Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 C S TRATEJİ Rumların Doğu Akdeniz’de Bahadır Selim DİLEK T D ürkiye, 2007 yılına başta Irak bağlamında PKK ve Kerkük sorunları ve sözde Ermeni soykırımına ilişkin ABD Kongresi’ndeki tasarının yarattığı sıkıntı ile girdi. Dış politika gündemi ağırlıklı olarak bu konulara odaklanmışken, Ocak ayının sonlarına doğru, Doğu Akdeniz’de, Türk kamuoyunun çok da fazla beklemediği yeni bir krizin belirtileri ortaya çıktı. bölge rejimi olarak sıralanıyor. Rum basını, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Bu kavramları tek tek incelemek gerekirse; (GKRY) uluslararası petrol şirketlerine Kıbrıs adasının "Karasuları" kavramı, "denize kıyısı olan devletlerin çevresinde petrol arama ruhsatı verilmesine ilişkin kara ülkelerini çevreleyen ve duruma göre bitişik yasanın meclisten onay aldığını duyurdu. bölgeye, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeye Yani Rumlar Doğu Akdeniz’de petrol arama veya doğrudan açık denize kadar uzayan deniz gerekçesiyle yeni bir oyun başlatmıştı. Bu tartışmalar kesimini" belirtmek için kullanılıyor. Hukuki açıdan yapılırken, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, 17 Ocak ise karasuları, "ulusal ülkenin bir parçası" olma tarihinde Lübnan ile "Münhasır Ekonomik Bölge özelliğini taşıyor. 20 Mayıs 1982 tarih ve 2674 sayılı Sınırlandırılması Anlaşması" yaptığı ortaya çıktı. Karasuları Kanunu’nun birinci maddesinin birinci Türkiye, Lübnan’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile fıkrasında, "Türk karasuları Türkiye ülkesine dahildir" bu anlaşmayı yapacağı bilgisinin Dışişleri hükmü bulunuyor. Bakanlığı’na ulaşmasının ardından Lübnan ile temasa "Karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan geçmiş, Başbakan Fuad Sinyora’dan, "anlaşmayı itibaren, 24 deniz milini geçmeyen karasularına bitişik imzalamayacağız" garantisi almıştı. Ancak, bir bölgede, kıyı devletlerinin karar vermesi ve ilan Ortadoğu’nun kaygan diplomatik zemini üzerinde, Ankara’ya verilen bu söz tutulmamıştı. Aslında Rumlar daha önce 17 Şubat 2003’te aynı yönde bir anlaşmayı Mısır ile de yapmıştı. Ancak o dönemde, bu konu çok da fazla gündeme getirilmemişti. Türkiye, "Doğu Akdeniz’de kıta sahanlığı veya münhasır ekonomik bölge sınırlandırmalarının ancak bütün ilgili ülkeler arasında ve bütün tarafların hak ve çıkarlarını gözetecek şekilde yapılacak düzenlemelerle mümkün olabileceği" görüşüyle, itirazlarını hem Mısır’a hem de BM’ye iletip kayda geçirmişti. Bütün bu gelişmeler aslında Akdeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölgeler’in yaklaşık yerleri... Rumların, Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı yıllardan buyana etmesi koşuluyla, gümrük, maliye, muhacerat (göç) ve oynamakta olduğu Ege senaryosunu Doğu Akdeniz’de sağlıkla ilgili kanunların ve düzenlemelerin ülkesinde sahneye koymuş olduğunu gösteriyor. veya karasularında ihlal edilmesini önlemek ve vuku bulan ihlalini cezalandırmak yetkisi" de "Bitişik ENİZ YETKİ ALANLARI Bölge" tanımı içinde yer alıyor. "Kıta Sahanlığı" kavramına hukuki bir nitelik Bu sorunun daha iyi anlaşılabilmesi için kazandıran BM Deniz Hukuku Sözleşmesi ise kıta uluslararası hukuk açısından, deniz yetki alanlarına sahanlığını, "kıyı esas hatlarından itibaren 200 ile 350 ilişkin bazı kavramların ortaya konmasında yarar deniz mili mesafeye kadar olan deniz alanlarının deniz bulunuyor. yatağı ve toprak altını araştırma ve canlı olmayan Deniz yetki alanları, uluslararası hukuk açısından, kaynaklarını işletme hakkı" olarak tanımlıyor. her biri farklı bir hukuki rejime tabi olan bir takım Uluslararası hukuka BM Deniz Hukuku kısımlara ayrılıyor. Klasik hukukun temelinde de zaten Sözleşmesi ile giren "Münhasır Ekonomik Bölge" "devletin egemenliğinde olan deniz ve açık denizler" tanımı ise şöyle: ayrımı bulunuyor. Devletin egemenliğine tabi olan "Karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan deniz kesimi –deniz ülkesi için, iç sular ve karasuları itibaren 200 mil genişlikteki deniz alanlarının yatağı gibi iki ayrı hukuki rejim öngörülüyor. Açık denizler ve toprak altı ile üzerindeki suların canlı ve canlı kesimi kural olarak, açık denizler rejimine tabi olmayan kaynaklarını araştırma ve işletme hakkı" bulunuyor. Ancak, uluslararası hukuk, açık denizlerin kıyıya yakın olan bazı kesimlerinde kıyı devleti yararında bazı özel rejimler de öngörüyor. Bunlar, bitişik bölge, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik Papadopulos Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin Akdeniz’deki son girişimi, adadaki Türk yönetimini tam anlamıyla ‘aradan çıkarma’ya yönelik bir adım. Rumlar, bir yandan KKTC’nin kıyılarında petrol ve doğalgaz arama izni vererek egemen olduğu iddiasında bulunuyor.Ayrıca Türkiye’nin kendisini muhatap alınmasını sağlamaya çalışıyor. hatları ile tanımladıktan sonra Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin girişimlerini Mısır ve Lübnan ile imzalamış olduğu anlaşmalar çerçevesinde, yani "münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılması" bağlamında ayrıntılandırmakta yarar bulunuyor. Bu kavram, ilk olarak 1971 yılında AfrikaAsya Hukuk Danışma Komitesi’nin yıllık toplantısında bir Kenya delegesi tarafından ortaya atıldı ve bir yıl sonra BM Deniz Yatağı Komitesi’ne önerildi. Afrika devletlerinin 3. Deniz Hukuku Konferansı’nda önerdikleri bu kavram, Latin Amerika devletlerinin çoğunluğunun desteğini aldı ve BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne girdi. Münhasır Ekonomik Bölge Hukuksal açıdan, kıyı devletlerin egemenlik alanı içinde değerlendiriliyor. Kıyı devletlerin Münhasır Ekonomik Bölge’de ekonomik nitelikli hakları, "belirtilen bölgenin su kütlesi, deniz yatağı ve toprak altındaki doğal kaynaklar üzerindeki hakları" ve "belirtilen deniz alanının işletilmesi ile ilgili olan haklar" olarak iki başlık altında toplanıyor. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde doğal kaynaklar, "Canlı doğal kaynaklar: Suda hareket eden nekton türü balık ve benzeri canlılar, balina yunus gibi memeliler. Cansız doğal kaynaklar: Suda asılı duran maden zerreleri, deniz yatağında özellikle çökelti tabakası içerisinde bulunan maden yumruları, deniz yatağının toprak altında varolan maden yatakları ile hidrokarbür cepleri" olarak tanımlanıyor. Kıyı devletlerin deniz alanının işletilmesi ile ilgili ekonomik nitelikli hakları ise, sudan, akıntılardan ve rüzgardan enerji elde edilmesi gibi direkt tarif edilmiş haklar ile Münhasır Ekonomik Bölge kavramı ile ters düşmeyecek ve turizm gibi diğer devletlerin haklarına zarar vermeyecek diğer ekonomik nitelikli faaliyetler içinde yer alıyor. Kıyı devletleri Münhasır Ekonomik Bölge üzerinde sadece ekonomik nitelikli haklara sahip değiller. Bunlara ek olarak kıyı devletlerinin, "Yapay adalar, tesisler ve yapıların kurulması, kullanılması, deniz bilimsel araştırmaları, deniz çevresinin korunması" konularında yönetsel ve yargısal yetkileri de bulunuyor. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre kıyı devletlerin bilimsel araştırmalar konusundaki yetkilerini şöyle tanımlıyor: Kıyı devleti Münhasır Ekonomik Bölge içinde deniz bilimsel araştırmalarını düzenleme, buna izin verme ve bu gibi bir araştırmayı yapma hakkına sahiptir. Diğer devletler bu bölgede bilimsel araştırmayı ancak kıyı devletlerinin rızası ile yaparlar. Ancak kıyı devletinin bilimsel nitelikli araştırmaları keyfi nedenlerle reddetmemesi gerekmektedir. ‘MÜNHASIR EKONOMİK BÖLGE’ Deniz yetki alanlarına ilişkin temel kavramları ana