Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 GÜNCEL C haberlerin devamı 22 HAZİRAN 2007 CUMA CÜNEYT ARCAYÜREK Yalanını Yalanlayan Bir Başbakan... el de inan bu adama. Bir gün önce söylediği ipe sapa gelmez, ama o gün siyasal manevrasına hizmet veren uydurmaları; tepkiler ve hatta alaylı irdelemeler öne çıkınca tam tersini söyleyerek yalanlayabiliyor. Gözünü sınır ötesi operasyona çevirmiş, bu hükümetten ABD bağımlılığını bir yana bırakarak harekât emri bekleyen halkı başka yöne çevirmek için gerçeği de yadsıdı. Yurtiçinde beş bin PKK’li olduğunu, buna karşılık Kandil Dağı’nın 500 terörist barındırdığını söyledi. Bir gün sonra ayaküstünde bu kez, “güvenlik güçlerinden aldığı bilgilere dayanarak” Cumhuriyet’te okuduğunuz TSK raporundaki gerçek rakamlardan söz etti ve böylece daha önceki söylemini yalanladı. Durup durup askerle aramızda anlaşmazlık yok diyor ama güvenlik zirvesine girmeden içeride dışarıda ne kadar terörist olduğunu askerden öğrenmek zahmetine katlanmıyor. Zira adamın kafasında terör, terörün gerçek kaynakları, nerede ne kadar PKK’li olduğu gibi bir Başbakan’ın öncelikle bilmesi, öğrenmesi gereken bilgiler yok! Kafasında ABD politikalarına nasıl uyum sağlayacağını ve sureti haktan görünerek, sanki ulusal davaların savunucusu ve koruyucusu imiş gibi halka söyleyeceği yalanı tezgâhlıyor. Türkiye, bir gün önce söylediği yalanı ertesi günü yalanlayan bir Başbakan’a ilk kez tanık oluyor. ??? Devlet gücünü kendini aklamak için kullanan bir Başbakan’a da ilk kez tanık olunuyor. Bir zamanların “camiye, kışlaya ve okula politika sokmamayı” öğütleyen ve titizlikle uygulanan slogan RTE’nin camilerde, okullarda ve hatta kışlada el altından yürüttüğü dinci siyasetle çoktaaan rahmeti rahmana kavuştu. Her gün şehit haberi almaktan yorgun düşen öfkeli toplumun cenaze törenlerindeki tepkilerinde siyaset arayan kafa; “şehit cenazelerini kendi siyasi sembollerini sergileyecekleri bir kampanya unsuru haline getirmek isteyenler” diye suçladığı kimileri hakkında polisi harekete geçirdi. Bu “kimilerini” polis yaka paça içeri aldı ve sorguladı. Ne ki RTE’nin hiç beklemediği bir sonuç çıktı geldi önüne: Şehit cenazelerindeki polis kameralarının yakaladığı protestocu halen Diyanet’te çalışan imam hatip mezunu Nazım Zeki Sergi adında biriydi ve… Milliyet’teki haber, sorgusunda AKP kodamanlarının maskesini indiriyor, gerçek yüzlerini gösteren açıklamalar yapıyordu. Sergi, RTE’yi ve kadrosunu özetliyor: “Cami kapısında doğdular, avludaki tepkiden rahatsızlar” diyor. Protestocuları gözaltına alıp sorgulamaktaki amaç; camiyi siyasal eğilimleri uğruna kullananları yakalamak değil. Zeki Sergi’nin anlattığına göre, (protestolar Cumhurbaşkanına, Genelkurmay Başkanı’na, ana muhalefet liderine yönelik olmamasına karşın) polis; sorgulamada “neden devlet büyüklerine” ve özellikle “neden hükümete yönelik protesto ifadeleri kullanıldığını..” araştırıyor. (Zeki Sergi) cami avlusunda doğanlar derken, şehit cenazelerinde cami avlusundaki (hükümete karşı) tepkilerden rahatsız olanlar derken RTE ve kadrosunu gösteriyor. Güncel siyaset uğruna abuk sabuk savunma ve saldırı yöntemleriyle ama din yolunda hesaplı siyaset yaparak yerini muhafaza etmek ve yeniden tek başına iktidar olabilmek için siyaseti camiye de, okula da, kışlaya da sokan RTE ve kadrosunu işaret ediyor. ??? Osmanlı saraylarının bir kopyası yeni genel merkez binasını açarken yaptığı konuşmada RTE: “…Bir damla şehit kanını 550 milletvekilliğine değiştirmeyecek kadar bu ülkeye, bu vatana bağlı bir siyasi kadroyuz” dedi. Toplum tepkisinden korkarak tek bir şehidin cenaze törenine katılamayan bir Başbakan’ın bu sözüne inanmak olanaklı mı? Senaryolu saldırı Baştarafı 1. Sayfada AKP’nin çifte standardını da ortaya koydu. Gerek Erdoğan gerekse Gül, ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi tarafından yayımlanan ve bütün Ortadoğu’nun yanı sıra Türkiye’de de sınırların değişmesini öngören haritaya kuvvetli tepki vermediler. Hatta, AKP hükümeti, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın hemen hemen bütün Ortadoğu ülkelerinde ciddi tepkiye neden olan, “Ortadoğu’da sınırlar değişmeli” yönündeki sözlerine net bir yanıt vermekten bile kaçındı. Ancak söz konusu düşünce kuruluşunun düzenlediği ve iki Türk generalinin de bulunduğu ileri sürülen toplantıda ele alınan Türkiye senaryoları, ABD yönetiminin Türkiye’ye ilişkin yaklaşımlarını ilk elden aktarması ile bilinen bir gazeteci tarafından basına sızdırılınca, AKP hükümetine “tepki verme” fırsatı ortaya çıktı. Ancak bu noktada AKP, Washington yönetiminden çok askere yönelik eleştirel bir tutum içine girmeyi tercih etti. Dışişleri Bakanı Gül Hürriyet gazetesinde yer alan demecinde, “ABD’deki gibi birçok ülkede böyle düşünce kuruluşları var. Birçok ülke ile ilgili fanteziler yaparlar. Uzakdoğu, Latin Amerika ülkeleri de dahildir bu fantezilere. Bunların bazıları, yönetimle de ilişkilidir. Birçoğu da zaten bu iş için para alırlar. Bir tür halkla ilişkiler çevreleridirler. Gerekirse en aykırı görüşleri dile getirirler. Çok fazla ciddiye almamak lazım. Gazetelerden okuduğumuz doğruysa TSK mensuplarının böyle deli saçması şeylere gereken tepkiyi koyup, ağızlarının payını verip, salonu terk etmeleri gerekirdi” değerlendirmesini yaptı. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ARINÇ, GENELKURMAY’DAN AÇIKLAMA İSTEDİ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Başkanı Bülent Arınç, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında Hudson Enstitüsü’nde yapılan toplantıya ABD’deki Türk büyükelçiliğinden 2 askeri ataşenin katıldığını, bugüne kadar bir yalanlama olmadığı için bunun doğru olduğunu düşündüğünü söyledi. Arınç, “Böyle yakıştırmalar ve senaryo üretme ne kadar büyük yanlışsa, buna katılmak, katıldıktan sonra da itiraz etmemek, hatta böyle bir toplantıyı yetkili kurumlara bildirmemek de aynı şekilde yanlıştır. O toplantıya resmi sıfatlarıyla iştirak eden asker kişiler ya da büyükelçilik mensuplarının, toplantıdan çıktıkları anda büyükelçiye ya da askeri kuruma bunu bildirmesi gerekirdi. Şu ana kadar Genelkurmay Başkanlığı’ndan bu kişilerin toplantıya katılıp katılmamaları noktasında tatmin edici bir açıklama yapılmadı. Bilgilendirmeyi bekliyoruz” diye konuştu. G ENELKURMAY’DAN ÇONGAR’A AĞIR ELEŞTİRİ Genelkurmay Başkanlığı, Hudson Enstitüsü’nde gündeme geldiği belirtilen senaryonun TSK ile ilişkilendirilmeye çalışılmasının “ibretle ve üzüntüyle” izlendiğini bildirdi. Basında yer alan haberlerin doğru olmadığını dile getiren Genelkurmay, G ad vermeden Milliyet gazetesi ve CNN Türk’ün Washington muhabiri Yasemin Çongar’a da ağır eleştiriler yöneltti. Türk kamuoyunda yoğun tartışmalara neden olan ve ABD’de Hudson Enstitüsü’nde yapılan toplantının gündem maddesi “Irak’a Yapılacak Müdahaleye Muhtemel Tepkiler” başlığını taşıyordu. Toplantının ilerleyen bölümünde ise Türkiye üzerine “felaket senaryolarının” gündeme geldiği belirtilmişti. Tartışılan senaryoya göre İstanbul Beyoğlu’nda PKK saldırısı sonucu 50 kişi yaşamını yitiriyor, eski Anayasa Mahkemesi Bakanı Tülay Tuğcu’ya suikast düzenleniyor. Bunun üzerine Türkiye, Kuzey Irak’a 50 bin kişilik bir ordu ile müdahale ediyor. Bu senaryonun olası sonuçları üzerine oturuma katılan enstitü uzmanları da görüşlerini açıklıyor. Oturumda, Kuzey Irak’taki PKK üst yöneticilerinin ABD tarafından yakalanarak Türkiye’ye verilmesinin sonuçlarının da tartışıldığı dile getirilmişti. Uzmanların, bu dönemde böyle bir şeyin AKP’nin seçimler öncesinde güç kazanmasına yol açacağını ifade ettikleri de ileri sürülmüştü. Basında yer alan haberlerde, toplantıya Genelkurmay Stratejik Araştırma ve Etüd Merkezi’nin (SAREM) Başkanı Tuğgeneral Süha Tanyeri ile Washington Askeri Ateşesi Tuğgeneral Bertan Nogaylaroğlu’nun da katıldığı savunulmuştu. Toplantı günlerdir hükümet ve AKP yanlısı basın tarafından askere saldırı amacıyla kullanılıyordu. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile TBMM Başkanı Bülent Arınç, askerleri suçlayıcı ifadeler kullanmıştı. Genelkurmay açıklama sundu. Açıklamanın tam metni şöyle: “13 Haziran 2007 tarihinde ABD’de, bir düşünce kuruluşunda yapılan bir çalışmada ortaya konulduğu iddia edilen bir senaryo, ülkemizde geniş şekilde tartışılmakta, toplantıda TSK personelinin de bulunmuş olması öne çıkarılarak, senaryonun TSK ile ilişkilendirilmeye çalışıldığı ibretle ve üzüntüyle izlenmektedir. 1. 04 Haziran 2001 tarihinde kurulmuş olan Genelkurmay Stratejik Araştırmalar ve Etüd Merkezi (SAREM) Başkanı, diğer ülkelerdeki benzerlerinin yaptığı gibi bazı düşünce kuruluşlarının yapısı ve çalışma yöntemleriyle ilgili bilgi alışverişinde bulunmak amaçlı olarak, çok daha önceden planlı bir ziyaret çerçevesinde 1116 Haziran 2007 tarihleri arasında ABD’de bulunmuştur. Bu ülkedeki beş ayrı düşünce kuruluşunu ziyaret kapsamında, anılan düşünce kuruluşu da ziyaret edilmiştir. Ancak bu ziyaret, kesinlikle yapılan toplantı ile ilgili değildir. Önemli bir gazetenin ABD muhabirliğini yapan ve bu konuda yeterli tecrübesi olması gereken bir muhabirin (Açıklamada ismi verilmeyen gazeteci Milliyet gazetesi Washington muhabiri Yasemin Çongar) bu olayı saptırır tarzda haberler yapması, TV kanallarında yanlış yorumlarda bulunması, maksatlı bir girişim olarak görülmüştür. ABD’yi ziyaret eden SAREM heyeti, diğer düşünce kuruluşlarına yaptığı planlı ziyaretler nedeniyle, anılan kuruluşa öğle yemeğine yakın bir zamanda gidebilmişler ve söz konusu toplantının yemekten önceki son kısmına çok kısa süreli olarak ve izlemek amacıyla katılabilmişlerdir. SAREM heyetinin ABD’ye yapacağı ziyaret kapsamında diğer düşünce kuruluşlarıyla olduğu gibi bu kuruluşla da temas kurularak genel anlamda ziyaret programı üzerinde mutabakat sağlanmış, ancak hiçbir şekilde söz konusu toplantı için, senaryoyu da içeren bir davet alınmamıştır. Ayrıca anılan toplantıda bir Kürt grubun liderinin oğlunun da bulunması tamamen bir tesadüf olup, SAREM heyetinin bu kişiyle hiçbir şekilde teması olmamıştır. 2. Washington Silahlı Kuvvetler Ataşesi, yapılan toplantıya şifahi bir şekilde davet edilmiştir. Ataşeliğe toplantı öncesi senaryo ile hiçbir bilgi ve belge verilmemiştir. Ataşe bu toplantıya Genelkurmay Başkanlığı’nın izni ile katılmıştır. Bu katılım, ataşelerin doğal görevlerinden biridir ve toplantı sonuçları Genelkurmay Başkanlığı’na raporla bildirilmiştir. 3. Toplantının asıl tartışılacak kısmı olan; ‘Irak’a Yapılacak Müdahaleye Muhtemel Tepkiler’ konulu çalışma iki saat süre ile devam etmiş, bu süre boyunca askeri ataşemiz, Türkiye’nin Irak’a yönelik bilinen görüşleri dışında hiçbir ifade kullanmamıştır. Toplantıyı gündeme taşıyan basın mensubu tarafından iddia edilen: ‘Türkiye’ye teslim edilmesi düşünülen teröristlerle ilgili haber’ tamamen hayal ürünü olup, yalanı yalanla örtme ve hedef saptırarak kurumları karalama amacını taşımaktadır. O nedenle bu konu, söz konusu gazetecinin açıklık getirmesi gereken bir husus olarak görülmektedir. Senaryolara Kız.. Gerçeklere Sus! ani bir deyiş vardır: Türk milleti narindir, ağır sözü kaldırmaz... Aptal dersin kızar, soyarsın aldırmaz! Bunu ABD kaynaklı senaryolar üzerine yapılan tartışmalara uyarlayıp şöyle diyebiliriz: Türk milleti narindir, ağır sözü kaldırmaz... Senaryolara kızar, gerçeklere aldırmaz! Önce senaryoyu aktaralım: ABD’de Hudson Enstitüsü bir toplantı yapıyor. Toplantıda Türkiye üzerine bugün karşı karşıya kaldığımız gerçekler kadar korkunç bir senaryo tartışılıyor. Ana soru şu: Türkiye nasıl Irak’a sokulur? Büyük bir suikast yaşanacak, büyük bir bombalı saldırı yapılacak... Çok kişi yaşamını yitirecek, Türkiye’nin Irak’a girmesi şart hale gelecek! Bunun üzerine çeşitlemeler... Hötson, affedersiniz Hudson gibi kuruluşlar bu tür toplantılar yapıp, en uç duruma göre nelerin şekillenebileceğini tartışırlar. Belki de Bush’a yönelik bir saldırı yapılması sonrasında nelerin olabileceğini bile konuşmuşlardır. NATO kapsamında da NATO üyesi ülkelerden birine saldırı olması halinde, ötekilerin ne yapacağına ilişkin bir dizi senaryo vardır. Soğuk Savaş’ın bitmesinin ardından bu senaryoların biçimiçerik değiştirdiğinden de hiç kuşkumuz yok. ??? Yukarıda aktardığımız adı üstünde bir senaryo... Şimdi gerçeğe dönelim... ABD’nin Silahlı Kuvvetler dergisinde geçen yıl haziran ayında bir harita yayımlandı. Emekli asker Ralph Peters’in hazırlayıp sunduğu haritada bütün Ortadoğu’nun sınırları değişiyor. Bundan Türkiye payını alıyor. Türkiye topraklarından ilk aşamada iki devlete daha pay veriyorlar. İran payını alıyor, Azerbaycan aşağı doğru sarkıtılıyor. Pakistan payını alıyor, okyanus kıyılarını ara ki bulasın... Harita, bir düşünce kuruluşunun olasılıklar tartışmasında değil, ABD’nin Silahlı Kuvvetler dergisinde yer alıyor. Cumhuriyet bu haritayı manşetine taşıdı ve sordu: ABD, Türkiye’yi müttefik olarak görüyorsa bu haritalar ne oluyor? ABD yetkililerinden kaçamak yalanlamalar dışında tepki gelmedi. Ya hükümetten? Tıs çıkmadı... Dışişleri Bakanı, Başbakan Yardımcısı ve Türkiye’nin daimi cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül, o günlerde susmayı yeğledi. Yöneltilen soruları yanıtlamaktan kaçındı ya da “Bunları ciddiye almamak lazım” türünden sözlerle geçiştirdi. ??? Aynı Gül, ABD’deki senaryolara çok bozulmuş. Bunların deli saçması olduğunu, kimi kuruluşların bu tür toplantıları çok yaptığını söyledikten sonra ekliyor: “Toplantıya Türkiye’den iki askeri yetkili katılmış... Terk etmeleri gerekirdi...” Birkaç gündür AKP ve medyasının altını üstünü çize çize vurguladığı da bu. Toplantıya, Dışişleri’nden ya da Türkiye’den başka bir kurumun temsilcisi katılsa, hiç mesele yapmayacaklar. Aynı medya, tıpkı hükümet gibi yukarıda sözünü ettiğimiz haritaya da kayıtsız kalmıştı. Pek çok olayda olduğu gibi yine ABD merkezli; Türk askerini yıpratma çabasının tipik bir örneğiyle daha karşı karşıyayız. Bu toplantıda takınılan tutum yanlış da olabilir, eleştirilebilir... Ama yapılan eleştiriden öte saldırı... Senaryonun üzerine, senaryolar yazılarak yapılan bir saldırı... Hükümetin ve medyanın bu tavrı Türkiye’yi Irak bataklığına girmekten daha kötü bir ortama sürükleyecek: Birbirimize girmek! Bu tür haberleri en çok kimlerin kaşıdığına bakınca insan sormadan edemiyor: Yoksa birileri son “gülen” mi olmak istiyor? H Mezhep kavgası can alıyor Dış Haberler Servisi Irak’ın başkenti Bağdat’taki bir Şii camisine düzenlenen bombalı saldırıda en az 78 kişi öldü, 218’i aşkın kişi de yaralandı. Şiilerin kutsal mekânlarından Samarra’daki El Askeriye türbesine düzenlenen saldırıdan sonra, Sünni camilerine karşı başlatılan bombalı eylemler sürerken Bağdat’taki Şii El Hilani Camisi hedef alındı. Polis ve hastane kaynakları Irak’ta El Askeriye türbesine düzenlenen saldırıların ardından önce Sünni ardından da Şii camilerinin hedef alınması ülkede mezhep çatışmalarının yeniden şiddetleneceği kaygısını doğurdu. na göre, Şii camisinin yakınlarında bomba yüklü bir aracın patlaması sonucunda en az 78 kişi öldü, 218’i aşkın kişiyse yaralandı. İntihar eylemi olabileceği kaydedilen saldırıda ölenlerin çoğunun öğle namazı sonrası camiden çıkanlar olduğu belirtildi. Görgü tanıkları intihar eylemcisinin kamyonu camiye doğru sürdüğünü, patlamada cami duvarlarından birinin yıkıldığını anlattı.Enkaz altında çok sayıda kişinin kaldığı kaydedildi. Bir polis yetkilisi, intihar saldırısı düzenlenen kamyonun kuşku çekmemesi için vantilatör ve soğutucu yüklü olduğunu söyledi. Yetkili, saldırıda caminin yakınındaki bir evin de çöktüğünü ve burada 6 kişinin öldüğünü, ayrıca patlamanın şiddetiyle 20 araba ve 25 dükkânda hasar oluştuğunu da kaydetti. Patlamanın meydana geldiği bölgede 28 Mayıs’ta da bomba yüklü araçla intihar saldırısı düzenlenmiş, 21 kişi ölmüştü. El Askeriye türbesine geçen yılın şubat ayında düzenlenen bombalı saldırının ardından yaşanan mezhep çatışmalarında binlerce Iraklı yaşamını yitirmişti. ordusundan yapılan açıklamada yaklaşık 10 bin kişilik askerin katılımıyla gerçekleştirilen operasyonda 22 El Kaide militanının öldürüldüğü bildirildi. Peşmerge sözcüsü Cebar Yaver’in açıklamasına göre bir peşmerge birliğinin Bakuba yakınlarında silahlı bir grubun saldırısana uğradı, olayda 5 asker öldü, 15’i de yaralandı. Bağdat yakınlarında 1 ABD askeri öldürüldü. Misan’ın güneyinde Irak güvenlik güçleri ile Şii militanlar arasındaki çatışmalardaysa çoğu Şii olmak üzere en az 20 kişi öldü. ASIRİYE’DE ŞİDDETLİ ÇATIŞMA Irak’ın güneyindeki Nasıriye’de İngiliz ve ABD güçlerinin operasyonları da sürüyor. Bölgede, Irak güvenlik güçleriyle Şii lider Mukteda el Sadr’a bağlı milisler arasında devam eden çatışmalarda ölü sayısı 35’e, yaralı sayısı ise 125’e yükseldi. Ölenler arasında çocuklarında olduğu belirtildi. Nasıriye’deki polis merkezlerine yapılan havan topu saldırısında da 3 polis öldü, 2 sivil yaralandı. Çatışmaların ardından El Sadr yanlıları Zikar valisiyle ateşkes konusunda anlaşmaya vardı. İskenderiye kentinde de yola döşenen bombanın patlaması sonucu 2 aşiret reisi öldü. Öte yandan,Bağdat’ta yoğun koruma altındaki Irak hükümet binalarının ve ABD Büyükelçiliği’nin bulunduğu Yeşil Böl ge’ye ağır havan topu saldırısı yapıldığı bildirildi. 30 CESET BULUNDU Bağdat’ın çeşitli semtlerinde işkence izleri taşıyan 30 ceset bulundu. Bu kişilerin mezhep çatışmasına kurban gittiği düşünülüyor. Bağdat ve çevresinde direnişçileri hedef alan baskınlarını sürdüren ABD ordusu, Diyala vilayetinin merkezi Bakuba’da geniş çaplı bir operasyon başlattı. ABD N ankcum?cumhuriyet.com.tr Çocuk ve Gençlik Festivali FRANKFURT (Cumhuriyet Bürosu) – Yasadışı duvara Hollanda desteği Dış Haberler Servisi İsrail’in, Filistin’de işgal ettiği topraklarda İsraillileri ve Filistinlileri ayırmak amacıyla inşa ettiği ve uluslararası hukuk açısından tartışma yaratan duvarın yapımına, bir Hollanda şirketinin destek sağladığı bildirildi. Sivil Barış Girişimi adlı örgüt tarafından yapılan açıklamada, Uluslararası Adalet Divanı’nın 2004 yılında yasadışı ilan ettiği duvarın inşasına Hollandalı Riwal şirketinin makine ve malzeme yardımı sağladığı belirtildi. Riwal şirketiyse suçlamalardan haberleri olmadığını savundu. Yeni Filistin hükümetini destekleyen ABD yönetimi, Filistin hükümetine yönelik ambargoyu kaldırma kararı aldı. Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, 2006’nın Mart ayında El Fetih’le koalisyon kuran Hamas’ın iktidara gelmesinden sonra Filistin’e karşı başlatılan mali kısıtlamaları kaldırdıklarını bildirdi. Avrupa Birliği de Filistin’le kısmen askıya alınan ilişkileri normalleştireceğini açıkladı. Gazze’den kaçan Filistinlilerin yığıldığı İsrail ile Gazze arasındaki Erez geçiş noktasında açılan ateş sonucu 1 kişi öldü, 3 kişi yaralandı. Bazı yerel kaynaklar, olayın Filistinliler arasındaki çatışmalardan kaynaklandığını belirtirken bazı kaynaklar da Filistinlilerin İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu öldüğünü bildirdi. Çalışmalarını Frankurt’ta sürdüren Güneş Tiyatrosu, “Çocuk Ve Gençlik Festivali”nin üçüncüsünü bu cumartesi kutlayacak. Saat 16.00’da başlayacak olan programda Dietzenbach Çocuk Tiyatrosu, Wetzlar Mozaik Derneği Çocuk Tiyatrosu, Theater UnterTage, Güneş Gençlik Tiyatrosu’nun yanı sıra genç müzisyenler yer alacak. Etkinlikte, tiyatro sporu ve “Güneşli Şarkılar” da izlenebilecek. Güneşevi’nin Rebstöcker Str.4153 Gallus adresindeki mekanında gerçekleştirilecek olan etkinlik çerçevesinde düzenlenen açık hava konseri “Güneşli Şarkılar”, saat 20.30’da başlayacak.