02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

petrolleri üzerinde hak talep etmek amacıyla savaşa sokulma arzusunun kasıtlı olduğunu unutmamalıyız. Böyle bir keşmekeşe katılmamız büyük bir olasılıkla Doğu Anadolu’nun Kürdistana ilhakıyla başlayıp, bütün Batı isteklerinin gerçekleşmesine neden olacaktır. Saddam’a Kuveyt’i işgal için nasıl yeşil ışık yakılıp, sonra dayak atıldığını ve Irak’ın işgal edildiğini, unutmamamız gerekir. Türkiye, şayet kendini korumak için bir direnimde olursa, Rusya/Çin kartını ve dünya kamuoyunu kullanabileceğinden, toprak kaybetmeden savunmada durabilir. Fakat kışkırtmalara kanıp saldırgan olursa, böyle bir şansı olamaz. Gerçekleştirilemeyen Kırmızı çizgi boş lafları, yeşil ışık anlamına gelmekle kalmıştır. Türkiye’nin ön hedefi sınır çıkarlarını korumak olmalıdır. Kasıtlı olarak yaratılmış olan PKK sorununa akıllıca yaklaşılması, PKK’nın neden mevcut olduğunun açıklanması ve onu yaratan nedenlerin ortadan kaldırılması gerekir. PKK’nın ortadan kaldırılması, onun varlığını sağlayan AB ve ABD’ye mani olmadan mümkün olmayacaktır. Türlü ödül ve vaatlerle aklı çelinmiş olan Kürt kökenli vatandaşlarımıza askeri bir harekat yapmadan önce, onları kandıran güçlere siyasi çıkartmada bulunmalı ve bütün ağırlığımız kullanmalıyız. Bu siyasi savaşta Türkiye yaralar alabilir, fakat yaralar almak, parçalanmaktan çok daha kolay katlanabileceğimiz sıkıntılardır. Bu sıkıntıları göze almayan bir yönetim, aynı sıkıntılara katlanmaktan çekinen bir toplum, egemenliğini ve bütünlüğünü de kaybedebilir. PKK FAKTÖRÜ Bugün PKK’nın tekrar kızışmış olması, verilen ödünlerden, gösterilen kararsızlıklardan kaynaklandı. İdam mahkumu Öcalan’a gösterilen hoşgörü, resimlerinin sokaklarda teşhirine göz yumma, devlet erkanının teröristlerin cenazelerine katılmaları gibi acayip tutumlar, "Kürt sorunu" diye adlandırmalar, PKK’ya yanlış mesaj verdi. Çerkez, Boşnak, Laz, Yörük, Süryani, Alevi, Gürcü vb. sorunu olmadığı gibi, Kürt sorunu da yoktur, PKK sorunu vardır. Kürtler de bizim kardeşimizdir. Kendi hatalarımızdan doğan sonuçlar için başkalarını suçlamaktan vazgeçmeliyiz. ABD Irak’ta sıkıntılı devrini yaşıyor. Her ne kadar yeni hareket planı Bush tarafından açıklanmış ise de, hala ne Senato, ne de halk savaşın Irak’ta devamını istemiyor. Buna rağmen hemen çekilmesini de istemiyor. Bu sıkıntılı dönem, Türkiye’nin PKK konusunda gerekenleri yapması için bulunmaz bir fırsat oluşturmaktadır. Hayal olan AB’ye katılımımızın artık yakın gelecekte gerçekleşmeyeceğini kör kadı bile gördü. Bu yüzden yersiz yere oluşmuş korkuları bırakarak, AB nezdindeki bütün PKK örgütlerinin kapatılmasını, benzeri yenilerinin değişik isim altında açılmamasını ve onlara para yardımı yapılmamasını talep etmemiz, hatta bunu BM’ye götürmemiz, bizim doğal hakkımızdır. Ümit yok olursa, PKK eylemlerine katılan da azalır. ABD’nin amacı zaten Ortadoğu’ya yerleşmek olduğundan, ne olursa olsun Irak’tan tamamen çıkmayacaktır. En kötü şartlarda Kürdistanda yerleşecektir. ABD’nin Kürt bölgesinde on iki köyün boşaltılmasını istemesi haberi medyada üzerinde durulmadan geçildiyse de, ABD’nin kendine kalıcı bir bölge hazırlamaya başlayacağını gösteriyor. BOP’un diğer bir sayfası da, ABD’nin içine yarleşeceği Kürdistanın hakları bahanesiyle, Doğu Anadolu’yu alarak Karadeniz’e uzanmasıdır. Etrafında kurulan tuzakları görmemezlikten gelen bir Türkiye çok büyük sıkıntılara düşebilir. Uzakdoğu ve Batı ülkeleri binlerce kilometre uzaklardan gelerek Ortadoğu ve Hazar bölgesi kaynaklarına hakim olmaya çalışıyorlar. Bunun için kan dökmeye razılar ve döküyorlar. Türkiye ise yıllardır önünde hazır bekleyen, ona kucak açan Hazar bölgesine bigane kalıyor. Tarihte bir daha önüne çıkmayacak fırsatları kaçırıyor. Bu iktidarsızlıktan ötürü de başkalarına muhtaç yaşamaya mecbur kalabilir. ? Türkiye bir tek güce bağlanmış olmadan, büyük güçlerin herhangi biriyle işbirliği yapma olasılığını daima dış gözler ününde tutmalıdır. (Hayati çıkarları ABD’ye bağlı İsrail bile Çin kartını oynuyor) ? Her ne pahasına olursa olsun, Türkiye kendi enerji kaynaklarını kullanarak dışarıya olan bağımlılığını kaldırmalıdır. Aksi bir gün esaret olur. ? Her ne pahasına olursa olsun, Türkiye gene kendisini besler bir ülke olmak için gerekenleri yapmalıdır. Aksi bir gün esaret olur. ? Her ne pahasına olursa olsun, Türkiye gereken silahları kendisi üretmelidir. Aksi bir gün esaret olur. C S TRATEJİ 5 parti sürtüşmeleri, kişisel çıkarlar, maddi kazançlar, sandalye ihtirası, vatan sorunlarının önünde yer alıyor. Üzerinde yaşadığımız topraklar jeografik yerleşimi nedeniyle birçok uygarlıkların, etnik toplumların, Tarihçi Arnold Toynbee’nin değişiyle, Batı Medeniyetinin Beşiği, oldu. İçinde yaşayan bizler de, bu çeşitli medeniyetlerin, ırkların özelliklerini, karma olarak sahiplendik. Bu özel geçmişimiz bizi diğer ülkelerden ayrı bir yapıya ulaştırdı. Bu nedenle onlar bizim çeşitli etnik kökenden gelenlere karşı olan aşırı hoşgörümüzü anlayamıyorlar. Doğal olarak uyguladığımız hoşgörü, bizi dış olaylara da çabuk tepki göstermez yaptı. Çok zaman ancak iş işten geçtikten sonra uyanıyoruz. Atalarımızın dediği gibi, Ayranımız geç kabarıyor. ÇEMBER DARALIYOR Oyunun yüzde 25’i ile idare edilmeyi kabullenmiş bir demokrasi başka hiçbir ülkede bu kadar devamlı olamamıştır. Hele tekrar bir altı yıl daha uzama korkusu, hiçbir uygarlık tarafından kabul edilebilecek bir risk değildir. Türkiye felakete sürüklenişinin filmini, dışarıdan bir seyirciymiş gibi izliyor. Borçlar, bağımlılık, Ege, Akdeniz, ırmaklar, Kıbrıs, Pontus, Ermeni, Kürt, tarım, enerji, petrol, etnik kışkırtmalar ....., çember daralıyor. Türkiye kendi bindiği dalı kesiyor. Ana muhalefetlerin birleşme yoluna gitmeleri, bu vatanının geleceğini düşünebilenler tarafından aylardır öneriliyor. Yarın felaket geldiğinde bunu herkes anlayacak ve birleşmeye engel olanlar hiçbir zaman affedilmeyecektir. Muhalefetlerin liderlerinin bu büyük sorumluluğu anlamış olmaları gerekir. Kendilerinden beklenen; kişisel çıkar ve hırslarını bir yana bırakmaları ve sadece vatanı düşünmeleridir. Bu satırlar yazıldığı dakikalarda ABD’de binlerce kişi yönetime karşı meclis binası önünde Irak harbine karşı eylem yapmaktalar. Geç de olsa, Vietnam harbinde olduğu gibi, Amerikan halkı benliğini ve evlatlarını korumak için bir araya gelmiş, sesini duyuruyor. Amerikan halkının yurdunun emniyeti ve egemenliğinin yok olması yönünde bir endişesi olmadığı halde, sadece milli değerini kaybetmemek için müdahale ediyor. Türkiye ise, hem benliğini hem de egemenliğini kaybetmek yoluna sokulmuşken, halk, evinde, kahvelerde, toplantılarda, kınamayla vakit öldürüyor. Eğer halk uyanarak milli iradeye sahip olduğunu göstermezse, başkalarından medet ummak, ümitlenmek, boşunadır. Kendi sınırları içerisindeki teröre müdahale için başkasından izin alırken, egemenlik beklemek ise, hem gülünçtür, hem de acıdır. Muhalefetlerin başına yerleşmiş birkaç kişi, Türkiye’nin kaderiyle, ve ateşle oynadıklarının farkındalar mı? Onlara seyirci kalan üyeleri ne bekliyorlar? SICAK PARA SORUNU Dışarıda daha ucuzsa, kendimiz üretmektense onlardan alırız diyenler, önümüzdeki kritik yıllarda bir ambargo uygulandığında doğacak sorunları düşünmüyorlar. Sıcak para dışarıya kaçıverip sıkıntılı günler geldiğinde gerekenleri ambargo dışında almanın kaça mal olacağını hesaplamıyorlar. Bunlar için ne ödünler vermemiz gerekeceğini dikkate almıyorlar. Ekonomistlerin bir kısmı çok ince hesaplarla yola çıkıyorlar, çok zaman da yanıldıkları yıllardır izleniyor. Sıcak parayla ayakta tutulmaya çalışılan ekonomimiz, vatanın üzerinde Demokles’in kılıcı gibi bekliyor. Başkalarının tutumundan kaynaklanmadan, kendi seçtiğimiz şekil ve zamanda, en yakın gelecekte, bu bağımlılıktan kurtulmalıyız. Bütün milletçe zaten katlanacağımız zorluklara, kendi irademizle, düzenimizle, göğüs germeli, sonra feraha kovuşmalıyız. İzlenen yol gelecek felaketi ertelemekten başka hiçbir anlam taşımıyor. Saatli bomba tıklıyor. Onu ancak biz istersek fedakarlık yaparak durdurabiliriz, başımızı kuma gömerek, Olursa o zaman düşünürüz, diyerek değil. Önümüzdeki seçimler Türkiye’nin 21. yüzyıldaki geleceğini betimleyecektir. Yurtta birleşilen tek nokta budur. Artık herkes; ya şeriata bağlanmış bir Arap ülkesi haline geleceğimizi veya milli iradeyi ele alarak, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurtarmamız gerekeceğini biliyor. Buna rağmen önlem almak durumunda olanlar gerekeni yapmıyor. Ateş bacayı sararken içeride hala Erdoğan Türkiye, Irak’ın kuzeyinde kendine kurulan tuzağa kanmamalı. Kırmızı çizgi yalanlarından kurtulan, AB yaklaşımını gerçek zemine oturtan, sıcak para tehdidini önleyerek halkını yanına alan bir Türkiye, kendisine biçilen esaret senaryosunu engelleyebilir. Bush
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle