08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 KASIM 2007 CUMA bilim/vaziyet Beyin göçünün maliyeti: Yılda 2 milyar $ Kasım Özcan, www.tantana.net'den alındı Yağmur Ekim C Pax takip eden dönemde içe dönük yalıtım politikalarına bağlı olarak sorumluluk almadığı için eleştirildi. (...) Pax Americana ‘Birleşik Devletler Dış Politikası’nı desteklemek ya da eleştirmek için her iki tarafça da kullanılır ve bu sıfatla, duruma göre farklı yan anlamlar taşır. (...) Pax Americana, Pax Romana’daki Roma barışı dönemine benzer. Daha önceleri söylendiği gibi, Pax Americana modern zamanların Pax Romana’sı gibidir. Her iki durumda da barış dönemleri ‘görece barış’ dönemleridir. Her iki ‘barış’ sırasında da savaşlar oldu ama medeniyet için hâlâ elverişli zamanlardı. Bu dönemde ve barışın diğer dönemleri için şunu belirtmek lazım ki, bahsedilen barış tam anlamıyla bir barış “Şehitler ölmez, vatan bölünmez”; bunlar vatanı bölmeden toptan satarlar! içinde örgütler kurarak ulusal bilinci işlemez kılmaya çalışıyor mu çalışmıyor mu? İngiltere’nin, olmazsa Fransa’nın yardımını sağlamak akıllara gelen tek çıkar yol mu değil mi? Bazı kişiler gerçek kurtuluşu Amerikan mandasında arıyor mu aramıyor mu? Devletin başındaki kişi soysuzlaşmış mı soysuzlaşmamış mı? Güçsüz, onursuz, korkak hükümet kendini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş mi eğmemiş mi? Her yanda yabancı devletlerin özel adamları çalışıyor mu çalışmıyor mu? Halk yoksul mu zengin mi? Farkında olmadığı halde başsız kalan ulus, karanlık ve belirsizlik içinde, olup bitecekleri bekliyor mu beklemiyor mu? Felaketin ağırlığını anlamaya başlayanlar, kurtuluş çaresi saydıkları yollara başvuruyor mu, başvurmuyor mu? Devletin bir an önce çökmesi için gizli ve açık çabalar harcanıyor mu harcanmıyor mu? Yurduyla ve ulusuyla hiçbir vicdan ve düşünce bağı kalmamış bir sürü delinin, devletin ve ulusun onurunu koruması söz konusu olur mu olmaz mı? Bilimin ve tekniğin ışığa boğduğu gerçek uygarlık dünyasında, kurtuluş için dini liderliğe soyunanlardan yardım beklemek gülünç sayılmaktan başka bir nitelik taşır mı taşımaz mı? Gerçekler, tokat gibi suratımızda patlıyor! Akif Kökçe: “IMF elektriğe zam istiyor. Irak’ta kurdukları korsan Kürdistan’a sattığımız elektriğe indirim istemesin de!” 17 Sınır ötesi harekatımıza İran da soğukmuş. Neyimize sıcak ki! tarafından “tedavi” ABD edilen emekli vaiz Fethullah Gülen’in İngiltere’deki lordları da kafakola almasından sonra “cemaat”in yayın organlarından bir dergi kapağına “Pax Gülen” başlığını atınca Fatih Aker de özgür ansiklopedi Vikipedi’de “Pax”ın ne olduğuna bakmış: “Pax Americana (Latince: Amerikan Barışı) terim olarak, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından 1945’ten günümüze kadar Batı dünyasında süregelen ve Birleşik Devletler’in dünyanın en büyük askeri ve diplomatik gücü olduğu döneme rastlayan görece barış dönemini tanımlamak için kullanılır. Birleşik Devletler’e İngiliz İmparatorluğu’nun ardından askeri ve diplomatik olarak modern zamanların Roma İmparatorluğu rolünü yükler (Pax Romana). Birleşik Devletler sık sık Birinci Dünya Savaşı’nda önce Pax Britannica çözülmesini Türkiye en fazla beyin göçü veren 34 ülke içinde 24; sırada, iyi eğitim gören yüz kişiden 59’u gidiyor; beyin göçünün Türkiye ekonomisine yıllık maliyeti 22.5 milyar dolar! lkemizde sürekli çoğalan üniversitelerin; eğitim sisteminin işgücü piyasasının ihtiyaçlarına uyumlu olmaması nedeniyle birçok alanda “istihdam edilebilir” nitelikte olmayan, bol sayıda diplomalı işsiz mezun ettiği belirtilerek, “Bu taşan ve saçılan beyinlerin en niteliklileri yabancı ülkelere gitmekte ve oralarda çalışmakta, yani bedelsiz beyin ihracatı yapılmaktadır” denildi. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Araştırma Merkezi (TEKAM) Müdürü Prof. Dr. Muammer Kaya'nın “Türkiye'de AraştırmaGeliştirme: Ne Durumdayız? Ne Yapmalıyız?” başlıklı Araştırması TİSK Yayınlarından çıktı. Araştırmada, ülkemizin ve sanayimizin en önemli konularından biri olan ARGE alanındaki pozisyonu çok net bir fotoğraf halinde yansıtılırken, uygulanması gereken politika ve tedbirler de aynı açıklıkla gözler önüne serildi. Araştırmada, ülkemizin plansız, kitlesel ve ucuz eğitim ile hem atıl ve niteliksiz işgücü yarattığı, hem de nitelikli beyinlerini kaybettiği vurgulanarak, “Gelişmekte olan ülkeler kıt ve hayati olan nitelikli insan gücünü kaybetmekte, yapılan beşeri yatırımlar boşa gitmektedir. Bugün profesyonel bir sporcu, sanatçı veya yönetici milyonlarca dolar karşılığında transfer olurken, nitelikli insanlar bedelsiz transfer olmaktadırlar” denildi. Ü da uygun şartlar yaratılmalıdır. Dönenlerin büyük bir kısmının yeterince verimli çalıştırılmamaktan dolayı “beyin küsmesi” ne uğradığını, “beyin mezarlığı” oluştuğunu görerek, gerekli tedbirleri almak ve ülkemize “tersine beyin göçü” yollarını açmak zorunludur” görüşü dile getirildi. Araştırmada 1981 2000 yılları arasında ABD'ye ve OECD ülkelerine göç eden 25 yaş üstü Türklerin eğitim profiline de yer verildi. Buna göre Türkiye'den ABD'ye giden 64 bin 780 Türk'ten 37 bin 785'i, Türkiye'den OECD ülkelerine göç eden 1 milyon 913 bin 782 Türk'ten 1 milyon 116 bin 275'i yüksek öğrenimli. Bu durumda ABD ve diğer OECD ülkelerine göç eden Türklerin % 58'ini yükseköğrenimli kişiler oluşturuyor. SAPTAMALAR: Mühendislikmimarlık eğitiminde kapasite ihtiyaçtan çok fazla: “Ülkemizde 20052006 öğretim yılında ÖSYMYÖK verilerine göre 36 bine yakın öğrenci devlet ve özel vakıf üniversitelerinde sanayi/ticaretin gelişmesi için mühendislikmimarlık ve şehir plancılığı alanlarında eğitim görmektedir. Üniversitelerin kontenjanlarının toplamına göre 30857'si devlet ve 4956'sı vakıf üniversitelerinde okumaktadır. Devlet 51 ve Vakıf üniversiteleri 23 dalda Mühendislik Mimarlık Eğitimi vermektedir. Devlet üniversitelerinde en fazla kontenjan Makine, İnşaat ve Ziraat Mühendisliğinde iken Vakıf üniversitelerinde Bilgisayar, Endüstri ve ElektrikElektronik Mühendisliğindedir. Ülkemizde 20052006 öğretim yılında Devlet ve Vakıf üniversite kontenjanları birlikte dikkate alındığında yılda en fazla Makine (4431), İnşaat (3440), Ziraat (3095), Bilgisayar (2570), Endüstri (2443), ElektrikElektronik (2403), Mimarlık (1594), Jeoloji (1415), Kimya (1415), Gıda (1360), Çevre (1360) ve Maden (1030) Mühendisi yetiştirilmektedir. Yıllık kontenjanı 1000 ve üzerinde 12 Mühendislik dalı bulunmaktadır. Ülkemizde ihtiyacımızın çok üzerinde mühendis ve mimar yetiştirilmektedir. Yetişen mühendis ve mimarlara istihdam sağlama olanağımız çok kısıtlıdır. Eğitimİstihdam Uyumsuzluğuna Bir Örnek: Maden Mühendisliği: Türkiye'de bugün öğretim veren toplam 16 Maden Mühendisliği Bölümü vardır. Bunlardan 6'sı hem birinci hem de ikinci (gece) öğretim vermektedir. 2004 ÖSYM verilerine göre toplam 1030 öğrenci kontenjanına sahiptir. 1030 öğrenci kontenjanının 270'i ikinci öğretim içindir. Dünyanın madencilikte en gelişmiş bir ülkesi olan Kanada'nın GSYİH'sı nın büyük bir kısmı madencilikten sağlanmasına karşın her yıl 120 yeni Maden Mühendisine ihtiyacı vardır. (McGill Alumni News, 2005) Bunun 90'ını kendi üniversitelerinden karşılarken, geri kalan 30 kişiyi Kanada dışından beyin göçmeni olarak almaktadır. Bugün, Avustralya yıllık 130, G.Afrika 30, İngiltere 30, ABD 120 Maden Mühendisi mezun etmektedir. ABD'de mezunların % 60'ı Madencilik Sektöründe iş bulabilmektedir. Ülkemizde Madenciliğin GSYİH içindeki payı %1'lerin altına düşmüşken yılda binden fazla Maden Mühendisi yetiştirilmesi, tüm dünyanın maden mühendisi ihtiyacını karşılayacak seviyelerdedir. Maden mühendislerinden %20'sinden azı mesleklerinde iş bulabilmektedir. Plansız, programsız açılan üniversiteler, bölümler, artırılan kontenjanlar yetmezmiş gibi ikinci öğretime öğrenci alınmasının hiçbir mantıklı ve rasyonel açıklaması yoktur. LANSIZ PROGRAMSIZ HARCAMA Ülkemizin her yıl ne kadar Maden Mühendisine ihtiyacı olacağı ilgili kurumlarca (DPT, DİE, YÖK, Üniversiteler, Meslek Odaları vs) hesaplanmadığından, sonuçta anlamsız sayıda diplomalı işsiz yetiştirilmektedir. Bu yetiştirilen kişilerin bir kısmının yabancı ülkelerce absorbe edilebilmesi için niteliklerinin çok yüksek olması (çok iyi dil bilmesi, bilimsel olarak üstün seviyede olması, bilgisayar bilgisinin yeterliliği, yurt dışına gitme isteğinde olması ve yurtdışında iş bulması vs) gerekmektedir. Aksi takdirde bu kişiler ülkemizde diplomalı işsizler ordusuna katılmakta veya meslekleriyle ilgisiz işlerde çalışmak zorunda kalmaktadır. Meslek dışı işlerde istihdam ise kıt kaynakların savrulmasına neden olmaktadır. Ülkemiz sınırlı ve kıt kaynaklarını bu derece plansız ve programsız harcamamalıdır. Benzer sorunlar ülkemizde tüm mühendislik dalları ve diğer pek çok meslekte de geçerlidir. Sonuç olarak: Ülkemizde mevcut seksene yakın üniversitenin yanı sıra, 17 yeni üniversite daha açma kararı herhangi bir insan gücü planlama çalışmasına ve ihtiyaç analizine dayalı olmadığı gibi, bu üniversitelerin yeterli altyapıları ve nitelikli öğretim elemanları da mevcut değildir. Siyasi amaçla kurulan yeni üniversiteler diplomalı işsizler ordusunu çok daha büyütecek ve beyin göçünü daha da hızlandıracaktır. Bu durum ülkemizde artık beyin erozyonuna dönüşme aşamasındadır. Beyin göçü dünyada bugün geri kalmışlıkla özdeşleşmektedir”. (Kaynak: www.tisk.org.tr) değildi. Barışla kastettikleri tek şey askeri, tarımsal, ticari ve üretimsel gelişmelerdir.” Bu kısa bilgiden sonra Fatih Aker, “Gelelim dergideki ‘Pax Gülen’ yani ‘Gülen Barışı’ kapağına” diyor: “Kapakta verilen mesaj, Vikipedi’deki kavramsal açıklamanın son cümlesinden uyarlamayla şudur: Barışla kastettikleri tek şey ticaretin her türüyle ve başta din ticaretiyle, cemaatsel sosyal dönüşüm dayatmak. Pek kullandıkları haliyle ‘Fethullah Gülen Hareketi’ içten ve dıştan pazarlık usulleriyle başta Türkiye Cumhuriyeti’nin öz varlığına, yönetim biçimine ve insanına dayatılmaktadır. Öyle ki, ‘pax’ dendiğinde ilk akla gelen ‘Pax Americana’ (Amerikan Barışı) çağrışımını kabullenmişler, medyalarına kapak yapacak denli kendilerinden geçmişlerdir. Evet, ‘Pax Americana Gülen’, bu besbelli ve artık tescilli.” Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Bilmez Işık İşgüden: “ABD’ye ‘Sizin ne işiniz var Irak’ta’ diye soran RTE dört yıldır kitle imha silahlarını aradıklarını bilmez mi!” Tokat gibi KİMSE Cumhuriyet Bayramı kıvancından, coşkusundan söz etmesin. Kimse, Atatürk’ün Cumhuriyet için “En büyük eserim” dediğini söylemesin. Kimse, Cumhuriyet’in fazilet olduğunu anlatmasın. Gerçeği mi arıyorsunuz? Suratınızın ortasına ağır bir tokat yemeye hazırsanız, buyurun size gerçek... Cesaretiniz varsa Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın Söylev’ini açın ve bir kere daha okuyun; ne kendinizi ne de başkalarını kandırın! İstanbul Rum Patrikhanesi’nde propagandalar yapılıyor mu yapılmıyor mu? Ermeni Patrikliği tıpkı Rum hazırlığı gibi ilerliyor mu ilerlemiyor mu? Kürt Teali Cemiyeti, yabancı devletlerin kanadı altında bir Kürt hükümeti kurmayı amaçlıyor mu amaçlamıyor mu? Tealii İslam Cemiyeti’nin kurulmasına çalışılıyor mu çalışılmıyor mu? Yurdun hemen her yanında İslamcı dernekler var mı yok mu? Kendi varlık ve çıkarlarını sevenler İngiliz Hükümeti aracılığıyla İngiltere’nin desteğini sağlamak için İngiliz Muhipler Cemiyeti’ni kurdu mu kurmadı mı? Bu dernek dış görünüşü ile uygarca girişimlerde bulunurken gizli yönü ile yurt Alpaslan Rakkas M. Yener: “Barzani ve Talabani’ye Ortadoğu’nun dansözlüğünü yakıştıranlar; bizimkilere haksızlık etmeyin!” Uykucu Yaşar Şengel: “Her fırsatta Irak, İran, Filistin’de ölenlerin ‘gıyaben’ cenaze namazını kılanlar, bizim şehitlere gelince, kış uykusundalar!” P 100 KİŞİDEN 59'U Beyin göçünün dünya çapında önemli bir sorun olduğu belirtilen araştırmada, “Türkiye en fazla beyin göçü veren 34 ülke içinde 24. sırada yer almakta olup, maalesef iyi eğitim gören yüz kişiden 59'unu kaybetmektedir” denildi. Türkiye'de üniversitede okuyan gençlerin %73'ünün yurt dışında çalışmak ve yaşamak istediğine dikkat çekilen araştırmada; “Yurtdışında öğrenim sürdürenlerin ise % 77'si ülkeye kesin dönüş yapmak istememektedir. Türkiye bugün iyi eğitim görmüş gençlerin sadece % 41'ini elinde tutabilmektedir. YÖK'ün verilerine göre 24 bini Almanya'da, 15 bini ABD'de olmak üzere 50 binden fazla Türk genci yurtdışında eğitim görmektedir. Türkiye, yurtdışına en çok öğrenci gönderen ülkeler arasında 11. sıradadır.” denilerek, çeşitli ülkelerin topraklarına nitelikli beyinleri çekmek için uyguladıkları bilinçli politikalardan örnekler de verildi. Buna göre, ABD “olağanüstü araştırmacılara” her yıl 135 bin H1B vizesi veriyor. ABD'ye göç eden nitelikli göçmenlerin Amerikan ekonomisine katkısının kişi başına yıllık 150 bin dolar düzeyinde olduğu hesaplanıyor. Tarikat Gülhan Elmas: “Sezer’in onay vermediği atamaların Çankaya’dan sorunsuzca geçmesiyle atamalarda ‘liyakat’ dönemi bitti, ‘tarikat’ dönemi başladı...” Kursak Akif Kökçe: “ABD yönetimi Irak’ın kuzeyine ‘Kürdistan’ diyor. Irak işgaline ‘ABD ile komşu olduk’ diye sevinenlerin sevinci kursağında kalacak!” Kutlama Mustafa Hakkı: “Hayırlara vesile olur diye inşallah; türbanlıyı kutsayıp çağdaşlığı şutladık. Türkiye tarihinde bir ilke imza atıp Çankaya’da bayramı erkeklerle kutladık!” MALİYETİ 2.5 MİLYAR DOLAR Araştırmada, beyin göçünün Türkiye ekonomisine yıllık maliyetinin 22.5 milyar doları bulduğunun tahmin edildiği belirtilerek, “Bu büyük maliyeti azaltmak için bakış açısı, politika ve altyapı Elektrik Osman BAHADIR 00 yıldan fazla süren Osmanlı İmparatorluğu döneminde bilimsel araştırma yapan ve çalışmalarının sonuçlarını yayımlayan hiçbir kadın bilimci olmadı. Kadınların bilimsel araştırma yapmaları Cumhuriyet'le başlamıştır. Cumhuriyet döneminde ilk kez bir bilimsel yazı yayımlayan kadın bilimcimiz, doktor Kamile Şevki (Mutlu) hanımdır. (Kamile Şevki hanım geliştirdiği Şevki yöntemiyle daha sonra patolojiye katkıda da bulundu). Onun 1928 yılında yayımlanan ilk yazısının ardından özellikle tıp alanında olmak üzere birçok kadın bilimcimizin önemli araştırma yazıları yayımlandı. Temel bilimler alanında ilk kez bir araştırma yazısı yayımlayan kadın bilimcimiz ise, 1929 yılında yayımlamış olduğu yazısıyla, zoolog Fazıla Şevket (Giz) hanımdır. Kimya alanında ise Hatice Bodur ve Kevkep hanımlar (1932'de) ve onlardan hemen sonra da yine kimyacı olan Saffet Rıza (Alpar) ve Remziye Hisar hanımlar Cumhuriyet'in 10. yılından başlayarak yayınlarını yapmaya başladılar. Cumhuriyet'in ilk yıllarında tıp alanında kadın bilimcilerimizin yaptığı kli 6 Cumhuriyetin İlk Kadın Bilimcileri Ülkemizin ilk bilim kadını Dr. Kamile Şevki (Mutlu) Hanım (19061987). nik araştırmalarla ilgili yazıların büyük bölümü Darülfünun Tıp Fakültesi Mecmuası'nda yayınlandı. Bu mecmuada bir kadın bilimcimiz tarafından yayınlanmış olan ilk yazı, Ka mile Şevki hanımın yukarıda sözünü ettiğimiz, 1928'deki “Lenfogranulomatöz” yazısıdır. Daha sonra 1930, 1931, 1932 ve 1933 yıllarında Kamile Şevki (Mutlu), Müfide Kazım (Küley), Saadet Kamil, Hamdiye Abdürrahim (Maral), Perihan Cemil, İffet Naim (Onur) ve Fahriye Ziya hanımların yazıları yayımlandı. Cumhuriyet'in ilk on yılının sonunda sadece Darülfünun Tıp Fakültesi Mecmuası'nda 7 bilim kadınımızın 11 yazısı yayımlanmıştır. 1933 üniversite reformundan sonra kadın bilimcilerimizin sayısı hızla arttı. Kaynaklar: 1 “Darülfünun Tıp Fakültesi Mecmuası (19161933) ve Dizini”, Doç.Dr. Sait NaderiDr. Gülten Dinç; Tıp Tarihi Araştırmaları, sayı 12, İstanbul, 2004, s.200248. 2 Sağlık Alanında Türk Kadını, Prof. Dr.Nuran Yıldırım, Novartis, İstanbul, 1998. 3 Türkiye'de Temel Bilimlerde İlk Araştırmacılar; Erdal İnönüOsman Bahadır, Büke Yayınları, İstanbul, Şubat 2007. Baytar kongresi Balkan hükümetleri arasında akdi kararlaştırılmış olan baytar (veteriner) kongresi dün saat beşte Hudut ve Sevahili (kıyılar) Sıhhiye İdaresi'nde Ziraat Vekili Sabri Bey tarafından küşad edilmiştir. Toplantıya iştirak eden Türk, Yunan, Sırp, Bulgar ve Romen murahhasları (delegeleri) saat dört buçuktan sonra Hudut ve Sevahili Sıhhiye İdaresi'ne gelmeye başlamışlardır. ... Riyaset (başkanlık) mevkiini işgal eden Ziraat Vekili Sabri Bey Fransızca olarak şu nutku irad etmiştir: “Murahhas efendiler, Pek güzel takdir edersiniz ki, kongremiz mahiyeti itibarıyla iktisadi bir kongredir. Çünkü kongremizin hedeflediği gaye, rençberlerimizin, köylülerimizin canlı servetlerinin sıhhatlerini korumaktır. Bu servetlerin öldürücü hastalıklardan uzakta, emin olarak artırılmasıdır. Şüphesiz ki bu gaye rençberlerimizin, köylülerimizin refahının gelişmesine, huzurlarının artmasına yardımcı olacaktır. Bu kongremiz bu gibi daha birçok hususlarda temasta ve teşriki mesaide (işbirliğinde) menfaatları zahir (açık) olan Balkanlıların umumiyetle iştirak ettiği ilk kongredir. ...” 4 Ekim 1927 Salı kongresi dağıldığı için murahhaslar memleketlerine dönmektedirler. Kongre hayvanlardaki bulaşıcı hastalıkların yayılmasını engellemek üzere hudutlarda tatbik edilecek hayvan sağlığı zabıtası hakkında mühim kararlar almıştır. Alınan kararlar arasında en mühimleri, sığır vebası ile mücadele için Balkan devletleri arasında tatbik edilecek tedbirlerdir. Murahhaslar, sığır vebasının yayılmasını engellemek için birbirlerine serum dağıtılması hususunda ittifak etmişlerdir. Memleketimizde külliyetli miktarda sığır vebası serumu istihsal edildiği (üretildiği) için hükümetimiz kongreye iştirak eden devletlere talep vukuunda lüzumlu miktarda serum verecektir. Bundan başka herhangi bir Balkan memleketinde sığır vebası salgını zuhur ettiği (çıktığı) takdirde devletler hastalıkla mücadele için oraya kâfi miktarda baytar göndereceklerdir. 17 Ekim 1927 Pazartesi İlk kadın veterinerimiz Merver Ansel. ??? Balkan devletlerinin iştirakiyle şehrimizde toplanmış olan baytar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle