19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

19 OCAK 2007 CUMA spor Denizli: Şampiyonluğu Yıldırım’a sorun Nevzat DİNDAR ANTALYA Türk futbolunda bir isimdir o... Hem oyunculuğuyla hem de teknik adamlığıyla... Başarı dolu yılları vardır, bu başarılar küçüksenmeyecek başarılardır. Hele hele Fenerbahçe’yi çalıştırırken yaşadıkları... Hiç de kolay değildi... Şampiyon oldukları sezon hala belleklerimizde... Bu şampiyonluğun ayrı bir yeri vardır. Çünkü Denizli, Fenerbahçe’yi şampiyon yapan ilk Türk çalıştırıcı olmuştur... Her baba yiğidin işi değildir bu... Ama Mustafa hoca bunu başarmıştır. Gelgelelim şampiyonluk sonrası Aziz Yıldırım’ın sözleri üzmüştür kendisini... A’den Z’ye birçok şeyi masaya yatırdık Mustafa Hoca’yla... Sorularımızın her birini samimi, güleç yüzüyle yanıtladı. İran’da bir takım çalıştırmanız insanları şaşırtmıştı. İran’da ne buldunuz da gelen teklifi kabul ettiniz? MUSTAFA DENİZLİ: 40 sene Batı’ya gittim orada bir şey bulamadım. Bir de şansımı Doğu’da denemek istedim. Ben futbol çalışması yaparken aynı zamanda ülke kültürleriyle ilgili büyük merakımı da gideriyorum. Yeni insanlar, yeni düşünceler, yeni yaşam biçimleri öğreniyorum. Bunları para vererek öğrenemem. Batı’da nereye giderseniz gidin çok yakın şeylerle karşılaşıyorsunuz. Orada bulunmanızda aldığınız ücret ne kadar etkili? M.D.: Neticede profesyonel bir çalışma yapıyorum. İran’da abartılı ücretler yok. Sadece benim aldığım para gündeme geldi. Daha önceki çalışmalarımıza da bakacak olursak benim birinci derecede maddi çalışma olarak düşündüğüm hiçbir yer olmadı. Buna Fenerbahçe ve Milli Takım da dahil. Fenerbahçe’deyken 2001 krizinde o şartlarda ücretimi kendim teklif ettim ve düşürdüm. Benimle ilgili olayın maddi boyutuna göre değerlendirilme yapılmasından hoşnut değilim. Benim için çalışmanın olacağı yer mutluluğu hissettiğim yerdir. Mutluluğu hissedeceğim yer ABD midir, İran mıdır, yoksa Japonya mıdır? Ona ben karar veriyorum. Mutlu olmadığım yerde durmam. İran’a gitmeden önce nasıl bir yerle karşılaşacağınızı düşünüyordunuz? Gittikten sonra düşünceniz değişti mi? M.D.: Kafamdaki İran’la karşılaştığım İran çok farklı. İki tane farklı görüntü. Ulusal Takım’ın önemine hep dikkat çekiyorsunuz. Neden? M.D: Milli Takım futbolumuzu kurta C 19 ‘Ben o takımın şampiyon olması için teknik görevlerin hepsini yerine getirdim’ UYUMU KAYBEDİYORUZ ‘K AB HAKSIZLIK YAPIYOR ‘T Mustafa Denizli Beşiktaş’la ilgili soruya gülerek yanıt verdi ( Fotoğraf:FATİH ERDOĞDU) rır iddiasında değilim. Türkiye’deki umutsuzluğu ileriye bakarak değiştirecek tek birim Ulusal Takım’dır.Kulüpler bunu değiştiremez. Milli takımın elinde böyle bir fırsat var. Türkiye Ulusal takımıyla kulüp takımından daha çok sevinen, üzülen, duygulanan bir ülke. Şu anda grup lideri. Bunun devam etmesi çok önemli. Türk antrenör denilince siz, Fatih Terim ve Ersun Yanal akıllara geliyor. Alternatif isimlerin çıkmamasını neye bağlıyorsunuz? M.D: Bu soruyu sorduğunuz zaman çok farklı bir görüntüyle karşılaşmıyorsunuz. Siyasette de böyle. Bu soruya cevap olarak bunlarda bizim sorumluluğumuz var demek mi sizi tatmin eder, yoksa bu çizgiyi yakalamak istemeyenlerin çalışmama sorumsuzluluğu mu? Şans diye bir şey yoktur. Fırsatlar vardır. Fırsatları şansa çevirmek sizlerin elinde. Kulüplerimiz antrenör seçiminde hangi kriterleri gözönünde bulunduruyor? M.D: Türkiye’de antrenör seçimleri birine olan güven ya da güvensizliği ortaya koymuyor. Beklentilere cevap verebilecek isim mi değil mi? Bunun cevabı önemli. Aslında dünyanın en sağlıklı işlerinden bir tanesi de teknik adam seçimi. Başkan ve çevresindekiler bu ismi belirlerken ince eleyip sık dokuyorlar. Kendi devamlılıklarını düşünen yönetimler o devamlılığı diğer kişilerde göstermiyorlar. Bu bağlamda F.Bahçe’yle yollarınızın ayrılmasını nasıl değerlendireceksiniz? M.D.: Söylediklerimi bende özdeşleştirmek doğru değil. Ancak ‘Daha önce yaptığımız hataları bir daha tekrarlamayacağız’ diyorlarsa yapılanların doğru ya da yanlış olduğunu ortaya koyan bir ifade. Bunu kendileri ifade ediyorlar. Birinin arkasında olmak ne kadar inandırıcı oluyor? Çalıştırdığım takımlarda yönetimin desteğine ihtiyaç duymadım. Onların desteğinin olmasını istemedim. Onların vereceği destek değil başarım beni orada tutar. Aziz Yıldırım 2001’deki şampiyonlukla ilgili ‘Bu takımın nasıl şampiyon olduğunu ben iyi bilirim’ demişti. Siz o dönem takımın başındaydınız ve F.Bahçe’ye şampiyonluk kazandıran ilk yerli teknik adam oldunuz. Bu açıklama sonrası üzüldünüz mü? M.D.: Bu sorunun muhatabı aslında Aziz Yıldırım olmalı. Anlatsın nasıl şampiyon olduğumuzu. Toplama takımın nasıl şampiyon olduğunu söylesin.Ben teknik adam olarak o takımın şampiyon olması için teknik görevlerin hepsini yerine getirdim. Bu da Fenerbahçe’nin şampiyon olması için yetti. Elbette yöneticiler çıkıp şampiyonlukta ‘Benim de payım var’ diyebilir. Şampiyonluğu tek başına teknik adam ve futbolcu kadrosu elde etmez. Aziz Yıldırım’ın da elbette payı vardır. Ancak kendisine mal etmesi doğru değil. Zaten şampiyon olduktan sonra telefonumu kapatıp, ‘Yöneticileri arayın. Konuşma hakkı onlarda’ demiştim. Beşiktaş’tan teklif aldığınız doğru mu? M.D: (Hoca gülerek cevap veriyor) Siz ne zaman diyorsanız o zaman başlarız. Haziran olsun istiyorsanız o zaman başlarız. Engin KEHALE Yıllardan beri futbol kamuoyunu meşgul eden bir konu ırkçılık. Siyahi oyuncular futbolun varoluşundan bu yana farklı kulüplerde farklı şekillerde protesto edildi. Zaman zaman bu kişisel bir tepkiyle sınırlı kaldı, zaman zaman da arkasında politik bir destek yatıyordu. Türk futbolunun ne kadar kirlendiğini yazıp duruyoruz ancak bu kirliliğin içinde yatan mücevherden de bahsetmeden geçmemeliyiz. Türkiye’de hiçbir zaman ırkçılık futbola bir tehdit olmadı ve olmayacak. Ülkemizde siyahi oyuncuların konuşulduğu 2 olaydan bahsedebiliriz. İlki Ali Aydın’ın İstanbulspor Beşiktaş maçında oyuna girdikten 5 dakika sonra oyundan attığı Pascal Nouma’yla ilgili açıklamasında ‘zenci arkadaş’ kelimesini kullanması... Zenci kelimesinin bir aşağılama olduğu öne sürüldü ve bu açıklama günlerce konuşuldu. Aydın’ın aslında bunu bir aşağılama anlamında söylemediği açıktı ama kendisini anlatırken yanlış kelimeleri seçmişti. Sosyal konulara hiçbir zaman tarafsız kalmayan Beşiktaş taraftarı, Ali Aydın’a tepki olarak belki de Avrupa’da ırkçılık tarihine geçecek bir pankart açtı... “Hepimiz zenciyiz.” İkinci olay ise Emre’nin Everton kalecisi Tim Howard’a söylediği iddia edilen ırkçı laflar... Emre eğer ceza alırsa İngiltere’deki futbol hayatını gözden geçireceğini söyledikten sonra İngiltere Futbol Federasyonu’nun da (FA) Emre’den savunma istemesi, durulmaya başlayan suları hareketlendirdi. Emre’nin durumuna geçmeden önce Avrupa’da ırk Ortaçağ kâbusu çılıktan biraz bahsedelim. Siyahi futbolcuların kendi taraftarlarından bile tepki gördüğü maçlar vardır. 1989’daki bir Arsenal Liverpool maçı... Bir Liverpool İ efsanesi olan John Barnes, Liverpool formasıyla ilk maçına çıkıyor. Dave Hill yazdığı ‘John Barnes fenomeni’ kitabında bu maçı şöyle aktarıyor: “Maç öncesi oyuncular ısınırken taraftarların sahaya muz üzerine muz attığını açıkça görebiliyorduk. Muzların sahaya atılmasının amacı sahada bir maymun olduğunu izleyenlere bildirmekti.” Siyahi oyuncuları aşağılamak amacıyla çoğu zaman ‘maymun’ benzetmesi kullanılmıştır. Hollanda’da 1994’te Gloria Estefan’ın ‘Conga’ şarkısı, “Reçel kavanozunun üzerine çık, La la la la” şeklinde yorumlanarak siyahi oyunculara bir kez daha maymun damgası vurulmuştu. IRKÇILIKA HAYIR GÜNÜ Irkçılıkla ilgili birçok olay saymak olası... Ronny Rosenthal, Maccabi Haifa’da oynarken ırkçı tezahüratlara hedef olmuştu. Bu konuda en fazla sabıkası olan 2 lig ise İtalya ve İspanya. 199293 sezonunda Serie (A)’da oynayan 2 süper nsanlarımız evvelallah her şeyi bilirler! Bilmeseler bile bildiklerini zannederler... Her telden, biraz olsun çalmaya çalışırlar. İnsanların kafasından geçenleri bile anlarlar. Ve bununla da övünürler. Ama her şeyi yarım yamalak bilmenin, hiçbir şeyi bilmemekten daha kötü olacağını düşünmezler. Ekonomiyi, siyaseti, hele hele futbolu her şeyden daha çok biliriz. Köy kahvelerinden tutun da bütün ülkede dâhiyane fikirler üretiriz! Her sözümüzde de ben olsam şöyle yaparım, böyle yaparım deriz. Bir anlamda, akılsızlara akıl vermiş oluruz. Çakal Avrupalılar bir konudan başka konu bilmezler. Kafalarını da çalıştırmazlar. Hatta merak edip bilmek de istemezler. Kulüplerimizin yönetim kurullarına bir bakın. Hangisi spordan veya özellikle futboldan gelmiş. Sahada ter dökmüş, soyunma odalarının kokusunu solumuş insanları görmek olası değil. Hepsi futbolun dışından. İşadamları, müteahhitler, ithalat, ihracat yapanlar gibi... Sanırım içlerinde futbol oynayan olmadığı gibi vaktinde, hiç İ GÖRÜŞ HALİT DERİNGÖR Kedi Kasap Hikâyesi!.. le var. Ama onların ayağında top sektirirken medyada çarşaf çarşaf resimleri bile çıktı. Bu sözlerimiz tüm kulüplerimiz için geçerli. Hepimiz birbirimize benziyoruz. Eski yıllarda kulüp başkanlığını genellikle tarihe geçmiş futbolcular yapardı. Bu isimler yanlarına da futboldan gelenleri alırlardı. Zaman zaman kulüplerimizin ekonomilerini görüyoruz. Sahada transfer edilen yabancı futbolculardan çoğumuz mutlu değiliz. Güney Amerika’nın ve Afrika’nın çaptan düşmüş futbolcularını görüyoruz. Oysa bunlar kadar futbol oynayan ülkemizde yerli oyuncularımız var. Ama bunlara sırt çeviriyoruz. Bu oyunculara trilyonlar ödüyoruz. Kulüplerde gırtlağına kadar borç futbol maçına da gitmemiş olanlar vardır. Hani nerede futbola hayatını vermiş, 50 60 kez milli olmuş futbolcular?.. Nerede, spor akademilerinden mezun olmuş yüzlerce akademisyen?.. Ne iş yapıyorlar onlar şimdi? Bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim. Fi tarihinde bir kongre sonrası yönetim toplanacak. Kulübün önünde 3 4 tarihsel arkadaş oturuyoruz. Kapı önünde bir adam belirdi. Etrafa bakınıyor. Sonra yanımıza geldi ve sordu: “F. Bahçe yönetim kurulu nerede toplanıyor.” Sanıyorum F. Bahçe yönetim kurulu binasını hiç görmemiş. Hayret ettik kaldık. Neyse geçelim. Nice yöneticiler gördük. Hiçbiri futboldan gelmemiş. Bazılarının fiziksel defoları bi yıldız Ruud Gullit ve Aaron Winter’ın bu konuya tepkileri üzerine 13 Aralık’ta ‘Irkçılık’a hayır!’ günü yapılmıştı. Paul Ince de Inter formasını giyerken tepkilerden şikayetçiydi. Ancak son yıllardaki en önemli Irkçılık vakası, Messina Inter maçında oldu. Tarih 27 Kasım 2005. Marco Zoro, ırkçı tezahürat karşısında topu alarak oyundan çıkmak IFA KARARLI istedi. Birçok itiraz sonucu ve Adriano’nun yardımıyla Zoro, sonunda oyuna devam etmeye ikna oldu. İtalya’da bu Şubat 2006’da ise Barolay büyük yankı uyandırdı ve bir sonraki gün bütün maçcelonalı Eto’o, Real Zalar 5 dakika gecikmeyle başladı. ragozalı taraftarlardan Bir başka örnek de İspanya’dan. Hepimizin tanıdığı bir inanılmaz hakaretler isim, eski Fenerbahçeli Dan Atkinson, Real Sociedad’da geişitmişti. Yine sahnede çirdiği bir sezondan sonra ırkçı tepkilerden rahatsız olarak maymun efektleri ve Villa’ya geri dönmüştü. ayrıca sahaya atılan fısDaha yakın tarihlere geçelim... İspanya Teknik Direktötıklar vardı. Eto’o çok rü Aragones, takımıyla antremanda. Jose Antonio Reyes’i kızmış bir şekilde samotive etmek için kullandığı şu cümle, bir TV kanalı tarahadan çıkmak istedi fından kaydedilince ortalık karıştı... “O b..tan zenciden daama Ronaldinho ve ha iyi olduğunu göster bana!” Bahsettiği siyahi oyuncu, Rehakem F.Carmona yes’in Arsenal’den takım arkadaşı ve belki de dünyanın en Mendez onu ikna iyi forveti Thierry Henry’di. FIFA bir soruşturma sonrası etti. Barcelona Aragones’e 87 bin dolar ceza verdi. Bundan kısa bir maçı 41 kazanırken, Eto’o da sevincini ‘maymun dansı’ yaparak gösterdi. Bu maç sonrası FIFA ırkçılığa karşı daha sert önemler alınması gerektiğini anladı ve bu konudaki çalışmalar halen delular. Bir anlamda iflas durumundalar. vam ediyor. Eğer yönetimlerde futboldan gelmiş Irkçılık Avrupa’da futbol sahalarında pokimseler bulunsa böyle molozlara millitik görüşleri su yüzüne çıkarmanın yollayon dolarlar öderler mi?.. rından birisi... Futbol sahaları sansürün en Spordan gelmeyen yöneticilerin aza indirildiği, ‘futbol’ çatısı altında önemkendilerini savunmaları şöyle oluyor: li reklamlar yapılabilen bir mabet. Ülkeler“Biz futboldan gelmedik ama yıllardır deki sağcı gruplar, bu yüzden ırkçılık vamaç izliyoruz. Bizim de görüşümüz sıtasıyla zaman zaman kendi propagandavar. Üstelik de bu iş için keselerimizi larını yaptı. Türkiye’de ise durum biraz açıyoruz. Futboldan gelen hangi kişi farklı. Politik hareketleri tribünlerimizde kulüplerin mali durumuna katkı verezaman zaman görsek bile hiçbir zaman bir siyahi oyuncuya tepki gösterildiğibilir?” Bu sözler kendilerine göre doğni görmeyiz. Belki de bize sempatik geldiklerinden bilemiyorum ama Nouma, rudur ama şunu da bilmek gerekir. Atkinson, Ferdinand, Okocha ve daha birçok siyahi oyuncu taraftarın sevgiliGörmekle her şey öğrenilemez. Eğer si oldu. Eminim birçok futbolsever, aynı özellikte bir siyahi ve beyaz oyuncuböyle olsaydı kasap dükkânlarının dan siyahi oyuncunun alınmasını tercih eder. Sezen Cumhur Önal’ın deyimiyönündeki kedilerin hepsi operatör le ‘çikolata renkli’ futbolcular gerçekten Türk futbolunun vageçilmez renkleolurdu. Ne yazık ki ülkemizin bu günrinden... kü sosyopsikolojik durumu insanları İşte bu yüzden Emre’nin bir oyuncuya ırkçı aşağılamalar yaptığını düşünmükendi mesleklerinde çalıştırmaya elyorum. Belki olayın kızgınlığıyla hakaret anlamında bir kelime söylemiş olabiverişli değil. Çoğu kimse kendi meslir ama bunu da o kelimenin ırkçı olduğunu düşünerek söylememiştir. Zaman leğinin dışında görev yapıyor. Bu inzaman Emre’nin hırçınlıklarını görmüş olsak bile Belözoğlu efendi oyunculasanlar yaptıkları işlerde uzman değil ki, rımızdan biridir. C.Ronaldo’nun Rooney ile yaşadığı kavga, onun futbol hayayeni yeni donanımlı insanlar yetiştiretında bir dönüm noktası oldu ve sonrasında inanılmaz futbol oynamaya başlabilsin. Ülkemiz de bu sorun nedeniydı. Umarım Emre’de de aynı durum olur ve Newcastle formasıyla muhteşem le sancı yaşıyor. performans sergilemeye başlar. Tartışılmayacak bir konu var ki hem Emre Premier Lig’e hem de Premier Lig Emre’ye çok yakışıyor. hderingor?hotmail.com süre sonra İspanya İngiltere maçında İngiliz futbolcular ağır hakaretlerle karşılaştı. Özellikle Saun Wright Phillips ve Ashley Cole, her topu aldığında taraftarlardan maymun efektleri yükseldi. F ‘ ürkiye’ye haksızlık yapılıyor. Aslında Türkiye’nin AB’yle müzakelere başlamasına en çok sevinenlerden biriyim. Ancak eski filmlerin tekrarlanması insanı düşündürüyor. Elbette Türkiye’deki yaşam standartlarının yükselmesine kimse hayır demez. Ancak bizi AB’ye alacaklar mı? Bizim mesleğimiz bir bakımdan da komplo teorilerinin bir sonucudur. Rakip analizleri, sistemlerin hazırlanması, taktiklerin bulunması hep komplo teorilerinin bir sonucu. Bunu yaparken de önünüzdeki yolun ne kadar açık olup olmadığını görebiliyorsunuz herhalde. Türkiye’ye yapılan haksızlıklar da ortada. Bunu Avrupa’da uzun yıllar yaşayan, dış politikayı iyi takip eden biri olarak söylüyorum. ‘ urumsallaşma benim futbolculuk yıllarımdan beri en çok duyduğum kelimelerden biri. Konuşarak değil yaparak, uygulayarak bu adımları atabilirsiniz. Futbolumuz da kat edilen bir mesafe var. Geriye dönüş de olacak. Bir ülkenin futbol çizgisinde sapmalar olabilir. Bu yukarı ya da aşağı doğru gerçekleşebilir. Sportif sahada olumsuzluğa kapılmamak lazım. Sportif görüntü dışında yaşadıklarımız ilerisi için bu umutların yeşermesi bakımdan bir şey vermiyor. Esas endişe duyulması gereken nokta bu. İçerideki sportif başarılara tekrar ulaşılması şansı çok yüksek. Ancak içerideki sportif başarıyı etkileyecek unsurların başında dışarıdaki uyum geliyor. Türkiye kültürünü kaybediyor. Belki kültürü olan toplumlar için bunlar sudan sebeplerdir ve hemen telafi edilir. Ama kültür yapısından uzaksan zorluk yaşarsın.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle