24 Ocak 2025 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası gyasin@tusam.net Dünyadan örnekleri ve sistem tartışmaları çerçevesinde… C S TRATEJİ yetkili kılınmış olsa da her iki cumhurbaşkanının rolü "törensel yetkiler"i aşmaz bir zayıflıktadır ve hatta burada "devlet başkanının düzenleyici rolü"nden dahi bahsetmek mümkün değildir. Nitekim bu denli yetkisiz bir cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilerek gereksiz bir meşruiyetle donatılması anayasa mühendislerince eleştirilmektedir. Ancak cumhurbaşkanının halkoyuyla seçildiği tüm bu ülkelerde devlet başkanı "milletin birliği"ni dolayısıyla devletin sürekliliğini sembolize etmektedir. Romanya’da olduğu gibi anayasal yetkilerini zorlayarak ve hatta aşarak parlamento üzerinde dahi etkili olma arzusundaki cumhurbaşkanları olmasına rağmen genellikle halkoyuyla gelen devlet başkanlarının rejimi işler kılmak adına yetkilerini anayasanın gerisinde kullanmayı tercih ettiği görülüyor. Bu, ülkelerin seçim sistemleri, coğrafi büyüklüğü, ekonomik gelişmişliği, tarihi deneyimleri, kuruluş öyküleri, siyasi geçmişleri, hatta nüfus büyüklüğü ve demografik yapısı ile ilgili olduğu kadar bunların toplumda yarattığı siyasi kültür, demokrasi tecrübesi ve uzlaşı kültürünün oturmuşluğuyla da ilgili. Özellikle kutuplaşmış ve siyasal açıdan parçalanmış toplumlarda yarıbaşkanlık sisteminin seçimden seçime tarafların bilenmesi, toplumsal gerilimin artması gibi sonuçlar doğurma potansiyeline sahip olduğu da yadsınamaz. irminci yüzyıl biterken Güney Avrupa, Latin Amerika, eski Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’da Huntigton’un "Üçüncü Dalga"(1) olarak adlandırdığı yeni kuşak demokrasiler, yeni anayasalarıyla hükümet sistemlerini mevcut örnekler üzerinden düzenlediler. Yeni demokrasilerden Romanya ve Ukrayna’da eş zamanlı yaşanan siyasi krizler disiplinler arası çalışan stratejistler için olduğu kadar anayasa uzmanları, siyaset bilimciler ve sistem mühendisleri için de incelemeye değer birer örnek oluşturdular. İki ülkedeki benzer özellikler gösteren gerilim Rusya’nın güçlenmesiyle artan BatıRus çekişmesinin, Batıcı ve Rusyacı uzantılarıyla sistemi tıkayacak denli ülke içine yansıması nedeniyle masaya yatırıldı. Ancak bu krizler bir yandan da yarıbaşkanlık sisteminin uygun olmayan coğrafyalarda ve toplumlarda, istikrarsız ve çatışmacı ortama davet çıkarması nedeniyle önemliydi. Halk oylamasıyla gelen Romanya Cumhurbaşkanı Basescu, yine halk oylamasıyla gelen Romanya Parlamentosunu ve buradan çıkan Tariceanu hükümetini çalışamaz hale getirmiş, sistemi felce uğratmıştı. Basescu’nun, Parlamentonun görevden alma kararı üzerine düzenlenen referandumu yüzde 44’lük seçmen katılımıyla kazanması ise Romanya’da siyasi istikrarsızlığın bir süre daha süreceği ve Basescu’nun kendi programını parlamento çoğunluğuna rağmen uygulama imkânı bulacağı bir dönemi başlattı. Y Cumhurbaşkanı seçimi Cumhurbaşkanının halkoyuyla seçildiği sistemler uzlaşı kültürünün olmadığı ve siyasal açıdan bölünmüş toplumlarda istikrarsızlık yaratıyor. Avusturya’da, 1975’ten beri İrlanda, İzlanda, Portekiz’de ve 1962’den bu yana Fransa’da cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor. Ne var ki bunlardan sadece Fransa için yarıbaşkanlık sisteminden söz edilebilirken diğerlerinde farklı derecelerde parlamenter sisteme yaklaşıldığı görülür. Açıktır ki, Avrupa’da parlamenter sistem kural iken yarıbaşkanlık sistemi istisnadır. Finlandiya’da genellikle hükümetin onayıyla kullanılan ancak bazen –kendi yasa tasarısını geçirtmek gibihükümete karşı kullanılan yetkilere sahip, devletteki rolü oldukça önemli olan ve belirli ölçülerde hareket serbestîsine sahip bir başkan halkoyuyla geliyor.(2) Halk tarafından seçilmesine rağmen Finlandiya’da cumhurbaşkanının yetkileri 1980’lerden itibaren dış politika ile sınırlandırılmış ve 2000 Mart’ında yürürlüğe giren yeni anayasa ile parlamentarizm karakteri daha da belirginleşmiştir.(3) Portekiz’de halk tarafından seçilen cumhurbaşkanının yetkileri 1982’de büyük ölçüde kısıtlanarak başbakan asıl iktidar sahibi yapılmış, yarıbaşkanlık sisteminden tamamen uzaklaşılmıştır. Avusturya ve İzlanda’nın anayasaları yarıbaşkanlık sistemini anımsatsa da uygulamada başkanın siyasal etkisi "klasik" parlamenter sistemdeki cumhurbaşkanından daha fazla değildir ve dolayısıyla sistem de tamamen parlamenter rejim şeklinde işler. Derecelendirme açısından fark ise, İzlanda devlet başkanının yöneten olmaktan çok düzenleyici rolüne karşın Avusturya’da hükümetin parlamentodan başka devlet başkanının da güvenini alması zorunluluğuyla başkanın düzenleyici işlevini aşan bu ayrıcalığında görülür. Yeni demokrasilerden Slovenya’da da halk tarafından seçilen cumhurbaşkanına rağmen iktidar başbakanın elindedir ve parlamenter sistem uygulanır. YARIBAŞKANLIK SİSTEMİ Hükümet sistemleri üzerine çalışan diğer bazı isimlerden farklı olarak Arend Lijpart yarıbaşkanlık sisteminin melez bir sistem olmaktan ziyade zaman zaman parlamenter sistem gibi zaman zaman ise başkanlık sistemi gibi işleyen bir model olduğunu söyler. Yarı başkanlık modeli yürütme gücünün cumhurbaşkanı ve başbakan tarafından paylaşıldığı bir model; cumhurbaşkanının hükümeti etkileme gücü var ancak devlet bürokrasisi üzerindeki asıl güç başbakana ait. Her ikisi de halkoyuyla gelen parlamento ve cumhurbaşkanının aynı dünya görüşünden olması durumunda cumhurbaşkanı herhangi bir engelleme olmaksızın programını hayata geçirebiliyor ve başkanlık sisteminin kuralları işliyor. Başbakana ise figüran rolü bir başka ifadeyle başkanın "baş sekreteri" rolü kalıyor. Parlamento çoğunluğu ve dolayısıyla parlamento içinden çıkan hükümet ile cumhurbaşkanının ayrı dünya görüşlerine sahip olmaları durumunda ise yürütmenin iki başı arasında çatışma yaşanıyor ve birlikte yaşama zorunluluğu ortaya çıkıyor. Tarafların birbirine katlanmasını ve bir arada yaşamanın yolunu bulmalarını gerektiren bu "kohabitasyon" dönemlerinde Fransa’da örneklerine rastlandığı gibi cumhurbaşkanı sistemin tıkanmaması adına kendisini geri çekiyor ve AVRUPA’DAKİ SİSTEMLER Hem Romanya’daki hem de Ukrayna’daki siyasi krizin rejimi istikrarsızlığa sürüklemesinin nedeni, esnek açılımlar sağlamayan ve kazananın hepsini kazandığı yarıbaşkanlık rejiminin bu ülkelerin bünyesine uygun olmamasıydı. Nitekim Romanya Başbakanı Tariceanu da, diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi icrai yetkilerin sadece hükümette toplandığı parlamenter sistemin ülkenin gerçeklerine daha uygun olduğu görüşündeydi. Avrupa’yı baz aldığımızda başta İngiltere olmak üzere Federal Almanya, İtalya, İspanya, Belçika, Hollanda, Danimarka, Lüksemburg, İsveç, Norveç ve Yunanistan klasik parlamenter sistemle yönetilen ülkelerden. 1919’dan beri Finlandiya’da, 1929’dan bu yana YETKİSİZ CUMHURBAŞKANLARI Romanya gibi "üçüncü dalga demokrasileri"nden olan Bulgaristan’da ise İrlanda’da olduğu gibi halk tarafından seçilen cumhurbaşkanına rağmen klasik parlamenter sistem yönetim modeli olarak işletilmiş, "Başkanlı Parlamenter Sistem"(4) olarak da hükümet sistemleri yelpazesine yerleştirilmişlerdir. Burada halk tarafından seçilen bir parlamento, parlamento içinden çıkan ve parlamentoya karşı sorumlu olan bir bakanlar kurulu ve bu sisteme eklemlenmiş olan halk tarafından seçilen ancak yetkileri son derece sınırlı ve sembolik ölçüde tutulan bir devlet başkanı bulunmaktadır. Parlamenter sistemdeki cumhurbaşkanına göre halkoyuyla seçilen devlet başkanının karizmatik etkisi daha fazladır; fark da ancak bununla sınırlıdır. Bulgaristan’da bazı atamalar yönünden İrlanda’ya oranla kısmen daha Sezer Erdoğan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle