02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Melek KIRMACI TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası [email protected] Hiçbir ülke kabul edilebileceğinden bahsetmiyor… C S TRATEJİ 5 Romani Prodi’nin söylediği "Avrupa kurumlarını güçlendirme" amacını taşımıyor. Aksine, ortaya çıkacak anlaşma metni, kendi çıkarlarını gözeten üye devletler arasındaki pazarlık sürecinden kimin galip çıktığına bağlı olarak şekillenecek bir metin olacak. Üye devletlerin kırmızı çizgileri üzerine kurulan hükümetler arası pazarlık, AB’de hayatın yadsınamaz bir gerçeği ve oyunun doğal bir parçası. Üye devletlerin önceden hesaplayamadıkları ancak sonuca büyük ölçüde etki edebildikleri türden bir oyun bu. Anayasanın ikinci bölümünü oluşturan Temel Haklar Şartı’nı reddeden İngiltere, Adalet ve İçişleri ile ekonomik konuların ayrı tutulduğu üç sütunlu yapının devam ettirilmesinden yana. Öte yandan Almanya’nın ağırlığını azaltmak amacıyla Polonya, AB Konseyi’ndeki oy sisteminin kendi çıkarlarına uygun olacak şekilde yeniden düzenlenmesinde ısrar ediyor. Anayasal krizin 2009 yılındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerine kadar aşılmasının imkânsız olduğunu söyleyen Çek Cumhuriyeti ise "ikivitesli Avrupa" yaratılmasından yana. Diğer taraftan anayasa metnini onaylayan 18 ülkenin oluşturduğu "Anayasa Dostları" grubu, anayasa metninin gerisine düşecek herhangi bir anlaşma metninin, kendi halklarının düşüncelerinin önemsenmediğinin bir kanıtı olacağını düşünüyor. A ğzından çıkan her sözün merakla takip edildiği Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, göreve geldikten sonra ilk kez gittiği Brüksel’de, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, Türkiye ile ilgili olarak "Görüşlerim değişmiş değil. Türkiye’nin Avrupa Birliği’nde yeri olmadığını düşünüyorum. Ancak 21–22 Haziran’daki zirvede zaten tartışacak yeteri kadar konumuz var, Türkiye’yi gündeme getirmenin gereği yok" dedi. AB’de Türkiye tartışmasını böylelikle ileri bir tarihe öteleyen Sarkozy, önce AB’deki anayasal krizin çözümü için ilk kez Eylül 2006’da dile getirdiği "minianlaşmanın" üzerinde uzlaşılması için çalışacak. Nitekim cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk sonuçlarının hemen ardından "Fransa, yeniden Avrupa’da" diyerek "Avrupalı partnerlerini" uyarmıştı Sarkozy. Görünen o ki Sarko’nun Fransa’sı, "minianlaşmanın" yeni adı "basitleştirilmiş anlaşma" ile Fransa’nın, Avrupa’da sahip olduğu rolün gücünü ve etkisini Avrupa’ya hatırlatmaya hazırlanıyor. AB Anayasası çöpe Tek sesli bir Avrupa idealinin vücuda büründüğü anayasa, üye devletlerin farklı çıkar ve talepleri nedeniyle uygulanabilirliğini çoktan yitirmiş görünüyor. Üyeler, anayasa metninden kurtarılacak bazı bölümlerle yeni bir anlaşma imzalamayı hedefliyor. tam anlamıyla başarısızlıkla son buldu. Bugün, birlik yedi yıl önce imzalanan Nice Anlaşması ile oluşturulan kurumsal temelde işliyor. Yeni bin yıl ile birlikte kendine yeni bir rol belirleme hevesine kapılan AB’nin yola mevcut kurumsal yapısı ile devam etmesi ise neredeyse olanaksız. Zira Avrupa Topluluğu, Ortak Dış ve Güvenlik Politikası, Adalet ve İçişleri olmak üzere üç sütundan oluşan kurumsal yapıda karar alma mekanizması, birçok konuda nitelikli oy çokluğu ve oybirliği esaslarına dayanıyor. Genişleyerek işlerliğini yitiren ve hantallaşan bir yapıda karar almak bu nedenle oldukça güç. Nitekim bu üç sütunlu yapının birleştirilmesini hedefleyen Anayasa, nitelikli oy çokluğu ilkesinin yeniden tanımlanması yoluyla tüm yasama faaliyetlerinin neredeyse yüzde 95’inin bu esas temelinde yürütülmesini öngörüyordu. Ancak, nitelikli oy çokluğunun yanı sıra AB Konseyi’ndeki oyların dağılımı ve organizasyonun yapısı konularında da reformun öngörüldüğü anayasa metni, üye ülkelerin uzlaşmaz çıkarları nedeniyle küçük parçalara bölünerek rafa kaldırılıyor. 50. yılında kaybettiği ruhunu aramaya çıkan birlik, oldukça sıkıntılı günler yaşıyor. Kuruluş yıldönümünde içeriği bir hayli tartışma yaratan Berlin Deklarasyonu ile üye devletler, "anayasa" yerine "yenilenmiş ortak temel" üzerinde anlaşmaları gerektiği kararına vardılar. Parlak ve umut vadeden fikirler yerine günü kurtarma girişimleri ile anayasa metninden kurtarılacak bazı bölümler, Aralık ayında gerçekleştirilecek hükümetler arası bir konferans ile üye devletlerin üzerinde anlaştığı bir anlaşma metni olarak onaylanacağından, yeniden referanduma gidilmesi zorunluluğundan da böylelikle kurtulmuş olunacak. Bugün, üye ülke hükümetleri arasında gerçekleştirilen pazarlıkların konusunu, ikinci Nice dönemini başlatacak bu yeni anlaşmanın getireceği reformların neler olacağı oluşturuyor. Ancak ikinci Nice döneminin birincisinden daha iyi olacağını söylemek safdillik olur. Zira yenilenmiş ortak temel, Nicolas Sarkozy ve İtalya Başbakanı AB ANAYASASI Neredeyse üç yıl önce AB’ye üye devletlerin üzerinde anlaştığı, "ölü bir metin" olarak doğduğu iddia edilen AB Anayasası, 2121 Haziran’da gerçekleştirilecek AB Liderler Zirvesi’nin ardından tarihin çöplüğüne uğurlanmaya hazırlanıyor. Bugün, kimse anayasanın mevcut şekliyle kabul edilebileceğinden bahsetmiyor. Tüm üye devletlerin onayının arandığı AB Anayasası’nı diriltebilmenin imkânsızlığı açıkça görülüyor artık. Haziran ayında yapılacak zirvenin ardından dönem başkanlığını Portekiz’e devretmeye hazırlanan Almanya’nın Angie’si (Angela Merkel), adil bir uzlaşının kendisi için ne kadar büyük bir önem taşıdığını vurgulama gereği duyuyor. Hatırlanacağı üzere Fransa ve Hollanda’da yapılan referandumlarda "hayır" sonucu çıkmasının ardından verilen "durup düşünme süresi", Almanya’nın dönem başkanlığının bitimiyle son buluyor. Böylesi hassas ve zorlu bir konuda başarıya ulaşmanın Almanya’yı Avrupa’nın lideri konumuna taşıyacağını düşünerek yola çıkan Angie’nin umudu ise yolun sonuna yaklaştıkça tükeniyor. Kendisine Avrupa’nın kurtarıcısı sıfatı yakıştırılan Merkel, birliği dağılmaya kadar götürmesinden endişe edilen anayasa tartışmalarına son verebilmek için yine de çalışmaya devam ediyor. PORTEKİZ’E DEVREDERKEN Almanya Dışişleri Bakanı Frank WalterSteinmeier’in dediği gibi, 21–22 Haziran’da gerçekleştirilecek Zirve, birlik için bir dayanışma testi niteliğinde. Nitekim Avrupa’nın Dostları adlı düşünce kuruluşunun Mayıs ayında yayımladığı bir raporda, daha iyi işleyen bir Avrupa yaratılması için gereken reformların bir an önce gerçekleştirilmesi gerektiği ve reform için elinde bulundurduğu bu son şansı da yitirmesi durumunda Avrupa’nın yeniden bölünebileceği uyarısında bulunuyor.(1) Almanya’nın ardından dönem başkanlığını yürütecek olan Portekiz, Almanya’nın hazırlayacağı yol haritası ışığında anayasal krizden çıkmanın yolunu aramaya devam edecek. Dönem başkanlığı sırasında Afrika ve Akdeniz ile ilişkilere ağırlık vereceğini açıklayan Portekiz’in Dışişleri Bakanı Luis Amado, yeni bir anlaşmaya ivedilikle ihtiyaç duyduklarını söylüyor. Bu yüzden bu ayın üçüncü haftasında yapılacak Zirvede birlik üyeleri, anayasa metninden "kurtarılacak" bölümler üzerinde uzlaşmaya çalışacaklar. Aksi takdirde işlerliğini yitiren ve oldukça hantallaşan birlik, kaçınılmaz olarak belirsizlikler girdabına sürüklenecek. Ancak yine de Zirveden çıkacak sonuç ne olursa olsun, üye devletlerin tümü tarafından kabul edilerek onaylanacak bir anlaşmanın başarılı olması oldukça güç görünüyor. Anayasal krizin aşılması için her ne çözüm üretilirse üretilsin, AB hükümetleri halen devam eden pazarlık sürecinde kamuoyu faktörünü unutmamalılar. Zira kamuoyu desteği olmaksızın varılan herhangi bir anlaşma, birliğe oldukça pahalıya mal olabilir. Dipnot: 1.Friends of Europe, "RoadMap to a New Treaty: Europe’s Future Where to Now?", Discussion Paper, Mayıs 2007, http://www. friendsofeurope.org/ download/publications/ Roadmap%20To%20A%20 New%20Treaty.pdf GÖRÜŞ AYRILIKLARI Aralık 2001’deki Laeken Zirvesi’nde üye devletlerin ortaya koyduğu "reform hedefi" Sarkozy Merkel
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle