Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 NİSAN 2006 CUMA spor NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN SADETTİN SARAN, İŞ DÜNYASINDAKİ BAŞARISININ SIRRINI DİSİPLİNE BAĞLADI C 19 Bir gün mutlaka F. Bahçe ARİF KIZILYALIN Haluk Bey Hukuk S adettin Saran adını Türkiye ilk kez spor yayıncılığında duydu. Ardından Fenerbahçe’nin genç yöneticisi olarak sahneye çıktı Saran. Derken, SarıLacivertli kulüpte potansiyel başkan adayı gösterildi. Söylediği bir söz yüzünden çok sevdiği kulübünden uzaklaştırıldı. B. Dortmund’un hisselerini satın aldığı gün, ‘‘Türk Abromovich’’ dediler. Şimdilerde ise Radyospor’un sahibi. Ama radyoculuk, patronu bulunduğu işlerden sadece biri. Saran, Fenerbahçe’den, yayıncılığa, Galatasaray’ın hisselerinden projelerine kadar önemli açıklamalarda bulundu. Sadettin Saran kimdir, spor yatırımcısı mı, spor tutkunu mu, eski sporcu mu? Ben eski bir sporcuyum. Cankurtaranlık yaparken bir yüzme yarışmasına adama ihtiyaç oldu. Sen böyle yüzersen ulusal takıma gidersin dediler. 1 yıl sonra da ulusal takımdaydım. Türkiye rekoru kırdım. ABD’den eğitim bursumu da spor sayesinde kazandım. Daha sonra iş hayatına televizyon ile girdim. Sporun televizyonda nasıl yayınlanacağı üzerine çalışmalarım oldu. O yıllarda TRT’de 2. kanal kurulsun mu, kurulması mı konusu tartışılırken, ben sporun televizyonla ilişkisini öngörüp yayıncılığa giriştim. Yurtdışından spor yayınları getirdik. Daha sonra maçlara yöneldik. Ardından da Türkiye’deki maçlara el attık. Bu maçları yurtdışına sattık ve Türkiye’de maçların yayın hakkını alıp satan en büyük distribütör olduk. Birçok yabancı programı Türkiye’ye getirdik. Ardından Sa ran grup olarak bazı kulüplere destek olduk, ayrıca Fenerbahçe’de de yöneticilik yaptım. Spor, Sadettin Saran’ın hayatında en önemli kilometre taşı diyebiliriz o zaman! Kesinlikle sporun hayatımda çok önemli bir yeri var. Ciddi anlamda sporcu geçmişim olmasaydı iş hayatımda bu kadar başarılı olacağımı sanmazdım. Öyle ki spor ABD’de okumamı sağladı. Oradaki disiplin benim iş hayatıma önemli faydalar sağladı. Sürekli antrenman yapar, devamlılık bilinci oluşturursunuz; bu bilinç bana iş hayatında önemli yarar sağladı. Fenerbahçe’ye gelince; bir dönem en çok konuşulan, genç ve geleceğin başkan adayı olarak gösterilen ismiydiniz. Ama ardından “Camiada kirli işler var” dediğiniz için ‘Nuri’ye ben engel oldum’ Almanya’daki Türk nüfusunun fazlalığı Dortmund projesinde etkili oldu mu? Dortmund’u almak büyük bir riskti. Ancak bu kulübün hisselerini almamda Nuri Şahin ve onun gibilerinde etkisi vardır. Çünkü orada bizim evlatlarımız top oynuyor. Dortmund’da hisse aldıktan 34 ay ‘Dortmund pazarına girdik’ Ticari açıdan Avrupa’da kulüp yatırımı kârlı bir girişim miydi? Öncelikle futbol bir endüstri. Sporda 500 milyar dolar dönüyor. Bunun 350 milyar doları futbol. Ve biz Dortmund pazarına bir şeyler öğrenebiliriz diye girdik. O dönemde yanlış anımsamıyorsam 7 milyon Avro’ya kulübün yüzde 5’ini aldık. O gün itibarıyla 165 milyon Avro borcu vardı. Bu borcun altına çok önemli bir ABD’li şirketle imza attık. İcra kuruluna girip bizim istediğimiz gibi yönetilecek dedik. Bu dikkat çekti. Anlaşmazlık olunca da biz yarım iş istemeyiz dedik ve çıktık. Buradan ticari değil, vizyon geliri elde ettik. Hatta zamanın Başbakanı Dordmund’u aradı. Türkiye imajı için çok yararlıydı. Bu arada Cannes daha ön plana çıktı çünkü Zidane ile bir görüşme oldu. ‘Cannes’ı alırsan sana destek olurum’ dedi. 3. Ligde olması nedeniyle ilgilenmedik ancak Avrupa’dan başka kulüplerle görüşmeler sürüyor. Fotoğraflar: VEYSEL BALKAYA sonra Beşiktaş yöneticiler beni aradı. Nuri’yi istediler, iyi şartlar da teklif ettiler ancak ben buna engel oldum. Çünkü Türkiye’de bozulabileceğini bitip gideceğini, Almanya’daki kariyerini burada yakalayamayacağını düşündüm.. Şimdi Nuri gibi bildiğim önemli starlar var. GALATASARAY’DAN TEKLİF AIG’ye yatırım için G.Saray’dan teklif geldi. Danışmanlarımızla tartıştık. Sonuçta biz bir grubuz. Kendi aramızda doğru bulmadık. Girmeme sebebim ticariydi. Beşiktaş’tan yayın hakkı aldık. Bunlar Saran Şirketi olarak yapılan işler. Asla Sadettin Saran olarak bu adımları atmadım, çünkü Fenerbahçe kimliğim var. ceza alıp kulüpten uzaklaştırıldınız. Bu sözler size mi ait? Evet, bu sözler benim. Ama camiada kirli ilişkiler derken, kongrelerde oy için yapılan işleri, kulisleri, liste pazarlıklarını kast ettim. Çünkü bana çirkin geliyordu. Oy için yapılan pazarlıkları hiç sevmedim, sen beni yönetime alırsan, şu kadar oy getiririm türünde söylemleri kastettim. Sonra da ceza aldım. Peki, ama Başkan Aziz Yıldırım Bey de son kongrede grupları bitirdik dedi, pazarlıkları bitirdik dedi. Sizin ceza aldığınız, onun ise rekor oyla yeniden başkan seçildiği düşünülürse ortada bir çelişki yok mu? Evet, hatta Haysiyet Divanı’na açıklama yapmaya gittiğim zaman Aziz Bey’in benzeri açıklamalarının olduğu bir kaseti de götürdüm. Ama cezayı aldım. Konuyu kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Adınız başkan adayı olarak geçtiği için Aziz Bey tarafından rakip olarak görülmeniz de bu cezada rol oynamış olabilir mi? Beni potansiyel bir tehdit olarak gördüklerine dair düşünceler vardı. Ancak o dönemde başkan adayı olmak gibi niyetim yoktu. Sevdiğim, saydığım ve yönetimde beraber çalıştığım kişilerin (Atilla Kıyat Paşa ve arkadaşlarını ima ediyor) beni desteklemesi kafamda bir başkan adaylığı fikri oluşturdu. Niyetim de oluştu, ancak, takım iyi olduğundan ve şampiyonluğa koşan ekibi etkilememe adına yarışa girmedim. Son seçimi ve tek adaylı başkanlık yarışını nasıl değrelendiriyorsunuz, yarın öbür gün aday olur musunuz? Çok adaylı seçim her zaman daha faydılıdır. Bir daha böyle tek adaylı bir seçim olacağını düşünmüyorum. Bu sistem günün birinde sona erecek. Sonuçta bu renklere gönül veren biri olarak niyetim ileride F.Bahçe başkanlığıdır. Ve benim başkanlığımdaki bir Fenerbahçe’nın Avrupa’da başarılara imza atmasıdır. Bir F.Bahçeli olarak Galatasaray’ın Avrupa’daki yayın haklarını alıp, ezeli rakibine destek sağladığnıız yazıldı, çizildi... Fenerbahçeliyim, ancak hiçbir şeyin fanatiği değilim. G.Saray’a ödeme yaparken de sadece onlara değil bir çok kulübe ticari ilişki çerçevesinde para verdik. Bu bir jest değil işti. Biz Türkiye’de Fenerbahçe dahil 11 kulüp, Avrupa’da da 200 kulübünün yayın haklarını üzerimizde taşıdığımız için Galatasaray’la anlaşma konusunda bir sakınca görmedim. G.Saray’ın başını ağrıtan AIG hisselerini alacağınız söyleniyor. AIG’ye yatırım için Galatasaray kulübünden teklif geldi. Kulüpten sporun içindesiniz ilgilenir misiniz diyenler oldu. Danışmalarımızla tartıştık. Sonuçta biz bir grubuz. Kendi aramızda doğru bulmadık. Girmeme sebebim ticariydi. Beşiktaş’tan yayın hakkı aldık. Bunların Saran Şirketi olarak yapılan işler. Asla Sadettin Saran olarak bu adımları atmadım çünkü bir Fenerbahçe kimliğim var. Ama ticarette de Fenerbahçe’nin en çok kazanan kulüp olması için elimden geleni yaptım, yapacağım da. D eniz Barış olayı ülkemizde hukuka saygısızlığın en tipik örneği. Kısaca olayı anlatalım: Deniz Barış, Gençlerbirliği’nden Fenerbahçe’ye transfer olmadan önce kulübü ile bir sözleşme yapmış. Bu sözleşme Futbol Federasyonu’nun bildiği ve onayladığı sözleşmeye benzemiyor. Çünkü federasyon tek tip sözleşmeden başkasını tanımıyor. Deniz Barış bu özel sözleşmeyi yaptıktan sonra Fenerbahçe Kulübü’ne transfer olunca G. Birliği hemen durumu Futbol Federasyonu’na bildirmiş ve fırsat bu fırsat diyerek 1 milyon Avro tazminat talep etmiş. Futbol Federasyonu, Deniz Barış’ın F. Bahçe ile yaptığı resmi sözleşmeyi tanımayınca durum futbolun mahkemesi Tahkim Kurulu’na gitmiş. Hukukçulardan kurulu Tahkim Kurulu, ‘‘Futbol Federasyonu’nun kabul ettiği tek tip sözleşme dışındaki sözleşmeler hüküm ifade etmez’’ gerekçesiyle geri çevirince Fenerbahçe, G. Birliği ile bir anlaşma yaparak 750 bin Avro karşılığı Deniz Barış’ın F. Bahçe’de oynaması iznini almış. Futbol Federasyonu da, G. Birliği de memnun. F. Bahçe Kulübü, G. Birliği’ne 750 bin Avro’luk çeki vermesine karşın yine de kulübün avukatı Haluk Burcuoğlu, Yargıtay’a başvurarak yanlışlık yapıldığını, özel sözleşmelerin özel hukuk kapsamına gireceğini beyan ederek dava açmış. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi de tek tip sözleşme zorunluluğuna karşı ortaya çıkacak sorunu çözmenin Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’nun değil, Tahkim Kurulu’nun görevi olduğuna karar vermiş. Fenerbahçe Kulübü, bu karar üzerine G. Birliği’ne verdiği çekleri ödemekten vazgeçmiş. Aslında Deniz Barış, G. Birliği ile yaptığı sözleşmeye göre attığı imza karşılığı hiçbir şey almamış olmasına rağmen G. Birliği’nin 1 milyon Avro talep etmesinin ayrıca ticaret hukukuna da aykırılığı ortada iken. ??? Ayrıca Bosman kararlarına göre bir futbolcunun bir kulüpten dilediği bir kulübe geçme hakkının hiçbir şekilde engellenemeyeceğini unutan Futbol Federasyonu’nun Yargıtay’ın kararını da hiçe sayarak Deniz Barış’ın oynamasına izin vermemesi de Haluk Ulusoy Federasyonu’nun hukuk anlayışına(!) çok güzel bir örnek teşkil etmektedir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin, sorunu çözmek için Tahkim Kurulu’nu işaret etmesinin bir başka anlamı da Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu’nun hukuktan anlamadığının bir başka ifadesi değil de nedir! Bir başka durum da, federasyonun Deniz Barış’ın oynamaması kararının F. Bahçe Kulübü’ne neden cuma akşamı saat 17.59’da ulaşmış olduğudur. Federasyonun amacı bellidir. Bu gibi yanlışların ve hele hukukun göz ardı edilmesinin, ligin en civcivli döneminde ortaya çıkması yanlıştır. Bu konuda tam 3 gündür medyada birtakım tartışmalar yapılıyor, bilenler var bilmeyenler var, ama bu tartışmalar hukuki bir ortamda yapılmıyorsa bu anarşi doğurur. Sonra da birbirimize ‘‘Bu anarşi de neden doğuyor’’ diye soruyorsak hukukçuların bize kıs kıs gülmelerine de katlanmalıyız. ayucelman?yahoo.com Faks: (+90 212) 3437264 F.BAHÇE GALATASARAY PUAN PUANA Bu çekişme Avrupa’da yok Spor Servisi Lig lig olalı böyle bir çekişme görmedi. Fenerbahçe mi, Galatasaray mı şampiyon olacak? Turkcell Süper Ligi’nde son 5 haftaya girilirken ezeli rakipler aynı puanda. Bu büyük mücadele, anlaşılan son 90 dakikaya kadar kıyasıya sürecek. İki takım da oynadıkları maçları bir bir kazanıyor. Rakibin konumu ne olursa olsun puanlar ‘garanti’ gibi. Son düzlüğe girilirken kalan maçlarda hatanın telafisi hemen hemen hiç yok.. 22 Nisan’da son yılların en ‘kritik’ karşılaşması oynanacak. Şükrü Saracoğlu’nda hayat durucak. Türkiye’nin gözü Kadıköy’de olacak. Dananın kuyruğu belki de bu maçla çözümlenecek. Sarı Lacivertliler görünen o ki avantajlı. Ali Sami Yen’de oynanan ilk karşılaşmayı 10 kazanan F.Bahçe için beraberlik bile ‘mutlu son’ için yeterli olabilir. Böyle bir ortamda Sarı Kırmızılılar Kadıköy’de kazanmak zorunda kalacak.Ya olacak ya olacak.. İki takımın fikstürüne baktığımızda ‘koşullar’ eşit gözüküyor. Fenerbahçe için Trabzon, G.Saray için ise Beşiktaş mücadelesi ‘çantada keklik’ olarak değerlendirilmemeli. Evet, 29 haftalık performanslarına baktığımız zaman Fenerbahçe de Galatasaray da şampiyonluğu hak ediyor. Çünkü ikisinin de ortaya koyduğu futbol, topladığı puanlar bunu doğruluyor. Keşke ikisini de şampiyon ilan edebilsek. Ligin zirvesinde iki takım şampiyonluğu kovalarken Avrupa’nın önde gelen liglerinde kalmayan heyecan bizim ligimizde var. İtalya’da Juventus, İspanya’da Barcelona, Fransa’da Lyon, İngiltere’de Chelsea neredeyse şampiyonluğunu garantilemiş durumda. Türkiye’de ise işler karışık. Fenerbahçe ve Galatasaray gösterdikleri müthiş mücadeleyle alkışı çoktan hak etmişe benziyorlar. REKORTMEN YÜZÜCÜ Ben eski bir sporcuyum. Cankurtaranlık yaparken bir yüzme yarışmasında adama ihtiyaç oldu. Sen böyle yüzersen ulusal takıma gidersin dediler. 1 yıl sonra ulusal takımdaydım. Türkiye rekoru kırdım. Amerika’dan eğitim bursumu da spor sayesinde kazandım. İş hayatına televizyon ile girdim. ABRAMOVİCH DEĞİLİM Abramovich değilim. Dortmund’da geçirdiğim süreç bana çok ayrı bir haz verdi. Reklam sektörünün hep büyüyeceğine inanıyoruz. Radyoların bu pastadan payını alacağını öngörerek bu işe girdik ve beklediğimiz gibi olma yolunda ilerliyor. Radyospor’u biz ilk etapta temiz spora hizmet için kurduk... TÜRKİYE SPOR YAZARLARI DERNEĞİ Türkay Özkü Dindar Masaracı Önal 3’üncü. 1’inci. 2’nci. 2’nci. 3’üncü. Sinan Sam şampiyon Paris’te yarış başkadır Spor Servisi Kıtalararası Ağır Siklet Boks Şampiyonası’nda Türk boksör Sinan Şamil Sam, Brezilyalı rakibi George Arias’ı yenerek şampiyon oldu. Sinan, Almanya’nın Kiel kentindeki Ostseehalle’de yapılan mücadelenin son 3 raundunda Brezilyalı Arias’ı sağ ve sol kroşelerle sarsarak puanları topladı. 12 raund sonunda Brezilyalı rakibini sayıyla Sinan Şamil Sam, kıtalararası ağır sıklet şampiyonu olarak kemerini aldı. Bokstaki ikinci büyük başarı ise Hülya Şahin’den geldi. Hülya Şahin, hafif sıklette kıtalararası boks şampiyonluğunu elde etti. 30. Uluslararası Paris Maratonu’nu; erkeklerde Etiyopyalı Gashaw Melese, bayanlarda da Rus Irina Timofeyeva kazandı. Melese’nin (2:08.03) birinci olduğu 42 km. 195 metrelik yarışta ikinciliği Kenyalı Kiprotich Kenei (2:08.51), üçüncülüğü de yine Kenyalı Bernard Barmasai (2:08.52) elde etti. Bayanlarda ise Rus Irina Timofeyeva’nın (2.27.22) ardından vatandaşı Natalya Volgina (2.27.32) ikinci, Kenyalı Pamela Chepchumba da (2.29.48) üçüncü oldu. Cumhuriyet’e 5 ödül Spor Servisi Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin (TSYD) geleneksel olarak düzenlediği TSYD Adidas Spor Gazeteciliği Armağanı Yarışması’nda Cumhuriyet’e 5 ödül. Jüri, 210 eser arasından 14 dalda finale kalan toplam 88 eserden dereceye girenleri belirledi. Gazetemizden müsabaka dalında Hilmi Türkay ‘Kadıköy’de Beşiktaş mucizesi’ yazısıyla üçüncülüğü, Nevzat Dindar ‘Keşke seyirci de gelseydi’ yazısıyla ikinci sırayı aldı. Sayfa düzeni dalında Özgür Özkü birinci olurken; karikatürde ise Kamil Masaracı ikinci, Orhan Önal da üçüncü sırayı aldı. Yarışmada dereceye giren arkadaşlarımız ödüllerini TSYD Levent Tesisleri’ndeki törende aldı.