23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı 1 ARALIK 2006 CUMA AP’de gergin karma toplantı Elçin POYRAZLAR BRÜKSEL TürkiyeAB Karma Parlamento Komisyonu’nun (KPK) Brüksel’de yapılan 57. toplantısında Türk ve AP milletvekilleri arasında sert Kıbrıs tartışmaları yaşandı. AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın Kıbrıs’a yönelik önerilerinin başarısızlıkla sonuçlandığı yönündeki açıklamasının ardından komisyon toplantısında taraflar arasında gerginlikler yaşandı. Toplantıda konuşan Türkiye raportörü Hollandalı üye Camiel Eurlings, Fin önerilerinin çökmesinin ardından bir tren kazasıyla karşı karşıya olduklarını söyledi. Güney Kıbrıs’a limanların açılması konusunun birdenbire ortaya çıkmadığını söyleyen Eurlings, AB’nin Türkiye ile müzakereleri başlattığı 2004 kararında bunun koşul olarak getirildiğini ve Türkiye’nin de ek protokolü imzaladığını ifade etti. Eurlings’in konuşma tarzı Türk milletvekillerinde rahatsızlık yaratırken CHP milletvekili Onur Öymen AP’ye dostluk dışı konuşmalar dinlemeye gelmediklerini belirtti. AB’nin Kıbrıs’a yönelik tutumundan büyük rahatsızlık duyduklarını dile getiren Öymen, Türkiye’ye Kıbrıs konusunda haksızlık yapıldığını söyledi. Kıbrıs konusunun Kopenhag ölçütleri içinde yer almadığı halde Türkiye’nin önüne önkoşul olarak getirildiğini söyleyen CHP’li Şükrü Elekdağ ise bazı ülkelerin bu meseleyi kullandıklarına işaret ederek “Böylesi bir dönekliği anlayamıyorum” şeklinde konuştu. Yunan ve Rum parlamenterlerin Türkiye’ye suçlayıcı bir tavırla yaklaştıklarının gözlendiği toplantıda komisyon adına konuşan aday ülkelerden sorumlu direktör Pierre Mirel, bu noktadan sonra müzakerelerin durmayacağını ancak yavaşlayacağını ifade etti. Finlandiya’nın Kıbrıs planının başarısızlığa uğramasının ardından “zor bir durumla karşı karşıya olduklarını” belirten Mirel, AB Konseyi’nde bu konuda karar alacakların Türkiye ile müzakereleri sürdürmenin stratejik önemine bağlı kalacaklarını umduklarını söyledi. Terör konusunun ele alındığı KPK toplantısının ikinci gününde Türk milletvekilleri AB’nin Türkiye’ye terörle mücadelede yeterli desteği sağlamadığına dikkat çektiler. Türkiye’nin AB’den gelen eleştirilere kulak verdiğini söyleyen Öymen, AB’nin ise Türk tarafından gelen eleştirileri dinlemediği mesajını verdi. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Hamam Aynı, Tellaklar Değişti de Ne Oldu? Papa’nın Kendine Dönük Siyasal Gezisi! B u hükümetin kurulduğu gün ilan ettiği, yıllardır arkasında durduğu, ama olumlu hiçbir sonuç vermeyen çözümsüzlük çözüm değildir politikası bir kez daha çöktü. 2002 yılından beri RTE ile Gül ikilisinin kurguladığı bu politikanın peşinde koşan bu hükümet, Annan planına tam destek vererek Kıbrıs sorununu çözümleyeceğini sandı. Kuzey Kıbrıs Türklerini zorladı, referanduma sunulan Annan planını onaylattı da ne oldu? RTE ile Gül’e Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün Türk tarafının marifeti olmadığını söylemekten başka, aşırı övünmelerine malzeme olmanın dışında hiçbir yarar sağlamadı. Rum tarafında, Yunanistan’ın duruşunda yıllardır bilinen tutum ve davranışlar sürdü, sürmeye devam ediyor. Avrupa Birliği’nin Kıbrıs Rum Yönetimi’ne, Atina’ya el bebek gül bebek bakışında mı değişiklik oldu? Hayır! Kıbrıs politikamıza daha ılımlı bakışlar mı egemen oldu Avrupa Birliği’nde? Hayır! AB; sorunun Rum ve Yunan ideallerine koşut biçimde çözümlenmesi için “aday ülke” Türkiye’ye her aşamada yeni dayatmalar icat ediyor. Son olarak limanları Rum gemi ve uçaklarına açmamızı, yoksa üyelik müzakerelerine “yeni bir biçim vereceklerini” öne süren bir süreç başlattılar. AB’ye karşı AKP usulü dayatma yürüten bu hükümet, açarız limanları ama evet ama? AB vaat ettiği gibi önce KKTC’ye uygulanan ambargoları kaldırsın, diyor. ??? Diyor da ne oluyor? Bir kez olsun, lehimize herhangi bir adım atılmasını sağlıyor mu bu direniş? Güldürmeyin insanı. AB, limanları açmamıza karşı öne sürdüğümüz bu koşulu duymazlıktan geliyor… Sen ek protokolü imzalayarak limanları açacağını taahhüt etmedin mi, ettin! Ya Fin planını kabul edersin ya da 6 Aralık’a kadar limanları açarsın. Açmazsan…Şimdilik kırk katır mı kırk satır mı demiyorlar ama… Üç müzakere başlığı mı, altı mı, yoksa on kadar konuda mı müzakereleri askıya alalım diye aralarında pazarlık yapıyorlar. Dış politikamızın Gül’ü ise; AB duymazsa Allah duyar hesabı; “Müzakereleri askıya neden alacaklarmış ki? Gerekçesi neymiş ki? Biz hiçbir başlığın askıya alınmasını istemiyoruz” diye kendi kendine söylenip duruyor. (KriterKasım 2006 sayısı) ??? Gül, Fin planının başarısızlığı ilan edildiği gün Tampere’de verdiği demeçte: AB’ye BM’ye hoş görünmek, çözümsüzlüğün çözüm olmadığını kanıtlamak için az değil, dere tepe düz olur sanıp beş yıldır gittikleri çok yolda bir karışlık mesafe alamadıklarını “Adanın gerçekleri dikkate alınmadan bir çözüme ulaşmanın zor olacağını” itiraf etti. Kendine sordu, yanıtladı: “…Adanın gerçekleri nedir?Adada iki millet, iki farklı dil, iki farklı demokrasi vardır. Bir taraf isteklerini diğer tarafa empoze edemez” dedi. Makarios’un 1960 antlaşmalarıyla kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni 1963’te yıktığından bu yana geçen onca yıl Türkiye’nin ve Rauf Denktaş yönetimindeki Kıbrıs Türk liderliğinin Kıbrıs politikasının özüydü Gül’ün bu söylediği... Tabii ne Talat’ın ne de RTE ile Gül’ün ağzına alamadıkları bağımsızlık koşulunu da katarak Denktaş’ın yıllarca savunduğu politikanın temel ilkesiydi Gül’ün bu sözleri… Tek başına iktidar olmanın şımarıklığıyla içeride dayattığı politikaların dışarıda da geçeceğini sanan hükümetin izlediği politikayla ne değişti? Hamam aynı hamam. Yalnız tellaklar değişti. Bağımsızlığı, Kıbrıs’ta iki farklı ulus, iki farklı dil, iki farklı demokrasi olduğunu yıllarca savunanların yerini Rum’a ve Batı’ya teslim olmanın koşullarını arayan tellaklar aldı. B Papa’yı Erdoğan karşıladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Vatikan Devlet Başkanı ve Katolik dünyasının ruhani lideri Papa 16. Benedikt, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in resmi davetlisi olarak Türkiye’ye geldi. Benedikt’i uçaktan inişinde Başbakan Tayyip Erdoğan karşıladı. Erdoğan, Esenboğa Havaalanı’nda yaklaşık 20 dakika görüştüğü Papa’dan Türkiye’nin AB üyeliğine destek istedi. Papa ise “Biz siyasi değiliz ama bizler Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesini arzu ederiz” dedi. Papa’nın 4 günlük Türkiye gezisi başladı. Papa’yı taşıyan uçağın Türkiye’ye geldiği sıralarda partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, Papa’ya Türkiye’ye yakışır bir ev sahipliği ve konukseverlik gösterileceğini söyledi. Üstü kapalı olarak Saadet Partisi’nin Papa’ya karşı düzenlediği mitingi eleştiren Erdoğan, “Bizler bize yakışır şekilde gereken neyse onu yaparız. Bunu kimsenin speküle etmeye hakkı yoktur. Bazılarının spekülasyon gayretleri içine girmesi, hatta bunu basit hesaplarla siyasi ranta dönüştürme gayretleri boştur... Bizler öyle bir inancın mensuplarıyız ki bizim dinimizde peygamberlerin tümüne iman vardır. Herhangi bir ayrım söz konusu değildir. Peygamberimizi sevdiğimiz gibi diğerlerini de sever, inanır ve tanırız. Başkaları ne diyor bizi ilgilendirmez. Biz inancımızı yaparız” dedi. ARŞILIKLI ANLAYIŞ ŞART Papa’yı Esenboğa Havaalanı’nda uçaktan inişinde Başbakan Erdoğan karşıladı. Papa, Ankara’daki temaslarına Erdoğan ile havaalanında görüşerek başladı. NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’ne katılmak üzere Letonya’nın başkenti Riga’ya gidecek olan Erdoğan, hareketinden önce Papa ile Büyük VIP Salonu’nda bir araya geldi. Görüşme görüntü alınması için kısa süreyle basına açıldı. Görüşme daha sonra basına kapalı olarak devam etti. Yaklaşık 20 dakika süren görüşme öncesinde kısa bir açıklama yapan Papa, Türkiye’de bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Erdoğan ise Papa’yı Türkiye’de görmekten mutluluk duyduğunu belirterek “Ziyaretiniz kültürler arası diyaloğun geliştiği bir zamana geldi’’ dedi. Başbakan Erdoğan görüşmenin ardından basın toplantısı düzenledi. Papa 16. Benedikt ile kısa bir görüşme yapma fırsatını bulduğunu söyleyen Erdoğan, “Şiddet kültürünün giderek yaygınlaştığı, dünyanın medeniyetler çatışması gibi felaket senaryolarıyla karşı karşıya olduğu, çeşitli kamplara ayrılmaya çalışıldığı zor bir dönemden geçiyoruz’’ dedi. Erdoğan, şöyle devam etti: “Onun için farklı inanç ve kültürler arasında karşılıklı anlayışa bugün her zamandan daha fazlasıyla ihtiyacımız var. Aramızdaki farklılıkların ön plana çıkarılmaya çalışıldığı böyle bir dönemde Sayın Papa’nın nüfusunun çoğunluğu, yüzde 95’i gibi bir oranı Müslüman olan demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye’ye yaptığı bu ziyareti, hem zamanlı ve hem de önemli buluyorum. Bu ziyaret, dünyaya barış ve hoşgörü mesajlarının verilebilmesi bakımından son derece önemlidir. Sayın Papa’nın ziyareti, medeniyetler ittifakı girişiminin İstanbul zirvesinin, yani sonuç bildirgesinin yayımlandığı bir döneme de rastlaması bakımından çok ciddi önem taşıyor.” SLAM İÇİN OLUMLU İFADE Siyasiler başta olmak üzere kanaat önderlerinin ve dini liderlerin özellikle dünya barışına katkı için verdikleri mesajların çok önemli olduğunu gündeme getirdiğini ifade eden Erdoğan, “Özellikle de tabii bu sözlerimiz, bu mesajlarımız, hakikaten toplumları, milletleri küresel barışa katkı noktasında, inanıyorum ki olumlu ya da olumsuz istikamette etkileyebiliyor. Ve bunu da yine Sayın Papa ile paylaştım” dedi. Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Erdoğan, görüşmenin içeriğine ilişkin bir soru üzerine “Küresel barış ve özellikle İslama yönelik olumlu ifadeleri kendisinden duymuş olmak da benim için bugünkü görüşmenin tamamıyla olumlu yansımasıdır” diye konuştu. Trabzon’da meydana gelen olay nedeniyle Papa’ya başsağlığı dileklerini de ilettiğini belirten Erdoğan, “Kendilerinin, bunun asla İslamdan kaynaklanan veya bir Müslümanın bir Hıristiyana bakışından kaynaklanan olay olmadığını, bunun münferit bir olay olduğunu, asla bununla ilgili olarak da ‘Ne Müslümanları ne de İslam dünyasını bizim karalama anlayışımız olamaz’ istikametinde düşünceleri oldu. Bunu da bir örnek olarak sizlere böylece ifade etmiş olayım’’ dedi. Erdoğan, “Daha önce Vatikan’ın ABTürkiye ilişkilerine bakışı, Türkiye’nin AB içinde yer almaması şeklindeydi. Görüşmenizde bu gündeme geldi mi?’’ sorusu üzerine, “Bu soruyu ben kendilerine soru şeklinde değil de ‘Avrupa Birliği yolunda desteklerinizi rica ederim’ dedim. Bu konuyla ilgili ‘Biliyorsunuz’ dedi, ‘biz siyasi değiliz ama bizler Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesini arzu ederiz’ şeklinde ifadeyi kullandılar. Bunlar da bizim ayrıca zaten Dışişleri’ndeki not tutucu arkadaşların kayıtlarında mevcut. Bu arzusu da bizim için herhalde olumlu bir tavsiyedir’’ yanıtını verdi. Erdoğan, “BatıDoğu Roma’dan bu yana olan kilise ayrımı var. Bu kiliselerin bir araya gelmesi, Türkiye’yi ekümenlik açısından rahatsız eder mi’’ sorusuna karşılık, “Bir defa o tabii şu anda Türkiye’nin sorunu değil. Biz küresel barışı konuşuyoruz. Ama inanıyorum ki, küresel barış içerisinde gerçekleşebilirse o da bir adımdır. Buyursunlar kendi aralarında böyle bir adımı atsınlar. Ama biz Türkiye olarak bir rol üstlenecek değiliz. Biz kendimize bakalım. Yere sağlam basalım. Bizim bir medeniyetimiz var, kültürümüz var. Bu noktada küresel barış için bizler neler yapabiliriz? Bunu aramızda konuşmamızda büyük faydalar var diye düşüyorum’’ diye konuştu İ Sezer’den ‘laik ülke’ vurgusu Bahadır Selim DİLEK ANKARA Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Papa 16. Benedikt’e AB ve Kıbrıs konusunda önemli mesajlar verdi. Sezer, Papa’ya AB konusunda, “Hakça ve eşit politikalar bekliyoruz” derken Vatikan’dan gelen Türkiye’de din özgürlüğünün olmadığı yönündeki eleştirilere de “Türkiye laik bir ülkedir. Laiklik anayasanın değişmez maddeleri arasındadır. Din ve inanç özgürlüğü anayasayla güvence altına alınmıştır. Bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bu haklardan eşit olarak yararlanır” yanıtını verdi. Cumhuriyet, SezerPapa görüşmesinin perde arkası bilgilerine ulaştı. Buna göre Sezer, Papa’ya “Farklı dini kitleler arasındaki anlayışın geliştirilmesi açısından bu ziyaretiniz önemlidir” dedi. Türkiye AB ilişkilerini de gündeme getiren Sezer, Türkiye’nin kuruluşundan bu yana izlediği politikanın temelinde çağdaşlaşma hedefi olduğunu betirterek “Bu nedenle, AB’ye katılımımız, barış ve uygarlık değerlerinin bir arada değerlendirilmesi açısından önemlidir. Bu da farklı kültürlerin ortak temeller üzerinden yaşayabileceğini gösteren olumlu bir gelişme olacaktır” değerlendirmesini yaptı. Sezer, Vatikan’dan bir süre önce gelen “Türkiye’de din özgürlüğü olmadığı” yönündeki eleştirileri de Türkiye’nin laik bir ülke olduğu vurgusunu yaparak yanıtladı. Sezer, Papa’ya “Din ile inanç özgürlüğü anayasamız ile güvence altına alınmıştır. Bu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının anayasal hakkıdır. Türkiye’de hak ve öz K gürlükler güvence altındadır. Ancak bu dini kesimler açısından değil... Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı açısından anayasa bu hakları güvence altında tutmaktadır” mesajı verdi. Sezer, Kıbrıslı Türklerin çözüm yönünde iradelerini ortaya koymalarına karşın hâlâ ambargo altında bulunduklarını söyleyerek “Kıbrıs’ta çözüm BM çerçevesinde olmalıdır” dedi. Papa da “Biz de Kıbrıs sorununun öneminin farkındayız. Bu sorunun BM zemininde çözülmesini destekliyoruz” görüşünü kaydetti. Daha önce Fatih Sultan Mehmet’in Osmanlı’da din ve ibadet özgürlüğünün devlet güvencesi altına alınmasını öngören fermanın bir kopyasının Papa’ya hediye edilmesi kararlaştırılmıştı. Ancak fermanın kopyası iyi hazırlanamadığı için bu hediyenin yerine cam bir vazo verildi. Finlandiya’nın son çabaları Bahadır Selim DİLEK ANKARA Rumların Maraş ısrarı nedeniyle Finlandiya’nın Kıbrıs konusunda yazılı olmayan önerilerinin sonuçsuz kalmasının ardından, 1 Ocak 2007 tarihinde AB dönem başkanlığını devralacak olan Almanya, Kıbrıs konusunda devreye girmeye hazırlanıyor. Finlandiya 6 Aralık tarihine kadar son bir girişim daha başlatırken, Finlandiya Başbakanı Matti Vanhanen, Kıbrıs konusunda görüşmelerde bulunmak üzere bugün Ankara’ya gelecek. Cumhuriyet’in ulaştığı değerlendirmelere göre, Almanya, dönem başkanlığını aldıktan sonra iki aşamalı bir strateji izleyecek. Almanya, ilk aşamada, “teknik bir konu” olarak göstermek istediği Ankara Anlaşması’nın ek protokolünün eksiksiz uygulanması için baskısını artıra Kıbrıs planı çöken Finlandiya’nın Başbakanı Matti Vanhanen, bugün Ankara’ya geliyor. AB dönem başkanı Finlandiya’nın 6 Aralık tarihine kadar son bir girişim daha başlattığı belirtiliyor. cak ve böylece Türkiye’nin Rumları tanımasının önünü açacak. İkinci aşamada ise Türkiye için “özel statü” konusunu ısıtacak. Almanya, Kıbrıs konusunu BM çerçevesinden AB zeminine çekme çabası içine girip, Fin önerilerinin kilitlenmesine neden olan anlaşmazlık noktalarını aşmayı planlıyor. Bu noktaların başında ise Türkiye’nin kapsamlı çözümün parametresi olarak gördüğü Maraş konusu yer alıyor. TC’nin eski Ankara Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç, “Merkel’in açıklaması göz önüne alındığında Fin planının ötesine taşacak bir süreci başlatmak isteyebilecek. Gerek AB gerek RumYunan ikilisi, Türkiye’ye karşı olan kesimlerin özel statü dedikleri süreci kullanmak isteyecekler. Rum tarafı da bu süreç devam ederken, kendilerinin ana hedefi doğrultusunda Türkiye’ye kendini tanıttıracak ek protokolün bütün unsurları ile uygulanmasını içeren bir strateji uygulayacak” dedi. Bu aşamada Rumların hedeflerine Türkiye’deki seçimlerden önce ulaşmasını pek olası görünmediğine işa ‘ÖZEL STATÜ’ ÖNERİSİ... Konuyla ilgili olarak Cumhuriyet’e değerlendirme yapan KK ret eden Bulunç, “Ama bu süreci özellikle Merkel, kendi yaklaşımları çerçevesinde kullanmak isteyecektir. Merkel’in açıklamaları dikkate alındığında, esas amacın Türkiye’nin Rumları, AB’nin tanımladığı, kabul ettiği üyesi sıfatıyla tanımasını sağlamaktır. Müzakere Çerçeve Belgesi’ndeki ifadelerin bu ilerleme raporunda daha açık şekle dönüştürülüp vurguların yapılmasını dikkate aldığımızda, altyapısının da hazırlandığını görmek mümkündür. Limanların açılması gibi teknik bazı özelliklerin uygulanmasını sağlayacaklar. İkinci aşamada resmen tanınma sürecini gündeme getirecekler” değerlendirmesini yaptı. Bulunç, Almanya’nın dönem başkanlığı süresince “özel statü önerisinin” altyapısını hazırlayacağını dile getirdi. ugün küreselleşmenin 3. evresini yaşıyoruz. Sömürgecilerin tüm dünyayı kapsama alanı içine almak için uyguladıkları yöntemler genellikle şu ilkeye dayalı oldu: Bütün insanlığın ortak değeri olabilecek kavramları kullanmak! Küreselleşmenin 3 evresinde de bu yaşandı. Her yeni evrede bir önceki değerin içine yenisi katıldı ve devam edildi... 15. yüzyılı saran küreselleşme akımının motorunu din oluşturdu. Avrupa bütün dünyaya en iyi dini sunmak üzere yola çıkmıştı! Amerika’dan Afrika’ya Hıristiyanlığın yayılma alanı genişledi. Devamında da bu coğrafyalar sömürgeleştirildi. 19. yüzyılı saran küreselleşme akımının motorunu uygarlık oluşturdu. Avrupa bütün insanlığa daha uygar bir dünya sunuyordu. Sanayi devriminin getirdiği olanaklarla birlikte önde uygarlık arkada emperyalizm uzuuunca bir yol alındı. İçinde bulunduğumuz yüzyıldaki küreselleşmenin motor gücünü ise insan hakları ve demokrasi oluşturuyor. Yine ilk iki gücü renklerine katarak... Bu yüzden insan hakları deyince tıpkı Vatikan’ın önceki gün yaptığı açıklamada olduğu gibi dini özgürlükler en öne konuyor. Burada gerçek anlamda söz konusu olan bireyin dinsel özgürlüğünden çok Hıristiyanlığın yayılma hakkı! ??? Papa 16. Benediktus’un gelişi yukarıda yaptığımız değerlendirmenin tam ortasına oturuyor. Papa’nın dünyanın gidişine ilişkin görüşleri belli. Avrupa’nın, Avrupa Birliği’nin geleceğine, sınırlarına ilişkin görüşleri belli. Bunlarda hiç değişiklik yapmadığını ilan ederek Türkiye’ye geliyor. Papa’nın ziyaret öncesi Vatikan’daki pazar ayininde Türkiye’ye sıcak mesajlar vereceği söylenmişti. Türkiye’ye ilişkin başlıca sözü şu oldu: “Türklere sevgilerimi gönderiyorum!” Gezisinin özetini ise şöyle yaptı: “Katolik cemaatiyle buluşmaktan, Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaret etmekten büyük memnuniyet duyacağım. Ortodoks Kilisesi ile kardeşçe bütünleşeceğim anı büyük bir heyecanla bekliyorum. Ziyaretim bir hac niteliği taşıyor.” Bir süredir vurguladığımız gibi Papa bir anlamda Türkiye’ye gelmiyor. Papa’nın Hıristiyanlar için ayrı bir önem taşıyan hatta kendi içlerinde ‘vaat edilmiş’ diye yorumlanan toprakları ziyaret edeceğini söyleyebiliriz. Papa’nın sözlerinde yer alan Ortodoks kilisesine ilişkin değerlendirmeler öyle anlaşılıyor ki, ziyaret sırasında daha da netleşecek. Sonrasında da uzun uzun tartışılacak. Papa’nın Fener Patrikhanesi’nden ekümenik olarak söz etmesi ve iki kurumun kardeşleşmesi halinde, bundan böyle Fener Patrikliği’yle ilgili olarak Vatikan kaynaklı istemlerle de karşılaşabiliriz! Küreselleşmenin 3. evresinin dine bulanmış yeni bir dönemine kapı açılıyor, diyebiliriz. ??? Ziyaret sonrasında çok tartışılacak konulardan biri de AKP’nin tutumu olacak. Vurguladığımız gibi AKP, Türkiye’yi, Türkiye’nin laik yapısını incitecek hiçbir şeyden rahatsız olmaz. Bu, başka yazı konusu... Vatikan bu yüzden ziyaret programını istediği gibi yaptı, metrekareye 3 ayin koydu. Deyim yerindeyse, ziyaret programının tayini ayin oldu! Papa Benediktus’un Türkiye ziyaretinin 3 özelliği var: 1 Papa’nın, Papalığın kendi iktidarına bencil tutumu. 2 Papa’nın dine dönük, geleneksel tutumu. 3 Papalığın dünya siyasetini biçimlendirmeye dönük egemenci tutumu. Ziyaretin küresel pencereden görünümü böyle... ankcum?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle