17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dr. C. Akça ATAÇ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası [email protected] Birliğin etkinliğinde yeni araç, ‘komşuluk politikası’… C S TRATEJİ 5 bölgelerinin oluşturulmasına veya mevcut olanlara tam işlerlik kazandırılmasına öncelik verdiğini görüyoruz. Örneğin Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü, AB’nin komşuluk bağlamında özel önem verdiği oluşumların başında geliyor. Enerji, ulaşım ve vize konularının da ekonomik ve ticarî işbirliği altyapısına eklemlenmesi ile birlikte geniş bir ortaklık alanının yaratılması hedefleniyor. G enişlemeyi ağırdan almaya karar veren AB’nin bundan sonra, üyelik perspektifi sunmak zorunda kalmadan etki ve işbirliği alanını büyütmesini sağlayacak "komşuluk" politikasına ağırlık vereceğini düşünenlerin sayısı gittikçe artıyor. Özellikle enerji arzı güvenliği konusunda son dönemde "komşuları" ile imzaladığı işbirliği anlaşmaları da bu kanıyı güçlendirir nitelikte. Ancak AB’nin hemen hemen bütün politika araçlarında aksayan yönler bulunduğu gibi Avrupa Komşuluk Politikası ile ilgili de önemli sorunları mevcut. Her şeyden önce, politikanın gerçek potansiyelinin tam olarak yaşama geçirilebilirliği konusunda çekinceleri olduğunu saklamayan Komisyon’a yönelik giderek artan eleştiriler var AB içerisinde. Komşuların bütün yükünün, gündemi zaten son derece yoğun olan AB Dış İlişkiler Komiseri Benita FerreroWaldner’in omuzlarında olması, kafalarda bu politikanın derinleşme kapasitesi ile ilgili soru işaretleri belirmesine neden oluyor. Aslında Bulgaristan ve Romanya’nın tam üyeliğinin gerçekleşmesi ile birlikte Komisyon’da açılacak iki yeni komiserlikten bir tanesinin komşulukla ilgili olması bekleniyordu. Sivil toplum örgütlerinin tavsiyesi de bu yöndeydi. Ancak küresel güç olma yolundaki iradesini sıklıkla dile getirmesine rağmen AB, çelişkisel olarak böyle bir gücün getireceği bedeli ödemeye hâlâ hazır olmadığı için yeni komiserlikler, gayet iddiasız bir şekilde tüketicinin korunması ve çokdillilikten sorumlu olacak şekilde düzenlendi. Böylece komşuluk, istendiği zaman ateşlenecek istendiği zaman küllendirilecek bir politika aracı olarak Dış İlişkiler başlığı altına sabitlendi. 4 Aralık’ta Kazakistan’la yapılan enerji anlaşmasının ardından yeniden ön plana çıkmış gibi gözükse de Avrupa Komşuluk Politikası, mevcut uygulamalar göz önünde bulundurulduğunda AB AB’den yeni yaklaşım kamuoyunda aynı zamanda giderek artan bir rahatsızlığa da neden oluyor. Avrupa Parlamentosu’nun (AP) Sosyalist parlamenterleri ve sivil toplum örgütleri, uygulamada sadece ekonomik unsurlara odaklanıldığı ve demokrasi, insan hakları ile yönetişim (governance) reformları konularına değinilmediği ve hatta baskı yapılması gerektiği halde sessiz kalındığı yönündeki itirazlarını Komisyon yetkililerine ilettiler. Komisyon ise "yumuşak gücünü" sertleştirmeden komşuluk politikasını nereye kadar ilerletebileceğini ölçerek tetikte bekliyor. SİVİL TOPLUMUN BASKISI Romanya ve Bulgaristan’ın üyeliğinin ardından genişleme konusunda en azından uzun bir ara vermeyi planlayan AB, etkinliğini artırmak için ‘komşuluk politikası’ geliştirmeye çalışıyor. Sosyalist gruplar, politikanın ekonomik temelli olmasına tepki gösteriyor. MEVCUT UYGULAMALAR Avrupa Komşuluk Politikası, AB sınırlarının dışında artan refah, istikrar ve güvenlik ile tanımlanan bir dostluk bölgesi oluşturmak amacıyla 2004 yılında uygulamaya sokuldu. Gürcistan’dan Ürdün’e, Cezayir’den Mısır’a kadar 16 ülkeyi kapsamasına karar verildi ve 2007–2013 bütçe dönemi için de bu politikaya, 12 milyar Avro’luk bir fon ayrıldı. Operasyonel aşamaya geçilmesi ile birlikte bu fonun çok büyük bir kısmı, "komşu" ülkelerden 11’iyle imzalanmış olan bireysel eylem planları çerçevesinde, ticari ve ekonomik bütünleşmenin gerçekleştirilmesine ayrıldı. Geçen Aralık ayında Komisyon’un açıkladığı ve 2 yıllık değerlendirmenin yapıldığı raporda, bireysel eylem planlarına bağlı olarak en büyük ilerlemeyi Ukrayna, Fas ve Ürdün’ün gösterdiği açıklandı ve böylece etki analizi yapılan komşuluk politikası övüldü. Her ne kadar Ukrayna’nın AB Büyükelçisi Roman Supek bu şekilde adaylık yerine "komşuluk" statüsüne çakılıp kalmış olmaya isyan etse ve "Ukrayna, Avrupalı olmayan ülkelerle aynı muameleyi görmeyi kabul edemez" dese de Kiev, şimdilik en iyi performansı gösteren komşu olmakla yetinmek zorunda. Komşuluk politikası özünde, AB değerlerini yansıtan güvenlik ve demokratikleşme uygulamalarının yaygınlaştırılmasını amaçlasa da Komisyon’un şu an itibariyle söz konusu 16 ülkeyle ekonomik işbirliğinin güçlendirilmesine, yeni serbest ticaret Ne var ki AB içerisinde komşuluk politikası ile ilgili zannedildiği gibi bir bahar havası esmiyor. Son imzalanan enerji anlaşması ve Orta Asya ile derinleşme eğilimi gösteren ilişkiler, AP’de ateşli oturumlar gerçekleşmesine neden oldu. Sosyalist gruba göre, çatışma önleyecek bir mekanizma olarak tasarlanan bu politika, ortaklık kurulan ülkelerdeki demokratikleşme girişimleri ile ekonomik bütünleşme çabalarını eşzamanlı olarak yürütmek zorunda. Buna göre de örneğin Kazakistan’la enerji arzı güvenliğini sağlayacak bir anlaşmanın imzalanmasının ön koşulu, AB’nin bu ülkedeki insan hakları ihlallerini engelleyecek, en azından sıklıkla kınayacak bir irade göstermesi. Bunun ilk adımı olarak ise serbest piyasaya uyum çalışmaları için ayrılan fonların dağıtılmasının, politik uyumlaştırma adımlarının atılmasına endekslenmesi isteniyor. Eğer bu iradeyi Komisyon gösteremeyecekse Parlamento’nun rahatlıkla göstereceği belirtiliyor. Sosyalist Parlamenter Ana Gomes’in AP’nin komşuluk konularında daha fazla söz hakkına sahip olmasını istemesinin nedeni de bu. Gomes, "komşu" ülkelerle imzalanan bireysel eylem planlarında yazılı olanların tamamının uygulamaya konulmamasını eleştirirken, yönetişim ve demokratikleşme reformları için yeteri kadar baskı yapılmadığını vurguluyor. Bu çeşit reformlar için komşuluk bütçesinden sadece 300 milyon Avro’nun ayrılmış olması da kendisini demokrasinin güvencesi olarak gören AP’de büyük rahatsızlık yaratıyor. 6 Şubat’ta Brüksel’de düzenlenen bir konferansa katılan AB’nin önde gelen sivil toplum örgütlerinden de Sosyalist Parlamenterlere destek geldi. Bu politikanın uygulanmasında, sivil topluma daha büyük ve etkin bir rol verilmesi gerektiğine inanan örgütler, komşuluk söyleminde daha baskın bir politik vurgu olması gerektiğini savundular. Platforme Euromed’den Mourad Allal, mevcut bireysel eylem programlarının çok açık olmadığından ve günümüzün politik gereklerini karşılamadığından söz ederken ortakların, demokratik sorumlulukları konusunda çok daha açık ve kesin bir perspektife ihtiyaç duyduğunun altını çizdi. Avrupa Komşuluk Politikası’nın teorisi ve uygulaması arasında büyük boşluklar olduğunu vurgulayan diğer örgütler de bu çelişkinin bir an önce giderilmesini, ortak ülkelerin insan hakları, demokrasi, yoksullukla mücadele, cinsler arası eşitlik ve çevre koruması konularında somut başarı kaydetmelerini sağlayacak bir altyapının kurulmasını istediler. Bu çelişki giderilmeden, üye ülkelerden "komşulara" aktarılan fonların hep "sınırlı" kalacağı ve artırılmayacağı da özellikle anlatıldı. Bu ateşli tartışmaların ardından söz alan Komisyon’un komşuluk politikası koordinatörlerinden Mary Teresa Moran ise amaçlarının ve yöntemlerinin "birlikte çalışmak" olduğunu ve kendilerini "komşuluk bölgesinde" aktif bulunan diğer küresel güçlerden ayıran en temel unsurun "reform dayatmasında" bulunmamaları olduğunu dile getirdi. "Herkesi memnun edemeyeceğimizi biliyoruz" diyen Moran komşulara dayatma yapılmayacağını, ilişkilerin karşılıklı rıza gösterilen konu başlıkları üzerinden yürütüleceğini, yürütülmesi gerektiğini karşısındaki hararetli dinleyici topluluğuna anlatmaya çalıştı. Bu anlamda da katılım vaadinde bulunulmayan "komşu ülkelere" "aday ülkelerden" ne kadar farklı yaklaşıldığına da dikkat çekmiş oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle