17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 Cavid VELİEV TUSAM Yakındoğu ve Kafkasya Araştırmaları Masası [email protected] 00’lerin başında nüfusunun yarısı Türk/Müslüman olan bugünkü Ermenistan topraklarında bir tane bile Türk kalmadı. Fakat bugün Türk devletlerinde on binlerce Ermeni yasal ve yasa dışı yollarla yaşıyor. Ermenistan Cumhuriyeti topraklarını Türklerden arındırma süreci planlı bir şekilde 1920 yılından itibaren başladı, 1948–1953 ve 1988 yılında devam etti. Bu süreç Türklerin Ermenistan’ın toprak bütünlüğüne saygı duyduğu, hiçbir yabancı güçle işbirliği yapmadığı ve hiçbir ayrılıkçı eylem yapmadığı bir dönemde yaşandı. Türkler zamanında topraklarını paylaştıkları Ermeniler tarafından kovuldu. Bu kovulma sıradan bir kovulma olmadığı gibi daha sonralar Ermenilerin bu eylemleri Ermenistan toprakları dışına taşmış ve büyük Ermenistan doktrini çerçevesinde bu sürgünler; korkutma, yıldırma, intikam alma, etnik temizlik ve soykırım eylemlerine dönüştü. 1988’de Ermenistan’ın ve Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinde yaşayan Ermenilerin Azerbaycan’a karşı başlattığı savaşta Azerbaycan toprakları sayesinde kendi yüzölçümlerini genişletmeyi amaçlayan Ermeniler, bu savaşta kendi kimlikleri ile bütünleştirdikleri sözde soykırımın intikamını Türklerden almaktan çekinmediler. Tarihi müttefikleri Rusların bölgeye yerleşen 366. Alayından da destek alan Ermeniler, daha önceden planlanmış şekilde 25 Şubat 1992’yi, 26 Şubat 1992’ye bağlayan gece Azerbaycan’ın 7 bin nüfuslu Hocalı kasabasının giriş ve çıkış yollarını kapatarak, sistematik bir katliam gerçekleştirdiler. Sivil, eli silahsız, Türkler çocuk, kadın, ihtiyar ve genç ayrımı yapılmadan Ermeniler tarafından katledildi. Resmi verilere göre o gece 613 kişi hunharca öldürüldü. Bunlardan 83 çocuk, 106 kadın acımasız yöntemlerle işkence yapılarak öldürüldü, 487 kişi ağır yaralandı ve 1275 kişi ise rehin alındı. Geri kalanlar ise bin bir zorlukla ancak canını kurtarabildi. 26 çocuk yetim ve 130 çocuk ise öksüz kaldı. İngiltere’nin Sunday Times gazetesi 1 Mart 1992 tarihli sayısında Hocalı olaylarını, "Ermeni askerleri binlerce aileyi yok etti" şeklinde duyururken, Rusya’nın İzvestia gazetesi 13 Mart 1992 tarihli sayısında olayların iştirakçisi Yüzbaşı Leonid Kravets, Hocalı yakınlarındaki tepede yüzlerce ceset gördüğünü ve bunların çoğunun özel işkencelerle öldürüldüğünü ifade ediyordu. Ermeniler’in ‘hayali intikam’ yaklaşımının sonucu: C S TRATEJİ geçmek istemiyordum. Albay Oganyan bana korkmamamı ve bunun savaş kanunları olduğunu söyledi. Ben 911 yaşlarında bir kız cesedine basarak ilerledim. Botum ve pantolonum kana bulanmıştı. Böylece yaklaşık 1200 cesedin üzerine basarak geçtim". Sayfa 6263: "2 Mart’ta Gaflan Ermeni grubu (cesetleri yakmak için oluşturulmuş özel bir grup) aptal Moğollara (yani Türklere) ait 2000 ceset topladı ve Hocalı’nın batısında onları birkaç yere toplayarak yaktı. Son kamyonda ben tahminen 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. Kız boynundan ve elinden yaralanmıştı. Dikkatle baktığımda yavaşça nefes aldığını gördüm, soğuk, açlık ve aldığı yaraya rağmen çocuk halen yaşıyordu. Hiçbir zaman ölümle mücadele eden bu kızın gözlerini unutmayacağım. Daha sonra Tigranyan adlı bir asker çocuğun kulağından tutarak yakılması için bir yere toparlanmış ve üzerilerine mazot dökülmüş cesetlerin yanına getirdi ve daha sonra onları yaktı. Bu sırada birisinin yardım seslerini duydum. Ben daha ileriye gidemedim. Çünkü Hocalıyı bu lanetlenmiş Türklerden kurtarmak istiyordum. (Dauda Heyriyan, Haç İçin, Beyrut 2000) Günümüzde bir katliamın soykırım olarak tanımlanması için sayılara dikkat çekiliyor ve yüz binlerce hatta milyonlarca insanın yok edilmesi gerektiği düşünülüyor. Bu durum bir gecede 613 insanın öldürüldüğü Hocalı’nın soykırım olarak tanımlanmasına yönelik şüpheler uyandırıyor. Fakat 9 Aralık 1948’de BM tarafından kabul edilen Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ndeki tanımda belirleyici öğe sayı değil, ulus, din, soy ya da ırk özellikleri üzerine oluşan bir grubun sistematik ve planlı tamamen ya da kısmen yok edilme amacıdır. Ermenilerin Hocalı’da yaptıkları katliam BM Soykırım Anlaşması’nın, soykırım koşullarını sayan 2. maddesinde yer alan beşinci bendin ilk üçü ile uyum gösteriyor. İlgili maddede soykırımın gerçekleşmesi için bu bentlerde düzenlenen eylemlerden birinin yeterli olduğu belirtiliyor. Ermenilerin Hocalı’da yaptığı toplu katliam BM Soykırım Anlaşması’nda soykırımı düzenleyen 2. maddenin 1) ilgili grup üyelerinin öldürülmesi, 2) ilgili grup üyelerinin ruhsal ve fiziksel sağlıklarına zarar verilmesi, 3) ilgili grup üyelerinin fiziki varlıklarını ortadan kaldıracak koşullar altına konulması (Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Ankara 2006. S. 203) koşulları ile birebir uyuşuyor. Bu eylemlerin savaş ve barış zamanlarında işlenmiş olması soykırımın niteliğini etkilememekte ve eylemin ilgili grubun tümüne veya bir kısmına uygulanması bu eylemlerin soykırım niteliğini değiştirmiyor. Zori Balayan ve Duada Heyriyan’ın anlatımları Hocalı’nın bir etnik grubun yok edilmesine yönelik olduğunun göstergesidir ve Hocalı’nın bir soykırım olarak tanımlanması için yeterlidir. Hem Ermenistan (1993’de) hem de Azerbaycan (1996’da) BM Soykırım Anlaşması’nı imzaladıkları için bu anlaşma kendilerini bağlıyor. Bu nedenle Hocalı’nın bir soykırım olarak tanımlanması için başvuruda bulunulabilir. Başvuruda, gerekli kanıtlar çerçevesinde Hocalı Soykırımı’nı gerçekleştiren bütün siyasilerin ve askeri komutanların ismi net biçimde belirtilmeli ve cezalandırılması istenmelidir. Zira BM Soykırım Sözleşmesi’nin 3. ve 4. maddeleri uyarınca soykırım niteliğindeki eylemlerin birini bizzat gerçekleştiren, gerçekleştirilmesi için anlaşan, doğrudan ve kamuya yönelik olarak bu tür eylemleri özendiren, bu tür eylemlere niyet eden ya da suça katılan herkesin, ister yönetici, isterse resmi görevli ya da 19 Kendilerini ve dünyayı ‘Türkler bizi 1915 yılında katletti’ yalanına inandırmaya çalışan Ermeniler, bunun intikamını 1992 yılındaki Hocalı katliamı ile almaya çalıştılar. Katliama katılan Ermeni subayların kitaplarında dile getirdikleri, her şeyi ortaya koyuyor. soktu. Daha sonra ben 13 yaşında bir Türkün dedelerinin bizim çocuklara yaptığı gibi göğsünü ve karnını yardım. Çocuk 7 dakika sonra kan kaybından öldü. Benim ihtisasım doktorluk (hümanist) olduğu için çocuğa yaptığımdan mutluluk duymadım. Ancak kalbimde büyük bir sevinç vardı. Çünkü ben halkıma yapılanların yüzde birinin intikamını almıştım. Bir gün sonra Kiliseye giderek 1915’de öldürülenler için dua ettik ve dün gördüğümüz manzaradan kalbimizin temizlenmesi için Allah’a yalvardık. Daha sonra Suren’in evindeyken karısı bardaklara Cermuk maden suyu doldururken, Haçatur yorgun bir sesle "Ermeniler ana topraklarını kurtarmalı ve Büyük Ermenistan’ı kurmalıdır"dedi. ( Zori Balayan, Dirilme, Vanadzor, 1996, s. 260262) Dauda Heyriyan ise Haç İçin adlı kitabında Hocalı olaylarını şöyle anlatıyor: Sayfa 26: "Bu sabah soğukta Daşbulak’a doğru yaklaşık bir kilometrelik yolu geçmek için cesetlerden yol yaptık. Ben cesetlerin üzerinden Hocalı katliamı ERMENİ BAKIŞIYLA HOCALI Hocalı soykırımına bizzat iştirak eden Zori Balayan’ın "Ruhların Tekrar Dirilmesi" adlı kitabının 260262. sayfalarında Hocalı soykırımı şöyle anlatılmaktadır: "...sadece kalbi sökülerek ateşe atılan Ermeni bu satırlardan gurur duyabilir ve haz alabilir. Vatandaşlık ve erkeklik görevi olarak ben de Moğol dölü olanlara (yani Türklere) işkence yaptım. Ben, Haçatur ile onların tutulduğu bodruma girdiğimizde, bizim askerler fazla ses çıkarmaması için çocuğu tırnaklarından pencerenin camına çivilemişlerdi. Haçatur, çocuğun annesinin kesilmiş göğüslerini onun ağzına Koçaryan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle