Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 BEŞİR ATALAY YİMPAŞ’IN KURULUŞU ANAR’DAKİ HİSSELERİNİ BAKAN OLDUKTAN C haberler GÜN SONRA SATTI KASIM CUMA İşte bakan bağlantısı MURAT KIŞLALI ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’nin YİMPAŞ ile ‘‘ilişkilendirilmesine’’ gösterdiği sert tepkiye karşın, Devlet Bakanı Beşir Atalay’ın, bakan olduktan sonraki dönemlere kadar, YİMPAŞ’a ait ANAR Sosyal Araştırmalar Merkezi Limitet Şirketi’nde pay sahibi olduğu ortaya çıktı. Atalay, AKP için kamuoyu araştırmaları yapan ANAR’daki hisselerini 18 Kasım 2002’de kurulup 28 Kasım’da güvenoyu alan 58. hükümette bakan olduktan 12 gün sonra, 10 Aralık 2002’de devretti. Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 1 Mayıs 2003 tarihli ve 5789 sayılı nüshasına göre, Devlet Bakanı Atalay, 10 Aralık 2002’de yapılan ANAR ortaklar kurulu toplantısında ‘‘200 milyon liralık yüzde 0.4’lük’’ ANAR hisse senedi payını, YİMPAŞ’a ait Atlas Nehir İletişim AŞ’nin genel müdürü Ahmet Hüküm’e sattı. ANAR’ın yüzde 99.4’üne sahip olan Atlas’ın Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı YİMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar yapıyor. Uyar, ANAR ile ilgili olarak hafta sonunda bir gazeteye, ‘‘ANAR bizim şirketimiz, YİMPAŞ Atlas’ın (Atlas Nehir İletişim) alt şirketi. Eskiden başındaki insan benim üniversiteden hocam Beşir Atalay’dı’’ demişti. Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 25 Mart 1998 tarih ve 4509 sayılı nüshasına göre, Atlas Nehir İletişim’in 31 Aralık 1997’de yapılan toplantısında, şirketin yönetim kurulu başkanlığına Dursun Uyar seçildi, yönetim kurulu üyeleri arasında da Mithat Erbek ve Mustafa Güleç de yer aldı. YİMPAŞ Holding, YİMPAŞ Gıda ve YİMPAŞ Yozgat İhtiyaç Maddeleri Yönetim Kurulu üyesi olan Uyar, Erbek ve Güleç hakkında, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından çok sayıda suç duyurusunda bulunulmuş, Yozgat asliye ve sulh mahkemelerinde de çok sayıda dava açılmıştı. ‘TEFECİLERLE İFTİRAYA KALKIYORSUNUZ’ Başbakan Erdoğan, YİMPAŞ iddialarıyla ilgili olarak ‘‘AKP’nin kuruluşunda bu tür holdinglerin parası vardır gibi yanlış yollara girmeyin, AKP’nin kuruluşunda buralardan bir kuruş gösteremezsiniz, bunu gelin bize ispatlayın, göreyim sizi. Tefecileri bulup bize iftira etmeye kalkışıyorsunuz’’ diye konuşmuştu. BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Çığır Açmak yerde görüldü. Ecevit’in, çağdaş ve ilerici fikirleri vardı: Ezilenlerin ve işçi sınıfının yanında yer aldı. “Emek en yüce değerdir”, “Sömürüye son!”, “Toprak işleyenin, su kullananın!”, “Ne ezen ne ezilen insanca hakça bir düzen!” diyordu. Bu sloganlarla halk kitlelerinin gönlünü fethediyordu. Halk da “Karaoğlan” deyip onu bağrına bastı. Türkiye’de ilk grevlitoplu iş sözleşmeli sendika hakkı tanıyan, iş güvencesi yasasını çıkaran o oldu. Bu düşüncelerin vardığı nokta, sol ve sosyal demokrasi olmuştur: “İnsanca, hakça bir düzen”in anlamı da buydu. Daha da önemli olanı, bu fikirlerle çığır açmıştı Ecevit. Bitmedi: Kıbrıs’ta, yerli Türklere karşı süren kıyıma karşı, doğruca Kıbrıs’a çıktı, etnik tezgâhları bozdu. Böylece, ulusal kimliğine sahip çıktı. Bunlara ekli olarak, siyasette “dürüstlüğü” ile de örnekti Bülent Ecevit. Onu, her zaman anılacak bir insan olarak, toprağa verdik ve bir de bu yolla bağrımıza basacağız. ? Gelip durduğumuz Türkiye’nin durumunu da hatırlatmalıyız: Ülkemiz, özellikle 12 Eylül’den bu yana, her yönden kaybeden bir ülkedir. 2002 seçimlerinden bu yana da, deyimin tam anlamıyla “çığırından çıkmış” bir ülkeyiz. İktidarda dinci bir parti oturuyor; ve dış güçlere teslim olmuş durumdadır. Bunun sonucudur ki, bağımsız, laik ve demokratik Cumhuriyet, sürekli olarak kaybediyor. Bu gerçeği bilmek zorundayız. Hepimiz demokrasiye bağlıyız; ama bu demokrasi, sıradan bir “sandık demokrasisi” değil, “gerçek bir demokrasi” olmalıdır. Bugünkü gidişe seyirci kalarak başarılabilecek bir iş değildir bu. Her yönüyle Cumhuriyete sahip olmak, yeni bir çığır açmaya götürüyor bizleri... D Mağdurlardan YİMPAŞ’a siyah çelenk YOZGAT (AA) YİMPAŞ Holding’in Yozgat’ta bulunan merkez binası önüne Sıvas’tan gelen bir grup yeşil sermaye mağduru, Almanya’nın tüm dünyada İnterpol kanalıyla aradığı holding başkanı Dursun Uyar ve yönetimini protesto etti. Merkezi Sivas’ta bulunan ‘‘YİMPAŞ Mağdurları Derneği’’ üyelerince düzenlenen eylemde, polis ekipleri geniş güvenlik önlemleri aldı. YİMPAŞ Mağdurları Derneği Başkanı Mustafa Taşköprü, holdingin yönetim kurulu başkanı Dursun Uyar’a ulaşamadıkları için böyle bir eylem düzenlediklerini belirterek yaşadıkları sorunları anlattı. Taşköprü, ‘‘Mağdurlarımızın tamamına, kâr payı ödemesi yaptık demeleri bir yalandır’’ dedi. Mağdurlar, holdingin giriş kapısına siyah çelenk bıraktı. HAFTA SONUNDA GÖREVİ BIRAKMAYA HAZIRLANAN SPK BAŞKANI DOĞAN CANSIZLAR HÜKÜMETİ İŞARET ETTİ Yeşil sermayede ihmal ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hafta sonunda görev süresi sona erecek olan Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Doğan Cansızlar, yeşil sermayeyle ilgili gerekli teknik çalışmayı yapıp 2003 Aralık’ında ilgili Bakan Abdüllatif Şener’e gönderdiklerini söyledi. Cansızlar, ‘‘Yasayı çıkarmak bizim yetkimizde değil’’ dedi. SPK Başkanı Cansızlar, görev süresinin 17 Kasım’da dolacak olması nedeniyle düzenlediği basın toplantısında altı yıllık çalışma dönemini değerlendirdi ve gazetecilerin sorularını yanıtladı. Cansızlar, YİMPAŞ konusundaki sorular üzerine, ‘‘İzinsiz halka arzlarla ilgili ‘400 bine yakın vatandaş kitlesi var ve 5 milyar Avro’ya yakın bir miktar söz konusu, bunlarla ilgili bir çözüm bulmak gerekir’ diye düşündük ve teknik bir çalışma yaptık. 2003 Aralık ayının sonuna doğru ilgili bakan olan Abdüllatif Şener’e gönderdik. Ondan sonraki durum bizimle alakalı değil. Yasa çıkarmak bizim yetkimizde değil’’ dedi. ‘OLAY YENİ DEĞİL’ Cansızlar, izinsiz halka arza ilişkin, Başbakanlık’taki İrticayla Mücadele ve Takip Kurulu’na düzenli olarak bilgi aktardıklarını kaydetti ve bu olayın yeni olmadığını da vurguladı. Yakın gelecekte yasalaşması öngörülen Türk Ticaret Yasası’nda bundan sonraki durumları ilgilendiren düzenlemeler yapılmasının düşünüldüğünü anlatan Cansızlar, kendi taslaklarının ise zamanaşımı süresini 5 yıldan 20 yıla çıkartması itibarıyla mevcut durum ve öncesini de kapsadığını kaydetti. ‘Duruşumuzu bozmadık’ Cansızlar, başkanlığı döneminde görev alanına hükümetten bir müdahale olup olmadığı konusunda ise ‘‘Yorumda bulunmak istemiyorum. Fakat duruşumuzu bozmadık’’ değerlendirmesini yaptı. Ayrılırken nasıl bir ruh hali içinde olduğuna ilişkin soruya ‘‘Devlette küskünlük, kırgınlık olmaz’’ diye yanıt veren Cansızlar, yerine gelecek başkanın teknik bilgisinin yanı sıra dışa açık ve temsil kabiliyeti olması gerektiğini belirtti. Cansızlar, İstanbul Altın Borsası (İAB) Başkanvekili Vahdettin Ertaş hakkında Sermaye Piyasası Kurulu lojmanında otururken İAB’den kira yardımı almasıyla ilgili başlatılan incelemenin de sürdüğünü bildirdi. ilimizde “çığır”, zengin anlamları olan bir kelimedir. Onlardan biri, başkalarının da uyabileceği, “yeni bir biçim, yöntem ya da yol” anlamına. Ondan türetilen “çığır açmak”, daha zengin bir anlama bürünmüş. Sözlüklerde, “Atatürk, bütün Doğu ulusları için kurtarıcı bir çığır açtı” örneği, bu anlamı açıkça ortaya koyuyor. Bir de “çığırından çıkmak” var ki, “doğru ve uygun yolundan ayrılmak” oluyor. Yakın tarihimizde her ikisinin de örnekleri var: 1923 devrimi, bir “çığır açmak”tı. Başında Atatürk’ün olduğu bir kadro, çağdaş bir devletin ve toplumun temellerini attı, “bağımsız, laik ve demokratik devlet ve toplum” böyle doğdu. Bu, beklenen bir şey olduğuna göre, insanlarımız da onun arkasından gittiler. Bütün bir Müslüman dünyada, benzerimiz yok! Ne bir kabile, cemaat ve ne de ümmetiz; çağdaş ve uygar dünyanın üyesi, bilinçli bir milletiz. Türkler, Kürtler, Çerkezler... Sünniler, Aleviler, Süryaniler.. hepimiz, hak ve görevlerde ortak olarak, bu topluluğun barışsever öğeleriyiz; kafalarımız geriye dönük değil, geleceğe çevrili çağdaş insanlarız. 1923 Devrimi’nin açtığı çığır budur. Yolları açanların başında yürümüş olan Atatürk’ün bugün, ebediliğe göçünün 68. yılı. Anıtkabir’e, ibadet için değil, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” kuşaklar olarak yürüyeceğiz; ve orada, daha insanca bir dünyada daha insanca bir Türkiye kurmak için and içeceğiz... ? Bir haftaya yakın bir süredir, örnek bir insanı yitirmenin de acısı içindeyiz: Demokrat, laik ve aydın olarak Bülent Ecevit’i kaybetmenin acısıdır bu. 19601980 arasının çalkantıları içinde ortaya çıktı ve sahnedeki baş aktörlerden biri Ecevit oldu; 1990’lı yıllarda da, saygın bir A DLİ TIP RAPORU El Kadı’nın imzaları da sahte çıktı İLHAN TAŞCI ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘‘Kendime inandığım gibi inanıyorum’’ dediği terör finansörü Yasin el Kadı’nın Türkiye’ye girişinin yasaklı olduğu dönemde noterde yaptığı işlemlerdeki imzalarının ‘‘sahte’’ olduğu ortaya çıktı. Adalet Bakanlığı’nca yürütülen gizli soruşturma kapsamında, Adli Tıp Kurumu yaptığı imza karşılaştırması sonucunda El Kadı’ya ait olduğu belirtilen imzaların ‘‘aynı el ürünü’’ olmadığını raporlaştırdı. BM Güvenlik Konseyi kararı uyarınca 2001 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla malvarlığı dondurulan Yasin el Kadı’nın yasaklı olduğu dönemde Türkiye’de giriş yaparak noterde işlemlere imza attığı iddiası üzerine Adalet Bakanlığı gizli soruşturma başlattı. Adalet Bakanlığı Müfettişleri Nevzat Arslan ile Ünal Turan’ın görevlendirildiği soruşturma şöyle gelişti: Kadı, Türkiye’ye girişinin yasak olduğu 2 Nisan 2004 tarihinde, İstanbul 35. Noteri’ne ‘‘giderek’’, sahibi olduğu Caravan Dış Ticaret ile Ella Prodüksiyon şirketlerini temsile yetkili olarak kendisiyle ortağı Ömer Zubair’i gösteren belgeyi imzaladı. Emniyet Genel Müdürlüğü’nden El Kadı’nın Türkiye’ye giriş çıkış yaptığı tarihler soruldu. Emniyet, resmi yazıyla El Kadı’nın Türkiye’ye son olarak 28 Ağustos 2001’de giriş yaptığını, 31 Ağustos’ta da ayrıldığını bildirdi. Bu yanıt üzerine müfettişler, Kadı’ya ait olduğu belirtilen imzayı atan kişinin kendisi olup olmadığını araştırdı. Adli Tıp Kurumu’ndan, Yasin el Kadı’nın 1992, 1998, 1999 ve 2001 yıllarına ait vekâletname ve sözleşmelerdeki imzalarıyla yasaklı olduğu dönemdeki belgelerdeki imzaların karşılaştırılması istendi. Doktor Çetin Seçkin, Uğur Günaydın ve Lokman Başer’den oluşan heyetin raporunda, imzaların ‘‘aynı el ürünü’’ olmadığı belirlemesi yapılarak noterde imza atan kişinin El Kadı olmadığı ortaya konuldu. İŞLEMLERİ YAPANLAR İÇİN SUÇ DUYURUSU Adalet Başmüfettişi Ünal Turan, Adli Tıp Kurumu’nun imzaların Yasin el Kadı’nın ‘‘el mahsulü’’ olmadığı belirlemesine işaret ederek ‘‘işlemleri gerçekleştirenler hakkında cezai açıdan’’ soruşturma yapılması istemiyle 6 Ekim 2006 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. İmar Bankası’nda hükümet suçlu Cansızlar, İmar Bankası bono mağdurlarıyla ilgili hükümeti suçlayarak ‘‘Vatandaşın bono alması ile mevduat açması arasında bir fark yoktu’’ dedi. Bankaların güven müesseseleri olduklarının altını çizen Cansızlar, ‘‘Bu durumla ilgili kanuni düzenleme yapılırken ticari mevduatın dahi kapsama alındığı bir ortamda, bono ile ilgili konuların kapsam dışına çıkarılması düşündürücü. Bono alan vatandaşların da kanunla düzenlemeler yapılarak mağduriyetlerinin giderilmesi gerekiyordu ama olmadı’’ diye konuştu. Cansızlar, akaryakıt dağıtım şirketlerine verilen cezalar anımsatılarak bunlardan halka açık olanların bilançolarında olası zararlara karşılık ayırıp ayırmayacakları konusunda ise ‘‘Bu konuyu kurul olarak değerlendireceğiz. Çünkü şirketlerin büyük miktarlara ulaşan karşılık ayırma keyfiyeti, söz konusu olabilecek bir durumdur’’ değerlendirmesini yaptı. Y aşam böyle bir şey. Hepimizin kaderini etkileyen insanları ortak bir duygu içinde uğurlarız. Ecevit’i de öyle oldu. 70 milyonluk bir ülke onunla vedalaştı. Artık Ecevit de tarihin bir parçası. Onu tanıyanlar, onunla tanışıp belli anıları paylaşanlar anlatmaya devam edecekler. Bir gün onlar da kalmayacak. Yazılanlar kalacak. Ölümün insanın aklını başına getirmesi gerekir diye düşünürüm. Acımasızlığıyla bilinen kişilerin yakınlarının ölümleriyle yüz yüze geldiklerinde yüreklerinin yumuşayacağını umarım. Öyle olmasını dilerim. Pek beklediğim gibi olmadığını söyleyebilirim. Bülent Ecevit, birçoğumuzun ortak hafızasında önemli bir yere sahipti. Ona kızdığımız da, onu alkışladığımız da oldu. Onun bizi üzdüğünü düşündüğümüz gibi, mutlaka bizler de onu üzdük. ??? TV8’de Haluk Şahin’le birlikte, Seyfettin Gürsel ve Yılmaz Esmer, Ecevit’in cenazesini izlerken onu değerlendirmeye çalıştık. Haluk Şahin, Bülent Ecevit’in 1990 yılında kendisine imzalayıp verdiği kitabı da programa getirmişti. Bülent Ecevit, uzun siyasi deneyimlerinin ışığında bu kitapta ilginç saptamalarda bulunuyordu. Şahin’in bir bölümünü okuduğu bu değerlendirme kitapçığında darbeler üzerine de önem SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR Elveda Bülent Ecevit ya zorlandı, siyasiler idam edildi. Bu 50 yıla yakın süre, siyasi mücadelelerin yanında, partilerin, siyasetçilerin yok olduğu gelişmelere sahne oldu. Bu koşullarda siyaset yapan bir insanın, bütün bu kırılmalara rağmen ayakta kalması, siyaseti sürdürebilmesi başlı başına önemli bir olaydır. Bülent Ecevit’le 1982 yılında askeri cezaevindeyken, değişik cezaevlerinde yaşadıklarını dinlerdim. Buralardaki inanılmaz kötü koşullara tanık olduğunda şunları söylemişti: “Keşke Başbakan olmadan buraları görseymişim.” ??? Kaderin garip cilvesi onu yeniden başbakan yaptı. Tutuklanan, partisi kapatılan, siyasi hakları elinden alınan Bülent Ecevit, partisi CHP’yi de bir kenara bırakarak, siyasete sıfırdan başladı. Onun o dönemdeki gayretlerini umutsuzluk ve hayranlık içinde izliyordum. Tek başına yeniden bir yeni partiyi nasıl ayağa kaldırabilecekti? İlerleyen yaşında bunu başardı. İnat li yorumlar yer alıyordu. 27 Mayıs’ı da içine katarak 12 Mart ve 12 Eylül darbelerini değerlendiriyor ve bu darbelere ilkesel olarak karşı çıkılması gerektiğini ifade ediyordu. İlerici aydınların bir kesiminin, bu darbeler arasında tercih yapmasını doğru bulmadığını vurguluyordu. ??? Laiklik ve dinle ilgili saptamaları da dikkate değer farklılıklar taşıyordu. Orada da Ecevit’in dikkat çektiği ilginç noktalardan birisi askeri darbe dönemlerinde din istismarına destek verecek yönde kararların alınmasıydı. Ecevit’in uzun siyasi yaşamı inişlerle ve çıkışlarla geçmişti. Başka türlü olması mümkün müydü? Ecevit’in değişik koşullarda değişik tutumlar aldığı da söylendi. Doğruydu. Ancak insaf edelim, Ecevit’in siyasi yaşamı içinde üç askeri darbe olmuştu, bir de postmodern adı verilen 28 Şubat’ı eklersek dört darbe diyebiliriz. Meclisler kapatıldı, hükümetler istifa çılığı, halkı etkilemekteki olağanüstü becerisi, çalışkanlığıyla önemli bir başarı kazandı. Yeniden Başbakan oldu. ??? Bülent Ecevit’le beyin kanaması geçirmesinden iki ay kadar önce uzun bir görüşme yapmıştık. Hikmet Çetinkaya ile birlikte bir yazı dizisi için yaptığımız bu ziyaretin son görüşme olacağını nasıl bilebilirdik ki? Ciddi sağlık sorunları yaşıyordu. Artık bilgisayarın başına oturup yazmasının koşulları bile kalmamıştı. Ancak Türkiye’nin siyasi yapısına ilişkin bir kitap hazırladığını söylemişti. O kitap sanırım tamamlanamadı. O yaşama bağlı, geleceği düşünen birisi olarak, çabalarını sürdürüyordu. ??? Bülent Ecevit, ülkemizin siyasi yaşamında bir köşe taşıydı. Biz çocukken vardı, orta yaşlı insanlar haline geldik, bütün bu dönem boyunca hayatımızı en çok etkileyen birçok önemli kararda imzası ve katkısı bulunuyordu. O artık yok.. Bülent Ecevit’siz bir siyasi döneme başlıyoruz. Aradan zaman geçecek, bugünlerin de tarih olduğu dönemler yaşanacak. Zaman her şeyi ezip geçecek. En büyük gerçek bu… İşte artık Ecevit de yok… oralcalislar?cumhuriyet.com.tr