Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 GÜNCEL C Çözüm! haberlerin devamı 14 NİSAN 2006 CUMA İran’la gizli temas Baştarafı 1. Sayfada anlatırken Erdoğan, Türkiye’nin bu konuda direk taraf olmadığını, BM sürecinin devam ettiğini söyledi. Yine Başbakanlık kaynaklarından edinilen bilgilere göre görüşmede, Irak konusu da ayrıntılarıyla masaya yatırıldı. Ülkedeki muhtemel hükümet senaryolarının ele alındığı görüşmede, İranlı büyükelçi Erdoğan’a ‘‘seçim sonuçlarına saygı gösterilmeli’’ dedi. Büyükelçi, Irak’ta hükümet kurulamamasının asıl sorumlusunun ABD olduğunu belirtirken, sürecin tıkanmasından kendilerinin sorumlu olmadığını söyledi. Erdoğan da, bölgedeki iç savaş tehlikesine vurgu yaptı. Taraflar, ‘‘İç savaş bütün bölgeyi etkiler. Bu nedenle hükümet bir an önce kurulmalıdır’’ görüşünde birleşti. Devletabadi ile Erdoğan’ın görüşmesindeki bir diğer önemli konu da, PKK oldu. Terör örgütünün son dönemde artan eylemlerine dikkat çeken Erdoğan, Türkiye’nin, İran sınırından Türkiye’ye terörist sızmaların önlenmesi konusundaki beklentilerini de Büyükelçi’ye iletti. Büyükelçi ise bu konuda gereken çalışmaları yaptıklarını kaydetti. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK T T ek parti iktidarı siyasal istikrar sağlamış, ülke doğru dürüst bir yolda ilerliyormuş diye aylardır, yıllardır söylenen masalın ne ölçüde geçerli olduğunu anlamak istiyorsanız, lütfen bir haftalık gazetelere bir göz atınız: Haberler, fotoğraflar günümüzün bir zamanların karalanan, horlanan koalisyon hükümetlerinin iktidarda olduğu günlerden farklı olmadığını saptıyor. Bir yanda ‘‘katil sürüsüne’’ en güzel yanıtı sergileyen manşetler. Başkentte şehit yarbayın Kocatepe Camisi’ndeki binlerce subayın ve halkın katıldığı cenaze töreni. Öte yanda Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’ün demeci. Orgeneral Özkök, Güneydoğu’nun Yüksekova’sında askere konuştu. Ulusa seslendi. Ama ağustosta görevi KK Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt’a devrediyor. Laiklik ve Cumhuriyet karşıtı adımların giderek arttığı yaklaşık son 4 yıldır beklenen konuşmayı giderayak yaptı: ‘‘Türk askerindeki birlik, beraberlik, vazifeye bağlılık ve fedakârlık devam ettiği sürece vatanı hiç kimse bölemeyecek, rejimi kimse değiştiremeyecek. Türk ulusu müsterih olmalıdır’’ dedi. Fakat Org. Özkök, bu konuşmada acaba neden; Türk askerindeki birlik, beraberlik, vazifeye bağlılık ve fedakârlığın ‘‘devam ettiği sürece’’ ülkenin bölünemeyeceğini, rejimin değiştirilemeyeceğini vurgulama gereğini duydu? Türk askerinde bugün var olan birliğin, beraberliğin, vazifeye bağlılığın ve fedakârlığın yarın sürmeyeceği gibi bir kuşku mu taşıyor Org. Özkök? ??? Asker Güneydoğu’da bölücülüğün asla başarılı olamayacağını, rejimin asla değiştirilemeyeceğini Ankara’daki ‘‘birilerine’’ lisanı münasiple duyururken; başkentte Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç, Kutlu Doğum Haftası’nda Başbakan’ına ‘‘kendilerine görüşmemek üzere ambargo koyduğu Demokratik Toplum Partisi’ne’’ bir gül göndermesini öneriyor. Millet Meclisi Başkanı; Baykal’ın ifadesiyle PKK’nin uzantısı olan ve o doğrultuda hareket eden, ülkeyi bölmeyi temel hedef yapan partiyi kabul etmeye zorluyor Başbakan’ı. Doğu’da ülkenin bölünemeyeceği, rejimi kimsenin değiştiremeyeceği kesin bir dille söylenirken; başkentte üstelik Millet Meclisi Başkanı, bölücü örgütün maşası durumunda olan, PKK’nin terör örgütü olduğunu söylemeyen bölücü örgütün siyasal maşası durumundaki bir partiye çiçek atıyor. Bu olay AKP iktidarını yansıtıyor. ??? Millet Meclisi Başkanı, Kutlu Doğum Haftası’ndaki konuşmasında ‘‘Peygamber sevgisi hepimizi kuşatmıştır. İhtiraslarımızı, kırgınlıklarımızı, kavgalarımızı Resulullah aşkına bir yana bırakalım’’ dedi. Meclis Başkanı ihtiraslarımızı, kırgınlıklarımızı, kavgalarımızı bir yana bırakalım diye içimize seslenen sözlerine bir ek yaparak Müslüman PKK’liyi İslam adına silahı bırakmaya neden davet etmiyor? Birinci Dünya Savaşı’nda Almanların isteği üzerine dünya Müslümanlarını cihada çağıran Padişah’ın girişimi işe yaramamış, İslam dünyası kılını bile kıpırdatmadığı gibi, Müslüman Arap, ‘‘kâfir’’ İngilizlerle Halife’nin Müslüman ordusunu arkadan vurmuştu. İslamın bu konuda işe yarayacağı bilinciyle harekete geçmesini acaba bu tarihsel gerçek mi engelliyor? Evet neden Bay Arınç, İslam dinine bağlı olanları dağdan inmeye, Müslümanın Müslümanı vurmamasına İslam adına neden davet etmiyor? İşte çözüm. Daveti ve sonuçlarını bekliyoruz. Müslümanın Müslümanı vurmasını önleyin gayrı! AHRAN (AA) İran yönetimi, uranyum zenginleştirmeye başladığını resmen teyit etti. İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Gulamrıza Agazade, Horasan Rezevi eyaletinin başkenti Meşhed’de, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, bütün bakanlar, din adamları, bilim insanları, üst düzey askeri yetkililer, milletvekilleri ve komşu ülke büyükelçilerinin de hazır bulunduğu bir toplantıda, uranyum zenginleştirmeye başladıklarını açıkladı. Agazade, “9 Nisan 2006 tarihi itibarıyla, İran gençleri ve bilim insanlarının çalışmaları sonucu uranyumu 3.5 oranında zenginleştirmeyi başardıklarını’’ bildirdi. Agazade, böylece “dünyanın nükleer teknolojiye sahip 8. ülkesi olduklarını’’ söyledi. Eski İran Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani de, uranyum zenginleştirmeye başladıklarını söyledi. Rafsancani, Kuveyt haber ajansı KUNA’ya yaptığı açıklamada, “164 santrifüj içeren ilk üniteyi çalıştırdık, üniteye uranyum gazı enjekte ettik ve endüstriyel çıktı aldık’’ dedi. Rafsancani, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) Başkanı Muhammed el Baradey’in Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ile görüşen İran tüm silahlı kuvvetler müşterek komutanı Tümgeneral Hüseyin Firuzabadi, ‘‘ellerinde, düşmanlarının dahi bilmediği, bilseler de inanamayacakları silahlar olduğunu’’ iddia etti. (AP) Terörü, Terör Örgütüyle Yenmek... T İran ilk tehlikeli adımı attı İran’a geldiğinde “yeni bir durumla karşılaşacağını’’ da söyledi. UAEK yetkilileri ise Rafsancani’nin açıklaması ile ilgili yorum yapmayı reddetti. Ancak kimliğinin açıklanmasını istemeyen bir diplomat, İran’ın “uranyum zenginleştirdik’’ açıklamasının “doğru göründüğünü’’ söyledi. Öte yandan, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ise Horasan Rezevi eyaletinin Çınaran kentinde halka seslenerek, “İnşallah, yakın zamanda nükleer kulübe katılacağız ve bütün dengeler de ülkemizin çıkarları doğrultusunda değişecek’’ dedi. Berlusconi kazdığı kuyuya düştü Baştarafı 1. Sayfada Yurtiçi oylarda senatoda çoğunluğu sağlayamayan ve de hatta ‘‘1 sandalye’’ farkla Berlusconi blokunun gerisinde kalan ‘‘Prodi ittifakı’’; bu farkı ancak ‘‘gurbetçilerin oylarıyla’’ kapatabildi. Senatoda toplam 6 senatörün kaderine hükmeden ‘‘gurbetçi oylar’’; Prodi’nin ‘‘Birlik’’ grubuna 4 sandalye armağan etti. ‘‘Özgürlük Evi’’nin senatoda sahip çıktığı 156 sandalyeye karşı Prodi, 158 senatör çıkarttı. Prodi ittifakının hükümet edebilirliği, senatodaki dağılımı belirleyen bu ‘‘kılpayı farka’’ bağlıydı. Meclisin alt kanadını alan ittifak; senatoya hâkim olmazsa, Çizme’de siyasi sistem baştan sona felç oluyor. ‘‘Gurbetçi oylar’’ sayesinde alınan ‘‘kesin zafer’’, ‘‘kâbus senaryosu’’ olarak damgalanan seçimlerin yenilenme ihtimalini bertaraf etti. CUMHURBAŞKANLIĞI SUYA DÜŞTÜ Bu sonuç, ülkenin önündeki cumhurbaşkanlığı seçimleri açısından da tayin edici fark yaratıyor. Carlo Azeglio Ciampi’nin cumhurbaşkanlığı 18 Mayıs’ta sona eriyor. 28 Nisan’da toplanacak yeni parlamentonun, bu tarihten 15 gün sonra yani 13 Mayıs’tayeni cumhurbaşkanını seçmesi gerekiyor. Berlusconi’nin umudu, ‘‘kıl payı farkla’’ da olsa, genel seçimleri alıp; Çizme’nin ‘‘köşkü’’, ‘‘Quirinale’’ye çıkmaktı. Yenilgiyi kabul etmekte ayak direyen medya patronu Başbakan’ın düşü, ortaya çıkan yeni siyasi tabloyla suya düşmüş oldu. Sandıktan çıkan sonuçlara göre beklenen senaryo şöyle: Cumhurbaşkanı Ciampi, başbakanlık görevini Prodi’ye verecek. Ve yeni meclis Berlusconi yerine büyük olasılıkla ‘‘Birlik’’ ittifakının adayı merkez soldaki Giuliano Amato’yu ‘‘Quirinale’’ye çıkaracak! FLORİDA SENDROMU KORKUTUYOR 70 yaşına merdiven dayayan Berlusconi, kendisi için ‘‘çifte yenilgi’’ anlamına gelen bu sonucu, şimdi kabul etmek istemiyor. İtalyan seçmenlerinin yarısının oyunu alan ve ‘‘Birlik’’ ile ‘‘Özgürlük Evi’’ arasındaki ‘‘kıl payı’’ farkı sorgulayan Başbakan 6 yıl önce Bush’u başkanlığa getiren ABD seçimlerinde olduğu gibi oyların yeniden sayılmasını istiyor. İtalyan usulü bir ‘‘Florida sendromunu’’ ise şu aşamada kimse düşünmek dahi istemiyor. ‘‘Berlusconi’nin direnişi’’, sandıktan ucu ucuna farkla çıkan Prodi için, hesaplaşmak zorunda kalacağı problemlerden sadece biri. Sandıkta yenilmiş olsa da; Berlusconi tek başına hâlâ İtalyan siyasetindeki gücünü yitirmiş değil. ‘‘Özgürlük İttifakı’’nın temel direğini oluşturan partisi ‘‘Forza İtalia’’ çünkü hâlâ, ülkenin bir numaralı gücü. Oyların yüzde 23.5’ini alan ‘‘Forza İtalia’’, parti bazında tüm diğer partilerden daha yüksek oy oranına sahip. Bu, Çizme’nin en güçlü ve en zengin siyasetçisine ulusal siyaseti sırtlayabilecek çok etkili bir araç sağlıyor. ‘‘Özgürlük Evi’’, sandıkta ‘‘ittifak olarak’’ yenilse de, Forza İtalia’nın ‘‘tek başına sağladığı zafer’’; ‘‘Berlusconi faktörünün’’ siyasi arenada varlığını sürdürmeye devam edeceğini ve ‘‘Berlusconizmin’’ kolay kolay ölmeyeceğini gösteriyor. Bu açıdan düşünüldüğünde, Prodi’nin zaferini ‘‘önemli ancak kısmi bir zafer’’ olarak tanımlamak mümkün. HETEROJEN İTTİFAK Prodi’nin diğer sorunu, liderliğini yaptığı ‘‘Birlik’’ ittifakını oluşturan partilerin üçte birinin ‘‘merkezdeki’’ seçmen tarafından ‘‘aşırı sol’’ sıfatıyla tanımlanması. İttifakın sol ucundaki komünistlerin verdiği desteğin ‘‘zaferde’’ belirleyici fark yaratmış olması, merkez seçmene güven telkin etmiyor. Başlı başına bu, Prodi’nin inandırıcılığını baltalamaya yetiyor. Bundan on yıl önce ‘‘Zeytin Ağacı’’ olarak anılan merkez sol ittifakla Berlusconi’yi geçmişte de yenmiş olan Prodi’nin, iktidardaki ikinci yılında aşırı soldaki komünistler tarafından alaşağı edilmiş olması, ‘‘Birliğin’’ önümüzdeki 5 yıllık seçim döneminde bir arada kalıp kalamayacağına ilişkin kuşkuları arttırıyor. Prodi ittifakındaki 16 parti, merkezdeki Hıristiyan Demokratlar’dan, ‘‘laiklik’’ bayrağına sarılan radikallerle yelpazenin sol ucundaki komünistlere dek uzanıyor ve heterojen bir görünüm sergiliyor. Bambaşka siyasi referanslara sahip olan bu partilerin paylaştıkları tek ortak payda: ‘‘Berlusconi karşıtlığı’’. Muhafelet saflarında güçlü bir zamk oluşturan bu ‘‘Berlusconi karşıtlığının’’, iktidar saflarında da aynı işlevi görüp görmeyeceği meçhul. ‘‘Birlik’’, ancak bu yeni iktidar testinden geçtikten sonra rüştünü ispat etmiş olacak. Her halükârda İtalya, beş yıllık Berlusconi popülizminden sonra yeni bir sayfa açıyor. Sonuçlar belli olur olmaz, Prodi’nin de özetle söylediği ilk şey bu oldu: ‘‘Kıl payı kazandığımız zaferi heba etmemeli ve beş yıl boyunca bir arada kalarak hükümet etmesini becermeliyiz!’’ Fransız öğrenciler, yaptıkları eylemlerle, hükümet üzerindeki baskılarını sürdürmeyi hedefliyor. FRANSA’DA ÖĞRENCİLERİN ZAFERİ Laikliğin 78. yıldönümü İstanbul Haber Servisi Laiklik ilkesinin anayasada yer almasının 78. yıldönümü nedeniyle sivil toplum kuruluşlarınca yapılan açıklamalarda, bugün hâlâ din sömürüsü üzerinden siyaset yapılması eleştirilerek 10 Nisan gününün tüm yobazlara karşı ulusal direniş günü olması önerildi. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan yaptığı yazılı açıklamada, 10 Nisan 1928 günü 1924 Anayasası’nın 2. maddesindeki ‘‘Türk devletinin dini İslam dinidir’’ hükmü ile 26. maddedeki ‘‘şer’i hükümlerin yerine getirilmesi’’ deyiminin metinden çıkarılarak ‘‘vallahi’’ şeklindeki cumhurbaşkanı ve milletvekili yemininin ‘‘namusum üzerine söz veriyorum’’ şeklini aldığını anımsattı. Öğrenciler yine sokaktaydı Dış Haberler Servisi Fransa’da hükümetin siyasi krize yol açan istihdam yasasının yerine yeni bir düzenleme yapılması kararı almasının ardından öğrenciler bu kez kutlama için sokaklardaydı. 26 yaşın altında işe başlayan gençlerin iki yıl süreyle denemeye tabi tutulmasına ve bu süre içinde gerekçesiz işten çıkartılmalarına imkân tanıyan yasaya yönelik protestoların ardından hükümetin geri adım atması, ülke genelinde sendikalar ve öğrenciler tarafından sevinçle karşılandı. İki ayı aşkın süredir süren yoğun protestoların ardından Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac önceki gün yeni düzenlemenin yapılacağını açıklamıştı. İşçi sendikaları ve öğrenciler dün sokaklara çıkarak kutlamalar çerçevesinde eylemlerini sürdürdü. Yeni düzenlemenin neleri içereceğini dikkatle izlediklerini belirten öğrenci birlikleri hükümete bu konuda baskı yapmayı sürdürmeyi planlıyor. İstihdam yasası yerine hazırlanan yeni yasa tasarısı dün akşam meclis genel kurulunda tartışılmaya başlandı. Tasarı hafta sonuna kadar oylamaya sunulacak. VİLLEPİN’İN YENİLGİSİ Fransız basını, istihdam yasasının yerine yeni bir düzenleme yapılması kararını, Chirac ve Başbakan Dominique de Villepin’in ‘‘yenilgisi’’ olarak yorumladı. Gazeteler, iktidardaki Halk Hareketi Birliği (UMP) lideri Nicolas Sarkozy’nin ise bu krizden olumsuz etkilenmeden çıktığı görüşünde birleşti. Sarkozy, dün Le Figaro gazetesine verdiği demeçte, ‘‘Fransa’nın köklü reformdan geçmesinin şart olduğunu’’ söyledi ve yasanın yerine yeni düzenleme yapılmasının doğru olduğunu kaydetti. Gelişmeleri, sağ eğilimli Le Figaro ‘‘Üzücü Bilanço’’, sol eğilimli Liberation ise ‘‘Yasa Boğuldu’’ başlığıyla manşetten aktardı. Tartışmalı yeni iş yasasının mimarı Başbakan De Villepin dün yaptığı açıklamada iyi niyetle hareket ettiğini, amacının gençler arasında yoğun olan işsizliği azaltmak olduğunu savundu. De Villepin, yasanın gerekçelerini yeterince iyi anlatamadığını düşünüyor. Başbakan, önümüzdeki yıl seçimlerde cumhurbaşkanlığı hedefinin olmadığını da vurguladı. Fakat gözlemciler farklı düşünüyor. Çalışma yasası konusundaki tartışmanın, ikisi de cumhurbaşkanlığına oynadığı bilinen De Villepin ve İçişleri Bakanı Sarkozy arasındaki gerilimi tam bir savaşa dönüştürdüğü düşünülüyor. erörle mücadele açısından çok talihsiz bir hafta geçirdik. AKP, pek çok konuda olduğu gibi burada da, sorunun çözümü değil, sorunun önemli bir parçası. Başbakan Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar hâlâ sallantıda duruyor. Başbakan, ‘‘Silahı bırak’’ çağrısının adresinin PKK değil, DTP olduğunu söylüyor. Erdoğan’ın sözlerini bir kez daha teyp çözümü olarak virgülüne dokunmadan aktaralım: ‘‘...Demokratik bir yaşamı, hayatı sürdürmek istiyorsanız zaten kaçmaya, göçmeye gerek yok. Elde silahla dolaşmaya ne gerek. Silahsız bir şekilde masaya gelirsin, her şeyi konuşursun...’’ Türkiye’de elde silahla kim dolaşıyor? PKK... Başbakan ve düzelticisi, bu sözlerin kesinlikle terör örgütüne hitaben kullanılmadığını, hedefin Ahmet Türk’ün başkanlığındaki, eski HEP, HADEP, DEHAP’ın ardılı DTP olduğunu söyledi. DTP’nin elinde silah mı var? Burada birinci olasılık şu: Başbakan büyük bir gaf yaptı. ??? İkinci olasılık ise şu: Başbakan’ın kafasının arkasında bir şey var. Onu tam olarak söyleyemediği için bulanık bir biçimde ifade etti. Konuyu kamuoyunda tartıştırıyor! Bir olasılık ötekinden beter! Başbakan’ın gaf yaptığı tezinden hareket edersek, kaçıncısının dolduğunu bilmediğimiz gaf defterine yazar, geçeriz. Ya ikincisi ise? Bu noktada Ankara’da mart ayı başlarında dillendirilen perde arkası bir ‘‘bilgiye’’ değinelim: Nevruz sürecinin normal geçmesi için her şey yapılacak. Bunun için güvenlik güçleri en alt düzeyde görev yapacak. Arkasından hükümetten ciddi bir açılım gelecek ve terör örgütünün elemine edilmesi süreci başlatılacak! Yeniden altını çizelim, mart başında kulağımıza gelen bilgi böyleydi. Nevruz sürecinde yaşananlar herkesin gözü önünde gerçekleşti. Sonrasındaki olaylar işin seyrini değiştirmiş görünüyor. Belki de bu yüzden Başbakan gergin biçimde ‘‘Silahı bırak gel’’ diyor! ??? AKP hükümetinin ‘‘terör’’ ve ‘‘vatan’’ kavramlarını sağduyulu yurttaşların anladığı biçimde yorumlamadığı dikkati çekiyor. Başbakan Erdoğan’ın her konudaki danışmanı Cüneyd Zapsu ile AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli, ABD’ye gidiyor ve Bush yönetimine servis yapan düşünce kuruluşuyla görüşüyor. Zapsu ve Dişli’nin verdiği mesajları özetleyelim: ABD, Erdoğan’ı düşürmeye çalışacağına, kullansın! Hamas’la terörü bırakma olasılığı olduğu için konuştuk. Binde bir barış olasılığı bile olsa terör örgütüyle görüşülür. PKK ile Hamas aynı değil. Zaten siz PKK ile görüşüyorsunuz. 67 yıl daha AKP iktidarda, buna alışmalısınız. Alternatifimiz yok. Bu haberler çıkınca Zapsu ve Dişli, haberleri doğrulayan, buna ilişkin yorumları yalanlayan bir açıklama yaptılar. Hükümette, Dışişleri’nde hiçbir görevi olmayan Zapsu ABD’lilerle çatır çatır Türkiye’nin politikalarını konuşuyor. Yukarıdan aşağıya aktardığımız bu mantığın devamını kaleme almaya içimiz elvermiyor! ankcum?cumhuriyet.com.tr (Fotoğraf: AFP) SPD lideri istifa etti BERLİN (AA) Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) Genel Başkanı Matthias Platzeck, görevinden istifa etti. Platzeck, Berlin’deki SPD genel merkezinde RheinlandPfalz Eyaleti Başbakanı Kurt Beck ile birlikte düzenlediği basın toplantısında, ‘‘Geçen günlerde hayatımın en zor kararını aldım. Bu kararı doktorların tavsiyesi üzerine verdim’’ dedi. Partinin geleceği konusunda Beck ile görüştüğünü ve SPD’nin durumunun kötüye gitmemesi için kendisinden genel başkanlık görevini devralmasını istediğini anlatan Platzeck, Beck’in de bunu kabul ettiğini söyledi.