26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Gözler, YİMPAŞ Holding yöneticisi 11 sanık hakkında verilen hapis ve para cezalarıyla ilgili süreçte C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 19 OCAK 2007 CUMA Zamanaşımına 5 ay kaldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, “izinsiz halka arz faaliyetinde bulunulduğu’’ gerekçesiyle Dursun Uyar’ın da aralarında bulunduğu, YİMPAŞ Holding yöneticisi 11 sanık hakkında verilen 2’şer yıl hapis ve 10’ar bin YTL’lik adli para cezası ile yine aynı sanıklar hakkında başka bir davadan verilen 7 bin 605’er YTL’lik adli para cezasının zamanaşımı süresinin 5 ay sonra dolacağını bildirdi. Şener, YİMPAŞ Holding’in 36 şirketteki iştirak tutarının 199 milyon 297 bin 323 YTL olduğunu kaydetti. Anavatan Partisi Diyarbakır Milletvekili Muhsin Koçyiğit’in soru önergesini, Sermaye Piyasası Kurulu İkinci Başkanı Turan Erol’un bilgi notuyla yanıtlayan Şener, YİMPAŞ Holding’in 2004 yılı sonu itibarıyla ortak sayısının 28 bin 807 olduğunu belirtti. YİMPAŞ Holding’in, yurtdışından toplanan paraların transferlerini banka, özel finans kurumu ve şirket çalışanları aracılığıyla gerçekleştirdiğini ifade eden Şener, YİMPAŞ Holding ve halka açık şirketleri hakkında SPK tarafından yapılan suç duyuruları sonucu açılan kamu davaları ve sonuçları hakkında da bilgi verdi. Buna göre YİMPAŞ Holding ve hal Tarihi Unutmamak... Bunlar tartışıldı, ama tükenmedi. Yeniden yeniden ortaya getirilecek ve tartışılacak. Buyurunuz “AKP ve Erdoğan” konusunda önümüze çıkan sorular: AKP, bir sorun çözen mi? Yoksa sorun üreten mi? İktidar sorun yaratmaz; ama başbakanın söylemleri gerginlik yaratıcı değil mi? Çoğunluk her istediğini yapamaz. Zaten tüm seçmenin 1/4 oyu ile çoğunluk nasıl olabilir? Uyduruk bir seçim sistemiyle yaratılan bu çoğunluğun anayasa kültürü de temelsiz; Erdoğan’ınkini nasıl nitelemeli? Dokunulmazlıkları sınırlayacağız diyerek iktidara geldiler, oysa AKP kendisine dokundurtmuyor; dokunulmazlığın yelpazesi geniş. Böyle bir ortamda sorumluluk yerleşebilir mi? AKP iktidarının üç önemli hedefi artık açıkça ortaya çıkmıştır: Bunlar, devlet kadrolarının ele geçirilmesi; MÜSİAD’da örgütlenen İslamcı sermayenin semirtilmesi ve güçlendirilmesi; “türban” ise, her şeyden önemli bir konu olup çıkmıştır. Bu halde, AKP iktidarı kimlere hizmet ediyor? Erdoğan’ın bilinçaltı da, hemen her konuda bir “dinsel referans” kaynağı. Laik bir rejimde böyle bir başbakan olabilir mi? Eğitim mi? Atatürkçü laik çağdaş eğitim sistemine karşıdevrim, en korkunç darbelerden birini vurmuştur. AKP döneminde olup bitenler eğitimde iflası göstermiyor mu? Özelleştirmeküreselleşme konusunda ise, açıkça Türkiye’nin geleceği satılıyor değil mi? İşte, yazarımızın, tarihi unutmama yolunda, “günceli yakalama”sından birkaç örnek! ? Gelip durduğumuz noktada, karşıdevrim, Çankaya’yı da ele geçirmek istiyor. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı olağan bir olay değildir; böyle yaklaşma tam bir bilinçsizliktir. 80 yıllık bir tarihe bir bütünlük içinde bakmalıyız. Alev Coşkun’un eseri ise, bizlere, bu bakımdan çok yararlı ve tarihsel bir hizmet sunuyor. Onu kutlarken, okurlara da haber veriyoruz... Başbakan Yardımcısı Şener, “izinsiz halka arz faaliyetinde bulunulduğu’’ gerekçesiyle Dursun Uyar’ın da aralarında bulunduğu YİMPAŞ Holding yöneticisi 11 sanık hakkında verilen hapis ve para cezalarının zamanaşımı süresinin 5 ay sonra dolacağını bildirdi. Cumhuriyet, Uyar’ın da aralarında olduğu YİMPAŞ yöneticileriyle ilgili davanın zamanaşımına uğrayabileceğini aylar öncesinden duyurmuştu. ka açık şirketlerinin yöneticileri hakkında “izinsiz halka arz’’, “gerçeğe aykırı bilgi verme’’, “SPK uzmanlarına bilgi ve belge vermeme’’, “izinsiz aracılık faaliyetlerinde bulunma’’, “imzada sahtecilik’’ gibi iddialarla açılan 9 ayrı davada, ilgili mahkemeler Şartla Salıverilme Yasası uyarınca, davaların kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verdi. YİMPAŞ İhtiyaç Maddeleri AŞ’nin “izinsiz halka arz faaliyetinde bulunduğu’’ gerekçesiyle yönetim kurulu üyeleri Dursun Uyar, Mithat Erbek, Mehmet Ali Lekesiz, S. Metin Yücel, Mustafa Güleç, Mustafa Dağ, Atilla Çoban, Bayar Demir, Muti Yavuz, Tevfik Aslan ve Yaşar Keskin hakkında, Yozgat 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 26 Aralık 2006 tarihinde, 2’şer yıl hapis, 10’ar bin YTL adli para cezasına hükmetti. Bu davada zaman aşımının süresi Haziran 2007 tarihinde dolacak. GERİ SAYIM Yine YİMPAŞ İhtiyaç Maddeleri AŞ’nin “sermaye artırımını izahnamede belirtilen esaslara uygun olarak yerine getirmediği’’ gerekçesiyle Uyar’ın da araların da bulunduğu 11 sanık hakkında, Yozgat Sulh Ceza Mahkemesi’nce 31 Ocak 2006 tarihinde 7 bin 605’er YTL adli para cezası verildi. Karar sanık vekili tarafından temyiz edildi. Bu davada zamanaşımının süresi de Haziran 2007’de sona erecek. YİMPAŞ İhtiyaç Maddeleri AŞ’nin “izinsiz aracılık faaliyetinde bulunduğu’’ gerekçesiyle 21 Mart 2002 tarihinde Yozgat Asliye Ceza Mahkemesi’nde, Uyar’ın da aralarında bulunduğu 74 kişi hakkında açılan davada sanıklar hakkında beraat kararı verildi. SPK tarafından 20 Mayıs 2003’te temyiz yoluna gidildi. Temyiz talebi, Yargıtay 7. Ceza Dairesi tarafından kabul edilerek kararın bozulmasına hükmedildi. Bunun üzerine Yozgat 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davada, yargılama sürüyor. YİMPAŞ Grubu şirketleri ile YİMPAŞ Yozgat İhtiyaç Maddeleri Pazarlama ve Ticaret AŞ bünyesinde bulunan Sıvas Mağazası Müdürü Ömer Günaydın hakkında “izinsiz halka arz’’ ve “izinsiz aracılık faaliyetlerinde bulunma’’ iddiasıyla yapılan suç duyurusuna savcılık tarafından takipsizlik kararı verildi. Alınan karara ilişkin SPK tarafından yapılan itirazla ilgili inceleme sürüyor. Türkiye bataklığa itiliyor TSK’nin Kuzey Irak’a olası bir operasyon düzenlemesine ilişkin Washington’dan gelen açıklamaların aniden yön değiştirmesi ‘müdahaleye zorlama’ olarak değerlendirildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ABD’nin yeni Irak stratejisinin açıklamasından sonra birbiri ardına yapılan açıklamalar, Türkiye’nin Irak’taki savaşın içine çekilmeye çalışıldığını ortaya koydu. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın Türkiye’ye ilişkin son açıklamasında PKK için “terör örgütü” yerine “Kürdistan İşçi Partisi” ifadesini kullanması, Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’un da, “Türkiye, nerede ne zaman ne yapacağına kendi karar verir” yönünde hükümete açık kapı bırakması, TSK’nin Kuzey Irak’a müdahaleye zorlandığı izlenimini verdi. Söz konusu açıklamalar, 1991 yılındaki Körfez Savaşı öncesinde ABD’nin dönemin Bağdat Büyükelçisi April Glaspie’nin, Saddam Hüseyin’e, “Kuveyt, Araplar arası bir mesele. Bizi ilgilendirmez” diyerek askeri operasyon için yeşil ışık yakmasını ve Saddam’ın Kuveyt’i işgalinin ardından ABD’nin bölgeye müdahale etmesini akıllara getirdi. ABD’den, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine olası bir operasyon düzenlemesiyle ilgili gelen açıklamaların aniden yön değiştirmesi dikkat çekti. Daha önce, “Türkiye Irak’a askeri müdahale düzenleyemez” diyen Washington’un tüm yetkililerinin, TSK’nin bölgeye her an müdahale edebileceğine ilişkin açıklamalarda bulunması, Ankara’da bölgeye “operasyon düzenlenmesine yeşil ışık yakıldı” yorumlarını öne çıkardı. İTLİOĞLU: KÜRTLERE KARŞI TÜRKİYE KOZU KULLANILIYOR Stratejist Ercan Çitlioğlu, ABD’nin bu saptamalarının Türkiye’ye “yeşil ışık yakma” anlamından çok, Kürtlere Şiilerle savaşmaları için baskı oluşturma unsuru olduğunu söyledi. 2 peşmerge tugayının Bağdat’a gideceğine dikkat çeken Çitlioğlu, “Bu durum Kürtlerin şimdiye kadar hiç sıkıntı yaşamadığı Şiiler ile karşı karşıya geleceği, savaşacağı anlamına geliyor” değerlendirmesini yaptı. Çitlioğlu, ABD’nin bu nedenle Kürtlere karşı, “Türkiye kozu”nu kullandığını kaydederken “Anlaşılan odur ki, ABD Kürtlere Kerkük ile ilgili bazı sözler verdi ve peşmergelerin kendi yerine Şiiler ile savaşmasını istedi. Kürtler bunu istemeyince de, ‘Türkler buraya müdehale eder’ tutumunu benimsediler. Dolayısıyla Kürtler Bağdat’a gitmek zorunda kalıyor” görüşünü dile getirdi. Emekli Büyükelçi Turhan Fırat, PKK’ye karşı askeri operasyonlara ne ABD’nin ne de Irak’ın karşı çıkmak gibi bir durumu olamayacağını söyledi. Fırat, “Ancak şu anda yapılması gereken TBMM’den tezkere çıkarılmasıdır” dedi. ABD’nin uzun dönemde politikasının belli olduğunu anımsatan Fırat, “Bir büyükelçi ya da başka üst düzey bir yetkili böyle bir şey söyledi diye Türkiye bölgeye girecek kanaatine varmamak gerekir” değerlendirmesini yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcısı, Emekli Büyükelçi Onur Öymen, “Ross Wilson, ‘Türkiye’nin K. Irak’a girmesi akıllıca değil’ demişti. Şimdi ne değişti de farklı konuşuyor. AKP hükümetinin bunu yapamayacağını biliyor. Zaten böyle bir niyetiniz varsa söylemezsiniz. Meclis’ten yetki alır, uygun zamanda kullanırsınız. Bu iş kurusıkı beyanat vermekle olmaz” değerlendirmesini yaptı. Ç on yıllarda, başta da gençlere seslenen önemli eserler yayımlandı. Onlardan özellikle rahmetli Bülent Tanör’ün Kurtuluş Kuruluş’u ile, geçen yıl çıkan Emre Kongar’ın Tarihimizle Yüzleşmek’i hatırlatmalı. Gördükleri rağbete bakarak, okurlar nezdinde baş köşede bu eserler. Onlara, son olarak, Alev Coşkun’un, Cumhuriyet Kitapları’nda yayımlanan Tarihi Unutmamak, Günceli Yakalamak adlı kitabı katılmış bulunuyor. Bu eserden ayrıca bahsetmeliyiz... ? Alev Coşkun’u okurlara tanıtmak için, uzun uzadıya söz etmek gereksiz. Cumhuriyet’i okuyanlar, onun titiz kaleminden sayfalara yansıyan incelemelerinden dünya görüşünü ve yöntemini tanıyorlardır. Felsefesi Aydınlanma, yöntemi de gerçeklere eğilip “günceli yakalamak” . Alev Coşkun, bütün Cumhuriyetçiler gibi, bir kavganın içinde ve gerçekler de, Türkiye’de devrimkarşıdevrim mücadelesinin ortaya koydukları. Bu tarihi unutmak mümkün mü? Alev Coşkun, tarihi unutmadan günceli yakalamak adına gerçekliğe eğildiğinde, pek önemli konular saptamış. Buyurunuz çarpıcı bir liste: Cumhuriyet ve Atatürk; Devrim Yasaları; Vahdettin tartışmaları; AKP ve Erdoğan; Türban sorunu; Ilımlı İslam; Hizbullah’a giden yolun taşları; 14 Mayıs 1950; 27 Mayıs 1960; Askeri darbelerin anatomisi; Eğitim; ÖzelleştirmeKüreselleşme; Ermeni sorunu; Lozan ve Avrupa Birliği. Alev Coşkun’un eserinde özellikle yaptığı; 80 yılı aşkın bir tarihin, çağdaş tarihimizin, sorunlar çevresinde hünerli bir dökümü. Çalışmanın erdemi de, dikkatlerin dağılmasını önlemesi ve insanlarımızın doğrudan sorunlarla tanışması. İşte konularımız! S Ermeni örgütleri harekete geçti Uğur HÜKÜM PARİS Fransa Ermeni Örgütleri Koordinasyon Konseyi (FEÖKK), yaklaşan seçimler öncesinde siyasiler üzerinde baskı kurmak için bir miting düzenledi. Fransa’daki Ermeni kökenli vatandaşlarla yandaşlarını hedefleyen seferberliğin amacı, ilk turu 22 Nisan’da düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 17 Haziran’da yapılacak ikinci turla sonuçlanacak genel seçimlerde sol olduğu kadar sağ partiler ve adaylarına ağırlıklarını koyabilmek, tezleri etrafında destek sağlayabilmek. Fransa Ermeni toplumunun temsilcileri bu seçimlerden önce 12 Ekim’de millet meclisinde onaylanmış olan ve soykırımın tanınmamasını suç sayan tasarının senatodan geçerek yürürlüğe girmesini de istiyor. Ancak Dominique de Villepin hükümetinin bu konudaki çekimserliği ve senatonun tereddütü tasarının yeni döneme kalmasına neden olabilir. Mitinge katılması kesinleşenler arasında “Nazi Avcısı” sıfatıyla bilinen avukat Serge Klarsfeld ve şarkıcı Charles Aznavour’un isimleri geçiyor. Çocukları koruyamıyoruz Türkiye’de çocuklara yönelik tecavüz, çocuk pornografisi ve çocuklarla cinsel ilişki suçları gün geçtikçe artıyor. Uzmanlar, cinsel istismardaki artışın çocukların korunması gerçeğini ortaya çıkardığını belirtirken söz konusu suçları işleyenlerin yüzde 30’unun pedofili hastası olduğunu ifade ediyorlar. Nihan İNAL Mehlika AKGÜN lı Başkanı Prof. Dr. Bengi Semerci, çocuk pornografisi, çocuğa tecavüz ve çocukla cinsel ilişki gibi suçları işleyenlerin yalnızca yüzde 30’unun “çocuklara cinsel istek duyma, eyleme geçme” anlamına gelen “pedofili hastası” olduğunu söyledi. Prof. Dr. Semerci, çocuklarla cinsel ilişki kuranların tamamının pedofoli hastası grubuna girmediğini vurgulayarak “Bunların yüzde 70’ini kişilik bozukluğu olanlar ile meraktan yapanlar ya da bir kez denemek için yapanlar oluşturabiliyor” dedi. Semerci, çocuk pornografisini yayanların büyük çoğunluğunun ise bu işi ticari amaçlı yaptığını belirtti. Pedofolinin teşhircilik, fetişizm, hayvanlarla cinsel ilişki, ölülerle cinsel ilişki gibi “cinsel davranış sapmalarının” içinde incelendiğini belirten Semerci, pedofili hastalarının zekâ düzeyinin normalin altında olabildiğini ve baskıcı annelerin çocukları ile normal ilişkide kendini güçsüz hisseden kişilerde görülen bir çeşit ruhsal bozukluk olduğunu söyledi. Pedagog Dr. Melda Alantar da çocuklara yönelik cinsel istismardaki artışın çocukların korunması gerçeğini ortaya çıkardığını belirterek “Çocukların sağlıklı gelişimi ve yaşlarına uygun cinsel eğitim almaları, onların cinsel istismardan korunmalarını sağlayacaktır. Cinsel eğitimin temeli, yetişkinler ile çocuklar arasında kurulacak açık bir iletişim ve işbirliğinin süreklilik kazanması ile olur” diye konuştu. Ankara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Nilay Çabukkaya, çocuk istismarının uluslararası bir boyuta taşındığını söyledi. WILSON DİPLOMASİ YAPIYOR CHP İstanbul Milletvekili, Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ da, “Türkiye K. Irak’a harekât yaparsa, Kandil Dağı’nda kimi bulur ki? Bu işler tereyağından kıl çeker gibi olmalı. Bu özel kuvvetlerin yapacağı bir iş. Özel kuvvetler gidip, örgütün lider kadrosunu yakalayıp getirecek” değerlendirmesini yaptı. Elekdağ, Wilson’un son sözleriyle diplomasi yaptığının da altını çizdi. ‘Ç BD Başkanı Bush’un Irak’ın işgalini sürdürmek amacıyla yeniden asker göndermeye karar vermesi, batağın içinden çıkılmaz hale geldiğini de gözler önüne serdi. Bush’un açıklamasından Türkiye’den ve Kerkük’ten hiç söz etmemesi de Ankara’da karamsar yorumları beraberinde getirdi. Abdullah Gül’ün “En büyük tehdit Irak” başlıklı yorumu, devlet içindeki genel eğilimi ifade ediyor. Önce şunu söyleyelim: Irak’ın ABD ve müttefikleri tarafından 2003 yılında işgal edilmesiyle Ortadoğu için felaket günleri başlamıştı. Bazıları, bizim bu senaryoda daha aktif yer almamız, ABD kuvvetlerine yataklık etmemiz gerektiğini söylediler. 1 Mart Tezkeresi’nin reddedilmesinin her şeyi berbat edeceğini ifade ettiler. Türkiye, Irak’ın işgaline fiilen katılmadı. Bu sayede bu savaşın bir parçası olmadık. Bütün mazlum dünyayla bağımız da kopmamış oldu. Ancak yine Irak’ın işgalinin başından beri bir kesim, Kuzey Irak’a müdahale etmeyi savundu. Kuzey’den Irak’a girerek Kürt sorununa köklü çözüm üretebileceğimizi söylediler. ??? ABD böyle bir girişime izin vermedi. Zaten izin verseydi, başka büyük felaket senaryolarının parçası haline gele A SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR Kürt Sorununa ABD Üzerinden Çözüm Aramak… ceğini kestirmek çok zor. ElKaide geçen yıllarda İstanbul’daki büyük patlamaları Irak üzerinden gerçekleştirmedi mi? Son günlerdeki gelişmeleri, Kerkük’ün Kürtleştirildiği ve Türkiye’nin Kuzey Irak’a her an girebileceği haberleri eşliğinde düşününce, sorun yine asayiş boyutuna mı indirgendi, sorusunu ister istemez soruyoruz. Türkiye’nin içinde biriken bir güç, Kuzey Irak’a müdahale etmek gibi bir eğilimi sürekli içinde barındırıyor. Tabii bütün bu senaryolar, ABD’yi hesaba katarak, ABD’nin en azından onayını alarak düşünülebilir. Çünkü Kuzey Irak asıl olarak ABD’nin işgal bölgesi. Her ne kadar o bölgede asıl kontrolü Kürtler elinde tutsalar da orası ABD’nin hegemonya alanı içinde. Türkiye, ABD’yle olan ilişkisini sürekli Kuzey Irak’a müdahale üzerinden götürmek istiyor. Fırsatını bulduğu ve koşulları uygun gördüğü zaman müda bilirdik. Dünyanın en güçlü ordusu Irak’ta şaşkınlık ve çaresizlik içindeyken, Türkiye’nin yabancı topraklara girip orada kalıcı çözümler üretmesi bir hayal değil miydi? Kuzey Irak’ta Kürtler yaşıyor. Türkiye’de yaşayan milyonlarca Kürt’ün akrabası onlar. Türkiye’nin Kuzey Irak’a girip Kürtlerle çatışması nasıl bir sonuç yaratabilir? Kısa vadede düzenli bir ordunun bir yere girmesi mümkün olabilir… Asıl sorun girdikten sonra başlıyor, orada nasıl kalınacak? ABD tam da bunu yaşamadı mı? Irak’ı kısa sürede işgal etti, ciddi bir direnişle karşılaşmadı. Sonra ne oldu, geriye dönmesi çok zor olan bir bataklığın içine düştü. Bundan çıkarılacak bir ders yok mu? ??? Irak’taki belirsizlik ve kargaşa tabii ki Türkiye için ciddi bir tehdit potansiyeli taşıyor. Kontrolsüz silahlı örgütlerin, çevre ülkelere hangi zararları verebile hale edeceğini ilan ediyor. ??? Saddam’ın idamıyla Irak’ın geleceği iyice karardı. Irak bir bölünmeye doğru hızla yol alıyor. Şiiler, Kürtler ve Sünniler bu bölünmenin üç tarafını oluşturacaklar. Türkiye ne kadar zorlasa da Türkmenlerin, bağımsız bir topluluk olarak bu senaryoda fazla bir yeri bulunmuyor. Çünkü Türkmenlerin çoğunluğu kendilerini Şiiler içinde tanımlıyorlar. Şiiler giderek İran’a yakınlaştılar. Sünniler Arap ülkelerine ve özellikle Suudi Arabistan’a. Geriye Kürtler kalıyor. Kürtlerin kendisine en yakın bulacağı ülke Türkiye. Onlar Arap değil, Şii de değil. Zaten ekonomik ve coğrafi ilişkiler Türkiye ile Kürtleri birbirine yakınlaştırıyor. Son dönemde Kuzey Irak’taki ekonomik canlanmanın bir ayağının da Türkiye olduğunu görüyoruz. Türkiye, Kürtlerle nasıl ilişki kuracağını ABD üzerinden değil, direkt planlasa, Irak’ın geleceği üzerinde Kürtlerle oturup konuşsa ve onların varlığını bir tehlike olarak görmek yerine, bu varlığı, Türkiye’nin enerjisiyle birleştirme siyasetini izlese acaba nasıl olur? Kıyamet senaryoları yerine, çözüm senaryolarına yönelmek acaba mümkün değil mi? oralcalislar?cumhuriyet.com.tr ocuk istismarı’ haberlerinin uluslararası düzeyde birçok sivil toplum kuruluşunu harekete geçirmesine karşın çocuklara yönelik tecavüz, çocuk pornografisi ve çocuklarla cinsel ilişki suçları gün geçtikçe artıyor. Türkiye’de son bir yıl içerisinde çocuklara karşı 70’e yakın tecavüz ve tecavüze yeltenme ile 30’a yakın cinsel taciz olayı saptandı. 2006 yılının başından bu yana gerçekleşen çocuklara yönelik cinsel istismar olayında 9 erkek çocuğun da mağdur olması, tecavüz olaylarının yalnızca kız çocuklarına yönelik olmadığını ortaya koydu. İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü’ne bağlı internet ve bilişim suçları ekiplerince 1 Mart 24 Aralık 2006 tarihleri arasında internet aracılığıyla çocuk istismarı ve pornografisine ilişkin İstanbul’da 51 ayrı adrese düzenlenen operasyonlarda, 47’si Interpol aracılığıyla aranan 51 kişi gözaltına alınırken adliyeye sevk edilen bu kişilerden 5’i tutuklanarak cezaevine konuldu. 15 bin 752 adet çocuk pornografisi içerikli resim ile 5 bin 210 adet çocuk pornografisi içerikli video ele geçirildi. Ayrıca, müstehcen görüntüleri yayma ve paylaşıma sunma suçuna ilişkin 50 internet sitesi hakkında da yasal işlem başlatıldı. ÜZDE 30’U PEDOFİLİ HASTASI Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Ergen ve Çocuk Sağlığı Anabilim Da Y
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle