Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 NİSAN 2006 CUMA dünya’dan KAVŞAK ÖZGEN ACAR BUSH’UN TAHRAN’A YÖNELİK PLANLARI ABD GAZETELERİNİN GÜNDEMİNDE İran’a saldırı havadan Washington Post gazetesi, Savunma Bakanlığı, CIA gibi kurumlardaki planlamacıların, İran’da havadan vurulabilecek hedefler üzerinde çalıştığı ve bu hedefler arasında, Natanz’daki uranyum zenginleştirme tesisiyle İsfahan’daki uranyum dönüşüm tesisinin de bulunduğunu yazdı. Dış Haberler Servisi ABD’de The New Yorker dergisinin ardından The Washington Post gazetesi de Başkan George Bush yönetiminin, nükleer etkinliklerine ilişkin krizin diplomatik yollardan çözülememesi olasılığına karşı İran’ı havadan vurma planları yaptığını yazdı. Gazetenin manşetten verdiği haberde, Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve Merkezi Haberalma Örgütü (CIA) gibi kurumlardaki planlamacıların, İran’da havadan vurulabilecek hedefler üzerinde çalıştığı ve bu hedefler arasında, Natanz’daki uranyum zenginleştirme tesisiyle İsfahan’daki uranyum dönüşüm tesisinin de bulunduğu belirtildi. Haberde, diplomatik çabaların süreceği kısa dönemde bir saldırı beklenmediği ve her durumda İran’ın karadan işgalinin öngörülmediği kaydedildi. The Washington Post’a göre, askeri planlamacılar, iki tür hava saldırısı seçeneğinin avantaj ve dezavantajlarını tartışıyor. Buna göre ilk seçenek, sadece nükleer tesislere karşı sınırlı bir hava saldırısını öngörürken ikinci seçenek, İran’da çok daha geniş askeri ve siyasi hedefleri de kapsayacak uzun bir hava harekâtını içeriyor. Gazeteye konuşan yetkililer, Bush’un, görevi sona ermeden önce İran sorununu çözmeye niyetli olduğunu söylediler. Bazı uzmanlar, ABD’nin, aslında Washington yönetiminin askeri operasyon yönünde istekli olmadığını ve hava saldırısı söylemini, Tahran’ı diplomatik süreçte ‘‘yola getirmek’’ amacıyla gündeme getirdiği görüşünü savundu. Başka uzmanlar ise Bush yönetiminin blöf yapmadığını ve hava harekâtını İran’ın nükleer etkinliklerini durdurma konusunda tek yol olarak gördüğünü belirtti. ‘TEK GERÇET SEÇENEK’ Eski Pentagon yetkililerinden Kurt Campbell , ‘‘Bush’un ekibi, hava saldırılarının mümkün olup olmadığını inceliyor, çünkü bazı kişiler, bunun tek gerçek seçenek olduğunu düşünüyor’’ dedi. The Washington Post, ABD’nin uydular yoluyla ve İran hava sahası içinde pilotsuz hava araçları uçurarak Tahran’ın nükleer faaliyetine ilişkin bilgi edinmeye çalıştığını da yazdı. The Washington Post’a göre ABD’li planlamacılar, İran’ın olası bir saldırıya nasıl karşılık vereceğini ve durumun İslam dünyasında nasıl tepkilere yol açacağını da tartışıyor. Operasyona karşı çıkan Carnegie Endowment düşünce kuruluşunun uzmanı Joseph Cirincione ise olası bir hava saldırısının, İran’ın nükleer silah üretmeye yönelik kararlılığını daha da arttıracağı görüşünü savundu. ‘Takkıye’nin Âlâsının Ucu Değince! ‘‘yandaş sözleşmeli personel’’ ve üst kademelerde ‘‘yandaş vekiller’’ ile devleti göz göre göre kemirirken Bizans medyasından çıt çıkmıyordu. Bazıları Çankaya Köşkü’nden, bazıları Anayasa Mahkemesi’nden dönen yasalar çıkarılıp laik TC’nin çökertilmek istenmesini görmezden gelen Bizans medyası, kendi üretimi abuk sabuk TV dizilerine, saçma sapan şarkıdans yarışmalarına, çarşaf çarşaf sayfalara yer ayırdı. Cep telefonları ile çağrılan körpe ‘‘Barbie’’leri piyasaya çıkardılar. Aydınlar, iş çevreleri, bilim insanları, hukukçular genelde seyirci kaldılar. Ne zaman Van Üniversitesi Rektörü Yücel Aşkın depremi patladı, üniversiteler sarsıldı. Ardından KKK Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın koltuğunun altında ‘‘siyasal terör bombası’’ patlatıp 30 Ağustos’tan sonraki yeni görevi engellenmek istendiğinde ayılmalar başladı. AKP’nin iktidara gelmesinde en az ‘‘yeşil sermaye’’ kadar, siz deyin ‘‘İstanbul’’, ben diyeyim ‘‘Bizans sermayesi’’nin katkısını ve medyasının yalakalığını kim inkâr edebilir? Ancak son birkaç ay boyunca AKP, Bizans sermayesinin pasta dilimlerini azaltıp ‘‘yeşil sermayeye’’ aktarmaya yönelince TÜSİADAKP söz düellosu başlamadı mı? Ardından iktidar takıyye bohçasını açıp gözü kararmışçasına Merkez Bankası’na yüklenmedi mi? Kapitalizmin temel ilkesi faizi yine takıyye ile dışlayan bir Arap bankasının genel müdürünü bankanın başına getirmek istemedi mi? Geç de olsa atama kararnamesi Bizans sermayesinin aklını başına getirir gibi oldu. Başbakan, son olarak ve ağzından köpükler saçarcasına devletin temel hukuk kurumlarından biri olan Danıştay’a da saldırmadı mı? Eğer Çankaya’da Ahmet Necdet Sezer değil de Erdoğan gibi biri olsaydı laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin durumu acaba nice olurdu? Aşkın ve öteki gerçek bilim insanlarının, rektör ve dekanlarının yerinde medrese yetişkini Başbakan’ın danışma özlemini duyduğu ‘‘ulema’’ olmaz mıydı? Elbette bu arada YÖK de MÖK olurdu! Bugün İran’da benzeri konumda olan onursuz bir Genelkurmay başkanı gibi birisi de o koltuğa bulunmaz mıydı? İstanbul sermayesinin milyarlarının, yeşil sermayeye aktarımın odağını oluşturacak olan Merkez Bankası’nın başına Adnan Büyükdeniz’in atamasını Sezer onaylasaydı gelecek on yılda Bizans sermayesinin varlığından söz edilebilir miydi? Cumhuriyet ilk günden beri uyarıyor. Nedense insanlarımız, kurumlarımız ille takıyyenin kalın ucu bir yerlerine değdikten sonra uyanıyorlar. C 11 B aşbakan Recep Tayyip Erdoğan ‘‘takıyye’’den söz ediyor. Cumhuriyet, AKP iktidarının takıyyesini ilk günden beri sergiliyor. Ama her nedense bireyler ya da kurumlar ‘‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’’ havasında aymazlıklarını sürdürüyorlar. Erdoğan’ın laik Türkiye Cumhuriyeti’nin suyuna bandırdığı takıyye taşı dalga dalga dağılıp bazı çevreleri acıtmaya başlayınca gerçekler yeni yeni görülür olurdu. Emine Kaplan ile Fırat Kozok Cumhuriyet’te 1 Nisan günü sanki şaka yaptılar. Kaplan, hükümetin Kamu Personel Seçme Sınavları’nı dışlayıp YAPTIĞI KONUŞMALARLA İNSANLARI KAHKAHAYA BOĞAN BUSH’A ‘88’ LAKABI TAKILDI George Bush’tan tarihi gaflar ABD Başkanı Bush, Irak işgalinin yanında gaflarıyla da tarihe geçti. Son olarak Helen Thomas adlı gazeteciyle tartışması sırasında, ‘‘Irak Taliban’a ev sahipliği yaptı’’ diyen Bush, Irak’la Afganistan’ı karıştırarak gaflarına bir yenisini ekledi. Bush’un gaflarının toplandığı kitaplar satış rekorları kırıyor. MİYASE İLKNUR ‘BAŞKANLIĞA HAZIR DEĞİLSEM O SİZİN ŞANSINIZ’ ‘‘Karım Laura ile birimiz diğeri için mutlu bir yıl geçirdik.’’ ‘‘Eğer işten çıkarıldıysanız yüzde 100 işsizsiniz demektir.’’ ‘‘Bizim üçüncü önceliğimiz eğitime birinci önceliği vermektir.’’ ‘‘Bu perşembe günü Reagan havalimanının uçakları ve gişeleri havalanacaklardır.’’ ‘‘Bu sizin paranız. Bunu kazanmak için para ödediniz.’’ ‘‘Eğer hiçbir konuda tavır alamıyorsanız, hiçbir konuda tavır alamıyorsunuz demektir.’’ ‘‘Görebildiğinizi düşündüğünüz şeylerin görünmeyen yanlarını göremezsiniz.’’ ‘‘İnsanlar bekliyor ki, biz başarısız olalım. Biz onların bu beklentilerinin ötesine geçmek zorundayız.’’ ‘‘Ulusumuz birleşmek için birleşmek zorundadır.’’ ‘‘Bu seçimi kazanıp kazanmayacağımı bilmiyorum. Sanıyorum ki kazanacağım ve başkanlık görevine hazırım. Eğer hazır değilsem o da sizin şansınız.’’ ‘‘Başkan yardımcısına ilettiğim özel bir notun havayoluyla dağıtılmasından dolayı çok üzgünüm.’’ ‘‘Tahminlerimiz tahmin edilenin ötesine geçecek.’’ ‘‘Vergilerin düşürülmesine inanmamın nedeni her şeyden önce ona inanmamdır.’’ ‘‘Bütçenin fazla vermesi, fazla bir para olduğunu gösterir. Fazla para olmasa bütçe fazla vermezdi.’’ ‘‘Benim için en önemli olan şey en önemli şeyin ne olduğunu hatırlamamdır.’’ ‘‘...Sonra köpeğimi gezdirmeye çıktım. Yürüdüm, yürüdüm... Ve bir sürü şey yapabileceğimi düşündüm. Ne olduklarını şimdi hatırlamıyorum ama bu açıklamalarım işte o, orada aklıma geldi.’’ ‘‘Her Amerikalının şunu bilmesini isterim ki, aldığım kararlardan ben sorumluyum ve siz de en az benim kadar sorumlusunuz.’’ ‘‘Size burada konuşulanları dinleyeceğimi vaat ediyorum, hatta burda olmasam bile.’’ Beyaz Saray’ın nasıl bir yer olduğunu soran gence cevabı: ‘‘Beyaz.’’ ‘‘Düşünüyorum ki, burada olmamın nasıl hayal edilemez bir onur olduğunu hayal ediyorsunuzdur.’’ Linda Chavez’le ilgili yorumu: ‘‘Bu bayana tamamıyla güveniyorum. O mükemmel bir çalışma bakanı olacak. Basında onunla ilgili yazılanlardan öğrendiğime göre o çok kompetan birisi.’’ ‘‘Ben doğduğumda dünya savaş halindeydi. Karşımızdakilerin kim olduğunu ve nerede olduğunu tam olarak biliyorduk. Bugün artık onların kim olduğunu bilmiyoruz ama onlar yine oradalar.’’ ‘‘Kardeşim Jeb, Teksas Valisi...’’ Teksas değil Florida Başkanım! ‘‘Florida, Florida Devleti’nin başkanı...’’ ‘‘Ölümle sonuçlanan her silahlı çatışmaya karşılık ölümle sonuçlanmayan üç silahlı çatışma oluyor. Bu kabul edilemez bir şeydir. Bunu iyileştirmek zorundayız.’’ ‘‘Düşünüyorum ki Amerikan halkı... Umut ediyorum ki Amerikalılar... Bir dakika düşünmüyorum, umut ediyorum ki Amerikan halkı bana güveniyor.’’ Süreyya Serdengeçti G aflarıyla ünlü gelmiş geçmiş bütün siyasileri geride bırakan ABD Başkanı George Bush, Irak işgali nedeniyle kızdırdığı insanları gaflarıyla güldürüyor. Başkan seçildiği günden beri arka arkaya yaptığı gaflarla tarihe geçen Bush, en son geçen hafta Beyaz Saray’da düzenlediği basın toplantısında Amerika’nın en deneyimli gazetecilerinden Helen Thomas’la yaptığı tartışmada yeni gafıyla gazetecileri ve basın toplantısını ekrandan izleyen Amerikalıları kahkahaya boğdu. Basın toplantısında Irak işgalini eleştiren gazeteci Thomas’ın, Başkan’ın savaş için gösterdiği gerekçelerin hepsinin yalan çıktığını söylemesi üzerine savunmaya geçen Bush, yine pot kırdı. Başkan Bush ile Helen Thomas arasındaki diyalog şöyle gelişti: THOMAS Irak’ı işgal emriniz binlerce ABD’li ve Iraklının ölümüne neden oldu. Savaş için gösterdiğiniz her sebep yalan çıktı. BUSH Soruna ve gazeteciliğine saygı duyuyorum, ama ben savaş istemedim. THOMAS Iraklılar bize bir şey yapmamıştı ki.. BUSH Lütfen beni affet. Taliban’a ev sahipliği yaptı. THOMAS Ne Taliban’ı! Biz Irak’tan bahsediyoruz. BUSH Özür dilerim, El Kaide’ye Afganistan ev sahipliği yapmıştı. Irak’ta da benzer tehdit gördüm. THOMAS Teşekkürler Sayın Rumsfeld! (Bush’la dalga geçiyor. Zira Rumsfeld gaf yapmakta Bush’tan daha ünlü.) Bush yüzünden komedyenler ve mizah yazarlarının yıldızı sönüyor. Zira Bushizm olarak adlandırılan Bush’un gaflarının konu edildiği kitaplar tüm dünyada satış rekorları kırıyor. Okuyanları kahkahaya boğan bu gaflar nedeniyle bir kongre üyesi tarafından IQ’sunun en fazla 88 olduğu öne sürülen Bush’a ‘‘88’’ lakabı takıldı. Adnan Büyükdeniz yaklaşık 90 bin yandaşını önce sözleşmeli personel yapıp sonra memur kadrosuna geçirdiğini, kurumları ve rakamları ile açıkladı. Kozok da devlet kurumlarının hangilerinin ‘‘vekil’’ ile yönetildiğinin listesini yayımladı. Yan yana boy gösteren iki haber TC’nin yasadışı uygulamalarla nasıl kemirildiğini kanıtladı. Dünyanın her demokratik ülkesinde iktidara gelen hükümetlerin, kendi kadroları ile çalışmaları doğaldır. Hatta bazı ülkelerde, örneğin ABD’de elçiler, yeni seçilen başkana istifalarını bile sunarlar. Ancak hiçbir ‘‘demokratik ülkede’’ kadro değişiklikleri devlete karşı yapılmaz, kimsenin aklına devlet düzeninin köküne kibrit suyu dökecek kadro değişikliğine gitmek gelmez. Çünkü devlet devlettir. AKP hükümeti, alt kademelerde Elmek: oacar?superonline.com Faks: 0312. 442 79 90 Yorum Farkı New York Central Park’ta bir köpek küçük bir çocuğa saldırır. Oradan geçen bir adam köpeği öldürüp çocuğu kurtarır. Olayı gören polis onu kutlar: Yarın gazetelerde şunu okuyacaksınız: ‘‘Cesur New Yorklu çocuğun hayatını kurtardı.’’ Ama ben New Yorklu değilim. O zaman şöyle denecek: ‘‘Cesur Amerikalı çocuğun hayatını kurtardı.’’ Ama ben Amerikalı da değilim. Arap’ım... Ertesi gün gazeteler şöyle yazar: ‘‘Radikal İslamcılar masum bir Amerikan köpeğini öldürdü.’’ MOSKOVA GÜNLÜĞÜ HAKAN AKSAY aksay@rusya.ru Dikkat, Noel Baba! büyük önem taşıyor. Çünkü en sevilen Rus ermişlerden Aziz Nikola, MS III. yüzyılda Patara’da (Fethiye yakınlarında) dünyaya gelmiş. Likya’nın merkezi olan Mira (şimdiki Derme) şehrinde başpiskoposluk yapmış. Daha ölmeden mucizeleri, iyi kalpliliği ve yardımseverliği ile ünlenen Aziz Nikola, giderek ‘‘Santa Claus’’ adıyla anılmaya başlamış. 6 Aralık 2000’de, Demre’ye Ruslar tarafından, Demre Belediyesi’nin de katkıları ile Aziz Nikola’nın Rus sanatçı Grigoriy Pototskiy tarafından yapılmış bir heykeli dikilmişti. Heykelin yapılmasında girişimci olan Ruslar, Kiril ve Mefodi için Bursa’da, Havari Paul için Tarsus’ta, Aziz Teokle adına Silifke’de bir anıt dikilmesi için çalışmaya başlamıştı. Ama burada film koptu! Demre’nin yeni Belediye Başkanı Süleyman Topçu, olayda belki de ‘‘hain Rusların Akdeniz’e in sız olanı Bilim adamları, imkân r, polirla yo lışı ça aya mümkün kılm nı imkânsız ola ün mk mü ise r cıla tika and Russell hale getiriyorlar. Bertr Öteki Rusya urası yüzyılların kültür mirasının üzerine kurulmuş Rusya B değil. Burası içinde bin bir ulusun rengârenk bir gökkuşağı gibi kaynaşıp yaşadığı, aydın insanlar diyarı değil. Burası öteki Rusya! Burada polis, esmer insanları metro önlerinde kimlik kontrolleriyle rahatsız eder. Aksanlı konuşana kuşkuyla bakılır. Her Müslümana ‘‘Çeçen teröristi’’ etiketi yapıştırmaya hazır birçok insan vardır. Yahudilik ise insanlık suçu anlamına gelir. Beyaz ırkın dışındakilerden iğrenenler az değildir. Ve esmer derili, kara saçlı veya çekik gözlü insanlara başka bir neden aranmadan saldırılabilir burada. Tanışmak da şart değildir onu dövmek ve bıçaklamak için. Onun çocuk olması bile hafifletici neden sayılmaz. Her iki günde bir ırkçı cinayetin işlendiği, ama suçluların bulunamadığı ya da yakalananların ‘‘serserilik veya asayişi bozma’’ gibi maddelerin süzgecinden geçirilerek kolayca bırakıldığı bir ülkedir burası. Benim sevdiğim Rusya burası değil. 9 yaşındaki Tacik kız çocuğunu öldürenlerin ve katillere hafifletici sebep arayanların ülkesi... Voronej’de, Novosibirsk’te, Moskova’da, Ufa’da, özellikle de ‘‘Benim kentim’’ dediğim Petersburg’da gamalı haçlar önünde savaş talimi yapanların ve sonra kameralar önünde ‘‘esmer avı’’na çıkanların vahşi diyarı burası. ‘‘Kremlin, 20072008 seçimlerinde kendine rakip olarak Rus faşistlerini seçti; onun için şimdilik bunların palazlanmasına izin veriyor’’ açıklamalarını yaptırıp tepki ölçenlerin memleketi, benim Rusyam olamaz. Burası başka bir ülke! Irkçılığın, faşizmin hızla yayıldığı tehlikeli topraklar burası. Bir zamanlar 27 milyon insanı pahasına Avrupa’yı Hitler faşizminden kurtaran ülke bu değil!.. ürk ekonomisinin ana motorlarından tuT rizm tehlike sinyalleri veriyor. Kuş gribi, karikatür krizi, terör tehlikesi derken, ilk aylarda Türkiye’ye yurtdışından gelen turistlerin sayısı yüzde 10 civarında azaldı. Avrupalılar kaçarken Rus turistlere ‘‘can simidi’’ gözüyle bakılıyor. Rusların sayısı bu yıl 2 milyonu aşacak gibi... Aslında Rusya’dan 2 değil 34 milyon turist de gelebilir. İyi bir reklam ve PR kampanyasının yanı sıra termal turizminden inanç turizmine kadar yelpazenin 12 aya yayılması ve işin içine Türkiye’nin zengin kültür birikiminin de sokulması şartıyla. Diyorlar ki: ‘‘Rus tembel! Otel dışına çıkmaz!’’ Acaba? Siz neyi nasıl önerdiniz de Ruslar reddetti? ‘‘Denizgüneşkum’’un dışına ne kadar çıkabildiniz? Gelelim Noel Baba’ya. Akdeniz’in küçük ve eşsiz beldelerinden Derme’deki Aziz Nikola (Noel Baba) Kilisesi, Rus Ortodokslarının dini ve kültürel yaşamında me planları’’ kokusu almış olmalı ki, iki yıl önce bronz heykeli ‘‘Böyle Noel Baba olmaz!’’ diyerek meydandan sökerek kilise bahçesine hapsetti. Heykelden boşalan yere de, hani şu CocaCola reklamlarında kullanılan cinsten plastik, kırmızı giysili, sırtında torbası olan ‘‘ortalama algılama düzeyine uygun’’ bir Noel Baba koydurdu. Olay Rusya’nın tepkisini çekti. Bir dizi tanınmış Rus aydını Cumhurbaşkanı Sezer’e bir mektupla başvurdu. Diplomatik kanallar harekete geçti. Rusya ile bahar havasını bozmak istemeyen Dışişleri ve AKP yönetimi devreye girdi. Ama görünen o ki, sorunu ‘‘medeniyetler ittifakı’’ söylemlerini pek seven Başbakan Erdoğan bile çözemedi. Kim bilir, belki de Erdoğan’ın arkasındaki dini cemaatlerden yeşil ışık yanmadı. Öyle ya, ne demek Akdeniz’de çıplak turist, bir de Ortodoks kültürü?..