05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 Türk Ceza Yasası’nın tartışmalı maddesi hakkında yaşanan bilgi kirliliği ve gerçekler C dizi 2 MART 2007 CUMA K AMUOYU YÖNLENDİRİLİYOR 301 hakkında yanlış bilgiler Akın ATALAY (*) Türk Ceza Yasası’nın alenen aşağılamayı suç saydığı değerler, anayasal organlar ve devlet kuruluşları şunlardır: Türklük Cumhuriyet TBMM Hükümet Yargı organları Askeri teşkilat Emniyet teşkilatı Yukarıda sayılanlardan ilk ikisi değerler, sonra gelen üçü anayasal organlar, son ikisi ise devlet örgütüdür. Avrupa ülkelerinde de benzerleri olduğu söylenen bu suçla korunan değer, organ ve kurumları tek tek ve karşılaştırmalı olarak incelediğimizde nasıl bir tablo ortaya çıkıyor? “Türklüğü” alenen aşağılama suçu bakımından: TCY 301. maddenin gerekçesinde, “Türklük” tabirinden maksadın, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasınlar Türklere has müşterek kültürün ortaya çıkardığı ortak varlığın anlaşılacağı ve bu varlığın Türk Milleti kavramından geniş olduğu, Türkiye dışında yaşayan ve aynı kültürün iştirakçileri olan toplumları da kapsadığı yazılıdır. Buna karşın, “Türklük” kelimesinin çağrıştırdığı ve kanun koyucunun da bu yöndeki açık iradesi ile desteklediğinin tersine 1926 yılından bu yana geçen 80 yıllık uygulamada ise bu tabirin, yalnızca Türk etnik kökeninden gelenleri ya da dünyada bu kökenden olan herkesi kapsayacak şekilde değil, “Türk Milleti” olarak anlaşılıp, böyle yorumlandığı ve uygulandığı bilinmelidir. Agos Gazetesi önünde silahlı saldırı sonucu öldürülen gazeteci Hrant Dink 301. maddeden yargılanmış, ceza almış ve cezası ertelenmişti. dırıp, yerine “Türk Milleti” ibaresini koyarsanız, zaten 80 yıllık uygulama bu yönde olduğu için hiçbir şey değiştirmiş olmazsınız… 301. maddenin “Türklüğü” aşağılama uygulaması nedeniyle yaşanan sıkıntılar, aynen devam eder… Yapacağınız bu değişiklikle, teoriyi pratiğe uydurmuş olur, yani zaten var olana, uygulanana, yasayı uydurmuş olursunuz. PEKİ, NE DEĞİŞİR? Mahkemeleri bağlamayan kanun koyucunun iradesi değişir. Uygulamaya hiçbir etkisi olmayan ve fakat ırkçı bir koruma iradesini yansıtan bu ayıplı anlayıştan TBMM’yi arındırmış, kurtarmış olursunuz hepsi o kadar. Tam bu noktada, belirtmek gerekir. TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, İKV, TÜRKİŞ, HAKİŞ, NEDİR BUNUN ANLAMI? Eğer, maddedeki “Türklüğü” kelimesini kal TZOB, MEMURSEN, TVYD’den oluşan 9 örgüt (ki sivil toplum adına bir araya geldikleri söylendi) TCY 301. maddenin değiştirilmesine yönelik olarak bir metin üzerinde anlaştıklarını açıkladılar. Uzlaştıkları değişiklik metni ile neyi değiştiriyorlar dersiniz? Gerekçeyi… İyi ama, “siz kendinizi akıllı, âlemi sersem mi sanırsınız”?.. Gerekçeyi değiştirmeniz, kanunu değiştirmek anlamına gelmiyor ki.. Yukarıda da söylediğimiz gibi, mahkemelerce zaten kabul görmeyen ve 80 yıldır uygulanmayan bir gerekçeyi farklı yazarak ne yapmış olduğunuzu, neyi çözdüğünüzü sanıyorsunuz? Ha bir de, haklarını teslim etmek adına söyleyelim, “aşağılama” tabirinin yerine “tahkir ve tezyif” tabirini öneriyorlar. Neymiş, aşağılama daha geniş, tahkir ve tezyif ise daha dar bir kavram imiş. Kimseyi kandırmaya gerek yok… 301. maddeyi kamuoyunun gündemine sorun olarak getiren yargılamalar, “aşağılama” kelimesinden değil, “tahkir ve tezyif” tabirinden geldi. Çünkü, Orhan Pamuk da, Hrant Dink de ve daha birçokları da 301’den değil, eski TCY 159’dan (suç tarihi itibarıyla) yani tahkir ve tezyiften yargılandılar. Bu örgütler, üzerinde uzlaştıkları ve sorunu çözeceğini düşündükleri metinle, herkesi alenen kandırıyor ve açık açık yanlış bilgi veriyorlar. Ya da gündemlerinde böyle bir sorun olmadığı için, sorunun muhatabı ve ilgilisi olmadıkları için bilmiyorlar. 301. maddeden “Türklüğü” kelimesini kaldırınca, “Türklüğü aşağılamak serbest olacak, cezasız kalacak” şeklinde kamuoyunun yönlendirilmesi doğru mudur? Türk etnik kökeninden gelenleri sırf kökenleri nedeniyle aşağılamak zaten 301. maddeyle ilgili bir konu değildir. Bu konu, “halkın bir kesimini sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak aşağılama”yı suç sayan TCY’nin 216/2. maddesiyle ilgilidir. Buna göre, örneğin “Türkler (ya da Kürtler, ya da Ermeniler, ya da Yahudiler, ya da Çerkezler, Lazlar, Aleviler, Müslümanlar, ateistler, …) pis ve iğrençtirler”, “Türkler (ya da Kürtler, ya da Ermeniler, ya da Yahudiler, ya da Çerkezler, Lazlar, Rumlar, Aleviler, Sünniler, ateistler, …) onursuz ve şerefsizdir, katildirler” şeklindeki bir ifade tarzı aşağılama olarak TCY’nin 216/2. maddesi gereğince cezalandırılır. Demek ki, etnik köken ya da ırk olarak “Türklük” kavramı, tüm diğer etnik kökenler ve ırklardan insanlar için olduğu gibi TCY’nin 216/2. maddesi kapsamında koruma altındadır. Yani kimse kimseyi kandırmasın, suları bulandırmasın, bilgiyi kirletmesin… 301. madde kaldırılırsa, “Türk” etnik kökeninden, ırkından gelen insanları kapsayacak bir aşağılama yaptırımsız kalmayacaktır. (*) AVUKAT Cumhuriyet Gazetesi hukuk danışmanı Anlatılanlardan çıkarılacak sonuç nedir? öylenenlerin ve kamuoyuna S doğruymuş gibi aktarılan bilgilerin hemen tamamı yanlıştır. Kamuoyu yanlış bilgilerle yönlendirilmek istenmektedir. “Türklüğü” kelimesi ile ifade edilen bir benzerlik Avrupa’da hiçbir ülkede yoktur. Bu kelimeyi “Türk Milleti” olarak kabul ettiğinizde ise size benzeyen, üstelik sizi örnek aldığı pek muhtemel olan iki ülke var. İtalya ve Polonya. Polonya’nın ceza yasası daha yeni bir yasa. Bu maddenin pek muhtemel olarak henüz uygulaması bile yok. Peki, ya İtalya bizimle bire bir aynı mı? Adalet Bakanımız Avrupa’da 301 benzeri maddelerin bulunduğuna ve bunun uygulamasının da olduğuna kamuoyunu inandırmak için bir açıklama yaptı. Bu açıklamasında, İtalya’da 301’in benzeri olduğunu söylediği 290 ve 291. maddelerin metinlerini okuduktan sonra aynen şu ifadede bulundu: “İtalya’da devletin kişiliğine karşı suçlar olarak 2000’de 21, 2001’de 31, 2002’de 22, 2003’te 5, 2004’te 28 mahkumiyet bulunmaktadır.” ‘YANILTMA’YA DİKKAT EDİLMELİ Dikkatli olanlar ya da konunun uzmanları, buradaki kanımızca bilerek yapılan yanıltmayı hemen görebilirler. Aktarılan mahkumiyet kararları, yalnızca İtalyan ulusuna ya da anayasal kuruluşlara, silahlı kuvvetlere yapılan hakaret suçundan verilenleri değil, tersine çok daha geniş bir suç kategorisini kapsayan “devletin kişiliğine karşı suçlardan’’ verilen mahkumiyetleri kapsıyor. Şimdi soralım Sayın Bakan’a, acaba bu verdiğiniz mahkumiyet kararlarından kaç tanesi 290 ve 291. maddelerden verilmiştir? Hakkında mahkumiyet kararı verilen kişiler, hangi söz, yazı, konuşmaları nedeniyle bu suçlardan mahkum edilmişlerdir? Bizim ülkemizde Sayın Bakan’ın söylediği devletin kişiliğine karşı suçlardan (eski TCY’nin 125173. maddeler arası) aynı dönemlerde kaç mahkumiyet kararı verildiği ise devletin istatistiklerinde şöyle: 2000 yılında 1125 mahkumiyet (82 adedi 159., şimdiki 301. maddeden) 2001 yılında 1043 mahkumiyet (104 tanesi 159. maddeden), 2002 yılında mahkumiyet sayıları verilmemiş, yalnızca açılan dava sayıları var. Buna göre 2002 yılında bu suçlardan 8989 kişi hakkında 3145 dava açılmış (507 kişi hakkında açılan 339 dava 159. maddeden), 2003 yılında 2154 mahkumiyet (170 tanesi 159. maddeden), 2004 yılında 1122 mahkumiyet (bunun 173 tanesi 159. maddeden). Burada verilen sayılar yalnızca mahkumiyet kararlarıdır. Bunun dışında hakkında dava açılan sanık sayıları ise aynı yıllar itibarıyla 2000’de 9313 (568’i 159’dan), 2001’de 9664 (977’si 159. maddeden), 2002’de 8989 (507’si 159. maddeden), 2003’te 8178 (460’ı 159. maddeden), 2004’te 7565 (572’si 159. maddeden) kişidir. İsteyen herkes bu verileri, Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün web sayfasından öğrenebilir. Sayın Bakan’ın söyleminden yola çıkarak ülkemizi ve İtalya’yı kendisinin verdiği rakamlar üzerinden karşılaştıran bir tablo şu şekilde oluşuyor: SORUNU ÇÖZER Mİ? İtalyan Ceza Yasası’nın tercümesine yapılan eklemeler ve yansımalarının sonuçları Bakan izni ile açılan dava eri gelmişken, kimileY rince sorunu çözecek araç olarak gösterilen “Adalet Bakanı’nın izni” ile dava açılabilmesi, yani 2005 öncesi sisteme dönülmesi konusuna da değinmekte yarar var. Bu konuyla ilgili olarak boş sözler etmektense, rakamların diline bakmaya ne dersiniz? Davanın açılmasının Adalet Bakanı’nın iznine tabi olduğu dönemde bu maddeden açılan dava sayısı şu şekildedir: 1998’de 397; 1999’da 307; 2000’de 324; 2001’de 647; 2002’de 339; 2003’te 283; 2004’te 403; 2005’te 261 (Kaynak: Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü). Avrupa’da benzeri var mı? arihsel gelişim açısından bakıldığında, ceza T hukuku konusunda az çok bilgisi olan herkes biliyor ki, bizim 2005 yılına kadar uygulanmış olan 1926 tarihli eski Ceza Kanunumuz, o dönemin en iyi kanunu sayılan 1889 tarihli İtalyan Ceza Yasası’nın tercüme ettirilerek Türkçeye kazandırılması ile oluşmuştur. İşte, bu İtalyan Ceza Yasası Türkçe’ye tercüme edilirken, şimdiki 301. maddenin karşılığı olan o zamanki 159. maddede bazı yerler yanlış tercüme edilmiş, ayrıca İtalyan Ceza Yasası’nda olmayan bazı eklemeler de yapılmıştır. İtalyan Ceza Yasası’nda bu madde ile enel kurmay korunan kurumlar “Senato, Millet Başkanlığı İsmail TALYA DIŞINDAKİ CEZA Meclisi ve Devletin anayasal Beşikçi hakkında YASALARI kuruluşları” olarak belirtilmiştir. “Türklüğü aşağıladığı” Bizim kanunumuza tercüme edilip gerekçesiyle suç aktarılırken ise, “Büyük Millet Yalnızca Polonya Ceza Yasası’nda var. Meclisi’ni veya hükümetin şahsı Polonya halkını ya da bazı çevirilere göre duyurusunda manevisini veya ordu ve Polonya ulusunu alenen tahkir suçu olarak bulundu. Savcılık ise donanmasını yahut Türklüğü” yer alıyor. Peki, ya uygulaması nasıl? İfade Beşikçi hakkında suç şeklinde çevrilerek ve değiştirilerek özgürlüğünü engelleyecek şekilde mi duyurusunda düzenlenmiştir. Yani kaynak uygulanıyor? Biz şimdiye kadar, bu suç bulunulan gerekçe ile İtalyan Yasası’ndan farklı olarak nedeniyle mağdur olmuş, yargılanmış, değil, “Halkı kin ve anayasal kuruluşlar (yasama, cezaevine girmiş birini duymadık. Duyan, düşmanlığa sevk yürütme, yargı) dışında “ordunun bilen varsa lütfen bize de aktarsın. Tabii ve donanmanın, Türklüğün tahkir kaynağını da bildirerek. Yoksa, Adalet ettiği” iddiasıyla dava ve tezyifi” de suç kapsamına Bakanımızın ortaya savurduğu gibi soyut, açtı. alınmıştır. Bu eklemelerle ilgili yanıltıcı, genel ve karmaşık bir olarak hiçbir gerekçe biçimde sırf ortalığı bulandırmak gösterilmediğini de belirtelim. için değil. Almanya’da, Fransa’da, 2004 yılında TCY tasarısının Adalet Alt Portekiz’de, İspanya’da, Komisyonu’nda görüşülmesi sırasında, Avusturya’da, Hollanda’da da var tasarıda, uygulamayla birlik sağlanması şeklindeki iddialar ise doğru azar Elif Şafak, bakımından “Türklüğü” tabiri yerine değildir... “Türk Milleti” olarak yer alan kavram, Bu ülkelerde 301 benzeri denilen yazdığı “Baba ve Piç” komisyonda bulunan bir Yargıtay üyesinin maddelerin kapsamında, Türklük romanında “Türklüğü “Bu maddenin önceki halinde yer alan ya da Türk milleti benzeri bir aşağıladığı” ‘Türklük’ kavramının maddeye Mustafa kavram ya da suç kategorisi yoktur. gerekçesiyle Türk Kemal Atatürk’ ün talimatı ile Çok gündeme geldiği için Ceza Yasası’nın 301. konulduğunu ve aynen bırakılması Almanya ve Fransa’dan iki maddesinden gerektiğini” ifade etmesi üzerine örnek olay verelim. Almanya’da yargılandı. Tüm Komisyon’da yer alanların bazılarının “Almanya Ölmeli/Gebermeli” “öyleyse dokunmayalım, aynen kalsın” isimli bir şarkı yapılıyor ve dünyada ilgi ile şeklindeki itirazları, bazılarının da “sessiz Berlin’de 1997 yılında bir gösteride izlenen yargılamanın kalması” sonucunda, yeniden eski hep bir ağızdan söyleniyor. ardından Şafak kanunda olduğu gibi “Türklüğü” şeklinde Almanya’yı katil bir devlet olmakla beraat etti. kanunlaştırılmıştır. Gerçekten, ileri suçlayan bu olay nedeniyle yapılan sürüldüğü gibi bu kavram, Mustafa Kemal yargılama sonucunda olay Alman Atatürk’ün talimatı ile mi kanuna Anayasa Mahkemesi’nin önüne eklenmiştir, yoksa bu çarpıtılmış bir iddia gidiyor. Alman Anayasa devletin ceza kanununa mıdır, bunu bilemiyoruz. Bu iddiaya ilişkin Mahkemesi, ifade özgürlüğünün göre yeniden düzenlerken, eskiden Senato, herhangi bir kaynak bilmediğimizi, her şeyin üstünde korumaya layık bir değer Büyük Millet Meclisi ve anayasal kuruluşları duymadığımızı da ekleyelim. Hani, “Günahı, olduğunu söylüyor. Fransa’da, ünlü düşünür tahkir ve tezyif etmek suç iken, maddeyi şu aktaranın boynuna” dedikleri cinsten bir J.P. Sartre, Fransa’nın Cezayir’i işgali üzerine şekilde değiştirmişlerdir: durum. Böylece, bir ulus devletin Ceza Fransızlar’a “katiller” diye saldırmış, ancak Kanunu’nda bir görüşe göre o ulusu, bir başka “Her kim aleni olarak Tacı (krallık kimsenin aklına Sartre’ı yargılayıp mahkum görüşe göre o ulusu oluşturan etnik makamını), Kralın Hükümetini, Faşizmin etmek gelmemiştir. kökenlerden yalnızca birini koruma altına alan, dünyadaki ilk devlet bizimki olmuştur. Dünya ceza hukuku literatürüne böylesi bir suç tipini kazandıran bir ülke olduğumuz söylenebilir. Nitekim, bize özgü olan bu düzenleme, bilahare başka ülkeler için de esin kaynağı oluşturmuştur. Bizim kanununu kopya ettiğimiz, İtalya’da faşizm iktidara gelince, 1930 tarihinde kendi Ceza Kanunlarını faşist Yüksek Meclisini veya parlamentoyu ya da meclislerden birini tahkir ve tezyif ederse, (…) aynı ceza devletin silahlı kuvvetlerini veya adli düzeni alenen tahkir ve tezyif edenlere de verilir.” Bizim Ceza Yasamızdan 13 yıl sonra 1939 yılında İtalyan Ceza Yasası’na yapılan eklemeyle de ayrı bir madde olarak (md.291) “İtalyan ulusunu tahkir ve tezyif suçu” düzenlendi. Demek istediğimiz, bizim kanunu kendilerinden aldığımız İtalyanlar, faşizm döneminde, bizim “Türklük” kavramından esinlenerek “İtalyanlığı” değil ama “İtalyan ulusunu” da ülkemiz sayesinde koruma altına almışlardır. G İ İSTATİSTİKLER Yeni TCK’nin yürürlüğe girdiği, yani dava açılabilmesi için Adalet Bakanı’ndan izin alınmasının gerekmediği 2006 yılında 301’den açılan dava sayısında çok büyük bir artış mı olmuştur? 2006 yılına ilişkin dava istatistikleri henüz yayımlanmadı. Ancak, basından izlediğimiz, bilebildiğimiz kadarıyla önceki yıllarda açılan dava sayısına göre önemli bir değişiklik olduğunu sanmıyoruz. Hatta, önceden “otomatik” olarak verilen izin dönemi ile karşılaştırılırsa, yeni sistemde açılan dava sayısında kısmi bir azalma olduğu bile söylenebilir. Kısaca, çözüm olarak sunulan “izin” sisteminin, aslında hiçbir şeyi çözmeyeceği Y Karşımıza çıkan farklı tablo ayın Bakan’ın, kamuoyuna yansıyan S açıklamasında Hollanda, Almanya ve Avusturya’ya ilişkin istatistiki bilgiler de veriliyor. Ancak, bu ülkelerde “Türklüğü” ya da “Türk milletini” aşağılama benzeri bir suç tipi yok. O ülkelerde, bizdeki 301. maddenin karşılığı olan suç tiplerini mercek altına alırsanız (ki olayı siyasal polemik ve demagoji alanından çıkarıp, bilimsel alanda görebilmek için bu gereklidir) karşınıza farklı bir tablo çıkıyor. HAFTAYA: ALMANYA, HOLLANDA ÖRNEKLERİ VE AVRUPA İLE KARŞILAŞTIRMA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle