17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dr. C. Akça ATAÇ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası . yıl kutlamaları öncesinde AB, hangi politika uygulamalarında nelerin başarı nelerin başarısızlık hanesine yazılması gerektiğine dair kapsamlı bir muhasebe işlemine girişti. Anayasa, tek pazar, enerji, genişleme, sosyal politika, istihdam gibi sıkça tartışılan önemli başlıklarda olduğu kadar, üye ülkelerin bilgi, iletişim ve teknoloji toplumu olma yolunda nerede oldukları konusunda da detaylı değerlendirmeler yapıldı. AB vatandaşlarının doğru bilgiye tam ulaşımını sağlamayı, vazgeçilmez sosyal haklar çerçevesinde ele alan komisyon, bilgiye sahip olma ve bilgiyi paylaşmanın önündeki iletişim, teknoloji, araştırmageliştirme (ArGe) yetersizliklerinden dolayı ortaya çıkmış engellerin kaldırılmasını, bir kere daha mutlak öncelikleri arasında belirledi. AB liderlerinin, Komisyon üyelerinin ve vatandaşların üzerinde uzlaştıkları önemli noktalar, çok yönlü iletişim ve teknoloji bilgisinin kesintisiz akışı sağlanmadan AB’nin kemikleşmiş sorunlarına bir çözüm bulunamayacağı ve ayrı çıkmazlar gibi gözüken birçok sıkıntının aslında, bilgi toplumu olma yolunda atılacak daha ileri adımlarla kolayca giderilebileceği oldu. Sorunların giderilmesi için umut bağlanan yaklaşım… 50 AB’nin ‘bilgi üçgeni’ projesi AB kurumsal anlamda yaşadığı sorunları çözmek amacıyla arayışlarını 50. yıl kutlamalarına da taşıdı. AB yöneticileri, iletişimi artırmanın, birliği daha iyi tanıtacağını, Fransa ve Hollanda’da yaşanan olumsuz anayasa oylaması AB’Yİ ANLATMAK deneyimlerini değiştireceğini düşünüyor. Fransa ve Hollanda’daki anayasa referandumlarından çıkan "çifte hayır"dan sonra çok ‘A düşünen, tartışan yetkililer, aslında AB sınırları içerisinde AB’nin doğru bilinmediği ve bu yanlış veya eksik bilgi akışının durdurulmasının anayasa, derinleşme ve genişlemenin önündeki tıkanıklığı açacağı kanısına vardılar. Böylece bilgi toplumu olmanın iletişim bilgisi ayağında çok önemli bir aksama olduğu kayıtlara geçirildi ve kendi vatandaşlarını AB’den soğutan bir şeffaflık sorununun varlığına dikkat çekildi. İletişimin Konsey, Komisyon ve Parlamento düzeyinde gerçekleştiği ve alınan kararların ne anlama geldiğinin yorumlanmasını sağlayacak tamamlayıcı veya açıklayıcı bilginin eksik kaldığı bir ortamda ilerlemenin sağlanamayacağı, bu şekilde bir kere daha ortaya çıktı. Bu nedenden dolayı, sürekli bilgi akışının olduğu, özellikle AB’nin işleyişine yönelik hiçbir soru işaretinin bulunmadığı yeni bir bilgi paylaşım ortamının yaratılması için çalışmalar başlatıldı. Açıklık olmadan iç ilerlemenin sürdürülemeyeceği ilkesine bağlı olarak, kararların AB kurumlarının kapalı kapılarının ardında alındığına yönelik önyargının kırılması için şimdiden çeşitli yöntemler belirlendi. Buna göre, alınan kararların bütün AB dillerine sürekli ve doğru olarak çevrilmesi, uzun vadede zirve dediğimiz Konsey toplantılarının vatandaşlar tarafından canlı yayın aracılığıyla takip edilebilmesi, bir AB radyotelevizyonunun kurulması ve kurumların web sayfalarının halkın görüşlerini iletebildikleri forum bölümleri içerecek şekilde yeniden tasarlanması, arzu edilen bilgi akışını sağlamak için atılacak adımların başında geliyor. Komisyon, AB kurumlarının üzerine bu konuda düşen görevi yerine getireceğinin garantisini bu şekilde verdikten sonra, üye ülkelerin de özel çaba göstermesi gerektiğinin altını çiziyor. Üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları ile diğer üst düzey görevlileri, özellikle anayasa ve genişleme konularında iletişimi kuracak ve sağlamlaştıracak bilgilerin doğru ve tam aktarılması konusunda yükümlülük altına giriyorlar. ulusal düzeyde çözümünün mümkün olmadığı kabul edilen enerji tüketimini azaltmada ve iklim değişikliği ile mücadelede de AB adına somut ilerleme kaydetmeye yarayacağı düşünülüyor. Bu bağlamda teknolojik ve yenilikçi bilgi ve bu bilgiyi geliştirecek araştırma çalışmaları çok büyük önem kazanıyor. Bilineceği üzere, Avrupa adına yapılan ilk araştırmalar, Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (Euratom) bünyesinde başlatılan nükleer çalışmalardı. Ulusal araştırma politikaları arasında 1974 yılında bir eşgüdüm sağlanabildi ve ortak bir bilim ve teknoloji politikası bundan sonra oluşturulabildi. Piyasada rekabetçi konum kazanmanın ve bu konumu sürdürebilmenin yolunun da bilgi teknolojilerinden geçtiğinin 1980’li yıllarda açıkça ortaya çıkması ile birlikte, Avrupa düzeyinde yapılan bilimsel araştırmaların kapsamı, enerjiden başka konuları da içerecek şekilde genişletildi. Birinci, ikinci ve üçüncü araştırma ve teknolojik gelişme çerçeve programlarını içeren Esprit (19841994), bu ilke üzerine geliştirildi. Özellikle 19871991 yılları arasında gerçekleştirilen ikinci çerçeve programı, AB’den bir bilgi toplumu oluşturma çalışmalarının ilk tohumlarının atılmasına aracılık etti. 19982002 yıllarını kapsayan beşinci çerçeve programı süresince de, bilgi toplumu olmanın araçlarının kullanıcıya nasıl daha kolay ulaştırılacağı, bu araçların nasıl daha kolay kullanılabileceği konularına yoğunlaşıldı. Geçen yıl tamamlanan altıncı çerçeve programı (20032006) ise bir Avrupa Araştırma Alanı yaratma düşüncesi VRUPA ARAŞTIRMA ALANI’ ile geliştirildi. Üç yıl içerisinde önemli adımlar atılmış olmasına rağmen böyle bir ortak alanın Hiç şüphesiz, yönetilmesi giderek güçleşen AB’nin gerçekleştirilmesi için AB, hâlâ süreye ve hatırı sayılır içerisinde tıkanan bazı politika uygulamalarının önünün miktarda fona ihtiyaç duyuyor. Zaten yeni bütçe açılması adına, iletişim bilgisinin yayılması dönemine (20072013) denk gelen yedinci çerçeve girişimlerinden çok şey bekleniyor. Ancak AB’yi bilgi programı ile bu hedef yavaşlatılırken büyüme ve iş toplumu yapacak olan daha ziyade teknolojik ve olanağı yaratacak ArGe’ye yoğunlaşılıyor. yenilikçi bilgi ve bu tür bilginin yaratılması ve Esprit bünyesinde uygulamaya konulan ilk üç edinilmesi de 50. yıl gündeminde çözüm bekleyen çerçeve programının toplam bütçesi, 6 milyar Avro iken konular arasında yer alıyor. 50. Yıl Deklarasyonu’nda bugün yedinci çerçeve programının bütçesi yaklaşık 50 belirtildiği gibi, AB’nin küreselleşmenin olumsuz milyar Avro’ya ulaştı. Böylece yıllık ortalama ArGe etkilerini bertaraf edebilmesi için rekabetçi gücünü harcamaları, 1,5 milyar Avro’dan 7,2 milyar Avro’ya önemli ölçüde artırması gerekiyor. Küresel rekabeti çıktı. Sürdürülen ArGe’nin içeriği de enerji ve lehine çevirebilmesi, yeni iş olanakları yaratabilmesi ve tarımdan; ulaşım, biyoteknoloji, nanoteknoloji ve uzay büyümesi, yenilik yaratabilme ve teknolojik üstünlük konularına kaydı. Yine de toplam ArGe bütçelerinde kapasitesi ile doğrudan ilişkili. Bu kapasiteyi aslan payının ayrıldığı başlık, bilgi ve iletişim genişletebilmesi, yani kendini küresel piyasadaki diğer teknolojileri olmaya devam ediyor. Bir Avrupa aktörlerden farklılaştırması için de kendisinden ArAraştırma Alanı’nın yaratılması, bilgi ve iletişim Ge’ye çok yüksek fonlar ayırması bekleniyor. teknolojilerinin büyüme ve istihdam yaratacak şekilde Deklarasyon da Avrupa’nın zenginliğinin "büyüme, geliştirilmesi, artık çok iyi bilindiği gibi, 2000 yılında istihdam ve sosyal bağdaşıklık" getirecek bilgi ve beceri açıklanan ve AB’yi, çok geride kaldığı küresel olduğunu vurguluyor. Aynı bilgi ve becerinin, artık rekabette, yeniden öne geçirmeyi hedefleyen Avrupa’da bir Lizbon Stratejisi’nin bir parçası. Araştırmacıların, teknoloji fikirlerin ve teknolojinin serbestçe dolaştığı bir laboratuvarı... alanın yaratılmasının, Avrupa ArGe’sini bütünleştirecek çok önemli bir adım olduğu ortada. Ancak AB bunun için, her yeni dönemde giderek artan oranda fon ayırmasına rağmen, üzerinde çalışılan projeler de aynı oranda büyüyor ve karmaşıklaşıyor. Bu da ayrılan fonların hiç bir zaman yeterli olmaması ile sonuçlanıyor. Lizbon Stratejisi’ne göre, üye ülkelerin 2010 yılına kadar GSYİH’lerinin yüzde 3’ünü ArGe çalışmalarına ayırabilmeleri gerekiyor. Ne var ki bu hedefi, sadece yüzde 3,86 ile İsveç ve yüzde 3,48 ile Finlandiya tutturabiliyor. AB ortalamasına baktığımızda bu oranın yüzde 0,3’te kaldığını görüyoruz. AB’nin küresel rakiplerinden ABD ise her yıl GSYİH’sinin yüzde 2,7’sini ArGe çalışmalarına ayırabiliyor. Bu konuda onun da önünde, yüzde 3,2 ile Japonya yer alıyor. Aslında, AB’nin bu farkı kapatabilmek için yeni bir stratejiye ihtiyaç duyduğu da bu şekilde ortaya çıkıyor. C S TRATEJİ 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle