03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

17 MART 2006 CUMA spor NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN FENERBAHÇE’NİN ALMAN ÇALIŞTIRICISI DAUM, GEÇ DE OLSA YEDEKLERİ HATIRLADI C Büyük Kulüp Olmak... 19 Başarı kulübeden geldi HİLMİ TÜRKAY Bir hafta sonra yeniden gelen bir liderlik... Olurdu, olmazdı ama kimsenin aklına ‘koltuk devri’nin bu kadar kısa zamanda teslimi gelmiyordu, gelmedi de... Fakat bu gerçekleşti. Peki bundan sonrası?.. Orası bilinmez. Bakarsınız önümüzdeki hafta koltuk yeniden ‘el’ değiştirebilir. F.Bahçe’de moraller yerine geldi, oysa kupadaki G. Saray maçına kadar hiçbir şey yolunda gitmiyordu. Saracoğlu’na gelerek F.Bahçe’yi yenen onlardan puan alan takımlar vardı. Bu kötü gidiş ya da çöküş ki bekleniyordu en başta Daum’un oynattığı kötü futbolla beraber haftalarca aynı futbolcuları sahaya sürmesine bağlanıyordu. Bu nedenle de 3 yıldır Sarı Lacivertlilerin başında olan Alman teknik adama ağır eleştiriler yazılıp çiziliyordu. Nasıl olduysa yıllar sonra G.Saray maçıyla birlikte Alman çalıştırıcı ‘zorunlu’ arayışı seçti. Peki ne yaptı? Öncelikle bazı isimlerde değişime gitti, formsuz Serkan’ı kesti, Önder’i sağ tarafa çekti, Servet’i Luciano’nun yerine yerleştirdi. Deniz’le orta sahayı güçlendirdi, Selçuk ve Kemal’e de şans tanıdı. Solda çakılı Tuncay’ı, serbest oynattı. Forvetin arkasına geçen Appiah bu bölgede daha verimli oldu. 3 aydır forma şansı bulamayan Servet Çetin’in ne kadar hırslı oynadığını hep birlikte görürdük. Adamın futbola susadığı çok net görülüyordu. Daum oyun içinde de H 3 yıllık bir aradan sonra yedek kulübesini keşfeden Alman teknik direktör, artık aldığı kararların arkasında durarak işine devam etmelidir. belli değişikliklere giderken Anelka’yı Konya maçının ikinci yarısında oyundan almasıyla çok akılcı bir iş yaptı denilebilir. NOBRE’NİN FARKI Nobre girdikten sonra takımın sahada nasıl farklı bir futbol ortaya koyduğunu herkes gördü. Ve bu futbolu gördükten sonra da aklımıza daha önceden neredeydiniz sorusu geldi. Bu Kemaller, Servetler, Selçuklar, Mahmutların her biri daha önceden ümit takımın iskeletini oluşturuyorlardı. Dahası kadroda Semih var, Mehmet Yozgatlı var, Zafer Biryol var, Gürhan var, Olcan var... Bu kulübeden doğrusu ikinci bir takım çıkar. 3 yıllık bir aradan sonra kulübeyi keşfeden Alman teknik direktör, artık aldığı kararların arkasında durarak işine devam etmelidir. Bir takım hep aynı şablonla sahada oynamaz. Zaman zaman değişim şarttır. Formda olan futbolcu formayı kapar. Şimdi F.Bahçe tarafında herkes mutlu. Çünkü yıllardır özlenen ‘iyi’ futbol sinyalini vermeye başladı. Alman çalıştırıcı Daum. TORİNO’DAKİ KIŞ OLİMPİYATLARINDA FİNALDE YARIŞARAK TARİHİ BAŞARI YAKALADI er canlı gibi kurumların da dünü, bugünü ve yarını vardır. Bir futbol kulübünün de bu sınıflandırmanın içinde yer alması gayet doğaldır. Ülkemizde kulüpler Dernekler Yasası’na bağlıdır ve profesyonel futbol şubeleri ile kurumsallaşmış olamamanın sıkıntısı içindedir. Dünya çapında bir futbolcu olarak Anelka’nın Fenerbahçe ile ilgili görüşü aslında üzerinde önemle durulması gereken sözlerdir. Fransızların uluslararası futbolcusu, ‘‘Fenerbahçe iyi bir takım ama Fenerbahçe büyük kulüp’’ derken büyük olmakla başarılı olmanın sınırını çiziyor. Örneğin bir kulüp, bir sezon iyi durumda olmasa ve ligde aşağı sıralara düşse hatta düşme hattına girse büyüklüğünü yitirecek mi? Örneğin Real Madrid yılların büyük kulübü; Şampiyonlar Ligi’ne katılamadı elendi, şimdi Real Madrid küçük kulüp mü oldu. Real Madrid başarılı olmasa da kulüp olarak Avrupa’nın en büyük kulüplerinden birisidir. Büyük kulüp olmanın koşulları vardır; standardı yakalamak, bütçesini, gelir ve gider tablosunu sürekli olarak ‘+’larda tutmak, taraftarının sayısını giderek arttırmak gibi. Bunların başında da kurumsallaşmış olmak gelir. Oysa bizim kulüplerimiz henüz kurumsallaşamadı, hâlâ ve hâlâ tek adamlarla ve cep ekonomisiyle yönetiliyor. Ve bu yöntem geçmişten bugünlere dek uzandı. Bugün en başarılı kulüp olarak yukarıda saydığımız niteliklere ulaşmış olarak görünen Fenerbahçe, ne yazık ki büyüklük ölçülerine hâlâ yanaşamamıştır. En yakın rakibi Galatasaray’ın C Spor Servisi Golf Federasyonu, kuruluşunun 10. yılını İstanbul’da düzenlediği Şükran ve Ödül Gecesi’nde kutladı. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız, basın yoluyla Türk golfüne hizmet ettiği için ödüle layık görüldü. Kent dışında bulunduğu için törene katılamayan Yıldız’ın ödülünü gazetemiz spor servisi şefi Arif S bütçesini ikiye katlasa da yine geleceğin büyük kulübü olmak için daha birçok kademeden geçmesi gerekir. Başkan Sayın Aziz Yıldırım, Fenerbahçe’nin dününü ve bugününü görmüştür, ama Fenerbahçe’nin geleceği eğer Aziz Yıldırım’in iki dudağı arasında kalacaksa, yani Fenerbahçe bugünden sağlam temeller üzerine oturtulmazsa gelecekte büyük olamamanın hüsranını hep yaşayacaktır. Tüm Fenerbahçe camiası bugün Aziz Yıldırım’a yaptığı hizmetler için ne denli teşekkür etse azdır, ama Fenerbahçe Başkanı, ‘‘Fenerbahçe için her şeyi yaptım, bir Fenerbahçe üniversitesi kurmam kaldı’’ diyerek ufkunu sınırlandırırsa yanlış düşünüyor demektir. Bugün artık kurumsallaşmış büyük kurumlar profesyonel kadrolarla yönetiliyor. Her konuda bilgili ve deneyimli profesyoneller iş başında olmalı ve Fenerbahçe gibi bir kulübün bütçesi çok daha üst düzeylere çıkarılmalı. Ama aldığım duyumlara göre Fenerbahçe’de işler bugüne dek ayın Yıldırım’ın istediği yönde yürümüştür. Oysa transfer politikasından tutun, yurtiçinde ve dışındaki Fenerbahçe dernekleri ile iletişime, diğer sporların yönetimi ve 100 yaşın proje ve çalışmalarına varıncaya dek profesyonellerin görevlendirilmesi gereklidir. Aziz Başkan’ın iyi seçilmiş danışmanların önerilerine ve deneysel desteklerine gereksinimi olmalıdır. 100 yaş herkese, her canlıya nasip olmaz, ama Fenerbahçe 100 yaşını büyük kulüp olarak kutlarsa bundan herkes gurur duyar. Gazetesi’ne ‘golfün Oscarları’ Tuğba Karademir, ‘‘Türkiye’de Efes Pilsen içen herkes, Rus patencilere destek oluyor. Torino’da uzun programda bir Rus sporcuyu geride bırakmayı başardım. Acaba bana da destek olmak için daha neyi bekliyorlar?’’ dedi. Kızılyalın, Golf Federasyonu Başkanı Ahmet Ağaoğlu’ndan aldı. Ağaoğlu, özerk federasyon olmanın avantajlarından söz ederek, ‘‘Eğer vizyonunuz varsa Türkiye’nin ismini tüm dünyada duyurabilirsiniz. Kısa sürede ulaştığımız başarılara Avrupa şaşırıyor. Birçok ülke gelip çalışma sistemimiz hakkında bilgi almak istiyor’’ dedi. Tuğba’dan sponsor sitemi Spor Servisi Torino’daki Kış Olimpiyatları’nda finalde yarışarak tarihi bir başarıya imza atan ulusal buz patenci Tuğba Karademir, kendisinden sponsorluk desteğini esirgeyen firmalara sitem etti. Bir Türk şirketi olan Efes Pilsen’in yıllardır Avrupa şampiyonalarının resmi sponsorları arasında yer aldığını, ayrıca Rusya Buz Pateni Federasyonu’na da sponsor olduğunu hatırlatan Tuğba Karademir, ‘‘Türkiye’de Efes Pilsen içen herkes, Rus patencilere destek oluyor. Torino’da uzun programda bir Rus sporcuyu geride bırakmayı başardım. Acaba bana da destek olmak için daha neyi bekliyorlar?’’ dedi. ANTRENÖRÜMÜN GÜNLÜK MALİYETİ 20 BİN DOLAR Efes Pilsen’in geçen yıl Rusya’da düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda çok büyük lobisinin bulunduğunu gözlemlediklerini anlatan Karademir, ‘‘Rusya’da çok büyük işlerinin olduğunu biliyorum. Bu nedenle ticari yönden belki Rus patencilere sponsorluk yapmaları anlaşılabilir. Ancak, benim annem ve babam da bir milli sporcu yetiştirmek için hayatlarını ve kariyerlerini ortaya koydular. Bu firmanın anneme ve babama da bir ölçüde yardımcı olabileceğini düşünüyorum’’ ifadesini kullandı. Buz pateninde en iyi eğitimi alabilmesi için, ailesinin Türkiye’deki tüm kariyerini terk ederek Kanada’ya yerleştiğini anlatan Karademir, şöyle devam etti: ‘‘Mariposa Buz Pateni Okulu’nda eğitim görebilmem için ödediğimiz ortalama 2 bin dolar aylık ücretin yanısıra, yarışmalara giderken antrenörüme günlük 350 dolar yevmiye veriyoruz. Yılda ortalama 10’ar günlük 5 yarışmaya gittiğimi düşünürseniz antrenörümün yıllık maliyeti 20 bin doları buluyor. Cimnastik salonu, paten, elbise, müziklerin yapımı derken yılda yaklaşık aileme 60 bin dolar bir yük biniyor. Ancak bu kadarını karşılayabiliyoruz. Çünkü ünlü kareograflar her program için en az 10 bin dolar istiyor. Bunun için hocanın olduğu yere, genellikle de ABD’ye birkaç kez gidip gelmek gerekiyor. Bunları yapamıyoruz. Fakat bir sponsor bulabilirsem, bunları da ele alabiliriz. Başarıya ulaşmam çok daha kolay olur.’’ Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız, basın yoluyla Türk golfüne hizmet ettiği için ödüle layık görüldü. Ödülü gazetemiz spor servisi şefi Arif Kızılyalın, (üste sırada) Golf Federasyonu Başkanı Ahmet Ağaoğlu’ndan aldı. (Fotoğraf: FATİH ERDOĞDU) GALATASARAY’DA BAŞKANLIK YARIŞI Haznedaroğlu’dan güçlü liste NEVZAT DİRDAR G.Saray’da 25 Mart’ta yapılacak seçim öncesi yarınki olağanüstü divan toplantısı büyük önem taşıyor. Özhan Canaydın, Semih Haznedaroğlu, Alp Yalman, Turgay Kıran, Yılmaz Toköz ve Yiğit Şardan’ın aday olduğu seçimde yönetim kurulları üyelere tanıtılacak. 6 adayın ortaya çıkması genel kurul üyelerini rahatsız ederken, ‘konsensüs’ arayışları da hızlandı. Başkan adaylarından Semih Haznedaroğlu Faruk Süren ve Ali Dürüst’le beraber Çırağan Otelin bir araya geldi. Ancak ortada şuana kadar bir ‘birleşme’ yok. Özhan Canaydın’a en büyük rakip olarak gösterilen divan başkanı Semih Haznedaroğlu güçlü isimlerle temasta. Işın Çelebi ve Abdurrahim Albayrak bir aksilik olmazsa Haznedaroğlu’nun listesinde yer alacaklar. Özhan Canaydın ise mevcut yönetiminde revizyona gidecek. Canaydın’ın Adnan Polat’ı yönetime girmesi konusunda ikna ettiği bildirildi. Mehmet Cansun da Yiğit Şardan’a destek verdiğini yineledi. HALİL AKKAŞ, ÖMER BESIM’DE ADINI DUYURDU, DÜNYA DÖRDÜNCÜLÜĞÜNÜ YAKALADI Kırmızı eşofmanın sırrı VEYSEL BALKAYA Ulusal atlet Halil Akkaş’ın Moskova’da yapılan 11. Dünya Salonlar Şampiyonası’nda 1500 metre finalinde elde ettiği 7:41.28’lik derece bir Türkiye rekoru olarak tarihe geçti. Gerçi salise farkı ile kürsüyü, madalyayı kaçırmıştı ama Halil’in bu derecesi, son dönemlerde başarıya hasret Türk atletizmi için bir kilometretaşıydı. Atletizm dünyasının yakından tandığı ve Vestel Atletizm Takımı’nda yaşamına devam eden Akkaş, ‘‘Ömer Besim Koşalay’’ yarışlarında da son iki yılın ‘‘Kırmızı Eşofman’’lı ismiydi. Cumhuriyet’in özel kupa ve eşofmanlarını kazanan Akkaş’ın Kazlıçeşme parkurundan Moskova’da madalya kovalaması ise, diğer Türk atletlere de moral verdi. Bekele gibi rekortmen atletlerin ardında kendine yer bulan Akkaş, elde ettiği bu dereceyle büyükler kategorisindeki dünya şampiyonaları tarihinde, en başarılı Türk atleti oldu. 3 bin metrede istediği dereceyi yakalayamayan Halil bu başarısının ardından gözünü Ağustos ayındaki Avrupa Şampiyonası’na dikti. 3000 metre engellide kürsüye çıkmayı hedefleyen Halil, Süreyya Ayhan’ın ardından Avrupa Şampiyonaları’nda madalya kazanan bir başka atlet olmak istiyor. Atletizm Federasyonu Başkanı Mehmet Terzi, Halil’in bu kadar başarılı olmasını beklemediklerine söyledi. Genç atletin koşmaya başladığından beri büyük bir gelişme kaydettiğini ve aldığı her derecenin kendilerini ümitlendirdiği belirten Terzi, ‘‘Bu kadar rekortmen atletin arasında 4. gelmesinin ardından ertesi de gün yarışması çok görülen bir durum değil’’ diye konuştu. Albayrak gelişmeleri yurtdışından izliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle