02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ABD BATAKLIĞA SAPLANMAK İSTEMİYORSA... Amerika'nın Ortadoğudaki varlığını oluşturan temel gerekçelerden birinin petrol ve diğer enerji kaynakları olduğunu biliyoruz. Büyük Ortadoğu Projesi de bir anlamda Amerika'nın enerji sorununu çözümleyecek ama daha da önemlisi Türkiye'nin de içinde ve aralarında bulunduğu 22 ülkeyi Sömürgeleştirecek/Amerikanlaştıracak gelişmelere kuşku ve soru işaretleriyle bakanlar için bir kilit projedir. Amerika'nın Irak Macerası yaklaşık 10 yıllık bir geçmişe dayanmaktadır. Hatırlanacağı gibi 1998 yılı Aralık ayında Irak’a saldırmaya başlayan, daha sonra bu saldırıları 'ortağı’ İngiltere ile devam ettiren Amerika, 20 Mart 2003 tarihinde de Irak'a özgürlük vaad ederek yeniden saldırmış ve 9 Nisan 2003 tarihinde başkent Bağdat'ı ele geçirerek Irak'ı işgal etmiştir. Amerika'nın işgaline rağmen bugüne kadar devam eden direnişler ve yapılan saldırılar sonucunda yaklaşık 1.5 milyon insan öldürülmüştür. Uluslararası siyaset bilimcilere göre Amerika'nın başlattığı Irak Macerası ile ilgili olarak bir de 'Irak Rüyası’ vardır. Amerika'nın yapmak istediğini Irak'ı 3 parçaya bölmek olarak açıklayan siyaset bilimcilere göre bu üç bölge, Basra çevresinde bir Şii Bölgesi, kuzeyde bir Kürt Bölgesi ve Bağdat çevresinde bir Sunni Bölgesinden oluşmaktadır. Böyle parçalanmış bir Irak sayesinde Amerika, zengin petrol ve enerji yataklarının olduğu bu üç bölgede isteklerine 'dişe dokunur' bir sorunla karşılaşmadan kavuşmuş olacaktır. Amerika, emperyalizm konusunda 'örnek(!) bir ülke' olduğundan, bazı yerlerde iktidarı çeşitli renkteki devrimlerle tanklara, tüfeklere ve toplara gerek kalmadan da ele geçirebilmektedir. Gerçeklere, gerçekten irdeleyerek bakanların da gördüğü gibi 'emperyalist' kimliği olan Büyük Ortadoğu ve Avrupa Birliği gibi projeler içinde yer almamızı asla onaylamayanların, 'Ilımlı İslam' adıyla bir 'teori' uydurarak ve bu teoriye gerek yurt içinde gerekse yurt dışında hizmet edecek uşaklar bularak silah kullanmadan sömürgeleştirmek istediği ülkeler arasında maalesef Türkiye’nin de adı geçmektedir... C S TRATEJİ TEKEL’in sigara bölümünün özelleştirilmesine tepki gösteren işçiler... 5 göstermektir. Eğer Amerika, Türkiye'nin bu yöndeki taleplerine samimi olarak yaklaşır ve uygulama imkanı sağlarsa, Türkiye'den göreceği dostluktan asla pişmanlık duymayacaktır. Eğer ABD, Türkiye’de yükselen Amerikan Aleyhtarlığı’nın kendisine zarar verecek boyutlara gelmesini istemiyorsa, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde istediği derinliğe ulaşmasına ve ‘gerekeni yapmasına’ engel olmayı aklından bile geçirmemelidir. Eğer, gerçekten Türkiye’yi ‘Stratejik Ortak’ olarak görüyorsa, yapması gereken budur. Aksi takdirde sadece Türkiye’nin dostluğunu kaybetmekle kalmaz, Irak’ta da kendisini içinden çıkamayacağı bir bataklıkta bulur. Dileriz başlatılan kara harekatı sonunda Türk Milleti, hem kara harekatından beklediği sonuçları hem de Amerika’nın Türkiye’ye karşı samimiyetini "Hahh... İşte Şimdi Tamam!.." sözleriyle değerlendirme şansına sahip olur… Millet olarak, bunu söyleyemediğimiz takdirde, Türkiye, bu coğrafyada ‘ismi’ olan ‘ama ‘cismi’ olmayan bir ülke olarak yeni şehitlerin acısına mecbur ve mahkum olacaktır. YANGINDAN TEKEL KAÇIRMAK... Türk Ordusu’nun 21 Şubat 2008 günü Kara Harekatı’nı başlattığı gün, Türkiye’nin en önemli kuruluşlarından TEKEL’in Sigara bölümü 1 milyar 720 milyon ABD Doları (yaklaşık 2 milyar YTL) karşılığında British American Tobacco (BAT) şirketinin oldu. Böylelikle, BAT firması’nın Türkiye sigara pazarındaki payı da yüzde 42’ye yükselmiş oldu.. Bu satış daha şimdiden akıllarda soru işareti bıraktı. Böylelikle Tekel, 2006 yılı faaliyet karı olan 1.99 milyar YTL’ye yakın bir fiyatla satılmış oluyor. Şaşırmayın… Evet, 1 yıllık karına TEKEL satıldı. Türkiye‘de sigara pazarında yüzde 40’lık payı olan TEKEL’in, bu payı, 1 yıllık karına yakın bir rakamla, 3 Anonim şirket, 6 fabrika ve 2 tuz işletmesi müdürlüğü ile birlikte adeta bedavaya BAT’a verildi, BATırıldı… Bu satışın, böylesine kritik bir günde yapılması dikkate değerdir. TEKEL işçilerinin temsilcisi olan Tek Gıda İş Sendikası Yönetimi ile bu satışın öncesinde şaibesiz bir formülde buluşmayı tercih etmeyen hükümet, ‘yangından mal kaçırmak’ olarak tarif edilecek bu satışla, özelleştirmeler konusunda kamuoyunun vicdanındaki mahkumiyetten kurtulmaya pek de niyetli olmadığını göstermiştir. Türkiye’de özelleştirme uygulamaları 1983 yılından bu yana şaibelidir. İngiltere’de Margareth Thaetcher, özelleştirme uygulamaları ile vatandaşlarının bir kuruşunu sonuna kadar savunmuş ve özelleştirmeleri şaibelerden korumuştur. Görülüyor ki bizim ülkemizde özelleştirmeler şaibeler ile beslenmektedir. Bu da yetmezmiş gibi, bu özelleştirmelere şaibeler sebebiyle karşı çıkanlara ‘hain’ muamelesi yapılmakta, şaibeli satışları organize edenler ise ‘Ekonomiden anlayan vatansever’ muamelesi görmektedir. İnanıyoruz ki Türk İşçi Hareketi, Türkiye’deki bu özelleştirme kirliliğine en kısa zamanda ‘dur’ diyecektir,demelidir… TÜRKİYE NE IRAK’TIR, NE DE AFGANİSTAN... Amerika'nın Irak politikasına bakıldığında temel yanlışının, bugüne kadar Türkiye'yi dikkate ve ciddiye almamak olduğu görülecektir. Elbette ki Türkiye'nin hem toplum olarak hem de devlet olarak 'kimyası’, bir Afganistan ya da Irak gibi değildir. Türk'ün bayrağına, bağımsızlığına, vatanına göz dikenlerin, Türk Milleti'nden alacağı cevap asla 'köleliğe rıza göstermek' olmaz... Türkler, canından vazgeçebilir ama, bayrağından, bağımsızlığından, vatanından asla vazgeçmez. Kara harekatının başlamasıyla gençlerimizin askere gitmek için askerlik şubeleri önünde birikmeleri bunun en güzel örneği değil midir?.. Dolayısıyla Amerika, artık tasmalarını elinde tuttuğu ve zaman zaman üzerimize saldığı iki köpekle birşeyler yapamayacağını anlamış olmalıdır. Irak politikasında yanlışlarla dolu geçen 10 yıllık süreye bakıldığında ‘Ben nerde yanlış yaptım?’ diyen Amerika, en büyük hatanın Türkiye'yi 'parayla satın alınabilir bir güç' olarak görmek olduğunu bugün olmasa bile yarın mutlaka anlayacaktır... Ortadoğu'da ve özellikle Irak'ta Türkiye'yi, Türkiye'nin taleplerini, KerkükMusul gibi kımızı çizgilerini dikkate almayan her türlü Amerikan girişimi 'hüsranla' noktalanmaya mahkumdur. Amerika'dan cesaret alarak Türkiye'ye ağızlarından salyalar akıtarak saldıran çakallların Amerika'yı götüreceği adres Irak bataklığından başka bir yer olmaz. Ayrıca Türkiye, bu çakallara pabucunu teslim edecek kadar korkak, ruhsuz ve basit bir ülke değildir. Bugün Amerika'nın Türkiye ile aynı amaçta, aynı çizgide buluşmaya yöneldiğini görüyoruz. Diliyoruz bu buluşmada art niyetler ve gizli hesaplar, yerini samimiyete terketmiş olur. Bu buluşma bir anlamda Irak'taki çakallara geç de olsa gönderilen 'Ben sizler için Türkiye'den vazgeçemem. Türkiye benim için önemli bir müttefiktir' mesajı niteliğindedir. Ortadoğu'nun en temel en önemli coğafyası Türkiye'dir. Dolayısıyla Irak'ta bir yapılanma inşa edilirken Türkiye'nin istekleri de değerlendirilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin Başbakanı da bu bilinç içinde arkasında 70 milyonun olduğunu unutmadan hem Amerika'ya hem de bölgedeki çakallara karşı dik durmalıdır. Tekrarlamak gerekirse burada Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve hükümete düşen görev, söylediğimiz gibi Irak’ın kuzeyinden Türkiye'nin içlerine kadar uzanan güvenlik koridorunun inşası için siyasi ve diplomatik direnci ve kararlılığı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle