01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 OCAK 2008 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN TURHAN SELÇUK DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 Ahı Gitmiş Vahı Kalmış DP arti kongrelerimizin durumu demokrasi adını verdiğimiz çok partili rejimin de ne yana seyrettiğinin göstergesidir. Gelişmiş demokrasilerde, parti kongre ya da kurultayları, uzun hazırlıklar neticesinde hazırlanmış yeni programların tartışıldığı, partinin kısa ya da orta erimde politikalarının oluşturulduğu, bu arada organların seçimini de içeren şenlikli toplantılardır. Eskiden benzeri kongre ya da kurultaylar bizde de olurdu. Son zamanlarda ise şenlik yalnızca yöneticilerin seçimleriyle sınırlı kalır, kongreler seçim maddesi dışında önem taşımaz hale gelir oldu. Yeni Demokrat Parti’nin 4. Olağanüstü Kongresi de onlardan biriydi. Genelde inişe geçmiş partilerin kongrelerinin hepsinde olduğu gibi, salonun dışına taşmayan bir coşkunun sergilendiği 4. Olağanüstü Kongre’nin en önemli yanı, Çiller yanlısı Süleyman Soylu’nun, Ağar’ın desteklediği Çağrı Erhan’a fark atarak, genel başkanlık koltuğuna oturmasıydı. DP’nin yeni Genel Başkanı Soylu’yu kutluyoruz ama, bu seçimin Türk siyaseti açısından herhangi bir önem taşımadığını da belirtmek gerektiğini düşünüyoruz. Gerçekten de artık DP tarihi misyonunu tamamlamış bir partidir, bundan sonra da, siyaset sahnesinde marjinal kalacak gibi görünmektedir. ??? Adalet Partisi’nden başlayarak, DP’nin devamı olarak siyaset sahnesinde boy göstermiş ve “geçiş dönemlerinin” güç koşullarında bile bunların üstesinden gelerek, Türkiye’nin yazgısında söz sahibi olmuş olan partilerin başarılarında, siyaset tarihimizin “karizmatik” liderlerinden Süleyman Demirel’in büyük katkısı olmuştur. Ama Süleyman Bey’in tıpkı aynı yöntemle kendisini kurtarırken, partisini batıran Turgut Özal gibi, Başbakanlık’tan Çankaya’ya dikey geçişi, kendisine kimi çevrelerin umut bağladıkları “Sarışın Kadın”ın oturduğu koltukları dolduramayan tutumu DP çizgisindeki son parti DYP için sonun başlangıcı oldu. Ağar ile Mumcu’nun 22 Temmuz 2007 seçimleri öncesindeki DP çatısı altında birleşme girişimlerinin fiyaskosu ise, hem ANAP ile DYP’yi tasfiye etmiş, hem de bu vesile ile DP’nin adı etrafındaki büyüyü silmiştir. Ağar’ın acemi manevraları olmayıp, DYP kendi adıyla seçime katılsaydı, belki Demirel’in geçmiş “köylü” politikalarının etkisiyle yine de barajı geçerdi. ??? Ama.. DYP barajı geçseydi pek bir şey değişir miydi? Sanmıyorum. DP’nin bundan sonra yapacağı ataklar, parti içinde belirli bir toparlanma sağlarsa, bu kuruluşun ülkenin yazgısında söz sahibi olması sonucunu doğurur mu? Toparlanma gerçekleşse bile koşullara DP’nin ayak uydurması söz konusu değil. İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulmuş olan DP, Türkiye’nin çok partilileşerek, “Batılılaşması” değilse bile “Batıcılaşması” sürecinin partisiydi. DP Türkiye sağının bu işlevini yerine getirmek üzere kolları sıvadı ve Tek Parti’nin 2. Dünya Savaşı’nın kaçınılmaz zorluklarının da etkisiyle geniş kitlelere hoş gelmeyen politikalarına tepki gösteren halktan büyük destek gördü. DP çizgisi uzun süre etkisini korudu, bir ara 12 Eylül’ün de katkısıyla yerini bugünkü AKP’nin öncüsü ve habercisi olan ANAP’a bıraktıysa da, Süleyman Bey’in çabalarıyla yine de siyaset sahnesinden silinmedi. Artık bütün bu koşullar değişmiştir. Türkiye’nin küreselleşmeye eklemlenme sürecini tamamlamak üzere bulunduğu dönemin partisi, artık AKP’dir. İçerde “ılımlı İslam”ı egemen kılarken, ne varsa babalar gibi satmaya hazır, BOP’un koordinatörü AKP bugün artık orta sağın koltuğu altına sığınmış değil, onun kalıntılarını da kanatları altına almış bir partidir. Bu demek değildir ki, AKP siyasi yelpazenin merkezine oturmuştur. Olay aslında siyasetin ortasına dinci sağın oturmuş olmasıdır. Artık orta sağa gereksinim yok. DP’ye de yer yok. DP, Türkiye’yi bugüne getiren süreci başlatarak tarihi misyonunu tamamlamış ve tarihteki yerini almış durumda. Böyle olunca da, genel başkanının kim olduğu ne fark eder ki?... Kar Çiçeği... ma... Ufukta gri bir çizgi ve dağların beyazla örtünmesi, yoksulluğun içinde yaşayan insanlar, fotoğraf karelerinde çoğalıverir... Yüreğime bir hançer saplanır... Kars’ın Çakmak Köyü’nü anımsarım tarihin derinliklerine doğru akarken. Aras Irmağı gelir aklıma, Ardahan, Sarıkamış, Iğdır, Hakkâri... Zamanın akışı durur... Zap suyunda soluklanırım... Buz kesmiş düşler kuranlar, kıyımlar, sınır boylarındaki karakollar, Mehmetçikler... Ocak ayında ölümler gelir aklıma... Faili meçhul cinayetler!.. Buğulu aynaların, ölmüş alevlerin içinde dolaşan, yaşamın dar çerçeveli görüntüsünde gözyaşlarına boğulan insanlar. Okula giden çocuklar görürüm kar yağarken, küçük elleri, burunları, yanakları moraran... Kırık acılarda kırık mevsimler toplayan kadınlarla konuşurum dağ başlarında, adı sanı belli olmayan köylerde, kasabalarda... Benim ülkem kan gölünden beslenen kinin, öfkenin çok ötesinde olmalı... Benim ülkem özgürlüğün sesi, hukukun üstünlüğüyle çoğalmalı... Benim ülkemde 1314 yaşlarındaki kız çocukları evlendirilmemeli... Ne zaman kar yağsa, havalar soğusa içimi buzullar kaplar... Çünkü benim ülkemde terör belası vardır. Benim ülkemde PKK çocuklarımızı öldürmektedir. Benim ülkemde fidan gibi delikanlılar öldürüldü pusu kurularak. Kimilerinin bacakları, kolları koptu, GATA’da yatıyorlar. Kimileri kör oldu, kimileri Anadolu’nun adı bilinmeyen kentlerinde yaşıyorlar çaresiz... Lice’de, Şırnak’ta, Cizre’de analar ve babalar gözyaşı döküyorlar... Cehaletin orta yerindeler!.. ??? 13 yaşındaki çocukları dağa götürüldü. Korktular, sustular, hiç konuşmadılar. Ölüm haberlerini aldılar. Anaydılar, babaydılar, hıçkırıklara boğuldular. O ölmüş alevler sarıyor gökyüzünü... Bir genç kızın bayram sabahı Şişli Etfal Hastanesi’nde yatışı... Ya 14 ya da 15 yaşlarındaydı... Adı Berfin, gözleri ışıl ışıldı... Tüm bedeni yanıyor, elleri ayakları şişiyordu... On beş gün evde bakılmış, ateşi yükselince hastaneye kaldırılmıştı. Ne de güzel gülüyordu Berfin, ne de güzel konuşuyordu... Babası işsizdi. Eve annesi çalışarak bakıyordu. Ablası kapanmıştı. Berfin ise diretiyordu: “Başımı örtmem!” Hiç okula gitmemişti... Eğer İstanbul’da değil de Siirt’te yaşasaydı evlendirilmiş olacaktı. Berfin iyileşti mi, yoksa hâlâ hastanede mi bilmiyorum... Ege’de bir kıyı kasabasında karmakarışık duygular içindeyim... Denizin dalgaları vuruyor iskeleye. İnceden bir yağmur çiseliyor... Eski bir albüm ve soluk fotoğraflar... Berfin’in Türkçe karşılığı “kar çiçeği”dir Ben Berfin’i, Kars’ın Çakmak Köyü’nü, Hakkâri’yi düşünüyorum... 1415 yaşında evlendirilen kız çocukları... Şeyhler, şıhlar, toprak ağaları... Neden okula gönderilmez kız çocukları? Sorular... Sorular... Sorular... Yaşamın haritasında acıları, hüzünleri, mutsuzlukları toplayan bir toplum kendi kaderiyle baş başa bırakılmış... Alıç çiçeklerimizi ve tazelenmiş sevecenliğimizi yüreklerimizden atmışız... Sahi kaç yıl önce öldürüldü genç gazeteci Metin Göktepe, anımsayan var mı? Diyarbakır’a hain pusu kurmuş PKK’yi hâlâ koruyup kollayanlar, TV’lerde kan emicileri savunuyorlar yüzleri kızarmadan... ??? Gerçekleri söyleyen Fazıl Say’a saldırılar sürüyor... Sanatsal bir duruşu olan bu yurtsever müzisyene neden bu yargısız infaz?.. Bu toplum değil mi 1415 yaşlarıda kız çocuklarını okula göndermeyip evlendiren; bu toplum değil mi başlık parasına kız çocuklarını satan; bu toplum değil mi şeyhlere, şıhlara tapınan, bu toplum değil mi kadını kapatan? Giderek örgütsüz bir toplum olduk. Sendikasızlaştırma, gelir dağılımında uçurum... Sevecenliğimizin titrek kumaşını kimler aldı elimizden, kimler çaldı? Nerede yaşamı anlatan gizemli sözcüklerimiz? Nerede insanlığımız, nerede? hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69 P N e zaman kar yağsa, ne zaman üşüyen çocuklar görsem Doğu ve Güneydoğu gelir aklı VAY CANINA!.. İHALELERİ DE MÜSLÜMANLAŞTIRMIŞLAR... Wiesbaden CUMOK’tan ‘Sessiz kalmayalım!’ çağrısı WIESBADEN (Cumhuriyet) – Cumhuriyet okurlarının Türkiye’de büyük ses getiren “CUMOK” etkinlikleri Almanya’da da başlıyor. İlk adımları atan Wiesbaden CUMOK etkinliği sözcüsü Metin Bulut, Türk aydınlanmasının temsilcisi Cumhuriyet gazetesinin okurları olarak ertelenemez görevlerle karşı karşıya olduklarına dikkat çekti. Yeni adımlar atmak için daha fazla zaman kaybedilmemesi gerektiğini belirten Bulut, “Wiesbaden ve çevresindeki yüzü aydınlığa dönük, yurtsever, çağdaş, Kemalist devrimleri savunan insanları bir araya getirmenin artık her zamankinden daha önemli olduğunu düşünüyoruz. CUMOK olarak her ayın üçüncü pazar günü bir araya gelmek istiyoruz” dedi. Öğretmen Metin Bulut, şöyle konuştu: “Dağınıklığın getirdiği, güçsüzlük, sessizlik ve çekimserliği atmamız gerekiyor. Adım adım fethedilmek istenen, ortaçağ düşüncesinin karanlığında boğulmak istenen yurdumuz, ABD ve AB emperyalizminin yerli işbirlikçileri eliyle talan ediliyor. Daha fazla sessiz ve dağınık kalamazdık. Amacımız, bunun yanında, Cumhuriyet gazetesi gibi bir yurtsever aydınlanma ocağına da her türlü desteği sağlamaktır. Bu düşünceden hareketle her ayın üçüncü pazar gününde ve hep aynı saatte buluşmaya karar verdik. Buluşmalarımızı, gazetemizde de duyuracağız.” Bu tür etkinliklerin Almanya genelinde olduğu gibi diğer Avrupa ülkelerinde de yayılması için çağrıda bulunan Metin Bulut, çağdaş bir Türkiye ve yaşanılası bir dünya talebinin, ancak bu doğrultuda somut çaba gösterilmesi halinde gerçekleşebileceğine de dikkat çekti. Almanya’da CUMOK girişimleri yoğunlaşıyor WIESBADEN CUMOK ÇAĞRISI Wiesbaden ve çevresi Cumhuriyet okurları olarak, Atatürk Devrimlerini benimseyen, yurtsever tüm insanları WiesbadenBiebrich, Bunsenstrasse’deki Galatea Anlage’de 20 Ocak 2008 Pazar günü saat 14.30’da çay eşliğinde tanışmaya, paylaşmaya, birlikte olmaya, sorunları konuşmaya bekliyoruz. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ İRTİBAT TEL.: 06114508326 061223394 Yurtdışındaki yurttaşlar oy kullanabilecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bakanlar Kurulu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında Başbakanlık Merkez Bina’da toplandı. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek toplantı sonrasında yaptığı açıklamada, geçmişte Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç eden yurttaşlardan konut almak üzere para ödeyen ancak konut sahibi olamayanların ödedikleri paraları faiziyle geri alabilmelerine olanak tanıyan tasarının kurulda imzaya açıldığını söyledi. Toplantıda, ticari sır, banka sırrı ve müşteri sırrının gizliliğinin sağlanması ve üçüncü kişiler tarafından bilinmemesi ile ilgili yasa tasarısının da imzaya açıldığını belirten Çiçek, devlet sırrının tanımını yapan ve kapsamını belirleyen tasarının da değerlendirildiğini bildirdi. Kurulda imzaya açılan bir diğer tasarının da yurtdışında yaşayan yurttaşların Türkiye’deki seçimlerde ve halkoylamalarında oy kullanmasıyla ilgili olduğunu anlatan Çiçek, konuyla ilgili Ankara İl Seçim Kurulu’na bağlı, Yurtdışı Merkez İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı kurulacağını söyledi. Çiçek, yapılan düzenlemelerle, yurtdışındaki yurttaşların Türkiye’de yapılacak milletvekili genel seçimlerinde, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve halkoylamalarında oy kullanabileceklerini bildirdi. Çiçek, yapılan düzenlemelerle, oy kullanımının ardından parmak boyanması uygulamasına da son verileceğini kaydetti. renkli ilan asirmen?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle