Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 OCAK 2007 CUMA bilim/vaziyet 2007: Kök hücre tedavisinde devrim yılı mı? Reyhan OKSAY KÖK HÜCRE İLE TEDAVİ ARTIK DAHA YAKIN Kök hücre uygulamalarından diyabet, Parkinson hastalığı, hatta kanser için umut verici sonuçların alınması beklenirken, ABD hükümetinden aldığı 3 milyar dolarlık destek ile kök hücre araştırmalarına başlayan Kaliforniya Rejeneratif Tıp Enstitüsü geçen ekim ayında, kök hücre terapilerinden tam olarak yarar sağlayabilmek için 10 yıla daha ihtiyaç duyulduğunu bildirmişti. Bu süreyi uzun bulan ve beklemek istemeyen bazı araştırma kurumları çalışmalarını yetişmiş kök hücreleri üzerine yoğunlaştırmaya başladı. Hasarlı hücreleri düzenli olarak onaran ve yerine geçen yetişkin kök hücrelerinin başka dokulara dönüştürülmesi zordur. Ancak bu zorluğun üstesinden gelmenin yolları araştırılıyor. Geçen yıl UCLA’dan bilim adamları yetişkin yağ kök hücrelerini, kas hücrelerine dönüştürmeyi başardı . Bu da damarların ve idrar kesesinin onarımının mümkün olabileceğini gösteriyor. Yine geçen yıl Kyoto Üniversitesi’nden iki bilim adamının fare kuyruğundan alınan yetişkin deri hücrelerini embriyonik kök hücrelerine dönüştürmesi, kök hücre terapisinde dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Bilim adamları önce embriyonik hücrelerde var olan, fakat yetişkin hücrelerinde faal durumda olmayan dört geni ayrıştırdılar. Bu dört genin kimyasal faktörleri yetişkin hücrelere verildiği zaman, ye Yağmur Ekim C Cinayet örgütü”nün bulunması yeterli sayılmayacaktır. Uluslararası soruşturma isteyenler tarafından cinayetin arkasında “devlet” aranacak ve Türkiye’nin başı fena halde ağrıtılacaktır. İstanbul’da iki yıl önceki vali yardımcısının biri kadın biri erkek iki misafirinin Hrant Dink’e yaptıkları uyarı da baş ağrısının bahane olmadığını göstermektedir! Türkiye’de işlenen bir cinayetin uluslararası bir soruşturmaya açılması için Birleşmiş Milletler kararı gerekmektedir ve dünyada çığ gibi büyüyen “soykırım yasaları” bu kararın çıkmasını kolaylaştıracaktır. Türkiye’nin uluslararası bir soruşturmaya muhatap olması demek Lübnan “muamelesi” görmesi demektir. Bunun sonu, Büyük Ortadoğu Kendi yağıyla kavrulan Cumhuriyet birilerinin ağzını sulandırıyor! bulunması koşulu getirilmiş. Delikanlı bu işlemi aksatmadan yapmasına karşın, son anda korkup duruşmaya gitmemiş. Mahkeme gıyabında yapılmış ve altı ay hapis cezasına hükmedilmiş. Cezaevinden çıktıktan sonra da tabii ki sınır dışı edilmesine karar verilmiş. Genç adam tutuklanmış; bir sürü belge gözü kapalı imzalatıldıktan ve cezaevine konduktan sonra olaydan ailesinin haberi olmuş. Babası hemen ABD’ye gitmiş ama oğluyla görüşmek ne mümkün. Rektör “kusura bakmayın” demekle yetinmiş; üniversitenin “güvenlik ajanı” ise Hitler’in yardımcısı edasıyla, gencin babasını muhatap bile almamış. Babasının uzun uğraşlarından sonra, mahkeme masraflarını karşılamak ve tabii ki ABD’yi derhal terk etmek ve 10 yıl boyunca bir daha da ABD’ye gelmeye teşebbüs bile etmemek koşuluyla gencin cezaevinden çıkarılmasına izin verilmiş! Genç, 45 gün yattığı cezaevinden çıkınca polis gözetiminde havaalanına götürülmüş ve uçağa bindirilip Türkiye’ye gönderilmiş. İşte dünyaya “demokrasi ihracatı” yapan ABD’nin gerçek yüzü bu. Faşizmin daniskası! Dünya, “Führer Bush”a teslim! 17 Bush: “Irak’ta bir dizi hata yaptık.” Kaç bir dizi? 1) Tahminlere göre bağımlılık için aşının bulunacağı, nükleer enerjinin geleceği konusunda tartışmaların daha da şiddetleneceği, içme suyu azlığına çözüm olarak yeni teknolojilerin devreye gireceği ve belki de yeni bir boyutun da bulunacağı bir yıl yaşayacağız. Popular Science dergisi 2007’de bilimde şu gelişmelerin yaşanacağını tahmin ediyor. kozmosun başlangıcı ve yapısı ile ilgili halihazırdaki kuramları ya destekleyecek ya da geçersiz kılacak. Irvin’deki Kaliforniya Üniversitesi’nden kuramsal fizikçi Jonathan Feng , LHC’deki çarpışmaların kara maddeyi üretebileceğini düşünüyor. Astronomlara göre kara madde evrendeki maddenin yüzde 80’ini oluşturan gizemli ve görünmeyen maddedir. LHC’yi tasarlayanlar laboratuvarın böyle bir misyonu yükleneceğini ilk başta düşünememişlerdi. Benzer şekilde, yıllardır modern deneysel teknolojinin sınırlarını zorladığı düşünülen ekstra uzamsal boyutların da LHC sayesinde keşfedileceği bekleniyor. "Ekstra boyutları gözünüzle göremeyeceksiniz" diye konuşan Florida Üniversitesi’nden fizikçi Konstantin Matchev , "Bunun yerine elektronlar gibi parçacıkların ağırlığı, ilave edilen boyuta doğru yol aldığında artacak" diyor. Şimdi Matchev ve meslektaşları bu varsayılan ağırlık artışlarını ortaya çıkartmak için LHC’den elde edilen verileri tarayacaklar. LHC, bütün bu beklentilere yanıt veremese bile çok büyük bir başarı olarak bilim tarihine geçecek. Çok sayıda bilim adamına göre "Tanrısal Parçacık" olarak bilinen ve maddeye kütlesini veren Higgs boson’unun keşfi hemen hemen garantilenmiş gibi. Daha da önemlisi LHC, Big Bang’den sonra bir daha görülmeyen koşulları ve enerji düzeyini yeniden üretecek. Bu da, fizikçilerin hayal bile edemedikleri olguların ortaya çıkacağı anlamına geliyor. Feng bu kounda şöyle konuşuyor: "Bilimin büyüklüğü, Doğa’nın neler hazırlamakta olduğunu bilememenizden kaynaklanıyor." UZAY İSTASYONU’NDA KRIİTİK YIL Columbia uzay mekiği 2003 yılında parçalara ayrılıp dağıldığı zaman Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) kullanılması planlanan donanımın yalnızca yüzde 49’u yerine ulaştırılmıştı. Bu kaza, mekiğin 2010 yılında kullanımına son verilmesi kararının alınmasına yol açtı. Dolayısıyla 100 milyar dolarlık ISS’nin tamamlanma tarihi öne çekildi. Eğer bu proje dünya çapında bir araştırma tesisi ve Ay/Mars yolculuklarında bir mola noktası olacak ise 2007 gerçekten çok yoğun bir çalışmaya sahne olacak. NASA, ISS’nin tamamlanması için daha 14 montaj seferinin yapılmasını öngörüyor. Eğer bunların beş tanesi başarılı bir şekilde tamamlanırsa, bu yılın sonlarında insanlık son derece gelişmiş bir bilim laboratuvarına kavuşacak. SU SAVAŞLARINI ENGELLEYECEK TEKNOLOJİLER Su savaşları Özbekistan’dan Gazze’ye, Nepal’den Darfur’a Somali’den Çin’e, dünyanın pek çok bölgesinde binlerce kişinin ölümüne yol açacak kadar şiddetli çarpışmalara yol açıyor. Ancak bu savaşların giderek şiddetlenmesi, barışçıl yöntemlerin geliştirilmesini gerekli kılıyor. Birleşmiş Milletler’in tahminlerine göre 2025 yılında 7.9 milyara ulaşacak olan dünya nüfusunun 5 milyarı temiz su sıkıntısı çekecek. Nüfusun artması, yer altı sularının giderek yenilenmesinden daha hızlı tüketildiği anlamına geliyor. Bu soruna çözüm olarak dünyada yeni teknolojiler geliştiriliyor. Kirli ve tuzlu suların temizlenmesinde kullanılan tersosmos membran teknolojisindeki gelişmeler, daha ekonomik tuz arındırma tesislerinin kurulmasını sağlıyor. Kompozit malzemeler sayesinde membran’ların ömrü beş yıldan 10 yıla çıkabilecek. Kaldı ki nano tüp bazlı membran’lar her bir su molekülünün gittiği yolu kısaltacak. Bazı bilim adamları, su miktarını artırırken, su talebini düşürmenin de çözüme katkısı olacağına inanıyor. Örneğin tuvaletlerde daha az su kullanılması, susuzluğa dayanıklı tarıma öncelik verilmesi gibi önlemler su tüketiminde tasarruf sağlayabilir. YENİ VE GÜVENLİ NÜKLEER REAKTÖRLER Nükleer enerji santralleri, çevreyi kirleten fosil yakıtlara alternatif olarak geliştirildiyse de güvenlik kaygıları nedeniyle arzu edilen hızda yaygınlaşamıyor. Yeni reaktör tasarımlarında güncelleştirilen kısımların pek çoğunun güvenlik ile ilgili olması, reaktörlerin randıman artırımı çalışmalarının ihmal edildiği anlamına geliyor. Yeni nükleer reaktörlerin amacı, ekonomik ve güvenli olmasının yanı sıra hidrojen üretimine izin verecek sıcaklığa erişmesidir. Böylece hidrojen ekonomisi de bu gelişmelerden yarar sağlayacak. KÜRESEL ISINMADA METANIN ROLÜ AZALTILACAK Sibirya’nın uçsuz bucaksız düzlüklerinde yeni bir oluşum izleniyor. Toprağın büyük bir kısmını kaplayan permafrost (arktik bölgesinde devamlı don altında kalan toprak alt tabakası) eriyerek yerini arktik göllere bırakıyor. Bu erime küresel ısınmanın somut bir işareti olmasının yanı sıra daha büyük bir tehlikeyi de içinde barındırıyor. Bu göllerde eski bitki ve hayvan artıkları eriyip çürüdükçe, devasa miktarda metan gazı havaya salınıyor. Metan ise küresel ısınmaya büyük katkısı olan bir gaz. 2006 yılının sonlarına doğru belirtildiği üzere, karbon dioksitten 20 misli daha güçlü olan metanın düşünüldüğünden 5 misli fazla miktarda havaya salındığı ortaya çıktı. Bu tehlikeyi azaltmanın yollarını arayan bilim adamları iki önemli girişimde bulunuyor. Bunlardan biri, kutup bölgelerinde araştırmalarını sürdüren bilim adamlarının bir araya gelip, bu yılın sonuna kadar permafrost’ta bulunan karbon miktarı ile ilgili ortak bir görüş oluşturmaya yönelik çalışmaları. Diğer taraftan iklim bilimciler permafrost’un erimesinin gezegende ne gibi sonuçlara yol açacağını gösteren modeller üzerinde çalışacaklar. Böylece iklim değişikliği modelleme çalışmalarına artık permafrost erimesi de dahil edilecek. BEYİNDEKİ BAĞIMLILIĞI ENGELLEME ÇALIŞMALARI Bugüne dek ahlaki bir çöküş olarak algılanan bağımlılık, bilim adamları ve doktorlar tarafından artık kimyasal yöntemlerde tedavi edilebilecek bir hastalık olarak ele alınıyor. Bu yıl tümüyle yeni bir çözüm bu olasılığı hayata geçirecek. Bu çözüm de yeni bir aşı. Bağımlılık karşıtı aşıların ürettiği antikorlar, bağımlılık yapan kimyasal maddenin moleküllerini tespit ediyor ve bunlara yapışıyor. Böylece bu moleküller beyne erişemiyor ve keyif verici etkisini gösteremiyor. Bunlardan ilki antinikotin aşısı. İlk çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre aşı olan deneklerin yüzde 40’ı (aşının adı NicVAX) çok büyük bir sıkıntı çekmeden sigarayı bıraktı. Bu yıl aşı ile ilgili ileri çalışmalar devam edecek. Şu anda bağımlılığın beyinde aynı yolu kullandığını tespit eden bilim adamları, tek bir ilaçla bağımlılık yaratan tüm maddelere karşı bağımlılığı sona erdirmenin mümkün olup olmadığı sorusunun yanıtını bulmaya çalışıyor. Tek bir "bağımlılık geni" bulunmamasına karşın, farklı şekillerdeki bağımlılığın aynı genleri ve aynı beyin yollarını paylaştığı biliniyor. 2007’de alkol ve nikotin bağımlılığı riskini artıran bir gen varyantının ortaya çıkartılacağı tahmin ediliyor. Bilim adamları aynı genetik varyasyonların kokain ve esrar bağımlılığında da etkin olduğunu düşünüyorlar. 5) GOS gazetesinin yayın yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesi ne önceki gazeteci cinayetlerine ne de geçmişteki siyasi suikastlara benziyor. Türkiye’den ilk kınama mesajını Başbakanlık ya da İçişleri Bakanlığı dururken Dışişleri Bakanlığı’nın yapmış olması, Türkiye’nin bir yerlere sürükleneceğinin ilk işareti olmuştur. İkinci işaret Fransa’daki Ermeni diasporası ile Ermenistan’dan gelmiş ve Hrant Dink cinayetinin uluslararası bir kurul tarafından soruşturulması istenmiştir. Bunu Avrupa Birliği’nden gelen mesaj izlemiş ve “Hele bir Türkiye soruşturmasını yapsın, ondan sonra gereğini yaparız” denmiştir. Hrant Dink cinayetini benzersiz kılan işte budur: Genelde olduğu gibi tetikçinin yakalanması, tetikçiye “serseri” veya “meczup” sıfatı takılması ve hatta eski veya yeni kurulmuş bir “intikam A Projesi içinde Lübnanlaştırılmış bir Türkiye’dir! Öte yandan Hrant Dink’in öldürülmesi Ermeni diasporasının ve Ermenistan’ın sürdürdüğü, 2015’e kadar Türkiye’yi soykırım suçlusu olarak Birleşmiş Milletler’de tescil ettirme ve “soykırım”ın 100. yılını bu doğrultuda anma planına da ivme kazandırmıştır. Hrant Dink, 10 yıl önce 42 yaşında gazeteciliğe başladı. İstanbul’daki Ermeni cemaati için kurulan gazeteyi yayımlarken başı ABD’deki “Müslüman” bir cemaatin gazetesinde de yazdı. Birkaç yıl içinde uluslararası bir çevre edindi; ünlendi, “sembol isim” oldu. Türkiye, Ermenistan, Ermeni diasporası, Ermeni Patrikliği, Fransa, Avrupa Birliği gibi her kesimle hem ters düştü, hem de barışık olmaya çalıştı. Ve gazeteciliğinin 10. yılında öldürüldü. Cinayet kimlerin ekmeğine yağ sürdü? Seferber Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com 6) ABD faşizmi DELİKANLI, İstanbul’da uluslararası iş yapan holding sahibi bir işadamının oğlu. 24 yaşında ve ABD’de bir üniversitede okuyor. Üçüncü sınıfa geçmiş. İlk iki yıl, başarılı bir not ortalaması yakalamasına rağmen üçüncü yıl biraz içine kapanmış; sınavlara girmemiş ve not ortalamasını epeyce düşürmüş. Bu durum üniversitenin “güvenlik ajanı”nın dikkatini çekmiş. Yunan asıllı kadın ajan, gencin uyruğuna ve dinine bakarak “terör faaliyetlerine katılmak için eğitimini aksattığı” kararını vermiş. Şaka değil gerçek! Ajan, “terörle mücadele yasası”nın verdiği yetki ile genci polise ihbar etmiş. Genç gözaltına alınıp 24 saat sorgulanmış. Genç adam sorguda ne dese boş; polis, okulda herhangi bir disiplin suçu, okul dışında ise bir trafik cezası bile olmayan gencin eğitimini terörist faaliyetlere katılmak için aksattığı kanısına varıp mahkemeye sevk edilmesini uygun görmüş. Mahkeme, duruşma gününü belirlemiş. Duruşmaya kadar da genç adamın her gün polise gidip kimlik bildiriminde Yaşar Şengel: “12 Eylül döneminde, yurdumun dört bir yanında Atatürk yontuları yaygınlaşırken, Atatürkçülük zayıflatıldı. Şimdi ise her tarafta bayrak seferberliği var. Hayırlara vesile...” Vize Hasan Kalaycı: “İlk vizeyi Tayyip’e uygulayalım ve İstanbul’a sokmayalım; İstanbul rahatlasın!” Orantı Ahmet Önen: “Bir cinayetin çözülmesi, katilin ya da emniyetin profesyonelliği değil, maktulün kimliği ile doğru orantılıdır!” tişkin hücreler, her dokuya dönüşebilen embriyonik hücrelere dönüştüler. Kyoto araştırması insanlar üzerinde de tekrarlandığı takdirde bu alandaki çalışmalar yeni bir ivme kazanacak. "Kaliforniya Enstitüsü’nden Mary Maxon bu konudaki gelişmeleri şöyle değerlendiriyor: "Varsayalım ki sizden deri bir hücresi alıp, bunun çekirdeğini yeniden programlayarak, yumurta olmadan embriyonik kök hücre hattı yaratıyoruz. Tedavi açısından bu teknik pek çok hastalığın çaresinin bulunması anlamına gelebilir." Yeni yılın ilk günlerinde yeni bir bilimsel gelişme kök hücre uygulamasında embriyonik kök hücreyetişkin kök hücre tartışmasında bir ara yolun bulunduğunu ortaya çıkarttı. Hamilelik döneminde bebeği saran amniyotik sıvısında bulunan kök hücrelerin (amniyotik sıvıdan türetilen kök hücreler –AFS adı veriliyor) embriyonik kök hücreler ile yetişkin kök hücreler arasında ara noktada bulunduğu belirtiliyor. AFS hücrelerini ayrıştıran ekibin lideri Kuzey Carolina, WinstonSalem’deki Wake Forest Üniversitesi, Tıp Fakültesi’nden Anthony Atala , "Bu hücreler embriyonik kök hücrelerinin ve yetişkin kök hücrelerinin özelliklerini taşıyor. Şimdiye dek bunların sinir, kan damarı, karaciğer hücreleri, kıkırdak, kemik ve kalp hücrelerine dönüşebildiğini gösterdik" diyor. Bu durumda AFS hücreleri teröpatik uygulamalarda kök hücresi kaynağı oluşturacak. Doktorlar bu hücreleri ya amhiyotik sıvıdan, ya da anne doğum yaptıktan sonra plasentadan elde edebilecekler. Bu hücreler daha sonra sıvı nitrojen içinde yıllarca saklanabilecek. Kişiler ileri yaşlarda doku veya organ nakline ihtiyaç duyduğunda, bu hücreler vücudun reddetmeyeceği mükemmel bir "graft" olarak geliştirilebilecek. DÜNYANIN EN GÜÇLÜ FİZİK LABORATUVARI EVREN’İN GİZLERİNİ ORTAYA ÇIKARACAK Bu yılın sonlarına doğru Large Hadron CollierLHCBüyük Hadron Çarpıştırıcı adı verilen 8 milyar dolar değerindeki devasa laboratuvar, fiziğin en gizemli sorularına ışık tutacak. LHC 10 yıl önce tasarlandığında şu sorulara yanıt bulması bekleniyordu: • Maddenin niçin kütlesi var? • Her parçacığın niçin görünmeyen bir eşi var? Arada geçen sürede fizikçiler evrenin nasıl bir araya geldiği ile ilgili yeni fikirler ürettiler. 2007 yılında her şey planlandığı gibi giderse, İsviçre’nin Cenevre kentinin dışında gömülü olan proton parçalayıcı devreye girdiğinde, Tribün Gülhan Elmas: “Kerkük’te referandumun ertelenmesini isteyen Erdoğan’a Bush yönetimi ‘hayır’ demiş. Açık tribünden söylenenler, şeref tribününden duyulmuyor galiba!” 3) 7) Keş Ahmet Önen: “Esrarkeş olarak tanımladıkları Kubilay’ın katilleri, amaca ulaşılsaydı keş değil onların kahramanı olacaktı!” Çalışan Akif Kökçe: “Türkiye İstatistik Kurumu’na göre işsizlik gerilemiş. Toto, loto, altılı, iddia ‘çalışanları’ da çalışan sınıfına sokuyorlar galiba!” Toplayıcı Metin Sezgin: “Irak’taki gelişmeleri tribünden izleyemezmiş. Sahada top toplayacak herhalde!” Doktor Bedriye Hanım abip hanımlarımızdan Maarif Vekâleti Hıfzısıhha Mütehassısı Doktor Bedriye Necmettin Hanım, Maarif Vekâleti tarafından prevantoryumun hazırlıklarını ve İstanbul mekteplerinin sıhhi durumunu yakından tetkik ve teftiş etmek üzere İstanbul’a gönderilmişti. Bedriye Hanım İstanbul’daki ilk, orta ve yüksek mekteplerin sıhhi durumunu yakından tetkik ve teftişlerini hususi mekteplere kadar teşmil eylemiş (genişletmiş) ve tetkik ve teftişlerinin neticelerinden memnun Dr. Bedriye Necmettin Hanım. olarak evvelki gün Ankara’ya dönmüştür. Bedriye Hanım’ın tabibimizin kısa bir tercümei hazırlıklarını tetkik ettiği hâlini (özgeçmişini) veriyoruz; prevantoryum, Maarif Doktor Bedriye Necmettin Vekâleti’nce Kızıltoprak'ta Sultan Hanım İstanbul’da Amerikan Murat Köşkü'nde küşadına Koleji’ni aliyyülâla (en iyi) (açılmasına) karar verilen derecede ikmal ettikten istirahat ve tedavi yurdudur. Bu münasebetle kıymetli (tamamladıktan) sonra Maarif 4) T 2) Vekâleti tarafından tıp tahsili için Almanya’ya gönderilmiştir. 1918’de Münih Darülfünunu Tıp Fakültesi’ne devamla bütün tahsil müddeti esnasında profesörlerin takdirine mazhar olarak muvaffakiyetle doktorasını yapmıştır. Bilahare Münih’te çeşitli hastanelerde çalıştıktan sonra Paris’e gitmiş, orada da Hasta Çocuklar Hastanesi’nde Profesör Le Roble’un yanında çocuk hastalıklarından ihtisasını ikmal etmiştir. Vatana dönüşünde Maarif Vekâleti’nin Hıfzısıhha mütehassıslığına tayin edilmiş ve bu suretle resmi hayata ilk defa olarak atılan ikinci kadın tabibimiz Doktor Bedriye Necmettin Hanım olmuştur. 11 Ocak 1927 Salı