Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KASIM CUMA dizi C doğan’ın düğününde baş gösterdi. Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, aile cüzdanını vermesi için İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi’ye uzattı. Berlusconi, aile cüzdanını gelin Reyyan Uzuner’e verirken elini öpmek istedi. Elini öptürmek istemeyen Uzuner, bir süre direndi. Ancak kazanan Berlusconi oldu, gelin hanımın elini öpmek için biraz daha eğilmek zorunda kaldı, ama zahmetli bir hareketten sonra gelinin eline öpücüğü kondurdu. TESETTÜR NASIL MODA OLDU? AKP iktidarıyla birlikte tesettür de birden moda oluverdi. Tesettür defilelerinde hızlı bir artış olurken bu defilelerin konukları TBMM Başkanı Arınç, Başbakan, bakan ve milletvekillerinin türbanlı eşleriydi. Münevver Arınç’ın konuk olarak katıldığı ve Devlet Konuk Evi’nde yapılan bir defile ise tartışma yarattı. Bir tesettür defilesinin sloganı ise oldukça ilginçti: ‘‘İstiridye açıldı, örtünün sırrı çözüldü: Kıymetli olan gizlenir.’’ ‘7 YAŞINDAN BÜYÜK ERKEKLER GİREMEZ’ AKP iktidarıyla RP döneminde sıkça gördüğümüz haremselamlık uygulamalar, bu kez kamu kurumlarını da içine alacak biçimde yeniden boy gösterdi. Ankara Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere birçok AKP’li belediye, havuz ve bazı tesislerinde ‘‘haremselamlık’’ uygulaması başlattı. Ankara Altınpark ve Sincan Harikalar Diyarı Gençlik Merkezi’nin havuzunda ‘‘kadınlarerkekler günü’’ uygulaması tartışma yarattı. Keçiören Belediyesi de, Kalava Vadisi Spor Tesisleri’nde yüzme havuzunu ayırdı. 7 yaşından büyük erkek çocuklar, anneleriyle birlikte olsa bile kadınlara ayrılan günlerde havuza giremiyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin açtığı ‘‘Hanımlar Lokali’’ne de, 7 yaşından büyük erkek çocuklar alınmıyor. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in savunması hijyen kuralları üzerineydi: ‘‘Lokaller hanımlarımız için açıldı. Hanımlar rahat etsin istiyoruz. Çocuklarla büyüklerin böyle yerlerde aynı ortamda bulunmaları hijyen açısından ne kadar doğru? Havuza çocuklarla büyükler beraber girmemeli.’’ TAŞLANAN GAZETECİ Son dönemde yaşanan bazı olaylar, 2006 Türkiyesi’nin geldiği noktayı da gösteriyor. İzmir’in gözde tatil beldesi Karaburun’da bikinisiyle denize giren gazeteci Gülden Aydın’ın kızı Ceren Aydın, ‘‘Bikini giyen pislikleri istemiyoruz. Gideceksiniz buradan’’ diyen 4 haşemalı erkek ve 10 tesettür mayolu kadının saldırısına uğradı. Konya’da Hz. Muhammed’e hakaret karikatürlerini protesto etmek amacıyla düzenlenen ‘‘Resul’e sadakat’’ yürüyüşü sırasında bir kadın gazeteci ‘‘başı açık olduğu’’ gerekçesiyle ‘‘tahrik edici’’ bulunarak taşlı saldırıya uğradı. Yaklaşık 30 kişilik grup, otobüsün üzerinden mitingi izleyen gazeteciye ‘‘kahpe, kâfir’’ diye bağırdı. Bununla da yetinmeyen grup, gazeteciyi taşladı. ETEKLER NASIL UZADI? 11 Türban tartışmaları uluslararası ilişkilerde de kendini gösterdi. Emine Erdoğan’ın yanağına Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis’in öpücük kondurması iki ülke arasında neredeyse krize neden olacaktı. Erdoğan ailesinin ‘‘öpmeöpüş me sendromu’’, bu kez Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın düğününde baş gösterdi. İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, aile cüzdanını gelin Reyyan Uzuner’e verirken elini öpmek istedi. Elini öptürmek istemeyen Uzuner, bir süre direndi. AKP İKTİDARI İSLAMİ HAYAT TARZINI İKTİDAR OLDUKTAN SONRA HEMEN HER ALANDA DAYATTI HAREM SELAMLIK UYGULAMASI SIK GÖRÜLMEYE BAŞLADI Karada türban denizde haşema T ürkiye, son 4 yılını türban tartışmalarıyla geçirirken haremselamlık uygulamaları ve tesettür defilelerinde artış dikkat çekti. AKP hükümetinin iktidara geldiği günlerde ilk çıkan kriz de yine türban nedeniyle yaşandı. TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın, bir yurtdışı gezisine giden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i türbanlı eşi Münevver Arınç ile uğurlaması ‘‘protokolde türban sıkıntısı’’na yol açtı. Kriz, Arınç’ın TBMM’nin açılış resepsiyonuna eşiyle ev sahipliği yapmak istemesiyle daha da alevlendi. Arınç’ın son anda geri adım atarak eşini resepsiyona getirmemesi de krizi çözemedi. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, dönemin Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları ile CHP lideri Deniz Baykal, boykot ederek resepsiyona katılmadı. Arınç, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle TBMM’de verdiği resepsiyonu için bu kez davetiyelere eşinin adını yazdırmadı. Arınç, gazetecilerin ‘‘Resepsiyon davetiyesinde yalnız sizin isminiz var, bunun nedeni nedir’’ sorusuna verdiği yanıt ise hafızalara kazındı: ‘‘Bunun karşılığı şeyini şey ettiğimin şeyidir.’’ Arınç, daha sonra yaptığı açıklamada ise ‘‘Bugün biraz da sinirli olarak verdiğim cevabın maksadını aşan bir üslup olduğunu kabul ediyorum. Bu açıdan üzüntümü belirtmek isterim’’ diyerek durumu düzeltmeye çalıştı. S on dönemde yaşanan bazı olaylar, 2006 Türkiyesi’nin geldiği noktayı da gösteriyor. Cumhuriyet kızlarının, cumhuriyetin ilk yıllarında 19 Mayıs törenlerinde giydiği mini eteğin yerini maksi etekler, şortun yerini ise şalvarlar aldı. Emine Erdoğan ise, başını biraz geriye çekerek bunu engellemeye çalışmış, ancak başarılı olamamıştı. Bu sahne, nedense TRT’de yayımlanmadı, Anadolu Ajansı da bu fotoğrafı servise koymadı. Hatta bu engellemenin Başbakanlık yetkililerince yapıldığı ileri sürüldü. Tüm yaşananlardan sonra Emine Erdoğan’ın yaptığı açıklama, tartışmayı daha da alevlendirdi: ‘‘Öyle bir şey olsaydı, Tayyip Bey müdahale ederdi.’’ Emine Erdoğan, izleyen günlerde ‘‘Öyle bir şey olsaydı Tayyip Bey müdahale ederdi demedim. Tayyip Bey de yanımızdaydı dedim’’ açıklamasını yaptı. Ancak ‘‘Tayyip Bey de yanımızdaydı’’ derken, ‘‘Tayyip Bey yanımızdayken Karamanlis beni öpemez’’ mi demek istedi tam olarak anlaşılamadı. ELİNİ ÖPTÜRMEYEN GELİN Erdoğan ailesinin ‘‘öpmeöpüşme sendromu’’, bu kez Erdoğan’ın oğlu Bilal Er ‘HANGİSİ LAİK ÜLKE?’ Türkiye’de protokolde yer alamayan Başbakan ve bakanların eşleri, yurtdışı gezilerinde türban şov yaptı. Ürdün, Suriye ve Mısır gibi ülkelere yapılan gezilerde ise ilginç görüntüler ortaya çıkıyordu. Başı açık ve modern kıyafetli Ürdün Kralı Abdullah’ın eşi Kraliçe Reina ile türbanlı ve bileklerine kadar uzun eteğiyle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan yan yana geldiğinde, ‘‘Acaba hangisi laik ülke’’ sorusu akıllara geliyordu. BAŞBAKAN’IN EŞİ ÖPÜLÜRSE... Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın yanağına Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis’in öpücük kondurması iki ülke arasında neredeyse krize neden olacaktı. Karamanlis, Erdoğan ailesini uğurlarken Erdoğan’ı öpmüş, Emine Erdoğan’ı da öpmek için yanağına doğru eğilmişti. Cumhuriyet Kadınları Derneği Başkanı Sarıhan: ‘ALIŞIRIM, ALIŞIRLAR, ALIŞACAKLAR’ Arınç’ın ilk frakını denediği zaman yaptığı açıklama da, türban yasağına bir gönderme gibiydi: ‘‘Şimdiye kadar hiç frak ya da smokin giymedim. İlk kez giyiyorum. Kendimi içinde biraz garip hissettim. Ama içtüzük ne gerektiriyorsa onu yapacağız. Pek rahat görünmüyor ama kurallar gereği giyeceğiz. Zevkle giyeceğim. Ben de alışırım, alışırlar, alışacaklar.’’ Arınç, resepsiyonlarına türbanlı eşini getirmedi, ancak TBMM’ye kara çarşaflı ziyaretçilerin alınması sık sık tartışma yarattı. Arınç, bu konudaki tüm tepkilere rağmen uygulamasından vazgeçmedi: ‘‘Emniyet müdürü ve koruma müdürlüğüne, Meclis’e çarşafla gelen ziyaretçi olup olmadığını sordum. 3 yıl içinde 2 kişi çarşaflı olarak TBMM’ye gelmiş. Bir İran heyeti geliyor, bir milletvekili canhıraş feryatla telefon ediyor. ‘Meclis’e çarşaflılar geldi, filan yerde acayip kıyafetli insanlar yemek yiyor’. Ne yapayım, Bahreyn’den, Mısır’dan gelmişler. Meclis’te yabancı misafirlere standart mı uygulayacağız. Benim eşim, başı örtülü BM Genel Kurulu görüşmelerini takip etti. Protokol müdürü, ona ayrıca bir nezaket, yakınlık gösterdi. Dünyanın hangi parlamentosunda böyle bir yasaklama var. Biz sadece genel kurulda, komisyonlarda milletvekillerimiz için başı açık uygulaması yapıyoruz, bunda da sıkıntı yok.’’ ÜLKESİNİ ŞİKÂYET EDEN BİR BAŞBAKAN Başbakan Tayyip Erdoğan, belki de ülkesini yabancı ülkelerde ilk şikâyet eden Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı oldu. Sık sık türban yasağını eleştiren Erdoğan’ın ABD gezisi sırasında CNN International’e yaptığı şu açıklama, belki de AKP’nin geleceğe dönük planları konusunda ipucu veriyordu: ‘‘Bunu yasaklayan bir kanun yok. Sadece bununla ilgili olarak farklı bir algılama ve yorumlama var. Özellikle ülkemizde toplumsal gerilim olmasın diye sabırlı davranıyoruz. Diyoruz ki kurumlar arasında mutabakat olsun, toplumsal mutabakat olsun, bunu bu şekilde çözelim. Kızlarım ABD’de okuyor. Burada bu özgürlük anlayışı var, ama ülkemde yok. Kurumların yaklaşımı toplumun yaklaşımıyla örtüşmüyor. O nedenle biraz sabredeceğiz. Biraz daha bu işin çilesini çekeceğiz. Ama eninde sonunda hak yerini bulacaktır.’’ ‘AKP gerici ideolojiyi savunuyor’ C umhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Şenal Sarıhan, son dönemde yaşanan gelişmelerle ülkedeki tehlikenin giderek yükseldiğini düşünüyor. Gerici düşünceleri Türk toplumuna kabul ettirmek isteyen örgütlerin geçmişte de olduğunu, AKP hükümetinin bu anlayışın bir ürünü olduğununun ortaya çıktığını vurgulayan Sarıhan, AKP’yi TBMM’ye taşıyan diğer görüşü ise şöyle açıklıyor: ‘‘O süreçte başka bir görüş daha hâkimdi. ‘Cumhuriyetin temel değerleri çok güçlüdür, geniş kesimler bu ilkelere bağlıdır, bu değerlerin yıpratılması kolay bir iş değildir, bunlar küçük gruplardır, önemsemek gerekmez’ biçimindeki adamsendeci, ‘Nasılsa bunlar düzelir’ anlayışı, gerici bir ideolojiyi açıkça savunan ve emperyalizmle işbirliği içinde olan bu iktidarı TBMM’ye taşıdı.’’ Hükümetin ilk dönemlerde AB rüzgârıyla özgürlükler savunucusu gibi bir görüntü sunmaya çalıştığını, bunun aslında ‘‘bir şemsiye, maske’’ olduğunu dile getiren Sarıhan, ‘‘din ve vicdan özgürlüğü’’ derken hükümetin asıl amacının ‘‘dincilikgericilik özgürlüğü, mezhep ve tarikatların yeniden özgürce yaşaması, antilaik görüşlerin istediği gibi savunulması, laikliğin yoldan çıkarılması ve antilaik uygulamaların yerleştirilmesi özgürlüğü’’ olduğunu vurguluyor. Kendini sol olarak nitelendiren demokrat bir kesimin ise ‘‘Bu da bir özgürlük alanıdır, bunu da savunmak bizim görevimizdir’’ diyerek iktidarın bu söylemini desteklediğine dikkat Haşema olarak bilinen tesettür mayosunun satışında patlama yaşandı. Tesettür mayosu üreten Haşema, Odema, Adab ve Ranuna adlı markaların yaptığı araştırmaya göre, 2006 yılında tatil yapanların yüzde 20’si haşema giydi. Bu yıl turizm sezonunda 200 bin adet tesettür mayosu satıldı. Haşemada rekor Cumhuriyet kızlarının, cumhuriyetin ilk yıllarında 19 Mayıs törenlerinde giydiği mini eteğin yerini maksi etekler, şortun yerini ise şalvarlar aldı. Atatürk’ün çağdaş Türkiyesi’nde, bir polis mini etek giydiği için bir lise öğrencisine ‘‘Bu etekle okula gitmeye utanmıyor musun? Kim böyle okula gitmene izin veriyor?’’ diyerek saldırabildi. çeken Sarıhan, ‘‘İnsan hakları savunucularının bir tarafı vardır, o da insan haklarını savunmaktır. Kadını esaret altına alan türbanın savunulmasını özgürlük anlayışı olarak görebilir miyiz? Çünkü onlar, bir kafesin arkasına teslim olmuş durumdalar. Buna özgürlük istemek yapay bir özgürlük istemidir. Tarikatlar ve mezhepler, dinsel özgürlük peşinde değil, dünya işlerine karışabilmek peşindeler’’ görüşünü dile getiriyor. Sarıhan’a göre, Danıştay ve gazetemize yapılan saldırılar tehlikenin giderek yükseldiğini gösteriyor. Her gün onlarca yerde saldırı olduğunu dile getiren Sarıhan, ‘‘İnsanlar kendi kendilerini kontrol etme ihtiyacı içinde. Ben bile kıyafetimle ilgili kurallar koyma ihtiyacı içine giriyorum’’ diyerek toplumdaki değişime işaret etti. Sarıhan, ‘‘Bu boğma, bu esaret halkasının giderek daralması, işin çok daha ciddi olduğunu gösteriyor’’ dedi. Başbakan ve bakanların yurtdışı gezilerinde türbanlı eşleri görenlerin Türkiye’de baş örtmenin bir kural olduğu sonucuna vardığına işaret eden Sarıhan, en tehlikeli tablonun da okullarda yaşandığına dikkat çekiyor. Eğitimin ideolojik bir araç haline geldiğini vurgulayan Sarıhan, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘‘İnşallah, Allah razı olsun, hamdolsun’’ diye devam eden dini söyleminin toplumu etkilediğini belirtiyor. Sarıhan, ülkenin geleceği için cumhuriyetin temel değerlerini benimsemiş kitlelerin birlikte hareket etmesi gerektiğini dile getiriyor. H A F TAYA : Hamdolsun Pinokyo