Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 19 OCAK 2007 CUMA Alevilerin Sesi dergisi, 100’üncü sayısını geride bıraktı Günceli yakalamak için yeni hedefler ÖMER AKTAŞ KÖLN – Avrupa’da yayımlanan “Alevilerin Sesi” dergisi, geçtiğimiz günlerde 100’üncü sayısını da geride bıraktı. Derginin Yayın Yönetmeni Necdet Saraç, derginin işlevi, başardıkları, eksiklikleri ve hedefleri konusunda Cumhuriyet Hafta’nın sorularını yanıtladı. CUMHURİYET Alevilerin Sesi dergisinin bugün bulunduğu yeri nasıl değerlendiriyorsunuz? NECDET SARAÇ Dergimiz “Alevilerin Sesi”, mart 1994’te o dönemki adıyla “Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu” tarafından Mürşit, Fidan gibi dergilerin birleşmesiyle aylık olarak yayınlanmaya başladı. Geçtiğimiz aralık ayında da 100’üncü sayısı yayınlanan Alevilerin Sesi, şu anda Avrupa’da 9 ülkede faaliyet yüNECDET SARAÇ rüten “Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu” (AABK) tarafından yayımlanıyor... 100 sayılık bir derginin ilk önceliği doğal olarak “amabir serüven, 12 yıllık bir döneme, onlarca yasızfakatsız”, lafı çok fazla evirip çevirmezı kurulu üyesine, yüzlerce gönüllü muhabiden, Alevi kimliğinin ve Alevi taleplerinin re ve on binlerce okuyucuya dayanıyor. Bu öne çıkartılmasıdır. Nitekim bu dergiyi yavesileyle, bu dergiyi yönetmiş, yazı yazmış, yınlarken, derginin “isim babası” Turgut grafiğini yapmış, haber göndermiş, satışını Öker, o döneme kadar yayımlanan ve isminyapmış ve tabii abone olmuş herkese teşekde “Alevi” olmayan birçok derginin aksine, kür ediyorum. “eğer Alevi örgütlenmesiysek, adımızı da açık telaffuz etmeli ve açıkça da telaffuz etBİN TİRAJLI BİR DERGİ tirmeliyiz” diyerek dergiye “Alevilerin Sesi” ismini önerdiğinde bazı arkadaşlarımızın Her ay 72 sayfa yayınlanan Alevilerin Se“darlaşırız, bizi dışlarlar, yalnızca bir cemasi, 5 bin tirajlı bir dergi. Yaklaşık 3 bin eve at dergisi oluruz” biçimindeki yaklaşımlarıabone sisteminden dolayı doğrudan giriyor. nın geldiğimiz aşamada boş kaygılar olduğuDoğrudan abonelere gönderilen dergilerin nu gördük. Çünkü biz, kimliklerin, kültürdışındakiler de AABK’ya üye 207 Alevi Küllerin ancak farklılıklarının açıkça telaffuz tür Merkezi’ne (AKM) toplu olarak göndeedildiği eşit koşullarda yan yana yaşayabileriliyor. Her hanede 4 kişinin olduğu düşüceğine inanıyorduk. Bu nedenle, biz bir yannülürse basit bir matematiksel hesapla derdan hem “cemaat dergisi” olmayı, hem de gimiz Alevilerin Sesi’nin her sayısı yaklaşık “kapalı devre yayın yapmayı” baştan redde20 bin kişi tarafından okunuyor. Buna 190 derken, diğer yandan bu yaklaşımın farklıAKM’de toplu okumaları da dahil edersek lığımızı vurgulamayı engelleyen bir yaklaşıher sayının 3040 bin okuyucu ile buluştuma dönüşmesine de izin vermedik. Nitekim ğunu söylemek mümkün... Gerek abone ve farklılıklar “utangaçça” telaffuz edildiğinsatış sayımız, gerekse de geçtiğimiz haftalarde, eşit olma şansının da daha baştan kayda yaptığımız 100’üncü bedildiğini biliyorduk. Bu nedenle Alevilesayı kokteyline verilen rin Sesi dergisi farklılığını, “öteki” olduğudestek ve katılımdaki nu baştan itibaren ortaya koydu ama buyoğun ilgi, okuyuculanunla yetinmedi. Alevilerin Sesi aynı zamanrımızın ciddi bir bida, gerçek anlamda eşitliğin, demokrasinin, çimde dergimizi salaikliğin, cumhuriyetin gerçekleşebilmesihiplendiğini gösterinin, kimliği, kültürel ve inançsal kökeni ne yor. Dergimiz alanınolursa olsun, bu değerlere inanan herkesle da sürekliliği ve içebir araya gelerek gerçekleşebileceğinin altırik zenginliği açısınnı sürekli çizdi. Bu yüzden, hem Avrupa’da, dan “tek” olmasına hem de Türkiye’de, devletin inançlara eşit rağmen, inanç, eğimesafede durduğu laiklik ve hukukun üstim, haber, siyaset, tünlüğünü ve azınlığı koruyan demokrasi takültür gibi her bilebimizi 12 yıl boyunca sürekli canlı tuttuk. ri başlı başına ayBugün eğer yazarlarımız ve okuyucularımız rı bir dergi konuarasında Alevi olmayanların sayısı sürekli arsu olan birçok tıyorsa, bunun en önemli nedeni bu yaklayükü bir arada şımımızdır. yüklendiği için Alevilerin Sesi, bu yaklaşımını daha da geyetersiz kalıyor. liştirmek ve yazılı basında alternatif bir derBirçok farklı gi olmak istiyor. Alevilerin Sesi, “alternatif alandaki ihtiyamedya” olmanın da yalnızca sorunlardan ca bir tek derbahseden, sürekli ağlayan, ağıt yakan bir yagi ile 72 sayfayın anlayışıyla da mümkün olmadığını bilida cevap veryor. Bu nedenle yayınlarında yaşama dair ne meye kalkvarsa ona da yer vermeyi benimsiyor. Yani mak, tadı, tuağlamamız gerekiyorsa ağlayacağız, gülmezu, kıvamı yerinde miz gerekiyorsa da güleceğiz... olan bir dergi çıkarmak normal koşullarda mümkün değil. Buna rağmen, Alevilerin APMAMIZ GEREKEN ÇOK Sesi 12 yıl içinde bunu önemli ölçüde başarŞEY VAR’ dı. Ancak, önümüzdeki süreçte Alevilerin Sesi dergisi kaçınılmaz olarak, inanç gibi, siCUMHURİYET Alevilerin Sesi dergisi, yaset gibi, kültür gibi farklı alanlara hitap yayın hayatına nasıl devam edecek? Neler eden ayrı ayrı dergiler yayımlamak zorunda, yapılması gerekiyor? bunu biliyoruz. NECDET SARAÇ Görsel basındaki CUMHURİYET Bu tür yayın organlailerleme hangi boyutta olursa olsun, yazılı rını önemi ve işlevi sizce nelerdir? basının önemi devam ediyor. Yalnızca AlNECDET SARAÇ Alevilerin Sesi gibi manya’da değil, Avrupa’da yaşayan Türkiye Sis Koyulaşırken Türkiye ile dost olmayı değil, daha geniş bir coğrafyayı düşledikleri için gerçekçi değiller. ??? Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bölgeye hızla ve bilinen, bilinmeyen tüm yöntemleri kullanarak saldıran ABD, eski Sovyet cumhuriyetlerini, Kafkasya’yı, Ortadoğu’yu, petrol ve doğalgaz yollarının geçtiği her yeri, örneğin Afrika’nın stratejik yerlerini kapsayan büyük planı uygulamaktan vazgeçmiş değildir. Tam tersine, Irak’tan, parçalayarak kurtulmak ve bölgedeki diğer hedeflere yoğunlaşmak niyetindedir. Türkiye, tüm bu niyetlerin ortasında şaşkındır ve çaresiz bir yönetim altında kendine yön bulmaya çalışıyor. Devletin çeşitli katmanları ve güçleri stratejiler üzerinde kafa yoruyorlar. Konuşmamakla meşhur istihbarat örgütleri bile dış politika çiziyor. Demek ki stratejilerin hazırlanmasının yalnızca Erdoğan yönetimine bırakılamayacağı kanısı yaygın bir görüş olmaktan çıkmış, bir karara dönüşmüştür. Ama hazırlanan stratejiler Türkiye’yi kaostan kurtarmayı mı, yoksa kaosun içine sürüklemeyi mi amaçlıyor, orası pek belirgin değildir. Türkiye’nin kaosun içine çekilmesi, ilk bakışta ABD planlarına uygun değil gibi görünse de, gerçekte bu büyük plana pek uygun düşüyor. Niyetler ve umutlar farklı olabilir, ama kaos tehlikelidir. İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye kendisine çok yakın olmayan, ama ısrarla çekilmek istendiği bir hengâmeden uzak durmayı başarmıştı. Bu kez curcunanın orta yerindedir ve kaosun yararları üzerine konuşanların sayısı artmıştır. Türkiye’nin solcuları bu durumu yorumluyor, çıkış yolları üzerinde kafa yoruyorlar mı? Yoksa günün birinde gelecek olan kurtuluş günlerinde her şeyin daha iyi olacağını düşünerek yalnızca filozoflukla mı yetiniyorlar? Peki, o zaman çok geç olmaz mı? guray.oz@cumhuriyet.com.tr Alevilerin Sesi Yayın Yönetmeni Necdet Saraç: “Alevilerin Sesi, yayın alanında laikliği, demokrasiyi, çok kültürlülüğü benimsemiş, yabancı düşmanlığına ve ırkçılığa açıktan tavır alabilen güçlerle birlikte hareket etmeyi öne çıkarmayı, Avrupa çapında Türkiye kökenlilere yönelik ortak bir gazete yapmayı düşlemektedir. Bu gazete de, hem kültürel bir zenginlik, hem de kültürel zenginliğin beraberinde getireceği düşünsel bir zenginlik olacaktır.” 5 ‘Y kökenli göçmen nüfusun, görsel medyada olduğu gibi, yazılı basında da alternatif bir yayına ihtiyaç var. Bu anlamıyla önümüzde ikili bir görev var. Birincisi, doğrudan kendi işimiz: Alevilerin Sesi olarak yapmamız gereken çok iş olduğunu biliyoruz. Yayın içeriğimizi güçlendirmek birinci sıradaki önceliğimiz. Aylık bir derginin “günceli” yakalaması mümkün değil bunu biliyoruz. Ancak, bir süredir denediğimiz gibi “aylık dosyalarla” gündemi yakalayabileceğimizi gördük. Nitekim alternatif medya olabilmenin belirleyici yanı gündemi yakalamak, kendi gündemini yaratmak olduğunu biliyorum. Diğer yandan, satış ve abone sayısını artırmak, tirajımızı da yükselterek dağıtım ağına girmek, böylece doğrudan ulaşamadığımız potansiyel okuyucularımızla da buluşmak, okur alanımızı Alevilerin dışına da taşımak istiyoruz. Aleviler dışından daha fazla sayıda insanının dergimize ve internete yazması da “kapalı devre” yayının önüne geçmede olumlu rol oynar diye düşünüyoruz. Çünkü, Mart 1994’de yayına başlarken yazdığımız gibi “demokrasi isteyen bütün laik ve demokratik güçler eğer birlikte davranabilirlerse başarı gelebilir” yaklaşımındaki samimiyetimizi halen muhafaza ediyoruz… Gerek Avrupa kamuoyuna, ama asıl olarak da Türkçe okumakta zorlanan gençlere yönelik Alevilerin Sesi’ni Almanca, Fransızca ve İngilizce olarak yayımlamak, akademik çevrelerin yaklaşımlarını, araştırmalarını, daha geniş bir kamuoyu ile paylaşmak ve eğitimi sağlamak için “araştırma dergisi” çıkarmak da hedeflerimiz arasında… Bütün bunları yapabilmek, altyapımızı güçlendirmekten, profesyonel kadroları arttırmaktan geçiyor. Bütün bunlar yapıldığında Alevilerin Sesi dergisi kaçınılmaz olarak aylıktan haftalığa dönecektir… Alevilerin Sesi, kendi görevleri dışında ikincil olarak da yayın alanında laikliği, demokrasiyi, çok kültürlülüğü benimsemiş, yabancı düşmanlığına ve ırkçılığa açıktan tavır alabilen güçlerle birlikte hareket etmeyi öne çıkarmayı, Avrupa çapında Türkiye kökenlilere yönelik ortak bir gazete yapmayı düşlemektedir. Bu gazete de, hem kültürel bir zenginlik, hem de kültürel zenginliğin beraberinde getireceği düşünsel bir zenginlik olacaktır. Özetle, planlamalarımız kesinlikle kalıcılık ve süreklilik üzerine kurulu. Çünkü 12 yıldır bütün amatörlüklerine rağmen ayakta kalan bir dergi bunu işaret ediyor. Alevilerde ve onların dostlarında, gündemi etkileyecek zaman zaman da belirleyecek, iddialı alternatif bir medya yaratacak, “parayı ve ruhu” yan yana getirebilecek bir potansiyel var. Bu potansiyeli harekete geçirmek ise, ortak iradelerimizin ve ortak aklımızın becerisinde gizli... ünyanın belalısı Bush, Irak’tan son bir darbeyle kurtulma ve bölgeye daha kalıcı bir şekilde yerleşme planını açıkladı. Bu iki amaç birbiriyle ilk bakışta sanıldığı gibi çelişmiyor. Aynı şekilde ABD Irak’ta hem yalanlarıyla beslediği dünya karşısında yenilgisini ilan ediyor hem de Irak’ı parçalama hedefine biraz daha yaklaşmış oluyor. ABD Irak’ta yenildi mi? Eğer Bush’un Irak’a demokrasi getireceği yalanına inanmışsanız, yenildi. Eğer Irak’ı bir çırpıda ele geçirip istikrarlı bir düzen kuracağına inanmışsanız, evet, yenildi. Peki, ABD Irak’ta ummadığı bir direnişle karşılaşmadı mı? Karşılaştı ve bu direniş eğer dünya çapında bir destek kazanabilir, kendi iç çatışmalarından sıyrılabilir, asıl önemlisi şeriat ekseninden kurtulup ulus bilinciyle hareket etmeyi başarırsa, o zaman gerçekten ABD yenildi, def olup gitti diyebileceğiz. Ama şimdilik diyemiyoruz. ??? Diyemiyoruz, çünkü Irak’ı parçalama amacına adım adım yaklaşıyor. Kuzey Irak’ta İsrail’in yanı başında, Irak Kürtlerine bu sıfat yakışmıyor ya, bir yeni Amerikancı devlet yaratma düşü gerçekleşmek üzeredir. Bu düş, belki de bölgede yaşayan Kürtlerin emperyalistlerin ipiyle kuyuya inilemeyeceğini anlamalarıyla onurlu bir direnişe dönüşebilir, umut tükenmez, ama şimdilik ip kuyunun dibini bulmuştur. Ulus olmak için çaba harcamış, diktatörlük yöntemleri, aşiret engelleri ve mezhep çatışmaları nedeniyle sonuç alamamış Irak halkı, şimdi şeriat varyasyonları arasında bocalamakta, Sünni, Şii, Kürt, Türkmen iç savaşına hızla sürüklenmektedir. Kuzeyde ise durumu çok iyi değerlendirdikleri kanısındaki Kürt liderleri ayrılmanın ve yalnızca Kürtlerden oluşan “steril” bir bölge yaratmanın, “devlet” olmanın gururunu yaşamaktadırlar. Gururlu olabilirler, ama kesinlikle gerçekçi değiller. ABD’ye güvendikleri için gerçekçi değiller. D Atina’da ABD elçiliğine roket Murat İLEM ATİNA ABD’nin Atina Büyükelçiliği’ne roketli saldırı düzenlendi. Yunanistan’ın başkenti Atina’da sabah 06.00’dan hemen önce düzenlenen saldırıda ölen ya da yaralanan olmazken, saldırı binada hasara yol açtı. Saldırıyı üstlenen Devrimci Mücadele adlı örgüt, ABD’nin Irak’ta izlediği politikalara karşı oldukları için elçiliği hedef aldığını bildirdi. Görgü tanıklarından edinilen bilgilere göre Atina’nın Vasilis Sofia Caddesi üzerinde bulunan ABD elçiliği önüne gelen saldırganlar, yaklaşık 30 metre mesafede durdurdukları araçtan inerek yanlarında getirdikleri RPG roketatar ile Büyükelçi Charles Rees’in yazıhanesinin bulunduğu noktaya roket fırlattılar. Elçinin yazıhanesi ile bazı odalardan geçen Rus yapımı roket, üçüncü kat tuvaletinde patladı. Büyükelçilik içinde büyük korku yaratan patlama sonrası saldırganlar olay yerinden kaçmayı başardılar. Ölü ve yaralının olmadığı, ancak elçilik içinde küçük çaplı hasara yol açan saldırıyı Devrimci Mücadele adlı örgütün üstlendiği kaydedildi. Saldırının ardından olay yerine gelen Yunan terörle mücadele ekipleri, elçilik binası üzerinde bulunan kamera kayıtlarını incelemeye aldılar. Yunanistan Kamu Düzeni Bakanı Viron Polidoras ve Dışişleri Bakanı Dora Bakoyannis, ABD elçiliğine gelerek Büyükelçi Rees ile kısa bir görüşme yaptılar. Yunanlı bakanlar, olayın faillerinin en kısa zamanda yakalanması için güvenlik kuvvetlerinin ellerinden geleni yapacağına dikkat çektiler. ABD’li Büyükelçi Rees “Bu bir cinayet girişimidir. Faillerin en kısa zamanda ya ürkiye İkinci Dünya Savaşı yıllarında güçsüz bir ülkeydi. Yirmi yıldır, kurduğu cumhuriyeti yerleştirmeye, barış içinde kalkınmaya çabalıyordu. Büyük güçlerin olası saldırılarına karşı koyabilecek gücü de yoktu. Ama o günlerde bile ülkesini tehdit edebilecek gelişmeleri etkileyebilecek refleksi gösterebiliyordu. Arnavutluk nere, Türkiye nere? İtalya daha büyük savaş öncesinde Arnavutluk’a saldırdı ve bu ülkeyi işgal etti. Eder mi eder. Zaten gücü gücü yetene dönemi başlamıştır, bir dünya savaşının tamtamları çalınmaktadır. Arnavutluk ile Türkiye arasında Yunanistan vardır. Türkiye ve Türk hükümeti ayağa kalkar. İtirazını yapar: İtalya, Arnavutluk’u işgal etmiştir. Bu zaten bir haksızlıktır. Ama o ülkeyi elde bulundurmak için bir polis gücü yeterli olduğu halde, İtalya, Arnavutluk’ta neden büyük bir ordu T GENİŞ AÇI HİKMET BİLA Nereden Nereye? Batı Akdeniz’de, kukla Fransız hükümetinin emrindedir. Almanlar henüz teslim almamıştır. İngiltere, ittifak antlaşması gereği, Türkiye’nin Almanlara karşı savaşa girmesini ister. Türkiye, önce şu soruyu sorar: ‘’Batı Akdeniz’de gezinen Fransız donanması ne olacak?’’ Türkiye’nin kaygısı, bu donanmanın Almanların eline geçmesidir. Böyle bir şey olursa, Almanlara karşı savaşa girmenin insan sağlığına zararlı olacağı açıktır. Sonunda, İngilizler, eski müttefikleri Fransa’nın donanmasını Tunus bulundurmaktadır? Bu ordunun hedefi neresidir? Türkiye, İtalya’nın, Arnavutluk’tan sonra Yunanistan’ı da alacağını ve sıranın kendine geleceğini bilmektedir. Bir yandan savunma önlemlerini alırken, bir yandan da olası gelişmelere önceden müdahale etmektedir. ??? Tunus nere, Türkiye nere? Almanya, Fransa’yı işgal etmiştir. İngiltere’nin (ve Türkiye’nin) en önemli müttefiki artık Nazi Almanyası’nın elindedir. Tabii hâlâ güçlü donanması da. Ancak donanma açıklarında batırırlar da sorun biter. ??? Gel zaman, git zaman… İşte bugün… Yeni bir tehlike gelmiş, kapıya dayanmış. Öyle Arnavutluk’larda, Tunus’larda falan değil. Kapıya dayanmış, kapıya… Tavuğun yumurtası misali… O Türkiye şimdi birilerine yalvarıyor, “N’olur bizim şu güvenlik sorununu bir hallediverin’’ diye. Üstelik tehlike de asıl o birilerinden geliyor. Ve onlar, göstere göstere oyunlarına devam ediyorlar . ‘Türkiye ile Irak arasındaki sınır sorunları’ndan söz ederek, “Irak parçalanırsa Türkiye ile sorun yaşarız” diye dalga geçerek… ‘Büyük ülke’, ‘bölge lideri’, falan filan diye attı mı mangalda kül bırakmayanların, Türkiye’yi getirdikleri nokta bu. Durumu tespit etmekte fayda var. hikmet.bila@ntv.com.tr kalanacağına olan inancım sürmektedir” dedi. 17 KASIM MODELİ Yunanlı yetkililerin verdikleri bilgilere göre elçiliği polisle beraber koruyan güvenlik şirketini arayan kimliği meçhul kişiler saldırıyı Devrimci Mücadele isimli örgüt adına üstlendiler. Roketin, 17 Kasım örgütünün elinde halen var olduğu bilinen roketlerle aynı olup olmadığı araştırılıyor. Devrimci Mücadele örgütü ilk kez 2003 yılında, 17 Kasım örgütünün dağılmasından önce ortaya çıktı. Örgüt, ABD’nin Irak ile Afganistan’a müdahalelerine sert şekilde karşı çıkıyor. Kimi uzmanlar, Devrimci Mücadele’nin içinde 17 Kasım örgütünden bazı unsurların yer alıyor olabileceğine inanıyor.