28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 OCAK 2008 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR ‘Melez’, kalıcı bir şenlik olma yolunda Belkıs ÖNAL PİŞMİŞLER BOCHUM – Geçtiğimiz yıl yinelenen ve büyük ilgi toplayan “Melez Festivali”, giderek gelenekselleşiyor. Festivali düzenleyen, gazeteci ve Avrupa Kültür Başkenti 2010 Ruhr Sanat Direktörü Aslı Sevindim, böyle etkinliklerin çokkültürlü toplum modelinin giderek yerleşmesinde önemli olduğunu savunuyor. Aslı Sevindim, Melez Festivali ve sonuçları üzerine Cumhuriyet Hafta’nın sorularını yanıtladı. CUMHURİYET Melez Festivali bir deneme mi, yoksa tümüyle sadeleştirilmiş bir çerçevenin ürünü olarak mı tasarlandı? ASLI SEVİNDİM Melez, geçen yıl üçüncü kez düzenlendi, ancak “Melez.07” bu yıl ilk kez bizim, yani Kültür Başkenti 2010 Ruhr sorumluluğunda gerçekleşti. Bu anlamda bir deneme değil. Zaten varolan ve bölgemizdeki mevcut kültürel zenginliği ve gerçekliği yansıtan, oturmuş bir kültürler festivali. “Kültür Başkenti 2010 Ruhr” olarak hedefimiz, Melez’in kapsamını genişletmek, kültür ve sanat etkinliklerinin yanı sıra araştırmacı yönünü öne çıkarmak. Bu yılki sloganımız örneğin “Kapılarınızı Çokkültürlülüğe Açın“ oldu. Bununla, kültür ve sanattan sorumlu devlet daireleri ile kurumları, sanat evlerini kastediyoruz. Söz konusu kurumlar gerek repertuarlarına göçmen kültürünü katarak, gerekse göçmen sanatçıları ekiplerine kazanarak programlarını daha da zenginleştirebilirler. Büyük bir kısmı bunu yapmaya başladı zaten. Ayrıca demografik araştırmalar yakın bir gelecekte Almanya’daki nüfusun önemli bir bölümünü göçmen ailelerin çocuklarının oluşturacağını gösteriyor. Yani kültür ve sanat evlerinin, onların beklenti ve damak tadını dikkate alıp, müşteri olarak kazanması gerekecek. Bu anlamda çokkültürlülüğün kültür ve sanat alanında daha da vurgulanması yönündeki çabamız, bir idealizm değil bir gerçekliği yansıtmak anlamına geliyor. ALICILIK YOLUNDA ADIMLAR Festivalin bir geleneksellik yaratabilmesi için, bunu sağlayacak dayanıklılığı siz nasıl tarif edebiliyorsunuz? – “Melez” zaten gelenekselleşmiş bir festival ve “Kültür Başkenti” olacağımız 2010 yılından sonra da mevcudiyetini sürdürecek. Kültür Başkenti unvanını taşıyacağımız önümüzdeki üç yıl içinde, halen varolan yapılanmaları daha da güçlendireceğiz. Böylece Melez’in kalıcılığı garantilenmiş olacak. Aslında bu konuda hiçbir endişem yok, çünkü Melez, gücünü sadece organizasyonu yapan kurumlardan değil, festivale gelerek destekleyen izleyicilerden, çalışmalarımıza aktif biçimde katılan sanatçılardan, kültür alanında çalışan araştırmacılardan, eyalet hükümetinden ve yerel yönetimlerden, onların desteğinden alıyor. Ayrıca uzun vadeli planlamaları yaptığımız bir “Melez Çalışma Grubu”muz da var. Bunlar, Melez’in sürdürülebilirliğini güçlendiriyor. Festival ülke içindeki “kültürel etnisiteye” dayalı kimi tercihleri mi öne çıkararak kendini aşmayı öngörüyor? Bir diğer söyleyişle, Almanya`da yaşayan göçmenlerin kültürel birikimlerinden esintilerle Alman kamuoyunda sempati ve geçerlilik yaratılarak entegresyona hizmet mi arzulanıyor? – “Kültür Başkenti” olacağımız 2010’a daha efektif biçimde hazırlanmamızı sağlamak için bir limited şirkete dönüştük. Adımız “Ruhr2010 GmbH”. Ama biz siyasi bir oluşum değiliz, bu nedenle “illa da uyuma katkıda bulunalım” gibi politik bir hedef gütmüyoruz. Bu iş, politikanın görevidir. Ancak kültür ve sanat alanında gerçekleştirdiğimiz birçok proje ile uyuma destek verdiğimizin de bilincindeyiz. K bir şey olduğunu düşünmüyoruz. Almanya’daki göçmenlerin kültürel birikimi Alman toplumunun da birikimidir ve Ruhr Bölgesi bu gerçekliğin en yoğun yaşandığı bölgelerden biridir. Yoksa özel bir sempati oluşsun diye, “göçmen kültürünü küveze koyup ortam olgunlaşınca çıkarmak” gibi bir misyonumuz yok. – “Melez”, ölçekli bir karmayı çağrıştırıyor, bir festival adı olarak riskli bir yanı var mı bu çağrışımın? – Kimi kafalarda “Melez” kelimesi zaman zaman olumsuz bir izlenim yaratıyor olabilir, ama bizde ulusal veya milliyetçi bir karma kastedilmiyor. Kültürlerin bir arada varlığını sürdürüp ortak noktalarını keşfettikleri bir karmayı anlatmak istiyoruz. Sosyal Refah Devleti Çökertilirken... C 5 ÇITAYI YÜKSELTECEĞİZ Bir sonraki “Melez” için en çok neyi arzularsınız? Hedef kitlelere ulaşabildiniz mi örneğin? Melez’in bütün Ruhr bölgesinde gerçekleşmesi ve daha geniş kitlelere ulaşması en büyük hedeflerimizden biri. Yani daha çok kentte eşzamanlı etkinliklerin yaşanması... Bir diğer amacımız ise, bölgemizdeki diğer festivallerle daha yakın işbirliği. Ve son olarak etkinliklerimizin sanatsal kalitesinde çıtayı daha da yükseltmek ama bunu yaparken de insanlardan uzaklaşmamak. Onlara yakın olmak ve “bu sizin festivaliniz” duygusunu verip, Melez’in her faaliyetinde kendilerinden bir şeyler bulmalarını sağlamaya devam etmek. Festivalin kendini yeniden üretebilmesini sağlayan en etkili istem ne oldu? İnsanlardan aldığımız olumlu enerji bizi harekete geçiriyor. Festivalin organizatörleri olarak, üzerinden aylar geçmesine rağmen hâlâ kutlama mesajları alıyoruz. Türkiye kökenli katılımcılardan emailler geliyor. “Essen Philharmonie gibi uluslararası bir sanatevinde Ferhat Göçer gibi bir Türk sanatçısını yaşattığınız için teşekkürler. Almanlar da böylesi sanatçılarımız olduğunu gördü” şeklinde yüzlerce duygusal mesajlar aldık. Geçen hafta Kuzey Ren Vestfalya Eyalet Parlamentosu’nun Kültür Komisyonu’ndaydım ve “Melez” orada da gündeme geldi. Essen Philharmonie’deki konsere katılan bazı Alman milletvekilleri de söz alarak unutulmaz bir gece yaşadıklarını ve konser sonrasında gidip Ferhat Göçer’in albümlerini aldıklarını söylediler. Diğer bir “highlight” da “Black Blanc Beur” dans grubunun gösterisiydi. Paris’in banliyölerinde 18 yıl önce göçmen gençleri sokaklardan toplamak amacı ile başlatılan bir projenin bugün dünyanın sayılı sanat çevreleri tarafından benimsenmiş profesyonel bir dans grubuna dönüşmesi, özellikle genç Melez izleyicilerini çok etkiledi. Yaptıkları “breakdance” ya da “hiphop” gibi dansların da “sanat” olarak kabul görmesi, onları gururlandırdı. İşte insanlara, sanata yakın olduklarını hissettiren anlar, bizi de devam etme yönünde cesaretlendiriyor. nadolu’daki “20. Yüzyıl Mucizesi”ni oluşturan ilk büyük sıçramayı, Mustafa Kemal Atatürk, daha Cumhuriyeti kurmadan gerçekleştirdi: Emperyalistlerin işgaline karşı direniş sırasında büyük ittifakı oluşturdu. Etnik gruplardan, aşiretlerden, dini cemaatlerden, mezheplerden, eşraftan, âyandan ve köylülerden oluşan toplumu, “KurtuluşBağımsızlık” hedefine kilitlenmiş, “Ulusal bir amaca” yönelmiş bir “Mecliste” birleştirdi ve “millet” haline dönüştürmenin ilk adımlarını attı: Kurulan “milli ittifak”, tarihi tersine çeviriyordu: SünnilerAleviler… TürklerKürtlerÇerkezlerLazlar… Sivil BürokratlarKomutanlar… EşrafÂyanKöylüler… HalifecilerKomünistlerTürkçülerMandacılar… İttihatçılarİtilafçılartarafsızlar… ??? Mucizeyi oluşturan ikinci büyük sıçrama, yine Mustafa Kemal Atatürk tarafından Cumhuriyet’in ilanı ve Aydınlanma Devrimi ile oluşturuldu: Ortaçağ kalıntılarından, günümüzün çağdaş uygarlığına… Dintarım toplumundan, kentselendüstri toplumuna… Padişahlıktan, laik ve demokratik Cumhuriyete… Dincilikten milliyetçiliğe, cemaatlerden ulus devlete… Kulluktan, yurttaşlığa… ??? Üçüncü büyük sıçrama, İsmet İnönü tarafından, Cumhuriyetin kuruluş dönemi henüz kurumlaşmadan, Çok Partili Rejime geçilmesiyle gerçekleştirildi. ??? Bu sıçrama, Çok Partili Rejim sayesinde 1950 yılında iktidara gelen Demokrat Parti tarafından engellendi: Çok Partili Rejim, MenderesBayar döneminde Demokrasiye dönüştürülmedi. ??? Dördüncü büyük sıçrama, A DP’nin iktidardan uzaklaştırılmasından sonra, 1961 Anayasası ile gerçekleştirildi: İşletilmeyen, yozlaştırılan bir Demokrasi, henüz kuruluş dönemi bile tamamlanmamış bir Cumhuriyet, Sosyal Refah Devleti’ne dönüştürüldü: İşçi hakları, Sendikacılık, Toplu Sözleşme, Grev… Bağımsız Yargı, Özerk Üniversite, Özerk TRT… Senato, Anayasa Mahkemesi, Devlet Planlama Teşkilatı… Devletin vatandaşa karşı yerine getirmekle sorumlu olduğu Sosyal ve Ekonomik Haklar, İş, Konut, Eğitim, Sağlık, Sosyal Güvenlik… ??? Bu sıçrama, 12 Mart 1971 darbesi ile durduruldu, 12 Eylül 1980 askeri darbesi ile geri çevrildi. ??? Bu arada, dünya ve Türkiye gelişiyor, Anadolu Mucizesi’nin ilk atılımlarının bazı sonuçları, “geri döndürülemez” bir nitelik taşıdığı için, bütün engellemelere ve geriye dönüşlere karşın varlıklarını sürdürüyordu: Bazı İşçi Hakları, zedelenmiş de olsa Hukuk Devleti anlayışı, Sosyal Güvenlik, Sağlık Hizmetleri, Eğitim Hizmetleri… ??? İşte Özal ’ın “Küreselleşme” adı altında başlattığı “Sosyal Refah Devletini Çökertme Operasyonu” bu kalıntıları da temizlemek amacına yönelikti. Bu temizlik operasyonu şimdi “AB’ye Uyum Reformları” adı altında, AKP tarafından sürdürülüyor. Son günlerde, Sağlıkta, Eğitimde, Sosyal Güvenlikte gündeme getirilen sözde reformlar, bir yandan “özelleştirme” adı altında “yandaşlara” kaynak aktarırken öte yandan geleceklerine ipotek konulan seçmenleri “Dincilik” maskesi altında aldatıyor. Temelde ise, “Sosyal Refah Devleti”nin son kalan kırıntılarını da temizlemeyi, valilerin direksiyonda kömür dağıttığı bir “Sadaka Devleti” yaratmayı amaçlıyor. ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org ORTAK BİRİKİM – Peki, bu etkinliğin bir kendini aşma sorunu bulunuyor mu? Melez’in kendini aşması ile ne kastediyorsunuz? Melez’in aşması gereken NESİM MALKİ CİNAYETİ Yurt Haberler Servisi Terör örgütü PKK’ye yakın yayın yapan Roj TV’nin kurucusu ve örgütün üst düzey sorumlularından olduğu iddia edilen Abdülkadir Dilsiz Antalya’nın Manavgat ilçesinde yakalandı. Diyarbakır’da 5 kişinin ölümüyle sonuçlanan bombalı saldırının faili olarak aranan bombacının eşkâli belirlenirken, terör örgütü “eylemi bağlı birimlerden birinin kendi inisiyatifi ile yapma ihtimali olduğunu” açıkladı. Terör örgütü PKK’nin üst düzey yöneticisi ve Roj TV’nin kurucularından olduğu ileri sürülen Abdülkadir Dilsiz, Antalya İl Jandarma Komutanlığı’na bağlı istihbarat ekiplerinin takibi sonucu, Manavgat’ın bir köyündeki evde yakalandı. Yakalanan Dilsiz’in sahte kimlik ve pasaport kullandığı belirlenirken, kaldığı evde bilgisayar kasaları, CD’ler ve çeşitli dokümanlar ele geçirildi. Terör örgütü üyelerinin haberleşmeleriyle ilgi Saldırganın eşkâli belirlendi li web sitesi hazırladığı da öne sürülen Dilsiz tutuklandı. NKARA’DA 19 KİŞİ GÖZALTINA ALINDI Ankara’da belirlenen 6 eve düzenlenen operasyonda, çoğu üniversite öğrencisi 19 kişi gözaltına alındı. Operasyonun terör örgütünün gençlik örgütüne yönelik olduğu ileri sürüldü. Zanlıların, işlemlerinin ardından 10 Ocak Perşembe günü ad liyeye çıkarılacakları öğrenildi. PKK SALDIRIYI ÜSTLENDİ Diyarbakır’da 5 kişinin ölümü, 68 kişinin de yaralanmasına neden olan bombalı saldırının ardından yürütülen soruşturmada, bomba yüklü aracı park eden kişinin eşkâli belirlendi. 2023 yaşlarında, 1.60 metre boylarında, zayıf, seyrek sakallı olduğu, üzerinde siyah mont, koyu kot pantolon, başında siyah bere, ayağında koyu renkli bir ayakkabı bulunan zanlının Zazaca konuştuğu belirlendi. Soruşturma sürerken PKK saldırıyı üstlendi. PKK’nin silahlı kanadı HPG tarafından yapılan açıklamada, “Eylemin, güçlerimize bağlı bir birimin kendi inisiyatifi ile gerçekleştirilmiş olma ihtimali mevcuttur. Bu eyleme ilişkin net bilgiler karargâhımıza henüz ulaşmamıştır” denildi. Evcil ve 4 sanığa müebbet hapis BURSA (Cumhuriyet) Yargıtay zasına çarptırıldı. Mahkeme heyeti, 1. Ceza Dairesi’nin, Bursa’da 1995’te halen “Kara Para Aklama’’ davasıyişadamı Nesim Malki’nin öldürülmela ilgili tutuklu bulunan Erol Evcil’in siyle ilgili davada Bursa 2. Ağır Ceza suç tarihinde Malki’yi tasarlayarak ölMahkemesi’nce verilen kadürmek suçunun sabit görarları bozmasının ardından rüldüğünü belirterek, sayeniden yargılanan işadamı nığı yeni TCK’nin “KasErol Evcil müebbet hapis ten Adam Öldürme’’ sucezasına çarptırıldı. çundan müebbet müebBursa 2. Ağır Ceza Mahbet hapis cezasına çarptırkemesi’nde görülen, Evdı. Mahkeme, sanığın aycil’in müebbet hapsin yanı rıca müşteki Erol Erkosıra yağma suçundan da 10 hen’deki çek ve senetleri yıl hapis cezasına çarptırıltehditle geri alma şeklindığı davada yargılanan Burdeki “yağma’’ suçunun da hanettin Türkeş, Oğuz sabit görülmesi nedeniyle Erol Evcil. Işıklı, Şükrü Elverdi ve Mü12 yıl hapis cezasına çarpcahit Çakal’a da müebbet hapis cezatırılmasını, cezanın “iyi hal’’ nedeniysı verildi. Aynı davada yargılanan le 10 yıla indirilmesini kararlaştırdı. Emin Menge ise 12 yıl 6 ay hapis ceTaraflar, temyizde bulunabilecek. A bartılı sigara yasağıyla ilgili tartışma sürüyor. Kahvehane, bar, içkili lokanta gibi yerlerde de sigara içilmesinin yasaklanması (üstelik sigara içinler için özel bölüm de olmaksızın) kimilerini tedirgin etti. Soru işaretlerinin doğmasına yol açtı. Soru işaretlerine rağmen ‘İyi oldu’ diyenler var. Kimileri de bu yasağı coşkuyla destekliyor. Desteklediği halde, yasağın uygulanabilirliği konusunda kuşkulu olanlar da var. Belli yerlerde sigaranın yasak olmasına kim itiraz edebilir? Çocukları, gençleri, hastaları, sigara içmeyenleri korumak elbette devletin görevidir. Bu koruma olmazsa, sigara içenin sigara içmeyeni koruması, kollaması beklenemez. Ama bu korumanın ölçüsü de ‘vur deyince öldürmek’ olamaz. Kafe, bar, kahvehane gibi yerlerde sigara yasağının uygulanmasının kolay olmadığını yasağı koyanlar da A GENİŞ AÇI HİKMET BİLA 4’üncü Murat Mantığı haklı göstermeye götürür ki, bu durum sağlığa ciddi şekilde zararlıdır. Sigaranın dumanı, içkinin alkolü derken sıra kadının saçına, erkeğin kravatına gelir ki, yasakların önünü alamazsınız. İş işten geçtikten sonra kendinizi gizli gizli sigaraya, içkiye verseniz de iflah olmazsınız. biliyor. Uygulanması hemen hemen olanaksız bir yasak neden konuyor öyleyse?.. Özellikle taşrada sigara yasağı bahanesiyle içkili yerlerin zabıta elinden neler çekebileceğini kimler biliyor? Toptan yasağı savunanların verdiği bir örnek var: İrlanda’da bar gibi yerlerde sigara yasağı konmuş ve içkiye düşkün İrlandalılar, bu yasağa güzel güzel uyuyorlarmış. Burada gözden kaçan bir şeyler yok mu? Birincisi; Türkiye İrlanda değil. İkincisi; 4’üncü Murat tarzı ‘toptan yasak’ mantığı, Suudi Arabistan’daki ya da İran’daki yasakları da İNÖNÜ Seksen yedi yıl önce bugünlerde İnönü ovaları kan ve ateş içindeydi. İşgalci Yunan ordusuyla çiçeği burnundaki Türk ordusu arasında kıyasıya bir savaş yaşanıyordu. 6 Ocak’ta Yunan saldırısıyla başlayan çarpışmalar, 10 Ocak’ta Türk kuv vetlerinin başarısıyla sonuçlandı. Yunan ordusunun kalıntıları, taarruz çıkış hattına kadar geri çekildiler. Albay İsmet İnönü’nün komuta ettiği bu savaş tarihe Birinci İnönü Savaşı olarak geçti. Bu savaşta Yunan taarruzunun asıl hedefi, henüz kurulmakta olan Türkiye Büyük Millet Meclisi ordusunu boğmaktı. İsyanlarla, Yunan saldırısıyla, çetelerle bu çekirdek orduyu yok etmekti. İngiliziyle, Yunanıyla, Vahdettin’iyle bu orduyu ve onun başındaki Mustafa Kemal’i boğmayı çok istediler. Çok uğraştılar, çok saldırdılar. Ama başaramadılar. 87’inci yılında İnönü zaferi daha bir anlamlı. Görkemli kutlamaları hak ediyor. Aslında sadece İnönü zaferi değil, bugünden geriye bakınca yakın tarihteki birçok olay daha anlamlı, daha önemli görünüyor. Görmek ve göstermek gerek. hikmet.bila@ntv.com.tr Dağlarca evini bağışladı İstanbul Haber Servisi Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca, Kadıköy’de yaşadığı evin ölümünün ardından müze yapılmasını istedi. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ün Mühürdar Caddesi’ndeki evinde ziyaret ettiği Dağlarca, “Yıllardır içinde yaşadığım, şiirlerimi yazdığım evimin ölümümden sonra yaşamaya devam etmesini istiyorum” dedi. Müzenin bir bölümünün kafeterya olmasını istediğini ifade eden Dağlarca, “Gelip gençler otursun, kitap okusun, bir şeyler içsinler. Burayı belediye işletsin’’ diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle