05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 MART 2007 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR Karbondioksit gazı salınımını 2020’ye kadar yüzde 20 oranında düşürme kararı aldı AB’den çevre hamlesi Elçin POYRAZLAR BRÜKSEL Avrupa Birliği (AB), Avrupa kıtasında karbondioksit gazı salınımının 2020’ye kadar yüzde 20 oranında azaltılması yönünde ilke kararı aldı. AB Komisyonu’nun küresel ısınmayla mücadeleye yönelik getirdiği önerilerini ele alan AB çevre bakanları, sera gazının ilk etapta yüzde 20 oranında düşürülmesi konusunda anlaştılar. Gelişmiş ülkelerin sera gazı salınımlarını 2020’ye kadar yüzde 30 ve 2050’ye kadar yüzde 6080 oranında azaltması gerektiğine dikkat çekilen toplantı bildirgesinde AB’nin, bu noktada yüzde 20 oranında taahhütte bulunması kararlaştırıldı. Çevre bakanları toplantısında üye ülkelerin bu konudaki bireysel sorumluluklarına değinilmedi. N FAZLA 2 DERECELİK ARTIŞLA SINIRLANMALI’ Küresel ısınmanın sonuçlarına yönelik BM Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin raporunu dikkate alan AB çevre bakanları, 1015 yıllık süre içinde küresel ısınmanın en fazla 2 derecelik artışla sınırlanması gerektiğine işaret ettiler. Bu noktada dünyadaki sera gazı salınımlarının düşürülmesi konusunda acilen bir anlaşma sağlanmasının önemine dikkat Dincilik ve Milliyetçilik C 5 ‘E çeken AB çevre bakanları, bu konuda gelişmiş ülkelerin liderliği ele alması gerektiğinin altını çizdiler. AB içinde Kyoto Protokolü’ne yönelik farklı tutumların bulunduğuna dair ifadelerin yer aldığı konsey bildirgesinde Komisyon’a bu konuda teknik kıstasları belirlemek için çalışmalara başlaması çağrısı da yer aldı. Finlandiya, Macaristan ve Polonya gibi üyeler Komisyon’un önerilerinin karara bağlanmasını istemezken İngiltere, İspanya ve Slovenya’nın daha sıkı önlemleri desteklediği öğrenildi. AB liderlerinin küresel ısınma konusunu 89 Mart tarihlerinde yapılacak AB doruğunda ele almaları bekleniyor. ‘ADALAR SULAR ALTINDA KALABİLİR’ ADANA (AA) Avrupa Yenilenebilir Enerjiler Birliği (EUROSOLAR) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, küresel ısınmanın yavaşlatılamaması durumunda irili ufaklı çok sayıda ada ile ada devletinin sular altında kalabileceğini bildirdi. Adana’ya gelen Marmara Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Uyar, kutuplardaki buzların kopmaya, dağlardaki karların erimeye başladığını ve daha fazla suyun atmosferde dolaştığını belirtti. ? İnönü’ye şeref doktoru unvanı İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ), fizik alanında yapmış olduğu çalışmalarla Türkiye’yi dünyada başarı ile temsil eden SHP Onursal Başkanı Prof. Dr. Erdal İnönü’ye, “şeref doktoru” unvanı verdi. İKÜ Ataköy Yerleşkesi’nde yapılan geniş katılımlı törende İnönü, İKÜ Rektörü Prof. Dr. Tamer Koçel’in elinden, cüppesini giyerek şeref diplomasını aldı. İnönü, “Asıl amacımız, Türkiye’nin bilimde öncü bir devlet olduğunu dünyaya tanıtmaktır” dedi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) ABD silahlarının Santoro cinayeti ve Danıştay saldırısında kullanılması ‘bireysel eylem’ iddiasını geçersiz kılıyor Silahlar suyu iyice bulandırdı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Üreticisinin Avusturya olduğu Glock marka silahların Türkiye’deki kilit cinayetlerde kullanıldığının ortaya çıkması, silahların gerçekten Irak’ta kaybolanlar olup olmadığı kuşkusunu gündeme getirdi. Hem rahip Andrea Santoro cinayetinde hem de Danıştay saldırılarında kullanılan silahların kayıp silahlar olduğunun belirlenmesi, bu cinayeti işleyenlerin “bireysel eylemdi” savunmalarının gerçekçi olmadığını da ortaya koyuyor. ABD’nin, Irak ordusuna hibe ettiği ancak bir bölümü “kaybolan” silahların Trabzon’da Sancta Maria Kilisesi rahibi Andrea Santoro cinayeti ile Danıştay saldırısında kullanıldığı kesinlik kazandı. Kayıp silahların 14’ünün Türkiye’ye sokulduğu da anlaşıldı. ABD’li yetkililerce hazırlanan rapora göre, silahlar Irak’a hibe edilmiş, ancak buradan kimilerinin “çalındığı”, kimilerinin ise yerel güvenlik güçlerince “satıldığı” belirtiliyor. Ancak Türkiye’deki önemli cinayetlerde kullanılan bu silah dır. Çünkü demokrasi (azınlıkların da temel hak ve özgürlüklerinin güvence altında bulunduğu) bir çoğunluk rejimi olduğu için, çoğunlukların, demokrasinin mukaddes kavramları olan temel hak ve özgürlükleri budama, sınırlama ve hatta yok etme gücü vardır. ??? Bir çoğunluk, ancak demokrasiyi reddeden bir ideoloji etrafında oluştuğu zaman demokratik düzene karşı bir tehdit oluşturur. Kendisi gibi olmayanı, kökü, inancı, sınıfı, dili kendisinden farklı olanları reddeden bir diktatörlük, bir din veya mezhep anlayışı, bir ırk ya da milliyetçilik yaklaşımı, böyle ideolojik eksenlere örnektir. ??? Tarihteki ilk devlet ayrımları din üzerine, mezhep üzerine kuruludur. Tek tanrılı dinlerin gelmesinden yani Tarım Devriminden sonra güçlenerek egemenliğini sürdüren bu ayrım, çok uzun süre devam etmiş, hem ortaçağı, hem yeniçağı hem de yakınçağın bir kısmını kapsamıştır. Dincilik üzerine kurulu devletin şakası yoktur: Kendi dininden veya mezhebinden olmayanı düşman sayar, yenerse ona kendi inancını kabul ettirir, böylece gücünü artırır. Kendi uyrukları arasında dinden imandan çıkan olursa bu dünyada kazığa oturtur ve yakar, öteki dünyada da cehenneme yollar. ??? Milliyetçilik akımları ve bu akımlara dayalı milli devlet anlayışı, Fransız Devrimi’nin yol açtığı yeni bir gelişmedir. Sermaye sınıfının doğması, büyüyerek işçi sınıfını doğurması ile güçlenmiş, pazar eko S evgili okurlarım, demokrasinin en büyük düşmanı çoğunluklar nomisinin gelişmesi ile siyasal egemenliğini tüm dintarım imparatorluklarının tasfiye edildiği Birinci Dünya Savaşı sonrasında ilan etmiştir. ??? Günümüzde din devleti modeli, Hıristiyan dünyasında (Papalık hariç) tümüyle tasfiye edilmiş olmasına karşın, İslam dünyasında farklı mezheplere dayalı olarak varlığını teokratik diktatörlükler biçiminde (İran ve Suudi Arabistan rejimlerinde olduğu gibi) sürdürmektedir. Buna karşılık milli devletin, aşırı biçimde yorumlanarak şovenist ırkçı yaklaşımına yol açan faşist devlet biçimi, hem Hıristiyan dünyasında yok edilmiş hem de İslam dünyasında (bu dünya dinci aşamadan milliyetçi aşamaya, Türkiye hariç zaten geçemediği için) uygulamaya konulmamıştır. ??? Dinci devlet ve dinci politika anlayışı, gücünü tarihin karanlıklarından alan şeriatçı bir yapıda bazı yerlerde direnmekle birlikte çağdaş dünya ile uyum sağlamakta zorlanmakta, hatta zaman zaman küresel teröre bile kaynaklık edecek ideolojik sapkınlıklara düşmektedir. Buna karşılık, milliyetçi ideoloji, hem milli devlet modeli Küreselleşmeye bile direnen bir yapı olarak ortaya çıktığı ve işlevselliğini kanıtladığı için (Fukuyuma’yı anımsayın), hem de şoven bir ırkçı sapmanın, faşizmin bedelini fazlasıyla ödediğinden ve bu kanlı deneyimden yeterince ders aldığından dolayı, demokratik, eşitlikçi ve adil bir siyasal ideoloji anlayışı içinde pek çok toplumda varlığını sürdürmektedir. ??? Bizdeki dinci politikacılarda görülen, laik ve demokratik, eşitlikli ve adil milliyetçilik düşmanlığının temelleri işte bunlardır. AKYÜREK IRAK BAĞLANTISINI ORTAYA KOYMUŞTU ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, Trabzon Emniyet Müdürlüğü görevindeyken rahip Santoro cinayetinin hemen ardından Trabzon’da incelemelerde bulunan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyelerine, “silahın Irak polisinin kullandığı silahlardan olduğu ve Türkiye’de bu silahlardan 400 kadar bulunduğu” bilgisini vermişti. Komisyon üyelerine Rahip Santoro cinayetinde kullanılan silahın Irak polisinin kullandığı silahlardan olduğunu söyleyen Akyürek, Irak polisinin bu silahları para karşılığı sattığını ve Türkiye’de bu silahlardan 400 civarında bulunduğunu tahmin ettiklerini kaydetmişti. Akyürek, cinayette kullanılan silahın daha önce Trabzon içinde yaşanan bir olayda kullanıldığını ifade ederek, söz konusu silahın cinayeti işleyen O.A’nın ailesinden birine verildiğini bildirmişti. Akyürek’in bu ifadesi, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyelerinin Trabzon ile ilgili hazırladıkları taslak raporda da yer almıştı. Raporda O.A’nın silahı nasıl elde ettiğine ilişkin değerlendirme yapılırken, “Abisinin saklamak için evinde bulundurduğu Avusturya yapımı ve Kuzey Irak polisine satıldığı seri numaralarından ortaya çıkan silahı elde etmiş” ifadesine yer verilmişti. AB gündemden kalktı mı? Dışişleri Bakanı Gül’ün davetlisi olarak Türkiye’ye gelen milletvekilleri, Hrant Dink cinayeti, 301. madde, soykırım ve Kürt sorununu gündeme taşıdı. Milletvekilleri AKP hükümetinin son derece haklı olduğu konularda bile kendini Avrupa’ya anlatamadığını belirtti. BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Türkiye’nin Avrupa’daki imajının düzeltilmesi için “Neler yapılabilir?” diye görüş alışverişinde bulunmak için Türkiye’ye davet ettiği çeşitli Avrupa ülkelerindeki milletvekillerinin sözde Ermeni soykırımı, Hırant Dink cinayeti, 301. madde ve Kürt sorununa ilişkin uyarıları ile karşı karşıya kaldı. Cumhuriyet’in ulaştığı bilgilere göre Avrupalı parlamenterlerin uyarıları şöyle: TCY’nin 301. maddesini mutlaka değiştirin. “Türklük” gibi soyut kavramlara yer vermeyin. Hırant Dink cinayeti, Türkiye’nin imajını çok olumsuz etkiledi. Irak ya da Bosna Hersek bile, Avrupa’da yaşayan vatandaşlarına oy kullanma hakkı tanıyor. Ancak Avrupa’da sayıları 3.5 milyonu bulan Türkler böyle bir haktan yararlanamıyor. Kürt sorunu var mıdır? Yok mudur? Hükümet önce buna bir karar vermeli. Terör sorunu bunun neresinde yer alıyor. Önce sorunun adı tam olarak konmalı. Ermeniler, sözde soykırımın kabul edilmesi için yoğun çaba gösteriyor. Türk kökenli milletvekillerinin bu çabaların karşısında durabilmesi için, Türkiye’nin de bizim elimizi güçlendirmesi gerekiyor. Kıbrıs gibi Türkiye’nin son derece haklı olduğu sorunlarda bile AKP kendini Avrupa’ya anlatamıyor. Türkiye, çeşitli alanlarda reform yapıyor. Ancak bu reformlar son dönemde yavaşladı. Yoksa AB süreci Türkiye’nin gündeminden kalktı mı? Seçim uğruna reformlardan vazgeçilmemeli. Reformların sadece AB üyeliği için yapıldığı konusunda bir imaj var. AKP hükümeti bunu değiştirmeli. ların gerçekten Irak’a hibe edilen silahlardan olup olmadığı konusunda netlik bulunmuyor. Sancta Maria Kilisesi rahibi Andrea Santoro’yu 16 yaşındaki O.A. öldürmüştü. O.A’nın milliyetçi duygularla cinayeti işlediği belirtilmiş, tetikçinin yakalanmasıyla da olay faili meçhul kategorisinden çıkmıştı. Ancak bu son gelişmeyle birlikte, Irak’ta kaybolduğu belirtilen silaha 16 yaşındaki tetikçinin Trabzon’dan nasıl ulaştığı sorusu nun yanıtı verilemiyor. O.A’ya silahı ulaştıranların sınır ötesinde olup olmadıklarının yanı sıra, tetikçinin harekete geçmesinde asıl bir gücün varlığı kuşkusu da yeni gelişmelerle öne çıkıyor. Tetikçi Alparslan Arslan da Danıştay 2. Daire’nin türbanın kamusal alanda kullanılamayacağına ilişkin kararına tepki olarak saldırıyı gerçekleştirdiğini açıklamıştı. Arslan herhangi bir örgütsel bağının bulunmadığı, tamamen kendi değerlendirmesiyle saldırıya karar verdiği yönünde açıklamalarda bulunmuştu. AOTİK ORTAM ARAYIŞI’ Gelinen noktada O.A. ile Arslan’ın silahlara aynı kişiler aracılığıyla ulaşmış olabileceği kuşkusu da öne çıkıyor. Belli bir yapılanmanın yurtiçinde farklı grupları harekete geçirerek ülkede kaotik bir ortam arayışına yönelmiş olabileceği değerlendirmesi de yapılıyor. ‘K Gelişmeler, rahip cinayetinin ve Danıştay saldırısının tetikçisinin “yalnız” olduğu savunmasının gerçekçi olmadığını ortaya koyuyor. ABD’li uzmanlarca hazırlanan rapora göre, ABD Irak’a 138 bin 813 adet 9 mm. çapında Glock, 165 bin 409 Kalaşnikof, 38 bin 53 Glock 9 mm. generic, 14 bin 983 makineli tüfek RPK, 384 shotgun, 60 keskin nişancı tüfeği, 1528 RPG7 roketatar, 3 bin 900 el bombası yardımı yaptı. on iki yıl içinde, köylük bölgelerde yaşayanların sayısında 1 milyon kişi azalmış. AKP beş yıldır iktidarda ve bu süre içinde köyden kente göç sürüp durdu. 10 yıllık süreç içinde, köylerde yaşayan nüfusun oranının ise yüzde 29’lara düşmesi öngörülüyordu. Sayı nedir tam bilinmez, ama AKP döneminde 3 milyon kişinin ekmeğini kentlerde arama macerasına çıktığı ve varoşlara yığıldığı kestirilebilir. Tartışılan konu, işsizlik diz boyu olduğu halde AKP’nin oylarında dramatik düşüş niye yok ve varoş insanları neden AKP’yi destekliyor? Verilen bir yanıt: AKP ve dini cemaatler bu kitleleri sadaka ile doyuruyor. Yoksul kitleleri böylece kendi çevrelerinde tutuyorlar. Bu AKP’nin politikaya getirdiği bir “yenilik”miş; artık propagandanın özü ve biçimi değiştiği, CHP şüphesiz bu konuda “nal topladığı” ve yeni duruma uyum sağlayamadığı, anketlerdeki düşüşünün nedenin de bu olduğu ileri sürülmekte! ??? İleri sürülen bu görüşlerde şüphesiz doğruluk payı vardır, bu pay büyük de olabilir. AKP’lilerin ev ziyaretleri, yiyecek torbaları dağıtmaları yeni değil. Şimdi seçimlere doğru bunu daha örgütlü olarak yapıyorlar. Yüz milyonlar harcanıyor. S CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI AKP, Sadaka, Muhalefet tenleri sistematik olarak merak eder ve üzerine gidebilir mi? Bu gücü, anlayışı var mı? Veya MHP, DYP? Savaş demeç savaşı değil, seçim savaşı. İyi güzel de, demeç savaşlarının, seçimlerin kaderini belirleyecek seçmenlerin fazla umurunda olduğunu sanmamak gerekir. “Demeç savaşı”nın malzemelerini veya cephanelerini, işsizlerin, ütülenlerin, ezilenlerin, kaybedenlerin somut olguları, ülkemizin somut gerçekleri oluşturmalı. İktidar savaşı, bir proje savaşıdır, gerçek bir gelecek vaadidir, bu geleceğin somut plan programıdır! AKP’nin böyle bir vaadi olamaz artık, çünkü iktidardadır ve kendisine “ne halt ettin 5 yıldır” diye sorarlar. Başkanları Erdoğan, “onların IMF’ye olan borçlarını ödedik, kalan 8 milyar leblebi çekirdektir”, diyor... Muhalefet ise, AKP’nin IMF’den aldığı borçların toplamını çıkartıp şamar gibi yüzlerine çarpmıyor! Fakat, AKP’nin bu “yeni propaganda türü”nün kaynakları hiç merak edilmiyor. Nereden geliyor paralar? Vergiden, hazineden; belediye bütçelerinden, ihale paylarından... devlette ne kadar dönen dolap varsa ödenen rüşvetten... tüccararacıtefeciyüzdeci, alım satımcı yeni iktidar mensuplarının bütün güçleriyle işbaşında olduğu, devletin anahtar noktalarında bu müthiş para trafiğini yönettiği yazılıp çiziliyor. İktidar olanakları, “bitleri” müthiş kanlandırmış durumda. Bu “kara para” trafiğini ortaya çıkaracak bir “karşı mekanizma”yı kurup işletmek, olayı aydınlatmak ve şeffaflaştırmak, “sahiplerini” bekliyor! Bu sahip kim? Şüphesiz ki diğer iktidar adayı partiler... Müthiş bir para savaşı yaşanıyor; “alttakiler” “sadakalarla” satın alınarak yurttaşlıktan çıkarılıyor ve kişilikleri yok ediliyor! CHP tepede ve tabanda olan bi AKP’nin seçimlerden önce ne dediği, iktidarda ne yaptığı merak edilmiyor mu? Türkiye büyük bir meydan savaşına girdi! AKP bu savaşı çoktan başlattı, ama diğer partiler? ??? • Yoksulluk AKP’ce ve ayrıca cemaatlerce de politikdinsel çemberler içine alındı; • Sorunların toplumsal olaylar olarak su üstüne vuruşu engelleniyor; • İnsanca yaşama mücadele ve isteklerinin yerine türban ve dinselleştirme mücadelesi geçirildi; • Özellikle 12 Eylül askeri yönetiminin kitlelerin yiyecek ve çalışma özgürlüğü mücadelesini müthiş geriletilmesi de, bugünkü bütün dinci siyasetin değirmenine su taşıdı; • AKP+IMF politikalarının ezip ufaladığı kesimler örgütsüz kaldı ve bir lokma bir hırka felsefesinin içine hapsedildi! Eski solcu ve liberal aydınlar da AKP’ye bütün bu politikalarında büyük destek çıkıyor; ikitidarla bütünleşmiş durumdalar. (Ah bir de şu Cemil Çiçek olmasa!) Peki, muhalefetin iktidar seçeneği için bir düşünce kıvılcımı gören var mı? Varsa lütfen bildirsin! Orçun Sonat yaşamını yitirdi İstanbul Haber Servisi Sinema oyuncusu Orçun Sonat, akciğer kanseri nedeniyle tedavi gördüğü Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde yaşamını yitirdi. Sonat’ın cenazesi Selimiye Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Kurtköy Mezarlığı’na defnedildi. Sonat, oyunculuk kariyerine tiyatro ile başladıktan sonra, 1973 yılında sinemaya geçerek birçok başrolde oynadı. 1974 yılında Altın Portakal Ödülü’nü kazanan Sonat 65 yaşında idi. obursali?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle