17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası [email protected] Hizbullah lideri Nasrallah boş bulunan koltuğa oturdu… C S TRATEJİ 7 karşınıza çıkan ve kahramanların konuşmalarını, resimlerini, romantik ve epik biyografilerinin bulunduğu cd’lerde, kahramanımız eğer bir devlet adamı ya da dini bir liderse meydanlarda, müzelerde, devlet kurumlarında bulunan bir birinden heybetli heykellerde, tişörtlerde, bayraklarda kısacası olur olmaz her yerde Arap kahramanlarını görmek son derece olağan. Şimdilerde bu ritüellerin hepsinin öznesi haline gelen Hasan Nasrallah’ın "kahramanlaşma süreci" de aslında Arap duygusallığının bir ürünü olarak son derece hızlı bir seyir izledi. Çünkü Nasrallah aslında ne Arafat kadar popülerdi ne de Nasır gibi güçlü bir devlet adamıydı. Hatta İran’a olan yakınlığı aşikar olan ve Şiiliği bir ideoloji olarak benimsemiş olan Hizbullah’ın başındaki adamdı. Yani Arap dünyasında siyasi kimlikler bağlamında Kerbela’dan beri var olan ve günümüzde Irak’tan başlayarak Ortadoğu’ya bir hastalık gibi yayılan ŞiiSünni ayrışmasına/çatışmasına rağmen etnik, dini kökeni ne olursa olsun mezhebi ne olursa olsun sıradan Arapların, başka bir deyişle Arap kamuoyunun gözdesi oldu. Çünkü, uzun süredir "Arap Kahramanı" kadrosu boştu. Aynı zamanda Irak’taki ABD işgali ve ardından gelen kaos, Lübnan’da, Arap halkları tarihinin kara lekelerinden biri olan iç savaşın hayaletlerinin Beyrut semalarında yeniden görünmesi, Filistin’de, İsrail işgali ve ekonomik ambargolar yetmezmiş gibi Filistin’i Filistinlikten çıkaran, El Fetih ve Hamas arasında kanlı bir iktidar kavgasının baş göstermesi Arapları büyük bir bunalıma sürüklemişti. Bu bunalımdan çıkmanın yolu ise, Nasır gibi Araplara istedikleri sözleri söyleyecek, Arap onurunu ayağa kaldıracak, Hz. Hamza gibi düşman(lar)a yürekli bir şekilde meydan okuyabilecek ve Selahaddin Eyyubi gibi kuvvetli olacak bir kahramanın ortaya çıkmasıydı. İşte tam da böylesine bir sosyopsikolojik ortamda Nasrallah çıkıverdi ortaya ve çok geçmeden tüm prosedürler tamamlandı ve tam adı ile "Seyyid Hasan Nasrallah" nicedir boş olan kahramanlık koltuğuna oturarak Arap dünyasının yeni kahramanı unvanını aldı. “B attal" deyince akıllara ilk gelen şey kuşkusuz bir dönemin kült filmlerinden "Battal Gazi"dir. Replikleri ile dillere destan olan, Türk Sineması’nın 70’ler dönemine damgasını vuran Battal Gazi serisi, kahraman bir Türk komutanı olan Battal Gazi’nin "Bizans" ile olan çetin savaşları ve nihayetinde kazandığı onurlu zaferleri, efsanevi öğelerle süsleyerek anlatan seri filmlerden biri olarak hafızalara yer etmişti. Yıllardır izlediğimiz hatta adeta içimize işleyen bu destanlara tarih projeksiyonundan bakınca, şaşırtıcı gerçeklerle karşılaşıyoruz. Her şeyden önce, birçok kaynakta büyük "Türk Kahramanı Battal Gazi" olarak geçen Battal Gazi, Ortadoğu kaynaklarında "Büyük Arap Kahramanı Seyyid Battal Gazi" olarak geçiyor. Battal sözcüğünün Arapça’da "kahraman" anlamına geliyor olması da bir diğer ilginç ayrıntı. Battal Gazi’nin kökeni hakkındaki tartışmalar yıllardır süredururken, Araplar tarihlerindeki sayısız kahramana bir yenisini daha eklemenin peşindeler. Kahraman yaratmakta üzerine ulus tanımayan Arapların sayısız kahramanına birkaç örnek vermek gerekirse Arap tarihinde kendisinden "Esadullah" yani "Allah’ın Aslanı" olarak bahsedilen Hz. Hamza; 1187 yılında Kudüs’ü Haçlıların elinden alarak 88 yıllık Haçlı egemenliğinden "kurtaran" büyük Arap hükümdarı Selahaddin Eyyubi; Abbasi Devleti’nin hükümdarlarından Harun El Reşid; Mısırlıların "Muhammed Ali" olarak adlandırdıkları ve "halk kahramanı" olarak gördükleri Kavalalı Mehmed Ali Paşa. Yakın zamana gelirsek yine Mısır’ın efsanevi lideri, Arap Milliyetçiliği’nin "babası" sayılan Cemal Abdül Nasır; Arap dünyasının görece en önemli ortak davalarından biri olan Filistin Davası’nın simgesi Yaser Arafat ya da Arapların deyimi ile "Ebu Ammar"; özellikle Soğuk Savaş döneminde yaptığı çıkışlar ile Arap dünyasında kazandığı ün kadar muadili ve aynı zamanda rakibi olan birçok Arap liderinin nefretini de kazanmış olan Hafız Esad ve son olarak da en büyük rakibi Esad gibi seveni olduğu kadar nefret edeni de çok olan Saddam Hüseyin… Şimdilerde ise yine, yeni bir isim Arap kahramanları listesine eklenmek üzere. Hatta belki de çoktan eklendi bile… Kimden bahsedildiğini tahmin etmek güç olmasa gerek, tabi ki Hizbullah lideri Hasan Nasrallah. Özellikle 2006 yazında yaşanan İsrailHizbullah/Lübnan Savaşı sırasında yıldızı parlayan Hasan Nasrallah, Arapların yıllardır özlemini çektikleri büyük Arap kahramanı oluverdi. Araplar Nasrallah’a neredeyse "Mehdi/Mesih" muamelesi yaptılar. Yıllardır hatta yüz yıllardır emperyalizmin gölgesinde yaşayan Arap halkları, dönemin emperyalist gücü ABD’ye ve kadim düşman İsrail’e baş kaldıran, cesurca meydan okuyan, mertçe savaşan ve nihayetinde de İsrail’i tam anlamıyla mağlup edemese de ülkeye büyük zararlar veren, daha da önemlisi İsrail’in yarım yüz yıllık yenilmez imajını Ortadoğu yeni kahramanını buldu Ortadoğu’nun sosyolojik yapısı ve emperyalizmin ağır baskısı düzene başkaldıranları kahraman arayışına yöneltiyor. Yapılan araştırmalar, bölgede en çok sevilen liderin Hizbullah lideri Hasan Nasrallah olduğunu ortaya koydu. sarsan Hasan Nasrallah’ı ideolojisine, siyasi görüşüne bakmaksızın bağırlarını bastılar. Uzunca bir süredir böylesine bir kahramandan mahrum olan Araplar için Nasrallah, birçoğu sırtını Batı’ya ya da ABD’ye yaslamış olan Arap yönetimlerine karşı duydukları öfkenin dışavurumu oldu. Öyle ki, Hasan Nasrallah sadece "Lübnanlı Şii" bir lider olarak çıktığı sahnede birden bire Şii, Sünni, Hıristiyan, Müslüman neredeyse tüm Arapların kahramanı oluverdi. ORTADOĞU’DA KAHRAMAN OLMAK Ortadoğu’da, özellikle de Arap Ortadoğusu’nda "kahraman" olmak demek tek kelime ile "her şey" olmak demek. Her biri birer mite dönüştürülen kahramanlara hayatın her alanında bir şekilde rastlamak mümkün. Söz konusu isimlere yazılan marşlarda, evlerde, işyerlerinde asılan posterlere, sokaklarda her köşe başında rastlayabileceğiniz seyyar tezgahlarda KAHRAMAN ARANIYOR Yüz yılı aşkın bir süredir emperyalizmin izin verdiği şekilde yaşamak hatta nefes almak durumunda olan Arap halkları, kendilerini içerisine hapsoldukları bu kısır döngüden kurtaracak bir "mucize" bekliyor olmalılar ki, kahraman potansiyeli olan herkesi bir anda kahramanlaştırabiliyorlar. Okuduğunuz yazıda bunun nedenlerini, özellikle psikolojik nedenlerini kısaca anlatmaya çalıştık. Ancak belirtmek gerekir ki, Ortadoğu Beyrut’ta halklarının illa da Arapların her Nasrallah daim bir kahraman, bir efsane, posteri... bir mucize aramalarının altında yatan nedenlerden biri de kuşkusuz Ortadoğu’nun kendi kaderini tayin edemeyişidir. Ülkelerin sınırlarından, anayasalarına kadar, siyasal sistemlerinden ekonomik düzenlerine kadar hemen her şeyin "ithal" olması, yani başka bir deyişle özgün ve daha da önemlisi özgür olamamaları Arapları rahatsız ediyor ve her ne kadar apolitize edilmiş ya da edilmeye çalışılmış olsalar da en nihayetinde bir "insan" olarak düzeni değiştirmek istiyorlar ama her zaman olduğu gibi kolayı seçerek bu işi de mucizevi özellikler atfettikleri kahramanlara bırakıyorlar…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle