Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HAZİRAN CUMA haberler YILDIR SÜREN MISIR ÇARŞISI DAVASINDAN BERAAT ETTİ SOSYOLOG PINAR SELEK AYDINLANMA C Dogmatik Eğitim ve Özgür Seçim Birbirlerinden farklı değil, birbirlerine benzer özellikler taşır. Demokratik bir toplum yapısında ise, yine adı üstünde hem demokratik eğitim, hem de demokrasi için eğitim yaparsınız. Demokratik eğitimin yöntemi demokratiktir, amacı demokrasidir. Bu eğitimde, sorgulayan, kuşku duyan, gerçeği kendi özgür iradesiyle araştırarak bulan bireyler üretirsiniz. Bu bireyler arasındaki toplumsal ilişki, birörnekliğe değil , farklılıkların işbölümüne ve işbirliğine dayanır. ??? Her yıl, resmi sayılara göre bir milyon, gayri resmi verilere göre iki milyon çocuğu Kuran Kursu adı altında dogmatik bir eğitimden geçirip ilerde ‘‘demokratik rejime bağlı’’ vatandaş olmalarını bekleyebilir misiniz? Böyle bir dogmatik eğitimle Türkiye’de demokrasiyi yaşatabilir misiniz? Küçücük çocukların beynine ‘‘Başı açık kızlar cehenneme gider’’ dogmasını kazıdıktan sonra, büyüdüklerinde başlarını örtmelerini ‘‘özgür iradelerine’’ bağlayabilir misiniz? ??? Örgün ve yaygın eğitim, sorunun bir yüzü. Bir de toplumun, hâlâ dintarım döneminin feodal değerlerini bağrında barındırdığını, hâlâ ‘‘töre cinayetleriyle’’ boğuştuğunu, Danıştay cinayetinin ‘‘türban kararı yüzünden’’ işlendiğini düşünürseniz, eğitimin büyük önemi bir kez daha ortaya çıkar: Eğitimi ‘‘demokratik’’ yöntemle ‘‘demokrasi’’ amaçlı değil de, ‘‘dogmatik’’ yöntemle ‘‘totaliter’’ amaçlı kullanırsanız, Türkiye’de, zaten gelişmesini tamamlamamış olan demokratik düzeni yok etmeniz sadece birkaç kuşaklık bir zaman alır. Acaba istenen bu mudur? ekongar?cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org 5 yıl sonra gelen özgürlük HİLAL KÖSE Sosyolog Pınar Selek, 8 yıldır süren Mısır Çarşısı davasından beraat etti. Kararını açıklayan mahkeme heyeti, Mısır Çarşısı’nda 1998 yılında meydana gelen patlamanın, bombadan mı yoksa tüpgaz kaçağından mı kaynaklandığının kesin olarak tespitinin mümkün olmadığını belirtti. Mısır Çarşısı’ndaki Ünlüoğlu Büfe’de meydana gelen ve 7 kişinin ölümü, 127 kişinin de yaralanmasına neden olan patlamaya ilişkin 15 sanıklı dava sonuçlandı. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren davanın karar oturumuna tutuklu sanıklar Abdülmecit Öztürk, İsa Kaya ve Alaattin Öget katıldı. Duruşmaya gelmeyen Pınar Selek’i babası Alp Selek ile birlikte diğer avukatları savundu. Alp Selek iddiaların komplo olduğunun ortaya çıktığını kaydetti. Sanık Öztürk, patlama ile ilgisinin olmadığını ifade etti. Mahkemeyi tanımadığını söyleyen sanık Öget ise, ‘‘PKK üyesi olmaktan gurur duyuyorum. Ancak bu eylemi biz yapmadık. Bizim tarzımız bellidir. Eylemi yapsaydık gururla üstlenirdik. Diğer sanıkları da tanımıyorum’’ diye konuştu. Sanık Kaya da, mahkemenin vereceği kararın, Türkiye’nin aydınlanma çabalarına katkı sağlayacağına inandığını kaydetti. BOMBA MI, DEĞİL Mİ? Kararını açıklayan mahkeme heyeti, Mısır Çarşısı’ndaki patlamanın nedenine ilişkin gerek soruşturma aşamasında tutulan tutanakların, gerekse yargılama sırasında birçok kez sunulan uzman bilirkişi raporlarının incelendiğini kaydetti. Bu raporlar arasında çelişkilerin olduğunu, birbirlerini doğrular nitelikte olmadıklarını kaydederek, mahkemece yapılan tüm araştırmalara ve verilen ara kararlara karşın, raporlar arasındaki çelişkilerin giderilemediği kaydedildi. Dosyadaki delil, belge ve raporlar dikkate alındığında bu raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesinin mümkün olamayacağı ifade edilerek, ‘‘Bu haliyle Mısır Çarşısı’ndaki patlamanın bombadan mı, yoksa tüpgazdan mı kaynaklandığının tam olarak tespiti mümkün olmamıştır’’ denildi. Bu nedenle sanıklar Pınar Selek ve Öztürk’ün Mısır Çarşısı patlamasına ilişkin üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği belirtildi. ZAMANAŞIMI UYGULANDI Mahkeme heyeti, Erdal Nayır’ın örgüt adına öldürülmesi ve Küçükyalı’da bir parka bomba konulmasına ilişkin sanıklar Öztürk, Kaya ve Öget’in ‘‘devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik eylemde bulunmak” suçunu işlediklerini kaydederek Öztürk ve Kaya’yı duruşmalarda gösterdikleri saygılı tutumları nedeniyle 37 yıl müebbet hapse mahkum etti. Hakkında iyi hal indirimi uygulanmayan Öget ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Sanıklar Kadriye Kübra Sevgi ve Heval Öztürk’e ‘‘yasadışı örgüte üye olmak’’ suçundan 12’şer yıl 6’şar ay hapis cezası öngören mahkeme heyeti, sanık Maşallah Yağan’a ise ‘‘patlayıcı madde kullanmak’’ suçundan 5 ay hapis cezası verdi. Selek’in de aralarında bulunduğu ve ‘‘yasadışı örgüte yardım ve yataklık etmek’’le suçlanan 9 sanık hakkındaki dava ise zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırıldı. SELEK: NAMUS TEMİZLENDİ Duruşma sonrası gazetecilerin sorularını yanıtlayan Alp Selek, ‘‘8 yılın üzüntüsü, sıkıntısı... Mutlu muyum bilemiyorum. Türkiye’nin namusunu temizleyen karar verildi’’ dedi. Antimilitarist bir toplantıya katıldığı için duruşmaya gelmeyen ve kararı kardeşinden telefonla öğrenen Pınar Selek’in de mutlu olduğunu, rahatladığını söylediği ifade edildi. EMRE KONGAR ogmatik eğitimle öz‘‘D gür seçim yapılabilir mi?’’ Burada ‘‘özgür seçim’’ deyişiyle hem ülke çapındaki demokratik seçimleri kastediyorum hem de bireyin kendi yaşamına ilişkin verdiği kararlardaki gerçek bireysel seçim hakkını. Soruyu birinci anlamıyla, ülke çapındaki sorun açısından şöyle de sorabiliriz: ‘‘Bir toplum, insanları dogmatik bir eğitimden geçirerek demokratik seçimlerde oy kullanacak nitelikteki özgür ve özerk, demokrasiyi özümsemiş çağdaş bireyi yaratabilir mi?’’ İkinci anlamıyla, birey açısından ise soru şöyle olacaktır: ‘‘Dogmatik bir eğitimden geçen bir birey, yaşamının çeşitli aşamalarında karar vermesi gerektiği zaman, bu kararları gerçek bir özgürlük içinde, bütün seçenekleri hesaba katarak serbestçe verebilecek midir?’’ ??? Ülkedeki demokrasi ve özgür bireyin kendi yaşamına ilişkin serbest tercihleri ile eğitim arasında nasıl bir ilişki vardır? Eğitim nedir? Kaç türlü olur? Hangi eğitim nasıl bir sonuç verir? ??? En kısa tanımıyla ‘‘Eğitim insanın yeniden üretimidir.’’ Daha işlevsel bir tanımla, ‘‘Eğitim, insanda istenen davranışların üretimidir.’’ Totaliter bir toplum yapısında, o topluma egemen olan ideolojiye bağımlı, birörnek insanlar yaratmak için dogmatik bir eğitim yaparsınız. Dogmatik eğitim , adı üstünde, değişmez doğrulara, yani dogmalara, yani inançlara bağlı insanlar üretir. Bu eğitimin yöntemi dogmatizm, amacı dogmatik yani totaliter toplumdur, değişmez doğruların ezberletilmesi ve eğitimle kabul ettirilmesi esasına ve hedefine dayalıdır. Bu eğitimden geçen insanlar sorgulamaz, itaat eder. HENÜZ SON ŞEKLİ VERİLMEYEN KARARI ‘GEREKÇELİ KARAR AÇIKLANDI’ OLARAK DUYURDU Ajansın Gülen aceleciliği ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) ‘‘Dini kurallara dayalı devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurduğu’’ savıyla 10 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Fethullah Gülen hakkındaki beraat kararının ‘‘açıkbir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu’’ gerekçesiyle yapılan yeniden yargılama sonucunda beraat kararı vermişti. Devletin Anadolu Ajansı, ‘‘Fethullah Gülen hakkındaki beraat kararının gerekçesi’’ başlığıyla abonelerine gerekçeli kararın ‘‘açıklandığı’’ haberini servis yaptı. Ancak mahkeme kaynakları, Gülen hakkındaki beraat kararının gerekçesinin henüz tamamlanmadığını bildirdiler. Kaynaklar, ‘‘uzun bir karar’’ olarak nitelendirdikleri gerekçeli kararın yalnızca taslağının oluşturulduğunu, üzerindeki değişiklik çalışmalarının sürdüğüne işaret ettiler. TASLAK KABUK DEĞİŞTİREBİLİR Mahkemeler gerekçeli karar yazımlarında öncelikle taslak kararı oluşturuyorlar. Ardından karara kimi zaman bazı ekleme/çıkarma değerlendirmeleriyle son şeklini veriyorlar. Mahkeme kaynaklarının henüz son şeklini vermediklerini bildirmelerine karşın AA’nın taslağı abonelerine kesin kararmış gibi duyurması dikkat çekti. Ajans abonelerine haberi, ‘‘Mahkeme, Gülen’in ‘laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu’ gerekçesiyle yapılan yeniden yargılamada verdiği beraat kararının gerekçesini açıkladı’’ şeklinde duyurdu. Ajansın haberinde, ‘‘açıklandı’’ denilen gerekçeli karara göre, Gülen’in anayasal düzeni değiştirme amacı güttüğüne ilişkin delil bulunmadığı, aksine devlet yanlısı tutumu nedeniyle dini motifli radikal terör örgütleri tarafından tehdit edildiği belirtildi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat kararına karşı savcı Salim Demirci, ‘‘süre tutum’’ dilekçesi vermişti. Savcının bu adımı, beraat kararını temyiz edeceği, ancak gerekçesini daha sonra ileteceği anlamını taşıyor. Salim Demirci, gerekçeli kararın tamamlanmasının ardından temyiz gerekçelerini içeren dilekçeyi mahkemeye sunacak. Bu nedenle Fethullah Gülen hakkındaki beraat kararı kesinleşmemiş oldu. Salim Demirci’nin itirazıyla Fethullah Gülen’in beraat kararı Yargıtay’a taşınacak. Yargıtay’ın vereceği karar kesin ve bağlayıcı nitelikte olacak. HABER SEN GENEL SEKRETERİ Demir: TRT dinci kuşatma altında TARKAN TEMUR TRT’nin ‘‘AKP’nin yayın organı’’ haline dönüştürüldüğünü belirten HaberSen Genel Sekreteri Mehmet Demir, Anadolu’da Vakit gazetesinin sürmanşetten yayımladığı ‘‘TRT solun işgali altında’’ başlıklı haberle gerçeğin çarpıtıldığını söyledi. Anadolu’da Vakit gazetesinin yine ‘‘silah’’ olarak kullanılarak belirli bir kesimin sözcülüğünü üstlendiğini ve haberi tekzip edeceklerini ifade eden Demir, ‘‘TRT solun değil, dinci bir kuşatmanın altındadır’’ dedi. Demir, devletin kamu yayıncılığı yapma sorumluluğu içindeki TRT’de her gün şeriat propagandası yapıldığına dikkat çekmek, çalışanlar üzerinde uygulanan baskıları sona erdirmek amacıyla eylem yaptıklarını anımsattı. Söz konusu gazetenin kendilerine karşı silah olarak kullanıldığını belirten Demir, ‘‘Anadolu’da Vakit TRT’de işine, aşına, onuruna sahip çıkan TRT yayın ekibini ve sendikamızı hedef gösteriyor. Bunun adının artık gazetecilik olmadığı aşikâr. Üstelik yazı dayanaksız, iddialar ve iftiralarla dolu. ‘TRT’de ağırlıklı olarak DTP sempatizanı olan sol gruplar’ ifadesi hukuksal girişimlerimizde tekzip metni olarak yer alacak. Bu ifade de tipik bir Vakit tarzı hedef göstermedir’’ dedi. Gazetemizi arayan TRT çalışanları da TRT yöneticileri tarafından gördükleri baskının her geçen gün arttığını vurgulayarak HaberSen eylemlerine destek vermemeleri için uyarıldıklarını söylediler. Gülen hakkındaki kesin kararı Yargıtay verecek. landı’’ denilen gerekçesinin henüz tamamlanmadığı ortaya çıktı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Fethullah Gülen hakkında ‘‘laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı Ü çdört yıl önceye göre değişen Türkiye ve dünyanın bugünkü koşullarında, ülkemizde iktidar olan (hem Ankara’da hem de geniş iş ve medya çevrelerinde) anlayış, ancak yüksek faiz vererek ayakta durabilirdi.. İlhan Kesici, günde faize 117 milyon dolar ödediğimizi, AMP’nin iç borcumuzu da 90 milyar dolardan 204 milyar dolara yükselttiğini söylüyordu, gazetemizden Murat Kışlalı’ya.. Türkiye, Brezilya ile birlikte en yüksek faiz vererek küresel sıcak parayı ülkelerinde tutuyor. Şimdi, faiz yükseltimiyle iç ve dış borca ödenecek faizler artacak. Ülkemizde yarattığımız alınterlerimizi, yıllardır iktidar olan egemen anlayış, eski deyimle bankerlere daha fazla peşkeş çekecek! Bu anlayış buna mecbur.. Bu anlayışta olan herkesin de faiz yükseltimine doğal olarak alkış tuttuğunu görüyoruz. ??? Burada sorun, acaba 1.75’lik faiz artışının, para sahiplerince tatminkâr bulunup bulunmayacağı ve daha ne kadar faiz arttırımı talep edeceği veya bekleyeceğidir.. Hükümet, kaçan paraları yeniden ülkeye çekmek için daha cazip para CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI ‘‘Öykülerin’’ Sonu Veee seçimlere en çok 1.5 yıl var! Ekonominin ardından, Türkiye’nin üç yıl önceki tek partilik siyasi istikrar öyküsünün de sonu gözüktü! Cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Erdoğan gözü kara gidiyor.. ne ekonomi çöküyormuş ne de siyaset geriliyor ve ülke kamplara bölünüyormuş.. umurunda.. Gözünü Cumhurbaşkanlığı koltuğuna dikmiş, inançları doğrultusunda ülkeyi değiştirmek için karşısına çıkan tarihi fırsatı değerlendirmekten başka düşüncesi yok gibi.. Ekonomik kötüleşme siyasi kötüleşme ile bütünleşince, gelişmekte olan ülkeler arasında, üç yıl öncesinde yıldızı parlak Türkiye, birden en riskli ülke oluverdi! Neredesin IMF! ??? Hükümete ve yüksek faizle ve uluslararası piyasanın direktifleri doğrultusunda büyüme ekonomistlerine göre, düne kadar Türkiye ekonomisinde kazanma olanakları (yani daha yüksek faiz!) sunmak zorunda! Çünkü, Türkiye ve dünya üç yıl öncesinde yaşamıyor. Türkiye’nin üçdört yıl öncesinin öyküleri aşındı, yıprandı; bazılarının da sonu göründü! Cari açık tırmandı, borç yükü ciddi miktarlarda kaldı, Türkiye’nin ekonomik kırılganlığı arttı! Sıcak para daha güvenilir ve cazip sağlam kalelere yol almaya başladı.. Avrupa Birliği ile iş ciddileştikçe ve müzakere tarihi yaklaştıkça, taramalar ilerledikçe, AB sertleşmeye başladı; Türkiye’ye yaptırımları daha ciddi dayatıyor.. Tayyip Erdoğan iktidarı AB ile ilişkilerde ilerleme kaydetmek için, şimdilik Rumların isteklerine evet demekle karşı karşıya! Bunu yaparsa, AB üyeliği hem cepte değil hem de Kıbrıs’ta büyük bir geri adım atmış, Kıbrıs Türklerini de kısmen satmış olacak! bir sorun yoktu!.. Dış ticaret açığı da neydi ki! Nasılsa, hem kamu mallarının satışı hem şirketlerin satışı hem de gelen sıcak para, bu açığı kapıyordu. Kapatılamayan kısmı da, mesela IMF ile borç ertelemesi ile finanse edilebiliyordu.. Erdoğan güllük gülistanlık bir Türkiye nutukları atıyordu! Kriz uyarıları, sadece AKP düşmanlarının uydurmasıydı! İthalata bağlı bir büyüme bal gibi sürdürülebilirdi ve Türkiye köşeyi dönüyordu! Sabah gazetesinden Yavuz Baydar’ın haberlerine bakıyorum, sıcak para Nisan ayından Mayıs’a 63.4 milyar dolardan 48.9’a erimiş! Kendini cennette sanan iktidar, şimdi önünde çöken duvardan reel dünyaya bakıyor! Baydar’a göre, Türkiye net yüzde 10.5 faiz öneriyor.. Fakat sorun şurada ki, bu faiz yeter mi? Sizce yeter mi? Sıcak paraya dayanarak ülkeyi ve ekonomiyi yöneteceğini sanan egemen anlayışın bir kez daha otomobili duvara tosladığı günlere girdik.. Bu, Türkiye’yi yöneten politikacıların ve onlara egemen ekonomi anlayışının iflasıdır, ama bu iflas onyıllardır görülmüyor? Neden? Sorun burada.. İyi haftalar! TGC’nin ANKARA (AA) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘‘Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, basınımızın mesleki ve toplumsal sorumlulukları çerçevesinde saygınlığının korunması ve etkinliğinin arttırılmasında önemli bir rol oynamaktadır’’ dedi. Başbakan Erdoğan, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) 60. kuruluş yıldönümü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Mesajında TGC’nin basınımızın mesleki ve toplumsal sorumlulukları çerçevesinde saygınlığının korunması ve etkinliğinin arttırılmasında önemli bir rol yılı oynadığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: ‘‘Bu yönüyle, katılımcı demokrasinin geliştirilmesine de değerli katkılarda bulunan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, ülkemizde şeffaf yönetim, açık toplum ve bilgi edinme hakkının en önemli teminatı olan basın dünyasında çokseslilik ile meslek ahlak ilkelerinin yerleşmesine hizmet eden saygın kuruluşlarımızdan biridir. Bu vesileyle, TGC’nin 60. kuruluş yıldönümünü kutluyor, size ve sorumluluk bilinciyle görevlerini yerine getiren değerli basın mensuplarımıza başarılar diliyorum.’’