28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı Bush ve Gül görüşmesinde ağırlıklı olarak terörle mücadele ve enerji güvenliği ele alındı 11 OCAK 2008 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Çankaya’daki Yeni Görevler Peşinde mi? lkemizde büyük sorunla küçük sorun karmaşası yaşanıyor. Örneğin bu ülkede nüfusun yaklaşık yarısına yakın, 20 milyon dolaylarında insanın yoksulluk veya açlık sınırında yaşadığı saptanıyor, ilan ediliyor. Toplumdaki derin uçurumu gözler önüne seren bu rakam medyada, o da bir resmi kuruluş veya sivil toplum örgütü açıklarsa, iç sayfalarda veya ekonomi haberleri arasında şöyle bir görünüp kayboluyor. Bin bir sorun içinde bir sorunun, elbette üzerinde durulması, yanlış yanları tarafları varsa düzeltilmesi gerekli olan bir yasanın bir maddesi üzerinde fırtınalar estiriliyor. Aydın çevrelerin nadide gülleri 301’i sorumlu tuttu; fikir, düşünce, konuşma, yazma özgürlüğüne darbe vuruyor diye madde aylardır vitrinde. 301. maddeyi tartışmayalım mı; tartışalım. Ama Türkiye’nin sorunlarının hemen hepsi çözümlenmiş, geride sadece 301. madde çözüm bekliyormuş gibi davranmak, sorunlar arasında büyük ağırlığı yalnız bu konuya ayırmak, kamu vicdanını acaba ne ölçüde tatmin ediyor? Varoşlara çıkalım, en düşük maaşlı memura, işçiye veya asgari ücretle geçinen insanlarımıza soralım; acaba içlerinden kaçı 301. maddeyi yaşam sıkıntılarına yeğleyecektir, saptayalım da gerçeği görelim. Dozunu kaçırıyoruz galiba, genelde sokaktaki adam, 301 sorununun bu denli büyütülmesine Avrupa Birliği’nden gelen dayatmanın neden olduğunu söylüyor. Sokaktaki adam, AB’nin gelir düzeyindeki büyük farklılığın üzerine neden gitmediğini soruyor. Bizim kamuoyu araştırması ile ilgilenen kuruluşlarımız için, türban, ramazanda lokantaların açık veya kapalı olması, oruç tutanların sayısı, din konusunda toplumdaki gelişmeler önemli; lakin 301. madde yanında toplumdaki sosyal, ekonomik sancıları ön plana çıkaran sorunlarla fazla ilgilenmiyorlar. ??? Bu ilgisizliği hoş görmek gerek. Medyamız daha büyük “konularla” uğraşıyor. Kimi gizemli sorunlara çözüm arıyor. Bu yüzden toplumsal sorunlara vakit ayıramıyor. Örneğin şu günlerin en önemli konusu 11’incinin ABD gezisi. Bizim ve hatta ABD medyası Çankaya’daki AKP’linin, RTE’nin ardından ABD’ye gidişindeki gizemi henüz keşfedebilmiş değil. 11’inci, Başkan Bush’la görüşecek; yemek dahil bir saat. İkili görüşme yirmi dakika. 10 dakika basın toplantısı. Medyamız, bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü anlamına gelen ABD gezisine bir değil, birkaç kılıf uydurmaya ve böylece Çankaya’daki AKP’linin Beyaz Saray serüvenine derin anlamlar vermeye çabalıyor. Bu görüşmede biri dünya patronu, diğeri ılımlı İslam simgesi iki lider; İran’dan başlayıp Irak’a, terorizmden başlayıp PKK’ye kadar hemen her konuda görüş alışverişi yapacakmış. Başkan Bush, RTE ile bir saat baş başa konuşmuş, alacağını almış, verebileceği kadar ağzımıza bir parmak bal çalmış… Çankaya’da noterlik görevini bihakkın yerine getiren AKP’liden ne isteyebilir ya da ne verirse ne alacağı pazarlığı yapabilir? ??? Yüksek siyaset ve diplomasi ayaklarına yatarak uyutma politikasının yanı sıra yoksa ve yoksa… 11’inci, Başkan Bush’tan bir şey mi isteyecek? İnsanı bu kuşkuya düşüren 11’incinin seçilmeden önce ve sonra sık sık yinelediği, Çankaya amacını içeren şu cümle: “Dış politikada kuvvetli bir rol oynamak!” Olmaz olmaz demeyin; Başkan Bush’un işine gelen bir görev… Örneğin zırt Lübnan’da, pırt İran’da. Gerekirse Tony Blair’le Filistin sorununa çözüm aramak, tabii ABD uyruklu bir politikanın uygulayıcısı, araştırıcısı olmak! Milliyet’in genel yayın müdürü Sedat Ergin’i RTE gezilerine çağırmıyor ama 11’inci, özel uçağına aldı. ABD’den gezinin analizini yapan yazısında, hamburgerli cümleler arasındaki birkaç cümlesi, 11’incinin niyet veya isteğini gayri resmi olarak duyuruyor. 11’incinin Köşk amaçları için şöyle diyor: “…Gül, aynı zamanda dış politikada kuvvetli bir rol oynamaya hazırlanıyor; (şimdi şu ifadelere dikkat) ‘özellikle de bölgeyle ilgili konular üzerinde aktif bir cumhurbaşkanı profili çizmeyi hedefliyor’. Amerikan yönetimiyle en üst düzeyde tesis edeceği diyalog bu açıdan da önemli…” ABD gezisinin asıl amacı böylece ortaya çıkıyor: Ne Irak, ne İran, ne Kıbrıs, ne de… bu! İşte şu: 11’incinin hedefi; Ortadoğu’da aktif bir cumhurbaşkanı profili çizmek! Sonuçlarını RTE düşünsün! ‘Ortaklık güçlenecek’ Elçin POYRAZLAR WASHINGTON Beyaz Saray’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşen ABD Başkanı George Bush, Türkiye’yi “ABD’nin stratejik ortağı” olarak niteleyerek, “PKK’nin Türkiye ile ABD’nin ortak düşmanı olduğunu” yineledi. Görüşmede, “enerji güvenliğini de ele aldıklarını” belirten Bush’un, Türkiye’nin laik yapısına göndermede bulunmadan, “Türkiye, demokrasi ve İslam dininin bir arada var olabileceğini gösteriyor” ifadesini kullanması dikkat çekti. Görüşmeyi konakladığı otelde değerlendiren Gül, gazetecilerin sorularına verdiği yanıtların yayınlanmamasını istedi. Gül Beyaz Saray’da Bush ile bir araya geldi. Yaklaşık 40 dakika süren görüşmenin ardından Gül ve Bush, Beyaz Saray’ın bahçesinde South Lawn’da ortak açıklama yaptılar. Bush, “Amerika ile Türkiye arasındaki ilişkiler çok önemlidir. Biz bu ilişkileri daha güçlü yapmak için çok çalışıyoruz” dedi. PKK’nin Irak, ABD ve Türkiye’nin ortak düşmanı olduğunu yineleyen Bush, “Biz, PKK’ye karşı savaşmaya devam edeceğiz” diye konuştu. AB’nin Türkiye’nin üyeliğinden fayda göreceğini anlatan Bush, Türkiye’nin, “dünya üzerindeki milletler için muhteşem bir örnek oluşturduğunu” söylerken, Türkiye’nin laik yapısına göndermede bulunmadan, “Türkiye, demokrasi ve İslam Cumhurbaşkanı Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül, Dışişleri Bakanı Babacan’ın eşi Zeynep Babacan ve Devlet Bakanı Şimşek’in eşi Anneliza Şimşek, ABD Başkanı Bush’un eşi Laura Bush’la bir araya geldi. (AA) dinini bir arada var olabileceğini gösteriyor” ifadesini kullanması dikkat çekti. Türkiye’nin Avrupa ve İslam dünyası arasında köprü olduğunu belirten Bush, Gül ile görüşmesinde enerji kaynaklarının “güven altına alınmasına yardım etme konusunu” ele aldıklarını da kaydetti. Bush görüşme için “yapıcı bir konuşma oldu” değerlendirmesinde bulundu. Bush’un ardından konuşan Gül ise ilişkilerin kuvvetli bir şekilde devam edeceğini, PKK’ye karşı ortak mücadeleyi de sürdüreceklerini vurguladı. İki lider, açıklamalarının ardından soru almadı. Görüşmenin ardından Washington’da konakladığı Willard Intercontinental Otel’de Türk gazetecilere açıklama yapan Gül, görüşmede, “stratejik işbirliğinin önemini karşılıklı teyit ettiklerini” anlattı. Irak, Afganistan ve Pakistan konusunda da görüşlerini aktardığını söyleyen Gül, “AB ile ilgili ABD’nin desteğini her zaman gördük. Kendileri de bu konuda da üzerlerine düşeni yapacaklarını söylediler’’ diye konuştu. Gül, Bush ile enerji güvenliğini, Türkiye’nin bu konudaki rolünü geniş şekilde konuştuklarını söyledi. Gül, “Görüşmeden çok mutlu ayrıldım” dedi. ABD’nin terörle mücadele konusunda Türkiye’den herhangi bir beklentisi olmadığını söyledi. Gül, “Hesap verme gibi bir durum olmadı. Bush’un böyle bir beklentisi yok. Ben senin için bunu yaptım, sen de benim için bunu yap gibi bir durum söz konusu değil” dedi. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile ilişkileri konusunda, “Bizim kimseye düşmanlığımız yok” diyen Gül, “terör örgütü ilişkilerimizi zehirliyor” ifadesini kullandı. “Biz bu durumda bile ambargo koymadık” diyen Gül’ün sorulara verdiği yanıtların ardından aktardıklarının yazılmamasını istedi. Beyaz Saray’daki görüşmeye Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Hazine’den sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ertuğrul Apakan, Cumhurbaşkanlığı Dışişleri Başdanışmanı Gürcan Türkoğlu, Başbakanlık Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Daire Başkanı Tuğamiral Alaaddin Sevim; Amerikan tarafından ABD Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Avrupa Bürosu Şefi Judy Ansley, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson ve Amerikan Genelkurmay Başkanlığı’ndan bir askeri temsilci de katıldı. Görüşmenin ardından Bush, Gül onuruna öğle yemeği verdi. Dublörlü Demokrasi! erkez sağı kutluyoruz. Siyaset sözlüğüne bir sözcük daha eklediler: Dublörlü demokrasi! Demokrat Parti’nin (DP) yapılan olağanüstü kongresinde 16 aday yarıştı. Yarış, iki aday, daha doğrusu “aday temsilcisi” arasındaydı. DYP’nin eski genel başkanlarından Tansu Çiller’in adayı Süleyman Soylu ile Mehmet Ağar’ın adayı Çağrı Erhan çekiştiler. Üçüncü turda Soylu kazandı. Çiller yasaklı mı? Hayır... Ağar yasaklı mı? Hayır... O zaman neden doğrudan kendileri genel başkan adayı olarak sahneye çıkmıyorlar? Bu sorunun yanıtını kendileri değişik biçimlerde verebilir. Görünen o ki, her iki aday da zemini çok sağlam bulmuyor. Önce bir “mayın lideri” bulup, ortalığı onun temizlemesini istiyor. Mayıs ayında olağan kongre var. Çıkan tabloya göre Soylu, partiyi Çiller’e göre hazırlayacak. Çiller de delegenin olağanüstü isteğini kıramayıp yeniden siyaset sahnesine dönecek. Kongreye ilişkin en stratejik değerlendirmeyi Hasan Ekinci yaptı: “Biz bugün genel başkanı belirledik. Liderimizi mayısta seçeceğiz. O da tabii ki Çiller olacak!” ??? Önümüzdeki mayısa kadar ne olur bilinmez ama, merkez sağın şu anda içinde bulunduğu durum içler acısı. Yıllarca merkez sağın “bir unsuru” olarak siyasette yer edinmeye çalışan hareket, merkez sağı kendisine ait “bir unsur” olarak içine aldı, eritti, gidiyor. Bu yapının değişmemesi için de olağanüstü çaba harcıyor. Merkez sağın yakın geçmişini bu sütunlarda enine boyuna irdelerken sık sık şu tanımı yaptık: Mesut Yılmaz’la Tansu Çiller birbirlerine tutuna tutuna düşüyor! Siyasi tarihimizin en istikrarlı hareketi merkez sağın iki partisi; ANAP ve DYP her seçimde istikrarlı biçimde oy kaybetti. Çöküş ilk işaretlerini 1991’de verdi. Seçmen iki partiyi de yüzde 2030 bandına soktu. 1995’te yine ikisini burun buruna getirip, yüzde 20’nin etrafına bağladı. 1999’da ise felaket geliyorum diyordu. ANAP ve DYP yüzde 10’un biraz üzerinde baraja selam veriyordu. Aldırmadılar... 2002’de iki parti de sizlere ömür... Barajın altında yosun tutup bitkisel hayata geçtiler. ??? 2007 Mayıs ayı merkez sağ için yeni bir ümitlenme dönemi oldu. ANAP ve DYP birleşti, DP adını aldı. Sağda geniş bir yelpaze bu gelişmeyi sevinçle karşıladı. Arkası nasıl gelir diye merak edilirken Mehmet AğarErkan Mumcu, Tansu ÇillerMesut Yılmaz ikilisini aratmayacak bir başarıyla bu oluşumu da bitirdi. Ağar kürsüde DP’nin seçim yenilgisini askerin 27 Nisan bildirisine bağladı. O bildirinin siyasete etkileri ayrı bir tartışma konusu ama, Ağar’a sormak gerekir: Bildiride merkez sağ seçime birlikte giremez, ortak bir çekim merkezi olamaz mı yazıyordu? Ağar’la Mumcu birbirine küsmeli mi diyordu? 22 Temmuz seçimleri son “Gülen”in kim olacağını çok iyi biçimlendirdi. Türk demokrasisi, siyasilerin faturayı önce kendilerine kestiği gün rayına oturacak! Ü M CANLI YAYIN KESİNTİSİ Gül, açıklamalarının ardından soru yanıt bölümünde canlı yayının kesilmesini istedi. Daha sonra soruları yanıtlayan Gül bu bölümde de Finansal kiralamacılar tüketimin kapsamdan çıkarılmasını istemiş, ancak Maliye reddetmiş Leasing şimdi hatırlandı Murat KIŞLALI ANKARA Gelir İdaresi Başkanı Mehmet Akif Ulusoy’un MAN Leasing’in kurulması artışın yeni yatırımların önünü KOBİ’lere darbe vuracak finaniçin bir süredir yürütülen proje keseceğini ve KOBİ’lerin kolunu sal kiralamadaki (leasing) KDV ve fizibilite çalışmasının kanadını kıracağını ifade etti. artışını “Ağırlık yatırım mallasonuçlandığını ve bu yıl içinde Aygün, mektubunda son rından tüketim mallarına kayhayata geçirilmesine karar yıllardaki makine teçhizat mıştı” diyerek savunmasına karverdiklerini belirten Man Finans yatırımlarının neredeyse şın finansal kiralamacıların tüGenel Müdürü Semih Pala, tamamına yakınının finansal ketimin kapsamdan çıkarılmaKDV artışı nedeniyle bu kararı kiralama ile yapıldığına dikkat sını istediği, ancak buna Maliaskıya almak zorunda çekti. 4 İstanbul Ticaret Odası ye’nin “yasal olarak mümkün kaldıklarını bildirdi. (İTO) Başkanı Murat Yalçıntaş, değil” diye karşı çıktığı ortaya 4 Ankara Ticaret Odası (ATO) finansal kiralamadaki vergi çıktı. Finansal Kiralama DerneBaşkanı Sinan Aygün , finansal artışıyla yatırım konusunda ği (Fider) İdari Genel Sekreteri kiralamadaki KDV artışıyla ilgili zaten sıkıntı yaşayan KOBİ’lerin Hakan Gülelçe, Cumhuriyet’e olarak Başbakan Recep Tayyip üstüne yeni bir yük yaptığı açıklamada, “Biz Maliye Erdoğan ’a mektup yazarak bindirildiğini söyledi. ile görüşmelerimizde, pek çok sefer ‘Tüketiciye yapılan işlerle ilgili herhangi vergisel avantaj isdışı bırakabilirdi. Ancak Maliye bunu yapmadı.” Bu temiyoruz’ dedik” diye konuştu. arada Gelir İdaresi Başkanı Ulusoy’un ileri sürdüğüBu fikirlerini 2006’da Maliye yetkililerinin bulundunün aksine, Fider’e göre yatırım malları harcamaları, ğu sempozyumda da dile getirdiklerini ifade eden Gütoplam finansal kiralama gelirlerinin yüzde 75.4’üne lelçe şöyle konuştu: “Biz burada, ‘Tüketciye iş yapmak ulaşıyor. istemiyoruz’ demiştik. Orada mevcut bulunan MaliBuna karşın tüketim malı olarak kabul edilebilecek ye Bakanlığı temsilcisi de ‘Uygulama açısından bu is“otomobil, yat, helikopter, ses ve görüntü ekipmanteğinizi yerine getiremeyiz çünkü şu andaki yasal mevları, gayrimenkuller” kalemlerinin tamamı finansal kizuata uygun değil’ diye konuşmuştu. Maliye istese firalamanın en fazla yüzde 17’sini oluşturuyor. nansal kiralamının tüketiciye yönelik kısmını kapsam KDV İLE BİRLİKTE ŞİKÂYETLER DE ARTTI 22 YILDA 35 MİLYAR DOLAR 1985 yılından bu yana finansal kiralama işlemlerinde, satın alınan makine ve teçhizata yüzde 1 KDV uygulanırken KDV oranı yüzde 18’e yükseltildi. Ülkede aktif büyüklüğü 12.8 milyar YTL ’ye ulaşan 1.479 çalışanı olan 70 leasing şirketi, 56 bin müşteriye hizmet veriyor. Sektörün 22 yıllık geçmişinde 35 milyar dolarlık işleme aracılık edilirken 2007’de sektörün işlem hacmi 78 milyar dolara ulaştı. Leasing’in şirketler açısından en büyük avantajı 1985’ten bu yana uygulanan yüzde 1’lik vergi oranıydı. Çünkü gerekli yatırımtüketim malını peşin alan yüzde 18 vergi öderken kiralayan için vergi yüzde 1’e iniyordu. Bu nedenle sektörde kişisel tüketimi için cip, yat helikopter gibi lüks mallar da leasing kapsamında alınıp (kiralanıp), yüzde 1’lik vergi avantajından yararlananlar da bulunuyordu. Özelleştirmede günah çıkarma ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 58. ve 59. hükümet döneminde milyarlarca dolarlık özelleştirmenin altında imzası olan eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, TOBB ETÜ’deki araştırmasında özelleştirmelerde kârın dışarıya aktarıldığı tespitini yaparak adeta günah çıkardı. TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Abdüllatif Şener ile Başbakanlık Müşaviri, eski Özelleştirme İdaresi Başkan Yardımcısı Kenan Işık, “Türkiye’de Özelleştirme Uygulama ve Sonuçlarının Değerlendirilmesi’’ konulu bir araştırma yaptı. Araştırmada, özelleştirmelerin katkısıyla ülke ekonomisinin yabancılaşması ve sonuçları üzerinde duruldu. Araştırmada yabancı yatırımcının, özelleştirmeler aracılığıyla, önce Türkiye’de kazanıp sonra dışarıya kâr transfer ettiği alanlara yöneldiğine dikkat çekildi. Bu durumun cari açığı büyüttüğüne işaret edilirken 2002’de 89 milyon dolar olan kâr transferinin 2007’de 1.5 milyar doları aştığı ve hızla artmaya devam ettiği vurgulandı. Yakın zamana kadar bir milyar doları bulmayan doğrudan yabancı Eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Şener, araştırmasında ‘Kâr dışarıya aktarılıyor’ dedi gerçekleştiği kaydedildi. Özelleştirme sürecinin başlangıcından beri geçen 23 yıllık dönemde satış, temettü ve diğer gelirlerden elde edilen toplam tutarınsa 34.9 milyar dolar olduğu, bu özelleştirme gelirlerinin yüzde 70.2’sinin, yani 24.5 milyar dolarlık kısmının 20032007 dönemine ait olduğu belirtildi. ankcum?cumhuriyet.com.tr Çizgiler Kırmızılaşırken ABD... Baştarafı 1. Sayfada Türkiye’de iki kırmızı çizgiyi savunan ulusal kuvvetler sanıldığından daha güçlü bir ağırlığı yaratabilecek birikime sahip olduklarını son olaylarda hissettirmişlerdir. Bölünmezlik konusunda duyulan toparlanma, gerektiğinde laik Cumhuriyet sorununda da devreye girebilecek potansiyeli içermektedir. Ön Asya’da ve Ortadoğu’da, Türkiye’nin iki kırmızı çizgisini çiğneyen projeler yapanlarla iç müttefikleri bu noktaya şimdiden bir mim koysalar daha gerçekçi davranmış olurlar. ? İçerde Washington’u ikinci bir Kâbe sayanların varlığı kuşku götürmüyor; ama Atatürk Türkiyesi’nde iki kırmızı çizgiyi savunanların ittifakı da kaçınılmaz bir temel koşul oluşturuyor. yatırımların, 2006 yılında net 19 milyar dolara ulaştığı, Ekim 2007 itibarıyla 14.3 milyar dolar olduğu anımsatıldı. Araştırmada, 19842007 döneminde yapılan özelleştirme uygulamaları satış tutarının yaklaşık 30 milyar dolar olduğu ve bunun yüzde 73’ünün 20032007 yılları arasında TÜRKİYE’NİN EN ÖNEMLİ KURUMLARI SATILDI Türkiye’nin en önemli stratejik kurumları AKP’nin iktidara geldiği 58. hükümetten bu yana ardı ardına özelleştirildi. AKP hükümetin göreve başladığı Kasım 2002’den Temmuz 2007’ye kadar Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı görevinde bulunan Abdüllatif Şener, özellikle özelleştirmelerin arttığı 20032007’de birçok satış kararına imza attı. Şener’in görvede olduğu dönemde Tüpraş, Türk Telekom, Erdemir, Petkim, araç muayene istasyonları, TCDD İzmir Limanı, TCDD Mersin Limanı gibi Türkiye’nin önde gelen kuruluşları satıldı. C
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle