17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C S yeniden sokağa taştı… taraftarları arasında varılan bir uzlaşma sonucunda, cumhurbaşkanının yetkilerini sınırlandıran bir siyasi reform paketi kabul edildi. Bu reform sonucunda Ukrayna, 2006 yılından başlayarak başkanlılık sisteminden bir tür karışık başkanlıparlamenter sisteme geçti. Yeni kurulan devletler açısından buna benzer bir sistemin başarısızlığı, 1990’larda Moldova’da sürekli yaşanan siyasi krizlerle ortaya çıkmıştı. Buna benzer durum diğer "devrimci" ülkede, Kırgızistan’da da yaşandı. Sonuç olarak bugün Ukrayna’da reformcu güçler, Kuçma iktidarı döneminde savundukları sistemden zarar görür hale geldiler. Baştan beri bu reformun siyasi kriz yaratma potansiyeline sahip olduğu açık olsa da, reformun hayata geçmesini engellemeye çalışan Yuşenko, başarılı olamadı. TRATEJİ 13 artçı şokları’ sürüyor Ukrayna’daki çatışma Batı yanlılarıyla denge politikası yürütmek isteyenler arasında sürüyor. Karadeniz ve enerji yolları nedeniyle Ukrayna Rusya açısından önem taşıyor. Denge politikası konusunda AB bölünürken, ABD ve ‘devrim’ yanlıları bunu duymak dahi istemiyor. dengede sabitlenmesini sağlıyor.(1) Ukrayna’nın doğusu ve batısı arasındaki kültürel farklılık, toplumun çoğu tarafından kabul edilen milli yarar kavramının oluşmasını engelliyor. ise, nasıl Büyük Karadeniz projesi, Büyük Ortadoğu projesinin ayrılmaz bir parçası ise, Ukrayna da Büyük Karadeniz’in olmazsa olmaz bir parçası olarak görünüyor. Ukrayna’daki siyasi mücadele dış politik duruş açısından sınıflandırılırsa, tarafların Rusya yanlıları ve Batı yanlıları şeklinde değil de, denge politikasının yanlıları ve Batı yanlıları şeklinde belirlemek kanaatimizce daha doğru olurdu. Ancak "turuncuların" korkusu, bu denge politikasının eninde sonunda Ukrayna’yı Rusya’ya mecbur bırakacağı ve Ukrayna’nın Avrupa ile bütünleşemeyeceği yönündedir. Yanukoviç’in iktidarını güçlendirip, karşıt güçlerin etkisini bertaraf edecek siyasi düzenlemelere gitmesinden endişe ediliyor. Dolayısıyla bugün ne Ukrayna’daki milliyetçilerin ne de ABD’deki Yeni Muhafazakârların denge politikasını izleyecek bir hükümete tahammülleri yok. Rusya açısından baktığımız zaman ise, dış politikasının her alanında pragmatizmi vurgulayan Rusya’nın bugün eski bakıştan oldukça uzaklaştığı söylenebilir. Bugün Rusya, BDT coğrafyasındaki en yakın müttefiklerinin bile denge politikasından yana tavır sergilemeleriyle karşı karşıyadır. Ukrayna ile ilgili olarak ise Rusya, bu aşamada kendisi için en optimal durumun çok yönlü dış politika izleyen bir Ukrayna olduğunu kabullenmiş durumda. Büyük Avrupa ülkelerinin de bu aşamada bu statükodan yana oldukları gözleniyor. Ancak ABD ve Rusya’dan tehdit algılamaya devam eden bazı Doğu Avrupa yönetimleri, "turuncu devrimin" mantıki sonucuna ulaşması gerektiği kanaatindedir. Zira Rusya’nın güçlenmesine paralel olarak, Rusya’nın Ukrayna’nın NATO dışı kalmasıyla yetinmeyeceği, mutlaka Ukrayna’nın kendisine daha sağlam bağlarla bağlanması için çaba sarf edeceği beklenmektedir. Dolayısıyla Rusya’nın güçlenmesi beklenilmeden Ukrayna’nın Batı kurumları tarafından kapsanması ABD ve Polonya gibi ülkeler açısından elzem görülüyor. AB’nin Ukrayna’ya üyelik perspektifini verememesi üzerine ABD, Ukrayna’nın Batı ile entegrasyonu açısından NATO’yu kullanmak niyetindedir. Bu amaçla ABD sürekli olarak Ukrayna’nın NATO üyeliğine özendirici adımlar atıyor. Buna ek olarak Ukrayna’daki "turuncular" jeopolitik mücadelede ABD’nin doğal müttefikleri konumunda kalmaya devam ediyor. Bu durumda "turuncu güçlerin" tekrar birleşmesi ve cumhurbaşkanlık koltuğuna ek olarak başbakanlık koltuğunu da ele geçirmeleri önem kazanıyor. Dipnot: 1 Fyodor Lukyanov, "Moscow No Match for Kiev", The Moscow Times, 6 Nisan 2007. DOĞU VE BATI ARASINDA Ukrayna’nın bugünkü iç siyasi ve toplumsal güçler dağılımı, Ukrayna’nın Doğu ve Batı arasındaki çizgide kalmasını, dolayısıyla Rusya ve Batı arasında denge politikası izlemesini gerektiriyor. 2006 seçimlerindeki Yanukoviç’in başarısı, Rusya yanlısı olarak nitelendirilen görüşün önemli bir toplumsal desteğe sahip olduğunu göstermişti. Diğer taraftan Ukrayna halkının yarısından fazlası NATO üyeliğine hala karşı olsa da, 2006 seçimlerindeki eski turuncu ortakların toplam oylarının ağırlığı, Ukrayna siyasi arenasında Batıcı görüşün geçici olmadığını da açıkça gösterdi. Zaten Ukrayna milliyetçiliği, 1990’ların başından itibaren Ukrayna politikasının önemli bir unsurudur. Birçok eski Sovyet ülkesinden farklı olarak Ukrayna’da milliyetçiliğin geçici bir rüzgâr olmadığı ve hatta zaman içerisinde daha da güçlendiği görüldü. Bu durum, Ukrayna’da iktidara gelenlerin hareket alanını belirli bir şekilde sınırlandırıyor. Diğer taraftan bu durum, "turuncu devrim" sırasında ABD tarafından kullanılan bir dinamik olarak da karşımıza çıkıyor. Eski egemeni Rusya’ya karşı tepkisel bir duruş üzerine kurulan ve Doğu Avrupa milliyetçilikleriyle benzerlik gösteren Ukrayna milliyetçiliğinin yapısı gereği Batıcı bir özelik taşıması, ABD’nin kullanabileceği verimli bir ortam yaratmıştı. Her ne kadar Ukrayna’daki kimi siyasi güçler tarafından Yanukoviç ile ilgili olarak "Rusya yanlısı" suçlaması propaganda olarak kullanılsa ve Batı kamuoyuna bu şekilde kabul ettirilse de, bu suçlamayı kendi amaçları için kullananlar, durumun bu kadar basit olmadığının farkındadır. Açıkçası bugün Ukrayna’da hangi güç iktidara gelirse gelsin Ukrayna, Rus "imparatorluğunun" tekrar canlanmasına vesile olabilecek bütünleşmeye girmeyecektir. Bazı yorumlara göre, Ukrayna’daki siyasi güçlerin dağılımı ve toplumsal faktörleri dikkate alındığı zaman, kısa vadede Ukrayna’nın Rusya veya Batı’ya kayması ancak çok kısa süre ile mümkündür. Buna göre her bir kaymanın ardından sosyal güçler durumun tekrar Yuşenko Timoşenko BÜYÜK KARADENİZ VE UKRAYNA Ukrayna’nın Rusya ve Avrupa Birliği arasında bulunan önemli büyüklükte bir ülke olması, daha da önemlisi, Rusya’nın Karadeniz’e çıkışını önemli ölçüde sağlayan bir ülke olması, Ukrayna’nın jeopolitik önemini belirliyor. Bu açıdan Ukrayna’nın NATO üyeliği veya NATO ile sıkı işbirliği bile, Rusya’nın Karadeniz’deki etkisini önemli ölçüde sınırlandırabilir. Bu ise, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra Baltık Denizi’nin önemli bir kısmını kaybeden Rusya’nın, Rus Çarlarının yüzyıllardır mücadele verdikleri ikinci deniz çıkışının büyük oranda sınırlandırılması ve şu anda Karadeniz’de sahip olduğu askeri nüfuzun kaybedilmesi anlamına gelecektir. Bugün enerji kaynaklarını kullanarak büyük güç olmaya kararlı olan bir Rusya’dan bahsediliyor. Enerji kaynaklarını bir güç unsuru olarak kullanan Rusya açısından enerji ihracatının güvenliğini sağlamak yaşamsal önem taşıyor. Bu anlamda Uzak Doğu ve Avrupa’da inşa edilecek yeni boru hatları önemli olduğu kadar, halen Rus petrolünün büyük bir kısmının üzerinden ihraç edildiği Karadeniz de önemlidir. Tarihte de olduğu gibi bugün Karadeniz, kuzey ve güneyi bağlaması, Rus mallarının Akdeniz’e çıkmalarını sağlaması açısından önemini korumaktadır. Tabii ki Karadeniz’in Rusya açısından önemi ticaret güvenliği ile sınırlı değil. Kırım ve Karadeniz Filosu etrafındaki tartışma, Rusya’nın Ukrayna’nın NATO politikasını kendi güvenliğine ve Karadeniz’deki varlığına tehdit olarak gördüğünü gösteriyor. İleride Ukrayna’nın NATO’ya girip girmemesi ve Kırım’da NATO veya ABD üssünün bulunup bulunmaması Rusya açısından yaşamsal bir güvenlik sorunudur. ABD tarafından baktığımız zaman Yanukoviç
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle