24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Al Gore, Türkiye’nin küresel iklim felaketinden etkilenecek iki bölge arasında bulunduğunu söyledi C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 22 HAZİRAN 2007 CUMA ‘Büyük risk altındasınız’ Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye ve Garanti Bankası’nın davetlisi olarak Türkiye’ye gelen eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore, Çırağan Sarayı’nda “Küresel İklim Değişikliği” konulu bir konferans verdi. Yaklaşık 700 kişinin izlediği konferansta Gore, slaytlar eşliğinde Türkiye’nin ve dünyanın karşı karşıya olduğu iklim krizini gözler önüne serdi. ABD’nin Irak’taki harcamalarının bir haftalık bölümünü küresel ısınma ile mücadeleye ayırsa bu sorunun çözülebileceğini vurgulayan Al Gore, Türkiye’nin gelecekte daha az yağış alacak ülkeler arasında bulunduğunu söyledi. Al Gore toplantıda Garanti Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Akın Güngör (solda), Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen’le (sağda)bir araya geldi. Fetret Günlerinde Hudson Senaryoları görünmüyor da Hudson’da geziniyor? ??? “Sarmış, ülkemizin afakını bir dudı muannid.” At izi it izine karışmış, kıyamet alametleri belirmiş. “Sol”, sömürüyü emperyalizme bağlayamaz hale gelmiş, sağ kendinde değil, devlet kendini koruma kaygısında, Barzani Bush’la halvette, Talabani işgal altında devlet “yönetiyor”. Kürt sorunu, çözülemediği için haritalarda kendini gösterirken.. bombalar patlıyor. Susurlukçu çete kendini yeniler, Meclis’e girmeye hazırlanırken, milliyetçi mukaddesatçı depodan çekilip çıkartılmış “vatanseverler” ulusalcı kesilmekte, kestirilmekte… Alo Hudson… Yeni senaryolar var mı? ??? Türkiye seçime gidiyor. “ABD’nin kucağına düşmek istemiyorsanız, AB’nin kucağından inmeyin” solculuğu da revaçta şu sıralarda. “AKP CHP’den daha solcu” retoriği de. AKP’nin solculuğuna ideolojik temel, İdris Küçükömer Hoca’dan mülhem, zaten hazır değil mi? Hazırsa merkeze koşmak, solcu kalmak, bağımsız olmak, dinci partide ateistdemokrat yaşamak, zamana uymak, aykırı gitmemek gerekmez mi? Gerekir elbet. ??? Türkiye seçime gidiyor. Karanlık bir bulutun, yapışkan bir sisin içindeyiz. Eli silahlı adamlar peşimizdeler. İleri bakıyorum, karanlık. Geriye bakıyorum, ihanet. Sağda ölüm var, peki solda ne var? Solum, sol tarafım; varsan, kendindeysen, kendinde kalacaksan… Deryada çalkalan da dönme yolundan. Dönme, çünkü şeriatçı haramiyle, işbirlikçi el ele verdiler. Dönme, çünkü kimi iyi arkadaşlar yolu şaşırdı. Dönme, Hudson’da senaryonun bini bir para. Dönme, memleket elden gidiyor. Dönme, çünkü bu ülkeye gerekli olan yalnızca bir Kutupyıldızı’dır şimdi. [email protected] Özlem GÜVEMLİ Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye ve Garanti Bankası’nın davetlisi olarak Türkiye’ye gelen eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore, ABD’nin Irak’taki harcamalarının bir haftalık bölümünü küresel ısınma ile mücadeleye ayırsa bu sorunun çözülebileceğini vurguladı. ABD yönetiminin gerçekleri görmezden gelerek yanlış kararlar aldığına dikkat çeken Gore, kongre üyelerinin halkın değil kömür ve petrol şirketlerinin baskısına boyun eğdiğini söyledi. Gore, küresel ısınmanın etkileyeceği ülkeler arasında yer alan Türkiye’nin büyük risk altında olduğunu belirtti. Al Gore, Çırağan Sarayı’nda “Küresel İklim Değişikliği” konulu bir konferans verdi. Yaklaşık 700 kişinin izle diği konferansta Gore, slaytlar eşliğinde Türkiye’nin ve dünyanın karşı karşıya olduğu iklim krizini gözler önüne serdi. Gore, ABD Başkan Yardımcısı olduğu dönemde Beyaz Saray’ın muhalefetine karşın Kyoto’ya giderek protokole imza attığını, ancak 100 senatörden sadece 1’ini ikna edebildiği için sözleşmeye taraf olamadıklarını anlattı. ABD’de 514 şehrin protokole uyduğunu ifade eden Gore, demokratların iklim krizini çözmek için fazla bir şey yapmadığını söyledi. ‘DURDURMAK MÜMKÜN’ Gore, 2007 kışının dünyada kaydedilen en sıcak kış olduğunu, Avrupa’daki en sıcak günün de geçen nisan ayında yaşandığını belirtti. Pakistan’da geçen yıl sıcaklığın 52 dereceye kadar çık tığına değinen Gore, Türkiye’nin de küresel iklim felaketinden etkilenecek iki bölge arasında bulunduğu için risk altında olduğunu belirtti. Türkiye’nin gelecekte daha az yağış alacak ülkeler arasında bulunduğunun altını çizen Gore, “Türkiye’de kişi başına düşen karbondioksit emisyonu sürekli artıyor. Sanayiyi ve büyümeyi azaltmadan karbondioksit kullanımını azaltmanın yolları var. Henüz Kyoto Protokolü’nü imzalamadınız, biliyorum, ama ümit ederim imzalarsınız” diye konuştu. Gore, küresel iklim değişikliği felaketini durdurmanın mümkün olduğuna vurgu yaparak şöyle devam etti: “Faşizmle mücadele ettik. Kölelik kaldırıldı. Türkiye’de insanlık tarihinin en önemli adımlarından biri atıldı. Atatürk, kadınlara seçme ve seçilme hakkı vererek onlara özgürlüğünü sundu. Ay’a bile çıktık. İstersek ilerlememiz mümkün.” ‘EĞER BAŞKAN OLSAYDIM’ Dinleyicilerin sorularını yanıtlayan Gore, “Eğer ABD başkanı olsaydınız ne yapardınız” sorusunu, “Daha farklı yanlışlar yapardım. Her başkan yanlışlar yapar, ama bize saldırmayan bir ülkeyi işgal etmezdim” diye yanıtlayınca salondan büyük alkış aldı. Gore, ABD’nin Irak işgali ve iklim krizi konularında gerçekleri göz ardı etmesini eleştirerek “ABD halkının çoğu 11 Eylül saldırılarından Saddam Hüseyin’in sorumlu olduğunu düşünüyor. Tamam, Saddam kötü bir adamdı, ama 11 Eylül saldırıları ile bir ilgisi yoktu. Uçağı kullanan pilotların Iraklı olduğunu sanıyorlardı” dedi. Siyasiler tehlikenin farkında değil Özlem YÜZAK Çırağan Sarayı’nın Balo Salonu’nda 700’ü aşkın davetli, sandalyelerinde 3 saatten beri sessizce oturarak eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore’un konuşmasını ve Oscar Ödülü aldığı ‘Uygunsuz Gerçek’ isimli belgeseliyle aynı adı taşıyan sunumunu dinliyor: “Dünya küresel ısınmadan dolayı büyük tehdit altında. Yaşadığımız dünya olmazsa para da olmaz. Siyaset de, ticaret de. Bunu herkes anlamalı. Siyasiler, benim ülkem ABD başta olmak üzere petrol ve kömür şirketlerinin baskısıyla küresel ısınma ile ilgili gerçekleri görmezden geliyorlar. Bu yüzden halkların baskısı çok önemli, bu yüzden ben bu filmi hazırladım. Unutmayalım ki siyasi irade de yenilenebilir bir kaynaktır.” 700 davetlinin arasında iş dünyasının önde gelen isimleri var. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç ve eşi, Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Feyhan Kalpaklıoğlu, Alarko Holding kurucusu İshak Alaton, Borusan Holding CEO’su Agâh Uğur, Hedef Alliance Holding’in başkanı Ethem Sancak, Cem Hakko ve diğerleri. Belli ki iş dünyası en azından çevre konusunda “tehlikenin farkında”. EDENİYET İLE DOĞA ÇARPIŞIYOR’ Gore’un konuşmasının hemen öncesinde Otacı’nın yönetim kurulu başkanı Meltem Kurtsan ile sohbet ediyorum. “Bizim fabrika Bandırma’da, Manyas Gölü’nün yakınlarında. Her sene kuyuda bol su olurdu. Bu sene su çıkmadı. Artezyen açmak zorunda kaldım.” Peki ya politikacılar da duyarlı mı? Ne yazık ki ÖDP Başkanı Ufuk Uras dışında politikacı gözüme çarpmadı. WWF Türkiye Başkanı Akın Öngör açılış konuşmasında “Siyasi partilerin programlarını inceledim. Ne yazık ki hiçbirinde, genel uygulamaların ötesinde çevre konusunda iddialı bir şey yok. Bugüne kadar dünyayı yaşlı erkekler idare etti. Keşke anneler yönetseydi. Çocuklarının geleceklerini düşünerek uzun soluklu kararlar alırlardı.” Gore konuşmasında “Medeniyet ile doğa arasında bir çarpışmaya şahit oluyoruz. Doğa hareket halinde” diyerek bunu 3 nedene bağlıyor: “Nüfus patlaması, bilim ve teknolojideki hızlı değişim ve insanların düşünce biçimi”. Tabii bu üçüncüsünde bilim insanlarının küresel ısınma konusunda söyledikleri ile popüler medyanın kamuoyuna sundukları arasındaki fark önemli rol oynuyor. Konuşmasının sonunda Gore’a yöneltilen çarpıcı sorulardan biri de “kendi evindeki enerji tüketiminin hayli fazla olduğu” yönündeki eleştiriler. Gore küresel ısırmanın tehlike olduğuna inanmayan grupların saldırısı altında olduğunu belirterek evinde kullandığı enerji kaynaklarından hibrid otomobile kadar her şeyi anlatıyor ve sanırım dinleyicileri ikna ediyor. Nükleer enerji kullanımının çözüm olmayacağını belirterek bunun atıklar ve terör gibi sorunları besleyeceği uyarısında bulunuyor. İnsanların küresel ısınmayı tersine çevirecek güce sahip olduğunu, ancak önce buna inanması ve istemesi, elindeki teknolojiyi bu doğrultuda kullanması gerektiğini vurgulayan Gore, “Çok değil, bundan 45 yıl sonra dünyada yaşayanlar çocuklarımız, ‘Ne yapıyordu insanlar o zaman, bilim adamlarını hiç mi dinlemediler, bizi hiç mi düşünmediler’ diyebilir. Buna hakkımız yok” dedi. ürkiye seçime gidiyor. Ortalık toz duman. Siyasi partiler hep birlikte “merkez”e doğru koşuyorlar. “Sosyal Demokrat” CHP merkeze koşuyor. Bozkurtlarını dizginlemeye çabalayan MHP merkeze koşuyor. ANAP’ı silkeleyen, hep derinde durduğu söylenen, adayı Susurluk’tan kadim sağ DP merkeze konuyor. Ne varsa merkezde, herkes merkeze koşuyor. ??? Toz duman içindeki ülkemizde devlet kendini yüzde 10 barajla “korumaya aldığı” için, adaylar partilerini “bırakıp” birdenbire bağımsız oluveriyorlar. Duvarı aşmanın başka yolu kalmadığı için. Benim sevgili arkadaşım Ufuk Uras da öyle yaptı. O şimdi “bağımsız”. Açık konuşacaksak, “Kürtlerin partisi” DTP’nin üyesi, yöneticisi kimi adaylar da öyle. Birdenbire “bağımsız” oldular. Peki bu tuhaf yüzde 10 baraj, devleti korumaya yetiyor mu? Yetmediğini herhalde devlet de görmüştür. Yetmediği yaşadığımız iktidar devlet kavgasından belli değil mi? ??? Ortalık toz duman içinde. Türkiye seçime gidiyor. Cumhurbaşkanı seçtiremediği için devlete çok kızan AKP’nin, “öyleyse halk seçsin” manevrası da tutmadı. Beceriksizliğin diz boyu olduğu, telaş ve paniğin dağları tuttuğu, hak edilmemiş üçte ikiyle hükümet edilemediği içindir herhalde. ??? Ufuktan güneş doğmuyor, gittikçe kararıyor hava. Partiler merkeze koşar, partililer “bağımsızlaşırken”, Hudson’da senaryo üstüne senaryo üretiyorlar. Dişleri dökülmüş neoconların “50 kişi ölürse, Anayasa Mahkemesi Başkanı vurulursa, Türkiye Kuzey Irak’a girerse, Amerika ne yapar, Barzani ne eder, bize ne düşer” senaryosu Türkiye’nin kararan ufkunu iyice karartmak için uydurulmuş olmasın. Peki Zeyno Baran güzel mi? Güzelse neden magazine T ‘M ugünlerde kurulan cümlelerde en fazla yer alan sözcüğün “hava” olduğunu söylemek, şaşırtıcı bir saptama olmasa gerek. Doğal olarak da hava ile ısınma sözcükleri her konu için birbirini izler durumda. Havaların ısınması denilince de öncelikle, sera gazı tesiriyle oluşacak iklim değişikliği ve onu izleyecek kuraklık tehlikesi akla geliyor. Büyük şehirlerin yaşamakta olduğu su darlığı, henüz fazla büyümemiş bir panik havasını da gündeme getiriyor. Yol boylarında hemşehrileri suyu idareli kullanmaya çağıran afişlerden geçilmiyor. Sıra havanın politika alanında ısınmasına gelince, özellikle de iktidarın önlem yerine ısınmayı körükleyen yöntemleri kullanır olması hiç de hayra alamet sayılmıyor. ??? Aslında “hava” deyip de geçmemek gerek. Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde, isim ya da sıfat tamlaması olarak verilen değişik anlamlı örnekler tam üç sütun. İşte günümüzde de geçerli örneklerden bir buket... B GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Acıları Paylaşabilmek... Sanırım ki bunların içinde Türkiye’deki durumu en iyi özetleyen örneklerin başında “havada kalmak” geliyor. ??? Başta anayasa olmak üzere pek çok yasada kurallar ve ilkeler var. Kuralına göre kabul edilmiş uluslararası sözleşmeler de cabası. Ama çoğu havada kalmış durumda. Yani çeşitli metinlerde geçiyor ama ciddiye alan pek bulunmuyor. Örneğin “laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” tanımının geçerli olduğunu söyleyebilir miyiz? Bölücü terör örgütünün kurduğu mayın tuzaklarına, canlı bombalarına ve silahlı saldırılarına verdiğimiz asker, sivil şehitlerin sayısı kısa sürede artıverdi. Hemen her gün şehit haberleri geliyor, izleyen günlerde de cenaze tören Kendi havasına bırakmak. Bu sözlerin sonu hava. Güzel değil ama havası var. Hava almak. Hava basmak. Hava boşluğu. Hava değiştirmek. Hava hoş. Hava kaçırmak. Hava parası. Hava vermek. Havadan geçinmek. Havada kalmak. Havadan sudan konuşmak. Havası olmak. Havasını bulmak. Havaya gitmek. Havaya ala çalmak. Havaya savurmak. Havayı bozmak. Havaya girmek. leri ekranlara, gazetelere yansıyor. Halk kızgın ve öfkeli. Tepkilerini cenaze törenlerinde dile getiriyor. Şehit yakınları ile birlikte, ülke yönetiminden sorumlu gördüklerine tepkilerini yansıtıyor. İktidar yanlısı yayın organlarına bakarsanız cenaze törenlerindeki tepkilerin yaşanmamış olduğunu sanırsınız. Oysa “gerçeklerin bilerek ve istenerek gizlenmesi” meslek ilkelerine göre önemli aykırılıkların başında yer alıyor. Kendilerine tepkiler yöneltilen yöneticilerimiz ise daha da tepkili. Acıları paylaşmak yerine, acıları yok sayan, şehitlerle yakınlarını hor gören bir tutum içindeler. Anayasanın başlangıç bölümündeki “milli sevinç ve kederlerde ortak olma” kuralı da bu nedenle “havada kalma” tehlikesiyle karşı karşıya. Ulusal sevinci zaten her düzeydeki futbol takımlarının yurtdışı başarılarına bağlı kılmıştık. Ne yazık ki ulusal kederlerdeki ortaklığımızı yitirmek üzereyiz. Acıları paylaşmayı öğrenemezsek ortak mutluluğa da ulaşamayız. Kübra Gül diplomasını protokol alanında, babası Abdullah Gül’den almıştı. YÖK’ten Bilkent’e türban soruşturması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YÖK, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan kızı Kübra Gül’ün, mezuniyet törenine türbanıyla katılmasına göz yuman üniversite yönetimi hakkında soruşturma başlattı. Dört yıl boyunca perukla derslere girdiği Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden 13 Haziran’da mezun olan Kübra Gül’ün törene türbanıyla katılması üniversiteyle YÖK’ü karşı karşıya getirdi. Edinilen bilgilere göre YÖK, “Anayasa ve diğer mevzuat ile ulusal ve uluslararası yargı organlarının kararlarına rağmen, üniversite içindeki bir törende türban takılmasına göz yumulması” nedeniyle sorumlular hakkında soruşturma başlattı. Abdullah Gül’ün kızı Kübra, mezuniyet törenine türbanıyla katılmış, kepini de türbanının üzerine takmıştı. oerinc?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle