17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 çalmalarıydı. Ve çoğu arabanın arkasında "horn please" (korna çalın, lütfen) yazısının yer almasıydı. Kulaklarımıza inanamadık. Böyle bir şey olamazdı. Gerekçesini kimse bize açıklayamadı. Kaldı ki Hintliler zaten farkında da değillerdi. "N’oluyor biri korna mı çalıyor" der gibiydiler. Bir başka ilginç olay, çoğu arabada dikiz aynalarının olmayışıydı. Belki de bunun için arkasına "horn please" yazmak gereği duyuyordu. Ancak on milyonluk kentte, dahası yirmi milyonluk Kolkata’da(Kalküta) trafik sıkışıklığını görmedik. Çünkü kent içi tüm yollar gelişligidişli ve çok geniş. Ayrıca, tümü birbirini dik kesen yollar. Yollarda trafik ışıkları az. Kimi zaman eli sopalı trafik polisleri trafiği idare etmeye çalışıyorlar. Ancak Kalküta’da beyaz giysili trafik polisleri, büyük ölçüde trafiği idare etmekte etkin oldukları gibi iyi bir görüntü de veriyorlar. Kent içi trafiğinde dikkat çeken noktalardan biri de kent içi otobüsler oldu. Böylesine harap, böylesine kırık dökük bu arabalarda insanlar tıkış tıkış. Otobüslerin camları yok. Ancak tüm pencereler demirli. Bana, bizim tutukevlerinin hükümlü taşımak için kullandıkları arabaları anımsattı. Niçin bu demirler, bilen yok... Daha da ilginci otobüsün kapısız kapısından Hintli yurttaşın dışarıya doğru tuvalet gereksinimini gidermesi... C S Hint Müslümanları su içmek için sırada bekliyor... TRATEJİ geleceğin karanlığının ayırdına varan yabancı için yapılacak tek şey zümrüt gibi yeşil çimlerin üzerine oturarak zihninde kurmaca saatler oluşturup bir an önce o yerlerden ayrılmanın yollarını aramaktı. Yeni Delhi’yi arkada bırakarak Kalküta’ya doğru gecenin karanlığında yol alırken Nehru Üniversitesi’ndeki dekanın söyledikleri aklıma takılıyordu: "Red City" (Kızıl Kent). Eyalet yönetiminin komünist olduğunu anıştırıyordu. Öyleydi de. Orakçekiçli bayraklar cadde ve sokakları süslüyordu. Kent, ötekilerine göre daha derli toplu ve daha Avrupalıydı. İnsanlar daha dingin ve daha saygılı. Daha az dilenci ve daha az sırnaşık ve yapışkan satıcılar. Ve Asya’nın en büyük müzesi: Indian Museum. Görmeden gitmeyeceğime ant içtiğim ve ancak gördükten sonra da gözlerimin, bulmak istediğini, boşuna aradığı bir yer olarak belleğimde yer edeceğine inandığım; rafları bir karış toz ve kirle örtülü, duvarları örümcek kaplı bir müze. Gözlerim Batı’daki müzelere, galerilere alışık olduğu için belki de burada boşa bakar oldum. Ancak antropologların ve fiziki coğrafyacıların çok ilgi duyacağı bir müze. Çokca fosilin ve taşın bulunduğu bu mekanlarda resim ve yontu bulamadım. ÜRKÜTEN YOKSULLUK Bir yanda nükleer teknolojideki başarıları, bilgisayar ve yazılım konusunda dünyada marka olmaları… Diğer yanda ise temizlik anlayışının geri kalması. Yoksulluk ve açlık sorunlarına karşın kutsal inekler sokaklarda dolaşıyor. olmadığı ve oraya gidecek olan dindar kişinin huzur bulacağı bir yerdi. Huzur bulunan başka yerler kültür ve sanat varlıklarının bulunduğu yerlerdir. Girişler ücretli olduğu için hem de güvenlik görevlilerince korundukları için isteyen, giremiyordu. Sözcüğün tam anlamıyla Eden. İnceden esen rüzgar, yerdeki zümrüt yeşili çimler ve anıtların görkemi, insanın insan olmaktan gurur duymasına neden olacak ortamlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ve ardından Taj Mahal. Gidip, mermer üstüne sedef kakmalı taşlarına dokunmak, herkesin düşü olmuştur. Yediden yetmişe dünya insanının imgelem dünyasına yerleşmiştir. Yaşanmış bir aşkın somut belgeseli; imrenilecek bir tutkunun göstergesidir. Öyküsü bilinir. Ama belki bilinmeyen, karısının ardından aklını yitiren Şah Cihan’ın oğlu tarafından Agra Kalesi’ne kapatılmasıydı. Kızıl Kale’nin öyle bir yerine kapatmışlar ki baktığı yerden gene karısının gömütünü görebiliyormuş. Tam karşısında bir yerdeymiş... Hindistan’da, tam da Taj Mahal’i gezerken saba makamının derinliğinde ezan sesi duymak bir başka etkiliyor insanı. Kızıl Kale de çok görkemli. İçindeki köşkleriyle bizim Topkapı’yı çağrıştırıyor. Geniş bir alana yayılmış yapılarıyla bir devrin resmini sergilerken görkemini dışa vuran kudretli bir hanedanın korumacı tavrını öne çıkarmış ve sanki bugünkü Hindistan’ın acılı yazgısı karşısında hüzünlenen insanlara o eski günleri aratmayacak günlerin geleceğini haber verir gibiydiler. Ne ki geçmişin geri gelmeyeceğini bilen ve çevresine baktıkça Üniversiteler gördük. Dekanlar ve öğretim üyeleriyle tanıştık. İzbe koridorlar üzerine sıralanan koşulsuz odalarında yazdıklarıyla içinde bulundukları ortamları karşılaştırdık. Koşulsuzluktan yakınan biz öğretim üyelerine örnek olmaları; ama gene de gerek onların gerekse bizim farklı ortamlarda bilim yapmamız gerektiğini düşündük. Hindistan’ın güzelliğine hayran kaldık. İnsanlarının kibarlığı bizleri büyüledi. Ama yoksulluğu ürküttü. Nüfusunun belki iki ya da üç yüz milyonu sokaklarda yaşayan bir ulusun bilgisayar konusunda ulaşılmaz bir yerde oluşları bizi hiç ilgilendirmedi; nükleer silah üretmiş olmalarıysa hiç mi hiç... Ya da et bulamayan insanlarına karşın sokaklarda başıboş dolaşan büyükbaş hayvanları kutsal kılan inançları... Hindistan güzel mi güzel; yeşil mi yeşil; herkesin ama herkesin imreneceği, kıskanacağı bir yeşillik... Yol boyu her taraf orman; yapılaşma ve sanayileşme olmadığı için bir karış toprak yok... Ama bu yeşilin içinde yuvalanmış ve bu yeşili, bu güzellikleri gölgede bırakan yoksulluk ve açlık var... Yazık oluyor Hindistan’a; renk renk, desen desen, biçim biçim giysileriyle; laik ve demokrat yaşam biçimiyle; yabancıya hem yakın hem uzak kalan Hintlilere... Şu anda kulağımda korna sesleri ve gözlerimin önünde bisiklet tekerlekli arabasıyla çoğu zaman yalınayak, kimi zaman koşarak, kimi zaman yürüyerek ter kan içinde insan taşıyan insanları ve bu arabamsı araçta, kendini at yerine koymuş yurttaşının umarsızlığına karşın kendi umursamazlığıyla yer değiştiren metropollerin küçük kentsoyluları. Yazık oluyor Hindistan’a. Ülkeyi ayağa kaldıracak biri ya da birileri gerek. Atalarının Ganj nehrine savrulan külleri üstünde insanın insana el açmadığı yeni bir Hindistan yaratmak sevdası yakmalı genç kuşakların yüreklerini. Geceyi aydınlatan Ganj törenlerinin ışıkları yabancının korkulu rüyası o dapdaracık, izbe sokaklara ışık saçarken aydınlık günleri muştulamalı artık. Gandi’nin, Nehru’nun, İndra ve Rajiv Gandi’nin, Sonia’nın çizgisi yol göstermeli insanlarına. DİNSEL MEKANLAR Yeni Delhi’de üç ayrı dinin göstergeleri var. Bunları tek tek ziyaret ettik. Önce tapınaktan söz etmek istiyorum. Kalabalık bir ziyaretçi grubun kuyruk oluşturduğu tapınağa yalın ayak girme koşulu vardı. Yağmurlu bir günde buz gibi mermerlere basarak içeri girdiğimizde tapınağın da çıplak olduğunu gördük. O soğukluğun içinde camilerimizin halılarını aradım doğrusu. Kalküta’da gördüğüm bir başka tapınaktaki manzara çok acıklıydı. Yığınla yoksul toplanmış, kesilen keçiden bir parça et alabilir miyim diye bekleşiyordu. Bir başka köşede iki tane kocaman tencerenin başında oturmuş hatun ana yemek dağıtıyordu. Tabaklara konulan bir kepçe pirinç pilavı ve sebze yemeğini elleriyle yiyen insanların yemek biçiminden günlerdir yemek yemedikleri belliydi. Beyaz tenli olduğumuz için hemen dikkat çekiyor ve yabancı olduğumuz anlaşılıyordu. Etrafımızı halka halka dilenciler sarıyordu. Sarıyorlar ama asla dokunmuyorlar. Yalnızca ellerini uzatıyorlar ve gidin, dediğinizde de çoğu kez gidiyorlar. Onurlu ve alçakgönüllü insanlar. Verdiğinizi beğenmezlik etmiyorlardı. Yeni Delhi’deki Jama Masjid’e (Camii Mescid) gidişimiz bir türlü dönüşümüz bir türlü oldu. Gerçekten içler acısı bir manzarayla karşı karşıya kalıyorsunuz. Hiçbir camide olmayan bir uygulamayla karşılaştık. Cami avlusuna girerken ayakkabılarımızı çıkarmamız istendi. Belki de çevrenin pis kokulu sularla kirletilmiş olmasından kaynaklanıyordu. Cami avlusu kirlensin istenmiyordu. Her caminin önünde olduğu gibi burada da çokca yoksul el açmış dileniyordu. Bu üç dinin içinde en temiz ibadet yeri, bana göre, Katolik kilisesiydi. Çevresi çiçekli bahçelerle süslenmiş etrafında dilencilerin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle