08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 Eğitimde yaradılışçılığın tehlikeleri Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin (AKPM) 17 Eylül 2007 tarihli oturumunda “Eğitimde Yaradılışçılığın Tehlikeleri” başlıklı rapor ve ona bağlı karar tasarısı ele alındı. 25 aleyhte ve 3 çekimser oya karşın 48 lehte oyla kabul edilen kararlar çerçevesinde, “akıllı tasarım” gibi çeşitli şekillerde karşımıza çıkan yaradılışçılığın, bilimsel verilere dayanmadığı ve bu nedenle okullarda okutulmasının doğru olmadığı kesin bir dille vurgulandı. Reyhan OKSAY apor ve ona bağlı kararda şu noktalara dikR kat çekildi: 1. Bu raporun amacı, inancı sorgulamak veya inanca karşı gelmek değildir, çünkü inanç özgürlüğü hakkı buna izin vermez. Amacımız, inancı bilim diye “yutturmaya” yönelik bazı eğilimlere karşı kamuoyunu uyarmaktır. İnancı bilimden ayırmak gerekir. Bunu bir husumet olarak değerlendirmemelidir. Bilim ve inanç bir arada varolmayı öğrenmelidir. Bu bilime ve inanca karşı çıkma sorunu değildir; fakat inancın bilime karşı çıkması kesinlikle engellenmelidir. 2. Bazı insanlar için yaradılışçılık, dini bir inanç olarak, yaşama anlam katar. Ne var ki Parlamenterler Meclisi, eğitim sistemimiz içinde yaradılışçı fikirlerin yayılmasının olası zararlı etkilerinden ve demokrasimiz için sonuçlarından kaygı duymaktadır. Eğer dikkatli olmazsak, yaradılışçılık, Avrupa Konseyi'nin en önemli yükümlülüklerinden biri olan insan haklarına yönelik bir tehdit haline gelebilir. 3. Türlerin doğal seçilim yoluyla evrimini reddeden yaradılışçılık, uzun süre bir Amerikan olgusu olarak görülüyordu. Bugün yaradılışçı fikirler Avrupa'ya sızmaya çalışıyor ve bu fikirlerin yayılması Avrupa Birliği'ne üye pek çok ülkeyi ilgilendiriyor. 4. Günümüzün yaradılışçılarının Hıristiyan veya Müslüman başlıca hedefi eğitimdir. Yaradılışçılar fikirlerinin okul bilim müfredatına girmesini istiyorlar. Ancak yaradılışçılık bilimsel bir disiplin olma iddiası taşımamaktadır. 5. Yaradılışçılar, bilginin bazı kısımlarının bilimsel niteliğini sorgularlar ve evrimin yalnızca bir açıklama olduğunu ileri sürerler. Bilim adamlarını, evrim kuramını bilimsel olarak doğrulamak için yeterli miktarda kanıt bulmadıkları gerekçesiyle suçlar. Aksine, kendi ifadelerinin bilimsel olduğunu savunurlar. Bu iddiaların hiçbiri nesnel analizlerle desteklenmemiştir. 6. Doğa, evrim, kökenimiz ve evrendeki konumumuz ile ilgili yerleşik bilgi dağarcığımıza meydan okuyan bir düşünce şekli ile karşı karşıyayız. 7. Çocuklarımızın kafasında inançları ve bilimi nereye oturtacakları konusunda ciddi bir karmaşa riski belirmiştir. “Her şey eşittir” tavrı bir hoşgörü belirtisi gibi görünse de, aslında tehlikelidir. 8: Yaradılışçılığın birbiriyle çelişen pek çok yönü vardır. En sonuncusu olan “akıllı tasarım” fikri, yaradılışçılığın daha rafine edilmiş bir şeklidir. Ancak kurnazca devreye sokulan akıllı tasarım, bilimsel bir yaklaşım olarak sunulduğu için daha büyük bir tehlike oluşturur. 9. Meclis sürekli olarak ve inatla bilimin temel alınması gerektiğini vurguluyor. Bilim sayesinde yaşam ve çalışma koşulları büyük ölçüde düzeltilmiş ve gelişmiştir. Ayrıca bilim ekonomik, teknolojik ve sosyal gelişmelerde de çok büyük bir rol oynamıştır. Evrim kuramı gökten inmiş tanrısal bir bildiri (vahiy) değildir; tümüyle gerçeklere dayanır. 10. Yaradılışçılık, bilimsel bir temele oturtulduğunu iddia eder. Aslında yaradılışçılar fikirlerini savunurken üç yöntemden yararlanır. • tümüyle dogmatik iddialar • bilimsel alıntıları çarpıtarak ve genellikle çarpıcı fotoğraflar eşliğinde kullanmak • az tanınmış ve genellikle bu konularda uzman olmayan bilim adamlarının görüşlerine yer vererek destek sağlamak Yaradılışçılar bu yöntemlerden yararlanarak bu konuda yeterli bilgiye sahip olmayanların beyinlerine kuşku tohumlarını eker. 11. Evrim yalnızca insanların ve toplumların evrimini ilgilendiren bir konu değildir. Bu kuramı reddetmek toplumun gelişmesinde çok ciddi sonuçlar doğurur. Eğer evrim reddedilseydi AIDS gibi enfeksiyon hastalıklarıyla mücadele etmek için yapılan tıbbi araştırmalar mümkün olmazdı. Ayrıca evrim mekanizmaları anlaşılmamış olsaydı, biyo çeşitlilik ve iklim değişikliği ile ilgili risklerin farkına varamazdık. 12. Modern dünyamız çok uzun bir tarihe sahiptir. Bu tarihte bilim ve teknolojinin gelişimi çok önemli bir yer tutar. Ancak bazılarının bilimsel yaklaşımı hâlâ tam olarak anlaşılmamıştır. Bu bilgi eksikliği köktendincilik ve aşırı akımların beslendiği bir kaynak haline gelmiştir. Bilimin tümüyle reddi insan haklarına yöneltilmiş en tehlikeli tehditlerden biridir. 13. Evrime ve evrim savunucularına karşı savaş açanlar çoğunlukla aşırı dincilerdir. Bu kişiler aşırı sağkanat siyasi akımlarla işbirliği içindedir. Yaradılışçı akımlar gerçek bir siyasi güce sahiptir. Ayrıca pek çok kereler tanık olunduğu üzere, yaradılışçılığı en şiddetli şekilde savunanlar demokrasiyi teokrasiye dönüştürmeye hazırdır. 14. Tek tanrılı dinlerin önde gelen temsilcileri çok daha ılımlı bir yol izlerler. Örneğin Papa Benedict XVI, insanlığın evriminde bilimin rolünü över ve evrim kuramının “varsayımdan öte” olAKIMI C bilim/teknik 2 KASIM 2007 CUMA TÜRKİYE'DE YARADILIŞÇILIK Başta Türkiye, Fransa, İsviçre Belçika, Polanya, Rusya, İtalya, Yunanistan, İngiltere, Hollanda, İsveç, Almanya, İspanya'dan örneklerin yer aldığı raporda, Lüksemburg'un eski eğitim bakanı olan raportör Anne Brasseur, oylamadan sonraki açıklamasında yaradılışçı fikirlerin Avrupa'da Brasseur, bu alanda Türkiye'de yaradılışçılık fikirlerini yaymaya çalışan Harun Yahya'nın (gerçek adı Adnan Oktar), Fransa, İsviçre Belçika ve İspanya'da da Yaradılış Atlası aracılığı ile propaganda yaptığını ileri sürüyor. Müslüman ülkelerin içinde resmi olarak laikliği savunan birkaç ülkeden biri olan Türkiye'nin İslami bilimsel yaradılışçılığın beşiği olduğunu iddia eden Brasseur, Türkiye'de ders kitaplarında yaradılış fikirlerinin yer aldığına dikkat çeki bazı hareketler de göze çarpıyor. 1998 yılında Yahya'nın eleştirilerine cevap vermek ve evrime yöneltilen saldırılara karşı kamuoyunu uyarmak için bir komisyon kuruldu. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) ve TÜBİTAK da evrim kuramının yanında yer alarak bu karşı akımı önlemenin yollarını arıyor.” ARADILIŞ ATLASI DİĞER AVRUPA ÜLKELERİNDE FRANSA 2007 yılının başlarında yaradılışçı Harun Yahya “Atlas of Creation” adlı yaradılış atlasını çok sayıda Fransız okuluna ve araştırma merkezine gönderdi. Tepki olarak Eğitim Bakanı Gilles de Robien, “Bakanlığın belirlediği müfredat ile uyuşmadığı için okullarda okutulamaz” kararı verdi. Paris Üniversitesi IV'den Evrim Biyoloğu Herve Le Guyader, atlası incelemek üzere bakanlık tarafından görevlendirildi. Kitabın daha önceki Anglosakson kökenli yaradılışçı çalışmalardan daha tehlikeli olduğuna karar veren Guyader, “Bu kitap ilgi çekici resimleri ve parlak baskısı ile yetersiz bilgiye sahip kişileri etkileyebilir. Ayrıca kitabın bilimsel içeriği son derece yetersiz” diyor. Atlas ayrıca çok sayıda gazeteciye de gönderildi.Fransa'daki İslami örgütlerin Yahya'nın atlası ile ilgili görüşleri genellikle evrimin İslam dini ile çelişmediği yönünde. Fransız Müslüman Konseyi adlı kuruluşun başkanı Dalil Boubakeur, “Yahya'nın bu girişimi son derece zararlı. Biz evrimin bilimsel bir olgu olduğunu kabul ediyoruz” diyor. Şubat 2007'de Le Monde'un söyleşi yaptığı sosyolog Malek Chebel ise “İslam hiçbir zaman bilimden korkmamıştır. Atlas Türkiye'deki aşırı sağcılara yakın bir örgütün ürünüdür” diyor. İSVİÇREMart 2007'de yaradılış atlası, ülkenin Fransızca konuşan bölgesindeki çok sayıda okula gönderildi. Cenevre Kantonu yetkililerinden Georges Schürch, bu kitabın titiz bir incelemeden geçirilmeden okullarda okutulmasının mümkün olmadığını söylüyor. Ayrıca Eğitim Bakanlığı'ndan Jacqueline Horneffer, “Kitap geçerli bilimsel kuramlara yanıt vermiyor ve ayrıca laik ve dini eğitimin ayrılık ilkesine ters düşüyor” diyor. BELÇİKA Fransa'dan sonra Mart 2007 tarihinde atlas bu sefer de Belçika'daki okullara gönderildi . Sosyal Gelişme ve Eğitim'den sorumlu bakan Marie Arena şu uyarıda bulundu: “Tüm öğretmenler bu belgelerin yaydığı değerlere karşı uyarılmalı ve bu kitabın öğrencilerin eline ulaşması engellenmeli.” İSPANYA Fransa'dan bir ay sonra Yahya'nın atlası Barselona Üniversitesi'ndeki biyoloji bölümüne gönderildi. Y duğunu kabul eder. 15. Temel bilimsel kuram olarak evrim ile ilgili tüm olguların öğretilmesi, toplumumuzun ve demokrasimizin geleceği için çok kritik bir rol oynar. Bu nedenle, evrim kuramı, bilimsel olarak yanlışlanmadığı sürece, başta bilim derslerinin içeriği olmak üzere müfredatta sağlam bir yer edinmelidir. Evrim her yerde karşımıza çıkar. Örneğin antibiyotikleri gerekli gereksiz kullanmak, dirençli bakterilerin oluşmasına zemin hazırlarken, böcek öldürücü ilaçların gereğinden fazla kullanılması böceklerin mutasyon geçirip ilaçlardan etkilenmemesine yol açar. 16. Avrupa Konseyi kültür ve din ile ilgili derslerin öğretilmesinin öneminin bilincindedir. İfade özgürlüğü ve kişisel inanç adına yaradılışçı fikirler kültürel ve dini eğitime ilave olarak okutulabilir. Ancak bunların bilimsel bir saygınlık talebi olamaz. 17. Bilim, aklı sistematik bir yapıya kavuşması için eğitir. Bilim olguların niçin olduğunu değil, nasıl olduğunu açıklar. 18. Yaradılışçıların giderek artan etkisinin nedenleri araştırıldığında, yaradılışçılık ve evrim arasındaki savunmaların entelektüel tartışmaların ötesine geçtiği görülür. Eğer dikkatli olmazsak Avrupa Konseyi’nin önemle üzerinde durduğu değerler, yaradılışçı köktendincilerin tehdidi altına girer. Dolayısıyla Konsey'in parlamenterleri çok geç olmadan önlem almalıdır. 19. Parlamenterler Meclisi, üye ülkelerin eğitim yetkililerini şu konularda dikkatli olmaya çağırıyor: 19.1. Bilime dayalı bilgiyi savunmak ve teşvik etmek 19.2. Nesnel bilimsel bilginin öğretilmesinin yanı sıra, bilimin temelleri, tarihi,epistemolojisi ve yöntemleri konusundaki eğitimi güçlendirmek 19.3. Bilimi daha anlaşılabilir, daha çekici, çağdaş dünyanın gerçeklerine daha yakın bir hale getirmek 19.4. Yaradılışçılığın, evrim kuramı ile eşit düzeyde, bilimsel bir disiplin olarak okutulmasına kararlı bir şekilde karşı çıkmak ve genel olarak yaradılışçı fikirlerin din dışında herhangi bir disiplin içinde sunulmasına izin vermemek 19.5. Okul müfredatında evrimin temel bilimsel kuram olarak okutulmasını teşvik etmek 20. Meclis, Avrupa Konseyi'ne üye 27 ülkenin bilim akademilerinin Haziran 2006 tarihinde evrimin okutulmasına ilişkin deklarasyonu imzalamasını büyük bir memnuniyetle karşılarken, bu deklarasyonu henüz imzalamamış olan bilim akademilerini de imzaya davet ediyor. kendisine zemin bulmaya çalıştığına ve bu fikirlerin yayılmasının pek çok Avrupa Konseyi ülkesini etkilediğine dikkat çekti. Hıristiyan yaradılışçılığının yanı sıra artık Müslüman yaradılışçılığının de giderek etkin bir hale geldiğini ileri süren yor ve lise öğrencilerinin %75'inin evrim kuramına inanmadığını belirtiyor. Brasseur Türkiye'de Yaradılışçılık başlığı altında yaptığı açıklamada şu bilgileri veriyor: “Gerçek adı Adnan Oktar olan Harun Yahya (Adnan Hoca olarak bilinir) bu akımın en sembolik isimlerinden biri. 50 yaşlarında olan Harun Yahya, 20 yıldır yaradılış veya din ile ilgili çalışmaları kitap haline getirip, basıyor. Global adlı bir yayınevinin de sahibi olan Harun Yahya, 1991 yılında kısa adı BAV olan bir bilim ve araştırma vakfı kurdu. Kuruluşundan bu yana BAV, Türk eğitim sisteminden evrim ile ilgili tüm ifadelerin ders kitaplarından çıkartılması için sıkı bir şekilde çalışıyor. Ayrıca Türkiye'nin belli başlı yerleşim merkezlerinde yaradılışçılık ile ilgili konferanslar düzenliyor. BAV'ın Amerikan Yaradılış Araştırmaları Enstitüsü (American Institute for Creation Research ICR) ile yakın ilişkisi olduğu düşünüyorum.” “Harun Yahya'nın en son çalışması, 'Yaradılış Atlası' Aralık 2006 tarihinde piyasaya çıktı. Yedi ciltlik serinin ilki olan 772 sayfalık kitap, özetle Darwin'in evrim kuramını çürütmeyi hedefliyor. Kitabın çıkarttığı sonuç şu: 'Yaradılış bir olgudur' ve 'evrim bir aldatmacadır'. Dahası, yazar kesin bir dille 'Darwinizm ile faşizm ve komünizm gibi ellerine kan bulaşmış ideolojiler arasında bir ilişki vardır ve ben bu ilişkiyi kınıyorum' diyor. 2007 yılının başlarında Yahya bu atlası Avrupa ve dünyanın diğer bölgelerine dağıtmak için bir saldırı başlattı.” “Yahya'nın bu saldırılarına karşı Türkiye'de KARAR BAĞLAYICI MI? AKPM kararları bağlayıcı değil ama bu hiçbir gücü yok anlamına gelmiyor. Eğer bir ülke AKPM kararlarına ısrarla uymazsa parlamentodan atılabiliyor. Bu durum bir sürü sorunu da beraberinde getirebiliyor. Ülkenin AKPM üyeliği sona ererken, Avrupa Konseyi üyeliği de askıya alınıyor ve söz konusu devlet bu durumda üye olmanın maddi ve siyasi avantajlarını kaybediyor. Kaynak: http://assembly.coe.int/documents/adoptedText/ta07/ERES1580.htm http://assembly.coe.int/documents/WorkingDocs/Docs07/EDOC11375.htm Prof. Dr. Aslı TOLUN İslam ve Evrim Avrupa Konseyinin bu kararının ülkemizdeki ders kitaplarındaki yanlışların düzeltilmesine vesile olmasını umuyorum. Bilim derslerinde yalnızca bilim öğretilmesi gerekir. Ayrıca, bilim ile dini birbirine ters gibi gösterme yalnızca bilime değil, dine de zarar verir. Ama en büyük zararı toplum görüyor; çünkü akılcı düşüncenin yerleşmediği bir toplum ilerleyemiyor. Bilim, tarih boyunca dincilerin saldırısına uğramıştır. Dünyanın düz olmadığı, hem güneşin hem kendi etrafında döndüğü savları kilise tarafından şiddetle red edilmişti. Kilise uzun zaman evrime de çok karşı olduysa da, sonunda papalar evrimi kabul ettiler. Ama başka kuruluşlar evrime saldırıyı sürdürmekteler. İşin tuhafı, İslamın evrimle bir sıkıntısı olmamasına karşın, son yıllarda hıristiyanların evrim karşıtlığı Türkiye'ye ithal edilmiştir. Örneğin İran İslam Cumhuriyeti politikacıları İslam dininin evrime karşı olmadığını ve ülkelerinde derslerde evrim okutulduğunu açıkça beyan etmektedirler. Üstelik, bilime saldırı hep sürmektedir. Bilim karşıtı savların hepsini kitaplara almayı MEB düşünüyor mu? Politikacılar evrimin “sadece bir kuram (teori)” olduğunu ileri sürmekteler. Kuram, tüm bilimsel süzgeçlerden geçerek doğruluğu kanıtlanmış savlara denir. Avrupa'da evrime en az inanan ulusun Türkler olmasının nedeni, genel eğitim düzeyinin düşüklüğü kadar, eğitimin bilimsel temellere dayandırılmamasıdır. Geçen yıl yüzlerce bilim innasımız, öğretim üyesi, imza toplamış ve yaratılış öyküsünün bilimmiş gibi okullarda öğretilmesinin yanlış olduğunu duyurmuş ancak MEB bunu dikkate almamıştı. Umarız Avrupa Konseyininkini alır. Ama insan düşünüyor da, hataların düzeltilmesi sadece Avrupa'nın kafamıza vurmasıyla mı olacak? Ne kadar üzücü... Yağmur A Ormanları kuraklığa rağmen yeşeriyor mazonlardaki yağmur ormanlarının, kuraklığa sanılandan daha dayanıklı oldukları ortaya çıktı. Science dergisinde yayımlanan araştırmaya göre yağmur ormanları 2005 yılındaki kuraklık döneminde beklenenden çok daha fazla büyümüş. Yağmur ormanlarındaki bu gelişme, bir aylık kuraklıktan sonra ormanların sararmaya başlayacağını gösteren iklim modellerini geçersiz kılmakta. 2005 yılındaki kuraklık Temmuz ve Eylül aylarında doruk noktasına ulaşmıştı. Bu kuraklığın ağaçların büyümesini engellemesi beklenirken tam tersi bir gelişme yaşanmış. Ağaçların tepesi daha fazla yeşerirken, fotosentez etkinliği de artmış. Sonuç, Arizona ve Sao Paolo Üniversitesi bilim insanlarının uydu verilerini değerlendirmeleriyle elde edildi. Araştırmacılar, NA SA'ya ait iki uydunun verilerini incelemişler. Birinci uydu “Terra” bitki örtüsünün “yeşilliğini”, “Tropical Rainfall Measuring” uydusu ise tropikal bölgelerdeki yağışları kontrol ediyor. Uyduların aylık kartlarıyla araştırmacılar Amazonlardaki bitki örtüsünün dokuz yıl içinde ne şekilde değiştiğini görmüşler. 2005 yılının kartlarını diğer yıllarla karşılaştırdıklarında ise bir sürprizle karşı karşıya kalmışlar. Kuraklık, yağmur ormanları üzerinde (en azından kısa vadeli olarak) olumlu etki yapmış diyor Arizona Üniversitesi'nden Scott. R.Saleska. Sonuç bugüne kadarki iklim modelleriyle hiç örtüşmemekte. Bu modellere göre kuraklığın başlamasıyla birlikte fotosentez etkinliği de hızla azalmakta. Bu azalma bitkilerin atmosferden daha az karbondioksit soğurmasına yol açmak ta. Atmosferde ne kadar çok karbondioksit kalırsa, hava daha fazla ısınır, kuraklık artar. Ancak yeni verilerden anlaşıldığı üzere yağmur ormanlarındaki gelişmeler en azından kısa vadeli olarak bu tahminlerle örtüşmemekte. Ağaçlar kuraklık döneminde derinlerdeki su rezervlerinden yararlanarak büyümeye devam ediyorlar. Evrim açısından bakıldığında bu gelişme gayet mantıklı diyor bilim insanları. Nitekim, Amazonlardaki periyodik kuraklıklar pek ender değildir. Amazon havzası dört ila sekiz yılda bir normalden daha az yağış almakta. Bilim insanları ağaçlardaki dayanıklılığın belli bir süre için geçerli olduğunu düşünüyorlar. Ancak ağaçların kuraklığa tam olarak ne kadar süre dayandıkları henüz bilinmemekte. 2005 yılındaki büyüme (üstte) ve yağışlar (altta) arasındaki farklılıklar. Kırmızı bölgeler ortalamanın altındaki yeşermeyi, sarı normal değerleri ve yeşil alanlar ise ortalamanın üzerindeki yeşermeyi göstermekte
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle