29 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

22 HAZİRAN 2007 CUMA bilim/vaziyet Sizin için önemli olan ya da hiç tanımadığınız birinin beynini ellerinizde tutsanız ne olurdu düşündünüz mü hiç? Avucunuzun içindeki beynin sahibinin 'rüyalarını, umutlarını, hayal kırıklıklarını hissedebilir miyim acaba ellerimle' diye geçti mi aklınızdan? Dr. Pınar Uysal Onganer, p.onganer@yahoo.co.uk Acaba beyninizi avuçlayabilir miyim? Dr.Pınar UYSAL ONGANER eknoloji ve buna bağlı olarak tıp öylesine ilerledi ki bugün hemen her organın nakli (transplantı) mümkün... beyin dışında. Sanırım beyin nakli için kimsenin gönüllü olmayacağını düşünmek yanlış olmaz. Çünkü beynimiz bizim kimliğimiz. Otobüste yanınızda oturandan, annenizden, en yakın arkadaşınızdan, yan komşunuzdan hatta ikiz kardeşinizden sizi ayıran şey, beyniniz. Peki bu farklılıklar beyninizin neresinde? Bu sorunun cevabı 21. yüzyılin belki de en önemli sorununu 'kimlik' bunalımını da beraberinde getiriyor. Bilgiye ulaşmak artık çok kolay, teknoloji hayatımızın daha önce olmadığı kadar içinde ve günden güne daha da çok istila etmekte içimize. Peki bu beynimizi nasıl etkiliyor? İnsan beyni dışarıdan gelen etkilere son derece açık ve hassas hatta bu dış etmenler beyinde kişiye özgü izler bırakıyor. Böylece nöronlarımız kendi aralarında sadece bize özgü bağlantılar kuruyor. Bu 'bireysellik' sonucu etrafımızdaki olaylara karşı kendi perspektifimizi geliştirip dünyayı buna göre yorumluyoruz. Bilgi beyni değiştirir bir diğer deyişle kelimeler beynimizi, beynimiz ise kelimelerimizi etkiler. Beyin ile ilgili yaptığı televizyon programları ile olduğu kadar kitapları ve bilimsel çalışmaları ile de tanınan Barones Susan Greenfield başkanı olduğu Royal Institution (Kraliyet Enstitüsü) ve The European Dana Allience for the Brain (Avrupa Beyin Birliği) tarafından ortaklaşa düzenlenen toplantıda kimlik sorununu irdeledi. Prof. Greenfield konuşmasına beyin ile ilgili bir minikurs ile başladı. Listenin en başında yer alan madde benlik idi. Benlikte meydana gelebilecek fonksiyon bozuklukları şizofreni, depresyon gibi sorunlara yol açabilir. Bellek ve görüntü de benliğimizin fonksiyonları arasındadır. Görüntünün alt fonksiyonu olarak renk ve hareket algılamayı sayabiliriz. Bu kısımda olabilecek problemlere örnek olarak ise Almanya'daki renkleri tanımlayabildiği halde şekilleri göremeyen hasta verilebilir. Ardından beynin bölgeleri, nöronal bağlantılar, iyon kanalları hakkında kısaca bilgi veren Prof Greenfield gecenin sorusunu sordu: Bu hiyararşi içinde sizin kimliğiniz nerede? Yağmur Ekim C Telaş yalakası gazeteciler, akademisyenler, araştırmacılar, bilumum uzmanlar; bir yandan da iktidarın başı... Hepsi birden CHP’ye ve MHP’ye yüklendikçe halk daha çok düşünmeye başlıyor: “Bu telaş niye?” Dışarıdan açık çek gelmiş. ABD ve Avrupa Birliği, AKP’yi destekliyor. Uluslararası Para Fonu memnun. Kuzey Irak’taki Kürtler, Güney Kıbrıs’taki Rumlar AKP diyor başka bir şey demiyor. Ermeni Patrikhanesi AKP’nin yanında. Gerekirse Vatikan’dan da destek gelebilir. Öte yandan Arap şeyhleri kesenin ağzını açmış, ihale üstüne ihale alıyor. Mehmetçikler şehit olur... Basiretsiz yöneticiler de sandıkta “shit” olacaklar! olan ön bacakları ile emperyalizmin uzun olan art bacaklarının küresel sıçrayışı bir koalisyondur. İktidara sıçramak ancak ve ancak, işbirlikçi kısa ve işlevsiz olan ön bacakların, uzun olan art bacakların emperyalist sıçrayışlarına boyun eğmesine bağlıdır. İşbirlikçi ön bacaklar, emperyalist komutlarla hareket eden uzun art bacaklar olmaksızın sıçrayamaz. Mustafa Kemal’in tam bağımsızlık anlayışı ile yoktan var ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nde; emperyalizmin uzun olan art bacakları ile koalisyona girip, kısa ve işlevsiz ön bacaklarını iktidara sıçratan AKP iktidarı, ulusumuzun onuru ile oynamaktadır. Atatürk ‘Manevi mirasım akıl ve bilimdir’ diyerek ulusumuzun ‘sıçrama’ adresini belirtmemiş miydi? AKP iktidarı emperyalizmle işbirliği içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni gericiliğe, yobazlığa, çağ dışılığa, parçalanmışlığa ve yıkıma emperyalizmin uzun olan art bacakları ile, kendi kısa ve işlevsiz ön bacaklarını lehimleyerek sıçratmaya çalışmıyor mu? Fakat ne var ki Türkiye Cumhuriyeti ‘çekirge siyaseti’ ile değil, antiemperyalist duruşuyla var olacaktır.” Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, sandıkta yakalanırsın çekirge. 22 Temmuz’a az kaldı! 17 Mesut Yılmaz’ın hedefi 2023 imiş.Konuşma hızına uygun! Siirt Milletvekili AKP ve AKP İstanbul 1. Bölge milletvekili adayı Recep Tayyip Erdoğan, oturduğu Başbakanlık koltuğunun yani devletin olanaklarından yararlanarak mitinglere katılıyor ve resmen seçim propagandası yapıyor. Bunun adı da demokrasi oluyor! Bu başbakanın meydanlarda attığı nutuklar ise CHP ve MHP’ye yönelik ağır eleştirilerde odaklanıyor. Bir iktidar partisi düşünün... Kendini anlatacağına, başkalarını karalıyor. Demek ki ateş bacayı sarmış... Satılık medyanın dört koldan pompalaması, düzmece seçim anketleri bile yeterli olamıyor! Telaş büyük. Vur CHP’ye. Vur MHP’ye. Bir yandan televizyon ekranlarını işgal eden iktidar T KARMAŞIKLAŞIYOR Canlıların beyinleri de evrimsel olarak karmaşıklaşır. Mesela akvaryumunuzdaki japon balıklarının 'bireysel' bir davra nışı yoktur. Gidip yerine yenisini alsanız aradaki farkı siz bile ayırt edemezsiniz. En karmaşık beyne sahip olan canlı ise insandır. Büyüdükçe beyin hücrelerimizin birbirleri ile oluşturduğu bağlantılar yani sinapslar da çoğalır. İşte sizi ikinizden bile farkı kılan bu nöronal plastisitedir (sinirsel elastikiyet). Nöronal plastisite, beynin bilgi edinmesinde ve bu bilgiyi ilişkili uyaranlara ve çevreye uygun şekilde yanıtlar vermesi esnasındaki temel süreçtir Kişiye özgün bir çeşit imza niteliği taşıyan nöronal plastisite ile ilgili yapılan bilimsel çalışmalardan birinde, profesyonel olarak piyano çalanlar ile hayatında hiç piyano çalmayanların beyinleri karşılaştırılmış. Ardından kontrol grup olarak alınan, daha önce piyano çalmamış kişilere beş gün boyunca piyano eksersizi yaptırılmış ve parmakları ile bir yüzeye vururlarken beyinleri yeniden fonksiyonel magnetik rezonans tekniği ile incelenProf. Susan Greenfield miş. Piyano dersi alan kontrol gruptakiler ile profesyonel olarak piyano çalanların beyinlerinin benkat çeken Prof. Greenfield bu denli haszer bölgesinde aktivite tespit edilmiş. sas bir organ olan beynin ilaçlar, bağımBir diğer çalışma ise Londra'daki taklılık yapan maddeler ve hastalıklara karsi şöförleri incelenerek yapılmış. Londşı da kolayca incinebilir olduğu belirtti. ra'da taksi şöförü olarak çalışabilmek Mesela baktığınız, güneşin yüzünü yaiçin şehirdeki tüm cadde ve sokakları ezrı gösterdiği, hafif kızıllığın gökyüzünü bere bilmek ve bunu geçilen sınav ile iskapladığı fotoğrafının sabahın erken saatlerinde mi yoksa gün batarken mi çekildiğini nasıl anlarsınız? Prof. Greenfield'e göre teknoloji ile birNe kadar biribirimizden farklı olsak likte insanlık ilk kez bu denli yeni etda; kızgınlık, kıskançlık, şehvet, kileşimlere açık. Dünya yüzündeki hırs, kendini beğenmişlik gibi bir değişik toplumlarda ve dinlerdeki insanlar elbette yaşadıkları topluma takım duygularımız ortak. dair karekteristikler gösterirler. Hayvanlarda agresiflik görülüyor Ancak bir çalışma göstermiş ki, ama kızgınlığa rastlanmıyor ya her ne kadar biribirimizden farklı da beslenmek için avlanma olsak da; kızgınlık, kıskançlık, şehvet, hırs, kendini beğenmişlik gibi görülüyor ama hırs bir takım duygularımız ortak. Haybize özgü... vanlarda agresiflik görülüyor ama kızgınlığa rastlanmıyor ya da beslenmek için avlanma görülüyor ama hırs bize özgü. O zaman insanı farklı kılan ne? Kullandığımız semboller kişiliğipat etmek gerekiyor. Araştırmalar göstermizi ele veriyor. Davranışlarımız her ne miş ki, Londra taksi şöförlerinin beyinkadar ait olduğumuz ya da ait olmak islerindeki hipokampus bölgesi (uzun sütediğimiz toplumun/kültürün sonucu olreli belleğin burada olduğu kabul edilir) sa da bir miktar yukarıda sayılan özelliktoplumun diğer bireylerine göre daha leri (ya da kusurları?) hepimiz taşıyoruz. büyük. Dahası, hipokampusün büyüklüğü ve taksi şöförünün yaşı, kaç yıldır bu Modern toplumda kimlik anlayışımız, işi yaptığı arasında da bağlantı kurulmuş. etrafımızdaki objeler ve statü belirleyen bir dizi olay sonucu şekilleniyor. ProfeUYARLILIK GELİŞİYOR sör Greenfield bunu 'biri' senaryosu olarak adlandırıyor. Bir diğer seçenek ise köktendincilik, bu kısımda bireysellik Prof. Greenfield'in konuşmasına bentoplum tarafından baskılanıyor ve bu kez lik (mind) ile devam etti. Daha karşımıza 'herhangi biri' senaryosu çıkıdoğduğumuz andan itibaren beyyor. Bir başkası ise teknolojinin hayatımınimiz gelişmeye başlar ve bu gezın her alanına müdahalesi ile bilgi bomlişme zamanla artar. Örneğin anbardımanı sonrası gelişebilecek ya da nemizin yüzünü tanır hâle geliriz çoktandır gelişmiş olan 'hiç kimse' seve bu yüz zamanla bize birşeyler naryosu. ifade etmeye başlar. Neredeyse Hepimiz biraz da olsa ilk iki senaryoşimdi sahip olduğumuz kadar beya aşikâr olduğuna göre en iyisi 'hiç kimyin hücresi ile doğuyoruz ama bu se' üzerinde durmalı. Bilim kurgu filmhücreler arasındaki bağlantılar bilerinde izlediklerimizin günlük hayatızim eğitimimiz, diğer insanlar ile mıza çoktandır girdiğinin farkındasınızolan iletişimimiz, okuduklarımız, dır sanırım. Prof Greenfıed'in son kitagördüklerimiz ile farklılaşıp gelibında da değindiği gibi yakında tahlil yaşiyor. pan tuvaletler, diş hekiminizi ziyaret etÖrneğin, beynin düşünme, hameniz gerektiği alarmını veren diş fırçafıza ve dil bölümlerini etkileyen ları, sadece sizin sesiniz ile aktive olacak Alzheimer hastalığında beynin ev aletleri çok uzak değil. çocukluk haline döndüğüne dik Küresel destek tam. İçerisi deseniz... Medya emrine amade. Yeni vitrin öyle güzel hazırlanmış ki göz kamaştırıyor. Ezelden ebede demokrasi kahramanı solcular, kırk yıllık lambalarına püf demişler, dönüp ampule sarılmışlar. Daha da büyük solcular ise tamamen duygusal nedenlerle bağımsızlıklarını ilan etmişler ve CHP’ye vurmak üzere ampule batarya olmayı yeğlemişler. Ama bütün bunlar iktidar partisini kesmiyor. CHP ve MHP, bu Başbakanın sinirini giderek daha çok bozuyor. Bu Başbakan meydanlarda CHP ile yatıyor MHP ile kalkıyor; bir CHP’ye vuruyor, bir MHP’ye. Fakat telaş boşuna. Ne demişler... Korkunun ecele faydası yok. Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com İcazet İlker Çamkır: “Şehitler üzerinden siyaset yapmayın, diyor ama önce ‘ulema’ya sorsak; imamın siyaset yapması caiz midir?” Çekirge ZOOLOJİDE, düz kanatlılardan, uzun olan art bacaklarına dayanarak uzağa sıçrayabilen ve birçok çeşidi olan böceklere çekirge dendiğini anımsatıyor Cemal Yıldırım. Dünya üzerinde on kadar türü olan bu böceklerin familyasına bilimsel adıyla “arcididae” deniyor. Hani “bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge” dediğimiz cinsine de bilim insanları ‘tettigonia’ diyor. Çekirgeleri televizyonlardaki belgesellerden yeteri kadar tanıyoruz, sürüler halinde dolaştıklarında ürünleri yok ettiğini çok iyi biliyoruz. Kısa sürede ürüyorlar ve tarlada bin bir emekle üretilen ne varsa silip süpürüyorlar. Cemal Yıldırım, havyanlar âlemindeki bu kısa bilgi turundan sonra siyaset sahnesine geçiyor: “Çekirgelerin uzun olan art bacaklarına dayanarak uzağa sıçrayabilmesi gibi çekirge siyasetinde de uzun olan art bacaklar önemlidir. Uzun art bacaklar, emperyalist küresel sıçrayışlar için belirleyici unsurdur. Yani kısa olan ön bacakların tek başına iktidarı mümkün değildir. AKP, emperyalizmin uzun olan art bacaklarına dayanarak iktidara sıçrayabilmiştir. RTE iktidarının kısa ve işlevsiz Acılı Faruk Sayılır: “RTE’ye haksızlık edilmesin. Çünkü o da acılı bir baba; bakın oğlu çürük çıkmış!” Merkez Doğan Kapkıner: “AKP genel merkezini ‘Ya Allah Bismillah’ diye açmışlar. Ee, ne de olsa merkez partisi!” Duyum Nami Tepe: “Hükümet bütün kurumlarla uyum içindeymiş. Bu da bir duyum!” D Tek Gülhan Elmas: “RTE iktidarında satılmaktan kurtulup gelişen tek şey ne? Terör.” Süreç Şevket Çorbacıoğlu: “Vatandaş, bedava aldığı kömürü satıyormuş. Eğer bir ülkede insanlar, yoksuldan ve dinden geçinenler yüzünden, kendi yoksulluğunu satmaya başladı ise orada korkulu süreç başlamış demektir.” Karga AKP, kayıt dışını yeni fark etmiş... “Çarkın farkındayız!” Mehmet Karabulut: “Kılavuz karga, adam kalmamış gibi solda, açtı da kanatlarını, adam aradı sağda. Vah burnumuza vah!” Glokom’un umudu nanoteknoloji er geçen gün, tekstil, otomotiv, bilgisayar, boya, kimya, elektronik gibi alanlarda kendisinden daha çok söz ettiren nanoteknolojisi şimdi de göz sağlığında hastaların umudu oldu. Halk arasında göz tansiyonu olarak bilinen glokomun tanı ve tedavisi için nanoteknoloji üzerinde fizik mühendisleriyle işbirliği içinde çalıştıklarını söyleyen Indiana Üniversitesi Tıp Fakültesi Glokom Araştırma ve Tanı Merkezi Direktörü Prof. Dr. Alon Harris, “Belki glokom için kliniğe gitmeye bile gerek olmayacak. Nanoparçalarını gözün içine koyarak onların verdikleri sinyallerle göz içi basıncını ölçebileceğiz. Bu glokom hastalığının tedavisi için devrim niteliğindedir” dedi. Glokom tedavisi ile ilgili uluslararası yayınlarda 150'den fazla makalesi yayınlanan, konuyla ilgili 25 kitap yazan ve yaptığı çalışmalarla dünya çapında birçok ödül sahibi olan Prof. Dr. Alon Harris, Türk Oftalmoloji Derneği'nin MSD İlaçları işbirliği ile Ankara Sheraton Oteli'nde düzenlediği toplantı için Türkiye'ye geldi. Sağlıkta, bazı kanser türlerinde yararlanılan nanoteknolojinin son yıllarda göz hastalıklarının tedavisinde de etkin rol oynadığını belirten Harris, “Bazı oftalmologlar nanoteknolojiyi glokom filtrasyon cerrahisinde kullanıyorlar. Ama bunlar henüz kliniğe geçmiş çalışmalar Çocuk bakımı irkaç gün evvel şehrimize gelen Himayei Etfal Cemiyeti (bugünkü Çocuk Esirgeme Kurumu) reisi Kırklareli mebusu Fuat Bey bir muharririmize Himayei Etfâl’in merkez ve şubelerindeki faaliyeti hakkında şu izahatı H değil hâlâ araştırma aşamasında. Ben kişisel olarak, nanoteknolojiyi glokom tanısı için kullanmak istiyorum. Nanoparçaları ile gözde görüntüleme yapmak yani, optik siniri, görme sinirini kanlandıran damarları ve retinayı görüntülemek üzerine uzun süredir çalışmalar sürüyor” diye konuştu. Normal şartlarda glokom tanısının konulabilmesi için göz içi basıncı ölçtüklerini ve bunun çoğu zaman yeterli olmadığını dile getiren Prof. Dr. Alon Harris, "Glokom hastalarının yüzde 20'si kör olma riski taşıyor. Türkiye'de nüfusun yüzde üçü glokom riski ile karşı karşıya. Bu yüzden glokom taraması çok önem taşıyor. Nanoteknoloji sayesinde göz içi basınç dalgalanmalarını da ölçeceğiz. Çok küçük çipler gözün içinde görme sinirini de görecek. Bu erken tanı ve erken tedavi anlamına geliyor" dedi. Glokom hastalığının ancak dikkatli bir göz muayenesiyle teşhis konulabildiğini de vurgulayan Harris, "Glokoma yüzde 4 ile 6 arasında genetik faktörler neden oluyor. Sigara, şeker, yüksek tansiyon, uzun süreli kortizon tedavisi de risk faktörü oluşturuyor. Tüm olumsuzluklara rağmen zamanında teşhis ve koregülasyon tedavisi gibi güncel tedavi alternatiflerinin düzenli kullanılması ile glokomun kişide bir görme kaybına yol açmasını önleyebiliriz" diye konuştu. B Fuat (Umay) Bey... vermiştir; “Himayei Etfâl’in en büyük gayelerinden biri de, anneleri çocuk bakımı hakkında tenvir etmektir (aydınlatmaktır). Bunun için Ankara’da annelere çocuk bakımı hakkında filmler gösterilmektedir. Himayei Etfâl, Amerika’dan çeşitli, fakat hepsi çocuk bakımını ve anne vazifelerini ihtiva eden 20 film getirtmiştir. Bayramdan sonra bu filmler Ankara’da haftada iki defa gösterilecektir. Daha sonra bu filmleri bizzat alıp Kayseri, Kırşehir, Elaziz, Malatya gibi vilayetlerde gösterecek ve çocuk bakımı hakkında konferanslar vereceğim. İsmet Paşa’nın irad ettiği nutukta işaret ettiği veçhile bu sene anneleri tenvir için neşriyata (yayına) fazla ehemmiyet vereceğiz. Bunun için bütçemize kâfi miktarda tahsisat koyacağız ve Amerika’dan çocuklara mahsus kitaplarla terbiye kitapları getirtip tercüme ettireceğiz. Neşriyat hususunda istifade edeceğimiz vasıtalardan biri de, radyodur. Radyo ile çeşitli konferanslar vererek bütün vilayet annelerinin istifadesini temin edeceğiz. Bu hafta içinde Ankara’da radyo ile ilk konferans verilecektir. Ankara’da yeni inşa edilen bina bitmek üzeredir. Bu bina beş katlı olup merkezi umumi binasının yanındadır. Bu binanın, çocuklara ait kütüphaneleri, çocukları tabii güneş ışığıyla tedavi için bir kısmı, sabahleyin işe giden annelerin çocuklarına öğle yemeği vermek için de bir mahalli bulunmaktadır. 1926 senesinde Himayei Etfâl Cemiyeti’nin 93 merkez ve şubesinde 89.168 çocuğa çeşitli şekillerde yardım edilmiştir. Beş sene evvel Himayei Etfâl bütçesi 1516 bin lira iken, bu seneki bütçemiz 435.000 liradır. Cemiyetimizin halen 318 yerde şubesi vardır. Bugünlerde yeni yeni şubelerimiz teşekkül etmektedir. Himayei Etfâl için, üzerinde iki çocuk resmini ve ay yıldızı ihtiva eden 20 milyon pul, Avrupa’ya sipariş edilmiştir.” 6 Haziran 1927 Pazartesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle