09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 KASIM 2007 CUMA spor NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN u köşede Ülker Holding’in spor eğitimine yatırımından söz etmiştim. Bu konuda holdingin kurumsal iletişim genel müdürü Zuhal Şeker’le konuştuk. Proje 2008’in Ocak’ında başlayacak. Amaç spor yöneticiliğini ve spor işletmeciliğini kaliteli ve profesyonel anlamda bir düzeye getirmek. Avrupa Birliği’nin (AB) kriterlerinden birisi de spor kulüplerinde özellikle de futbol kulüplerinde asgari 5 profesyonel yöneticinin görev almasıydı. Ancak önceki yıllarda bu kriterlerin kulüplere bildirilmesine karşın birkaçı dışında bir hareket olmamış ve kulüp yönetimleri yine bildikleri amatör anlayışla görevlerine devam etmişlerdi ve hâla da ediyorlar. Proje sahibi Ülker Holding’in kulüplerdeki bu geleneği değiştirmek amacıyla Kadir Has Üniversitesi’nin ortak çalışmasıyla başlatacağı uygulama spor eğitimi almış Eğitim Fakültesi ve İşletme Fakültesi mezun ve henüz okuyan öğrencilerine açık. Genel müdür Zuhal Şeker, bu projenin amacını ve gerekliliğini şöyle açıkladı: “Evrensel spor işletmeciliği ve spor organizasyonu spor ekonomisinde büyük rol oynuyor. Oysa spor kulüplerimiz gerek işletmecilikte gerekse yönetimlerde ekonomik zorluklar yaşıyor. Bu proje bu konudaki eksikliği giderme ve çağdaşlık yolunda bir amaç için hazırlandı.’’ Son yıllarda spora büyük yatırımlar yapan; futbol, basketbol ve diğer sporlara yaklaşık yılda 40 milyon dolar maddi destek veren Ülker’in ilişkili olduğu kulüplerle bir takım zorluklar yaşadığı görülmüş olmalı ki bu proje daha çok işletme ve ekonomi üzerine kurulmuş. Bugün Türk sporuna çeşitli şekillerde sporsorluk yapan şirketler artık spora yatırımlarının nereye gittiğini haklı olarak sorgulamaya başladı. Yıllarca Türk futboluna sponsorluk yapan THY’nin desteğini çekmesinin nedeninin açıklanmaması da belki başka sponsorları tedirgin etmemek içindir. Neyse konuyu dağıtmayalım. Ülker Holding de parasının nereye gittiğini göreceği bir proje uyguyor. Yani kendi projesini kendisinin uygulaması da gerçekten güzel bir düşünce ve girişim... Kurumsal iletişim genel müdürü Zuhal Şeker, “Bu işe nasıl bir kadro ve nasıl bir öğretim planlamasıyla giriyorsunuz” şeklindeki sorumu şöyle yanıtlıyor: “Kadir Has Üniversitesi’nde yapılacak dersler için basın tarihi, Türkçe, habercilik etiği ve habercilik perspektifi, spor felsefesi ve olimpizm (Oyun felsefesi, spor kültürü, spor sosyolojisi), spor gazeteciliği (haber dili ve yazımı, editörlük, röportaj tek Bir NBA efsanesi: D r . J . Görkem ÇÖTELİOĞLU “Yıl 1980... NBA finallerinin 4. maçında Philadelphia, Los Angeles’ı konuk ediyor. Ev sahibinin 105102 kazandığı maçta yaşanan bir pozisyon... Julius Winfield Erving II , pota altındaki dip çizginin sağından turnikeye giriyor. Karşısına Kareem dikiliyor. Normal şartlarda topun Erving’in ‘elinde patlaması’ gerekiyor. Ama zatı muhterem, fizik kuralları ve rakip takım oyuncuları yokmuşcasına havada keyfince süzülüyor. Sağ elindeki topu hayali bir yarım daire çizerek sol, yani ona göre ters tarafından çemberin içine bırakıyor. Kareem bu sırada elleri yukarıda, olduğu yerde çaresizce zıplıyor. Diğer Lakers oyuncuları topu oyuna sokmaları gerektiğinin farkına varana dek ağızları açık havaya bakıyor. ‘Dr. J.’ gerçeğini sanırım en iyi böyle özetleyebiliriz. Basketbolun oynanış şeklini değiştiren adamı okumaktan ziyade arşivleri karıştırıp onu izlemenin keyfine varmanızı öneririz.” Julius Erving için bu satırları yazmışız dergimizin 29. sayısında. Gerçek efsaneler arasında andığımız “Dr. J” ile yaklaşık 8 ay sonra, NBA Europe Live 2007 kapsamında Türkiye’yi ziyareti sırasında yüz yüze konuşma şansını yakaladık. O, heyecandan sesimiz titreyerek sorduğumuz soruları yanıtlarken biz de torunlarımıza anlatacağımız bir hatıranın sahibi olduk. Sanırım bu ülkemize ilk gelişiniz. İstanbul’u nasıl buldunuz? JULİUS ERWİNG: Hayatım boyunca çok seyahat ettim ama bu Türkiye’ye ilk gelişim, daha önce fırsat bulamamıştım. Burada olmaktan çok mutluyum. İstanbul düşündüğümden çok daha gelişmiş bir şehir. Gelmeden önce biraz araştırmıştım. Aslında beni en fazla trafik şaşırttı. İstanbul’un kozmopolit yapısı ve tarihle iç içe oluşu da beni etkiledi. Dünyaya sunacak çok şeyi var. Oyunculuk döneminizdekiyle bugünkü NBA’i karşılaştırdığınızda ne gibi farklar görüyorsunuz? J.E: NBA artık daha büyük bir oluşum haline geldi. Global bir lige dönüştü. Ben, genç yaşta basketbolun elçiliğini yapmaya başladım. Ligin 70’lerden bugüne kadarki evrimini izledim. Oynanan basketbol olgunlaşarak diğer bütün sporlarla rekabet edebilecek seviyeye geldi. Avrupa basketbolunun NBA üzerinde nasıl bir etkisi oldu? J.E: Muazzam etkileri oldu. Sanırım şu anda oyuncuların yaşlaşık yüzde 30’u yabancı. NBA “Amerika’nın oyunu” olarak anılsa da küreselleşmenin sayesinde diğer ülkelerden birçok oyuncunun katılımıyla daha iyi bir hale geldi. C 19 Spor Yöneticiliği ve İşletmeciliği FAVORİ YİNE SAN ANTONIO 2008 için şampiyonluk favoriniz hangi takım? Garnett ve Allen’ı kadorsuna katan Boston Celtics’i şanslı görüyor musunuz? J.E: San Antonio son şampiyon olarak yine en büyük favori. Çünkü kadrolarını korudular. Boston’unsa nasıl uyum sağlıyacağını görmeliyiz. Oyuncular arasında şampiyonluk serisi görmüş kimse yok. Koç Doc Rivers için de aynısı geçerli. Bu büyük bir soru işareti. Kağıt üstünde şimdiden 50 maç kazanacak bir takım olsalar da maçlar kağıt üstünde oynanmıyor. Temsilcilerimiz Mehmet Okur ile Hidayet Türkoğlu hakkındaki görüşleriniz neler? J.E: İkisinin de çok iyi oyuncular olduklarını düşünüyorum. All Star seviyesindeler. Mehmet’in sadece potansiyeli düzeyide oynaması gerekiyor. Hedo’nun da Sacramento’dan Orlando’ya kadar uzanan iyi bir kariyeri var. Uygun yeri bulması çok önemli. Şimdi dominant bir pivotla oynuyor. Dwight Howard bir All Star, dolayısıyla Hedo yardımcı rolünü üstleniyor. Bu da önemli bir görev ve ben Orlando’nun bu sezon PlayOff’a kalacağını öngörüyorum. Utah ise zaten şampiyonluk adayları arasında. Sizi “Efsane” mertebesine yükselten kariyerinize dönüp bakmak kendinizi nasıl hissettiriyor? J.E: Adım adım bireysel ve takım hedefleri koymak ve bunlara erişmek, daha sonra da yenilerini koymak; inandığın ve doğru olduğunu hissettiklerine işinde başarılı olarak ulaşmak; bunlar bir oyuncunun efsane statüsüne çıkması için sahneyi hazırlar. Ve bu keyfini sürebileceğin bir şeydir. Senin için bir çok kapıyı açar. Kendine, sevgine ve seni destekleyenlere saygı duyuyorsan bu sana geri döner. Tüm dünyanın saydığı biri haline gelirsin. İnsanlar senin geldiğini gördüklerinde onlara bir şeyler olur. Seni tanıdıkları için gurur duyarlar. Bunun olması beni mutlu ediyor. B nikleri, foto muhabirliği, sayfa düzeni, dış haberler, arşiv ve gazete yönetimlerinin spora bakış açısı), spor radyo TV haberciliği (canlı yayın ve spikerlik, program yapımcılığı), reklam, halkla ilişkiler, spor yöneticiliği ve spor ekonomisi (kulüp yöneticiliği, halka açık kulüpler, kulüp ekonomileri, uluslararası örgütlenmeler), spor hukuku ve idari yapı gibi 5 ay sürecek bir program sonunda yapılacak sınavı Kadir Has Üniversitesi gerçekleştirecek. İlk yıla 60 öğrenciyle başlayacağız. Kazananlar arasından 30 kişiye burs vereceğiz.” Gerçekten de çok yoğun bir program. Genel olarak baktığımızda bugün “Spor ailemizde böylesine kalifiye bir çalışan var mıdır” diye düşünüyorum. Aslında spor çağdaş ülkelerde uzmanlarla yönetiliyor. Belki ilk bakışta bize bile biraz garip gelecek ama bu yoğun öğretim programına katılan öğrencileri zor bir sınav bekliyor. Dersler genellikle gerekli bilgileri donatıyor ama uygulamada yani gerçek yaşamda ne olur bilemem. Futbolda menajerlik kurumuna seminelerle başlamış, diplomalar vermiş ama sonunu getirememiştik. Çünkü amatör yöneticilik sistemine alışmıştık. O sistem siyasilere de çok uygun geliyordu. Sistemde işe adam değil adama iş vardı. Şimdi de spor ailemizin içine girecek sertifikalı öğrenciler kimlerle ve kimbilir nelerle karşılaşacak, tahmin bile edemiyorum. Ne var ki “Başlamak bitirmenin yarısıdır” derler. Ülker’in başlattığı bu projeyi kutlarken bir eksik kalan yanından söz etmek istiyorum. Yazımda belirttiğim gibi eğitim fakültelerinden mezun gençler spor federasyonlarında görev alamıyor. 4 yıl fakültelerde uygulamalı deslerle birlikte eğitim görmüş, mezun olmuş gençlere spor federasyonları görev vermiyor. İlle de kendi seminerlerinden geçmeleri koşulunu öne sürüyorlar. Bu seminerlerden de kart hamili olanların geçtiğini söylememe bilmem gerek var mı? Federasyonların özerk hale geldikten sonra astığı astık kestiği kestik oldu. İstediklerine tonlarla istemediklerine gramla para dağıtıyorlar. Bunu GSGM’dekiler de biliyor. Ama genel müdür Mehmet Atalay, Ülker Kadir Has Projesi’nden sertifika almış gençlerin spor kulüplerinde görev almalarını sağlar hatta bu konuda yönetmeliğe bir madde eklerse çağdaşlık yolundaki düşünceler ve uğraşlar boşa çıkmaz. Sevgili Atalay ne demek istediğimi elbette ki anlamıştır. ayucelman?yahoo.com Haftanın konuğu Rodrigo Tello Hentbolda yeni sayfa SevilL ARINAN Türk hentbolünün hak ettiği yere ulaşması için ulusal takımların başına getirilen Macar teknik direktör Peter Kovacs, Ay Yıldızlıların başarı grafiğini yükselteceğini söyledi. Avusturya ve İsviçre’nin de transfer listesinde yer alan tecrübeli teknik adam, “Türkiye’ye para kazanmak için gelmedim Türk hentbolu için yeni bir sayfa açtık” dedi. Sporculuk ve teknik adamlık kariyeri süresince birçok başarıya imza atan Peter Kovacs, şimdi de Türk hentbolu için kolları sıvadı. Ulusal takımların performansını görmek için sporcuları 2 günlük kampa alan Kovacs, Murat Bilge, Hüseyin Taşcan ve Kıvanç Özcan’ın bulunduğu teknik ekip ile çalışmalarını yürütüyor. Türkiye ile 2 yıllık sözleşme imzalayan Kovacs’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: Neden Türkiye’yi tercih ettiniz? PETER KOVACS: Oyunculuk ve teknik direktörlük yıllarımda ulaştığım birikimi şimdi Türk ulusal takımlarına aktarmak istediğim için buraya geldim. Önemle belirtmek isterim ki ben Türkiye’de para kazanmak için bulunmuyorum. Bunun yanında sadece A Ulusal Takım değil, bütün ekiplerin başarılı olması için çaba göstereceğim. Türk hentbolü için yeni bir yapılanma mı söz konusu? P.K.: Kesinlikle doğru, Türkiye için yeni bir yapılanma söz konusu, yeni bir sayfa açtık. Hentbolü yukarı taşıma hedefimiz ile birlikte uluslararası areneda da başarılı olacağız. Türkiye’ye geldiğinizde ilk işe nereden başladınız? P.K.: Takımların ve oyuncuların durumunu görmek için öncelikle ulusal takım ve Türkiye Lig’lerinde yer alan ekiplerin maçlarını seyretmekle işe başladım. Bunun devamında da ulusal takımlarda yer alan sporcuları teknik ve taktik anlamında izledim. Takımların eksik yerlerini tespit etmeye çalıştım. Sonrasında da ona göre bir yol çizeceğiz. Takımların ve oyuncuların dışında yeni bir ülkeyi ve kültürü de tanımaya çalışıyorum. Türk hentbolünü nasıl buldunuz? P.K.: Türk hentbolü ile ilgili yorum yapmak için çok erken ama izlenimlerin çerçevesinde Türkiye, uluslararası maçlarda iyi sonuçlar alamamış. Yani istediği yere gelememiş. Teknik ekibim ile birlikte her şeye baştan başlayacağız. Uluslararası düzeyde fazla başarısı olmayan bir ülkeye gelmekle risk aldığınızı düşünüyor musunuz? P.K.:Risk aldığımı düşünmüyorum. Türkiye’de çok güzel işler yapıp, başarılı olacağız. Oyuncularda bu ışığı gördüm. O zaman Türk hentbolünü nereye taşımak istiyorsunuz? P.K.: Bizim için burada önemli olan galibiyetlere imza atıp hentbolda söz sahibi olmak. Tabii belirlediğimiz bu hedefi benim tek başıma ulaşmam olanaksız. Onun için oyuncuların da benim gibi istekli olması gerekiyor. Oyuncusundan teknik ekibine, masöründen doktoruna kadar herkesin başarıya odaklanması lazım. Böyle olursa ancak istediğimiz yere geliriz. Ocak ayında yapılacak olan Macar Dünya Hentbol ŞampiyonaUlusal Takımı’nda, sı Grup Eleme maçlarında Olimpiyatlar’da, Almanya ve Avusturya şansımız nedir? Ligileri’nde forma giyen Peter Kovacs, 1955 P.K.: Grup eleme yılında Macaristan’da doğdu. Hentbola küçük maçlarında ciddi an yaşlarda başlayan Kovacs, aktif oyunculuğun ardından lamda güçlü takımlarla bütün birikimini antrenörlüğe aktardı. Macar Ulusal Takımlarını çalıştırmakla teknik direktörlüğe adım karşı karşıya geleceğiz. atan Kovacs, Almanya ile Avusturya’nın Avrupa Tabi güçlü takımların olve Dünya Şampiyonalarına katılan ması bizim moralimizi bozatakımlarında görev yaptı. maz. Biz başarısız ve niteliksiz bir ekip değiliz. Maçlarda son dakikaya kadar mücadele edersek galibiyetleri rahatlıkla alırız. Oyuncular gerçekten iyi, başarısız olma Geçtiğimiz haftalarda gerçekleştirimamız için önümüzde engel yok. Dünlen ulusal takım kampında, hentbolcuya hentbolunda da söz sahibi olmak istiları nasıl buldunuz? yoruz. P.K.: Sporcuların teknikleri ve fizikle Hentbolün dışında Türk sporunu ri çok iyi ama savunmalarında az da olsa nasıl değerlendiriyorsunuz? aksaklıklar gördüm. Sporcuların hepsi P.K.: Türkiye’de futbol ve basketbol, pozitif ve istenilenin en iyisi verecek düsporseverler tarafından fazlasıyla ilgi gözeyde hentbolcular. Hentbolda kondisrüyor. Türkler, özellikle futbolla fazlayon antrenmanları çok önemlidir, bu çersıyla ilgileniyor. Ayrıca altyapı sporculaçevede ağırlık çalışmalarına daha da rı da çok iyi. Bundan sonra altyapıya daönem vereceğiz. ha da önem vereceğiz. Çok umutlusunuz, sizinle birlikte Türkiye’yi nasıl buldunuz peki? Türk hentbolü dünyada söz sahibi olaP.K.: Öncelikle Türk insanını çok sıbilecek mi? cak kanlı ve sevecen buldum. Türkiye’ye P.K.: Öncelikle Türkiye, üst düzey geleli çok kısa bir süre oldu fakat Türkihentboldan uzak kalmış. Bu uzağı yakınye’yi seveceğimi düşünüyorum. lara çekmek de biz teknik ekibin görevi. Beşiktaş taraftarını ve İstanbul’u nasıl buldun? TELLO: Her açıdan çok mükemmel bir ülkeye ve şehre geldiğimin farkındayım. İstanbul, inanılmaz bir şehir. Taraftara gelince; en son oynadığımız Liverpool maçında tüm dünya ne kadar muhteşem bir taraftara sahip olduğumuzu gördü. Onların desteği ile başarılı olacağız. Takımda en iyi kiminle anlaşıyor? TELLO: Bütün futbolcu arkadaşlarımla çok iyi anlaşıyorum. Siz de kabul edersiniz ki aynı dili konuştuğum için Delgado ve Higuain ile daha yakınız. Sporting Lizbon’daki başarılarını Beşiktaş’ta da yaşayacağını düşünüyor musun? TELLO: Takım arkadaşlarımla birlikte daha fazlasını da yaşayacağımızı düşünüyorum. Portekiz’deki yaşamınla Türkiye’deki hayatın arasında nasıl farklar var? TELLO: Orada çok zorlanmıştım. Çünkü ilk kez ülkemden dışarı çıkmıştım ve adaptasyon sorunu yaşamıştım. Burada ise böyle sorunlarla uğraşmadım. Ailemle birlikte Türkiye’de olmaktan çok mutluyum. Daha önce Beşiktaş taraftarı gibi bir taraftar gördü mü? TELLO: Uzun yıllardır futbol dünyasının içindeyim ama böyle bir taraftar topluluğu görmedim. Futbolun hayatın bir parçası olduğu Güney Amerika’da dahi böyle bir taraftar yok. En çok hangi futbolcu ile oynamak istiyorsun? TELLO: Maradona ile oynamak isterdim. Beşiktaş’a gelmendeki en önemli sebep nedir? TELLO: Beşiktaş’ın ortaya koyduğu hedeflerdi ve hedefleri büyük olan bir takımda oynamak istiyordum. Örnek aldığınız futbolcu var mı? TELLO: Bir çok futbolcuda olduğu gibi benim de idolüm Maradona’ydı. Ertuğrul Sağlam nasıl bir teknik direktör? TELLO: Yaşı genç olmasına rağmen çok iyi bir teknik adam. Oyuncularıyla birlikte çok iyi bir ekip oluşturabiliyor. Çalıştığım en iyi teknik direktör diyebilirim. Bizimle diyalogları çok iyi; kendisi ile birlikte başarılar kazanacağımızı düşünüyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle