17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cihangir DUMANLI [email protected] apısal olarak güvenlik ağırlıklı olan Türk–Amerikan ilişkileri tarihi gelişimi içerisinde zaman zaman krizlere tanık olmuştur. İlk akla gelen krizler, ? Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahale etmesini önleyen Johnson mektubu (1964), ? Afyon ekiminin ABD’nin baskısıyla yasaklanması (1971–1974), ? Kıbrıs Barış Harekatından sonra ABD’nin koyduğu silah ambargosu (1975–1978), ? 1 Mart 2003 Tezkere krizi, ? 4 Temmuz 2003 çuval olayı, ? Her yıl 24 Nisan’da sözde Ermeni soykırımı yasasının çıkartılması tehditleridir. Türkiye’nin güvenliği ile ABD’nin küresel politikaları çatışıyor… C S TRATEJİ 11 Türkiye mi, Kuzey Irak mı? Bir yandan Irak’ın kuzeyindeki oluşumu desteklemek, öte yandan Türkiye ile stratejik ortaklık oyunu oynamak sürdürülebilir bir politika olmaktan çıkmaktadır. Çıkarlarımız bu kadar açık olarak çelişirken bizim ABD’ye tek taraflı destek sağlamamız da sürdürülebilir olmaktan çıkmaktadır. Demokratik olduğunu iddia eden iktidar, Türk halkının yüzde 90’nın ABD politikalarını desteklemediğini dikkate almak zorundadır. ABD’nin, şimdiye kadarki tutumu ile Türkiye ile Iraklı Kürtler arasındaki tercihini Iraklı Kürtler lehine yapmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu tercihte üç önemli faktör güç, ABD’ye bağlılık ve coğrafi konumdur. ABD, daha güçsüz olan fakat her istediğini yaptırabileceği, aynı zamanda sıradaki hedef İran’a karşı daha avantajlı coğrafyaya sahip olan Kuzey Irak’ı tercih etmiştir. FAKTÖR GÜÇ ABD’YE BAĞLILIK COĞRAFYA TÜRKİYE + KUZEY IRAK + + Y TürkABD ilişkileri yol ayrımında Türkiye ile ABD arasında geçmişte birçok kriz yaşandı. Kıbrıs çıkarması, afyon ekimi bunlardan birkaçı… Soğuk Savaş döneminde kurulan müttefiklik ilişkisi günümüzde anlamlı hale getirilemiyor. Türkiye’nin güvenlik kaygılarıyla ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarları ayrışıyor. Türkiye’nin yeni bir yapılanmaya gitmesi kaçınılmaz… ABD söylemlerinde bu ilişkiyi itiraf etmemektedir. Ancak, PKK teröristlerinde ABD silahlarının bulunması, ABD’li yetkililerin doğrudan veya dolaylı olarak bölücü örgütle temas kurmaları, Türkiye’ye haddini aşarak meydan okuyan Barzani ve Talabani’nin bu meydan okumalarında ABD’nin gücüne dayanmaları, Peşmergelerin ABD tarafından eğitilip donatılması ABD’nin bölgedeki gerçek niyetlerinin göstergeleridir. Graham FULLER bile Los Angeles Times’da yazdığı makalede "ABD’nin son 16 yıldaki Irak politikası Türkiye için felaket oldu" demektedir.(1) Bütün bunlara rağmen Türkiye; ? Büyük Ortadoğu Projesinde eşbaşkanlık yapmaktadır, ? ABD’ye hava sahasını önceden peşinen verilmiş klerans (Blanket clerans) ile açmıştır, ? İncirlik Üssü’nü Irak ve Afganistan harekatı için kullandırmaktadır, ? İncirlik Üssü’nde ABD filolarına eğitim olanağı sağlamaktadır, ? Irak’taki ABD birliklerinin lojistik desteğini Habur üzerinden yaptırmaktadır, ? Afganistan, Balkanlar ve Lübnan’da asker bulundurarak ABD’yi destelemektedir, Bu nedenle Türk–Amerikan ilişkileri stratejik ortaklığa değil, Türkiye’nin ABD’yi her şeye rağmen tek taraflı desteklemesine dönmüştür. IRAK İŞGALİNDEN SONRA Bu krizlerin tümü (1 Mart tezkeresi dışında) ABD tarafından Türkiye’ye karşı girişilen cezalandırma eylemlerinden kaynaklanmıştır. ABD’nin Irak’ı işgali sonrasında Irak’ın kuzeyinde bağımsızlığa çok yakın bir statüde bir Kürt devletini kurdurması ise Türk–Amerikan ilişkileri tarihinde ABD’nin Türkiye’ye verdiği en büyük zarardır. Irak’ın kuzeyinde üslenen bölücü terör örgütü mensuplarının buradan ülkemize yönelttiği saldırılar karşısında Irak’taki 160000 askerine rağmen kılını kıpırdatmayan, terör örgütünü besleyen ve himaye eden Barzani yönetimini Türkiye’ye karşı koruyan, Türkiye’nin terörle haklı mücadelesinde sınır ötesi harekat yapmasını istemeyen ve bu maksatla Türkiye’yi sürekli oyalayan ABD’nin bu tutumu, "Türk–Amerikan ilişkileri yeni bir yol ayrımında mı?" sorusunu gündeme getirmektedir. ABD ile işbirliğimizin temel çerçevesi ortak çıkar algılamalarımızdır. Soğuk savaş döneminde en azından algılama düzeyinde ortak çıkarlarımız vardı ve bu çıkarlarımızı gerçekleştirmek için özellikle savunma konularında yukarıda belirtilen krizlere rağmen ortak hareket edebiliyorduk. Ancak Soğuk savaştan sonra Ortadoğu’nun siyasi coğrafyasını yeniden çizmek isteyen bu ülke ile ortak çıkarlar bir yana, çıkarlarımızın gittikçe ayrıldığına tanık oluyoruz. Bunun en açık örneği Irak’ın kuzeyine yapmamız gereken harekatın ABD tarafından engellenmesidir. Bu konudaki ABD çıkarı Irak’ın göreceli olarak sakin olan kuzey kesiminin karışmamasıdır. ABD Bağdat civarında güvenlik ortamını sağlayamamıştır. Kuzey karıştığı takdirde buraya müdahale edecek gücü yoktur. ABD’nin bölge ile ilgili diğer bir çıkarı işgal esnasında ve sonrasında işbirliği yaptığı Iraklı Kürtleri korumaktır. Bütün bunların arkasındaki asıl çıkar ise Kuzey’de kendi kontrollerinde bir Kürt devletini kurdurmaktır. Bu amaç aynı zamanda ülkemizdeki bölücü terörün altında yatan siyasi amaçtır. Bu durumda düz mantıkla düşündüğümüzde "PKK Barzani yönetimi ile Barzani yönetimi ise ABD ile ortak çıkarlara sahiptir. O halde ABD ile ülkemizi bölmek isteyen terör örgütü Türkiye’ye karşı aynı safta yer almaktadır" sonucuna ulaşırız. Doğal olarak Şekil – 1: ABD’nin tercih faktörleri Bu tercih 12 askerimizin şehit edilmesinden sonra kuzey Irak’a müdahalenin gündeme geldiği son krizde daha belirgin olarak ortaya çıkmıştır. ABD’nin en üst düzeydeki yetkilileri Türkiye’nin sınır ötesi harekatına karşı çıktıklarını açıkça söylemişlerdir. Koalisyon güçlerinin kuzey Irak’taki komutanı ABD’li tümgeneral Mixon PKK’ya karşı bir şey yapmayı planlamadıklarını söylemiştir.(2) ABD PKK ile mücadelede samimi olsaydı Bağdat’tan çektiği beş tugayı PKK’ya karşı kullanabilirdi. Türkiye ABD’nin zorlaması ile, PKK’ya karşı bir şey yapamayacağı açıkça belli olan merkezi Irak hükümetini muhatap alarak sonuçsuz görüşmeler yapmıştır. Barzani’nin "40 milyon Kürt var Bağımsız Kürdistan’a hazır olun", "PKK terörist örgüt değildir, onunla savaşmayız", "Türkiye girerse savaşırız" gibi söylemleri de dikkate alındığında Irak’ın kuzeyinde terör örgütü yuvalarına ve destekçilerine bir şey yapılacaksa Türk Silahlı Kuvvetlerinden başka bunu yapacak güç olmadığı açıkça bellidir. YOLLAR AYRILIYOR Bu gerçekler ortada iken sınır ötesi harekat için Başbakan’ın Bush’u ziyaretini beklemek, ABD’nin oyalama taktiklerine uygun hareket etmek son krizin (öncekiler gibi) AKP hükümeti tarafından iyi yönetilemediğini göstermektedir. Zira bütün bunlar sınır ötesi harekatı geciktirerek; ? Düşmana zaman kazandırmış, ? Türkiye’nin kararlılığı hakkında şüpheler uyandırmış, ? İklim açısından en elverişli zaman dilimini daraltmıştır. Kriz yönetimi ayrı bir yazı konusu olmakla birlikte, bu krizin bize gösterdiği en önemli gerçek, artık ABD ile yollarımızın ayrılmakta olduğudur. Türkiye soğuk savaştan miras kalan ABD ile ittifak olma durumunu yeni koşullara göre gözden geçirmeli, gücüne ve coğrafyasına uygun olarak bölgede oluşmakta olan yeni dengelerde yer almalıdır. "Türk–Amerikan ilişkileri çok yönlüdür sadece güvenlik boyutuna indirgenemez" iddiası da geçerliliğini yitirmiştir. Zira bir yanı ile bizim bekamıza tehdit oluşturan ilişkilerin diğer yanlarının hiçbir önemi olamaz. Dipnotlar: 1 http://www.latimes.co/news/printedition/asection/laoefuller19oct19,1,6729966 2 Cumhuriyet, 27 Ekim 2007 TARİHİ KARAR ÖNCESİ Kuzey Irak’taki ABD himayesindeki oluşum Türkiye’nin bekasına tehdit oluşturmaktadır. Gelinen noktada ABD tarihi bir karar vermek durumundadır:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle