Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 47. Selanik Uluslararası Film Festivali’nde kazananlar belli oldu C kültür LONDRA’DAN MUSTAFA K. ERDEMOL 1 ARALIK 2006 CUMA Altın İskender Güney Kore’ye lar. “Family Ties”ın başarılı kadın oyuncuları Moon SoRi, Goh DoonShim, Kong HyoJin’le Kim HaeOk en iyi kadın oyuncular seçildiler. Polonya yapımı “Retrieval”, yönetmeni Slavomir Fabicki’ye en iyi yönetmen, oyuncusu Antoni Pavlicki’ye de en iyi erkek oyuncu ödüllerini getirdi. En iyi sanatsal katkı ödülü, senaryo ve FIBRESCI’yi de alan “Suely in the Sky”ın oldu. Jose Carlos Avellar (Brezilya), Genoveva Dimitrova (Bulgaristan), Sergei Lavrentiev (Rusya), Thilo Wydra (Almanya), Ioanna Papageorgiou’dan (Yunanistan) kurulu FIBRESCI, Uluslararası Sinema Eleştirmenleri Birliği, Uluslararası Yarışma’daki Suely in “the Sky”ı en iyi yabancı film,, Yunan bölümündeki Angeliki Antoniou’nun “Eduart”ını da en iyi ulusal yapım seçti. ya), “Here and There” (Yön: Darko Lungulov/Sırbistan), “Principles of Life” (Yön: Radu Jude/Romanya) ve özel mansiyon alan Janesz Burger’in “Circus Fantasticus”u (Slovenya). Makedonya Bakanlığı’nın Günlük Yaşamla Uzlaşma Ödülü’nü (15 bin Avro) Tarık Teguia’nın “Rome Rather Than You”su (CezayirAlmanyaFransa), Yunanistan İçişleri Bakanlığı Genel Sekreterliği’nin Cinsiyet Eşitliği Ödülü’nü (6 bin Avro) Jasmila Zbanic’in Grbavica’sı (AvusturyaBosna Hersek AlmanyaHırvatistan), Yunan Parlamentosu TV Kanalı’nın İnsan Hakları Ödülü’nü (15 bin Avro) Bağımsızlık Günleri bölümündeki Francisco Vargas’ın “The Violin”i (Meksika) kazandı. DigitalWave bölümünde gösterilen Evangelos Yiovannis’in “Land of Nod”u Yunan Film Merkezi’nce verilen büyük ödül Dijital İskender’i (15 bin Avro) aldı. Özel mansiyonlar Yorgos Loukakos’un “Madeleine Aktypi”, Nikos Alevras’ın “Mr. Lumiere ...I’m back”, Yorgos Akseherlidis’in “Summer Province Dreams”, Nikos Pomonis’in “A Pink Safety Pin”i arasında paylaştırıldı. Jameson İzleyici ödüllerini ise uluslararasında Altın İskender’i alan “Family Ties” (3 bin Avro), ulusalda Dimitris Koutsiabassakos’un “The Guardian Son”ı (3 bin Avro) aldı. Balkanlar’a Bakış’taki İzleyici ödülünü (2 bin Avro) Corneliu Porumboiu’nun “12:08 East of Bucharest”in (Romanya), DigitalWave’deki İzleyici ödülü ise (2 bin Avro) Yorgos Akseherlidis’in “Summer Province Dreams”in oldu. Yunan FilmTV ve Odyovizüel Teknisyenleri Birliği, Angeliki Antoniou’nun “Eduart”ını, Yunan Film Eleştirmenleri Derneği, Yannis Economidis’in “Soul Kicking”ini en iyi ulusal yapım seçtiler. Eave Eğitim Programı Bursu Romanya’dan yapımcı Ada Solomon’a verildi. Cola İçerken Tanyeli’yi Düşünmek… sı’nın da hasta reçetelerine Amerikan ilaçları yazmadıkları hatırlardadır. Hiçbir mesleğin etki alanı küçümsenemez. “Onun bindiği arabayı süremem” diyen bir taksi şoförü, herhangi bir diktatörü yolda bırakabilir pekala. ??? Mesleğini, duygularının, öfkesinin, tepkilerinin aracı olarak kullanma erdemini gösterenlerden biri de Tanyeli adlı dansöz. Bağdat’daki Amerikan askerlerini eğlendirmek için yapılan daveti, “Irak’ta olanlardan sonra Amerikalıları eğlendiremem” diyerek reddettiği yazıldı gazetelerde. Bağdat’ta bir ya da iki saat sürecek dans gösterisinden alacağı paranın 50 bin dolar olduğu söyleniyor. Reddettiği bu paradır aynı zamanda. Yaşamın bir başka alanında belki de gerçekleştirme fırsatı bulamayacağı protestoyu, muhteşem sanatından ABD’lileri mahrum bırakarak gerçekleştirmiş. Sanatının ya da yaptığı işin öneminin farkında demek ki Tanyeli. Onun bu tavrını sokakta ABD’yi kınayan binlerce göstericinin tavrının yanına eklemleyin. Bir politik bilince, bir siyasal kimliğe sahip olmak gerekmediğini Tanyeli’nin bu soylu tavrından anlamak zor değil. Kitlesel gösterilerdeki “ortak tepki” büyük yığınların duygularını yansıtması açısından önemlidir elbette. Ama mesleğinin, (etkisi ne olursa olsun) toplumda işgal ettiği yer kadar gücünün farkında olanların, bunu “ortak nefret”e eklemleyen “bireysel” bir protestoya dönüştürmesi kanımca daha yararlıdır. Somut sonuçlar alınabilecek eylemlerdir çünkü bunlar. Örneğin, “Borat” adlı rezil filmi gidip seyretmemek, bu “aşşağılık” filmi izleyenlerin gidip bir sinema salonunun önünde slogan atmalarından daha işlevseldir. Çünkü birey, “kitle psikolojisi”nden de bağımsız olarak protest duruşlar sergileyebilir. Ne resepsiyon görevinin, ne de dansözlüğün toplumda dönüştürücü bir gücü yok. Ama, kullanmasını bilenin elinde soylu birer protesto aracına dönüşebiliyorlar. Bu nedenle o resepsiyon görevlisi de, dansöz Tanyeli de mesleklerini Bush’dan daha yararlı hale getirebildikleri için gözümde değerlidirler. Tanyeli hep dansöz kalacak, resepsiyon görevlisi de hep resepsiyon görevlisi. Pinochet ile Bush’a bakın bir de. Gerçekten bir meslekleri var mı bunların? Biri diktatör kalamamış bir soytarı, diğeri de başkan kalamayacak komik bir adam. Kim TaeYong’un ‘Family Ties’ adlı filmi büyük ödül aldı. Aslı SELÇUK SELANİK 1726 Kasım tarihlerinde gerçekleştirilen 47. Selanik Uluslararası Film Festivali’nde büyük ödül Altın İskender’i (37 bin Avro) Kim TaeYong’un “Family Ties” adlı Güney Kore filmi kazandı. Jüri özel ödülü Gümüş İskender’i (22 bin Avro) Mona Zanda Haghighi’nin İran yapımı “On a Friday Afternoon”u aldı. On beş filmden oluşan uluslararası yarışmada zafer dört ödülle Family Ties’ın oldu. Güney Kore yapımı Family Ties’ın senaristleri Sung KiYoung’la Kim TaeYong en iyi senaryo ödülünü Karim Ainouz’un “Suely in the Sky”ın (BrezilyaAlmanyaPortekizFransa) senaristleri Mauricio Zacharias, Felipe Branganca, Karim Ainouz’la paylaştı FESTİVALDE VERİLEN ÖDÜLLER Crossroads Ortak Yapım Toplantısı’nın ödülü (10 bin Avro) Türkiye’den katılan Yeşim Ustaoğlu’nun “Pandora’nın Kutusu” projesine verildi. Balkan Fonu’ndan 10 bin Avro kazanan dört proje “Cairo” (Yön: Stergios Niziris/Yunanistan), “A Heart Shaped Balloon” (Yön: Catalin Mitulescu/Roman İkinci Essen Kitap Fuarı kapılarını açıyor ESSEN (Cumhuriyet) Çalışmalarını Essen kentinde sürdüren ve üyelerinin hemen hemen tamamını Essen Üniversitesi mezun ve öğrencilerinin oluşturduğu Kültürlerarası Eğitim Merkezi (IBZ) okuma, eğitim ve (ana)dil öğrenimi konusundaki çalışmalarını şimdi de çift dilli bir “Kitap Fuarı” ile çeşitlendiriyor. Türkçe ve Almanca kitapların sergileneceği fuar, 1 Aralık’ta açılacak ve çeşitlik etkinlikler eşliğinde 10 Aralık 2006 tarihine kadar sürecek. İkinci Essen Kitap Fuarı, Kuzey Ren Vestfalya Aile ve Uyum Bakanı Armin Laschet’in himayesinde yapılıyor. Haziran 2005’te yapılan 1. Essen Kitap Fuarı’yla iyi bir başarı grafiği yakalayan IBZ, ikinci kitap fuarında daha da büyük bir mesafe kat ederek hem farklı kurumları hem de Türkiye ve Almanya’dan tanınmış yazar ve gazetecileri fuar programında bir araya getirmeyi, böylece daha zengin ve iddialı bir program oluşturmayı başardı. STANBULESSEN: AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTLERİ Essen Kitap Fuarı’nın İstanbul ve Essen kentlerinin 2010 Avrupa kültür başkenti ilan edildikleri bir dönemde gerçekleşmesi, kitaplar üzerinden Türkiye ile Almanya, Türkler ile Almanlar ve Essen ile İstanbul arasında atılmaya çalışılan köprünün daha sağlam temeller üzerine kurulmasına yardımcı oluyor. Birçok kurum ve kuruluş 2010 kültür başkentleri çerçevesinde ne yapılabileceğini tartışırken, IBZ iki dilli bir kitap fuarıyla kültürün sadece geleneksel biçimiyle –müzik, dans, tiyatro, sanat– algılanmaması gerektiğini vurgulayan bir çalışma başlattı. Kitap okumanın hem kültürel alışverişin ve etkileşimin, hem de eğitimin ve kültürel zenginliğin önemli bir aracı olduğundan hareketle, mevcut önyargıları yıkmanın ve külyapıtı Almancaya çevirdikleri “Türkische Bibliothek/Türkçe Kitaplık” projesinin mimarı olan Prof. Dr. Erika Glassens da Essen Kitap Fuarı çerçevesinde, yayınevi projesinin ortaya çıkışı ve gelişimi ile ilgili kitapseverleri bilgilendirecek. HER YÖNDEN DESTEK Kitap fuarının uyumda, eğitimde, kültürel bağlamda ve anadil öğreniminde üstlendiği işlevlere uygun olarak fuara destek sunan kurumların farklılıkları da dikkat çekmektedir. Kitap fuarını kültürel ve sanatsal bağlamda değerlendiren Kuzey Ren Vestfalya (NRW) Devlet Kültür Sekreterliği (Staatskanzlei für Kultur), NRW Sanat Vakfı (Kunststiftung NRW) ve Essen Kültür Dairesi (Kulturbüro der Stadt Essen) kitap fuarını destekleme kararı almışlardı. Essen Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü, NRW Türk Veliler Federasyonu, RAA Essen, Essen Göçmen Dernekleri Birliği ise fuarın eğitime ve anadil öğrenimine sunacağı katkıdan dolayı fuarı destekleme kararı aldılar. 1 Aralık Cuma günü saat 17.00’de başlayacak olan fuarın açılış gecesine, Kuzey Ren Vestfalya eyalet yönetiminden, Essen Belediyesi’nden yetkililer, Essen Ünivesitesi Türkçe Bölümü öğretim görevlilerinin yanı sıra sivil toplum örgütleri ve çok sayıda davetli de katılacak. İkinci Essen Türkçe Kitap Fuarı, her gün 11.00 21.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. 2005 yılında olduğu gibi bu yıl da Essen Üniversitesi ana binasındaki “Glaspavillon”da gerçekleştirilecek olan Türkçe Kitap Fuar’ında, okurlar çeşitli içerikte ve her yaş grubuna hitap eden binlerce kitapla buluşma olanağına sahip olacak. İ türleri tanımanın en etkili yollarından birinin, o ülkenin edebiyatını okumaktan geçtiğini düşünenlere böylece yeni bir fırsat yaratılmış oldu. Bu arada Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülmesi ve Türkiye’nin 2008 Frankfurt Kitap Fuarı’nın konuk ülkesi olacağının da açıklanmasının, Türk edebiyatına yönelik ilgiyi daha da arttıracağı hesaplandı. Sonuçta, Essen Kitap Fuarı’nın bu gelişmelerle paralel bir biçimde gerçekleşmesi, IBZ’in doğru yönde çalıştığını gösterdi. Essen’deki kitap şenliğine, Türkiye’nin tanınmış yazarlarından Zülfü Livaneli, Can Dündar, Sunay Akın, Oya Baydar ve Murathan Mungan da katılacak. Ayrıca 70’li yıllarda yaptığı röportajlarla göçmen işçilerin dramını anlatan Günter Wallraff, Alman yazar Asta Scheib ve Türk kökenli Alman yazar Feridun Zaimoğlu da fuarın konukları arasında yer alacak. Öte yandan, edebiyatın kültürel alışveriş ve etkileşimdeki önemini vurgulayan bir çalışma olan, Robert Bosch Vakfı ve Unionsverlag’ın 20 Türk yazardan 20 angi ülkede olmuştu hatırlamıyorum. Büyük bir otelin resepsiyon görevlisi karşısındaki kişinin kim olduğunu fark ettiğinde, “hizmet” amaçlı mesleğini bir an unutup, söz konusu kişiye servis yapmayacağını söylemiş, neden böyle davrandığını soran gazetecileri de “faşist bir katile hizmet edemezdim” diyerek yanıtlamıştı. Bu tavır profesyonellik açısından yanlış bulunabilir. İşe duygusallığın karıştırılmaması gerektiği fikrini taşıyan, her türden insani duygunun üstünü örtmede kullanılan sinir bozucu bir kavramdır zaten şu “profesyonellik” dedikleri. Resepsiyon görevlisinin hizmet vermeyi reddettiği o kişi Şili’yi yıllarca diktayla yöneten faşist general Pinochet’ydi. Eli kanlı, ülkesinde binlerce muhalifin ölümünden sorumlu acımasız bir katil. Bu tepki birçok açıdan anlamlıdır. Resepsiyon görevi gibi, herhangi bir kişiye herhangi bir ayrım yapmadan sunulması gereken küçük bir sorumluluğun, mesleki sınırlar dışında da etkili bir protesto aracı olabilmesi dikkat çekicidir. Karar mekanizmalarında yer almayan, toplumda birey olarak dönüştürücü gücü de bulunmayan bir resepsiyon görevlisinin, bu “küçük sorumluluğun” sınırları içinde yapabileceği yegane eylemdir bu. Yani mesleğinin gerektirdiği “hizmeti”, hak etmeyenlere uygulamamak. Bu ya da benzeri protestolar elbette üzerinde ortak bir nefret duygusu oluşmuş kişilere ya da kurumlara karşı yapılmalıdır. Bir berberin kendisiyle aynı görüşte değil diye müşterisini tıraş etmemek gibi bir tavrı olmamalı tabii ki. O resepsiyon görevlisi, dünya kamuoyunun büyük bir kesiminin nefretini üzerinde toplamış birini protesto ederek, “küçük sorumluluğunu” insanlığın “büyük” tepkisiyle birleştirmiştir. Bir zamanların dediği dedik, astığı astık diktatör eskisi, mesleki etkisi sadece çalıştığı kurumla sınırlı olan bir resepsiyon görevlisini bile aşamıyor demek ki. Her meslek grubundan buna benzer protestolar türetilebilir. Örneğin sokakları temizleyen bir temizlik işçisi de Pinochet’nin bulunduğu sokağı temizlemeyi reddederek “ortak nefretin” hedefi olmuş o kanlı diktatörü hizmetinden mahrum bırakabilir. Irak’a yapılan ABD saldırısından birkaç gün sonra Türkiye’de bazı hayat kadınlarının Amerikalı askerlere seks hizmeti vermeme kararı aldıklarını herhalde anımsıyorsunuzdur. Türkiye Eczacılar Oda H M edeniyetler arası ittifaka hiç mi hiç inanmayan sade bir Türkiye yurttaşı olarak Papa’nın ortalığı birbirine katan ziyaretinin etkilerini bu konuda çok bilgili, dünya siyasetine yön veren köşe yazarlarına bırakıp, günlerdir biriktirdiğim bazı soruları sormak istiyorum. Bu soruların yanıtlarını tek başına bulmam olanaksız olduğundan sizlerin de katkısını isteyeceğim. Acaba Türkiye’de bir dönem milletvekili olan ve aynı maaşı almaya devam eden, ölmüşlerse çoluğu çocuğu en üst emekli maaşı alan ve sınırsız sağlık olanaklarından yararlanan kaç kişi var? Üst düzey bir devlet memuru emeklisiyle emekli bir yüzbaşının emekli maaşları arasındaki fark nedir ? Savunma bütçemiz, sağlık, eğitim ve kültüre ayrılan bütçenin kaç katıdır? Devletin ve belediyelerin sokak çocukları ve en kötü koşullarda küçücük bedenleriyle çalışan çocukların eğitimi, yeniden yaşama katılmaları için ayırdığı bütçe nedir? Böyle bir bütçe var mıdır? Tüm Türkiye’de kaç üniversite AL GÖZÜM SEYREYLE IŞIL ÖZGENTÜRK En Çok Merak Ettiklerim Güneydoğu’da görev yapan korucu sayısı nedir? Bunlara yapılan aylık toplam ödeme nedir? Güneydoğu’da yatırım yapmak için son yirmi yılda kaç girişimci teşvikli kredi almış ve bu kredileri nasıl kullanmışlardır? Güneydoğu’da yüksek bütçeli Avrupa Birliği fonlarının bölgenin kalkınmasında ne tür yararları olmuştur? Bunların somut çıktıları var mıdır? Ülkedeki gerçek işsiz sayısı nedir? İşsiz sayısı gerçekten azalmakta mıdır yoksa insanlar iş aramaktan umutlarını kesip kendilerini eve mi kapamışlardır? Yanlış sulamadan ve civar fabrikaların atıklarından ötürü kurumakta olan su havzalarıyla, göllerle ilgili herhangi bir çalışma, geliştirici, onarıcı bir proje var mıdır? Dünyanın pek çok ülkesinde devlet, iş bulamayan, açlık sınırında olan vardır ve bunlara ayrılan bütçe ne kadardır? Devletin bir özel girişim olan vakıf üniversitelerine ayırdığı bütçe ne kadardır? Bu vakıf üniversitelerinde okuyan öğrencinin bir yıl boyunca ödediği en az para ne kadardır? Tüm Türkiye’de öğrencilerin ucuza kalacakları yurt sayısı nedir? Kentlerinde üniversite olan belediyeler, bu genç insanların barınması, beslenmesi için ne tür girişimlerde bulunmaktadırlar? Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun bir üniversite öğrencisine verdiği karşılıklı burs ne kadardır? Ara eleman sıkıntısı çeken ülkemizde kaç meslek okulu vardır? Devlet protokolünün ve belediye başkanlarının makam arabalarının toplam maliyeti ne kadardır? Ayrıca yılda ne kadar koruma parası bütçeden kesilmektedir? yurttaşlarına para yardımı yapmakta; acaba iktidar ve muhalefetin böyle bir niyeti var mı? Gene dünyanın pek çok ülkesi IMF’ye borçlarını bir çırpıda ödeyip bu boyunduruktan kurtulma yoluna gitmektedir, bizde böyle bir istek var mı? Olabilir mi? Hemen hemen her mahallesinde bir cami olan ülkemizde kaç dindar yurttaş bu camilere gidip namaz kılmaktadır? Kapısı kapalı, imamı başka işe gitmiş kaç cami vardır? Devletin yaşlılar ve çocuklar için güvenli bir projesi var mıdır? Devletin özürlü yurttaşlar için geliştirdiği bir proje var mıdır? Yerim kalmadı, ama sorular kaldı. Diyorum ki, bir hayal olsa yurttaşlar gazetelere telefon edip, faks çekerek, email atarak köşe yazarlarının, muhabirlerin bu konuda yazmalarını istese ve herkes de buna canı gönülden uysa. O zaman önemli saydığımız pek çok olayın hayatımıza hiçbir etkisi olmadığını, gerçek çözümler için başka şeyler yapmamız gerektiğini bir güzel anlarız. isilozgenturk@gmail.com Resmin virtüözü Duran Karaca yaşamını yitirdi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Toplumsal gerçekçi resimlerindeki ustalığı nedeniyle “resim virtüözü” olarak nitelendirilen ressam Duran Karaca yaşamını yitirdi. Yarım asırlık birikimi ile yarattığı eserlerinde, renk, biçim ve kompozisyonu dengeli bir biçimde kullanarak, armonik, estetik bir bütün halinde resimlerini oluşturan Duran Karaca kansere yenik düştü. Doğup büyüdüğü Çukurova yöresinin doğa ve insan kaynağından esinlendiği resimlerinde pamuk işçilerinin yaşamını, Güney Anadolu doğasının koşulları içinde gerçekçi bir anlatımla sunan ve pek çok ödülün sahibi olan Karaca, son olarak ARTFORUM Ankara 2. Plastik Sanatlar Fuarı 2006 Sanatçı Onur Ödülü’nü almıştı. Sanata Saygı Derneği Onur Ödülü’ne de değer görülen ve son dönemdeki çalışmalarını geçen mayıs ayında Hacettepe Üniversitesi’nde sergileyen Karaca’nın cenazesi, Kocatepe Camisi’nde öğle namazının ardından kılınan cenaze namazı sonrasında Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi.