02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İNGİLİZLER PETROL ARIYOR Bütün bu gelişmelere bakıldığında, AB’den başka ABD ve özellikle Atlantikçi İngiltere’nin Kıbrıs sorununa ilgisinin altında yine "petrol"ün bulunduğu rahatlıkla söylenebilecektir. AB’nin Güney Kıbrıs’ı uluslararası hukuku çiğneyerek apar topar üyeliğe almasının bir nedeni de budur. İngiltere’nin üslerinin bulunduğu bölgedeki denizde petrol arama çalışmaları yaptığı da söylenmektedir. İngiltere’nin Kıbrıs’taki askeri üslerini "egemen devlet toprağı" sayarak karasularını 3 milden 12 mile çıkarmaya çalışması da petrolden pay kapma yarışı ile ilgilidir. İngiltere’nin Ada’da egemen bir devlet konumu olmamasına karşın karasularını genişletme talebinde bulunuyor olması başka türlü de açıklanamaz. Ayrıca bu bağlamda ABD kaynaklı bir petrol arama şirketinin1960–1974 yılları arasında Geçitkale havaalanının güneyinde bir kuyusunun, Gazi Magusa doğusundaki açık denizde de bir petrol kulesinin bulunduğu bir vakıadır ve 1974 Barış Harekâtı sırasında karadaki kuyu beton ile kapatılmıştır. Denizdeki kule ise sökülerek götürülmüştür. ABD’nin de "Kıbrıs Özel Temsilcisi" tayin edecek kadar Kıbrıs ile ilgilenmekte oluşunu, bu ülkenin dünya politikalarına bakıldığında iyi niyetiyle açıklamak mümkün değildir. "ABD’nin petrol olmayan yeri sevmediği bir gerçektir. ABD ve AB için petrol, hayat iksiridir. Kıbrıs da bu iksirin kaynağına demir atmış bir gemi gibi algılanmalıdır. Ayrıca, Annan Planı’nda Kuzey Kıbrıs’ın en kuzeyinde bulunan Karpaz’ın otonom bölge olarak Rum tarafına bırakılmak istenmesinin en önemli nedeninin de Girneİskenderun arasındaki petrol rezervleri olduğu konusunda hiçbir şüpheye yer yoktur. Bütün bunlar, geleceğin önemli enerji üretim merkezlerinden birinin Kıbrıs olacağını söz konusu etmektedir ve bu durumda Annan Planı da aslında bir petrol paylaşım planıdır. C S TRATEJİ 11 istenmemesinin altında bu haktan Kıbrıs Türklerinin mahrum bırakılmak istenmesinin bulunduğunu söylemek mümkün. Uluslararası egemen çevrelerin iki devletli çözüm önerilerini reddediyor olmasının bir nedeni de budur. Ada’nın çevresindeki 8 milyar varil olduğu söylenen petrol rezervinin bugünkü yaklaşık değerinin 400 milyar doları bulması GKRY’nin son yıllardaki hızlı ve planlı silahlanmasının da bir başka nedeni olsa gerekir. AB ve Yunanistan’ı arkasında sağlam bir destek olarak gören Rumlar anlaşılan geleceğe dönük kararlılıkları konusunda kendilerini daha çok güven altına almak ve güç gösterisinde bulunmak için sürekli silahlanıyor. Ellerindeki çoğu Rus kökenli silahlardan oluşan askeri güçlerini son yıllarda hızla takviye ettiler. GKRY, elindeki AMX–30 B2 tanklarına ek olarak son yıllarda Rusya Federasyonu’ndan da aldığı 41 adet T–80 U tankı, Mi–35 taarruz yetenekli helikopterleri, TORM1 ve Skyguard (Aspide lançerli) hava savunma sistemleri ile yeterince güçlendiğini düşündüğünden olsa gerek AB’yi de arkasına alarak Amerikanvari oldu bittilere girişmektedir. Geçtiğimiz Ocak ayında Rum Meclisi’nin, KKTC karasularının da içerisinde bulunduğu ada çevresini 13 parsele ayırarak petrol arama çıkarma ihalesine çıkılmasını öngören yasayı yürürlüğe sokması Yunanistan ile eşgüdümlü yürütülen ve tamamen Türkiye düşmanlığını hedefleyen siyasi ve askeri stratejinin ürünüdür. AB’nin gücünü arkasına alan GKRY’nin Rum subayları halen Brüksel’de dört çalışma grubuna katılıyor. Bunlar arasında stratejik deniz taşımacılığı, nükleer silahlanmadan doğan tehditler, İnsansız Hava Aracı sınıfı uçakların kullanımı da bulunuyor. Ayrıca, Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı GKRY üzerinden oynadığı oyunlar bazen perde arkasında kalsa da savunma amacıyla açıklanması mümkün olmayan ve son yıllarda iyice artan aşırı silahlanma hırsını da her halde GKRY ile bütünleşen milli politika çizgisiyle açıklamak gerekecektir. Çünkü muhtemelen Rumların Ada’nın çevresindeki petrol yataklarına gözlerini diktiği Yunanistan’ca da biliniyor ve milli politikaları açısından bu konuda GKRY’nin her halükarda desteklenmesi gerekiyor. Bu nedenle, son bir yıl içinde özellikle Hava Kuvvetleri için sipariş verilen F16 Blok 52+ ve Fransız yapımı Mirage2000 uçakları ve hatta son günlerde yine Hava Kuvvetleri için sipariş verildiği söylenen Fransız yapımı, uçaktan karaya atılan 250 km menzilli Sclap füzelerinin kime karşı, hangi gerekçeyle kullanılmasının hedeflendiğinin irdelenmesi Türkiye için yaşamsal bir husustur. Kıbrıs Ada’sı tamamen Rum egemenliğine geçtiği takdirde, karasularını ilk etapta 6 mile, sonra 12 mile çıkartacağını tüm dünya bilmektedir. Rumlar bu şekilde, hem enerji kaynaklarına, hem de Türkiye’ye güneyden tehdit unsuru oluşturarak hükmetmeyi düşünmektedirler. GKRY ile KKTC’nin birleşmesi halinde meydana gelecek olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin petrol üretimine geçeceği ve özellikle bundan böyle dünya petrolünün büyük bir kısmını bir ana terminal olarak dünyaya aktaracak olan İskenderun Körfezi’nin konumunu da göz önüne aldığımızda, Kıbrıs'ın Türkiye için jeostratejik değeri ve vazgeçilemezliği çok açıktır. Bu nedenle Kıbrıs konusunu en ufak fırsatta "verkurtul" politikasıyla çözmek çizgisinde olan ve asker çekmenin maliyetini hesaplayamayan siyasilerin Annan Planı konusundaki geçmiş teslimiyetçi politikaları da unutulmamalıdır. Maalesef üzerimizde, iç hainlerin desteğiyle oynanan çok boyutlu oyunlar ile vizyonsuz ve ulusal çizgiden uzak politikalarla da Kıbrıs’ın elden gitme tehlikesi her an söz konusu. Bu tehlikeye karşı Türkiye’nin bütün dünyaya Kıbrıs’taki kırmızı çizgilerin beyazlaşması bir yana siyasiler eliyle pembeleştirilmesi dahi mümkün olmayan milli bir mesele olduğunu derhal açıkça deklare etmesi gerekir. Yine bu bağlamda, İngiltere’nin bile iki üssünü muhafaza ettiği Kıbrıs Adası’ndan hiçbir zaman asker çekmeyeceğimiz de açıklanmalıdır. MISIR’LA ANLAŞMA 2003 yılında Mısır’la GKRY arasında, Akdeniz’de petrol aramak için deniz yataklarının paylaşımı konusunda bir anlaşma imzalanmıştır. Türkiye’nin anlaşmayı protesto için Mısır’a nota verdiğini ancak buna rağmen Mısır’ın petrol aramalarına başladığı bilinmektedir. Suriye, Ürdün, Lübnan ve İsrail’in de proje ile yakından ilgilendiği iddia edilmektedir. Kıbrıs çevresindeki zengin petrol yatakları konusunda Rum kesiminin detaylı açıklamalardan kaçındığını, hatta Rum basınına ambargo uyguladığını, ancak Mısırlı yetkililerin bunu sıkça ifade ettikleri de gözlenmektedir. Bu bağlamda 2001 yılı Haziran ayında yapılan MısırGKRY görüşmelerinin ardından Mısır’ın GKRY Büyükelçisi’nin, "Hükümetimizin İsrailSuriyeMısırKıbrıs arasında bulunan geniş petrol havzalarına ait ciddi tespitleri var" şeklindeki beyanı da dikkate alınmalıdır. GKRY, Suriye, Mısır, Ürdün ve Lübnan olası petrol rezerviyle ilgili olarak 2002 yılı Nisan ayında Ürdün’ün başkenti Amman’da toplanmışlar ve konuyu ele almışlardır. Rum Kesimi ile söz konusu ülkeler arasında son 5 yıldır yoğun bir görüşme trafiği yaşandığı ve görüşmelerin içeriği yabancı haber ajansları ve internet siteleri tarafından duyurulmuştur. Ancak maalesef Türk kamuoyu ne bu görüşmelerden haberdardır, ne de Kıbrıs’taki petrolden. Ta ki Rumlar petrol arama ruhsatı dağıtmaya cüret edene kadar… KKTC muhtemel petrol rezervleri üzerinde Rum tarafıyla eşit haklara sahiptir. Ancak bütün görüşmelerden dışlanmaktadır. Yine KKTC’nin devlet olarak tanınmak Kıbrıs Türkleri ve Türkiye’nin stratejik zorunlulukları nedeniyle bölgede geri adım atılmaması gerekiyor. Türkiye bölgedeki kırmızı çizgilerini yeniden netleştirmeli. Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait fırkateynler Akdeniz’de rutin görev yapıyor...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle