03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

17 MART 2006 CUMA dünya’dan İngiltere: Soykırım değil MUSTAFA K. ERDEMOL LONDRA İngiltere’de ‘‘Ermeni soykırımı’’ iddialarına karşı mücadele veren ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla oluşan British Turks Commitee’nin (CPTR Türk Toplumunun Haklarını Koruma Komitesi) çalışmaları yeni bir aşamaya ulaştı. Galler’in Gwynedd bölge belediyesi ve Edinburg Belediyesi’nin tek yanlı kararlarını değiştirmeleri konusunda aralıksız çalışan komite, İngiliz Dışişleri Bakanlığı üst düzey yetkilileriyle bir süre önce yaptığı toplantının sonucuyla ilgili olarak bakanlıktan bir mektup aldı. Bakanlığın komiteye gönderdiği mektup Birleşik Krallık hükümetinin Ermeni sorunuyla ilgili resmi görüşünü bir kez daha açık ve net ortaya koydu. TANIMA UYMUYOR Geçen aralık ayında Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan toplantıda Britanyalı Türklerin Edinburg Belediyesi’nin tek yanlı kararını ve Ermeni sorununu gündeme getiren komite, Birleşik Krallık Hükümeti’nin resmi görüşüne açıklık getirilmesini istemişti. Bu toplantıyla ilgili olarak Dışişleri Bakanlığı’ndan gönderilen mektupta komitenin 19151916 yıllarının savaş ortamında sadece bir tarafın değil iki tarafın da kayıplarının olduğu görüşünün dikkate alındığı belirtilirken Birleşik Krallık hükümetinin bu konudaki pozisyonunun kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açık olduğu vurgulandı. Buna göre 19151916 yıllarındaki olaylarla ilgili kanıtlar ‘‘kendilerini (Birleşik Krallık hükümetini) net bir şekilde ikna etmekten uzaktır ve bu nedenle (19151916 olayları) Birleşmiş Milletler’in 1948 Soykırım Sözleşmesi’nin soykırım tanımlamaları kategorisine uymamaktadır...’’ Ayrıca ‘‘...Doksan yılı aşan bir süre öncesinde yaşanan ve üstelik Birinci Dünya Savaşı koşulları içinde gelişen olayları doğru bir şekilde anlamanın çok zor...’’ olduğuna işaret edilen mektupta, Birleşik Krallık hükümetinin bu konudaki resmi görüşünün gayet ‘‘net’’ olduğuna bir kez daha dikkat çekiliyor. İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın tarihe yönelik bu hassas konudaki tavrını netleştirmesi Britanyalı Türkler Komitesi tarafından memnuniyetle karşılandı. Komite adına mektubu değerlendiren Dr. Esin Dal ve Günay Aydın, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın Ermeni sorunu konusundaki resmi görüşünün bir kez daha net bir şekilde ifade edilmesinden memnun olduklarını belirttiler. C UĞUR HÜKÜM PARİS Fransa’da çalışma yasasında yapılan değişikliğe karşı öğrenci ve işçilerin protestosu sürüyor. Çok sayıda uzman Başbakan Dominique de Villepin’in Fransız gençliğini isyan ettirmekte çok başarılı olduğu konusunda hemfikir. Üniversiteli ve liseli gençlik, sokaklara dökülerek toplantılar, üniversitelerin bünyesinde işgal ve orijinal eylemleriyle Villepin hükümetinin 1825 yaş grubundaki gençlerin iş hayatına yönelik ‘‘İlk İş Sözleşmesi’’ (CPE) uygulamasına isyan ediyor. Fırsat Eşitliği yasası ve CPE uygulaması işverenlere, 2 yıl süresinde genç ücretlileri dilediği an işten çıkartma yetkisini veriyor. Tartışmalı İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy’nin 1968 Mayıs olaylarında bile görülmemiş bir cüretle, Paris Üniversitesi Sorbonne Fakülte 11 Sözde fırsat eşitliği yasasına yönelik protestolar sürüyor. Cumartesi günü ise (yarın) tüm Fransızlar yürüyüşe davetli. Sosyalistler yasanın iptali için başvurdu. (Fotoğraf: AFP) Dışişleri’nin Türk komitesine yolladığı mektup Mavi Kitap’taki Ermeni soykırımıyla ilgili iddiaları çürütüyor. Londra mektupla 19151916’daki olayların soykırım kategorisine girmediğini kabul etti. Fransız öğrenciler durmayacak si’ni işgal eden bir grup genci polis zoruyla çıkartmış olması ise hem üniversite yönetimlerini hem de kamuoyunu şaşırttı. Paris Sorbonne ve Toulouse Mirail Üniversitesi rektörleri yaptıkları açıklamalarda, ‘‘polisiye müdahalelerin provokasyon olduğunu’’ belirttiler. Milli Eğitim Bakanlığı’na göre ülkedeki toplam 84 üniversiteden 41’inde, en güçlü öğrenci sendikası UNEF’ye göre 52, AFP Fransız Ulusal Haber ajansına göre ise 49 üniversite işgal altında. Diğerlerinde ise dersleri boykot veya miting, toplantı gibi eylemler sürüyor. Lise derneklerinin çağrısıyla ülke çapında daha kitlesel bir seferberlik bekleniyor. Ayrıca Sosyalist, Komünist ve Yeşiller partisi milletvekilleri yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Cumartesi günü ise (yarın) tüm Fransızlar protesto yürüyüşlerine davetli. ‘Düşman kardeşler’ koalisyonu ton yönetimi, yeni kurulacak hükümet için Sünni ArapKürt formülünü hayata geçirmek için zemin oluşturma arayışlarını hızlandırdı. ABD’nin bu konudaki girişimleri, bölgeden Ankara’ya gelen resmi raporlara da yansıdı. Konuya ilişkin bilgi veren kaynaklar, direnişi örgütleyen Sünnilerin, ABD’nin sadık müttefiki Kürtler ile bir araya gelmesinin imkânsız olmadığının altını çizip, ‘‘Her grup, ABD’nin karışısında kendisini muhatap görmek istiyor. Bu yüzden Sünni Araplar ile Kürtlerin anlaşması zor değil’’ değerlendirmesini yaptılar. WASHİNGTON’IN FORMÜLÜ ABD’nin istediği tabloya göre 53 sandalye kazanan Kürt ittifakı, 44 milletvekili olan Sünni Irak Uyum Cephesi ve 25 milletvekili olan Allavi lideriğindeki Ulusal Irak Cephesi ile Salih el Mutlak’ın liderliğindeki Sünni Irak Ulusal Diyalog Cephesi’nin bir araya gelmesi durumunda, Şiilerin oluşturduğu Birleşik Irak İttifakı’nın önüne geçiyor. Kürtler ve Sünnilerin birleşmesi, bu cepheye Türkmenlerin, Selahaddin Muhammed Bahaddin liderliğindeki Kürdistan İslami Birliği, Sünni Uzlaşma ve Özgürlük Bloku’nun da destek vermesi durumunda milletvekili sayısı 142’ye çıkacak. Böylece 128 milletvekili bulunan Şiiler, hükümet kurma konusunda azınlık durumuna düşecekler. Şiilere, Asuriler, Yezidiler ve Şii Risaliyun destek verse bile karşı cephenin sayısını aşamayacaklar. KAYGAN BİR ZEMİN Ancak böyle bir ittifakın kurulması için gruplar arasındaki çok önemli bazı anlaşmazlıkların aşılması gerekecek. Bu anlaşmazlıkların başında ise Irak’ın yönetim yapısı geliyor. Kürtler federasyon konusundaki ısrarını korurken özellikle eski Baasçıların oluşturduğu Sünni gruplar, üniter Irak’tan yana tavır alıyor. Bir başka sorun ise Kerkük. Sünni Araplar Kerkük’ü bir Irak kenti olarak görürken Kürtler, bu kentin kendi bölgelerine bağlanmasını istiyor. Bu iki konuda Sünniler, Dava Partisi’nin lideri ve Şiilerin başbakan adayı İbrahim Caferi’nin politikalarına yakın duruyorlar. Bu iki önemli konu göz önüne alındığında ABD’nin oluşturmaya çalıştığı yeni hükümet tablosu henüz çizilmeden derin çatlaklar ortaya çıkıyor. Nükleere karşı siber eylem ÖZLEM GÜVEMLİ Türkiye’nin gündemine tekrar gelen nükleer santrallara karşı sivil toplum örgütlerince düzenlenen kampanyalara bir yenisi daha eklendi. Greenpeace Akdeniz Ofisi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’e, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı programların anlatıldığı eposta gönderme çağrısı yaptı. Greenpeace, enerji açığı bahanesiyle, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler tarafından yeniden gündeme getirilen nükleer enerji planlarına karşı siber eylem kampanyası başlattı. Kampanyaya katılmak isteyenler, ‘‘www.greenpeace.org.tr’’ adresinden Bakan Güler’e eposta göndererek yapılması planlanan nükleer santrallara karşı yenilenebilir enerjileri ve enerji verimliliği programlarına geçişi önerecekler. Siber eylem için Güler’e hitaben hazırlanan eposta metninde, ‘‘Gelecek 10 yılda 3 tane nükleer santral kurmaya yönelik son açıklamanız umut kırıcıdır. Görünen o ki, hükümet Türkiye’de tam anlamıyla sürdürülebilir, emniyetli ve tehlikesiz enerji arzı planlamak yerine, nükleer endüstrinin lobi faaliyetlerini dinlemeyi tercih etmektedir’’ denildi. C BİLGİLERE ULAŞTI Direnişçilere çekilme sözü MAHMUT GÜRER larınızı durdurun’’ çağrısı yapıldı. Direnişçiler ise ABD’nin Irak’tan çekilmeden olası bir demokrasi sürecine girilemeyeceğini ve Washington yönetiminin askerlerini ne kadar erken çekerse ülkedeki düzenin o kadar erken sağlanacağını kaydetti. Direnişçiler ABD’den kesin bir çekilme tarihi istedi. Bunun üzerine Zalmay Halilzad’ın, ABD’nin 2007’de Irak’tan güçlerini çekmeye başlayacağını, aynı yılın sonunda da ülkeden tamamen çekilmeyi amaçladığını kaydettiği öğrenildi. TALEP ABD’DEN Her iki buluşmada da görüşme talebinin ise ABD tarafından geldiği öğrenildi. Teklifin direnişçiler tarafından ilk başta olumsuz karşılandığı, ancak daha sonra oluşturulan ‘‘Bağımsızlık Meclisi’’ tarafından oylanarak kabul gördüğü dile getirildi. Cumhuriyet’in edindiği bilgiye göre Irak’taki 11 örgütün 17 temsilcisinin bulunduğu meclisin 5’ini Türkmen, 12’sini ise Arap temsilciler oluşturuyor. Ayrıca bu yapıdaki Arap temsilcilerden 2’si El Kaide’yi temsil ediyor. Nükleer kriz, Irak’ta dengeleri değiştirdi. Washington Kürtlerle Sünnileri yakınlaştırma çabasında a BAHADIR SELİM DİLEK NKARA ABD ile İran arasındaki nükleer gerginlik, Irak’taki yeni hükümet arayışlarında da kendisini gösterdi. Tahran yönetiminin, Şii Araplar aracılığı ile ABD’yi Irak’ta kuşatmak istediğini ileri süren Washington’ın Tahran destekli Şii grupların etkisini kırmak için Sün ni Araplar ile Kürtleri bir araya getirme çabasında olduğu öğrenildi. Cumhuriyet’in ulaştığı bilgilere göre Sünniler ile Kürtler arasında bir dizi gizli temasa öncülük eden ABD yönetimi, İyad Allavi başkanlığında, Sünni Araplar ile Kürtlerin etkin olduğu bir hükümet için yoğun arayış içinde. ABD işgalinin başından bu yana, hem askeri hem de siyasi açıdan birbirinin karşısında olan bu iki grubun hangi koşullar altında bir araya geleceği henüz netleşmedi ancak Washing ANKARA ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad’ın Iraklı direnişçiler ile yaptığı toplantıda ABD’nin 2007 sonunda Irak’tan çekileceğini söylediği öğrenildi. Halilzad’ın ayrıca son dönemde meydana gelen mezhep çatışmalarının körüklenmemesini istediği de ifade ediliyor. El Kaide ve Cihad örgütünün bir yöneticisinin de bulunduğu vurgulanan görüşmede Ebu Garib ve benzeri cezaevlerindekilerin durumunun da gündeme geldiği ifade ediliyor. Iraklı kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Halilzad direnişçilerle bir değil ‘‘iki kez’’ görüştü. Toplantının ilkinden herhangi bir uzlaşı çıkmadı. 2. görüşme ise Halilzad, başka bir ABD’li üst düzey askeri yetkili ve direnişçiler tarafından oluşturulan ‘‘meclis’’i temsilen de iki kişinin katılımıyla yapıldı. Toplantıda ABD tarafı, ülkede demokratik bir yönetimin bir an önce kurulmasını istediklerini ileterek direniş eylemlerinin bir an önce sona erdirilmesini istedi. Ayrıca direnişçilere, ‘‘ABD’nin üst düzey yönetici ve merkezlerine yapılan saldırı MOSKOVA GÜNLÜĞÜ Sorumsuz Ruslar! Kars’ta bir yerel TV muhabiri, yaşlı bir adama mikrofon tutup soruyor: Nasılsın dayı? Hizmetlerden, validen, belediyeden memnun musun? İyiyim. Allah devlete zeval vermesin! Yani memnunsun?.. Devletimizden memnunuz. Benim derdim başkadır. Söyle, nedir dayı? Doksan yıl önce buraya Ruslar girdi ya... Hani bu belediye binalarını, okulları, çeşmeleri, istasyonu, yolları, kaldırımları Ruslar yaptılar ya... Bunlar Rus işgalinde yapıldı, değil mi? Evet. Bu kaldırımları, caddeleri yapıp gittiler. Doksan yıldır bir kere olsun Kars’ta yollar bozuldu mu, kanallar tıkandı mı diye gelip de halimizi sormadılar!.. Moskova’dan Hamas’a [email protected] Dünya, düşünenler için r için bir komedi, hissedenle r. idi jed tra bir Hugh Walpole Çekmece Bir çekmecemiz var. Küçük. Dar. Kilidi paslı. Ama kullanışlı. Sık sık açıp kapatıyoruz o çekmeceyi. Kullandığımızı yerine koyup ihtiyacımız olanı çıkarıyoruz. Bir süre hayatımızda hiç çekmece yokmuş gibi davranıyoruz. Sonra birileri dengemizi bozuyor. Yine hatırlıyoruz o çekmeceyi. Ve gözümüz kapalı uzanıyoruz kara kutuya. İstediğimizi alıp kapatıyoruz tekrar. Yıllardır o çekmeceyle yaşıyoruz. O eski çekmeceden ve çekmeceli hayatımızdan çok memnunuz. Çekmecemizin eskidiğini söyleyip onu değiştirmemizi önerenlere kuşkuyla bakıyoruz. Onlara cevap vermek geliyor içimizden. HAKAN AKSAY R usya lideri Putin’in Hamas heyetini Moskova’ya davet etmesi, ABD ve İsrail’den sert tepki görmüştü. 3 Mart’ta Moskova’daki RusyaHamas temasları sonrasında yapılan açıklamalar ise daha yumuşaktı. Hamas terör yoluyla da olsa epeyce yol kat etti ve Filistin’de demokratik seçimleri kazandı. Şimdi birilerinin Hamas’la diyalog kurabilmesi ve Filistin ile İsrail arasında arabuluculuk etmesi gerekiyor. Bölgede belirgin olarak konum kaybeden ABD, Hamas’la diyalog şansına ise sahip değil. Örgütün son zamanlarda ilişki kurduğu Türkiye, Mısır, İran ve başka ülkelerin arabuluculuk şansı çeşitli nedenlerden dolayı zayıf. Zaten Ortadoğu Dörtlüsü’nün bir parçası olan Rusya’nın ise ciddi avantajları var. Moskova’nın geleneksel etki alanı Ortadoğu’ya yeniden dönüş için hamle üze rine hamle yapan Putin, şimdi de Hamas kartını oynuyor. Bu, riskli bir oyun. Öncelikle Rusya liderinin siyaset sahnesine çıkmasından bu yana içte ve dışta temel politikası terorizm karşıtlığıydı. Çeçen teröristlerin destekçileri arasında Hamas’ın da bulunduğu defalarca vurgulanmıştı. Ama ‘‘Putin pragmatizmi’’ yalnızca ekonomide değil, politikada da sınır tanımıyor. Moskova, bir yandan Ortadoğu’daki siyasi etkisini güçlendirirken, bir yandan da dünyanın sayılı silah ihracatçılarından biri olarak ABD karşıtı bölge ülkeleriyle bağlarını pekiştiriyor. Bu arada ABD, İsrail ve AB ile bağlarını koparmamaya; onlara ‘‘Bakın, sizin beceremediğiniz arabuluculuğu ancak ben yapabiliyorum, bana destek olun’’ demeye özen gösteriyor. Öte yandan Kremlin, Hamas köprüsüyle Suudi Arabistan’la ilişki kurarak ken dince Çeçen sorununun çözümünü kolaylaştırmayı amaçlıyor. Hamas’ın değişiminin bir anda gerçekleşmeyeceğini, ama bu sürecin başladığını vurgulayan Moskova kaynakları, Hamas ile El Kaide’nin ve Çeçen direnişçilerin arasının açıldığı yolundaki haberleri sıkça tekrarlıyor. Hamas heyetiyle görüşen önemli isimler arasında Rusya Federasyon Konseyi’nin (Senato) Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Margelov da bulunuyordu. Margelov’un, örgütü İsrail’i tanımaya ve terörden vazgeçmeye çağıran mesajları arasında dikkati çeken pasaj vardı: ‘‘Hamas Türk modeli kalkınmayı seçmiştir’’ diyordu Margelov, ‘‘bu yol, İslamın yeşil bayrakları altında laik bir toplum kurma yoludur’’. Bu sözlerin ne kadarı gerçeğin tanımı, ne kadarı bir çağrıdır, elbette yoruma açık. Ama ne diyeceğimizi bilemiyoruz. İster istemez uzanıyoruz yeniden çekmeceye. Gerekli kelimeleri bulup çıkarıyoruz. Ve bir kez daha çekmece bizi kurtarıyor. Bazen ‘‘şanlı tarihimiz’’ çıkıyor o çekmecenin içinden... Bazen ‘‘dinimiz’’, ‘‘ırkımız’’, ‘‘bayrağımız’’... Bazen ‘‘milli menfaatlarımız’’... Bazen ‘‘dost ve müttefikimiz’’... Bazen ‘‘bölücüler’’ ve ‘‘teröristler’’... Bazen tanınmayacak kadar değişmiş Atatürk fotoğrafları... Bazen ‘‘vatan’’, bazen ‘‘millet’’, bazen ‘‘Sakarya’’... Bir bağımlı için uyuşturucu neyse, bizim için de eski çekmece öyle. Uzun yıllar bu eski çekmeceyle idare ettik. Ve daha epeyce o çekmeceye talim edeceğiz galiba.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle