17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

üyesi ülkeleri kurtardım diye bayram ederken Rusya bir başka tarafta yeniden örgütlenmek çabası içine girmiştir. ŞİÖ, bunun en somut örneğidir. C S TRATEJİ 9 Türk subayları Sutton’dan açıklama istemiş) ona ABD anayasasına bağlılık yemini ettiğini hatırlatması(…) Türk Genelkurmayı’na ABD anayasasını Peter Sutton’dan daha iyi anladıkları için teşekkür ediyor ve onları selamlıyorum. Belki de, Amerikan generalleri, Türk Genelkurmayı’ndan din ve devlet ayrımının önemi üzerine bir hafta ders almalı". AB İLE ZAYIFLAYAN İLİŞKİLER Bu nedenle AB kendi içinde bitmez. Biterse bizim AB düşü biter… AKP iktidarı, AB sayesinde istediğini elde etti. Avrupa’nın demokrasisine gereksinimi kalmadı. AKP önceleri askere karşı durup sivil bir yönetimden yana olduğunu; kendisini demokrat gösterip insan haklarına saygılı bir yönetim sergileyeceğini anıştırdı. Avrupalı maalesef bunu yedi ya da yemek istedi ve AKP iktidarına sempatiyle baktı. Kadın haklarına saygısı olmayan ve kadını ikinci sınıf yurttaş olarak gören bir zihniyetin demokrat olamayacağını; insan haklarını gözetmeyeceğini hiç düşünmedi. AKP seçimleri yaptı ve yüzde 46 gibi bir oy oranıyla 340 milletvekilini Meclis’e; kendi partisinden Abdullah Gül’ü de Çankaya’ya yolladı. AKP iktidarı istediğini elde etmiştir. Devleti ele geçirme girişimi, en azından kağıt üzerinde başarıyla sonuçlanmıştır. Bundan sonra AB ile ilişkilerini yavaşlatacaktır. Çünkü kafasında AB fikri yoktur. Olması da olanaklı değil. AKP’nin kafası Avrupalı kafası değil. Dahası, izlediği yanlış siyasalarla AB nezdinde Türkiye’nin haklarını savunamadığı ve haklılığını gösteremediği için başka nedenlerin yanı sıra Avrupa kamuoyunda taraftar yitirmemize neden olduğu gibi AB ülkeleri kamuoyunun Türkiye’ye soğuk bakmaya başlamasıyla birlikte ülkemizde de AB’ye sıcak bakanların sayısı giderek azalmıştır. Bugünlerde yüzde 20’lere düştüğü söylenmektedir. Oysa birkaç yıl önce bu oran yüzde 60’lardaydı. AKP iktidarı gerek Ermeni sorununda gerek PKK ve Kıbrıs sorununda gerekçelerimizi gerektiği biçimde anlatamamıştır. Kuru kuru siyasa yoluyla değil, kamuoylarını etkileyecek biçimde etkin yolları deneyerek, seminerler, konferanslar ve yazılı, görsel yayın organları aracılığıyla Türkiye’nin neden savlarında ısrarcı olduğunun altını çizmesi gerekiyordu. Bugün Avrupa’da dinler arası buluşma yanlısı kesimler bir İslam ülkesi olarak Türkiye’nin AB’ye girmesine sıcak bakmaktadır. Ancak bağnaz olmayan, radikal İslama kaymayacak olan bir Türkiye’yi istemektedirler. Onların deyimiyle "ılımlı İslam" bir Türkiye. Gene Kilise çevresi ve bağnaz dindar kesim ve özellikle Vatikan, dinler buluşması diye bir anlayışı benimsemediği için Türkiye’yi yanında istemiyor. Bunun için anayasalarına Hıristiyan tanımını koymak istiyorlar. Bu kesimlerin dışında laik ve gerçekten demokratik çizgide devinen kesimler vardır ki onlar Türkiye’nin AB’ye girmesini gönülden istiyorlar. Ne ki bu kesimin de AKP iktidarından ötürü kuşku ve tereddütleri var. Zaten bu kafa yapısıyla nasıl olur da Avrupalı olmak isterler gibi bir eğilimlerinin olmasına onlar da şaşırmış durumdalar. Öte yandan laik kesim Türkiye’yi yitirmek istemiyor. Dincilere karşı laikliğin temel taşlarından biri olduğunu onlar da biliyor ve AKP iktidarıyla birlikte laikliğin güç yitirdiğini, bu AKIL YOLUYLA AVRUPA Görüldüğü kadarıyla Batı’daki laik kesim Türkiye’nin hem laik kalmasını hem de AB’ye girmesini istiyor. Ilımlaşırsa giremeyeceğinin altını çiziyor. Çünkü Türkiye’nin AB’ye girmesi onların da yararınadır. Daha önceki yazılarımızda vurguladığımız sayısız nedenlerin ötesinde ,bir kere, anayasalarını din sultasından kurtarmış ve Vatikan’a gereken dersi vermiş olacaklardır. Anayasalarına AB’nin bir Hıristiyan birliği olduğunu yazamayacaklardır. Burada bir kez daha yinelemek gereği duyuyorum ve diyorum ki Türkiye’nin de çıkarınadır. Dünyada değişik boyutta ve içerikte ittifaklar yapılırken Türkiye’nin kendini yalnızlığa hapsetmesi yararına olmaz. Yanında ortak çıkarlar için bulunan devletlere gereksinimi vardır. İhracatımızın yüzde 80’ini AB ülkelerine yapıyoruz. Gelen turistin gene yüzde 80’i Avrupa’dan geliyor. Bize en yakın görünen ülkeler gene Avrupa ülkeleri. Onlardan alacağımız güçle dışarıya açılmamız ve örneğin, Avrasya’ya yaklaşımımız daha kolay, duygusallıktan uzak, daha gerçekçi ve daha özgüven içinde olacaktır. Siyasal yönden de kendimizi daha güçlü hissedeceğimiz su götürmez. Biz bu yöndeki çalışmalarımızı sürdürelim. Birkaç yıl içinde köprünün altından çok sular geçecektir. ABD’de iktidar değişikliği olabilir; AB’deki etkin liderler fikir değiştirebilir. Sarkozy, referandumun kaldırılacağından söz ediyor. Ayrıca 2009’da yeni bir Avrupa anayasası hazırlanacak ve buna göre kararlar salt çoğunlukla alınacak. Onların fikir değiştirmesi kamuoylarına; kamuoylarının fikir değiştirmesi de gene bize bağlı. Hangi ülkelerin liderleri Türkiye’nin AB üyeliği konusunda huysuzluk yapıyor? Fransa, Almanya, Hollanda. Emekçilerimizin en çok bulundukları üç ülke… İlginç değil mi? Yazlık komşum Cevat Bey otuz yıldır Almanya’da çalışan bir emekçi. Ona kalırsa bizim Avrupalı olmak gibi bir şansımız olamaz. Çünkü otuz yıldan bu yana Avrupa’da çalışan Türkler daha Avrupalı olamamışlar. Nerede Türkiye’deki Türkler. Bu sözün doğruluk payı yüksek ama nedenleri de belli. Bu nedenleri ortadan kaldırmak gene iktidara, diyemiyorum, Türkiye’deki sağduyulu laik kesimlere düşer. Türkiye’nin etrafında olup bitene baktığınızda ülkemizin tek başına bu sorunların üstesinden gelemeyeceği açık ve nettir. Bugüne dek gelemediği gibi. Türkiye haklarından ödün vermeden AB’ye girebilir ve girmelidir de. Bu bağlamda bundan böyle büyüklerinin izinde kendi çizgisine uygun ittifaklar arayışı içine girmeye kalkacak olan iktidarı yolundan çevirmek ve AB konusunda zorlamak gerek. Bu iş de gene kendini bugüne kadar gösteremeyen laik ve demokratik kesimlere düşer. Türkiye, eşit koşullarda AB üyeliğinden vazgeçmemeli. Çevresindeki sorunlarını birlikteliklerle çözmeye çalışacak bir Türkiye’nin, AB’den vazgeçmesi çıkarına değil. Bu konuda samimi olmayan iktidar, zorlanmalı… nedenle AB’nin bu konuda duyarlı olmasını istiyor. Nilgün Cerrahoğlu, Cumhuriyet’te birkaç kez sıraladı İtalyan basınında çıkan yazıları ve AKP’nin iktidarıyla laik kesimde yoğunlaşan kaygıları. Onlardan bir tanesini buraya alıntılamak istiyorum : "Türkiye (bugün) daha demokratik, daha az laik, daha az Batıcı ve daha oryantaldır. Gül, Avrupa emellerinden vazgeçmemiş olsa da; ılımlı İslamcıların AB atağı başarısız kalmaya mahkumdur. Türkiye ile ilişkilerimiz (‘tüm Osmanlı yenilgilerinin anası’) İnebahtı’ya dek gerileyebilir. Buna İnebahtıçılar (Türkleri Avrupa’dan atmaya yeminli eskiyeni haçlılar) çok sevinir. Ama Avrupa’nın çıkarlarına ‘laik’ gözlerle bakanlar çok kaygılı". Laik kesimden yükselen bu kaygılara İtalyan Dışişleri Bakanı D’Alema’nın Türkiye’nin AB’ye girmesi konusundaki sık sık dile getirdiği ısrarlarını eklemek istiyorum. D’Alema’nın istediği de, geldiği yere bakacak olursak, kendini ılımlı İslama kaptırmış bir Türkiye değil, laik ve demokratik bir Türkiye’dir. Laik cephe böyle düşünürken Avrupa İslamı’nın fikir babası Prof. Dr. Bessam Tibi de buna benzer sözler söylemiş geçen günlerde: AKP, Türkiye’yi sürekli laiklikten ve Batılılaşmadan arındırıyor. AKP İslamcıları Kemalizme bağlılık sözleri ederken, buna paralel olarak tüm Kemalist kazanımların altını oyuyor". Tibi, Avrupalı laikleri Türkiye’ye sahip çıkmaya çağırırken Türkiye’de çoğu kimsenin kabullenip görmek istemediği bir gerçeğin altını çiziyor ve "Türban, siyasal üniforma hizmeti veren bir ‘İslamcı simgedir’" diyor. Laikler olduğu kadar Avrupa İslamı da kaygılıdır Türkiye’deki bu süreçten. Laik olanın Müslüman olamayacağı savını öne çıkarmaya çalışan bizdeki dincilerin, dindar bir insan olan Tibi’nin sözlerine kulak vermeleri gerekiyor. Ancak AB laik bir Türkiye istiyorsa Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, özellikle 22 Temmuz seçimlerinden sonra, laiklik adına sağlam bir güvence olduğunu unutmamalıdır. Bunu biz söylemiyoruz. Amerikalı eski bir askeri savcı olan Michael Weinsten söylüyor: "Türkiye olağanüstü derecede laik bir ülke. Şaşırtıcı ve utanç verici olan; Türk generallerin tümgeneral Peter Sutton’u çağırıp (Sutton’un "Hıristiyan Elçiliği" tarikatına üye olduğunun anlaşılmasından sonra bazı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle