29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 ŞUBAT 2007 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN TURHAN SELÇUK DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 Dikkatli Olmak Gerek... ışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün nafile ABD gezisi sona erdi, hemen ardından da Genelkurmay Başkanı Sayın Büyükanıt’ın gezisi başladı. Kabul etmek gerekir ki, Dışişleri Bakanı’nın gezisi, iki ülkenin bölgeyle ve kendi aralarındaki ilişkilerle ilgili görüşlerinin birbirleriyle hiç uyuşmadığı bir döneme rastlamaktadır. Önümüzdeki günlerde, PKK ile mücadele konusunda umut verici açılımlar yapıyor görünen Washington’ın bu konuda yapacaklarının da “Dostlar alışverişte görsün” tavrından ileri gitmeyeceğini söylemek pek yanlış olmaz. Dışişleri Bakanı’nın, çabalarını yoğunlaştırdığı konulardan biri de, nisan ayında ABD Kongresi tarafından görüşülecek olan “Ermeni soykırımı” tasarısıdır. Demokratların son seçimden çok güçlü çıkmaları, Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelossi’nin bu konuya verdiği önem ve tasarının kabulü yönünde ağırlığını koymuş olması, şimdiye dek önlenmiş olan tasarının yasalaşması olasılığını büyütmektedir. Abdullah Gül’ün böyle bir gelişmeyi önlemek için çaba harcaması ve böyle bir gelişmenin Türk Amerikan ilişkilerine büyük darbe indireceğini belirtmesi doğaldır. Türkiye’de çok çeşitli nedenlerle son zamanlarda gittikçe artmakta olan Amerikan karşıtı havanın da, böyle bir gelişmeden sonra daha da artacağını, herhalde, Amerikalı yönetici ve uzmanlar da bilmektedirler. ??? Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün, “Ermeni soykırımı” tasarısının geçmesi halinde Türk halkının tepkisinin denetlenmesinin güç olacağı yolundaki sözlerinin neden söylendiğini anlamakla birlikte talihsiz olduğunu da belirtmek isterim. Şu anda Türkiye’de iktidarıyla, muhalefetiyle ve medyasıyla bütün güçlerin yapması gereken ilk şey, toplumsal gerginliği azaltmak olmalıdır. Ne yazık ki, bir süredir toplumumuzda bir yandan din, tarikat, cemaat, mezhep, öte taraftan dil, ırk, etnik kimlik üzerinden politika yapılmakta ve toplum hızla gerilmektedir. 2007 yılı Türkiye için birçok tehlike ile dolu, ama son zamanlardaki gelişmeler özellikle toplumdaki gerginliğin birinci sırayı almakta olduğunu göstermektedir. Toplumsal gerginliğin tırmanmasının Türkiye’ye çok pahalıya mal olduğunun, hem Osmanlı hem de Cumhuriyet tarihinde örnekleri var. 1894 ve 95 yıllarında Ermeni Hınçak partisinin kışkırttığı Sason ayaklanmaları, ardından Avrupalıların dayattığı reformların Anadolu’da doğurduğu tepkiler, Türk ve Ermeniler arasında karşılıklı çatışmalar, Osmanlı İmparatorluğu’na ve Abdülhamit’e çok pahalıya mal olmuştu. ??? Özellikle, 26 Ağustos 1896’da Hınçaklar’ın yine kanlı biten Babıâli baskınını eleştiren Taşnak militanların hamal kılığına girerek gerçekleştirdikleri Osmanlı Bankası baskını sonrasında gelişen olaylar, imparatorluğu felaketin eşiğine getirmişti. Yalnızca adı Osmanlı olan Osmanlı Bankası’nın basılması, teröristlerin Batılı devletlerin, bu ülkedeki çıkarlarını da hedef almaları anlamını taşıdığı için, Avrupa’da hiç de olumlu karşılanmadı. Ama, başlangıçta böylesine gelişen olaylar, “Kurban sayısı ne kadar fazla olursa, davamız için o kadar yararlı olur” diyen baskın timinin şefi Garo’nun istediği doğrultuda gelişti. Tıpkı Sason ayaklanmaları ve Babıâli baskını gibi, Osmanlı Bankası baskını ertesinde “Müslüman halkın tepkisi” üzerine gelişen ve 27 Ağustos akşamına kadar devam eden şiddet olayları sonunda çok kişi öldü, İstanbul’da hamallık tümüyle Kürtlerin tekeline geçti. Ama başlangıçta bankanın basılmasına karşı çıkan Batı dünyası, “pogrom” olarak nitelediği baskının ardından olaylara öylesine nefret dolu tepkiler gösterdi ki (Bunlara Osmanlı’nın müttefiki konumuna gelmeye başlayan Kayzer Wilhem de dahildi) İstanbul’a donanma gönderilmesi, Abdülhamit’in tahttan indirilmesi bile konuşulmaya başlandı. Batılıların Abdülhamit’i “Kızıl Sultan”, “Kan içici” olarak nitelemeleri de bu olay üzerine olmuştur. Ve Abdülhamit bu olaylar üzerine, Girit konusunda kimi tavizleri göze almak zorunda kalmıştır. 20. yüzyılın örnek vandalizm hareketlerinden biri olan 6 7 Eylül 1955 olaylarının da, Bayar Menderes iktidarının Kıbrıs konusundaki halk tepkisini kanıtlamak amacıyla tezgâhladıkları bir düzen olduğu sonradan ortaya çıkmıştır. Bu olay da, Türkiye Cumhuriyeti’ne çok pahalıya mal olmuştur. Bu örnekleri görerek toplumsal tepkinin denetlenmesine çalışmak, çok önemli bir görevdir. Yeşil Sermaye Borsaya!.. üz binlerce saf Müslümanın, neredeyse 89 milyar Avro’sunu “faiz haramdır” diyerek dolandırdılar, üzerine yattılar ama nedense AKP hükümeti onlara dokunmuyor... 500 bin yurttaşımızın Avro’ları uçup gitti... Hukuku çiğneyen vurgunculara neden dokunulmaz, yargı kararları işletilmez? TBMM Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı rapor ortada: “Yasalar çiğnenerek nitelikli yolsuzluk yapılmıştır...” Yargıtay kararı da var: SPK’den izinsiz çalışma sürdüren şirket yöneticilerinin eylemi “çete”ciliktir. Tabela holdingler ve milyonlarca Avro... Belgeler, yargı kararları, raporlar... Şimdi SPK yeşil sermayeye koltuk çıkıyor, halktan izinsiz para toplayan şirketlerden (İttifak, Kombassan, Sayha, Yimpaş Gıda, Yimpaş Holding, Yimpaş İhtiyaç Maddeleri, 21. Yüzyıl Büyük Anadolu ve Kübraş), şirketlerinin halka açılmaya uygun olduğunu açıklıyor... Dün sabah oturup adlarını verdiğim şirketlerin durumuna baktım... O da ne? Şirketlerin tümünün adı TBMM Araştırma Komisyonu’nun raporlarında geçiyor... Örneğin İttifak Holding Konya’da. Adese marketler zinciri ve Selva’nın sahibi. 18 Aralık 1997’de kurul kararıyla dava açılmış, ancak aftan yararlanarak dava erteleme kapsamına girmiş. Dava açılan sanıklar da yargı kararıyla aklanmış. SPK, bunun üzerine 25 Ocak 2005 tarihinde süre tutum dilekçesi verip temyize gitmiş. Şirket yöneticileri evrakta sahtecilikten yargılanmış. SPK ardından (12 Kasım 2006) finansal göstergelerin yönetmeliğe aykırı düzenlenip kâr dağıtımını da göstergelere göre yaptığı gerekçesiyle şirket yönetimine 54.9 bin YTL para cezası vermiş... ??? Sayha Holding de Konya merkezli... 25 Aralık 1997’de kurul kararıyla açılan davaların bir kısmı af kapsamına girdi ve ertelendi. Öteki davalarda savcılık tarafından ön ödeme nedeniyle takipsizlik kararı verildi. 3 Haziran 1999’da kurul kararıyla açılan davaların yine bir kısmı da mahkeme zamanaşımı nedeniyle kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verildi. 7 Mart 2000 tarihli kurul kararı üzerine açılan davalarda erteleme çıktı. 2 Kasım 2001 ve 31 Mart 2005 tarihli kurul kararları üzerine davalar sürüyor... Kombassan Holding’e 10 Temmuz 1997 ve 29 Eylül 1999’da kurul kararıyla dava açıldı ama o da afla erteleme kapsamına girdi.... 12 Ekim 2000 tarihli kurul kararıyla açılan kamu davalarında yargılama devam ediyor. Bir kısmında ise yargı erteleme kararı verdi... 12 Nisan 2001’de kurul kararı üzerine açılan davada yargı süreci henüz bitmedi. 29 Mart 2001 tarihli kurul kararı üzerine açılan davada da ertelemeye gidildi... Kombassan Holding Konya merkezli... Yimpaş Holding, Yimpaş Gıda ve Yimpaş Yozgat İhtiyaç Maddeleri... Kamuoyunun çok yakından tanıdığı bir yeşil sermaye topluluğu... Kombassan gibi önce Necmettin Erbakan ve arkadaşlarına, şimdilerde ise AKP’ye yakın bir holding... Durumu da öteki yeşil holdingler gibi... Af kapsamından yararlandı Yimpaş da. Bir dava zamanaşımı kapsamına girdi, iki davada mahkumiyet kararı aldı. Çok sayıda dava ise hâlâ sürüyor... Bu arada Endüstri Holding hakkındaki Yargıtay kararını anımsatmakta yarar var... Karar özeti: “Endüstri Holding’in, yurtdışında çalışan bir kısım yurttaşları dolandırdıkları ve bu suretle suç işlemek için örgüt kurdukları kanıtlandığı halde, sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi yerinde görülmemiştir; mahkumiyeti gerekir.” Bir de Samsun merkezli Kübraş bulunuyor. Karadeniz Üreticiler Birliği Anonim Şirketi... Kübraş, TBMM’nin Araştırma Komisyonu Raporu’nda kayıtlarda adı geçen yeşil sermaye şirketi... (CHP Ekonomi Raporu 6 Şubat 2007) ??? AKP iktidarı, adlarını saydığım şirketlere borsa yolunu açmak, böylece sorumlu kişileri kurtarmak amacıyla büyük çaba harcıyor... AKP’nin bu tutumu, vurguna ortak olma anlamına gelir mi, gelmez mi? SPK, sekiz yeşil sermaye şirketinin, halktan izinsiz para topladığını bildiği halde halka açılmaya uygun bulduğuna hangi gerekçeyle karar verdi? Vurguncular, din bezirgânlarını aklayan düşünce Türkiye’yi nereye götürür? Türkiye’de hukuk çiğneniyor açık açık... Gelelim Eyüp’teki Pierre Loti Tepesi’nin AKP’li belediyece “Eyüp Sultan Tepesi” olarak değiştirilmesi girişimine... Türkiye’yi yöneten düşünce, 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olma yolundaki İstanbul’a bir darbe daha indiriyor... Eyüp Belediye Başkanı Ahmet Genç, Türk dostu deniz subayı, Fransız yazar Pierre Loti’nin hangi kitabını okumuştur? D Y MÜFETTİŞLER DİNK CİNAYETİ GİDEREK BÜYÜYOR. BU İŞİN İÇİNDEN NASIL ÇIKACAĞIZ?.. RAF sanığı salıveriliyor Osman ÇUTSAY FRANKFURT – Almanya’nın terör tarihine eylemleriyle damga vuran son aktörler de hapishaneleri terk etmeye hazırlanıyor. 1968 olayları sırasında şekillenen ve sonu ölümle biten birçok eylemleriyle özellikle 70’lerin Federal Almanya’sını belirleyen Kızıl Ordu Fraksiyonu’nun (RAF), kendi kendisini tasfiye ettiği 1998 yılından bu yana en üst düzey yöneticilerinden biri daha cezaevi duvarlarının dışına alınacak. Stuttgart Yüksek Eyalet Mahkemesi, 1985 yılında mahkum ettiği Brigitte Mohnhaupt’un 27 Mart 2007’de şartlı olarak salıverilmesini karara bağladı. Mahkeme, hafta başında açıkladığı kararında, federal başsavcılık temsilcileri ve psikiyatri uzmanları ile görüş birliği içinde, Brigitte Mohnhaupt’un toplum için bundan böyle bir tehlike kaynağı oluşturmayacağı kanısına varıldığını kaydetti. Daha önce benzer şekilde salıverilen hiçbir RAF üyesinin yeniden suç işlememiş olmasının da bu kararın alınmasında etkili olduğu sanılıyor. Mohnhaupt’un dışında, halen RAF’ın bir dönemki “sert çekirdeğinden” Christian Klar, Eva Haule ve Birgit Hogefeld de cezaevinde bulunuyor. 54 yaşındaki Christian Klar, bir önceki cumhurbaşkanı Johannes Rau’ya şartlı tahliye başvurusunda bulunmuştu. Bu başvuru hakkında Cumhurbaşkanı Horst Köhler’in bir karar vermesi gerekiyor. Mart ayı sonunda şartlı olarak tahliye edilecek olan Brigitte Mohnhaupt, tıpkı kader arkadaşı ve örgütün yönetim kadrosundan Christian Klar gibi eylemleri nedeniyle pişman olduğu açıklamasında bulunmamakla tanınıyor. Alman güvenlik uzmanları, 1949 doğumlu ve ömrünün 29 yılını hücrelerde geçirmiş bu kadın eylemcinin “tüm yaşamının RAF olduğuna” dikkat çekiyor. ‘KAPALI KUTU’ Alman güvenlik uzmanları ve basının gözünde “bilmece gibi” bir kişilik sahibi olan ve 1960’ların sonunda ilk eylemlere katılan Brigitte Mohnhaupt, 1972 ile 1977 yılları arasında cezaevinde kaldı. Dışarı çıkar çıkmaz RAF’ın yönetici kadrosu içinde eylem kararı aldığı belirtilen Mohnhaupt’a, güvenlik uzmanları, 1976 yılında Stammheim’da kendini asarak öldüğü ileri sürülen Ulrike Meinhof’un halefi gözüyle bakıyor. Nitekim Mohnhaupt, 1977’de Başsavcı Siefried Buback’a suikast ve kendisinin de doğrudan katıldığı belirlenen banker Jürgen Ponto’nun öldürülmesi ile Hanns Martin Schleyer’in kaçırılmasında yönetici düzeyinde rol aldı. 1978 yılında o zamanki Yugoslavya’nın Zagreb kentinde daha başka bazı RAF militanlarıyla birlikte gözaltına alınan Mohnhaupt ve arkadaşlarını, Belgrad yönetimi, “Bonn ile karşılıklı terörist değiş tokuşunda anlaşamayınca” serbest bıraktı. 1977 yılında ağır darbeler alan RAF’ın bazı militanları Alman Demokratik Cumhuriyeti’ne geçerken, Mohnhaupt Federal Almanya’da eylem lere devam etmeyi seçti. Brigitte Mohnhaupt 1982 yılı sonunda Frankfurt’ta yakalandı ve 1985 yılında da 5 kez ömür boyu ile 15 yıl da ek bir hapis cezasına çarptırıldı. Mohnhaupt, tüm RAF eylemlerine katılmış sayıldı. Ancak bizzat eylemlere katılıp katılmadığı, yani silah kullanarak bizzat cinayet işleyip işlediği konusu Stuttgart’taki mahkemede de net bir açıklık kazanmadı. Alman basınında son haftalarda Christian Klar ile birlikte şartlı tahliyeleri nedeniyle üzerine sık sık haber ve yorumlar çıkan 1949 doğumlu Brigitte Mohnhaupt, ömrünün toplam 29 yılını hapishanelerde geçirdi. Yakınları, Mohnhaupt’un “ketum tavrının” kamuoyunda yarattığı izlenimin dışında bir kişiliği olduğunu belirterek, onun “serinkanlı yapısını ve mizahi yanının gelişkinliğini” öne çıkarıyorlar. Hatta RAF’ın son “kadın rejisörünün” geçmişte örgüt içinde bazı militanların “ihanet gerekçesiyle” öldürülmesine de engel olduğu bildiriliyor. Bu arada, özellikle kurbanların aileleri, Mohnhaupt ve Christian Klar gibi suçu kanıtlanmış eylemcilerin kendilerinden ve toplumdan özür dilemedikleri gerekçesiyle, “bu insanlar, yaptıklarından pişman oldukları yolunda herhangi bir açıklamada bulunmadıkları için şartlı tahliyeyle salıverilmemelidir” görüşünü dile getiriyorlar. 10 KİŞİ TUTUKLANDI Rusya Türkiye ‘hacker’ hattı çökertildi İZMİR (AA) Rusya’dan 3 “hacker”ın Türkiye’de internet hesabı bulunan kişilerin adreslerine virüslü mail göndererek hesap bilgilerini elde etmesi ve bu bilgileri Türkiye’deki şebeke elemanlarına iletmesi suretiyle yaklaşık bin kişinin hesabından en az 2 milyon dolar çekildiği tespit edildi. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuran çok sayıda yurttaş, banka hesaplarındaki yüklü miktarda paranın çekildiğini bildirdi. Yapılan araştırma sonucunda, mağdurların hesaplarındaki paraların internet şifreleri kullanılmak suretiyle başka hesaplara transfer yapılarak çekildiği tespit edildi. Oluşturulan 20 kişilik özel bir ekip, şebeke elemanlarının kullandıkları bilgisayarların “Internet Protocol” (IP) adreslerini tespit etti. Polisin, İzmir, Fethiye, Didim ve Kuşadası’nda “eşzamanlı” düzenlediği operasyonlarda şebekenin lideri oldukları ileri sürülen M.M. ve C.U. ile 15 kişi yakalandı. Zanlıların sorgulanması sonucu şebekenin çalışma sistemi ortaya çıkarıldı. Rusya’dan 3 “hacker”ın Türkiye’de internet hesabı bulunan kişilerin adreslerine virüslü mail göndererek hesap bilgilerini elde ettikleri, M.M. ve C.U’nun da bu bilgilerle girdikleri hesaplarda bulunan yüklü miktardaki paraları sahte kimliklerle açılan hesaplara aktardıkları ortaya çıktı. Şebekenin, paraların yüzde 10’unu komisyon olarak Rus “hacker”lara gönderdiği, son 2 haftada bu kişilere 33 bin dolarlık havale yapıldığı, böylece 2 haftada yurttaşların hesaplarından internet aracılığıyla 330 bin dolar çekildiği belirlendi. Polis, operasyonu Cumhuriyet tarihinin en büyük bilişim dolandırıcılığı olarak nitelendirirken şebekede yaklaşık 1 milyon kişinin internet hesap bilgilerinin kayıtlı olduğu tespit edildi. Mahkemeye çıkarılan zanlılardan 10’u tutuklandı. renkli ilan asirmen?cumhuriyet.com.tr hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle