06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAFTA C Redaksiyon/Redaktion: Starkenburg Str. 5, 64546 MörfeldenWalldorf. email:[email protected] Tel: 0610598174446 İmtiyaz Sahibi/Inhaber: İlhan Selçuk (Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.’yi temsilen, Cumhuriyet Vakfı adına) Genel Yayın Yönetmeni/ Chefredakteur: İbrahim Yıldız Yazı İşleri Müdürü/ Redaktionsleiter: Osman Çutsay Editör/ Redakteur: Gonca Kanber Yayın Koordinatörü/ Koordinator: Hayri Arslan Reklam/Anzeigen: Ömer Aktaş Yayın Kurulu/Redaktionsbeirat: İlhan Selçuk (Başkan/ Vorsitzender), Prof. Dr. Emre Kongar (Berater), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, İbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara Baskı/Druck: Hürriyet A.Ş Zweigniederlassung Deutschland, An der Brücke 2022 D64546 MörfeldenWalldorf. Dağıtım/ Vertrieb: ASV Vertriebs GmbH (Der Verlag übernimmt keine Haftung für den Inhalt der erscheinenden Anzeigen) Dünyadaki ‘tek’ değirmen Piramitler deyince Mustafa BALBAY iramitler deyince ilk akla, Mısır gelir... Dünyanın yedi harikasından biri olan MıP sır piramitlerinin sırrı bugün de tam olarak çözülebilmiş değil. Ama bizim yolumuz Mısır’daki piramitlere değil, Meksika’daki piramitlere düşecek... Başkent Mexico City’ye yaklaşık 50 kilometre mesafedeki Güney ve Ay piramitlerinin bulunduğu bölgenin adı Teotihoacan... Yani beyaz adamın buraya gelmeden önceki dönemdeki adıyla anılıyor. Teotihoacan’a girdiğimde aklıma ilk Romalılar geldi. Güneş ve Ay piramitlerinin yanı sıra bunların tamamlayıcı yapıları, küçük piramitler sanki Roma dönemini anımsatıyordu. Önce Ay piramidinin yolunu tuttum. Yatay biçimde tatlı tatlı yükselen piramidin ara duraklarında bir dizi turisti geçip soluksuz yoluma devam ettim. Gökyüzüne tırmanmak gibi bir şey. Doğal olarak kendimi Mısır’da da hissettim ama, arada bir Çin’e de gitmedim değil. Zira, piramitlerin girişlerinde ara yapılarda çoğunlukla ejderha motifleri var. Çin’de de Çin Seddi’nin Pekin yakınlarındaki bölümlerine giderken yol üzerindeki tarihi yerlerin çoğunda buna çok benzer ejderha figürleri vardı. İnsanoğlu en çok korktuğu şeyi aynı zamanda en çok olmak istediği, görmek istediği şey haline getirmiş. Güneş piramidine tırmanırken basamakları saya saya çıktım. 140’a geldiğimde, devamı basamaksızdı. Biraz elleri de kullanarak tırmanmak gerekiyor. Özellikle bu bölümden sonra ziyaretçilerin çoğu dökülüyor. Arada fenalık geçirenler için herkes birbirine “aranızda doktor var mı” diye soruyor. Basamaksız bölümün de tepesine çıktığımda önümde göz alabildiğine uzanan küçük piramitler ve kocaman Ay piramidi vardı. İrili ufaklı 30 kadar piramit saydım. Mexico City’nin içindeki yerlilere ait yapıların çoğu yıkılıp, aynı malzemeyle kiliseden saraya kadar bir dizi yeni yapı inşa edilmiş. Burası sağlam kalanlardan. Piramitlerin tepesine ulaşanların ilk yaptığı şey, yere serilmek... Sırtüstü uzanıp nefes nefese gökyüzünü izlemek... Burada hava durumu şöyle: Tepede güneş ve şiddetli rüzgar... Ensenizde sıcaktan yumurta pişer, alnınızı ise rüzgar karşılıyor... İnişe geçiş, çıkıştan zordu... Çıkarken hiç değilse, yorulunca durabiliyorsunuz. Ama inerken tutunabilmek zordu. Yolunuz Mexico City’ye düştüğünde sadece 25 milyon nüfuslu dev kentin içinde kaybolmakla kalmayın, Güneş ve Ay piramitlerini selamlamadan geçmeyin... Gezekalın... Mavisel Yener Balıkesir’e bağlı Şamlı kasabasının Karakol köyü yakınlarındaki rüzgarlı bir tepede hala varlığını sürdüren ve faal olan ahşap yel değirmenini değerli fotoğraf sanatçısı Mehmet Bayhan’ın fotoğraflarından tanımıştık. Bir zamanlar yedi tane olan ve günümüze ancak biri gelebilen asırlık değirmen “çeki düzeni” ile çalışıyor. Taş kare yapı üzerine oturtulan ahşap yel değirmeni bu özelliği ile dünyada tek. Buğday, arpa, yulaf öğütüyor, kepekli un yapan değirmen silindiri sayesinde rüzgarın estiği yönde doğru dönebiliyor. Yolculukların görünebilir yüzü bir yerde olabilmenin varsayımsal halidir. İşte öyle bir halde kucaklaşırsınız ahşap değirmenin hareketleriyle. Öyle bir hareket ki bedeniniz, sesiniz, onun var olma hakkıyla bütünleşir. Bekleyişe aldığınız tüm ivmeler onunla yeniden ilksiz ve sonsuzdur artık. Onun asırlık sezgisi yanılmamıştır hiç, “çeki düzeni”ni çoktan var etmiştir öyküsünde. VAR MISINIZ BİR DEĞİRMEN FALINA? Siz de “o” olur, kendi çeki düzeninizde yeni adresler almış gibi yepyeni gözlerle sarmalarsınız yaşamı. Yedi kardeş, yedi sevgili, yedi ana, neyse neydi; ama bilirsiniz ki yedilerden kalan yalnızca “o”dur zamana. Dünyada tek olmasından mıdır bilinmez, kendini abartmadan durur Karakol’da. Kollarını açmış her yana, dibinde insanlar büyütür, büyütür de karış karış arsızlık tohumu ekilir rüzgara. Rüzgar ne yana, kollar o yana; kollar ne yana, rüzgar o yana. Bir flört, bir sevişme. Süslediği yarın, bir fotoğraf olmuşsa yüreğinizde, çoban halis o mevkii de en has kumarbaz, en has adanmış, en has bekleyen. Siz bir gün nerenizden kopacağınızı bilirsiniz, halis’e rağmen. Var mısınız bir değirmen falına? Değirmen Balıkesir’in Karakol köyünde bulunuyor. Balıkesir Bursa istikametinden 12 kilometre sonra Şamlı yol kavşağında Şamlı istikametine dönülüp ilk köy geçildikten sonra tepede sağa dönen virajın başında solda tuğlalı bir durak var oradan sola dönerek aşağıya doğru inişe geçilip ilk köyden sonra doğru devam edilerek köyün camisi önünde durabilirsiniz. Yön levhası yok. Çevre yolundan gelinirse Değirmen Boğazı mevkiindeki piknik alanından 2 kilometre sonra Şamlı kavşağı çıkar; cebe girilerek sola dönüş yapılır. Bursa yönünden Balıkesir’e gelecekler için Balıkesir 20 kilometre tabelasını gördükten sonra Yeniköy sapağı gelir Balıkesir’e doğru devam edildiğinde sağa Şamlı dönüşü verir. Yol sizi dünyada örneği tek olan değirmene götürecektir. . ilan renkli Çamurda turizm... Tülün ŞAŞMAZ ngilizce “off road” sözcüğü “yol dışı” demek. Bunu ben sıra dışı İ olmak ve biraz da yoldan çıkmak olarak yorumluyorum. Geçenlerde bir “off road” yarış daha, İzmir Doğa Sporları ve Off Road Derneği, Titus Sport, Feronia Doğa Sporları Kulübü, Yeni Asır ve Sevilen Şaraplarının desteği ile Urla’nın Demircili köyünde gerçekleşti. Denizi ve dar yolları takip ederek UrlaDemircili yolunun 13. kilometresindeki tesise varıyoruz. Yeşil bir doğanın ortasındayız. Yarışların yapıldığı alanları geziyorum. Çevrede kamp çadırları var. Bu mekanın sadece yarışlar için kullanılmadığını, aynı zamanda çadır ve karavanlar içinde güzel bir kamp alanı olduğunu görüyorum. Başta su olmak üzere her tür imkan sağlanmış. Doğanın sundukları da ekstrası tabii ki. Yarışa katılacak bir arkadaşımızla parkuru dolaşıyoruz. Burası geçmesi pek de kolay olmayan engellerle zorlaştırılmış bir alan. Yarışın yarışçılar için atlamalı, uçmalı, batmalı, çıkmalı, bol çamurlu ve mücadeleli olacağı belli diyor ve şakalaşıyoruz. Çünkü parkur öyle sanıldığı gibi kolay değil. Eğlenme açısından da her tür ince ayrıntı düşünülmüş. İkram edilen sıcak ve soğuk şarap dışında, canlı müzik, bir kafeterya ve mangal var. Etkinliğe çevre iller Aydın ve Denizli’den, İstanbul’dan gelmişler. Motor sporlarından farkı, motor ve doğanın birleştiği tek spor. Doğa karşısında bazen yetersizliğimizi görüyoruz. Bu spor aynı zamanda mücadeleyi gerektiriyor. Ekip çalışmasını da destekliyor. Bu sporun organizasyonunun hedefi isteyen herkesimden insanı doğa ile buluşturmak. Spor yaşamı seven insanları arazi ve araçları ile birlikte kullanımlarını sağlamak. Bu spor macera turizminin de bir çeşidi. Turlara “off road” sporu ekleniyor. Yerli ve yabancı turistler tatillerinde macera isteyince çamur içinde motorla mücadele etmek onlara heyecan ve mutluluk veriyor. “Off road” için yıllık program hazırlanıyor. Yarışta tüm devrilmelere, olabilecek her türlü olumsuzluğa karşı önlem alınmış. Yolda kalan aracın yardımlaşma ve elbirliği ile devam etmesini sağlanıyor. Katılımcılar sanıldığı gibi doğayı katleden gruplar değil. Hepsi aktif doğa taraftarı. Urla Feronia’daki bu yarışlarda tüm program özenle hazırlanmış. Telsiz, rota ve buluşma yerine kadar tüm ayrıntılar ayarlanmış. Her türlü güvenlik önlemi alınmış. İlk olarak gösteri yarışı, toplu geçit var. Ardından yarışmayı ve ikili gösterileri izliyoruz. Daha sonra “atv”ler anons edildi. Ben “atv”ler parkura yarışmak için çıkıncaya kadar sadece televizyon kanalı sanıyordum. Açılımı “all terrain vehicle” yani her türlü arazi koşuluna uyum gösteren araç demekmiş. Bu dört tekerli, dört çekerli olduklarını öğrendiğim motosikletler de bol çamurlu ve engelli araziyi kullanıyorlar. Yarışmacılardan biri olan Levent Çanakkalelioğlu bize aynı pistte bir tur attırmayı teklif ediyor. Arabanın içinde yuvarlandığımı hissediyorum. Tabii çok tuhaf aynı zamanda da lunaparktaki en heyecanlı oyuncaklara binmiş gibi. Günü bitirdik. Bol mücadeleli güzel görüntülerin olduğu yarışları beğeniyle izledik. Gözlemim etrafın memnun insanlarda dolu olduğuydu. Doğa gezileri şeklinde gerçekleşen turlar kış boyu devam ediyor. www.izdoff.org.tr adresinden turlara ilişkin bilgileri alabilirsiniz. Cip turları yaklaşık bir hafta, dört tekerlekli motorlu turlar da günü birlik olarak organize ediliyor. Ciplerle çıkılan doğa turları Türkiye’nin bir çok noktasına düzenleniyor. “Off road” turları; antik kentler, deniz, tarih, yayla gezilerinden oluşuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle