05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 MART 2007 CUMA bilim/vaziyet Çok sevdiğimiz yunuslar ve “ölüm havuzları” Yunusların, açlıkları kullanılarak sirk hayvanları gibi akrobasiye zorlandıkları gösteri havuzları onlar için birer ölüm çukuru... Yunus gösteri havuzları birçok ülkede yasaklanmış durumda. Yunusları gerçekten seven insanların, yunusların gülümsemelerinin ardındakileri düşünmeleri, yunusları korumak adına çok önemli. Gelin hepimiz bu havuzlara gitmeme hakkımızı kullanalım. Özgür Keşaplı Didrickson unuslar çoğumuzun sevdiği hayvanların başında geliyor. Ancak sevgimiz öylesine sağlıksız ki çoğu kez havuzlardaki yaşam koşullarını sorgulamak yerine "mutlu" olduklarını düşünmeyi seçiyoruz. Oysa yunuslar içinde en çok tanıdığımız Afalina Tursiops truncatus (diğer adıyla Şişeburunlu Yunus) yalnızca ağız yapısı yüzünden gülümsüyor gibi gözüküyor! Afalinaların binlercesi ne yazık ki zekâları ve gülümsemeleri nedeniyle 20. yüzyılın ilk yarısından beri insanlığı eğlendirmek adına gülümseye gülümseye (!) ölmüşler. Acımasız bir tür kovalamaca sonunda denizlerden ve çok güçlü sosyal bağlarının olduğu ailelerinden çalınan yunusların yor. Buna uzun süre direniyorlar, ilk ölü balıkları kusuyorlar. İşte tüm bu sorunlarla başa çıkarak hayatta kalmayı başaran yunuslar sonunda o ölü balıklar uğruna, sokaklarımızda eskiden göbek attırılan ayılar misali müzik eşliğinde çember içinden geçmeye, top çevirmeye başlıyorlar. Bizim tersimize, duyma duyularına dayalı bir yaşam süren yunuslar özellikle avlanırken çevrelerine yüksek frekansta sesler yayarlar. "Yankı yardımıyla yön bulma (ekolokasyon)" denilen bu sonar sistemle, metrelerce uzaklıktaki cisimlerin büyüklüğünü, şeklini, hızını, yerini tespit edebiliyorlar. Seslere bu denli duyarlı olan yunuslar havuzda sonarlarını kullanamadıkları gibi, sürekli su ve soğutma pompalarının sesini dinlemek zorunda kalıyorlar. söz ediyor. Araştırmacılar izledikleri 83 seansta bu şartların gerçekleşmediğini görüyorlar. Şimdiye kadar yunus terapisinin evcil hayvan terapilerinden daha etkili olduğu, hastaların yunuslara daha fazla ve uzun süreli tepki verdikleri kanıtlanmış değil. Ayrıca sadece suyun bile iyileştirici bir etkisi olduğunun göz ardı edilmemesi gerektiğini düşünen araştırmacılar var. Yunus terapisiyle ilgili tatmin edici bilimsel veriler elde edilmemişken bu pahalı ve etik olarak da çok yanlış olan terapiye yönelmek çoğu kez sadece yunusların değil ailelerin de sömürülmesiyle sonuçlanıyor. Yunus terapisinin gerçekten de en etkili tedavi yöntemi olduğu kanıtlansa bile yunusları ailelerinden kopararak tutsak etmemiz ve zorla insanla etkileşime sokmaya çalışmamız meşru mu? UNUSLARLA YÜZMENİN TEHLİKELERİ Yağmur Ekim C FTipi Dünyayı kucaklayan sevgi. Selim İleri’nin aynı tarihler içinde hem Cumhuriyet’te hem Zaman’da yazdığını ortaya çıkardığım çalışma esnasında, bu kez, Raillife’ın şubat sayısına kapak olan yazının, haftalar önce Zaman Cumaertesi ekinde yayımlandığını fark ediyorum. Gülizar Baki’nin kaleme alıp, Kürşat Bayhan’ın fotoğrafladığı ‘tıpkı yazı’ ilkin Zaman Cumaertesi’nde 16 Aralık 2006 günlü 55. sayıda yayımlanmış. Aynı yazı bu kez Raillife’ın Şubat 2007 tarihli 14. sayısında! Ne eksik ne fazla! Yazı ilk yayımlandığı Zaman Cumaertesi’nde, Feza Gazetecilik A.Ş. adına Düzenli seks baş ağrısına iyi geliyormuş... Baş ağrıtmayan birisiyle yapılırsa! tecavüz etmekte; avukatlar üzerindeki baro güvencesini kaldırmaktadır.” İddia veya yargı makamına savunmanın parasını ödetip bir bakıma “memur avukat” yaratılmak isteniyor. İstanbul Barosu Başkanı avukat Kazım Kolcuoğlu konuyu şöyle yorumluyor: “Yönetmelik avukata ‘ücretini ben ödüyorum’ olgusunu sürekli anımsatmayı amaçlamaktadır. Aslında bu yönetmelik bir anlamda ‘devlet avukatlığı’nın tesisidir. Diğer taraftan baroların avukat üzerindeki güvencesi ve denetimi de kaldırılmaktadır. Baroların, kendi görevlendirdiği avukatın görevini ne şekilde yerine getirdiğinden bilgi sahibi olmasını sağlayan hiçbir mekanizma bulunmamaktadır. Bu doğrultuda görevlendirilen işlemlere ait evrakların bir örneklerinin de baroya teslimi artık gerekmemektedir. Yapılan görevlendirmenin hukuka uygun gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği ancak soruşturmanın bir tarafı olan savcılık veya mahkemelerce baroya bildirildiğinde haberdar olunabilecektir. Mesleki bağımsızlığın da varlık sebebi olan insan hakları mücadelesi bu yönetmelikle akıl almaz bir gerileme süresine girecektir.” Yargının bağımsızlığı derken, savunmayı bile bağımlı hale getiriyorlar. Bunlardan korkulur! 17 Talabani bilincini yitirmiş... Sanmıyoruz, olmayan şey yitirilmez! Y ANKARA Garı’ndan bir yolcusunu uğurluyor Fatih Aker. Fatih Aker kim diye sorarsanız; internetteki “Muhakemedya”nın kurucusu ve yöneticisi. İlgilenenler “www.muhakemedya.blogcu.c om”a bakabilir. Sözü, uzatmadan Fatih Aker’e bırakalım: “Ayın ortasına yaklaşmışız. Yolcumu uğurladım, garın içinden geçip caddeye çıkacağım. İçeride gelengiden posta bölümünde dağ gibi balyalar dikkatimi çekiyor. Yanaştığımda, TCDD yayın organı ‘Raillife’ın Şubat 2007 balyaları olduğunu anlıyorum. Y(allah) y(allah) ayın ortasında, balyası dahi açılmamış bunca dergi ne iştir? Tahminimce orada öylece bekletilen tiraj 30 ila 50 bin arası. Derginin son sayısında kapağın ana konusu; Mevlana: ‘copyright’lanıyor. Tıpkı yazı, üzerinden haftalar geçtikten sonra bu kez Cihan Haber Ajansı’na ‘copyright’lanıyor. Hem de ‘kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz’ ibaresiyle. Yazı önce Zaman okuruna ulaştırılıyor, yetinilmeyip Cihan aracılığıyla TCDD’ye ‘yeniden’ pazarlanarak nemalandırılıyor. Adı üzerinde ‘cihan’a yayılıyor! TCDD’nin resmi mevkutesi Raillife, ZamanCihan mutfağında ‘tekrar ısıtılarak’ TCDD yolcusuna servis edilen atık yemeklerle dolu. Arşiv orada, ortada. Ne çare hayat gözümüzün önünde bayatlamaya devam ediyor.” Bayatlatılan hayata şaşmamak gerek. Devletin bürokrasisinden piyasanın ticaretine kadar “FTipi” denen kadro işte bu ve belli bir “merkez”den yapılan “servis”le ancak bu kadar üretebiliyorlar. Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Çankaya Türker Ercan: “Hikmetyar’ın dizinin dibinden kalkıp, Atatürk’ün makamına mı oturacak? Bağımlı yargı! ŞÖYLE ya da böyle polisin eline düşerseniz bir avukat isteme hakkınız var ya; avukatınız yoksa bile baro sizin için bir avukat görevlendiriyordu ya; artık geçmiş olsun, çünkü hükümet bu konuya da el attı! “Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Ödenecek Ücretlerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmelik” taslağı ile tarifeye bağlanan savunma hakkı; polisle, savcıyla, yargıçla “uyumlu” çalışacak; ücreti savcı veya yargıç tarafından takdir edilip makbuz karşılığı parasını alacak avukatlara verilmek isteniyor. Barolar aradan çıkarılıyor! Baroların yerine soruşturmayı yürüten savcının veya kovuşturmayı yapan yargıcın uygun göreceği avukatların, avukatlık bürolarının ve bir adım daha ileri gidersek tarikatların, cemaatlerin avukatlık şirketlerinin devreye sokulmasının yolu açılıyor. İstanbul Barosu’nda yönetmelik taslağını değerlendiren avukatlar şu yorumu yapıyor: “Bu yönetmelik insan haklarını koruma, avukatın bağımsızlığı ile yargının kurucu unsurları arasında eşitlik ilkelerine Fatura Ahmet Önen: “Küresel ısınmayla birlikte kitlesel fatura ödeme dönemi başlamıştır!” Y LÜ BALIK YEMEYE DİRENME Yunusların havuzlarda öğrenmek zorunda kaldıkları ilk şeylerden biri ölü balık yemek olu Ö Ayda su var mı yok mu? Amerikan Uzay Ajansı NASA, iki misyondan birini olumlu sonuçlar elde ederek tamamladı. İkinci misyondan sonra "Lunar Crater Observation and Sensing Satellite" (LCROSS) uydusu üretilen ve 2008 yılında da roketle Ay’a fırlatılması planlanıyor. Roket, güney kutbu yakınlarındaki bir kratere indikten sonra ise LCROSS uydusu, çarpışmanın etkisiyle yükselecek duman bulutu içinde uçmaya başlayacak. Yeni uydu, Ay’da insanlı yolculukların ihtiyacını karşılayacak suyun bulunup bulunmadığını açıklayacak. LCROSS, hemen yerinde ölçüm yapabildiği için araştırmacılar, yalnızca Dünya’dan takip edilebilen misyonlardan çok daha kesin sonuçlar bekliyorlar. Yeni uyduyla gerçekleştirilecek misyon 79 milyon dolara mal olacak. keşfetmek gibi durumlar karşısında kalınacağı şüphesizdir. Bugün olduğu gibi, darülfünunumuzun kütüphanelerini birleştirmek taraftarı değilim. Genel kütüphaneye giren bir kişi orada her bahiste kendisini aydınlatacak eserler bulmalıdır. Fakat bunun için de darülmesailerde bulunan kitapları almak ve bir yeri doldurmak için diğerini boşaltmak doğru değildir. İlmi kadrolara gelince; ilmin genişliğine ve önemine göre Hayvanat müderrisi Ali Vehbi (Türküstün) çoğu daha o onda şoktan, travmalardan ölüyor. Beğenilmeyip geri atılan yunusların da çoğu şok yüzünden boğularak ya da ciğerlerine su dolması yüzünden zatürre olarak ölüyor. Bu yunusların ailelerden koparılmalarının, geride kalan sosyal grubu nasıl bir şekilde etkilediği ise çoğu kez gözardı ediliyor. Yakalanma sonrasında ise aşırı ısınma, uzun süre su dışında kaldıkları için iç organlarının zarar görmesi ve stres gibi tehlikelerle dolu bir taşınma süreci var. Bu aşamaların herhangi birinde ölmeyen yunusların yüzde 53’ü de 90 gün içerisinde zatürre, ülser, bağırsak hastalıkları, klor zehirlenmesi, stres gibi başka nedenlerle ölüyor. Ayrıca, havuzların sağlıksız ortamında davranış bozuklukları ve üreme sorunları gibi çok ciddi sıkıntılar yaşayan yunuslar özgür hemcinslerine göre çok kısa ömürlü oluyorlar. Doğada sürekli hareket halinde olan ve bir günde büyük mesafeler katedebilen bu hızlı yüzücülerin havuzlarda bu davranışları göstermesi olanaksız. Doğada zamanlarının sadece yüzde 20 kadarını su yüzeyinde geçirirken havuzlarda derinliklerden de mahrum bırakılıyor. Sığ sular ve sürekli su yüzeyinde bulunmak zararlı güneş ışınlarından ve aşırı sıcaktan da daha çok etkilenmelerine neden oluyor. YUNUS TERAPİSİ Yunus terapisi, ruhsal ya da fiziksel olarak rahatsız kişilerin yunuslarla tedavi edilebileceğini savunan bir yöntem. Yunusların ultrason yaymaları sonucu iyileşmeyi sağlayabileceği yönünde çok tartışmalı savlar var. Ancak örneğin Brensing ve arkadaşlarının araştırması yunusların yaydığı ultrasonun ancak bazı şartlar altında dokuları etkileyebileceğini gösteriyor. Araştırma, yeterli düzeyde bir ultrason miktarının, her seansta gereken dozda alınması ve bunun tekrar edilmesi sonucu gerçekleşebilecek bir etkiden Yunuslar, özellikle Afalinalar beslenme amacı gütmeksizin diğer memelilere karşı ölümcül darbelerde bulunabilen, kendi hemcinslerine karşı da saldırgan olabilen büyük ve güçlü hayvanlar. Şimdiye dek çeşitli yüzme programlarında birçok yunus ve balina saldırganlaşarak insanları yaralamış. Yunuslarla etkileşim sırasında yaşanabilecek hastalık alışverişi ise hem yunuslar hem de insanlar için önemli bir tehlike. Gösteriye zorlanan yunusları izleyen çocuklar aslında doğaya sevgi ve saygı duymayı öğrenmek yerine doğayı sömürmeyi ve doğa sömürüsünün alkışlanabilirliğini öğreniyorlar. Havuzlardaki yunuslar doğal olmayan onca davranışa zorlanırken, farkında olmadan onları alkışlayan çocukların gelecekte doğaya saygı duyan ve doğanın sömürüsüne karşı duracak bireyler olabileceklerini söylemek mümkün mü? Yunus gösterilerine gitmek yerine özgür yunuslarla ilgili belgesel izleyen, onları resmeden çocuklar, doğaya ve yaşama saygılı, özgürlüğü bilen ve savunan bir toplum oluşturmak için çok önemli. Havuzlarda yunus ölümleri yüksek olduğu için denizlerden yeni yunuslar çalınıyor. Bu durum gösteri havuzlarına giden herkesi yeni yunusların denizlerden kopartılmasından sorumlu kılıyor. KAYNAKLAR: Brensing, K., Linke, K. and Todt, D. (2003). Can dolphins heal by ultrasound? Journal of Theoretical Biology 225 99105 Money, J. (1998). Captive Cetaceans: A Handbook for Campaigners. A Whale& Dolphin Conservation Society document www.wdcs.org www.dolphinproject.org http://csiwhalesalive.org www.captivitystinks.org Başarı Akif Kökçe: “Öğrencisine okul, gencine iş bulamayan bir devlet için doktor ithal etmek başlı başına büyük bir başarı olsa gerek!” Goygoycu Anil Öçal: “Tayyip, AKP oycularının yarısı tarafından Cumhurbaşkanlığı’na uygun görülmüyormuş. Goygoycular için Başbakan kalması daha çıkarlı olduğu içindir!” Buzul Savaş Ünlü: “Dünyada buzullar eriyor; bizim sol partiler arasında buzlar erimiyor!” Morkıç Atila Korkmaz: “Mortgage’ye Türkçe karşılık arıyorlarmış. Halkımızın yıllarca borç ödemekten poposunun moraracağını düşünerek uygun bir kelime üretebilirler!” Dönem Nami Tepe: “Kemal Unakıtan, Kanaltürk için ‘ben hariç diğerlerini inceleyin dönemi bitti’ demiş. Bize taraf olanlar hariç diğerlerini inceleyin dönemi başlamıştır!” Keşiflerde bulunmak için İlim ve fenlerde asrileşmek ancak diğer medeni memleketlerdeki cari (geçerli) usulleri kabul etmekle olur. Medeni memleketlerde ilmin yayılması için iki türlü müessese vardır; biri ilmi tedris ve telkin edecek (öğretecek) mektepler ve fakülteler, diğeri de terakkisini (ilerlemesini) temin eyleyecek müesseseler, yani keşif darülmesaileri (atölye ve laboratuvarları). Son zikrolunan müesseselerde ilim muhibleri (dostları) yeni yeni keşifler ile meşguldürler. Elde edilen neticeleri tenkid etmek (eleştirmek) ve bu babda tartışmalarda bulunmak için de ilim ve fen cemiyetleri ve akademiler tesis olunmuştur. Bu cemiyetlere ancak eserleriyle tanınmış ve seçimle tayin edilmiş zevat aza (üye) olabilir. Azalıklar, pek büyük bir şeref sayılmaktadır... Her darülmesaide, o fen şubesine ait ne kadar eser neşrolunmuşsa bulundurmak icap eder. Aksi takdirde bazen birçok sene önce diğer bir âlimin bulduğunu tekrar bazen çeşitli kürsüler kurup o fende mütehassıs (uzman) zevat bulundurulmalıdır. Müderrisler müterakki (ilerlemiş) memleketlerde cari olan usullere vâkıf olmalıdırlar. Eğer hiç Avrupa’ya gitmemişlerse onlara lüzumu kadar tahsisat verip kendilerini araştırmaya göndermek en münasip bir usuldür. Zira yeniden müderris bulmak bizim için çok zordur. Hülasa; bizim burada keşiflerle uğraşabilmemiz, muallim ve muallim muavini kadrolarının tamamlanmasına ve müderrisleri hariçte başka meşgalelerden kurtaracak derecede maişetlerinin güzelce teminine bağlıdır. Fakültelerden başka keşif darülmesaileri açılmalıdır. Orada darülfünuna devam eden talebeler ve darülfünun mezunları arzu ettikleri konularda müderrislerinin izniyle çalışabilmelidirler. Layık olanları, her sene gerek seyahat bursları ve gerek nakdi mükafat tertip ederek ilme teşvik etmek de ayrıca bir iştir. 5 Mart 1927
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle