan teknolojinin, maden bileşimlerinin ve bu madenlerin gelmiş olduğu yatakların belirlenebilmesi için çalışmaya başladı, bu amaçla maden jeolojisi ve kimyasını anlayabilecek şekilde kendini geliştirdi, uluslararası projelere katıldı ve ülkemize “arkeometalurji” çalışmalarının ilk örneğini verdi. Müzelerdeki yüzlerce maden eserden almış olduğu örnekleri kuantitatif spektral analiz yöntemiyle değerlendirdi ve yayımladı . Bu yayın günümüzde halen bir başvuru kaynağıdır. tünleşti. Bu bağlamda tarihöncesi arkeolojisinin ve özellikle Anadolu arkelojisinin temel taşlarını oluşturan Kurt Bittel, Ufuk Esin'in bilimsel verilere hakim olmasında önemli bir etken oldu. Ufuk Esin Kurt Bittel'den, bugün geleneksel arkeoloji olarak tanımladığımız, verilerin sistematik olarak toplanmasını metot olarak aldı. Geleneksel arkeolojiye alternatif olarak gelişen, doğa ve fen bilim dallarıyla bütünleşen ve “kültürel sorunların çözümüne yönelik arkeoloji” olarak tanımlanan farklı bir yaklaşımın kurucusu olan Prof. Dr. Robert J. Braidwood'un, 1960'lı yıllardan itibaren Prehistorya Kürsüsü'yle kurmuş olduğu yakın ilişkinin ötesinde, 19631964 yıllarında Prehistorya Kürsüsü'ne öğretim üyesi olarak katılması, bu süreçte Braidwood'la birlikte Prehistorya Kürsüsü'ne gelen zoolog Barbara Lawrence, botanikçi Jack Harlan ve Charles Reed, çevrebilimci van Zeist, yerbilimci Herbert Wright gibi farklı uzmanlık alanlarından bilim insanları, hiç kuşku yok ki Ufuk Esin'in bilimsel gelişiminde çok önemli yer tuttular. RTE’NİN yaşı kadar hukukçuluğu olan Prof. Dr. Aydın Aybay, birileri ikmale kalmasın diye bıkmadan usanmadan ders vermeye devam ediyor: “İslam Muhakeme Usulü’ne göre zina, içki, yol kesme ve hırsızlık gibi ‘had’ ve ‘kısas’ kapsamına giren suçlarda, tanıkların hepsinin erkek olması şarttır. Kadınların tanıklığı ile ‘had’ ve ‘kısas’ davası görülemez ve ceza verilemez. Çünkü kadınların şahitliğinde bir çeşit şüphe vardır. Kadınların yanılma ve unutmaları çok olur. Dişi oldukları için belleme ve kavramaları zayıftır. Bu bakımdan şüpheli bir delille ceza verilemez. Bunların dışındaki davalarda ise birden çok kadının şahitliği ancak bir erkekle birlikte olmak kaydıyla kabul edilebilir. Kısaca İslamın yargı işlerinde tanıklık erkeklere özgü bir iştir; kadınların tanıklık yapma sayıları yükseköğrenimdeki kızlarımızın binde 1’ini bile bulmayan başı bağlı kızların ‘başımızı bağlayarak okumak istiyoruz’ sloganı ile gösteri yapmaları olsa olsa bir ‘küfranı nimet’ sayılır. Ama bu vesile ile bunların saçlarını gizlemek için başlarını türban yerine bir peruk geçirmek suretiyle yükseköğrenimlerini tamamlayan çok sayıdaki hemcinslerinin çözümünü tanımamalarına ve akıl etmemelerine ne demeli? Acaba, evvelki hukukta kadınların mahkemede tanıklık yapmalarını yasaklamak için ileri sürülen gerekçeyi ve buna dayanan nitelemeyi başı bağlı bu kızlarımız için de geçerli ve yerinde mi saymalıyız.” Bu sorunun yanıtını, İslamcı AKP’nin ve arka bahçelisi Türkİslamcı MHP’nin türbana dolanmış “allamei cihan” ve “ulemayı azam” erkek milletvekilleri versinler. Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Aziz Nesin Rana Pamir: “Aziz Nesin’in mezarının yerini merak edenler için ipucu; oğlu Ali Nesin’in türban imzasından sonra Çatalca’daki vakfın bahçesinden gelen sesleri takip edin!” TÜBA ÇALIŞMALARI Ufuk Esin bu birikimiyle 1980 yılında TÜBİTAK bünyesinde arkeometri ünitesinin kurulmasını sağladı, bu ünite bünyesinde kitapçıklar yayımlandı, yapılan yıllık toplantılarla çeşitli uzmanlık alanlarından birçok bilim insanının o alana yönelmesini sağladı, bu birim daha sonra ODTÜ'de kurulan Arkeometri Bölümü'nün çekirdeğini oluşturdu. Prof. Esin'in yalnızca Türk arkeolojisine değil, ülkemizin kül2. Dünya Savaşından beri kayıp olan Schliemann Troya hazine buluntularının 1994 türel kimliğine yapmış olduğu en Moskova Puşkin Müzesinde ortaya çıkmasından hemen sonra, 2 Kasım 1994'de buönemli katkılardan biri de, Türluntuların gerçek olup olmadığını inceleyen komisyonda Ufuk Esin (sağda); önünkiye Bilimler Akademisi çerçevede Schliemann koleksiyonunun ünlü altın gerdanlığı. sinde başlatmış olduğu Türkiye Kültür Sektörü (TÜBATÜKSEK) Projesi'dir. en kolay yolu, geçmiş dönemlerUfuk Esin madenlerle yapmış Proje esas olarak kültür varlık19 Ocak den günümüze kalan nesnelerin, olduğu çalışmanın hemen ardınlarının belgelenmesi, ortaya çıtarihinde kalıntıların tanımı, tarihlenmesi dan, iklim salınımları ile topoğkarılması, bunların toplumun kaybettiğimiz ve bu şekilde yayımlanmasıdır. rafya ve biodünyadaki değişimlesosyal ve ekonomik zenginliğine Prof. Dr. Ufuk Zor olanı ise, bu nesne ve kalınrin, insanların yaşam alanları ve katkıda bulunacak şekilde değerEsin, 75 yıllık tıların insanlığın, uygarlığın gelibeslenme düzenleri üzerindeki lendirilmesi amacıyla oluşturulşim sürecinin anlaşılmasına katyaşamı etkisi üzerinde çalışmaya başladı du; bu çağdaş yaklaşımın ülkemikıda bulunacak şekilde ele alınave bugün “çevresel arkeoloji” zin kültür envanteri olmadan süresince rak yorumlanmasıdır. Bu da bilolarak tanımladığımız alanın ülgerçekleşemeyeceği öngörüsüyçok önemli gi birikimi, köklü bir kültürel altkemizde ülkemizde öncülüğünü le geniş kapsamlı Türkiye Kültür bilimsel lık ve çağdaş bir bakış açısına sayaptı. Bu konuda özellikle, AnaEnvanteri Veri Tabanı Projesi projelere hip olmayı gerektirir. dolu ve Balkanlar üzerinde yapbaşlatıldı, bu bağlamda arkeoloYoruma dayalı bu yaklaşımın imza atmış, tığı değerlendirmeleri kapsamlı ji, kırsal ve kentsel mimarlık midaha güç olan bir ileri adımı ise, bir yayında topladı . rası, sözlü tarih, jeoarkeoloji, etönemli insan ve yarattığı kültürü yalnızUfuk Esin'in arkeolojideki nobotani gibi farklı alanları tabaşarılar ca arkeolojik verilerle değil, doçağdaş yaklaşımlara yönelmesi ve nımlayacak parametreler saptakazanmış, ğa ve fen bilim dallarından da yabu konularda kendini geliştirmenarak, bütüncül bir çalışma ortaçok sayıda rarlanarak değerlendirebilmeksinde, üyesi bulunduğu, o zaya çıkartıldı. tir. Birçok meslektaşımız arkeöğrenci manki adıyla İstanbul ÜniversiBu bağlamda Prof. Esin, 1993 olojik buluntuları yalnızca üslup tesi Prehistorya Kürsüsü'ndeki yılında kurucu üye olarak oluşuyetiştirmiş, olarak ele alıp tarihlendirmekle ortamın kuşkusuz önemli etkisi munda önemli katkıda bulunduülkemizin yetinmekteyken, Ufuk Esin zor oldu. Esin, bu kürsüde 1951'de ğu Türkiye Bilimler Akademiseçkin bilim olan yolu seçti ve bu amaçla doöğrenci olarak başladı ve Anabisi'nin bünyesi içinde arkeolojiinsanlarından ğa ve fen bilim dallarının olanaklim Dalı Başkanlığından emekli nin çağın gereklerine uygun kularından yararlanacak şekilde biriydi; ancak olduğu 2000 yılına kadar aynı rumsal bir yapı kazanması için kendini geliştirmeye özen gösterkürsüde bilimsel çalışmalarını çok büyük bir çaba harcadı. 2001 bilim di. Çağdaş arkeoloji, kültür tarisürdürdü. yılında TÜKSEK Projesi'ni TÜdünyamız hini botanikten zoolojiye, nükleProf. Dr. Halet Çambel taraBA'nın öncelikli projeleri arasıiçinde Ufuk er fizikten kimyaya, jeolojiden jefından geniş bir dünya görüşüyna sokabilmesi, ülkemiz için çok Esin'in yerini ofiziğe kadar çok farklı bilim le kurulmuş olan bu kürsü, biönemli bir kazanım oldu. TÜyalnızca alanlarıyla birlikte ele alan, bülimdeki çağdaş gelişmelere her BA'nın en önemli süreli yayınlatüncül bir yaklaşım geliştirdi. Bu kendi bilimsel zaman açık oldu, bu gelişmeleri rından ikisi olan TÜBAAR ve bağlamda Prof. Dr. Ufuk Esin, yakından izlemiş ve dönemin önKültür Envanteri (TÜBAKED) başarılarıyla ülkemizde arkeometrinin başlade gelen bilim insanlarıyla büDergileri doğrudan doğruya sınırlı olarak ması, gelişmesi ve kuUfuk Esin'in kişisel çabasının anmak rumsallaşürünüdür; her iki dergi de, ülhaksızlık makemizdeki önemli bir olacaktır. boşluğu doldurbağlı kazı ve belgeProf. Esin çok önemmaktadır. leme yönteminin ülkemizde ilk li arkeolojik kazılara imzasını atuygulandığı yer, Ufuk Esin'in Keban tı: Keban bölgesinde Tepecik (1968bölgesindeki 1968 yılı Tepecik kazısı oldu. 1975) ve Tülintepe (19711974) kazıları DoBu bağlamda günümüzde artık yerleşmiş olan ğu Anadolu'nun Kalkolitik ve Tunç Çağ kültür “Türkçe kazı terminolojisi” de 1968 yılında Tepesürecinin temellerini oluşturdu, Karakaya Baraj cik ekibinin ürettiği sözcüklerden oluşmaktadır. TepeGöl Alanı'ndaki MalatyaDeğirmentepe (19781986) cik kazısı çağdaş yöntemleri ülkemize getirmenin ötesinAnadolu'da bilinen en eski Mezapotamya kolonisi olade bir kazı okulu, gerçek anlamıyla bir “ekol” oldu. Çağrak bir Obeid yerleşimini ortaya çıkarttı, Orta Anadolu'da daş kazı yöntemleri, bilimsel etik, çalışmada bireyselliğin yeAksarayAşıklı Höyük rine ekip anlayışı ve elemanların eğitimi açısından da büyük (19891995) kazıları daönem taşıması, Tepecik kazısının kazançlarıdır. Tepecik kazıha önceden sanıldığı gilarında oluşan bu gelenek, hâlen Prehistorya Anabilim Dalı'nda bi Çatalhöyük kültürübütün projelerin temel ilkesidir. nün güneyden gelen bir Yetiştirdiği öğrenciler ve ekip üyeleri olarak Ufuk Esin'in göçün sonucu değil, bölboşluğunu doldurmak ve ileri götürmek hepimiz için bir sogenin kendi içinde MÖ 9. binyıla kadar inen kökleri olduğurumluluktur. nu ortaya koydu. Esin, U. 1969: Kuantitatif Spektral Analiz Yardımıyla AnaUfuk Esin çok zor çevre koşulları içinde gerçekleştirdiği dolu'da Başlangıcından Asur Kolonileri Çağına Kadar Babu arazi çalışmalarını bozuk olan sağlığına rağmen, kendi kır ve Tunç Madenciliği. İstanbul Üniversitesi Edebiyat yaşamını riske atarak sürdürdü. Gene bu bağlamda çağFakültesi Yayınları No: 1427, Taş Matbaası, İstanbul. daş kazı yöntemlerinin, arazi belgelemelerini ülkemiz2 Esin, U. 1979: İlk Üretimciliğe Geçiş Evresinde de ilk kez uygulayan Ufuk Esin oldu. Anadolu ve Güneydoğu Avrupa (G.Ö. 10500Geleneksel yöntemlerle yapılan kazılar tanım7000 Yılları Arası) I. Doğal Çevre Sorunu. İslı bir yapıyı ortaya çıkartmak için duvar tatanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi kip edilerek yapılırken, günümüzde Yayınları No: 2507, Edebiyat Coğrafi Enformasyon Sistemi Fakültesi Basımevi, İstanolarak gelişen, koordibul. natlara Baltacı İSLAM dini üzerinden ticaret ve siyaset yapanlara, kutsal kitabın hangi suresinin hangi ayetinde kadınların başlarını örtmesini emreden ilahi bir buyruk olduğunu sorduğunuz zaman Nur Suresi’nin 31. ayetini gösterirler. Örneğin Diyanet İşleri Başkanlığı’na göre bu ayetin meali “Mümin kadınlara da söyle, ... ırzlarını korusunlar. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar” şeklindedir. Ancak ayetteki Arapça sözcüklerden hangisinin “baş”, “ırz”, “saç örtmek”, “başörtüsü”, “yaka” sözcüklerinin karşılığı olduğunu sorduğunuzda çok kızarlar. Ne var ki Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Amerikan patentli CNN Türk televizyonunda Türkİslamcı Taha Akyol’un çanak sorularını al gülümver gülüm muhabbeti içinde yanıtlarken bu “sinir” duruma değinmiş. Bardakoğlu, Arapça sözlüğe bakarak ayet açıklamanın baltayla saat tamir etmeye benzeyeceğini belirterek “başörtüsünün dini gereklilik” olduğunu söylemiş. “Baltacı Ali Hoca”, 1955 yılında Tosya’nın sokaklarında koşturup ortada sıçan oynarken Ömer Rıza Doğrul’un “Kuran’ı Kerimin Tercüme ve Tefsiri” yayımlanmıştı: “Mümin kadınlara de ki: ... Ali Nesin Memdut Menekşe: “Aziz Nesin Madımak’tan kurtuldu ama türban ateşi için oğlu Ali Nesin’in verdiği odunlardan kurtulamadı! İthalat Süleyman Ekim: “Türbana karşı çıkan bilim insanlarına kapıyı gösterdiler; Arabistan’dan profesör Afganistan’dan doçent ithal edecekler!” Maskesiz Necati Yıldırım: “RTE, ‘maskeli siyaset devri tamamlanmıştır’ demiş! Doğru, şimdi ‘takkeli siyaset’ dönemine girdik!” Oyuncak Mehmet Erdal: “Mahmut Esat Bozkurt’un dediği gibi; hürriyet gericilerin elinde oyuncak değildir. Özgürlükler gericilerin eline bırakılamaz, gericilerin oyuncağı yapılamaz!” Allahlık Gülhan Elmas: “Tanrı Tekrar Kimi Göndersin anketinde Atatürk açık ara önde gidiyormuş. Kurtuluşumuz Allah’a kaldı.” Kasıt Hamza Saykan: “MHP, 12 Eylül’den önce canımıza kastediyordu; şimdi cumhuriyetimize!” Sanayii Nefise Mektebi’nin 46. senei devriyesi anayii Nefise (Güzel Sanatlar) Akademisi’nin 46. senei devriyesini tesid (kutlama) maksadıyla dün Fındıklı’daki mektep binasında bir ihtifal yapılmıştır. İhtifale şehrimizin birçok mümtaz şahsiyetleri ve bu meyanda kolordu komutanı Şükrü Naili Paşa, Şairiazam Abdülhak Hamid, vali Mithat, polis müdürü Şerif beylerle matbuat (basın) erkânı ve şehrimizdeki sanayi nefise müntesibini (ilgilileri) ve bazı süfera (elçiler) iştirak etmiş ve davetliler mektebin konferans salonunda toplanmışlardır... Davetliler salonda toplandıktan sonra, talebe namına Edip bey kürsüye çıkarak hazır bulunanlara davetlerine icap ettiklerinden dolayı teşekkür eden bir nutuk irad etti. Bundan sonra mektep talim heyetinden sanat tarihi müderrisi Vahid bey kürsüye çıkarak uzun bir nutuk söyledi. Vahid bey bu nutkunda 46 senelik bir maziye malik olan Sanayii Nefise Mektebi'nin tarihçesini çizmiş ve bu müddet zarfında geçirdiği safhayı tekrar ettikten sonra sanayii nefi S senin cumhuriyet idaresi tarafından layık olduğu mevkiye yükseltildiğini bir lisanı şükranla yad etmiştir. Vahid beyin nutkundan sonra davetliler, talebe hanım ve beyler tarafından modern mimari, mösyö Egli atölyesi, mösyö Monçeri atölyesi, KAZILARI Mimar Vedat Tek’in (18731942) öğrenci kimlik kartı. Vedat bey atölyesi, Sırrı bey atölyesi ve mektebin diğer atölyeleri gezdirilmiş ve misafirlere atölyeler hakkında izahat verilmiştir. Bundan sonra davetliler aşağıdaki salonda hazırlanan büfeye davet olunarak burada kendilerine çay, pastalar ikram edilmiştir. Sanayii Nefise Akademisi’nde elyevm (şu anda) 316 talebe vardır. Bunlardan 156’sı mimar, 117’si ressam, 12’si heykeltraş şubelerinde ders görmektedirler. Bu talebe meyanında 30 kadar da sanayii tezyiniye (süsleme sanatı) talebesi mevcuttur. Muhtelif şubelerde çalışan kız talebenin miktarı 80 kadardır. Bunlardan başka muhtelif atölyelerde sâmi (dinleyici) sıfatıyla çalışan 15 talebe vardır. Sanayii Nefise Akademisi Viyana’dan meşhur mimar profesör mösyö Tagli ile sanayii tezyiniye profesörü Weber’i celp etmiş (getirtmiş) ve bu suretle sanayii nefisenin inkişâfı (gelişmesi) için kuvvetli bir adım daha atmıştır. 4 Mart 1928 Pazar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle